Şimdi Ara

bulunsun

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
16
Cevap
0
Favori
3.658
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • bulunsun daha sonra devam ederim

    Şanlı Türk Tarihimizden Kutsal Emanetler (Efsane Mücevherler)

    Kaşıkçı Elması
     bulunsun


    Damla şeklinde kesilmiş, 59 fasetten oluşan 86 karat ağırlığıyla, dünyanın kesilmiş en büyük pırlantalarından. Etrafında iki sıra halinde ve farklı büyüklüklerde toplam 49 pırlanta yer alan elmas, IV. Mehmed zamanında Osmanlı hazinesine girdi.

    Eğrikapı çöplüğünden Topkapı Sarayı’na Kaşıkçı Elması’nın ilginç hikayesi…

    Sultan IV. Mehmed döneminin defterdarı Sarı Mehmed Paşa’nın kaleme aldığı Zübde-i Vekaiyat (Olayların Özü) adlı eserinde bulunan bilgiye göre 1699 yılında, İstanbul’da, Eğrikapı çöplüğünde bu taşı bulan kişi, cam zannederek üç kaşık karşılığında taşı bir kaşıkçıyla değiştirir. Taşı kaşıkçıda gören bir kuyumcu ise, kaşıkçıdan bu taşı on akçeye alır ve bir arkadaşına gösterir. Taşın gerçekten elmas olduğu anlaşılınca, arkadaşı kendine de pay ister. Arada çıkan anlaşmazlık nedeniyle olay kuyumcubaşıya taşınır. Kuyumcubaşı, her iki tarafa da birer kese akçe vererek taşı kendi alır. Dönemin sadrazamı olayı duyup taşı kendi almak isterken, bilgi IV. Mehmed’e ulaşır ve taş saraya getirilerek işlenir. İşlenmiş haliyle 84 karat bir pırlanta olur. Kuyumcubaşıya da kapıcıbaşılık rütbesiyle birkaç kese altın verilir.




    Kanuni Sultan Süleyman’ın Kılıcı
     bulunsun


    Tepesi altınla süslenmiş kılıcın üzerine yakut ve turkuvaz taşı mıhlanmış. Kabzası mor kadife kumaşla kaplı olan kılıcın iki tarafında da altın birer balık figürü yer alıyor. Kabzası altından, en tepesinde ise turkuvaz taşı bulunuyor.

    Altın kakma tekniğiyle kılıcın bir tarafında “Sultan Osman Hanı Gazi İbn Ertuğrul bin Süleyman Şah”, diğer tarafında ise “Sultan Süleyman Han İbn Sultan Selim Han” yazılmış. Siyah meşin kaplı kının üzerinde altından yapılmış üç bölüm yer alır. Bu halkalar yine kabartma çiçeklerle süslenmiş, turkuvaz taşıyla çevrelenmiş büyük bir kabaşon kesim yakuttan oluşur.




    Sultan I. Ahmed Taht Askısı
     bulunsun


    Gümüş bir zincirle tahtın kubbesine asılan askının alt ucunda altın mile geçirilmiş doğal ve iri bir zümrüt, küçük incilerden yapılmış dilimli bir top ve uçları zümrütle sonlanan inci püskül yer almaktadır.

    Tahtın armudi formdaki askısının zemini, kalemkâr tekniğinde çiçek ve yaprak motifleriyle desenlendirilmiştir. İki yüzde görülen yarım küre biçimindeki kabarık paftaların zemini ajur tekniğindedir. Değişik boyutlarda zümrüt ve yakutların dönüşümlü olarak çevrelediği paftaların üst kısmına oval formda iri birer firuze yerleştirilmiştir.




    Safir Taşlı Altın Yüzük/Bizans
     bulunsun


    7. yüzyıl Bizans dönemine ait olan bu yüzükte, dörtgen şeklinde kesilmiş safir taşının altı olan külah bölümü, piramit şeklindeki tırnaklı altın montüre mıhlanmış.




    Murassa Miğferi
     bulunsun


    Murassa miğferi, Osmanlı dönemindeki ince kuyumculuk işçiliğini, karakteristik Osmanlı tarzını ve zevkini ortaya koyan hayranlık uyandırıcı çalışmalardan biridir.

