Şimdi Ara

AYASOFYA'NIN CAMİYE ÇEVRİLMESİ İYİ Mİ OLDU YOKSA KÖTÜ MÜ ? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
154
Cevap
0
Favori
3.302
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ben onu sormadım ki. Sahibinin "doğa" olduğunu niye söylemiyorsun? M.ö. 1000 senesinde İstanbul diye bir yer yoktu bile. Madem asıl sahibini arıyoruz yıkıp ağaç dikelim İnsan yaşayan en ahlaksız canlı değil mi? Ağaçlık alana taş parçası dikildi diye birden sahipleniliyorsa oralar gidelim biz de ağaçları kesip evler yapalım ve bizim burası artık diyelim.

    Bir kiliseyi, camiyi, sinagogu zorla dönüştürmek ahlaki veya değil neden önem arz etmeli? Fetheden kimse sahibi de odur. Yunanistan Egedeki adaları bize versin o zaman öyleyse. O adaların sahibi de Osmanlı idi. Önce İtalya adalarımızı işgal etti sonra da gitti Yunanistan'a verdi. Bu mantıkla gidersek Amerika da gitsin ülkesini kızılderililere geri versin.

    Bu tarz konular ahlakla falan asla savunulamaz. Güçlü kimse söz hakkı da onundur. Bedava kimse kendini kandırmasın.

    Hee ben olacağım Ayasaofyayı cuma günleri cami, pazar günleri kilise diğer günlerde ise müze yapardım ama benim gibi bakış açısına sahip değil insanlar. Alt tarafı taş parçası. Yok kabe gibi bir şey de değil bu kilise ki o dinin kutsalı sayayım. Dünyanın herhangi bir yerindeki kiliselerden farkı yok.

    Özetle Ayasofyanın eski sahibi yeni sahibine benim dediğim gibi davranacaksın diyemez. Ben yönetici olsam inat olsun diye bir süre cami yapardım sonra da dediğim şekle çevirirdim. İçişlerimize kimse karışmayacağını anlasın diye.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: torlofan

    Ben onu sormadım ki. Sahibinin "doğa" olduğunu niye söylemiyorsun? M.ö. 1000 senesinde İstanbul diye bir yer yoktu bile. Madem asıl sahibini arıyoruz yıkıp ağaç dikelim İnsan yaşayan en ahlaksız canlı değil mi? Ağaçlık alana taş parçası dikildi diye birden sahipleniliyorsa oralar gidelim biz de ağaçları kesip evler yapalım ve bizim burası artık diyelim.

    Bir kiliseyi, camiyi, sinagogu zorla dönüştürmek ahlaki veya değil neden önem arz etmeli? Fetheden kimse sahibi de odur. Yunanistan Egedeki adaları bize versin o zaman öyleyse. O adaların sahibi de Osmanlı idi. Önce İtalya adalarımızı işgal etti sonra da gitti Yunanistan'a verdi. Bu mantıkla gidersek Amerika da gitsin ülkesini kızılderililere geri versin.

    Bu tarz konular ahlakla falan asla savunulamaz. Güçlü kimse söz hakkı da onundur. Bedava kimse kendini kandırmasın.

    Hee ben olacağım Ayasaofyayı cuma günleri cami, pazar günleri kilise diğer günlerde ise müze yapardım ama benim gibi bakış açısına sahip değil insanlar. Alt tarafı taş parçası. Yok kabe gibi bir şey de değil bu kilise ki o dinin kutsalı sayayım. Dünyanın herhangi bir yerindeki kiliselerden farkı yok.

