Şimdi Ara

DH Doğa ve Çevreyi Koruma Kulübü- 129 üye olduk- Türkiye Çöl Olmasın! (11. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
368
Cevap
1
Favori
42.398
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Yukarııııı.
  • SES KİRLİLİĞİ
    Gürültü

    İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve hoşa gitmeyen seslere gürültü denir. Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü'nce belirlenen ölçülerin üzerindedir.

    Gürültü Kirliliği

    Kent gürültüsünü artıran sebeplerin başında trafiğin yoğun olması, sürücülerin yersiz ve zamansız klakson çalmaları ve belediye hudutları içerisinde bulunan endüstri bölgelerinden çıkan gürültüler gelmektedir. Meskenlerde ise televizyon ve müzik aletlerinden çıkan yüksek sesler, zamansız yapılan bakım ve onarımlar ile bazı işyerlerinden kaynaklanan gürültüler insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkilemekte, fizyolojik ve psikolojik dengesini bozmakta, iş verimini azaltmaktadır.


    Gürültünün insan üzerindeki etkilerini 4'e ayırabiliriz:

    1.Fiziksel Etkileri:
    Geçici veya sürekli işitme bozuklukları.

    2.Fizyolojik Etkileri:
    Kan basıncının artması, dolaşım bozuklukları, solunumda hızlanma, kalp atışlarında yavaşlama, ani refleks.

    3.Psikolojik Etkileri:
    Davranış bozuklukları, aşırı sinirlilik ve stres.

    4.Performans Etkileri:
    İş veriminin düşmesi, konsantrasyon bozukluğu, hareketlerin yavaşlaması.


    Gürültüye maruz kalma süresi ve gürültünün şiddeti, insana vereceği zararı etkiler. Endüstri alanında yapılan araştırmalar göstermiştir ki; işyeri gürültüsü azaltıldığında işin zorluğu da azalmakta, verim yükselmekte ve iş kazaları azalmaktadır.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre; meslek hastalıklarının %10'u, gürültü sonucu meydana gelen işitme kaybı olarak tespit edilmiştir. Meslek hastalıklarının pek çoğu tedavi edilebildiği halde, işitme kaybının tedavisi yapılamamaktadır.




    Bazı Gürültü Türlerinin Desibel Dereceleri ve Psikolojik Etkileri

    Gürültü Türü Db Derecesi Psikolojik Etkisi
    Uzay Roketleri 170 Kulak ağrısı, sinir hücrelerinin bozulması
    Canavar Düdükleri 150 Kulak ağrısı, sinir hücrelerinin bozulması
    Kulak dayanma sınırı 140 Kulak ağrısı, sinir hücrelerinin bozulması
    Makineli delici 120 Sinirsel ve psikolojik bozukluklar (III.Basamak)
    Motosiklet 110 Sinirsel ve psikolojik bozukluklar (III.Basamak)
    Kabare Müziği 100 Sinirsel ve psikolojik bozukluklar (III.Basamak)
    Metro gürültüsü 90 Psikolojik belirtiler (II.Basamak)
    Tehlikeli bölge 85 Psikolojik belirtiler (II.Basamak)
    Çalar Saat 80 Psikolojik belirtiler (II.Basamak)
    Telefon zili 70 Psikolojik belirtiler (II.Basamak)
    İnsan sesi 60 Psikolojik belirtiler (I.Basamak)
    Uyku gürültüsü 30 Psikolojik belirtiler (I.Basamak)





    Çeşitli Kullanım Alanlarının Kabul Edilebilir Üst Gürültü Seviyeleri

    Kullanım Alanı Ses basıncı düzeyi(gündüz)
    dBA
    Dinlenme Alanları
    Tiyatro Salonları 25
    Konferans Salonları 30
    Otel Yatak Odaları 30
    Otel Restoranları 35
    Sağlık Yapıları
    Hastaneler 35
    Konutlar
    Yatak Odaları 35
    Oturma Odaları 60
    Servis Bölümleri (mutfak, banyo) 70
    Eğitim Yapıları
    Derslikler, Laboratuvarlar 45
    Spor Salonu, Yemekhaneler 60
    Endüstri Yapıları
    Fabrikalar (küçük) 70
    Fabrikalar (büyük) 80




    Gürültüyü Azaltmak İçin Alınabilecek Tedbirler:

    Hava alanlarının, endüstri ve sanayi bölgelerinin yerleşim bölgelerinden uzak yerlerde kurulması,
    Motorlu taşıtların gereksiz korna çalmalarının önlenmesi,
    Kamuoyuna açık olan yerler ile yerleşim alanlarında elektronik olarak sesi yükseltilen müzik aletlerinin çevreyi rahatsız edecek seviyede olmasının önlenmesi,
    İşyerlerinde çalışanların maruz kalacağı gürültü seviyesinin en aza (Gürültü Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen sınırlara) indirilmesi,
    Yerleşim yerlerinde ve binaların içinde gürültü rahatsızlığını önlemek için yeni inşa edilen yapılarda ses yalıtımı sağlanması,
    Radyo, televizyon ve müzik aletlerinin evlerde rahatsızlık verecek seviyede seslerinin yükseltilmemesi gerekmektedir.
    NOT: %99 alıntıdır




  • up !
  • Eline sağlık hocam, bu da güzel olmuş.
  • NÜKLLER ATIKLAR














    Nükleer atıklar en az 300 yıl denetim istiyor

    Nükleer santraller ucuza enerji üretiyor. Ancak açığa çıkardıkları atıkların etkisi yüz bin yıl sonra bile devam ediyor. Yeraltında depolanan bu maddelerin sızıntıya karşı en az 300 yıl boyunca denetlenmesi gerekiyor.

    Türkiye'nin gündemine oturan nükleer enerji tartışması uzun yıllardan beri dünyanın da gündeminde bulunuyor. Özellikle Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz kriziyle başlayan enerji kaynakları ve enerji çeşitliliği gibi konular hemen her ülkede yoğun tartışmalara neden oluyor. Bu tartışmalarda nükleer enerjinin de adı sık sık geçiyor. Nükleer karşıtları bu teknolojiyi gelecek nesillere yapılacak en büyük haksızlık olarak nitelendirirken sistemin taraftarları, "Eğer enerji sıkıntısı çekmek istemeden yaşamak istiyorsanız risk almanız gerekir" diyor. Peki sözü edilen risk tam olarak nedir? Bu riskin hesabını yapmak mümkün mü? Tam bu noktada söze yine nükleer karşıtları giriyor: "Atom enerjisini aklınızdan bile geçirmeyin. Zira böyle bir adımın geri dönüşü yok!"

    ATIKLAR 35 YIL BEKLETİLİYOR
    Son rakamlara göre ortalama bir nükleer santralinin maliyeti 3-5 milyar dolar arasında değişiyor. Büyük ölçekli bir santral ise yılda yaklaşık 11 milyar kilowatt saat (Atatürk Barajı kadar) enerji üretiyor. Bu büyüklükte bir santral yılda ortalama 60 metreküp radyoaktif atık üretiyor. Bu teknolojiyi kullanan ülkeler atıkları 70 dereceye varan yüksek ısıları nedeniyle önce santral yakınlarında bulunan soğuk su havuzlarında 'dinlendiriyor'. Bu dinlendirme 5 yıl sürüyor. Ardından ara depolama safhası başlıyor. Soğuyan radyoaktif maddeler toprak altına gömülmeden önce ışıma oranının düşmesi için genellikle toprak üzerinde bulunan 'ara depolarda' yaklaşık 30 yıl daha bekletiliyor. Bu depolar 60 santimetrelik beton ve çelikten oluşan duvarlarıyla her türlü deprem, sel ve yangına karşı dayanacak şekilde inşa ediliyor. Son depolama safhasında ise yaklaşık 35 yıldan beri bekletilen atıklar toprak altına gömülüyor. Bunun için eski ve kurumuş maden ocakları kullanılıyor. Bu yer altı depolarının derinlikleri ise 200-900 metre arasında değişiyor. İşin bu kadar uzun sürmesi atıkların içerisinde bulunan ağır metal adı verilen maddelerin etrafa yaydıkları radyasyonun azalmamasından kaynaklanıyor.

    AVRUPA'NIN ALTI ATIK DOLU
    Avrupa'da bu atıklardan tam 12 bin ton toprak altında bulunuyor. Ve bu rakama her yıl bin 730 ton yeni atık ekleniyor. Son verilere göre Avrupa'da halen 145 nükleer santral faaliyet gösteriyor. Alman Nükleer Enerji Kurumu'nun rakamlarına göre bu atıkları güvenli olarak ortadan kaldırmanın yıllık faturası ise 30-35 milyon Euro arasında değişiyor. Santral karşıtları özellikle ağır metal atıklarından yola çıkarak bir ülkede nükleer santral yapılmasının gelecek kuşakları doğrudan ve sonu olmayan bir radyasyon tehdidine mahkum etmek anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Santral taraftarları ise enerji açığının altını çiziyor ve elektrik yoksa gelecek de yok diyor. Bu durumda son söz yine siyasi otoriteye kalıyor. Ancak sağlıklı bir karar için konunun yalnızca ekonomik açıdan değerlendirilmemesi büyük önem arz ediyor
    NOT :ALINTIDIR




