Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin, Bugün dudağında başka bir tad var, Boyunda başka bir yücelik. Bugün kırmızı gülün bir başka daldan.
Ayın gökyüzüne bugün sığmamış. Göklere benzeyen göğsün bugün daha geniş. Hangi yanından kalktın bu sabah, söyle, Bir başka kavga var dünyada senin yüzünden, Dünyada bir başka gidiş.
Biz senin gözlerinden gördük, Arslanlara meydan okuyan o ceylanı, Başka bir ovası var o ceylanın bugün Iki cihandan da dışarı.
Seven insanın ayağı mı yok, İşte ona ölümsüzlük kapandı. Yukarlarda onunla uçar gider.
Gözlerinin denizinde onu arama. O inci bir başka denizde.
Bakarsın bugün sever bu yürek, Yarın sevilir bakarsın.
Yüreğimin özünde baska yarınlar var.
mevlana hz.lerinin en güzel benim en çok sevdiğim şiirlerinden... devamıda böyle :)
Bir gececik uyuma, ne olur. Ayrılık kapısını çalma bir gececik. Bir gececik dostların gönlü olsun, Ne olur sabahı et bir gececik.
Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun, Kör olsun şeytan bir gececik. Dünyayı güzel kokular sarsın bütün. Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara. Sofrandakiler dirilsin bir gececik.
Bir gececik uyuma, ne olur. Ayrılık kapısını çalma bir gececik. Bir gececik ata bin, meydana gel. Gönüller bir gececik rahat olsun, Göğüsler meydana dönsün bir gececik.
Yeniler giyinelim biz kulların. Musa gibi sen bir sopa al eline. Sopa bir anda elinde yılan olsun. Süleyman gibi sen karincaların yanına var. Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun.
Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.
Kusuruma bakmayın benim, dostlar, bağışlayın beni. Ben davullara, bayraklara aldırmayan Bir padişahın yoluna düşmüşüm, Deli divane olmuşum. Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben, Çok uzaklardan geçen bir hayal gibi. Ama yok da sayılmam hani, var olan bir şeyim ben.
Haydi ben bensiz geleyim, sen sensiz gel. Ne varsa şu ırmağın içinde var, Soyunalım iki can, dalalım şu ırmağa, hadi. Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük, Bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.
Bu ırmakta ne ölmek var bize, Bu ırmakta ne gam var, Ne keder var, ne dert. Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan, Bu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret.
Durma, çabuk gel, gelmem deme. Ne evet demek yaraşır sana, Ne hayır, dostum, Senin şanına sadece gelmek yaraşır.
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
Sevgili tutmuş yularımdan beni, Develer gibi habire çeker. Esrik devesini böyle nereye götürür, Böyle hangi katara?
Hem canımı çiğnedi benim o, Hem bedenimi çignedi. Gönlümü bağladı benim o, Kırdı şisemi.
Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem, Nereye götürür beni.
Sevgili takar beni oltasına, Atar karaya balık gibi. Sevgili kurar gönlüme bir tuzak, Avcıdan yana çeker sürür beni.
Bakarım tabiat başlar büyük işine: Bulutlar gelir uzaktan Katar katar, küme küme. Bulutlar sular ovaları. Bulutlar yürür dağlara dogru. Uyanır açar gözlerini yeryüzü. Gökler çalar davulunu. Dalların gönlüne çeker gülün özü En güzel kokusunu baharın. Tohumun gönlü başlar vermeye tohum. Agaç durmadan söyler, döker içini. MEVLANA
ibret al da kötü bir işe düşünce aklını başına devşir, ye’se düşme hüsnü zanda bulun! Başkaları, o hadiseden korkup sapsarı kesilse bile sen aldırış etme. Fayda zamanında da ziyan zamanında da gül gibi gülmeye bak! Gülün yapraklarını birer, birer koparsan da yine gülmeyi bırakmaz, yine solup gamlanmaz.
Bir dikenden niçin gama düşeyim? Zaten bu gülmeyi diken yüzünden buldum der. Takdir yüzünden kaybettiğin şeyler muhakkak senden belayı giderir. Bunu böyle bil!
Tasavvuf nedir diye bir uluya sordular da dedi ki: Sıkıntı zamanı, gönülde neşe ve ferah bulmak! Tanrının verdiği mihnet ve cefayı da Peygamberin pabucunu kapan tavşancıl say.
