Şimdi Ara

DİL DEVRİMİ CİNAYETİ

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
103
Cevap
1
Favori
2.538
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 'Dilde öze dönme' safsatasını ve Eski Türkçe kelimelerinin katledilerek dilimizin fakirleştirilmesini, ahenginin atılmasını, aydınların komik duruma düşmesini vs.
    bu programı izleyin bence. Yavuz Bülent Bakiler güzel bilgiler veriyor.


    Sakın izlemeden arapça yaeeee, farsçaaa yeaaa millet anlamiyir gibi safsatalara girmeyin.
    ***
    Alın bu da Murat Bardakçı'nın bir yazısı:
    KİM demiş “Türkçe’nin şu andaki mevcut kelimeleri ile felsefe yapılamaz” diye?
    Yapılır efendim, yapılır; bal gibi yapılır!
    Meselâ, Hegel’in “Tinin Görüngübilimi”ni Türkçe mi okumak istediniz, işte buyurun:
    “...İyi tikel özne ile onun istencinin özsel yanı olarak ilişkilidir, ve böylelikle istenç yükümlülüğünü tam olarak bu ilişkide bulur. Tikellik İyiden ayrı olduğu ve öznel istence düştüğü için, İyi ilk olarak yalnızca evrensel soyut özsellik belirlenimini, Ödev belirlenimini taşır; bu belirlenimi nedeniyle, Ödevin Ödev uğruna yapılması gerekir”.
    “Tinin Görüngübilimi”ni böylesine pırıl pırıl ve billûr gibi bir üslûpla anlatan bu “Türkçe” felsefe metnini vallahi ben uydurmadım; felsefî bir yayından aldım ve noktalamasına, hattâ büyük-küçük harf kullanımındaki tuhaflığa kadar aynen naklettim!
    Anlamadınız yahut beğenmediniz ise yaka düğmenizi gevşetin, zihninizi boşaltın, derin bir nefes alın ve şimdi de yine aynı kitaptan nakledeceğim şu metnin bir tadına bakıverin lutfen:
    EREK VE EDİMSEL ÖZDEŞLİK!
    “...Söylenmiş olanlar Usun ereksel etkinlik olduğu söylenerek de anlatılabilir. Sözde bir Doğanın yanlış tanınmış düşüncenin üzerine yükseltilmesi, ve herşeyden önce dışsal erekselliğin yadsınması genel olarak Erek biçiminin saygınlığına gölge düşürmüştür. Gene de, Aristoteles’in de Doğayı ereksel etkinlik olarak tanımladığı anlamda, erek dolaysız ve dingin olandır, devimsizdir ki öz-devimlidir, ve böylece Öznedir. Onun devinme kuvveti, soyut olarak alındığında, kendiiçin- varlık ya da arı olumsuzluktur. Sonuç başlangıç olanla aynıdır, çünkü başlangıç erektir; ya da, edimsel olan kendi Kavramı ile aynıdır, çünkü dolaysız olan, erek olarak, ‘kendi’yi ya da arı edimselliği kendi içinde taşır. Yerine getirilmiş erek ya da varolan edimsel ise devim ve açınmış ‘oluş’tur; ama tam olarak bu dinginliksizlik ‘kendi’dir; ve ‘kendi’ başlangıcın o dolaysızlık ve yalınlığı gibidir, çünkü sonuçtur, kendi içine geri dönmüş olandır, - kendi içine geri dönmüş olan ise yalnızca ‘kendi’dir ve ‘kendi’ kendisi ile bağıntılı özdeşlik ve yalınlıktır”.
    Yine mi anlamadınız? Yahu siz cahil misiniz, Türkçe mi bilmiyorsunuz yoksa idrak probleminiz falan mı var?
    BU TÜRKÇE İSE, BEN DE BRAD PİTT’İM
    Şimdi sevabına son bir örnek daha vereyim:
    “...Burada Schelling’in olumsuza, belirlenime, ayrıma geçemeyen Özdeşlik felsefesi eleştiriliyor. Bu soyut özdeşlik Spinoza’nın Tözü için de benzer sorunlar yaratır. Onda da Töz belirlenimsiz olmak zorunda olduğu için, belirlenime geçiş Tözün kendi eytişimi yoluyla değil ama dışsal olarak yapılır. Saltığı göreli olanın soyut karşıtı olarak görmek Hegel’e kişisel bir Saltık kavramını yükleyenlerin de içine düştükleri yanılgıdır. Bu sözde eleştiriler Hegel’in neden söz ettiğini bile anlayamazlar ve onda Saltık kavramını başat kavram olarak, bir tür arke olarak alırlar. Hegel’in dizgesinde Saltık dizgenin herhangi bir kavramıdır, çünkü tüm kavramlar dizgenin eşit ölçüde zorunlu bileşenleridirler”.
    İşin şakası bir tarafa, birilerinin günlerden buyana “Felsefe bahislerinin ifade edilebildiği Türkçe” diye tutturdukları sözüm ona “dil”, işte budur! Kuru, kupkuru, âhenksiz, zevksiz, telâffuzda bile zorlanacağınız takır-tukur bir hırıltılar yığını! “Kelime” olduğu iddia edilen böyle gevelemelerin nerede ise tamamı entelektüel görünüp hava atabilme maksadı ile uydurulmuş bir abukluklar silsilesidir ve meselenin daha tuhaf olan bir diğer tarafı da, bu takırtıların “felsefe” diye ortaya sürülmesi, üstelik bu garabetin meslek, yani para kazanma vasıtası olmasıdır!
    Fazla uzatmadan, kısaca söyleyeyim: Testere sesini andıran ve gırtlağı, dili ve damağı tahrip tehlikesi olan bu işkence “felsefe Türkçesi” olması iddiasını bir tarafa bırakın şayet sadece “Türkçe” ise ben de Brad Pitt’im!
    ******

