Şimdi Ara

Başıma Gelenler, Ne yapmalıyım

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
11
Cevap
1
Favori
203
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar geçtiğimiz günlerde bazı şeyler yaşadım ve artık içimde tutamıyorum birileriyle paylaşmam gerek umarım anlayışlı olursunuz.

    Olay ağustos ayının ilk günlerinde başladı. Arkadaşlarım tatile gittiği için sıkılıyordum ve yapacak bir şey yoktu, bazı dertlerden dolayı da evde duramıyordum, arkadaşlarım olsa dışarıda takılırdık en azından evden de biraz uzaklaşmış olurdum ama bu durumda dışarı çıkasım da gelmiyordu. 1-2 gün evde durdum kendi kendime biraz yürüyüşe çıkarım dedim ama hep erteledim. Arada markete ve sigaraya çıktım. 3. gün keyfimi bozan başka şeyler de oldu bu yüzden kendimi dışarı attım. Yalnız olduğumda gittiğim apartmanlar arasında bir yer vardı. Eskisi gibi oraya gidebileceğim aklıma geldi. Bulunduğum yerden yaklaşık 15 dk mesafede. Zaten yapacak daha iyi bir şeyim olmadığı için oraya doğru yürümeye başladım. Ama arkadaşlar, arayan soran kimse yoktu ve gerçekten keyfim hiç yerinde değildi bu yüzden yapabileceğim tek şey oraya gitmek ve düşünmekti. En son yokuş bir yol var, orayı tırmandım. Sağ tarafta bir inşaat vardı bir an dikkatim oraya takıldı daha sonra tam önüme bakıyordum ki beni çok derinden etkileyen o kızı gördüm. Hayat o kadar kişi arasında dikkat çeken bir özelliği olmamasına rağmen, ona bakmamı sağlamıştı . Güneş benim arkamdaydı ve karşımda bana doğru yürüyen o kızın, yüzünde parlıyordu. Kırmızı bir t-shirt giymişti. Güzel bir güneş gözlüğünün altında gülümseyen dudağı, işte beni en çok o gülümseme etkilemişti . Bu bakışma yaklaşık 2 saniye sürdü ve gayet normaldi. Sonuçta yolda yürürken birçok kişiyle göz göze gelebiliyoruz.

    Yürümeye devam ettim ama hayatımdaki en iyi anlardan biriydi. Kafamdaki o bütün düşünceleri sanki sildi ve beni yepyeni bir amaca bağladı. En kötü düşmanlarımızdan biri, bir amacımızın olmaması, yani kendimizi boşlukta hissetmek. Son günlerde yaşadığım şey işte buydu ve 1 dakika önce bu problem çözülmüş gibiydi. Henüz onunla tanışmakla ilgili en ufak bir düşüncem bile yoktu hatta onu tekrar görmek bile aklımın ucundan geçmedi. Yalnızca o gülümseme beni nedense çok mutlu etmişti. Oturacağım yere geldim, aralarında olduğum binalar yeni oldukları için henüz dairelerin sahipleri yoktu veya yeni taşınıyorlardı. Buraya bazı şeyleri düşünmek için gelmiştim, gelirken oldukça karamsardım fakat o, karamsarlığımı ortadan kaldırmıştı, adeta ilham vermişti. Oracıkta oturdum ve her şeyi iyimser bir şekilde düşünmeye başladım o an gördüm ki bakış açısı, evet olaylara bakış açısı her şey demekti. En sevdiğimiz şeylere bile karamsarlıkla yaklaştığımızda bizim kabusumuz olabiliyorlardı. Yatmadan önce hayatınızda sizi en çok mutlu eden en sevdiğiniz, belkide bağlandığınız o kişiyi ya da o nesneyi düşünün. Uykuya dalmadan hemen önce ise bir an için onu kaybettiğinizi onun sabah uyanınca yok olacağını düşünün. Yarın bir bakacaksınız ki o gitmiş, o yok olmuş. O an geldiğinde ne hissedeceğinizi nasıl çaresiz kalabileceğinizi düşünün. Şanslıysanız bu düşünceler uykunuzu kaçırır, şanslı değilseniz kötü bir kabusla uyanırsınız. Kötü tarafından bakıldığında o mükemmel varlık bile sizi üzebiliyorken, kötü şeylere karamsarlıkla yaklaştığımızda bizi bitiriyorlar, en kötü kabusumuzun ötesine götürüyorlar. Tek ihtiyacım olan iyi bir açıdan yaklaşmaktı, o an sahip olduğum ilham tabiki de bana çok yardımcı oldu ve o doğru açıyı bulmamı sağladı. Eve dönerken aynı yolu kullandım ama giden kişi dönen kişiyle aynı değildi.