    Özetle Ayasofyanın eski sahibi yeni sahibine benim dediğim gibi davranacaksın diyemez. Ben yönetici olsam inat olsun diye bir süre cami yapardım sonra da dediğim şekle çevirirdim. İçişlerimize kimse karışmayacağını anlasın diye.
    Ne alaka yahu, doğanın mülkiyet hakkı mı var? Ayasofya Hristiyanlara ait bir mabed. İngilizlerin İstanbul’u ele geçirip senin arabana el koyması kabul edilebilir mi? Sonuçta fethetmişler araban ele geçirilip İngiliz bir aileye verilirse kabul eder misin? Toprak, savaş konusu bu konudan ayrı ele alınmalı. Önceki mesajımda buna cevap vermiştim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Mülkiyet hakkı ne? Güçlünün güçsüzü ezmesi işte. Neyin kafasını yaşıyorsun. Ben sana örneği net olarak verdim: Madem doğa önemsiz istediğim yerde keseyim ağaçları kendi malım gibi kullanayım. Oteller dikeyim paraya para demeyeyim. Kim karar veriyor kimin ne mülkiyete sahip olabileceğine? Güçlü olan insan. Güçsüz olan insan da istemese de kabul etmek zorunda kalıyor.

    Ayasofya 1453ten beri Müslümanlara ait bir mabeddir. Üzerindeki tasarruf hakkı da onlara aittir. İster cami yapar ister kilise yapar ister müze yapar. Eğer Kurtuluş Savaşı başarılı olmasa idi dediğin olur ve yeniden Hristiyanlara ait bir mabed olurdu. Türk halkı kabul etmediği için canı pahasına savaştı ve geri aldı. İngiliz bir aileye verilmedi ama zorla Yunan-Türk göçü yapıldı. Her iki tarafta da kabul etmek istemeyen bir sürü kişi olsa da güçlü değillerdi ve

    İşine gelmeyen şeyleri alakasız gibi görme mümkünse.

    Ayasofya veya Türkiye'deki herhangi bir kilise istendiği anda camiye de çevrilebilir yıkılabilir de. Çünkü güç Türkiye Devletindedir. Aynı şekilde de İspanya'daki Endülüs camilerinden tut Çin sınırları içerisindeki Türk piramidi olduğu iddia edilen yapılar da bulundukları devletlerin tasarrufundadır.

    Neden? Çünkü güç onlarda, mülkiyet hakkı onların.

    Türkiye ekonomi alanında zayıf olduğu için dış devletlerin laflarına göre hareket etmek zorunda kalması da işte devletlerin gücünün diğerine etkisini net olarak gösteriyor.

    Sen bu kafayla Türkiye'deki Ortodokslara bağımsızlık da istersin. Ruhban okuluna karışmayın da dersin.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: torlofan

    Mülkiyet hakkı ne? Güçlünün güçsüzü ezmesi işte. Neyin kafasını yaşıyorsun. Ben sana örneği net olarak verdim: Madem doğa önemsiz istediğim yerde keseyim ağaçları kendi malım gibi kullanayım. Oteller dikeyim paraya para demeyeyim. Kim karar veriyor kimin ne mülkiyete sahip olabileceğine? Güçlü olan insan. Güçsüz olan insan da istemese de kabul etmek zorunda kalıyor.

    Ayasofya 1453ten beri Müslümanlara ait bir mabeddir. Üzerindeki tasarruf hakkı da onlara aittir. İster cami yapar ister kilise yapar ister müze yapar. Eğer Kurtuluş Savaşı başarılı olmasa idi dediğin olur ve yeniden Hristiyanlara ait bir mabed olurdu. Türk halkı kabul etmediği için canı pahasına savaştı ve geri aldı. İngiliz bir aileye verilmedi ama zorla Yunan-Türk göçü yapıldı. Her iki tarafta da kabul etmek istemeyen bir sürü kişi olsa da güçlü değillerdi ve

    İşine gelmeyen şeyleri alakasız gibi görme mümkünse.

    Ayasofya veya Türkiye'deki herhangi bir kilise istendiği anda camiye de çevrilebilir yıkılabilir de. Çünkü güç Türkiye Devletindedir. Aynı şekilde de İspanya'daki Endülüs camilerinden tut Çin sınırları içerisindeki Türk piramidi olduğu iddia edilen yapılar da bulundukları devletlerin tasarrufundadır.

