Şimdi Ara

..basına sansür.... (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
96
Cevap
0
Favori
3.778
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Genelkurmayın akreditasyon uygulaması sansür müdür?
  • basından derlemeler ...

    doğanın marifetleri ...

    "Bu bankanın ortakları arasında CHP'in 4 tane üyesi var. Bu bankanın, mudilerin parası. Bankalar tüccardır, basiretli bir iş adamıdır, burası satıldığında ne eder ne etmez bunu çok iyi bilmesi lazım. Bile bile zarar, bile bile lades ve 1,5 milyar dolara giden yatırım. Arkasından başka bir örnek Dışbank, bu da İş Bankası'nın bir iştirakidir, maldır. Dışbank da 17 milyon dolara Doğan Grubu'na satılıyor. Ama aradan bir ay geçmeden 1 milyar dolara satılıyor. Daha başka bir şey, bu bankanın kredisini de İş Bankası veriyor. 17 milyon doları bankanın bir şubesinden kredi olarak çekiyor bankaya yatırıyor. Dışbank'ı da 1 milyar dolara satıyor. Cebinden bir kuruş çıkmadan, cebine 1 milyar dolar giriyor. Kitabına, kuralına uygun, yapmışlar etmişler, o zaman İş Bankası'nın yönetiminde yine CHP var. Bu para Atatürk'ün kurduğu bir bankanın parası. Buradaki haklar hukuklar, birileri alırken, birileri kitabına uydururken, buna göz yuman CHP anlayışı, şimdi orada burada bağırıp çağırıyor. Biz milletin malının bekçiliğini yapmayalım mı, onların hakkını korumayalım mı, koruduk" dedi."



    "Yozgat'ta Bayrak TV'nin satılarak TV5 olduğunu hatırlatan Bozdağ, "Bunu Doğan Grubu 23 milyon dolara satın alıyor. Bunun karasal yayın hakkını aldığı zaman 23 milyon dolar 300-500 milyon dolar arası bir değer kazanıyor. Bir sürü televizyon ve gazete var, televizyonların yarısı bunların, haksız rekabet veya başka bir şey bilmem. RTÜK izin vermeyince, akşam konuşuyorlar sabah manşet, manşet iftiralar. Biz kitabına uydurarak, kuralına uydurarak milletin hakkını hukukunu hiç etme anlayışına dur dediğimiz için, pijamayla karşılanan bir başbakan olmadığı için ve kendisini kullandıran bir iktidar bulunmadığı için dün bunu yapanlar bugün yine yapmaya kalktılar. Ama arada bir fark var. Bugün onların desteklediği bir iktidar değil, halkın desteklediği bir iktidar var. Onun için bizim boynumuz sadece Allah'ın önünde ve bu halkın önünde eğilir. Onun dışında hiç kimsenin önünde eğilmeyiz. Bu milletin malının bekçiliğini sonuna kadar yapmaya devam edeceğiz" dedi. "

    özgür basın ... karasal yayın hakkını alamayınca manşetten iftiralar ...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mchll


    quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    Ülkenin başbakanını tehdit eden bir medya, 2 şapkası var mış, iş adamı şapkasıyla ricada ! bulunuyor. istedğini alamazsa, gazetecilik şapkasını takıp "basın özgürlüğü" arkasına sığınarak iktidara yüklenip köşeye sıkıştırarak hedefe ulaşma taktiği. Olmamış şeyleri olmuş gibi gösterip göz boyama, yalan, iftira, kendini hakim yerine koyup manşetten kişileri ve kurumları suçlu ilan edip hüküm verme, İnsan haysiyetini ve özel yaşamını hiçe sayma, ahlaksızlık, çıplaklık, her türlü rezilliğe teşvik ve destek. 11 ay islami değerleri alaya alıp küfür ettikten sonra , Ramazan'da Kur'an meali verme yüzsüzlüğü.

    Hadi Başbakan'ı geçin , gerçekten haksız diyelim , tamam onu savunmayın , eyvallah. Peki Şu basını, şu gazete ve tv'leri nasıl savunuyorsunuz.


    Kardeş bunların yaptığı zaten aynı şeyler. İki tarafta ahlaksız!
    Körler sağırlar birbirini ağırlar modeli ...
    Çıkar çatışmasına dönüştü işte.
    Bir de başbakan diyor ki bundan sonra göz yummayacağız. Eskiden yumduğun gözlerin hesabını nasıl vereceksin? (PO nin vergi borçları vs... ve daha nicesi)
    Ama evine 3 kuruş para götürmeye çalışan esnafın kapısına icra memurunla dikilirsin değil mi vergisini ödeyemeyince ?



    işte işin özü biraz böyle gibi,meselenin sansürle alakası yok,menfaat çatışması...
    Ve bir ülkede hükümet ve medya nın böyle bir kavgaya tutuşması ise sanıyorum hayırlı sonuçlara gebedir...