    Eve vardığımda daha fazla ertelemedim, kafamı meşgul eden o sorunu çözmek için yapılması gerekenleri yaptım. Bir süre sonra gördüm ki artık bu benim için bir sorun olmaktan çıkmıştı. Sorunları, sorun etmediğimizde bizim için sorun teşkil etmezler. Ama sorunumuzu ciddiye almamak, ondan kaçtığımızı mı gösterir. Aklımda bu düşünceler olsa da o an bu düşündüklerimin beni çözüme götüreceğini bildiğim için bunların ne kadar doğru olduğu önemli değildi çünkü benim için doğruydu, çözümüm buydu. Gerisi önemli değildi. Günün sonunda sorun çözüme kavuştu ve günlerce kafamı kurcalayan şeyin ne kadar çabuk çözülebileceğine tanık olmuştum. Artık yapabildiğimi biliyordum, başa çıkmak bundan sonra daha kolay gelecekti. O gece uyumdan önce aklıma o güzel gülümseme gelmeseydi, en huzurlu uykum olabilirdi. Ama bütün düşüncelerin yaptığı gibi o da uykumu kaçırdı.

    Sabah uyandığımda yaşamak için bilmediğim sebeplerim vardı. İlk defa kendime düzgün bir kahvaltı hazırladım. Yalnız olunca ne kadar anlamsız olsa da ufak başlangıçlar her zaman güzeldi. Apartmana yeni taşınan o komşu hakkında düşüncelerim, değiştirmek zorunda kaldığım beslenme alışkanlıklarım, yan binanın inşaatından dolayı sürekli gürültü ... Hepsi hakkındaki görüşlerim değişmişti. Yenilikler kötü olmak zorunda değildi. Bakış açım bunun hep böyle olması gerektiğini söylemişti ama değişiklik hep güzeldi. Tanıdığımız şeytan, tanımadığımız şeytandan iyi olsa da tanımadığımız, görmediğimiz, duymadığımız o yeni şeylerin şeytan olup olmadığını bilmiyorduk. Hepsi ise öğrenmeye değerdi kaybettiklerimiz hep kendini telafi eder. Bazen bu olaydan çıkarttığımız bir ders olarak bazen kaybedilen yerine geçen daha iyi bir şey olarak. Hep telafi eder yeter ki doğru açıdan bakalım.

    Kahvaltı masasını topladıktan sonra evden çıktım. Bazı arkadaşlarımı aradım. Belki de tahmin ettiğiniz gibi ben aramadığım için onlar da beni aramıyormuş. Beraber olamadıktan sonra neerde olursak olalım, bazen sahil kenarında bazen şehrin merkezinde hep canımız sıkılırdı. Yıllar sonra da böyle devam etti. Konuşmalardan sonra onların da benim gibi düşüncelerle meşgul olduğunu öğrenmek beni mutlu etti. İşlerimi hallettikten sonra eve geçtim. Bir şeyler okuyordum ki bazı düşüncelere dalmışım, kendime gelince dışarı çıkıp hava almaya karar verdim. Aynı yere doğru yürümeye başladım. Düşünmek her zaman iyi gelirdi. Yokuşu tırmandım, inşaatı geçtim, karşıdan karşıya geçmek için yürüyordum ki onu gördüm. Dün gördüğüm aynı kızdı. Aynı güneş gözlüğü, aynı kırmızı t-shirt. Bu sefer çok kısa bir süre baktım. Yanlış anlaşılmak istemem. Karşıya geçtikten sonra ne kadar bakmak istesem de arkama dönüp bakmadım. Ama o anki hislerim çok ilginçti. Mutlu olmuştum evet bu ufak olay beni mutlu etmişti. Dün ilham verdiği gibi bugün de günümü güzelleştirmişti. Yoksa aşık mı oluyordum. Tanımadığım, duymadığım, düşüncelerini bilmediğim birine mi aşık olucaktım ? Başta çok saçma geldi fakat binaların arasındaki o güzelim yerde düşününce o kadar da saçma olmadığını gördüm. Sonuçta bir insanın bize neler yaptığını unutabiliriz ama bize neler hissettirdiği hep aklımızın bir köşesinde yer edinir. Bana hissettirdikleri küçümsenecek şeyler değildi. Evet, aşık olmuştum.

