Şimdi Ara

Çağın değerleri

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
0
Favori
344
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İçinde doğduğumuz zaman diliminin, çağın, insanlara olması gereken şeylermiş gibi öğrettiği bazı değerler var. Böyle değerler her çağda olmuştur zaten ama, bizim çağımızda iş zıvanadan çıktı.
    Özgürlük, eşitlik, insan hakları, demokrasi, düşünme, sorgulama ve daha bir çok kavramın içleri köküne kadar boşaltılıp, sadece kelimeler düzeyinde var olan bir bilinçlilik kitlelere bir güzel yediriliyor. Bu içi boş kavramlar toplumun hakim paradigmasını oluşturduğu için, sanki bunlar çağın insana verdiği değerler değilmiş de her yerde her zaman olması gereken değerlermiş gibi bir algı otomatik olarak oluşuyor.
    Böylece kişi insanlığın gereğini yerine getirdiğine fazlasıyla ikna olmuşken, sadece ama sadece modernizmin paradigmasından çıkan sonuçları benimsemiş oluyor.
    Çözüm nedir? Elbette tüm kültürlerin bütün değerlerini reddetmek değil çözüm. Hakim paradigmayı iyi tanıyıp dışına çıkmak, ardından değerler üstüne bir araştırmaya girişmek akla gelen ilk çözümlerden biri. "Hakim paradigma" diye bahsettiğim şey yaşadığımız coğrafya ile ilgili değil tabii. Dünyada, en güçlü devletlerde hakim paradigmadan bahsediyorum. Zaten şu andaki güçlü devletler aynı zamanda sömürgeci ve kültür yok edici oldukları için türk kültürü gibi daha küçük kültürlerde de izlerini çok rahatlıkla görebilirsiniz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • insanlığa çağ ya da devir kıstasıyla bakabilmek bi anlamda ilahi bi nazarı gerektiriyor. bu bakış gerçekten çok üstel bi bakış ve dinamik bi kısım unsurlar içeriyor. gözlemcinin bu bakışa sahip olabilmesi bence yasaklanmış bi şehirde yolculuk yaparken mevcudun aslında farklı olduğunu kabul etmesi ile alakalı gibi.

    düşünün bi duanın aslında dua olarka değil de başka bi şeymiş gibi düşünülmesi halinde bu bakış mümkündür denirse, evreleri kontrol amaçlı bakışın altında kaldığı değerin iznini alması ciddi bi düşünsel süreci ve ayrıştırmayı içermekte.

    yani ben bakarken baktığım alem aslında görülen alem değil çok daha başkası gibi olmakta.

    bizim için kişisel çıkarların egoizmin hakim olduğu bi düzenin aslında başka bi anlayışta bi hakkın alındığı alem olması da mümkün ancak biz yaratıcı oluşumun nazarı ile bakma konusunda aciz kalıyoruz.

    baktığımız zaman dilimine bi diriliş demek lazım. insanlık sil baştan değerler peşinde gidiyor ve eski denen şey bi anlamda geçerliliğini yitiriyor. ancak eski denen şeydeki değişmez değerlerin anlatıcısı olan için değişen bi şey yok.

    insan doğuyor büyüyor ölüyor ve bunu din millet ırk bağımsız yapmaya devam ediyor. simültane gerçekle reel olan arasındaki fark görünenin banalliği olsa idi şu an cehennemin 7. katındayız derdim.

    bana göre yani benim bakışımın yaratıcı zihinden farklı olmak zorunda olduğu noktadan çağ denen asra bi bakışım olsa idi insanların dirildiğini ancak bunun ölümle bir anıldığını söylerdim. yaratıcı açısından bi dua olan şey benim açımdan ölümün aynı zamanlı dirim olduğu bi şeye denk gelirdi. bu bi başlangıçtı ve sondu, soru ve cevap aynı şeyde gizli ve açıktı.

    sonucu itibari ile başlangıca dönmek mümkün olsaydı bu bi adaletti. beni seni onu mutlu etmiyordu veya etse de hüzün doluydu. ancak ne denirse densin bu adaletin değişik bi görünümü olarak anlam kazanmıştı.

    sömürü düzeni kölelik veya cinsel ruhsal kullanılmışlık veya buhranlar aslında anlamı sizde gizlenen adil bi tutumun anlatımı olarak bizim duyumsamamız mümkün olmayan yasak şehir gongmendeki dualardı.

    gördüğü duyduğu ve bildiğini düşündüğü halde göremeyen duyamayan ve bilemeyen bizlerin duyumsayamadığı şey bi kısım duaların görüntüsel gerçekliğine anlayışsız ve uzalşısız bi bakışımız olabilir.

    bizden farklı olmayan ancak bizi de yansıtmadığını düşündüğümüz bu kişilik ya da benlik örgüsü bizi dışlarken bizim içselleştirdiğimiz ben denen kavram anlam yitimiyle birlikte anlam kazanmaya başlamış olmalı idi.

    benim mantığıma göre yadsıdığımız çağ ya da evre bi dua olarak ne kadar bize aittir sorusu önemlidir. hem sahip olma adına hem de sebeb olma adına biz meselenin neresindeyiz mevzuu bizim için önem arz eder.

    bi birikimin sonucu isek biz mesullerdeniz demek zorunda kalırken biz bi dirimin ölümle bir anılmış hali isek bulunduğumuz çağın başlangıcı ve sonu da biziz diyerek mesuliyetten kurtulma öngörüsü sunabiliriz.