    Neden? Çünkü güç onlarda, mülkiyet hakkı onların.

    Türkiye ekonomi alanında zayıf olduğu için dış devletlerin laflarına göre hareket etmek zorunda kalması da işte devletlerin gücünün diğerine etkisini net olarak gösteriyor.

    Sen bu kafayla Türkiye'deki Ortodokslara bağımsızlık da istersin. Ruhban okuluna karışmayın da dersin.
    Mülkiyet hakkı güçlünün güçsüzü ezmesi mi? Liberalizm, liberteryenizm, ahlâk bu kavramları daha önce duymadın herhalde? Ciddi ciddi şuna oturup cevap vermem kusura bakma.

    Ormanları sahiplenemiyorsun çünkü orman kamu malı. Çevreyi korumak gibi ihtiyaçlar kamu malları olarak karşılanır çünkü bireyler tarafından değil kamu tarafından tüketilirler. Pazardaki malların serbest mübadelesi özel malları etkin bir şekilde dağıtabilir çünkü pizza gibi özel mallar, özel bireyler tarafından tüketilirler. Ancak bir kamu mali herkesin görebileceği bir şekilde tüketilir. Michael Taylor'a göre "Bir mal eğer bir dereceye kadar bölünememezlikle veya malın birleşikliği ile karakterize ediliyorsa, yani eğer kamunun herhangi bir üyesi tarafından malın herhangi bir biriminin tüketimi, bir diğer üyeyi aynı birimi tüketmekten alıkoymuyorsa veya eşit bir biçimde herhangi bir birim mal kamunun her üyesi için yapılıyorsa; kamusaldır. "Toplumsal düzen, savunma, temiz çevre ve piyasa düzenlemeleri herkes için yararlıyken bir dilim pizza (özel mal), onu tüketen tek bir kişi için yararlıdır. Devlet kesin bir biçimde pizzanın üretimi ve tüketimi için gerekli değilken, muhtemelen kamu mallarının üretimi ve tüketimi için gereklidir. Anarko-kapitalistler kamu tarafından fonlanan malların özelleştirildiği bir toplum isterler ama dağıtımın ne şekilde olacağına dair tartışma içindedirler. Deontolojik ancaplar ve utiliteryenler arasında ayrılıklar söz konusu. Anarko-kapitalist olmadığım için bunu burada bırakıyorum.

    Kkurtuluş savaşı dediğin şey İstanbul üzerine kurulu değildi. Orada savaşan devletler Hristiyan devletler de değillerdi. O ülkeler resmi bir dine sahip olmayan laik ülkelerdi. Dolayısıyla İstanbul İngilizlerin eline geçseydi, muhtemelen Ayasofya kiliseye çevrilmeyecekti. Ki bu da konudan çok alakasız saçma sapan bir şey. Ben işin ahlâki boyutundayım. Hiç uzatmıyorum bu meseleyi de. Çok alakasız şeylere sapıyorsun.

    Benim ortaya koyduğum argümanla ilgili bit şeyden bahsetmemişsin. Ben bir mabede zorla el koymanın ahlâki olmadığını iddia ediyorum sen hâlâ güçlü olan istediğini yapar deyip duruyorsun. Güçlü olan tecavüzde eder, bu tecavüzü ahlâken normal mi kılıyor?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Evet mülkiyet ancak güçlü izin verirse oluşan bir şeydir. Kamu malı dediğin şey bir bakmışsın birilerine peşkeş çekilen alanlar haline gelmiş. Bedava kendini kandırma. Fetocu denip bir sürü kişinin mallarına ve gayrimenkullerine el konuldu. Mülkiyet ancak güçlü olan izin verirse oluşur. 2. Dünya savaşında ölen Yahudilerin de, Amerika kıtasındaki kızılderililerin de mülkiyet hakları vardı bir zamanlar. Bu örnekler çoğaltılır. Güçlü olan istemezse senin mülkiyetini silip atar ve başkasına verir o mülkiyet hakkını.