    Ayrıca Nihat Sami Banarlı'nın Türkçenin Sırları kitabını da öneririm.
    "Bir dilin kelimelerini hor görmek, hakir görmek, hele şu veya bu politik veya ideolojik sebeple dilden atılabilir görmek, en az, onların oluş ve yontuluş tarihini bilmemekten, hatta sevmemekten doğan büyük bir gaflettir.
    Çünkü, milletlerin olduğu gibi, kelimelerin de tarihi vardır.
    Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle doymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlatlarını o kelimelerle tamamıyla milli bir sanatla işleyip Türk yapmışsa, evlatlar, artık o kelimelere düşman kesilemezler."



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi -RUHSUZ -- 26 Şubat 2015; 21:49:52 >







  • Türkçe dediğin dilden Osmanlı döneminde ne kalmıştı ki dili katletmişler.Adamlar Farsça ve Arapça kelimeleri çıkarttığında ortada dımdızlak bir dil kaldı.Kısa sürede bu boşluğu doldurmak istediler kısmen de başardılar. Asıl dil katliamı 1200 lerden sonra başlar.Yoksa elin Persinin kelimelerini al benim diye sahip çık.Bunlar ortadayken hala yok efendim asırlarca kullanmışız da,Türklükte Türklük.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AK KUZGUN -- 27 Şubat 2015; 1:01:53 >
  • AK KUZGUN kullanıcısına yanıt
    Senin bahsettiğin şiir dili
    Ama gene de haklısın bu atalarımızın büyük bir hatasıdır Türkçeyi aruza uydurmak yerine aruzu Türkçeye uydursaydık şu an çok farklı olabilirdi ancak hala bunu yapmak için geç değil.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kozgavmengen

    Senin bahsettiğin şiir dili
    Ama gene de haklısın bu atalarımızın büyük bir hatasıdır Türkçeyi aruza uydurmak yerine aruzu Türkçeye uydursaydık şu an çok farklı olabilirdi ancak hala bunu yapmak için geç değil.

    Şiir dili de kardeşim ikide bir bu atalarımızın dili mevzusu dolanıyor ortalıkta.Ayrıca Arapça ve Farsça kelimeler ciddi şekilde etki etmiş durumda konuşma diline.Şu anda bile bir çok yabancı sözcük var dilimizde ki bu dil devriminden önce daha fazlaydı.Elimde 1980 yılı basımı Osmanlıca sözlük var.Sözlüğün %90'ı Arapça - Farsça kelimelerden oluşuyor.Diller ait oldukları toplulukların kültürüne göre şekillenir.Mesela Türkçe dili grameri ve sözcük yapısıyla tam bir hız dilidir.Uzatmalar,dolandırmalar yoktur.Sert bir dildir.Peki neden?Çünkü Türkçenin ortaya çıkmış olduğu yer bozkırdır.Bozkır insanı hızlıdır.Serttir.Arapça ise Türkçenin tam tersidir.Çünkü Araplar sıcak iklim insanıdır.Vakitleri boldur.Kısmen uyuşuk insanlardır.İşin özü sana ait olmayan bir ata binemezsin.Seni yarı yolda bırakır üzerinden atar.Ancak kendi atınla yol alabilirsin.Bu açıkken hala el alemin kelimelerini benim diye sahiplenmek neden?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kozgavmengen

    Senin bahsettiğin şiir dili
    Ama gene de haklısın bu atalarımızın büyük bir hatasıdır Türkçeyi aruza uydurmak yerine aruzu Türkçeye uydursaydık şu an çok farklı olabilirdi ancak hala bunu yapmak için geç değil.

