Pek çok şey yazılarak başlanabilir konuya ama kitap okuma alışkanlığı ile başlamak istiyorum. Türk Gençliği vs Alman Gençliği konusuna video eklenmiş. Kitap okumada UNESCO'nun verilerini açıklıyor video.
Yok abi yok kitap okuyanımız yok. Yaşım 22, kitap okumayı sevmezdim 2-3 yıla kadar. Çalışkan bir öğrenci de değildim fakat sorumluluk sahibiydim. Bu sebeple verilen kitap okuma ödevlerini hep yapardım. Cidden okurdum, özet çıkarırdım. Ancak okuyana kadar kaç sayfa kalmış, kaç gün kalmış hesabı yapardım sürekli. Sonra bölerdim falan her gün şu kadar sayfa okursam bitiyor gibi düşünürdüm... Sonra özettir şudur budur.
20-30 kitap okumuşumdur işte. Sonra Ahmet Şerif İzgören ile tanıştım. Önce birkaç seminerini izledim, adam harika şeyler anlatıyor. Baktım bu adam takip edilesi o zaman daha çok araştırdım falan... Kitaplarını gördüm, aldım bir tanesini tıpkı seminerler gibi çok iyi geldi. 3-5-7 derken sadece birkaç kitabı kaldı eksik... Şimdi param yok en kısa sürede alıp okuyacağım. Bu adamı okurken ne sayfa sayısına baktım, ne kalan güne... Zaten kitap sarınca birkaç günde bitiyor ister istemez.
YANİ.... Bize okutulmaya çalışılan kitapların konularını sevmiyoruz bence. Hem yazarın dili hem de anlatılan şeyler...
Bana 6. sınıfta Şeker Portakalı okutuldu... Brezilya'nın ücra köşesinde bir Zeze var efendim bilmem kaç kardeşi var yoksulluk, sefalet... Lan banane elin Brezilyalı veledinden... Okutunsanıza çocuğa güzel gelecek bir şey. Neyse ben mevzuyu çakınca Güneşi Uyandıralım ve Deli Fişek'i de okudum zaten de... Sırf bitsin diye ama. HEPSİ ZORLA...
Velhasıl kelam ne yazmayı biliyoruz (Türkçe), ne okumayı biliyoruz, ne konuşmayı biliyoruz. Çıkın şurada kendinizi ifade edin desem ehe diyecek adam çok. Okumak denen bir şey zaten yok. Yazma konusunda da pek farklı değiliz. -de ve -ki eklerini bile yazamıyoruz daha.
Sonuç olarak PISA'da başarısızmışız... Tabi başarısız olacağız efendim.