    Ben olayın ahlak boyutunun saçma olduğunu iddia ediyorum ve sana madem ahlaktan bahsedeceğiz Amerika Devleti de kendini feshetsin ve kızılderililer versin ülkesini dedim. Güçlünün güçsüzü ezdiği devletsel düzende ne ahlakından bahsediyorsun sen? Ahlakı da mülkiyeti de belirleyenler zaten devletler.

    İnsan yeryüzünde yaşayan en ahlaksız canlıdır dedim sana. İlk sahibine ait ise ahlaken herşey yapılan ahlaksızlıklar say say bitmez.

    1453ten beri Müslümanların olan bir taş parçasının ne olacağına da yine onlar karar verir. Çünkü düzen böyle. Neyin ahlaklı neyin ahlaksız olduğu taş parçası için konuşulacaksa çok şeyler konuşulur.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: torlofan

    Evet mülkiyet ancak güçlü izin verirse oluşan bir şeydir. Kamu malı dediğin şey bir bakmışsın birilerine peşkeş çekilen alanlar haline gelmiş. Bedava kendini kandırma. Fetocu denip bir sürü kişinin mallarına ve gayrimenkullerine el konuldu. Mülkiyet ancak güçlü olan izin verirse oluşur. 2. Dünya savaşında ölen Yahudilerin de, Amerika kıtasındaki kızılderililerin de mülkiyet hakları vardı bir zamanlar. Bu örnekler çoğaltılır. Güçlü olan istemezse senin mülkiyetini silip atar ve başkasına verir o mülkiyet hakkını.

    Ben olayın ahlak boyutunun saçma olduğunu iddia ediyorum ve sana madem ahlaktan bahsedeceğiz Amerika Devleti de kendini feshetsin ve kızılderililer versin ülkesini dedim. Güçlünün güçsüzü ezdiği devletsel düzende ne ahlakından bahsediyorsun sen? Ahlakı da mülkiyeti de belirleyenler zaten devletler.

    İnsan yeryüzünde yaşayan en ahlaksız canlıdır dedim sana. İlk sahibine ait ise ahlaken herşey yapılan ahlaksızlıklar say say bitmez.

    1453ten beri Müslümanların olan bir taş parçasının ne olacağına da yine onlar karar verir. Çünkü düzen böyle. Neyin ahlaklı neyin ahlaksız olduğu taş parçası için konuşulacaksa çok şeyler konuşulur.
    Fetocunun malına el koyulup koyulmaması ne alaka? Fetocunun malına elbette el koyabilirler ama el koymanın ahlâken doğru olup olmadığıyla bunun ne ilgisi var? Ve evet, Fetocuların malına el koyulması ahlâki açıdan doğru. O örgüt gayriahlâki faaliyetler sergiliyor. Ayasofya ise Hristiyanlara ait. Hristiyanlar Ayasofyayı çalmadı, gayriahlâki metodlarla el koymadı. Bu takdirde yapılması gereken şey bellidir: Ayasofya Hristiyanlara teslim edilmelidir. Avrupalılar zorla Kızılderililerin mülkiyetine el koymakla ahlâki açıdan kabâhat işlediler ama bu illa ki onlara teslim edilmesi anlamına gelmez. Ben sana 2-3 mesajımdan beridir bu durumu açıkladım. Son kez açıklıyorum. Kızılderilelerin öyle bir hakkı yok çünkü;

    1. Devletlerin üzerinde kurulu olduğu topraklarla ilişkisi, dini cemaatlerin sahip oldukları mabedlerle olan ilişkisinden niteliksel olarak farklıdır. Devletlerle toprakları arasındaki ilişkiyi, az önce dile getirdiğim kişiler arası karşılıklı saygı, din ve vicdan hürriyeti yahut mabedlerin kutsallığı ve dokunulmazlığı gibi prensiplerden türetmek mümkün değil. Devletlerin toprakları üstünde ahlâki bir hakka sahip olduğu iddiası bile doğru olmayabilir.