    Miğferin yüzeyi tam ve yarım şemse formunda altın tabakalarla süslenmiştir. Üzerindeki altın tabakalara, yine altından çiçek tabanlı, yüksek yuvalara turkuvaz taşı ve yakutlar mıhlanmıştır.

    Arka tarafında yer alan ense kısmındaki siperlikte, merkezden yayılan lale motifleri bulunmaktadır. Sürgülü burun siperliğinin üstünde altın kakma rumi motifleri ve tepesinde bir firuze vardır. Miğferin içi ise, ince ipekten sık dokunan kırmızı atlas kumaşla kaplıdır.




    Sultan Selim’in Mührü
     bulunsun


    Osmanlı İmparatorluğu’nda, yeni bir padişah başa geçtiğinde, kalabalık bir heyet eşliğinde Hazine ziyaret edilirdi. Bu ziyaret töreninde hazine kethüdası, Hazine’nin anahtarını getirerek Yavuz Sultan Selim’in mührünü kontrol eder, bu mühürle kilitlenmiş kapı özel bir törenle açılırdı.

    Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden İstanbul’a dönüşünden sonra yapılan bu mühür, “Benim altınla doldurduğum hazineyi bundan sonra gelenlerden her kim mangır ile doldurursa hazine anın mührüyle mühürlensin ve illa benim mührümle mühürlenmekte devam olunsun” şeklindeki vasiyetine uygun olarak, Cumhuriyet dönemine kadar kullanılmıştır.

    Yüzük şeklinde olan ve halen Topkapı Sarayı’nda bulunan bu mührün ortasında “Sultan Selim Şah” ve etrafında karşılıklı olarak “Tevekkele âlâ hâlikî” yazmaktadır.




    Kevkeb-i Dürri Elması
     bulunsun


    Son derece sade ve etkileyici bir tasarıma sahip olan altın plakanın Sultan I. Ahmed tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Altın bir diskin ortasında dört sıra halinde, düz kesimli elmaslarla çevrili, bombeli bir yuvanın ortasında yer alan 52 karatlık Kevkeb-i Dürri (incilerin yıldızı) adı verilen bir elmas bulunmaktadır. Yuvarlak diskin üst tarafına, mihrap biçiminde altın bir plaka, dört altın çiviyle oturtulmuştur. Plakanın üzerindeki kenarları döndürülmüş yüksek yuvanın içinde de sade kesimli 48 karatlık bir başka elmas yer alır. Kenarları pahlı olan her iki elmas da düz kesimlidir.

    Mihrap biçimindeki altın plakanın üst kısmında sülüs hatla, “Şefaat ya Resulallah şefaat, Sultan Ahmed bin Mehmed Han” yazısı yer alır. Diskin alt kenarındaki yarım şemsenin içinde de “Sultan Ahmed Han İbn Sultan Mehmed Han sene 1022 (1613)” yazılıdır. Son derece dindar olan Sultan I. Ahmed, pek çok Osmanlı padişahı gibi Mekke ve Medine’de önemli onarımlar yaptırmış, Hz. Muhammed’in kabrine ve Kâbe’ye paha biçilmez hediyeler göndermiştir. Onlardan biri olan bu elmas da, I. Dünya Savaşı sırasında Medine’den İstanbul’a geri getirilen eserler arasında yer alır.




    zümrütlü sorguç
     bulunsun


    Osmanlı İmparatorluğu’nda gösterişli sorguçlar kullanılırdı. Bu sorgucun ortasında altın bir sapın üzerinde yerleştirilmiş 4x5 santimetre boyunda bir zümrüt ve üzerinde de üç santimetre çapında bir yakut yer almakta.
    Sorguç, Osmanlı, 18. yüzyıl, altın, elmas, zümrüt, yakut, inci; yükseklik: 19.5 cm, genişlik: 28 cm. Ortada yer alan büyük zümrüt 4x5 cm ölçülerinde ve yaklaşık 162 karattır. (T.S.M. 2/313)
    Osmanlı Sarayı'nın atölyelerinde görevli olan , ehl-i hiref olarak adlandırılan Kapıkulu halkından maaşlı sanatçılar geleneğe göre bayramlarda padişaha armağanlar sunardı. Bunların arasındaki kuyumcu ustalarının hazırladığı armağanlar murassa ayna, minekarı veya murassa altın düğme takımı ,altın at pazubendi, zernişan murassa levha, murassa altın bendli bıçak(7), murassa sergi, altın bıçak, sapı balık dişinden veya abanoz ağacından zernişanlı murassa tarak, altın pazubend, altın yüzük, zihgir (ok atma yüzüğü) (8) gibi yapıtlardı, bunlara karşılık iki-üç bin akçe ve kaftanlarla ödüllendirilirlerdi(9). Mücevherler, saray atölyelerinin yanı sıra saray dışındaki atölyelerde de üretiliyordu; ayrıca Osmanlı pazarı için hazırlanmış olan Avrupa yapımı takıların ithaliyle de Osmanlı mücevherinin çeşitlendiği söylenebilir.