    Şiir dili de kardeşim ikide bir bu atalarımızın dili mevzusu dolanıyor ortalıkta.Ayrıca Arapça ve Farsça kelimeler ciddi şekilde etki etmiş durumda konuşma diline.Şu anda bile bir çok yabancı sözcük var dilimizde ki bu dil devriminden önce daha fazlaydı.Elimde 1980 yılı basımı Osmanlıca sözlük var.Sözlüğün %90'ı Arapça - Farsça kelimelerden oluşuyor.Diller ait oldukları toplulukların kültürüne göre şekillenir.Mesela Türkçe dili grameri ve sözcük yapısıyla tam bir hız dilidir.Uzatmalar,dolandırmalar yoktur.Sert bir dildir.Peki neden?Çünkü Türkçenin ortaya çıkmış olduğu yer bozkırdır.Bozkır insanı hızlıdır.Serttir.Arapça ise Türkçenin tam tersidir.Çünkü Araplar sıcak iklim insanıdır.Vakitleri boldur.Kısmen uyuşuk insanlardır.İşin özü sana ait olmayan bir ata binemezsin.Seni yarı yolda bırakır üzerinden atar.Ancak kendi atınla yol alabilirsin.Bu açıkken hala el alemin kelimelerini benim diye sahiplenmek neden?

    Doğru diyorsun ama yanlışında var, o işe o kadar basit gözle bakarsak kendimizi asimile olmuş sonra tekrardan özüne dönmeye çalışan bir toplum gibi görmemiz gerek. Olaya daha geniş kapsamlı bakmanı tavsiye ederim.

    Bir şey daha günümüzde de aynı hataya düşüyoruz, kişiler kendilerini kültürlü ve havalı göstermek için avrupa dillerinden kelimeler sokuşturuyolar cümlelerine hatta çoğunu dilimizdenmiş gibi;
    -abluka-->İtalyanca
    -brifing-->İngilizce
    -banyo-->İtalyanca
    -bilanço-->İtalyanca
    -parazit-->Helence
    -kundura-->İtalyanca
    -otoban-->Almanca
    -paralel-->Helence
    -sendrom-->Helence
    -genetik-->Helence
    -fenomen-->Helence
    -bravo-->İtalyanca
    -antifriz-->İngilizce

    şimdilik aklıma gelenler.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kozgavmengen

    Senin bahsettiğin şiir dili
    Ama gene de haklısın bu atalarımızın büyük bir hatasıdır Türkçeyi aruza uydurmak yerine aruzu Türkçeye uydursaydık şu an çok farklı olabilirdi ancak hala bunu yapmak için geç değil.

    Şiir dili de kardeşim ikide bir bu atalarımızın dili mevzusu dolanıyor ortalıkta.Ayrıca Arapça ve Farsça kelimeler ciddi şekilde etki etmiş durumda konuşma diline.Şu anda bile bir çok yabancı sözcük var dilimizde ki bu dil devriminden önce daha fazlaydı.Elimde 1980 yılı basımı Osmanlıca sözlük var.Sözlüğün %90'ı Arapça - Farsça kelimelerden oluşuyor.Diller ait oldukları toplulukların kültürüne göre şekillenir.Mesela Türkçe dili grameri ve sözcük yapısıyla tam bir hız dilidir.Uzatmalar,dolandırmalar yoktur.Sert bir dildir.Peki neden?Çünkü Türkçenin ortaya çıkmış olduğu yer bozkırdır.Bozkır insanı hızlıdır.Serttir.Arapça ise Türkçenin tam tersidir.Çünkü Araplar sıcak iklim insanıdır.Vakitleri boldur.Kısmen uyuşuk insanlardır.İşin özü sana ait olmayan bir ata binemezsin.Seni yarı yolda bırakır üzerinden atar.Ancak kendi atınla yol alabilirsin.Bu açıkken hala el alemin kelimelerini benim diye sahiplenmek neden?