    2. O toprakların idaresini Kızılderilelilere vermenin, söz konusu topraklarda yaşayanları self-determinasyon hakkından mahrum bırakacağı açık. Bu örnekte haklar arasında bir çatışma var yani. Ayasofya özelinde ise böyle bir çatışma yok. Ayasofya'nın kiliseye çevrilmesi, Türk devletinin idari egemenlik "hakkı" ile -tabii böyle bir ahlâki hak varsa- dahi çelişmez. Neticede bu kararı Türkiye adına başka devletler versin demiyorum ben. Gelecekte bilfiil Türkiye'nin kendisi böyle bir karar verebilir mesela. Böylesi bir durumda Türk devletinin kendi toprakları üstündeki idari egemenlik hakkını yitireceğini iddia etmek herhalde saçma olur.

    3. Amerika’yı Kızılderililere teslim etmek büyük bir ekonomik ve siyasi faciaya yol açacaktır. Ayasofya ise böyle bir faciaya yol açacak bir şey teşkil etmiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 9 Temmuz 2020; 15:49:6 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Mülkiyet hakkı güçlünün güçsüzü ezmesi mi? Liberalizm, liberteryenizm, ahlâk bu kavramları daha önce duymadın herhalde? Ciddi ciddi şuna oturup cevap vermem kusura bakma.

    Ormanları sahiplenemiyorsun çünkü orman kamu malı. Çevreyi korumak gibi ihtiyaçlar kamu malları olarak karşılanır çünkü bireyler tarafından değil kamu tarafından tüketilirler. Pazardaki malların serbest mübadelesi özel malları etkin bir şekilde dağıtabilir çünkü pizza gibi özel mallar, özel bireyler tarafından tüketilirler. Ancak bir kamu mali herkesin görebileceği bir şekilde tüketilir. Michael Taylor'a göre "Bir mal eğer bir dereceye kadar bölünememezlikle veya malın birleşikliği ile karakterize ediliyorsa, yani eğer kamunun herhangi bir üyesi tarafından malın herhangi bir biriminin tüketimi, bir diğer üyeyi aynı birimi tüketmekten alıkoymuyorsa veya eşit bir biçimde herhangi bir birim mal kamunun her üyesi için yapılıyorsa; kamusaldır. "Toplumsal düzen, savunma, temiz çevre ve piyasa düzenlemeleri herkes için yararlıyken bir dilim pizza (özel mal), onu tüketen tek bir kişi için yararlıdır. Devlet kesin bir biçimde pizzanın üretimi ve tüketimi için gerekli değilken, muhtemelen kamu mallarının üretimi ve tüketimi için gereklidir. Anarko-kapitalistler kamu tarafından fonlanan malların özelleştirildiği bir toplum isterler ama dağıtımın ne şekilde olacağına dair tartışma içindedirler. Deontolojik ancaplar ve utiliteryenler arasında ayrılıklar söz konusu. Anarko-kapitalist olmadığım için bunu burada bırakıyorum.

    Kkurtuluş savaşı dediğin şey İstanbul üzerine kurulu değildi. Orada savaşan devletler Hristiyan devletler de değillerdi. O ülkeler resmi bir dine sahip olmayan laik ülkelerdi. Dolayısıyla İstanbul İngilizlerin eline geçseydi, muhtemelen Ayasofya kiliseye çevrilmeyecekti. Ki bu da konudan çok alakasız saçma sapan bir şey. Ben işin ahlâki boyutundayım. Hiç uzatmıyorum bu meseleyi de. Çok alakasız şeylere sapıyorsun.

    Benim ortaya koyduğum argümanla ilgili bit şeyden bahsetmemişsin. Ben bir mabede zorla el koymanın ahlâki olmadığını iddia ediyorum sen hâlâ güçlü olan istediğini yapar deyip duruyorsun. Güçlü olan tecavüzde eder, bu tecavüzü ahlâken normal mi kılıyor?