  • Ad Hominem denen bir olay var (vese'nin kulaklarını çınlatalım). İddianın kendisine cevap vermek yerine kişiyi hedef almaktır. İşte iktidar bunu yapıyor.

    Kişi ile uğraşacakları yerde Alman makamları ile uğraşsınlar. Alman mahkemeleri "kökü dışarıda" diyor. Adres de veriyor.
  • @driver,
    Tabii ki boykotla ilgisi yok.Bunu nihayet bir allahın kulunun daha anladığına sevindim.
    Başından beri konu AKP ve Doğan değil, konuyu oraya çekmeyin diye diye dilimde tüy bitti.Konumuz hep söylüyorum"İktidarlar ve sansür" Yani konu tam anlamıyla Sansürle ilgilidir..Yoksa ne AKP yi onaylamaktayım ne de Doğan ı.Sorun onlar değil.Keşke anlaşamayıp( arka planda İki sermaye grubu) sistemin pislikleri bir bir ortaya çıksa.

    Konumuz sağlıklı ilerleseydi yanlış bilgilendirme, bu medyanın haber-reklam anlayışı ile nereye kadar gidebiliriz ve belki de medyanın-çalışanlarının genel sorunlarına değinilmesini isterdim.


    Ben sansürden bahsedelim diyorum.Bir veya birkaç üye kalkmış "yok yok sen yanlış konu açtın, aslında boykot konusu ve CHP nin yediği haltlarıyla ilgili konu açmalıydın"a diğeri ise konuyu Deniz feneri adlı yardımlaşma derneğinin yolsuzluğuna getiriyor.
    Bu hay huy arasında "orijinal düşünceler" beklentinize karşılık veremediğim için üzgünüm.
    Yazımdaki, "yalan yanlış bilgiler" ve konuyu güncel siyasete çekme eleştirinize ise katılmıyorum.Öylede olsa yazılanlara küçükte olsa yanıt verme hakkım olmalıdır.Kaldı ki birileri için yalan ve yanlış ta olsa vatandaş istediği gazeteyi alır.Çünkü vatandaş için, o gazete yalan ve yanlış olmayabilir.
    Bu güzide ortamda açılan konuya dair bir fikir belirtmek veya yeni açılımlar yapmaktan ziyade; konu dışı,geyik muhabbetiyle ortamı germek ve polemik yapmaktan öte gidemeyen girişimler mutlaka "yerinde ve zamanında uyarı alabilirse" durum daha iyiye gidebilir.
    Neyse artık sağlık olsun... Özgür basın ve güvenilir bilgi alış verişi için,konuyu öne alarak "Katkı yapan" paylaşımcılara teşekkürler.




  • sevgili @kimnenenasıl ,
    Türkiye de medya konusu üzerine konuşulması gereken önemli bir konudur.ama bunu yaparken ülkemize özgü gerçekleri iyice tahlil ederek "değerler" üzerinden konuşulması gerekir.
    Aşağıdaki @Massaimassai arkadaşımızın güzel tespitlerini alıyorum.İşte bu tespitler haklı olduğu için medya konusu bizim gibi fikir insanları açısından "taraf" olarak değil "değerler" üzerinden tartışılmalıdır...

    Örneğin bir taraftan medya nın ulusal çıkarlardakı tutumunu,iktidar ve muhalefeti haber açısından sunumunu,medyanın din ve kulturel olguları haber yapma uslubunu örneklerle tartışabilir,diğer taraftan medyadaki bölünmüşlüğün,halkın ortak menfaatine olan olaylara bile aksetmesi sonucu gerçeklerin üstüne "tarafına" göre gidip/gitmeme tercihleri açısından nedenlerini,niçinlerini konuşabiliriz...

    ama bunları değilde tayyibin şu grubun gazetelerini almayın lafını konuşmak ne kadar yüzeysel ve sığ olur takdir edersiniz.

    quote:

    Yazımdaki, "yalan yanlış bilgiler" ve konuyu güncel siyasete çekme eleştirinize ise katılmıyorum.Öylede olsa yazılanlara küçükte olsa yanıt verme hakkım olmalıdır.Kaldı ki birileri için yalan ve yanlış ta olsa vatandaş istediği gazeteyi alır.Çünkü vatandaş için, o gazete yalan ve yanlış olmayabilir.