    Saf dil gelişmemişliğin, belli bölgede tıkılıp kalmışlığın göstergesidir. İmparatorluk dilleri ise ağır, zengin ve ağdalı olur. Tıpkı zamanında Türkçenin olduğu gibi.
    Bu gün İngilizcenin %70 kadarı yabancı menşeli. Çünkü imparatorluk kurdular, imparatorluk diline sahipler.

    Rica ediyorum alın Türkçenin Sırları kitabını okuyun. Bilip bilmeden millete en büyük kötülüğü ediyorsunuz.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: -RUHSUZ

    quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kozgavmengen

    Senin bahsettiğin şiir dili
    Ama gene de haklısın bu atalarımızın büyük bir hatasıdır Türkçeyi aruza uydurmak yerine aruzu Türkçeye uydursaydık şu an çok farklı olabilirdi ancak hala bunu yapmak için geç değil.

    Şiir dili de kardeşim ikide bir bu atalarımızın dili mevzusu dolanıyor ortalıkta.Ayrıca Arapça ve Farsça kelimeler ciddi şekilde etki etmiş durumda konuşma diline.Şu anda bile bir çok yabancı sözcük var dilimizde ki bu dil devriminden önce daha fazlaydı.Elimde 1980 yılı basımı Osmanlıca sözlük var.Sözlüğün %90'ı Arapça - Farsça kelimelerden oluşuyor.Diller ait oldukları toplulukların kültürüne göre şekillenir.Mesela Türkçe dili grameri ve sözcük yapısıyla tam bir hız dilidir.Uzatmalar,dolandırmalar yoktur.Sert bir dildir.Peki neden?Çünkü Türkçenin ortaya çıkmış olduğu yer bozkırdır.Bozkır insanı hızlıdır.Serttir.Arapça ise Türkçenin tam tersidir.Çünkü Araplar sıcak iklim insanıdır.Vakitleri boldur.Kısmen uyuşuk insanlardır.İşin özü sana ait olmayan bir ata binemezsin.Seni yarı yolda bırakır üzerinden atar.Ancak kendi atınla yol alabilirsin.Bu açıkken hala el alemin kelimelerini benim diye sahiplenmek neden?

    Saf dil gelişmemişliğin, belli bölgede tıkılıp kalmışlığın göstergesidir. İmparatorluk dilleri ise ağır, zengin ve ağdalı olur. Tıpkı zamanında Türkçenin olduğu gibi.
    Bu gün İngilizcenin %70 kadarı yabancı menşeli. Çünkü imparatorluk kurdular, imparatorluk diline sahipler.

    Rica ediyorum alın Türkçenin Sırları kitabını okuyun. Bilip bilmeden millete en büyük kötülüğü ediyorsunuz.

    Yanılıyorsunuz. Britanya İmparatorluğu'nun dilinde, egemenlik altında aldığı bölgelerden gelen kelime neredeyse yok denecek kadar azdır. Aksine, henüz bir imparatorluk ve daha doğrusu devlet oluşturmadan önce farklı dillerden kelimeler almıştır. İngilizcenin grameri, Keltlerin grameri ile aynıdır yani bir Alman ile bir İngiliz yaklaşık aynı gramer yapısını kullanır ve İngilizler Almanya'yı değil, eski Alman kabileler İngiltere'yi işgal etmiştir. Kelimelerin diğer bir kısmı ise Latin kökenlidir ve Fransızca başta olmak üzere, İtalyanca ve İspanyolca ile benzerlikler gösterir. Ancak, İngiltere'de var olmuş hiçbir devlet saymış olduğum ülkeleri işgal etmemişken, henüz ortada bir Britanya ya da İngiltere söz konusu bile değilken Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş topraklardır.

    Durumu biraz daha açıklamak gerekirse; Britanya İmparatorluğu olarak tanımlanan devlet başta İngiltere ve çevresi, Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Kuzey Amerika kıtası ve Çin'in batısından oluşmuştur. İngilizceye Çince'den, Aborjin dilinden, Apaçi dilinden, Afrika yerlilerininin dilinden ya da İrlandaca'dan geçen kelime neredeyse yokken, hiç işgal etmediği fakat işgal edildiği toplumların dillerinin tamamından önemli ölçüde etkilenmiştir.