    3. gün umut doluydum. Bu karşılaşmalarımız hep 18.00 civarında olurdu. 17.30 gibi her zamanki yerime doğru yürümeye başladım. Bir şeyler yapmadan yani harekete geçmeden önce onu bir kez daha görmek istedim. Yavaş yavaş yürüdüm. İnşaatın oraya vardığımda saat 17.50 idi. Her zamanki gibi sağa döndüm ama yürümeye devam etmek yerine orda bulunan taxi durağının bankına oturdum. Dakikalar ilerledi, telefonumda bir şeylerle ilgilenirken arada bir etrafıma bakıyordum. Bir ara güzel bir yazı bulmuştum. Açmak için tıkladım ve sayfa yüklenirken
    etrafıma bakındım. İşte yine o geliyordu. Kalbim bir an hızlı atmaya başladı. Kafamı tam zamanında telefonuma çevirdim. Görmek istediğimi görmüştüm ve ona baktığımı görmemişti aynı zamanda kafasını benim olduğum yöne doğru çevirdiğini fark etmiştim. Oturduğum yerin yakınındaki tek bankta ben oturuyordum onun dışında taxi durağının dışında duran kimse yoktu. Bana baktığını umut ettim. Bu yaşananlar ne anlama geliyordu bilmiyorum belki bir hiçti belki bir anlamı vardı. Sonuç ne olursa olsun öğrenmeye değerdi. Bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdim.

    Akşam eve döndüğümde gördüklerimi düşünmeye başladım. 3 gündür aynı kırmızı t-shirti giyiyordu. Arkasında ufak bir çanta asılıydı. Okula gitmesi gayet olağan görünüyordu. Ama bu tarihte gitmesi için bir temel lise veya kolejin üniversite hazırlık öğrencisi olmalıydı. Bu iyiydi yaşımız yakındı. İnternetten karşılaştığımız civardaki temel liselere baktım, 2-3 liseden kırmızı üniforması olan tek biri vardı ki aynı üniforma olduğuna emindim. Artık ne yapacağımı da biliyordum. Onunla yine karşılaşacaktım, üniformasına bakıcaktım, *** kolejinde misin diye sorup ondan bu okul hakkında bilgi isteyecektim en azından böyle umuyordum. Her şey üzerimizde iz bıraksa da kaybedecek bir şeyim yoktu. Ne de olsa en azından bana düşündürdüğü şeyler için teşekkür etmek zorundaydım. Bu konuşma bir şekilde olmalıydı.