    Alıntıları Göster
    Mülkiyet hırsızlıktır yalnız.Kabul edilebilecek tek mülkiyet çeşidi birinci dereceden şahsi ilgilendiren ve ona özel olanlardır

    Konuya gelirsek.Bence kilise olsun mahsuru yok.Osmanlı siyaset gereği cami yapmıştır ve dinde siyasetin yeri yoktur




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Mülkiyet hırsızlıktır yalnız.Kabul edilebilecek tek mülkiyet çeşidi birinci dereceden şahsi ilgilendiren ve ona özel olanlardır

    Konuya gelirsek.Bence kilise olsun mahsuru yok.Osmanlı siyaset gereği cami yapmıştır ve dinde siyasetin yeri yoktur

    Alıntıları Göster
    Demek Marksist oldun. Sana hiç yakıştıramadım :) Mahir yoldaşın mı, İbo yoldaşın mı tarafındansın?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Demek Marksist oldun. Sana hiç yakıştıramadım :) Mahir yoldaşın mı, İbo yoldaşın mı tarafındansın?

    Alıntıları Göster
    Papaz sakalından bıkıp marks sakalına geçtim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Papaz sakalından bıkıp marks sakalına geçtim

    Alıntıları Göster
    Ciddi ciddi şu sıralar Mahir Çayan okuyorum ben :) Adamın cesaretine hayran kaldım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Ciddi ciddi şu sıralar Mahir Çayan okuyorum ben :) Adamın cesaretine hayran kaldım.

    Alıntıları Göster
    Eski kızıllardan kim kaldı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zodion

    Eski kızıllardan kim kaldı

    Alıntıları Göster
    Ertuğrul Kürkçü(Samanlık faresi)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 400 senesindeki hristiyanın yaptığı taş bina 2000 senesindeki hristiyanın mülkiyeti oluyor ama fetocunun malı çocuğuna değil devlete geçebiliyor ve sen buna ahlaken sıkıntı yok diyorsun yani? Fetocuları assın kessin hiç acımam da malına hangi hakla el koyulabilir bir suçlunun? Mal denen şey borca karşılık haciz edilebilir ancak. Benzer şekilde Hitler de Yahudileri katletti ve %50si Yahudilerin olan Alman ekonomisi birden milli hale geldi. O sebepten bana mülkiyetten bahsetme. Mülkiyetin kimin olacağına güçlü karar verir.

    1 ve 2 de söylediğin şeyler ise resmen saçmalık. Dini cemaat nereden Ayasofyanın mülkiyet hakkına sahip oldu? 1453ten 1930lara kadar cami cemaatine ait bir yerden bahsediyoruz. O tarihten günümüze ise müze cemaatinin malı

    Ben sana diyorum işte en mantıklı çözüm 3 cemaati de kapsayan yeni bir mülkiyet: 2 dini cemaat için kutsal günlerde din adına kullanılsın kalan günlerde de müze olarak kullanılsın.

    Tanrı/Allah her yerde bulunan bir varlık. Taş binalar ancak ona ibadet için vardır. Fazla değer vermek insanı putperestliğe yaklaştırır.




  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    Sana göre mülkiyet kişinin sağlığında kazandıklarından ibaret midir? Ölünce çocuklarına geçmez mi?

    Neden müze olmasın? Veya benim dediğim gibi neden 3lü bir kullanım olmasın? Siyaset gereği olsa da ilk etapta Fatih zamanında neticede İstanbuldaki sınırlı camilerden birisi idi. Gezdin mi bilmem de kocaman bir bina epey cemaat alır. Yani ihtiyaca da cevap veren bir cami.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: torlofan

    400 senesindeki hristiyanın yaptığı taş bina 2000 senesindeki hristiyanın mülkiyeti oluyor ama fetocunun malı çocuğuna değil devlete geçebiliyor ve sen buna ahlaken sıkıntı yok diyorsun yani? Fetocuları assın kessin hiç acımam da malına hangi hakla el koyulabilir bir suçlunun? Mal denen şey borca karşılık haciz edilebilir ancak. Benzer şekilde Hitler de Yahudileri katletti ve %50si Yahudilerin olan Alman ekonomisi birden milli hale geldi. O sebepten bana mülkiyetten bahsetme. Mülkiyetin kimin olacağına güçlü karar verir.