    yavuz sultan selim'in hanceri
     bulunsun





    padişah matarası
     bulunsun





    Selçuklu, Ametist altın yüzük
     bulunsun


    Selçuklu, Ametist altın yüzük- İran-13.yy
    Türk Uygarlıklarında kuyumculuğun, Sibirya’da İskit anıt mezarları (kurgan)larda çıkan takılarda görüldüğü gibi ne kadar ileri düzeye ulaştığı belli olur. Ölüm sonrası yaşam için hediyelerle donattıkları mezarların bazılarında usta kuyumcuların elinden çıkma altın kakma, ya da kaplama silahlar, altın heykelcikleri, koşum takımlarını süsleyen altın rölyefler, altın plakalarla kaplanmış tören elbiseler bozkır halklarının altına statü göstergesi olarak değer verdiklerini gösterir. Esik Kurganından çıkan “Altın Elbiseli Teğin” adı verilen altın zırh, giysi ve takılar topluluğu dünyada eşi görülmeyen bir kuyumculuk harikasıdır.




    Altın Beşik- paha biçilemeyen Osmanlı şaheseri
     bulunsun


    Osmanlı takıları sorguç, istefan(hotoz) , zülüflük, enselik, saç bağı, gerdanlık, iğne, çelenk, küpe, bilezik, yüzük, zehgir, mühür, halhal, pazubent, düğme, çaprast, zincir, saat, köstek, kemer, kemer tokası olarak sıralanabilir. Kur'an kabı, kılıç, hançer, bıçak, gürz, tüfek, tesbih, bardak, matara, kase, şerbetlik, maşrapa, zarf, kutu, sandık, rahle, şamdan, buhurdan, gülabdan, kaşık, nargile, yazı takımı, yelpaze, ayna, tarak, askı, kamçı, sadak, Kabe hediyeleri gibi küçük boyutlu eşyalarda ve saraya ait taht,beşik, örtü, kaftan, zırh, pabuç, çizme, at koşum takımı gibi büyük boyutlu eşyalarda da mücevhere sıkça rastlanır.
    Sorguç denince ilk akla gelen padişahın gösterişli sorguçlarıdır, ancak bu takı saray kadınları tarafından da kullanılan bir takıdır.Törenlerde atların da alnı sorguçlarla süslenmiştir. Sorguç, padişahın kendine bağlı bir hükümdarı, başarılı bir vezirini ya da komutanını ödüllendirmek üzere verdiği değerli armağanlardan biridir. Ancak padişahın sorguçları, kullanılan taşların kalitesi ve görkemiyle diğerlerinden farklıdır. Bir güç simgesi halinde sarığın ya da başörtüsünün üzerine takılan bitkisel veya damla biçimli sorguçların yükseklikleri, üzerine takılan balıkçıl, huma kuşu veya tavus kuşu tüyleriyle de artırılırdı. Abartılı irilikteki sorguçların 18. yüzyıldan itibaren, dönemin beğenisine uyarak çoğaldığı görülür. Osmanlı mücevher geleneğinde en ağırlıklı yere baş takıların sahip olduğu söylenebilir.