    Özetle; Güç yayılır ve kendine benzetir. Zayıflık ise kabullenmeyi gerektirir. Eğer bugün kullandığımız tüm bilgisayar terimleri İngilizce ise, bunun nedeni bizim imparatorluk olmamız değil, Amerika Birleşik Devletleri'nin güçlü olması ve bu kavramları geliştirmesidir. Sizin mantığınıza göre, Büyük Britanya İmparatorluğu'nun konuştuğu İngilizce şu anda tamamen Hintçe, Apaçice, Aborjince ve Çince'den oluşan bir kelime dağarcığına sahip olmalıyken, gerçek bunun tam tersidir.

    Ayrıca, bugün İngilizcede var olan kelimelerin büyük bir kısmını bundan 500 sene önce yaşamış olan insanlar anlamazlar, çünkü dil yaşayan bir olgudur ve değişir. Ancak bu değişim "Evrilme" şeklinde gerçekleşir ve eski kelime ile yeni kelime birbiri ile bağlantılıdır. Yani, bir kelimenin yerine kendi dillerinde olmayan, özendikleri bir dildeki kelimeyi geçirmemişler; o kelime zaman içerisinde tekrar şekillenmiştir.

    Konu uzun, diğer birçok konu gibi, Türk insanı bilmediği konularda konuşmayı ne kadar sevdiğini bu konuda da gösteriyor. Konunun başından beri, ki bundan önce de benzer konular açılmıştı, Dil Devrimi olarak nitelendirilen şeyin aslında dilin aslına döndürülmesi, gereksiz ve halkın kullanmadığı, saray ve çevresindeki Fars ve Arap özentilerinin kullandığı kelimelerden arındırma hareketi olduğunu defalarca söyledik. Ama, dil hakkında konuşabileceğini sanan insanların bile okumayı sevmediği bir ülkede tabii ki ağzı olan konuşur.

    Konuya yorum yazacak olan ve Osmanlıca'yı Anadolu'da yaşayan halkın konuştuğu dil sanan, Arap alfabesi yerine Latin alfabesine geçilince herkesin bir anda dilsiz kaldığını düşünüp, ilk defa kendisinin söyleyeceğini sanıp heyecanlanan arkadaşlar, önce okumayı öğrenin ve sonrasında gelip aynı yorumu tekrarlayın.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Rus dili ve edebiyatı
    15 yıl önce açıldı
    Fransız Dili ve Edebiyatı
    15 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Şu meselede uzun uzadıya yazar tartışırdım da biri çıkıp diyecek uzaya hala roket yollayamadık, osmanlıca arapça bilmem ne. Boşu boşuna burada bu kısır zihniyetle tartışmayın ve eski eserleri okuyup kendi yolunuzu çizin derim. Eski yazıyı öğrenin bilmiyorsanız. Bu kenalist zihniyet 10.yıl marşıyla kaldı ve hala o dönemde olduklarını sanıyorlar. Vaktinizi kaybetmeyin bunlarla.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kediyeyolgösterenadam

    Şu meselede uzun uzadıya yazar tartışırdım da biri çıkıp diyecek uzaya hala roket yollayamadık, osmanlıca arapça bilmem ne. Boşu boşuna burada bu kısır zihniyetle tartışmayın ve eski eserleri okuyup kendi yolunuzu çizin derim. Eski yazıyı öğrenin bilmiyorsanız. Bu kenalist zihniyet 10.yıl marşıyla kaldı ve hala o dönemde olduklarını sanıyorlar. Vaktinizi kaybetmeyin bunlarla.

    Biz 10.yıl marşında kaldık siz hala 5.yüzyıldasınız kardeş.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bende yine Rize dağlarını topa tuttular sandım, neyse ölen yokmuş!
  • Arkadaş anlamadığım şey konunun sahibi olacak ''dil uzmanına'' cevap yazdım silindi.İkinci kere yazdım o da silindi.Hayır nasıl bir zihniyet yönetiyor forumu anlamış değilim.
  • Öztürkçecilik vatan-millet hainliğidir. Bunlar işkence edilerek öldürülmelidir. Bu iş Türkçeyi fakirleştirme, ahenksizleştirme, zevksizleştirmedir.
    zât yerine, insan, adam yerine kişi demek.
    Münazara, münakaşa yerine uydurma tartışma demek. HAİNLİKTİR. İHANETTİR. Hele hele yüzyıllarca kullanılmış -î ekini atıp -sel, -sal eklerini getirmek tam bir utanç vesikasıdır.
    Lütfen şunu izleyin:
    https://www.youtube.com/watch?v=PIrzzOU8g68

    Kaç kere söyledim. Atatürk bu hatasından VAZGEÇTİ, VAZGEÇTİ, VAZGEÇTİ. Çankaya kitabını okuyun, orada dili çıkmaza sürüklediğini söyler ve bu işi bırakır. Fakat sonra gelen İnönü bu dil tecavüzüne devam eder.