    1 ve 2 de söylediğin şeyler ise resmen saçmalık. Dini cemaat nereden Ayasofyanın mülkiyet hakkına sahip oldu? 1453ten 1930lara kadar cami cemaatine ait bir yerden bahsediyoruz. O tarihten günümüze ise müze cemaatinin malı

    Ben sana diyorum işte en mantıklı çözüm 3 cemaati de kapsayan yeni bir mülkiyet: 2 dini cemaat için kutsal günlerde din adına kullanılsın kalan günlerde de müze olarak kullanılsın.

    Tanrı/Allah her yerde bulunan bir varlık. Taş binalar ancak ona ibadet için vardır. Fazla değer vermek insanı putperestliğe yaklaştırır.
    Suçuna karşılık el koyabilirsin. Gerçi bu kişiden kişiye farklılık gösterebilecek bir konu. Fetocudan ne anlamamız gerekiyor? Fetullah Gülen’in malına el koyması ahlâki açıdan kabul edilebilirken, onun öğrencisinin malına el koymak ahlâki açıdan doğru olmayabilir. Fetocu denen kişinin amacı ve eylemleri önemli bu noktada. Hitler ne alaka? Yahudileri katletmesi etik değil, katletmeyip malına el koyması da etik değil. Neye varacaksın buradan? Aynı çember içinde dönüp dolaşıyorsun.

    1 ve 2’yi tekrar oku. 1 ve 2 saçma deyip zaten cevabını 1 de verdiğim saçma bir soru soruyorsun. Zaten sürekli aynı sorular etrafında dolanıyorsun, gerçekten yoruldum.

    quote:

    Devletlerin üzerinde kurulu olduğu topraklarla ilişkisi, dini cemaatlerin sahip oldukları mabedlerle olan ilişkisinden niteliksel olarak farklıdır. Devletlerle toprakları arasındaki ilişkiyi, az önce dile getirdiğim kişiler arası karşılıklı saygı, din ve vicdan hürriyeti yahut mabedlerin kutsallığı ve dokunulmazlığı gibi prensiplerden türetmek mümkün değil. Devletlerin toprakları üstünde ahlâki bir hakka sahip olduğu iddiası bile doğru olmayabilir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Ertuğrul Kürkçü(Samanlık faresi)

    Alıntıları Göster
    Sen Abdülhamid'i savundun dedikleri için deliren kişiydi o değil mi? İdeolojisini tam detayıyla bilmiyorum ama Perinçek'ten daha tutarlı olduğu kesin. Atatürkçülük artı Marksist Sosyalizm nedir Allah aşkına? Kuzey Kore / Çin sempatizanı Atatürkçü olur mu? Liberal faşist demek gibi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Sen Abdülhamid'i savundun dedikleri için deliren kişiydi o değil mi? İdeolojisini tam detayıyla bilmiyorum ama Perinçek'ten daha tutarlı olduğu kesin. Atatürkçülük artı Marksist Sosyalizm nedir Allah aşkına? Kuzey Kore / Çin sempatizanı Atatürkçü olur mu? Liberal faşist demek gibi.