    Bu konuya tekrar girmek istemiyorum,fakat bu medya grubunun yayınları bu ülkede serbesttir.Vatandaş yalan değil diyorsa alabilir,yalancı diyorsa yine alabilir.almayan da bir nedene binean almayabilir yada tayyip dedi diyede almayabilir,burada bir problem görmüyorum...






    quote:

    Orjinalden alıntı: Massaimassai


    1 Siyasi iktidar taraftır.Basına boykot uygulması istediği ;bu taraflığı sebebiyle hiç bir anlam ifade etmez.BAsına sansür" tarafsız yargı organlarınca (hukuk) uygulanabilir!Hukuğun taraflılığı genel eğitim(doğru eğitim) düzeyi ile alakadar dır!

    2 Dikta yönetimi ; fikrinizin mesnetli olması ile alakadardır!Bunu örneklendirmeniz gerekir.YAkın uzak süreç nedir bilmiyorum ama!BAsına boykot çağrısı!!!Taraflı olduğu kadar!Demokratik bir haktır.İktidar sahipleri böyle bir yol izlemeyip!!!Sizin anladığınız bir despotluk anlayışı içinde sindirme yoluna gidebilir!Ki bu yolu izleyip izlemediği konusunda tespitlerim yok.Bu konuda yine bağımsız hukuk işlemelidir(anayasa ya uygun, Anayasa nın doğruluğu yanlışlığı yine tartışılır)

    Sadece biz kavramı düşünce zenginliğini elbette engeller.Ama bu sizin nerde olduğunuzla alakadardır.Siz kendi fikrinize yakın biri iktidar olduğunda sesinizi kesiyorsanız!Karşı durumda hep isyan halinde iseniz burda sorgulanması gereken!Sizin objektifliğinizdir.

    Saygılarımla,






  • Neden bilmiyorum bu topice bunu eklemek istedim ;

    quote:


    Melih Aşık

    Luther bulalım!


    İnançlı insanlar tarih boyunca dinci veya din adamı kılığına girmiş sahtekârlar tarafından iliğine kadar sömürülmüş... Öyle sömürülmüş ki, bizim ‘Fener’ci zibidiler yanlarında hiç kalır. Bizzat kilise ve anlı şanlı din adamları yürütürmüş bu soygunu... Örneğin, ortaçağda piskopos ve rahipler halka para karşılığında cennetin anahtarını satarmış.
    Protestanlığın kurucusu Martin Luther bir gün bu bezirgânlara başvurmuş:
    - Ben de cehennemin anahtarını satın almak istiyorum...
    Üçkâğıtçı ruhbanlar kendi aralarında talebi görüşmüş, bu adam galiba deli diye düşünmüş ve eline bir anahtar verip sepetlemişler.
    Luther anahtarı kaptığı gibi soluğu şehirde almış.
    Sokaklarda koşarken bağırıyormuş:
    - Ey insanlar cehennemin anahtarı bende! Kapısını kilitledim. Artık kimse oraya gitmeyecek. Siz de gidip artık boşuna kiliseye cennet vaatleri uğruna para kaptırmayın...
    Bizim saf müminleri, dindar görünümlü oy ve para hırsızlarının elinden kurtarmak için de böyle zeki adamlar gerekiyor.




  • din tüccarlarının makyajları akmaya başladı.bir telaş aldı kendilerini.
    gerçekleri yazanları boykot mu edecekmişiz.yalakaları mı okuyalım.
    Melih Aşık güzel yazmış.adresi belli.
    bir düşünün,adam oy alıp tepelere çıkıyor.hizmet edecek güya.sonra konumunu kullanıp milyon
    doları hooooop cebe.hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için,yarın ölecekmiş gibi öteki taraf için.
    en önemli şartı! yerine getiriyorlar.hiç ölmeyeceksen milyon dolar yetmez.deveyi hamudu ile götür!
    müslüman kardeşlerim,cennetin bileti burada, koş koş!!
    bilet almakla kalmıyorsun,bunun yanında bir adet un çuvalı,bir adet kömür çuvalı!
  • quote:

    Genelkurmayın akreditasyon uygulaması sansür müdür?


    Bunda herhangi bir yaptırım, sansür ya da kapatma söz konusu değil. Bu Genelkurmay'ı bağlar. Kendilerini ilgilendirir ve kendileri adına buna hakları vardır. Ancak bir gazeteyi kapatmaya ya da susturtmaya hakları yoktur.
  • Konuyu açan arkadaş Başlığı değiştirsen iyi olur, ortada sansür falan yok. Demokratik bir çağrıyı sansür olarak nitelemek doğru değil..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: OPTİMİST

    Konuyu açan arkadaş Başlığı değiştirsen iyi olur, ortada sansür falan yok. Demokratik bir çağrıyı sansür olarak nitelemek doğru değil..

    Demokratik bir çağrımı ?