    KISIM -2-



    Hepimizin hayatında bağlandığı ya da bağlanacağı şeyler olur. Bunların kalıcı olmasına da gerek yoktur. Bazen ufak bir heves şeklinde olurken bazen içimizi yiyerek bitiren, adeta olduğumuz kişiyi değiştermeye cüretkar hisler yaşarız. Düşüncelerin ardında ben böyle biri miydim ? diye bir soru kalır. Ama hiç farkettiniz mi aslında doğduğumuz andan beri hep değişime uğradık. Olduğumuz kişi hiç bir zaman değişmedi ama kendimizi ifade edişimiz hep farklı olmak istedi. Bu yüzden çoğumuz yeni okul, yeni başlangıç, yeni çevre bunları seviyor. Olduğumuz yerde kendimizi göstermişsek aynı yerde kalarak, farklı biri olamayız. Ama bizi ilk defa görecek kişiler bizim geçmişimizi bilemezler. Onlara kendimizi istediğimiz şekilde gösterebiliriz. Bizi yargılamaya çalışamazlar. İşte beni ilgilendiren kısım da buydu. O kadar çok çevre değiştirdim ki her birinde farklı biri olmam gerekti. En başta fazla konuştuğumu düşünen ben, hiç konuşmayan biri oldum. İnsanlara karşı gerçek düşüncelerimi ifade edemeyen ben en son halimle söylediklerimi duymayan biri olmuştum. Gayet açık konuşurdum, karşımdaki bir soru soruyorsa cevabın kendisini üzebileceğini de hesaba katmalıdır. Öğrenmek istediği şey buna değerse zaten üzülmeyecektir. Evde oturmuş bunları düşünürken bunun bir heves olabileceği hep aklımın derinliklerindeydi. Açıkça dile getirmeye çekiniyordum ama sorun değildi. Bunun bir heves olup olmaması önemli değildi. Benimle konuşmaması hatta beni terslemesi önemli değildi. Çünkü ben görmek istediğim o gülümsemeyi görmüştüm. Artık düşüncelerim değişmişti ve içimdeki bu devrimi ateşleyen şey oydu. Onu kaybetsem de tek üzüleceğim nokta aynı yolu tekrar kullanamamak olurdu. Ya da ben böyle sanıyordum.


    Sabah uyandığımda içimde umut vardı, heves vardı, yaşama isteği vardı. Bunlar bugünün o büyük gün olabileceğini gösteriyordu ama benim de yapmam gereken işler vardı. Kahvaltı hazırlamak için çok geç olabilir diye düşünürken kapıyı birisi çaldı. Delikten baktım, yan komşumuzdu. Gayet nadir bize uğrayan komşu, beni kahvaltıya davet ediyordu. Olacak şey değildi hiç tahmin etmezdim. Refleks olarak teşekkür edip reddettim. Ama ısrar edince ben de en başından beri istediğim gibi evlerine girdim. Kahvaltı sırasında oğullarını temel liseye yazdırmak istediklerinden bahsettiler, tabi ki de sebepsiz yere çağırmamışlardı (bir an için öyle sanıp mutlu olmuştum). Ben de üniversiteye yakın zamanda geçtiğim için bu temel liseler hakkında bilgi istiyorlardı. Fakat temel liseler hakkında çok az şey biliyordum. Çevredeki temel liselerin isimlerini söyledim, onun gittiği *** kolejini söylemeyi de ihmal etmedim. En son çay içerken arkadaşlarımdan bu konuda daha detaylı bilgi alacağımı söyleyerek teşekkür edip çıktım. Başka bir gün yine kahvaltıya çağırmalarını umut ederken apartmandan çıkıp işlerimi halletmek üzere yola koyuldum.


    İşlerim 17.30 gibi bitti ve eve yakın değildim. Hızlıca metroya atladım ve eve geçmeden direkt olarak o yokuşun başındaki metro durağında indim. Düşündüğümden daha hızlı gelmiştim en az 20 dakikam vardı. Serinlemek için içecek bir şeyler aldım ve zihnimi meşgul eden kişiyi düşünerek yokuşu tırmanmaya başladım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Hiçbir şey planlamamıştım. İşin iyi yanı kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. En kötü ihtimal ile biraz kafama takılırdı bu olaylar, fakat burada önemli olan haftalardır sahip olamadığım iyimserliğimi ve umudumu kazanmış, bir şeylere bağlanmanın nasıl bir his olduğunu hatırlamış olmamdı. Bana bunları hatırlatan kişiyle konuşamamak bana koyardı, kendimi tanıyorum bir şeyin olmamasındansa en kötüsünün olmasını tercih ederim. İşte o zaman içimde kalan, içimi yiyen o şeylerden kurtulmuş olurum.