    Saf lisân daha doğrusu safa yakın lisân, iptidailiğin, ilkelliğin, kabile milleti olmanın göstergesidir.
    Türkçe, Farsçadan ve Arapçadan gelen kelimeleri kendine göre ahenklendirmiş, yeni bir tat vermiştir. Mesela Farsça gul kelimesine gül inceliğini vermiştir.
    Türkler yıllarca Farsları yönetmiştir. Yıllarca Arapları yönetmiş, İslamın bayraktarlığını yapmıştır. Bu yabancı kelimeler Türklerin büyük millet olduklarını gösterir.
    Bu gün İngilizcenin %70'i yabancı kökenli ama %100'ü İngilizceleşmiş kelimelerdir. Ve İngilizlere has bir telaffuzu vardır. Bu Fransızca, Latince, Rusça vs. içinde geçerlidir.
    Zaten o zamana bakarsınız hiç bir edîp bu öztürkçeleştirme hainliğini savunmaz.

    Uydurulan kelimelerde insanı Türkçeden nefret ettirecek, zevksiz, ahenksiz kelimelerdir. Mesela: Uzyönüm, ereksel, özdevinimsel gibi kuru hırıltılardır.
    Bu arada "Örneğin" kelimeside Ermeniceden alınmıştır. Onun yerine "Mesela"'yı kullanın.




  • Ha bir de edebiyat yapma olayı. Bırakın bu Türkçe düşmanları 3500 kelimelik "öztürkçe sözlük" teki kelimeleri kullanarak edebiyat yapsın.
    Onlar Türkçenin en büyük şairi Fuzûlî'yi bile Türk saymazlar. Halbuki bugün Türk şiirinde hâlâ Bakî'yi, Fuzûlî'yi geçen yoktur.
  • Araplar önce yemek yemesini öğrensinler, dillerini daha sonra konuşuruz.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    Türkçe dediğin dilden Osmanlı döneminde ne kalmıştı ki dili katletmişler.Adamlar Farsça ve Arapça kelimeleri çıkarttığında ortada dımdızlak bir dil kaldı.Kısa sürede bu boşluğu doldurmak istediler kısmen de başardılar. Asıl dil katliamı 1200 lerden sonra başlar.Yoksa elin Persinin kelimelerini al benim diye sahip çık.Bunlar ortadayken hala yok efendim asırlarca kullanmışız da,Türklükte Türklük.

    Lan bir de yabancı kelimelerin gelmesini bozulma sananlar var. Bu bozulma değil zenginleşmedir. Fuzûlî'den, Bâkî'den Arapça farsça kelime kullanmadan şiir yazmalarını istesen yazabilirler miydi? Yazamazlardı. Yunûs bile yazamazdı.
    Dil sürekli değişen, gelişen bir şeydir. Melezlik zaten dillerin umumî özelliğidir.
    İngilizler, Shakespeare'nin İngilizce'ye 10.000 kelime kazandırmasıyla övünürler. Bu adam kelimeleri kendi mi uydurdu? Hayır. Ama İngilizceye girmişse İngilizcedir.

    Yabancı kelimeler Türkçeye geçerken Türkler buna kendilerine özgü bir telaffuz ve ses verir. Mesela: Arapça "mânârâ" Türkçeye "minare" olarak geçmiştir.

    Zaten sizin bu Türkçe dediğiniz kelimeler nasıl kelimelerdir ki Yunûs'tan, Fuzûlî'ye, Köroğlu'ndan, Nedîm'e, Pîr Sultan'dan, Bâkî'ye kimse kullanmamıştır?
    Hiç bir Türk geçmişte bunla düşünmemiş, bunla konuşmamış, bunu yazmamıştır.
    Ama size göre Türklerin kendine has ahenk ve mûsikî verdikleri Türkçeleşmiş kelimeler Türkçe değildir.