    Alıntıları Göster
    Evet, o. Hdp milletvekili şu an. Kürkçü de 68 döneminde muhtemelen Kemalist olmalı çünkü o da Mahir’in liderliğini yaptığı THKP-C üyesiydi. Kızıldere’den bir o sağ çıkıyor zaten. Perinçekte sağ çıkmasını sıkıyönetim mahkemelerindeki dönekliğine bağlıyor. Kızıldere’de samanlığa saklandığı için Kürkçüye samanlık faresi derler zaten. Perinçek bence de tutarlı değil. Mahir, Deniz vs. Kemalizmi anti-emparyalizme duruşu nedeniyle benimsiyorlar. Ama Kemalizm ve Marksizm birbiriyle çelişen ideolojiler. İbrahim Kaypakkaya’nın hakkını vermek gerek, o dönemde sadece o, Marksizmi ve Kemalizmi sıkı bir şekilde ayırıyor. Ama İbo’nun teorik yanı yoktu pek. Köylücüden, Maoistten adam çıkmaz genelde zaten. Şu an Çayan’ın kesintisiz devrim isimli kitabını okuyorum ama daha çok silahlı eylemlerine merak salmıştım. Silahlı eylemleri hakkında yazılan bir kitap biliyor musun?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 9 Temmuz 2020; 18:54:21 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Ertuğrul Kürkçü(Samanlık faresi)

    Alıntıları Göster
    hdp ibaresini görünce kapadım
  • quote:

    Orijinalden alıntı: torlofan

    Sana göre mülkiyet kişinin sağlığında kazandıklarından ibaret midir? Ölünce çocuklarına geçmez mi?

    Neden müze olmasın? Veya benim dediğim gibi neden 3lü bir kullanım olmasın? Siyaset gereği olsa da ilk etapta Fatih zamanında neticede İstanbuldaki sınırlı camilerden birisi idi. Gezdin mi bilmem de kocaman bir bina epey cemaat alır. Yani ihtiyaca da cevap veren bir cami.
    Geçmemeli.Ölüm tesellisinden beslenen bir düşünce

    Neden müze olsun ? Bina eski dolayısıyla ibadete uygun olmadığı söyleniyor.Belki ayinler için bile uygun değildir.Ayrıca camiye ihtiyaç yok.Her yer cami zaten
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Evet, o. Hdp milletvekili şu an. Kürkçü de 68 döneminde muhtemelen Kemalist olmalı çünkü o da Mahir’in liderliğini yaptığı THKP-C üyesiydi. Kızıldere’den bir o sağ çıkıyor zaten. Perinçekte sağ çıkmasını sıkıyönetim mahkemelerindeki dönekliğine bağlıyor. Kızıldere’de samanlığa saklandığı için Kürkçüye samanlık faresi derler zaten. Perinçek bence de tutarlı değil. Mahir, Deniz vs. Kemalizmi anti-emparyalizme duruşu nedeniyle benimsiyorlar. Ama Kemalizm ve Marksizm birbiriyle çelişen ideolojiler. İbrahim Kaypakkaya’nın hakkını vermek gerek, o dönemde sadece o, Marksizmi ve Kemalizmi sıkı bir şekilde ayırıyor. Ama İbo’nun teorik yanı yoktu pek. Köylücüden, Maoistten adam çıkmaz genelde zaten. Şu an Çayan’ın kesintisiz devrim isimli kitabını okuyorum ama daha çok silahlı eylemlerine merak salmıştım. Silahlı eylemleri hakkında yazılan bir kitap biliyor musun?

    Alıntıları Göster
    Kızıldere'deki gibi olayları ve solcuların silahlı eylemlerini internetten, oradan buradan çok dağınık ve esasen ilgisiz olarak okudum. Silahlı eylemleriyle ilgili spesifik bir kitap söyleyemem. Yalnızca teorik olarak konuşuyorum. Deniz, Mahir vb olan hiçbirisi tutarlı değil. Heterodoksluktan öte ideolojik olarak tutarlı değiller. Kaypakkaya gibi konseptlere kökten bağlı solcular Marksizmle Atatürkçülüğün çelişkisini görüyor ama zaten öyle kişilerde fazla bir iş yok. Bütün solcuları - Marksistleri zan altında bırakmak istemem aynı ideolojiyi paylaşmalarına rağmen geçimsiz olan vahşi insanlardan da bahsediyoruz zaten üstünde durduğumuz o televizyon programında ayrışmadan veya birbirlerini suçlamadan konuşamıyorlardı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.