    Demokrasi anlayışınız harikaymış doğrusu.
  • @Driver,
    Düşüncelerimi az çok yansıtmışsınız. Ancak değerler üzerinden tartışma yapılması bir dizi karşı görüşüde beraberinde getiriyor.Çünkü taraf olanlar zaten kendilerine göre değerleri idealize ederek yan tutuyorlar.Size göre ulusal değerler karşı görüşe göre farklı olabilmektedir.
    Medyanın haber anlayışı ve iktidarların konuya yaklaşımları genel çerçeve içinde tabiiki tartışılmalıdır.
    Sayın massaimassai den alıntıladığınız görüşlerde ise tabii ki "İktidarlar evet kesinlikle taraftır.Burjuva demokrasilerinde hem ideolojik hemde sınıfsal olarak taraftır. Ancak bu hegamonyaları bağımsız yargı ile denetlenmeleri, "şimdilik"güvence altına alınmıştır.


    @OPTİMİST,
    İstersen konu başlığını tekrar yazalım? Bakalım burada AKP den veya boykottan söz ediliyor mu? Hayır. Güncel siyasetten bahsediliyor mu.?Hayır.
    Birşeyler paylaşmak istiyorsanız,konu ile ilgili ister tarihi gelişimin yansımalarını anlatırsınız,isterseniz sosyolojik tahlile girersin,istersen sansür uygulamalarının statüko ile bağlantısına..."Ortada sansür yok"demek ile benim açtığım konuyla ne ilgisi var. Eğer istiyorsanız tezinizle ilgili ayrı bir başlık açın.Sizi tenzih ederek söylüyorum, parti militanı gibi forumu kirletenlerden olmayın lütfen.
    Bu vesile ile ambargo koymanın, haber alma hakkı ve inanç özgürlüğü gibi önemli bir özgürlük sorunu olduğunu "belki anlayabiliriz". Ya da basını denetleme görevinin sadece yargıya ve ilgili kuruluşlara ait olduğunu..

    Sansür, halk adına önemli değerlerin korunması için basın, edebiyat, sanat ve bilim alanındaki söz, yazı veya resmin gösteriminin, dağıtımının hükümetçe önceden izne bağlanması, denetlenmesi veya tümden yasaklanması olarak tanımlanmaktadır.
    Aşağıdaki yazı, okunur mu bilmiyorum ama konumuza genel bir çerçeve çizebilir.
    Sansür neden uygulanır?

    Basın,günlük ya da haftalık yayına başladığından beri , önce dini daha sonra da siyasi otoritenin düşüncelerin özgürce ifade edilmesini engelleyen çeşitli baskı, sansür veya doğrudan yasaklarıyla karşı karşıya kalmıştır.Çağdaş demokratik rejimlerde devlet , kişi özgürlüklerini sağlayacak toplumsal yapıyı korumakla yükümlü aygıt olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede düzeni değiştirmeyi amaçlayan düşünce ve görüşlerini de özgürce açıklanmasını siyasal iktidarda içinde olmak üzere her kurum ve kuruluşun özgürce eleştirilmesini , halkın haber almasını, öğrenmesini, olaylar ve sorunlar üzerinde düşünmesini sağlayacak araç basın yayındır. Dolayısıyla bir ülkede anayasa ve yasalarla düşünceye sınır getirilmesi, gazetecilerin , yazarların yazarken , haber verirken ceza korkusuyla kendi kendilerini denetlemeleri sonucunu doğurur. Bu denetleme de düşüncenin özgürce açıklanmasına engel olacağından , “dolaylı sansür” anlamına gelir. Basının özgürce çalışmasını engelleyecek her şey, örtülü veya gizli sansür olarak kabul edilmektedir. (Thema Laruusse)
    Her iktidar muhalefet etmeyen, kendi dümen suyunda bir basın ister. Bunun için de örtülü ya da örtüsüz sansür uygular.
    Yasalarla düzenlenen sansür, medyanın yazmasına, göstermesine izin verilen alanı belirler. Yasaların öngör(e)mediği alanlarda ise oto sansür gerekli perdeleme ve karartma işlevini yerine getirir. Maaşlı yöneticiler grubun ekonomik çıkarlarını elde etmek için siyasi iktidarın uydusu haline gelir; dünyaya sermayenin ve devletin gözlüğüyle bakan maaşlı fikir işçisi de politikacıyla birlikte ülke yönetimine ‘katılır’, ekonomi bakanıyla birlikte ekonomiyi ‘yönetir’, dışişleri bakanıyla birlikte dış politikaya ‘yön verir’, polisle birlikte operasyonlara katılıp sanıkları sorgular, askerle birlikte karşı pusuya yatar…İşçi hareketinin veya sermaye egemenliğini rahatsız edecek toplumsal bir hareketin varolduğu koşullarda da sermaye medyası, patronu ve işçisiyle birlikte düzeni savunma misyonunu üstlenir. Medyaya atfedilen kamu gözcülüğü misyonu, kapitalist düzende asla gerçekleşmeyecek bir kuruntudan ibarettir.(Medya İzleme Raporu, )
    Siyasette yalan söylemek demokratik “ve diğer” rejimlerin özelliklerinden biridir. Son yıllar içinde “olguları bozma yöntemleri”(Arendt) iki yeni yöntem eklendi siyasal yalan söyleme sanatı. Nice hükümet sözcüsü tarafından her gün uygulanan sanat işte budur: eleştirmenleri yanlış yönlendirmek, sinirleri yatıştırmak, gazetecileri memnun etmek, toplum tarafından inanabilecek haberler üretmek
    Medya’nın en büyük görevlerinden biri olan halkı doğru bilgilendirme görevi görülüyor ki bir şekilde sekteye uğramaktadır. Ve toplumların gelişmesinde, demokratikleşmesinde önemli bir rol oynayan medyadan bizim ülkemiz ve diğer modern ve demokratik toplumlarda yeterince yararlanamamaktadır. Kısaca, işte bu yüzden basın özgürlüğüne ihtiyacımız var.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Genelkurmayın akreditasyon uygulaması sansür müdür?