    Mühür Yüzük, Sultan I. Abdülhamid
     bulunsun


    Mühür Yüzük, Sultan I. Abdülhamid (1774-1789) aittir; altın, zümrüt; 2x2
    Gül biçimi yuvalara yerleştirilen taşlara bezeli eşyaların yanı sıra mücevher çiçekli dallar,

    özellikle "titrek" ya da "zenberekli" denen, arka yüzlerindeki menteşe veya spiral yayın hareketiyle salınmak üzere tasarlananlar ve kuş figürünün pek çok değişik biçimde kullanıldığı iğneler Osmanlı natüralizminin karakteristik yansımalarıdır. Bunlar çok küçük boyutlardan, giysi dekoltesi ya da baş tuvaleti üzerinde geniş yer kaplayacak irilikte olanlara kadar çeşitlenen elmasların pırıltısını hareketiyle artıran takılardır (10). Geç dönemde sıkça görülen kuş figürlü broşlar, tek başına veya bir dal üzerinde çalışılmıştır. Kuş gövdeleri, elmastan olabildiği gibi, biçimi uygun olan bir inci ya da yakuttan da olabilir. Avrupa mücevher geleneğinde özellikle Rönesans'tan itibaren sıkça kullanılan, değerli bir taşın veya bir barok incinin doğal formunun, mücevher bir figürün gövdesinde kullanılması esprisi, Osmanlı ustaları tarafından da sevilerek uygulanmıştır. Armalar, gemiler ve fiyonklar da geç dönemde broşlara uygulanana yeni tasarımlardır.
    Ay ve yıldız, lale, gül, kabak çiçeği, menekşe, çiçek buketleri, dallar, kuş, kelebek, arı gibi doğa motifleri, broşlarda sıkça görülen motiflerdir. Küçük mücevher çiçekler, yalnızca başa veya giysinin üzerine değil, ince saç örgülerinin arasına da iliştirilmiş, böylece görünümün tümünde hareketli pırıltılar sağlanmıştır. Bunların yanı sıra taşlarla bezeli ya da incilerle örülmüş tepelikler, uzun saçların üzerinden bele doğru salınan enselikler ile alın üzerine ya da yüzün iki yanına sarkıtılan mücevher zülüflükler, Osmanlı saray kadınının baş süslerindendir. Başlıkların üzerine takılan, "istefan" denen taç biçimli takının kökeni, "çelek taşıyan" anlamına gelen Helenistik takı "stefaneforos" un olduğu kadar, Asya baş süsü geleneğinin de çeşitlenerek sürdürülmesi olarak yorumlanabilir(11).




    Altın ve mücehver işlemeli - Mücehver Sandığı- Osmanlı sanatı- Topkapı sarayı
     bulunsun