Tavşancıl, Peygamberin ayağını yılan sokmasın diye pabucu kaptı, toza toprağa bulanmış akla ne mutlu! Tanrı “ Kaybettiğiniz şeylere eseflenmeyin ....hatta kurt gelse de keçinizi yese bile” buyurdu.
Eğer gönül vesveselerinin elinden bir an için
olsun kurtulursan, çözülmesi pek zor olan
tılsımın anahtarını elde eder, o tılsımı
bozarsın.
Can padişahının aşkıyla, putları kır, dök de
onları yapanı, onları nakş edeni apaçık gör!
HZ.MEVLÂNÂ (K.S)
Bu Ayrılık
Kusuruma bakmayın benim, dostlar, bağışlayın beni. Ben davullara, bayraklara aldırmayan bir padişahın yoluna düşmüşüm, deli divane olmuşum. Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben, çok uzaklardan geçen bir hayal gibi. Ama yok da sayılmam hani, var olan bir şeyim ben.
Haydi ben bensiz geleyim, sen sensiz gel. Ne varsa şu ırmağın içinde var, soyunalım iki can, dalalım şu ırmağa, hadi. Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük, bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.
Bu ırmakta ne ölmek var bize, bu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert. Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan, bu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret.
Durma, çabuk gel, gelmem deme. Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır, dostum, senin şânına sadece gelmek yaraşır.
Mevlana Celaleddin Rumi
Ne huyla huylandırdıysak ona layıksın. Seni o rızk için göndermişizdir. Onu ekmeğe aşık ettik, o huyu verdik ona. Bunu sevgiliye aşık ettik, sarhoş yaptık, bu huyu verdik buna. Huyundan razıysan, hoşlanıyorsan neden ondan kaçıyorsun öyleyse? Dişilik hoşuna gittiyse çarşafa gir. Rüstemlikten hoşlanıyorsan al hançeri. Bu sözün sonu yoktur. O yoksul da yoksulluk derdiyle arıkladı, gücü kuvveti kalmadı.
Bir gece rüyasında gördü. Ne rüyası, rüya nerede? Doğru özlü sofi, uyumadan rüya görür. Hatif ona dedi ki: Ey bir çok yorgunluklar görmüş er, kağıtçılarda bir kağıt ara. Komşun olan kağıtçıda gizlidir o. Kağıtlarını ele al.
Onların arasında şu şekilde, şu renkte bir kağıt var. Onu gizle bir yerde oku. Oğul, onu kağıtçıdan çaldın mı kalabalıktan, iyi kötü adamlardan bir kenara çekil. Yalnızca oku. Okurken kimseyi yanında bulundurma.
İş yayılır, ortaya düşerse bile dertlenme. O defineden senden başka hiç kimsecik, bir arpa bile alamaz. Elde etmen uzarsa sakın ümitsizlenme her an “ Tanrıdan ümit kesmeyin” ayetini vird edin.
O muştucu, bunu söyleyip elini, adamın göğsüne koydu, hadi dedi, yürü, zahmet çek!
O genç dalgınlık aleminden kendine gelince ferahından adeta dünyaya sığmıyordu. Tanrının koruması ve lütfu olmasaydı sevincinden çatlayacaktı doğrusu. Öyle bir sevinmişti ki. Kulağı, altı yüz perdenin ardından Tanrı sesini duymuştu. İşitme duygusu, perdeleri aşmış, başını yüceltmiş, feleği geçmişti.
Öyle bir an olur ki insanın görüş duygusu ibret ıssı olur, gaip perdesinden bile geçer. Duyguları, perdeyi aştı mı artık birbiri ardına ve boyuna görür, duyar. Adam, kağıtçı dükkanına geldi. Meşk kağıtlarına el attı.
O yazılı kağıt çabucak gözüne ilişti, Hatif’in söylediği alametlerin hepside o kağıtta vardı. Kağıdı koltuğuna koyup hayırlı pazarlar olsun usta, ben gidiyorum artık dedi. Tenha bir bucağa çekildi, kağıdı okudu. Adeta şaşırdı kaldı.
Bir definenin yerini göstermekte olan böyle bir değer biçilmez kağıt, meşk kağıtlarının arasına nasıl girmişti? Sonra aklına şu geldi: Her şeyi koruyan, Tanrıdır.