    Bunda herhangi bir yaptırım, sansür ya da kapatma söz konusu değil. Bu Genelkurmay'ı bağlar. Kendilerini ilgilendirir ve kendileri adına buna hakları vardır. Ancak bir gazeteyi kapatmaya ya da susturtmaya hakları yoktur.


    Maalesef Genelkurmayı bağlamaz!Tüm halkı bağlar!Genelkurmay!? Bu devletin üstünde bir yerde midir ki?Yaptıkları sorgulanamaz olsun?Asla kendi adlarına böyle bir hakları yoktur.Bu hak TBMM nin dir.Gerisi laf-ı güzaftır.Akreditasyon uygulaması demokratik toplumlarda uygulması olmayan bir durumdur.Bu tür yasaklamaya yetkili tek mercii " Türk hukuk sistemi" dir.diye düşünüyorum.

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Massaimassai -- 21 Eylül 2008; 23:52:45 >




  • sevgili @kimnenasıl ,
    öncelikle seviyeli uslubunuz için teşekkür ederim.

    "değerler" üzerinden konuşmak ve fikir üretmede "taraf" dahi olunsa ortaya ayrıştırıcı,provake edici söylem çıkmaz zannediyorum...

    bakın bir örnek:

    quote:

    din tüccarlarının makyajları akmaya başladı.bir telaş aldı kendilerini.
    gerçekleri yazanları boykot mu edecekmişiz.yalakaları mı okuyalım.
    Melih Aşık güzel yazmış.adresi belli.
    bir düşünün,adam oy alıp tepelere çıkıyor.hizmet edecek güya.sonra konumunu kullanıp milyon
    doları hooooop cebe.hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için,yarın ölecekmiş gibi öteki taraf için.
    en önemli şartı! yerine getiriyorlar.hiç ölmeyeceksen milyon dolar yetmez.deveyi hamudu ile götür!
    müslüman kardeşlerim,cennetin bileti burada, koş koş!!
    bilet almakla kalmıyorsun,bunun yanında bir adet un çuvalı,bir adet kömür çuvalı!



    @eleko arkadaşımız yazmış.Şimdi burda hiç bir fikir yok!hepsi isnat,suçlama...

    Bu uslup ile hiçbirşeyi hiçkimse konuşamaz,bu bence çok kötü bir alışkanlık ve ben bu alışkanlığın medyamız tarafından bilerek veya bilmeyerek kazandırıldığını düşünüyorum,maalesef...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: metalok

    Vatandaşın ne okuyacağına devlet değil vatandaşın kendi karar verir.
    Yine vatandaş araştırıp soruşturarak neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebilir.
    Tabii bu vatandaş "göbeğini kaşıyan adam" değilse...


    quote:

    Orjinalden alıntı: metalok
    Başbakan'ın en büyük silahı budur; meydanlara çıkıp esip gürlemek...
    Vatandaş RTE ne konuşuyor asla düşünmüyor, "o ne derse doğrudur" şartlanmışlığı içinde...
    Çünkü RTE dindar, dindar yalan söylemez!


    Vatandaş ne okuyacağına kendisi karar verir diyorsun ama siyasi görüşüne gelince aynı çizgiyi koruyamamışsın...
    Çelişki içerisindesin...

    ...

    Basın özgürlüğünün de bir sınırı olması gerekiyor...
    Malum medyanın bir köşe yazarı çıkıp başbakanı şerefsizlikle itham edebiliyorsa daha nasıl bir basın özgürlüğü ona bakmak gerekiyor...