    Kadın takısı olan küpenin, az da olsa erkekler tarafından da kullanıldığı da görülmüştür. Kadın boynunun güzelliğini vurgulamak üzere tasarlanan damla biçimli incilerden, ya da zümrüt, yakut, elmas gibi taşlardan oluşan sallantılı küpeler, Osmanlı takı geleneğinde önemli yer tutar. Çift sallantılı küpeler "pay-ı çift", üç sallantılılar "üç ayaklı" olarak tanımlanır. Ortası elmaslı veya mineli, çevresi açılmış bir çiçeğin taç yaprakları benzeri dizilmiş, fasulye biçiminde, dolgun bir oval olarak kesilmiş veya doğal damla biçimli inci, lala, firuze, yakut veya zümrüt sallantılı küpeler, bu takı türünün gösterişli örneklerindendir. Yalın, çoğunlukla küçük inci sallantılı küpeler de, özellikle sıradan saray kadınları ve halk tarafından çok kullanılmıştır.
    Osmanlı kadının karakteristik takılarının birçok minyatür ve tabloda oldukça ayrıntılı yansıtıldığı görülür;takılar kadın figürünün doğal tamamlayıcısı halindedir. Levni'nin tek figür çalışmalarından birinde, tüm kıvraklığını sergileyen genç rakkasenin yanağına doğru düşen, açılmış yarım çiçek biçiminde yerleştirilmiş damla zümrütlerden oluşan küpeleri, dolama hotozunu süsleyen uzun balıkçıl tüyleriyle süslü iki büyük murassa sorgucu, bileklerindeki üçer sıra altın toptan oluşan bilezikleri ve altın yaldızlı kemeri incelikle betimlemiştir(12).
    Osmanlı giyim tarzında mineli, murassa veya inci düğmelerin yanı sıra sedef necef, fildişi veya yaldızlı maden gibi malzemelerden , tümü ya da tokası değerli taşlarla bezeli kemerler de, mücevher ile giysi birlikteliğinin tipik örneklerini sergiler. Birbirine tutturulan paftalar halinde hazırlanan kemerler bele ya da kalça üzerine takılır. İki iri yuvarlak murassa paftanın oluşturduğu kemer tokaları, en sık rastlananlardır. Kemer tokaları vücuda uyum sağlamak üzere hafifçe dışa bombeli olabilir. Oval biçimli, geniş murassa kemer tokaları ise, Osmanlı İmparatorluğu'nun pek çok sanat dalında olduğu gibi kuyumculukta da yaşadığı parlak çağın, 16. yüzyılın ikinci yarısının tipik örneklerindendir. Yeşim paftalardan oluşan, paftaların üzerindeki zümrüt, yakut veya lal göbekli çiçeklerin çevrelerinde bükme altın telden zarif yaprakların dolaştığı, paftaları çevreleyen geniş altın kaplama bordürlerde de çiçek biçimli yüksek yuvaların içine aynı değerli taşların yerleştirildiği bu tür kemer tokaları içten sürgülü olduğundan takıldığında kesintisiz bir görünüm sergiler.
    Çaprast denen, kaftan ve entarilerin göğüs kısmı açıklığını birleştiren karşılıklı şeritler, değerli taşlarla bezeli, altın veya mineli olabilir. Kaftanın bele kadar gelen ön yüzünü kaplayacak sıklıkta dikilmiş çaprastların elmaslı olanları, ilk olarak 19. yüzyıl padişah portrelerinde görülür(13).Giysi ile bütünleşmiş mücevherler olarak tanımlayabileceğimiz çaprastlar, özellikle Sultan III.Mustafa ve Sultan I.Abdülhamid portrelerinde dikkati çeker.
    Türk kadınının günümüzde de vazgeçemediği takıların başında altın bilezik gelir. Yanyana takılan altın halka bilezikler , bu takının en yaygın türüdür. Küçük altın topların dizilmesiyle oluşan bilezikler de Osmanlı kadının bileklerini sıkça süslemiştir.




    Osmanlı Filintaları- 18 yy.
     bulunsun


    Halka tamamlanmadan ortası açık bırakılan ve her bileğe uyum sağlayan burma altın bilezikler, yalın bilezik tasarımlarının bir başkasıdır. Aralıksız yanyana dizilmiş tek sıra elmastan oluşan bilezik ve kolyelere, hareket ettikçe ortaya çıkan görünümden esinlenilerek "akarsu" adı verilmiştir(14). Diziler halindeki inciler de bilezik olarak kullanılmıştır. Elmasla bezeli bileziklerde ise çiçek motifleri ya da "divanhane çivisi" motifi görülür.
    Abdullah Buhari, Genç Kadın, ayrıntı, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T 9364, y.10b, 18.yy. ilk yarısı
    Erkeklerde ot atmakta kullanılan zehgir ve mühür yüzüklerin yanı sıra, genellikle tek taşlı süs yüzüklerine de rastlanır. Kadınlarda ise mühür yüzüklerden başka iri tek bir değerli taşın, çoğunlukla da elmasın kullanıldığı "tektaş" yüzükler, ortadaki taşın çevresinde bir çiçek motifi oluşturacak biçimde dizilen taşlardan oluşan "gül" yüzükler, gümüş ya da altın , yuvarlakça, çivi başı benzeri hafif bombeli yüzeyin üzerine, ortaya en irisi olmak üzere aralıksız mıhlanmış elmaslardan oluşan; divanhane çivisi motifinden esinlenerek adlandırılmış olan "divanhane çivisi" ile mekik ve lokum biçimli yüzükler Osmanlı yüzük tiplerini oluşturur. Divanhane çivisi biçimi, bilezik ve gerdanlıkta da uygulanmıştır.
    Gerdanlıklar da Osmanlı kadının giysisindeki derin dekolteyi süsleyen boynu saran ve göğüs, hatta bel hizasından aşağılara sarkabilen, göz alıcı takılardandır. Boynu sıkıca saran gerdanlıklara taşlarla bezeli sallantılar asılabilir. Nakkaş Abdullah Buhari, ayrıntılarıyla betimlediği genç kadın figüründe murassa kemer tokasının ve gerdanlığın üzerindeki değerli taşları boyamakla yetinmeyerek parlak renkli kağıtlar yapıştırmış ev mücevherin canlılığını bu yolla yansıtmaya çalışmıştır.
    Tarih boyunca mücevher ister takılsın, isterse bir eşya olarak kullanılsın veya yalnızca süs olarak kalsın, sahibinin toplumsal konumunun ve beğenisinin, kuyumcusunun ise ustalığının en ince göstergesi; her dönemin sanat üslubunun süzülmüş bir yansıması olmuştur.