Koruyucu Tanrı nasıl olur da birisinin, abes yere bir şey aşırmasına müsaade eder? Ova, baştanbaşa altınla, para ile dolu olsa hiç kimse, Tanrının izni olmadıkça bir arpa bile alamaz. Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okuyan Tanrı taktir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz. Fakat Tanrıya kulluk edersen bir kitap bile okumadan yeninden, yakandan duyulmadık bilgiler bulursun.
Gönlün her an başka bir dileği vardır. Fakat
bu dilek kendisinden değildir, başka bir
yerdendir. Şu halde gönlün reyine, gönlün
dileğine neden emin olur da ahdeder,
sonunda da pişman olur, nedamete
düşersin? Fakat bu yine de Tanr'ının
hükmündendir. Tanrı'nın takdiridir. Kuyuyu
görürsün de çekinmeye kudretin olmaz.
Uçan kuşun tuzağı görmeyip hapse
düşmesine taaccüb edilmez ki. Şaşılacak şey
şudur: hem tuzağı görür, hem mıhı görür de
yine sonunda ister istemez o tuzağa düşer!
Gözü açık kulağı açık, tuzak önde, yine de
kendi kanadıyla tuzağa doğru uçar.
HZ.MEVLÂNÂ (K.S) - MESNEVİ ŞERİF
*Duanın şekilleri vardır,seslisi sessizi vardır.Dudaklardan döküleni ,ruhlarda filizleneni vardır.Mabedleri vardır,seccadesi vardır.Fakat duanın en yücesi,hayatın dua mayası ile yoğrulabilmiş olmasıdır.Kin ve haset,hırs ve adaletsizlik,gurur ve kibir bu niyaz bedeninin içine sığamaz ve gönül ferahı ile yeryüzünün kiri yıkanır. *Dua edenin, ‘Rabb’im’ demesi, Allah’ın ‘Buyur ey kulum’ demesinin ta kendisidir... Mevlana...
Başına gelen eziyetler artıyor değil mi? Buğdayı başak olsun diye toprağa attılar.Değirmende un olsun diye ezdiler.Ekmek oldu.Dişleri ile ezdiler.Ezil ki can olasın.Can veresin.
HZ.MEVLÂNÂ (K.S) - MESNEVİ ŞERİF
İnsanların savaşı, çocukların kavgasına benzer. Hepsi de anlamsız ve saçmadır. Sopa, mademki savaş ve kavga âletidir; ey kör, o sopayı kır, paramparça et! Ben iyiyle, kötüyle kavga edemem; kavga ile işim yok! Savaşmak şöyle dursun, gönlüm barışlardan bile ürkmekte.
HZ.MEVLANA (K.S) - MESNEVİ ŞERİF
Sen görüş sahibi ol da dikende gül gör! Dikensiz gülü herkes görür. Başına gelen belanın ilahî bir lütuf olduğunu anla, cüzde de küllü gör! Zaten ehliyet , seziş de budur.
Üzüm daha koruk halinde iken onun şarap olacağını düşün, yoklukta varı gör! Ey Yusuf, padişahlar padişahlığını, saltanatı sen kuyuda seyret!
El çırp da bundan anla ki, her sesin aslı sensin, her ses senden çıkıyor. ayrılık ve buluşma olmasaydı şu iki avucunu biribirine vuramazdın.
Hz.Mevlana(k.s)
Akıl başka yerde rehberdir ama sevgiliye ulaşmada değil. Sevgiliye ulaştıran rehber aşk ve iştiyaktır. Akıl; dur, düşün, kendine acı, der. Aşksa sana sevgili için ölmeni emreder. Sen kavuşmak istiyorsan akla değil aşka kulak ver.A klını o yolda kurban edersen sevgili sana daha iyisini bağışlar. Birakla bin akılla, bir başa sonsuz bir ömürle mukabele eder. Gerçek akıllılık da bu değil midir!
HZ.MEVLÂNÂ (K.S) - MESNEVİ ŞERİF
Bu dünya pazarında sermaye altındır; o dünyada ise aşk ve iki ıslak göz.
HZ.MEVLÂNÂ (K.S)
Sadece Nefes
Ne Hristiyan, ne Musevi ya da Müslüman ne de Budist, Sufi ya da Zen'im. Ne din ne de kültürel bir sistemim.