    Elin Avrupalısı, arabı kaç yüzyıllık metinlerini okuyor. Ben 1975 basımlı kitap aldım, sürekli sözlüğe bakmaktan hiç bir şey anlamadım kitaptan. Bir sürü eski Türkçe kelime var. Daha 50 yıl olmamış. Bak harf devriminden bahsetmiyorum. Latin harfleri ile çıkmış 1975 basımlı kitapta bir sürü eski kelime var. (eski bir şeyin basımı zannetme, o yıllarda yazılan bir kitap).
    Sinir oldum şu dil tecavüzünü yapanlara. Dil zaman içinde değişen bir şeydir diye boşuna demiyorlar. Böyle büyük sorunlar çıkıyor işte ortaya.
    ****

    Uydurma söz yapmayız,
    Yapma yola sapmayız,
    Türkçeleşmiş, Türkçedir;
    Eski köke tapmayız.
    -Ziya Gökalp

    Atatürk'ün bu dil devrimi denen şeyden vazgeçtiği söylemiştim zaten. Falih Rıfkı yazmıştı bunu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: MUHAFIZ44

    quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    Türkçe dediğin dilden Osmanlı döneminde ne kalmıştı ki dili katletmişler.Adamlar Farsça ve Arapça kelimeleri çıkarttığında ortada dımdızlak bir dil kaldı.Kısa sürede bu boşluğu doldurmak istediler kısmen de başardılar. Asıl dil katliamı 1200 lerden sonra başlar.Yoksa elin Persinin kelimelerini al benim diye sahip çık.Bunlar ortadayken hala yok efendim asırlarca kullanmışız da,Türklükte Türklük.

    Lan bir de yabancı kelimelerin gelmesini bozulma sananlar var. Bu bozulma değil zenginleşmedir. Fuzûlî'den, Bâkî'den Arapça farsça kelime kullanmadan şiir yazmalarını istesen yazabilirler miydi? Yazamazlardı. Yunûs bile yazamazdı.
    Dil sürekli değişen, gelişen bir şeydir. Melezlik zaten dillerin umumî özelliğidir.
    İngilizler, Shakespeare'nin İngilizce'ye 10.000 kelime kazandırmasıyla övünürler. Bu adam kelimeleri kendi mi uydurdu? Hayır. Ama İngilizceye girmişse İngilizcedir.

    Yabancı kelimeler Türkçeye geçerken Türkler buna kendilerine özgü bir telaffuz ve ses verir. Mesela: Arapça "mânârâ" Türkçeye "minare" olarak geçmiştir.

    Zaten sizin bu Türkçe dediğiniz kelimeler nasıl kelimelerdir ki Yunûs'tan, Fuzûlî'ye, Köroğlu'ndan, Nedîm'e, Pîr Sultan'dan, Bâkî'ye kimse kullanmamıştır?
    Hiç bir Türk geçmişte bunla düşünmemiş, bunla konuşmamış, bunu yazmamıştır.
    Ama size göre Türklerin kendine has ahenk ve mûsikî verdikleri Türkçeleşmiş kelimeler Türkçe değildir.

    Elin Avrupalısı, arabı kaç yüzyıllık metinlerini okuyor. Ben 1975 basımlı kitap aldım, sürekli sözlüğe bakmaktan hiç bir şey anlamadım kitaptan. Bir sürü eski Türkçe kelime var. Daha 50 yıl olmamış. Bak harf devriminden bahsetmiyorum. Latin harfleri ile çıkmış 1975 basımlı kitapta bir sürü eski kelime var. (eski bir şeyin basımı zannetme, o yıllarda yazılan bir kitap).
    Sinir oldum şu dil tecavüzünü yapanlara. Dil zaman içinde değişen bir şeydir diye boşuna demiyorlar. Böyle büyük sorunlar çıkıyor işte ortaya.
    ****

    Uydurma söz yapmayız,
    Yapma yola sapmayız,
    Türkçeleşmiş, Türkçedir;
    Eski köke tapmayız.
    -Ziya Gökalp

    Atatürk'ün bu dil devrimi denen şeyden vazgeçtiği söylemiştim zaten. Falih Rıfkı yazmıştı bunu.