  • GÜNEŞ IŞINLARININ ZARARLAR . ETKİLERİ VE KORUNMA YÖNTEMLERİ
    Yeryüzüne ulaşan güneş ya da ultraviyole (UV ) ışınlarının insan ve insan derisi için pekçok faydasının yanısıra gözardı edilemeyecek zararları da vardır. Tüm biyolojik olayların başlaması ve sürdürülmesi, vitamin D sentezi, hastalık yapan mikroorganizmaların yokedilmesi ve insan psikolojisine olumlu etkileri ile güneş ışınlarının yaşamsal gerekliliği tartışılamaz. Ancak özellikle açık ten rengine sahip kişilerde bu ışınların güneş yanığı, deri kanseri oluşumu, çeşitli alerjik reaksiyonlar ve erken deri yaşlanmasına yol açtığı da bilinen gerçeklerdir.

    Güneş ışınları geniş bir spektrumda ve çeşitli dalga boylarında dağılırken bir kısmı atmosferde özellikle ozon tabakasında emilir ve yeryüzüne ulaşamaz. Yeryüzüne ulaşan ışınların çoğu UVA ve UVB spektrumundadır. Deriye ulaşan güneş ışınlarının bir kısmı yansır, büyük bir kısmı ise deri hücrelerindeki moleküller tarafından emilerek depolanır. Bu ışınların deri üzerinde kısa sürede ortaya çıkardığı en bilinen zararlı etki güneş yanıklarıdır. Maruz kalınan UV süresine göre değişmek üzere birkaç saat veya birkaç gün içerisinde ortaya çıkan güneş yanıklarında deride önce kızarıklık ve ödem daha sonra sıcaklık artışı ve ağrı görülür. Ardından gelişen içi sıvı dolu kabarcıkların yırtılmasıyla deride soyulmalar ve hatta derin doku hasarları ortaya çıkabilir. Özellikle çocuklarda ve yaşlılarda ciddi seyreden güneş yanığı oluşumundan korunmak son derece önemlidir. Çünkü çocukluk çağında oluşan yanık bölgesinde ileri yıllarda deri kanseri gelişme riski çok artmaktadır.

    Güneş ışınlarına uzun yıllar defalarca maruz kalma sonucunda deride UV nin geç dönem zararlı etkileri ortaya çıkar. Bunlar arasında deride leke oluşumu, çillenme, kabalaşma, erken yaşlanma ve deri kanserlerinin oluşumu sayılabilir. İnsanlarda ve deney hayvanlarında UV etkisiyle deri kanseri gelişimi neredeyse 80 yıldan beri bilinmektedir. Açık tenli kişiler güneş ışınlarına karşı daha duyarlıdırlar. Bu nedenle deri kanserleri beyaz ırkta siyahlara göre 15 kat daha fazla görülmektedir. Ayrıca çiftçi, balıkçı, denizci gibi açık havada çalışan meslek gruplarında deri kanserine daha sık rastlanır. Deri ve deri eklerinden köken alan deri kanserlerinin farklı tipleri vardır. Bunların bir kısmı yıllarca iyileşmeyen yaralar şeklinde olup, uzak organlara yayılım yani metastaz yapmazken; bir kısmı ise erken yakalanmadığı takdirde birkaç yıl içinde ölümle sonlanabilmektedir. Ayrıca doğumsal veya sonradan oluşan bazı benlerin melanom adı verilen ölümcül deri kanserine dönüşümlerinde de güneş ışınlarının önemli etkileri vardır.

    UV ışınlarının erken ve geç dönem zararlı etkilerinden korunmak veya en aza indirgemek mümkündür. Bu amaçla temel bazı önlemlerin alınması gerekir. Bunların başında uygun giysiler ile zararlı ışınlardan korunmak gelir. Geniş kenarlı şapkalar, sıkı dokunmuş renkli giysiler ve uygun güneş gözlüklerinin kullanılması uygun olur. En önemli temel kural ise güneş ışınlarının yeryüzüne yoğun geldiği saatler olan 11 ve 15 arası güneşe çıkılmamasıdır. Yaz aylarında herkesin ve özellikle yüksek risk grubunda olan açık tenli kişilerin günörtüsü (sunscreen) olarak bilinen güneş ışınlarının zararlarını azaltan koruyucu kremleri kullanmaları gerekir. Piyasada mevcut olan pekçok günörtüsünün üzerinde etkinliğini gösteren güneşten koruma faktörü (SPF) numaralarla belirtilmektedir. Yaz aylarında mutlaka koruma faktörü en az 15 (SPF:15) olan ürünler kullanılmalı, hatta açık tenli kişilerde bu faktörün 30 veya daha üzeri olmasına dikkat edilmelidir.