  • Ek yapmak istiyorum, TBMM nin yetkisi yasakları koyma!özgürlükleri genişletme!Yani yasama ile alakadardır.Hukuk sistemi de bunu uygulamakla.YAni silsileli bir şekilde her ikisi de "GERÇEK" sorumlulardır.Yanlış yasalardan TBMM sorumludur ama Hukuk sistemi sorumlu tutulamaz.Zira hukuk yürütme organıdır.Dolayısıyla gerçek hak sahibi ve sorumlu TBMM dir."Siyasal iktidar" değil TBMM dir.(TBMM nin siayasal iktidarın veya mensubu olduğu ideolojik fikrin nüfuzundan uzak olduğu; her bir bir milletvekilinin bağımsız iradesiyle karar aldığı mekanizma da!)

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Massaimassai -- 22 Eylül 2008; 0:28:40 >
  • somut bir olay anlatıyorum.fikir üretmekle ne alakası var.
    suçlama ile ne alakası var.herşey ortada.suçlama var diyen mahkemeye gider.gidebiliyor mu?gidemiyor.
    adam konumunu kullanıp malı götürmüş mü?
    inkar ediyor mu? karanbole getirip olay soğutulmaya çalışılıyor mu?çalışılıyor.
    daha başka ne diyelim. bu olay üzerinden derin sosyolojik ekonomik,kültürel analizlere girip
    kültür bilime yakışır fikir tartışmaları yapalım isterseniz!!
    bunu mu istiyorsunuz.
    başka bir örnek vereyim.konu madem sansür ile ilgili.
    sağlık bakanı kene olayları ile ilgili "basın bunları yazmasın" diyor.bu kafa ile nereye varırız.
    bu çağda bu kafa
    arkadaşım soğukkanlı ol ve provakasyona gelme.
    quote:

    Orjinalden alıntı: driver

    sevgili @kimnenasıl ,
    öncelikle seviyeli uslubunuz için teşekkür ederim.

    "değerler" üzerinden konuşmak ve fikir üretmede "taraf" dahi olunsa ortaya ayrıştırıcı,provake edici söylem çıkmaz zannediyorum...

    bakın bir örnek:

    quote:

    din tüccarlarının makyajları akmaya başladı.bir telaş aldı kendilerini.
    gerçekleri yazanları boykot mu edecekmişiz.yalakaları mı okuyalım.
    Melih Aşık güzel yazmış.adresi belli.
    bir düşünün,adam oy alıp tepelere çıkıyor.hizmet edecek güya.sonra konumunu kullanıp milyon
    doları hooooop cebe.hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için,yarın ölecekmiş gibi öteki taraf için.
    en önemli şartı! yerine getiriyorlar.hiç ölmeyeceksen milyon dolar yetmez.deveyi hamudu ile götür!
    müslüman kardeşlerim,cennetin bileti burada, koş koş!!
    bilet almakla kalmıyorsun,bunun yanında bir adet un çuvalı,bir adet kömür çuvalı!



    @eleko arkadaşımız yazmış.Şimdi burda hiç bir fikir yok!hepsi isnat,suçlama...

    Bu uslup ile hiçbirşeyi hiçkimse konuşamaz,bu bence çok kötü bir alışkanlık ve ben bu alışkanlığın medyamız tarafından bilerek veya bilmeyerek kazandırıldığını düşünüyorum,maalesef...





  • Milli Gazete, Vakit, Yeni Şafak, Zaman vs. aşağı yukarı aynı çizgide yayın yapan bir kısım basın Devlet dairelerine , Askeri lojmanlara, Garnizonlara sokuluyor mu?

    Doğan grubu samimi ve doğruyu söyleyen bir grup olsaydı bu ayrımcılığa karşı çıkardı.. Bu konuda bir tek eleştiri bile bulamazsınız gazetelerinde.

    Birde dilediği gazeteleri dağıtım ağından ( Yay-Sat) çıkaran. Dağıtım paylarıyla istedği gibi oynayıp , küçük gazeteleri bitirerek Boykotun kralını yapan bunlar değilmiş gibi yaygara koparıyorlar. Başbakan konuşunca da mevzu oluyor. İnsanda biraz ciddiyet biraz onur olur..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: eloko

    somut bir olay anlatıyorum.fikir üretmekle ne alakası var.
    suçlama ile ne alakası var.herşey ortada.suçlama var diyen mahkemeye gider.gidebiliyor mu?gidemiyor.
    adam konumunu kullanıp malı götürmüş mü?
    inkar ediyor mu? karanbole getirip olay soğutulmaya çalışılıyor mu?çalışılıyor.
    daha başka ne diyelim. bu olay üzerinden derin sosyolojik ekonomik,kültürel analizlere girip
    kültür bilime yakışır fikir tartışmaları yapalım isterseniz!!
    bunu mu istiyorsunuz.
    başka bir örnek vereyim.konu madem sansür ile ilgili.
    sağlık bakanı kene olayları ile ilgili "basın bunları yazmasın" diyor.bu kafa ile nereye varırız.
    bu çağda bu kafa
    arkadaşım soğukkanlı ol ve provakasyona gelme.
    quote:

    Orjinalden alıntı: driver

    sevgili @kimnenasıl ,
    öncelikle seviyeli uslubunuz için teşekkür ederim.