    Atatürk'ün vazgeçtiği söylenen şey dil devrimi değil dilde özleştirmedir




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kozgavmengen

    quote:

    Orijinalden alıntı: AK KUZGUN

    quote:

    Orijinalden alıntı: Kozgavmengen

    Senin bahsettiğin şiir dili
    Ama gene de haklısın bu atalarımızın büyük bir hatasıdır Türkçeyi aruza uydurmak yerine aruzu Türkçeye uydursaydık şu an çok farklı olabilirdi ancak hala bunu yapmak için geç değil.

    Şiir dili de kardeşim ikide bir bu atalarımızın dili mevzusu dolanıyor ortalıkta.Ayrıca Arapça ve Farsça kelimeler ciddi şekilde etki etmiş durumda konuşma diline.Şu anda bile bir çok yabancı sözcük var dilimizde ki bu dil devriminden önce daha fazlaydı.Elimde 1980 yılı basımı Osmanlıca sözlük var.Sözlüğün %90'ı Arapça - Farsça kelimelerden oluşuyor.Diller ait oldukları toplulukların kültürüne göre şekillenir.Mesela Türkçe dili grameri ve sözcük yapısıyla tam bir hız dilidir.Uzatmalar,dolandırmalar yoktur.Sert bir dildir.Peki neden?Çünkü Türkçenin ortaya çıkmış olduğu yer bozkırdır.Bozkır insanı hızlıdır.Serttir.Arapça ise Türkçenin tam tersidir.Çünkü Araplar sıcak iklim insanıdır.Vakitleri boldur.Kısmen uyuşuk insanlardır.İşin özü sana ait olmayan bir ata binemezsin.Seni yarı yolda bırakır üzerinden atar.Ancak kendi atınla yol alabilirsin.Bu açıkken hala el alemin kelimelerini benim diye sahiplenmek neden?

    Doğru diyorsun ama yanlışında var, o işe o kadar basit gözle bakarsak kendimizi asimile olmuş sonra tekrardan özüne dönmeye çalışan bir toplum gibi görmemiz gerek. Olaya daha geniş kapsamlı bakmanı tavsiye ederim.

    Bir şey daha günümüzde de aynı hataya düşüyoruz, kişiler kendilerini kültürlü ve havalı göstermek için avrupa dillerinden kelimeler sokuşturuyolar cümlelerine hatta çoğunu dilimizdenmiş gibi;
    -abluka-->İtalyanca
    -brifing-->İngilizce
    -banyo-->İtalyanca
    -bilanço-->İtalyanca
    -parazit-->Helence
    -kundura-->İtalyanca
    -otoban-->Almanca
    -paralel-->Helence
    -sendrom-->Helence
    -genetik-->Helence
    -fenomen-->Helence
    -bravo-->İtalyanca
    -antifriz-->İngilizce

    şimdilik aklıma gelenler.












    Helence nedir? Eski Yunan mi? Hellenistik çag tamamda.




  • Bir dinci veya bölücünün dil konusundaki geriliğini nasıl anlarsınız size anlatayım.Buna videodaki Yavuz Bülent Bakiler dahildir.

    Bir dilin zenginleşmesi için kelime çeşitliliğinin artmasından dem vururlar.Buna ben de karşı değilim.Arapça,Farsça,Kürtçe kelimelere geri dönüş savunulur.Bunda da bir tuhaflık görmüyorum.Hatta kendini anlatamayan gerici tayfanın buna ihtiyacı var.Fakat olayın fail boyutu şurada başlıyor.Bu yobazların iddiasına göre ''dilde çok fazla Fransızca,İngilizce kelimeler var ve her geçen gün artıyor,bu durum dil için tehlikeli.'' Az önce kelime çeşitliliğinden farklı dilllerdeki sözcüklerin katkısından bahsedenler bir anda çark girişiminde.Bu Bülent Bakiler İngilizce'nin %70'inden fazlası yabancı kelime diyerek olumlu örnek gösterir.Türkçe'nin içindeki İngilizce kelimelere neden karşısın be adam?İllaki Arapça olmak zorunda mı?

    Şimdi size soruyorum:Padişah fermanı okumak mı yoksa bilimin dilini anlamak mı?

    Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.
    Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir

    Dinde şovun kralını yapıyorsunuz dilde bari rahat durun.




  • Dilin içinde yabancı kelimelerden yakınanlar.
    Bilim ve sanat da arap dili kullanana toplumlar.21 ve 22 yüzyılda ne başarısı var.
  • Başlığa gel. Resmen kara propaganda yapmışsın. Biri mobilde olmayan biri şikayet etsin şunu. Mobilden şikayet derecesi ayarlanmıyor.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.