    Güneş ışınlarından koruyan günörtülerinin fiziksel ve kimyasal yapıda farklı tipleri mevcuttur. Son yıllarda UVA ve UVB ışınlarının her ikisini de engelleyen gelişmiş tipleri piyasaya sürülmüştür. Ancak bunların da su ile temas ve terleme durumunda etkilerinin azalacağı unutulmamalı ve kısa aralıklarla yinelenmelidir. Ayrıca bu ürünlerin deride gerginlik, kuruluk ve alerjik reaksiyonlar oluşturabilme ve akne, komedon geliştirebilme gibi yan etkileri mevcuttur.

    Sonuç olarak çocukluk dönemi başta olmak üzere herkesin yaşamının bütün dönemlerinde güneşten bilinçli bir şekilde korunması gerekir. Kısa süreli güneşlenme, uygun güneşten koruyucu kullanma ve güneş yanığı oluşturmadan güneşten kaçınma korunmanın temel kurallarıdır.

    NOT:ALINTIDIR




  • UP
  • Yukarı.
  • ya bn grçkten çok korkuorum artık onumuz yaklaştı ofoffffffff
  • Yukarı.
  • Son günlerde kafama takılan bir kaç konu daha var...

    Mesela bunlardan birisi belediyelerin mahallelere ve sitelere koyması gereken geri dönüşüm kutuları. Bu geri dönüşüm kutuları her yerde yok (Oturduğum sitede ve semtte olduğu gibi). Bu kutularla tonlarca cam, metal, plastik, kâğıt atık kullanıma kazandırılabilir ama bular organik atıklar gibi çürümeye bırakılıyor. Bu kutuların olmaması ile çevremiz kirleniyor ve devletimiz bundan zarar ediyor.

    Peki bununla ilgili neler yapabiliriz? Hiç düşündünüz mü?...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Paramedik 112 -- 16 Mart 2007; 19:39:07 >
  • Öncelikle o tip geri dönüşümü yapılabilecek atıkları toplayıp gerektiği şekilde işleyebilecek biir tesis bulunmalı ve anlaşmaya varılmalı.

    Gerisi kolay zaten, apartman sakinleri pek doğa ve çevreyi korumak adına olmasa da bir nevi çöpten kurtulacakları için bu tip atıklarını vereceklerdir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Saltuk -- 16 Mart 2007; 20:24:07 >
  • Söylediklerinin hepsini yapmakta belediyeler sorumlu değil mi?
  • Eskişehir de bunların atıldığı özel çöplükler var ama başka illerde pek göremedim böyle bir şey.
  • Beyler bu organizasyona bende katılmak istiyorum imzamı birazdan değiştircem beni alırsanız sevinirim.
  • ÇEVREYİ KORUMA KONUSUNDA İL VE İLÇE SAĞLIK GRUP BAŞKANLIKLARINDA, ÇEVRE SAĞLIĞI BÖLÜMÜNDE ÇEVRE SAĞLIĞI TEKNİSYENLERİ ÇALIŞIYOR, GEREKLİ UYARILAR DA YAPILIYOR. ANCAK YA YETERSİZ YAPTIRIMLARDAN DOLAYI YADA BAZILARININ İŞİNİ YAPANLARI ENGELLEMELERİ NEDENİYLE NE YAZIK Kİ ÇOKTA BAŞARILI OLUNAMIYOR. SSANIRIM BURDA EN BÜYÜK İŞLEV YİNE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE KALIYOR... ARKADAŞLAR HERHANGİ BİR ETKİNLİK PLANINIZ OLURSA HABERDAR OLMAK İSTERİM... BİZDE OKUL ETKİNLİKLERİ KAPSAMINDA AĞAÇ DİKİCEZ, BİRDE KÜRESEL ISINMAYLA İLGİLİ ÇARPICI BİR SUNUM HAZIRLIYORUM, BU KONUYLA İLGİLİ VERİLERİNİZİ BEKLİYORUMM...... İŞE ÖNCE BİR AĞAÇ DİKİMİYLE BAŞLAYABİLİRRR HERKES... ANCAK BÖYLE FARKINDALIK YARATIP BİLİNÇLENDİREBİLİRİZZ....




  • Yukarı

    Gr3g0r hoşgeldin.
  • benıde ekleyınız.
    boyle onemlı bır konuda bılınclenmek ve bılınclendırmek ısterım
  • Yukarı
  • YUKARI
  • 
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.