    "değerler" üzerinden konuşmak ve fikir üretmede "taraf" dahi olunsa ortaya ayrıştırıcı,provake edici söylem çıkmaz zannediyorum...

    bakın bir örnek:

    quote:

    din tüccarlarının makyajları akmaya başladı.bir telaş aldı kendilerini.
    gerçekleri yazanları boykot mu edecekmişiz.yalakaları mı okuyalım.
    Melih Aşık güzel yazmış.adresi belli.
    bir düşünün,adam oy alıp tepelere çıkıyor.hizmet edecek güya.sonra konumunu kullanıp milyon
    doları hooooop cebe.hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için,yarın ölecekmiş gibi öteki taraf için.
    en önemli şartı! yerine getiriyorlar.hiç ölmeyeceksen milyon dolar yetmez.deveyi hamudu ile götür!
    müslüman kardeşlerim,cennetin bileti burada, koş koş!!
    bilet almakla kalmıyorsun,bunun yanında bir adet un çuvalı,bir adet kömür çuvalı!



    @eleko arkadaşımız yazmış.Şimdi burda hiç bir fikir yok!hepsi isnat,suçlama...

    Bu uslup ile hiçbirşeyi hiçkimse konuşamaz,bu bence çok kötü bir alışkanlık ve ben bu alışkanlığın medyamız tarafından bilerek veya bilmeyerek kazandırıldığını düşünüyorum,maalesef...






    sevgili @eleko, şu söylediklerine cevap yazmam "taraf" olmamı gerektirir ve tartışma tamamen siyasi bir mecraya kayar ve hiç gereği yokken ayrılmamıza sebep olur.Ben bu tartışmaları yapmayı taaa "parsadan" zamanında bıraktım... Neden ? Çünkü bunlar fikri olmayan papağan tartışmalarıdır...

    Duyarsınız taşırsınız,okursunuz nakledersiniz... İçinde parça doğrular olsa bile asıl amacı propaganda olan nutuklardır bunlar...
    Şimdi burada bir AKP li olsa gürül gürül çağlardı,28 şubattan girer,banka hortumundan çıkar,arsenikli suya dalar,egenekonu çözer,herşeyi AKP düşmanlarına yamardı,inan bana oda senin dediğini derdi,
    "suçlama ile ne alakası var.herşey ortada.suçlama var diyen mahkemeye gider.gidebiliyor mu?gidemiyor.
    adam konumunu kullanıp malı götürmüş mü?
    inkar ediyor mu? karanbole getirip olay soğutulmaya çalışılıyor mu?çalışılıyor." aynen bu cümleleri söylerdi...
    Çünkü o da bunları yazan,bunları sürekli pompalayan medyadan nakledecektir.maksat haklı çıkmak olsun propagandasını sonuna kadar yapacaktır...

    Ve işte forum denilen yerde üstüne üstlük her konuda fikirlerimizi ortaya koyduğumuz bir yerde bu gereksiz tartışmaya girmek buradaki güzel havayı kirletir... Dünya görüşü tamamen zıt insanların birbirlerini dinlediği,farklı düşünceleri ile beraber yaşamanın güzelliklerini ortaya koyduğu bu platformu siyasi çirkinlikle bölmeye ayrıştırmaya sebep olacak tarafgirlik ve propaganda, uzak durmaya çalışmamız gereken bir uslup biçimidir...
    Bu tarz tartışmalardan kardeşlik,birlik,saygı vs. çıkmaz... Hem haklı ve haksız da asla ortaya çıkmaz... ! Kendimizi kandırır dururuz...
    Buna dikkat çekmek istiyorum,ve tekrar yineliyorum:
    Konuşan,nakleden olmayalım,düşünen,sorgulayan,fikir üreten olalım. O takdirde karşıtlık da bereber düşünmek de lezzetli olacaktır,kırıcı değil...