    bence insan bulunduğu asırda kendisini diriltip öldüren bi varlık gibi imiş gibi sınırlı sorumluluğa sahipken bi kısım oluşumlar yaratıcı vasfaya sahip olma amacını sorumluluk hukukunu genişleterek cevaplandırır.

    bu nedenle kişinin insan ve kainata bakışı kendisinin doğum ve aynı zamanlı ölüm anına hasredilmiş bi zaman biriminin uzatılmış süresindeki tutumları ile anlam kazanmalı ise yaptığı şeylerin tesiri ömür ile mukayyet kalan kazanımdadır. bunların olumlu olması halinde bi ömrü aşan işler kişinin ölüm ve dirimini hep canlı tutarken, bi ömrü aşan zulumler kişiyi her daim yasaklanmış bi şehirde dolaştıran mahkuma benzetir.

    baktığınız her şey hep başkasının olan mı? kendinize o denli yabancısınız ki aslında yaşayan siz bi başkası mı oldunuz?

    eski ve yeni ben denen şey arasındaki o ince çizgi ve bir an denen ayrılış noktası sizi gerçek manada ikiye mi bölüyor?

    bi bütünlük içerisinde yaşanan hayat her zaman gurur duyulacak bi şey olmayabilir ancak bi duanın adaleti belki bunu gerektiriyordur. önemli olan yaratıcı zihnin zamanında meydana getirdiğimiz değişimin bizi ne kadar anlattığı hususu olmalıdır.

    onun (teala) baakış zaviyesindeki halin bizim bakışımızla ne denli onun baktığı yerde düzen kurucu veya ifsad edici olduğu önem kazanmakta.

    hüküm kısmında önemli olan yanlış tespitte bulunmak değil doğru gerekçeye sahip olmak ise, kişi doğrusunu ne şekilde anlamlandırmış bu husus önem kazanır.

    bu gerekçe aynı zamanda yasak şehirde size mahkum değilsin de diyorsa o gerekçe gerçek manada adaletin değişik bi tecellisine uyumla başka bi evreye de sizi misafir edebilir.

    bu şekilde varlığın bütün evrelerine bütüncül bi bakış anlamsız veya zalimce olanı anlamlı ve mazbut bi burağa çevirebilir diye düşünüyorum.




  • Biraz basite indirgeyebilir misin konuyu?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • avcılarınavcısı kullanıcısına yanıt
    Yani özet olarak insanların "normal, olması gereken" olarak algıladıkları bazı değerler aslında "normal" falan değiller. Sadece modernizm ile birlikte gelmiş olan, aksi iddia edilebilecek değerler. İnsanlar düşünürlerken bu "olması gereken"miş gibi gördükleri değerleri sorgulamadan, düşünüşlerinin temeline bu değerleri yerleştiriyorlar. Böylece son derece normal, mantıklı gibi gördükleri bazı çıkarımların aslında aksi gayet de iddia edilebilecek sonuçlar olduklarının farkına varmamış oluyorlar.

    Bunun ortaya çıkardığı sonuç ise, insanlık adına insanlık dışı olana karşı savaştıklarını sanan kitleler oluyor. Halbuki düşünce kuklaları haline gelmiş oluyorlar sadece.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Jenerasyon diyorlar bu durumu anlatmak için. 68 kuşağı 80 kuşağı 90 kuşağı vs her jenerasyon farklı değerlere sahip oluyor ve dediğin gibi bazı düşüncelere jenerasyon ürünü olmasına rağmen çabuk adapte oluyorlar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • avcılarınavcısı kullanıcısına yanıt
    Jenerasyon değil bahsettiğim. Çağlardan bahsediyorum ben. Mesela ortaçağ ve yeni çağın paradigmaları çok farklı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hocam bu saydığınız kavramların çağımızdaki tanımları nedir acaba? Neden içi boş olarak tanımladığınızı merak ettim. Günümüzde insanlar bu kavramlarla kandırılarak köleleştiriliyor gibi bi anlam mı çıkarmalıyız?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: whyarewehere

    Hocam bu saydığınız kavramların çağımızdaki tanımları nedir acaba? Neden içi boş olarak tanımladığınızı merak ettim. Günümüzde insanlar bu kavramlarla kandırılarak köleleştiriliyor gibi bi anlam mı çıkarmalıyız?

    Hayır.

    Mesela özgürlük dendi mi akan sular durur, öyle ki sanki yasalardan ve kısıtlamalardan uzak olmak, başıboş olmak gerçek özgürlüktür. Özgürlük nasıl anlaşılırsa anlaşılsın, değeri sorgulanmalıdır. İnsanların genelde yaptıkları şey ise kafadaki çarpık özgürlük tanımına uymayan her şeyi elemek, insanlık dışı addetmek.

    Her birey her bireye eşittir gibi bir anlayış da var mesela. Eşitlik ve adaletin aynı anda var olamayacağı düşünülemiyor hiç mesela. Gerçekten neden insanların birbirine eşit olması gerektiğini sorgulayan kaç kişi var acaba? Gibi şeyler...

    Yani bu gibi kavramlar birileri tarafından piyasaya sürülüyor ve başkaları tarafından da yutuluyor. Bu yutanlar, büyük bir sarhoşluk içinde neyin insancıl, neyin modern, neyin hakikat olduğunu birbirine karıştırır hale geliyorlar.

    İnsanlar kandırılıyor değil de kendilerini kandırıyor desek daha doğru olabilir

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.