  • hay maşşallah hay maşşallah
  • Bu bilgileri nereden buluyorsun?
  • Bi bitmeDİN. gina geldi ama ha.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  •  bulunsun

     bulunsun


    bunların imitasyonunu yaptırabilirmiyiz kaça patlar acaba? birde osmanlı figürüyle takı satan mekanlar varmı?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: PLATINIUM

     bulunsun

     bulunsun


    bunların imitasyonunu yaptırabilirmiyiz kaça patlar acaba? birde osmanlı figürüyle takı satan mekanlar varmı?

    14 ayar altından aynısını 1.500 tl ye yaptıralım




  • quote:

    Orijinalden alıntı: icon

    quote:

    Orijinalden alıntı: PLATINIUM

     bulunsun

     bulunsun


    bunların imitasyonunu yaptırabilirmiyiz kaça patlar acaba? birde osmanlı figürüyle takı satan mekanlar varmı?

    14 ayar altından aynısını 1.500 tl ye yaptıralım

    yapabiliyorlarsa bana uyar




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Bu mesajım bulunsun nedir?
    15 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: PLATINIUM

    quote:

    Orijinalden alıntı: icon

    quote:

    Orijinalden alıntı: PLATINIUM

     bulunsun

     bulunsun


    bunların imitasyonunu yaptırabilirmiyiz kaça patlar acaba? birde osmanlı figürüyle takı satan mekanlar varmı?

    14 ayar altından aynısını 1.500 tl ye yaptıralım

    yapabiliyorlarsa bana uyar

    ben sana bizim kuyumcu ustanın cep nosunu yarın vereyim adam sanat eserleri yaratıyor valla




  • süper şeyler şu miğferden bir tane olsa keşke
  • quote:

    Orijinalden alıntı: qolpaa

    Bi bitmeDİN. gina geldi ama ha.

    İstemiyorsan girip okumazsın olur biter "New York" hayranı.
  • Güzel konu. Buraların değerlenme olasılığı var.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: erkut17500

    quote:

    Orijinalden alıntı: qolpaa

    Bi bitmeDİN. gina geldi ama ha.

    İstemiyorsan girip okumazsın olur biter "New York" hayranı.

    Görmekte istemiyorum. Şikayet ettim şimdi konuyu yanlış yerde.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: qolpaa

    quote:

    Orijinalden alıntı: erkut17500

    quote:

    Orijinalden alıntı: qolpaa

    Bi bitmeDİN. gina geldi ama ha.

    İstemiyorsan girip okumazsın olur biter "New York" hayranı.

    Görmekte istemiyorum. Şikayet ettim şimdi konuyu yanlış yerde.

    @qolpaa ya ben bi şey yapmadımki sana niye öyle davranıyorsunki ??
    onun dışında ben buyum, herzamanda böyleydim yıllardan beri bir çok arkadaş beni böyle kabul etti ve genelde konularım buna benzer
    ilginç, sıradışı, komik, eğlenceli, bilgilendirme v.b konular....... belki takip etsen beğenirsin




  • quote:

    Orijinalden alıntı: qolpaa

    quote:

    Orijinalden alıntı: erkut17500

    quote:

    Orijinalden alıntı: qolpaa

    Bi bitmeDİN. gina geldi ama ha.

    İstemiyorsan girip okumazsın olur biter "New York" hayranı.

    Görmekte istemiyorum. Şikayet ettim şimdi konuyu yanlış yerde.

    Bundan sonra cevap yazarken konu açarken sana sorarız.
  • Læ amma adamsınız he şaka yaptık ciddiye aldınız illa smiley mi koyalım şaka yaparken :)
  • mesajım bulunsun önemli
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.