  • @driver,
    Üslup konusundaki eleştirinize ve harika yazınıza katılıyorum.Bu tarz konuşma-ben de yapıyorum elimde olmadan- özü doğruda olsa karşı tarafı kışkırtmaktan başka işe yaramıyor maalesef . Böylece ortak amaçlardan ve birbirimizden uzaklaşıyoruz.İsterseniz gelin olanlara genel bir panorama çizelim ve adım adım gidelim. Arka planı irdeleyelim.(Genellikle biz o bunu dedi bu şunu dedi ile safları tutarız.Sağlıklı , değişkenleri irdeleyici ve dominant etkeni araştırıcı bir tahlil kültürümüz yok)
    Şimdi ,bu ülkeyi yöneten üst sermaye grubu ülkemizdeki sorunları şimdiye kadar çözememiş ve artan çelişkilere hakim olamamıştır.Doğru mudur. Eğer yanlış derseniz aşağıda yazılanları hiç ciddiye almayınız!
    ...Peki üst sermaye grubunun hakimiyeti nerede kopuyor.Kendileri gibi sermayedar olan başka bir grubun etkinliğinin artmasıyla kopuyor.Bu etkinlik nasıl artıyor.Bu kesimlerin yaptığı ihracatla.Özellikle bu ihracat ve yabancı sermaye girişlerinin kaynaklarının büyük bölümü bu kesimler tarafından oluşturulmuş.Ayrıntılara girmiyorum.Böylece bizi yıllarca yöneten eski kaymak tabaka artan yeni sermayedarların(Siz yeni sömürücüler anlayın) etkinliğini kıracak durum ve uzlaşacak konumda değildir.Zaten yeni palazlanan sınıfta bu uzlaşıya yanaşmamaktadır.Bu ticaret erbaplığından yeni terfi kesim kaymak tabaka gibi tekelleşmek istemektedir.İşte bir kaç yıldır ülkemizde gelişen ayrımlaşmanın kaynağında taraflar arasında bu uyumsuzluk yatar.Ülke yönetimine hakim olma,öncelik alma ve dayatma savaşıdır aynı zamanda.Bu ayrışma dış politika konusuna bile yansımaktadır.Kimin ne kadar yabancılarla işbirliği yapacağına güçler dengesi karar verecektir.Çünkü ihracat yoluyla tüylenen yeni sınıf kendi varlığını başka şekilde sürdürmesi mümkün değildir.Bu durumu kemikleştiren bir başka etmende ithalata bağımlı küçük sermaye sahiplerinin sınıf değiştirme umutlarıdır.Sermayesi az olan bu sınıf ise hayallerine erişmek için var olan kutuplaşmaya kendilerinide ideolojik olarak eklemlemişlerdir.İşte memlekette zurnanın zırt dediği yer bu odaktır.Her türlü kesimin katıldığı ve çatıştığı yer burasıdır.Bilgi kirliliği ve manipülasyona açık ortam burada oluşturulmaktadır. Solun çeşitli renkleri küçük sermaye sahiplerinin -Ya da küçük burjuvazinin- tutumuna göre bu noktada tavır almaktadırlar. Halbuki bu sol -demokrat kesim ve küçük-kent burjuvazi, laiklik tartışmalarındaki ikilemi ile tutarsızlığa-ilgisizliğe ve giderek maalesef bu kutuplaşmada çeşitli sol gruplar anti-laik cephede-din kişsel sorundur.Din ülkemizde siyasal bir güç olamaz diyerek- yer almışlardır.Sonuçta geçim şartlarının alabildiğine zorlaştığı ülkemizde çalışanlar ilgilerini kendi mesleki sorunlarından uzaklaşıp, ayrıştırılan taraflara odaklanmışlardır. Özellikle üst kaymak tabakanın, yeni gelen rakibi etkisizleştirmek ve bu yeni sömüren sınıfı disipline etmek için laikliği ortaya atmasıyla bu tartışmalar devam etmektedir.Saflaşmalar bu noktada sürmektedir.Kaldı ki çalışanların sorunlarını ve istemlerini dile getirecek ve dayatacak örgütlü ve organize bir işçi hareketi de yoktur (Demokrasilerde çok önemli.Ama bu başka bir konu)..Konumuzla ilgili sorun, burada laikliği savunarak eski yapıyı sürdürmek isteyen grup ile yeni grubun -askerin yanında mı yer almalı yoksa şeriatçıların iktidar mücadelesini görmezlikten gelip,teokratik devlet düzenini savunanların yanında olmak mı ikilemidir.(Ali Bulaç ın bir TV kanalında yaptığı katıldığım bazı saptamalarına da ekleyerek derlenmiştir.)
    Medya da bu noktada saflaşıyor.Devam ederiz.

    Sonradan ilave : Devam ederiz diyorum ama bilinen nedenlerden ötürü umarım konu kapatılmaz!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kimnenasıl -- 24 Eylül 2008; 2:30:02 >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.