    İnşaatı geçip taxi durağının yanındaki banka oturduğumda saat 17.50 civarıydı. Yine telefonumla uğraşıyordum ki bir süre sonra ekrana boş boş baktığımı farkettim. Aklımdaki düşünce ya beni her gün görüp yanlış anlarsa olacak olanlardı. Fakat yol 2 taraflıydı ve yürüyeceği yola her zaman karşı taraftan devam edebilirdi. Eğer yolun karşısından yürümeye başlarsa bir daha bu yoldan yürümeyecektim ve unutacaktım. Ben bu düşüncelere dalmışken önümdeki yolun karşısından bu tarafa doğru geldiğini gördüm. İşte içimdeki o kıpırtı bir anda yeniden başladı. O an benim için anlam kazandı. Esen rüzgar, güneş ışınları, arabaların çıkardığı sesler hepsi daha gerçekçi geldi. Kulağında telefon sırtında çantasıyla yürümeye devam etti. Yaklaşık 5-6 metre ilerimde durdu . Telefonun diğer ucundaki kişiye "Bekle bir bakıyım." dedi ve oturduğum banka yaklaşmaya başladı. Ben tam o anda farkettim ki sürekli ona bakmışım, kalbim çok hızlı atmaya başladı buraya gelmesini hiç beklemiyordum ve kızarmaya başlamıştım. Her zamanki gibi davranmaya çalışıyordum ama imkansızdı. Kulağını omzuna dayadı, ayağını banka koydu, çantasını da dizine yatırdı ve bir şeyler için aramaya koyuldu. Kalbim küt küt atıyordu. Kulağımda kan basıncını hissediyordum. Sonunda bir kağıt parçası çıkardı ve bir tarih okudu. "Görüşürüz anne" deyince gideceğini düşünerek içimde ufak bir rahatlama olmuştu çünkü heyecanlanmıştım. Çok ani olmuştu. Telefonu kapatıp cebine yerleştirirken dizinde duran çanta bir anda yere devrildi içindekiler de yere saçıldı. Bir kaç ders kitabı ve defter dışında sayfaları açık bir şekilde yere serilmiş bir kitap vardı. Cümlelerin bazılarının altı özenle çizilmişti. Hemen toplaması için yardım etmek istedim, o kitabı kaptım ve ismine baktım. "Sofie'nın Dünyası", hayatım boyunca okuduğum en etkileyici kitaplardan birisiydi. Bu kitap üzerine sayfalarca yazı yazılabilir, günlerce konuşulabilirdi. Yazıların altını çizmesi onun da bu işe ilgili olduğunu gösteriyordu. O an çok nadir bir andı kitabı elime aldığım ve incelediğim sırada, yüzündeki o muhteşem gülümsemeyle bana teşekkür ediyordu. Kalbim çok hızlı atıyordu ve çok sıcaktı. Kitabı uzattığım sırada düşüncelerim çok hızlı hücum etti. Hayatımızda sık sık farkedemediğimiz işaretleri kaçırıyoruz. Bazen güzel olayların tesadüften ibaret olduğunu sanıyoruz. Daha büyük bir fırsatı beklerken asıl önemli olan küçük fırsatları kaçırıyoruz. İşte benim fırsatım buydu daha büyüğü için bekleyemezdim çünkü hayatım boyunca bir daha gelmeyebilirdi. Kitabı uzatmıştım ki içimden geldiği gibi "Bu kitabı sen mi okuyorsun ? " diye sordum.

    ...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi gustavo71 -- 23 Ağustos 2016; 12:26:48 >







  • Bunu okuyana helal olsun.
  • hem anlayışlı olun diyor hem de destan yazıyor adama bah la şuraya da domalah mı?
  • Okumadim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kızla konusursan ve olumsuz olursa yine başa saracaksın

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Aşağı inerken parmak kası yaptım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Olum bunu hayrına okuyup özet çıkaracak fedakar bir arkadaş var mı aranızda? Birkaç gün sonra görüşürüz heralde.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • miguel alvarez kullanıcısına yanıt
    Hocam bu kızın benim düşüncelerimin değişmesini sağladığını düşünüyorum. Konuştuktan sonra tavrı ne olursa olsun zaten kabullenecektim. Ayrıca eskisi gibi de karamsar değilim artık hocam. 2. kısmı da yazdım bu arada
  • İyi hikayeymiş kardeş kızla konuşurken rahat olmak önemli bence, devamını da hızlı yaz bari.
  • em onu

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • bunu okuyacak adam dh den çıkmaz

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.