Batı'dan ya da Doğu'dan değilim, Okyanusun içinden, yeryüzünden doğal ya da eterik değilim. Hiç bir elementten oluşmuş değilim.
Varlığım yoktur, Bu dünyanın ya da sonrakinin bir parçası değilim. Ne Adem ve Havva'dan ne de başka bir orjinden doğmadım.
Mekanım, yersizlik, izsizliğin izidir.
Ne bir bedene ne ruha, Ben, Sevgiliye aitim.
Rumi
Her gün bir yerden göçmek Ne iyi
Her gün bir yere Konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan Akmak ne hoş
Dünle beraber Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa Düne ait Şimdi yeni şeyler Söylemek lazım
Mevlana Celaleddin RUMİ
A beden, o yola gidecek ayağın yok senin, ne diye koşarsın?
A gönül, o güzelin yerini-yurdunu bilmezsin, ne ararsın?
Ayrı, aykırı yollara giden şu yolculardan sana ne çare var?
Sense tutmuşsun, lafedilecek yer diye dörtyol ağzında durmuşsun.
Aşıksan küfrü, îmanı bir bil,
O tek görüş, tek biliş akla göre güzeldir, iyidir.
Sen cansın, öyle olduğu halde kendini beden sanmadasın,
Sen sudan ibaretsin, fakat kendini testi sanıyorsun.
Herşeyi, aramadıkça bulamazsın,
Ancak bu dost öyle değil, bunu bulmadıkça aramazsın sen.
İyice bil ki sen, o olamazsın ama
Sen ortada olmayınca osun sen.
HZ.MEVLÂNÂ (K.S)
Biz cümle dertlerin devası, çaresizlerin çaresiyiz. Savaşta Hz.Ali’nin Zülfikâr’ıyız. Biz Hz Ahmedin tevhid müjdesini vermedeyiz. Hz.İsâ gibi çocukken beşikte konuşmaya başlamışız ”1
“Biz bu dünyada güneş gibiyiz. Herkese can vermeye, tüm insanlık âlemine yararlı, faydalı olmaya gelmişiz.
Kalpleri kırılmış, gamlara düşmüş kişilere dost olmaya, onların gamlarını, kederlerini paylaşmaya gelmişiz.
Hor görülenleri, toprağa düşenleri, ayaklar altında ezilenleri, gül bahçesine getirelim, onlara neşeler bahşedelim diye bu dünyaya gelmişiz.
Biz altın gibi birkaç kimsenin öz malı değiliz. Biz ummanlar gibiyiz madenler gibiyiz; biz bu âlemde herkesin malıyız
HZ.MEVLÂNÂ (K.S)
ona Gönlün varsa, gönül Kabe'sini tavaf et... anlam Kabe'si gönüldür; ne diye toprak sanıyorsun onu? Allah, sûret Kâbe'sini tavaf etmeyi, onun vasıtasıyla bir gönül ele alasın diye buyurmuştur.
Bir gönül incittin mi, bin kez yaya gitsen de, Kabe'yi tavaf etsen Allah kabul etmez. Malını-mülkünü ver de bir gönül al; al da o gönül, mezarda o kapkara gecede ışık versin sana.
Allah kapısına binlerce altın torbası götürsen, Allah: "Bize bir şey getireceksen gönül getir" der.
Çünkü der, altın gümüş kapımızda hiçbir şey değildir. Bizi istiyorsan istediğimiz gönüldür bizim.
HZ.MEVLÂNÂ (K.S)
@ Murat Abi den herkese selamlar.. :)
"Allahım bu vuslatı hicran etme Aşkın sarhoşlarını nalan etme
Sevgi bahçesini yemyeşil bırak Bu mestlere bahçelere kasdetme
Dalı yaprağı vurma hazan gibi Halkını başı dönmüş zelil etme
Kuşunun yuvasının ağacını Yıkma da kuşlarını perran etme
Kumunu ve mumunu karıştırma Düşmanları kör et de şadan etme
Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır Onların işlerini asan etme
İkbal kıblesi yalnız bu halkadır Umut kabesin öyle viran etme
Bu çadır iplerini öyle katma Çadır senindir eya sultan etme
Yok dünyada hicrandan daha acı Ne istiyorsan et de onu etme" Hz.Mevlana(k.s)