Şimdi Ara

Atom neden yok olmuyor bir anda.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
55
Cevap
0
Favori
2.520
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Çekirdek çevresinde dönen elektron -1 yüklü olmasına rağmen çekirdek tarafından çekilerek neden bir anda atom dağılmıyor? Dönme kuvvetinin oluşan çekim sonucu zamanla azalarak elektronun çekirdeğe gitmesi gerekmiyor mu.



  • quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    Çekirdek çevresinde dönen elektron -1 yüklü olmasına rağmen çekirdek tarafından çekilerek neden bir anda atom dağılmıyor? Dönme kuvvetinin oluşan çekim sonucu zamanla azalarak elektronun çekirdeğe gitmesi gerekmiyor mu.

    kuantum belirsizlik kardeş elektron öyle bildiğin gibi dönmez aynı anda çok yerde bulunur. onun için bulut diyoruz öyle belli rotası yok elektronun. bu yerlerin belirsizliği çarpı impuls belirsizliği eşittir h bölü 2piden az olmalı heisenberg öyle der. elektron impuls belirsizliğini bilirsen yer belirsizliğini de bilirsin. yer belirsizliği ne demek yani elektron bulutu çapı. impuls belirsizliği ne demek max impuls eksi min impuls demek fizikte min impuls sıfırdan az olamaz onun için direk max impuls. max impuls ne demek elektron max enerjisi bölü ışık hızı yani noldu şimdi atom içinde bi elektronun max enerjisi bilirsen elektron min bulut çapını bilirsin. hadi başlayalım atom içinde bi elektron max enerjisi ne olabilir? en yüksek uranyumun bile electron bind enerjisi 100kev. daha enerji verirsen elektron uçar atom içinde tutamazsın zaten atoma bikaç mev falan verirsen fission veya fusion başlar artık. hadi atom içinde 1mev enerjili elektron var diyelim olmaz ama biz diyelim ozaman. joule cinsinden 1mev*1.6*10^-19=1.65*10^-13joule. max impulsu ne bunun? enerji/ışık hızı yani p=1.65*10^-13/3*10^8=5.5*10^-22newton*saniye. şimdi ne dedik max impulsu biliyoruz o zaman bulut çapını da biliriz. heisenberg yazalım. d=h/(2pi*p) burda h=6.63*10^-34joule*saniye ve p=5.5*10^-22newton*saniye. ne çıktı sonuç d=1.9*10^-13metre. ne oldu şimdi bi atomda elektrona ne kadar enerji verirsen ver bulutu bundan küçük olamaz yani bundan daha küçük yerde tutamazsın. sen ne diyodun elektron çekirdeğe düşsün yani çekirdek çapı içinde tutalım elektronu. en büyük çekirdekli atom uranyum. uranyum çekirdek çapı kaç? 1.5*10^-14metre. hadi geçmiş olsun kardeş 8 kat daha küçük.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KibritVsÇakmak

    Okurken aşırı zevk aldım. Hatta acayip zevkler bunlar


    Kısacası şimdilik bu konuları düşünme. Uçarsın maazallah

    anlamadım kardeş
  • elektronun merkez kaç kuvveti=etkin çekirdek yükü
    birde nötronlarında hey heeeey kavga etmeyin diye bağırışları çığlıkları kulağımda
  • quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    Çekirdek çevresinde dönen elektron -1 yüklü olmasına rağmen çekirdek tarafından çekilerek neden bir anda atom dağılmıyor? Dönme kuvvetinin oluşan çekim sonucu zamanla azalarak elektronun çekirdeğe gitmesi gerekmiyor mu.

    kuantum belirsizlik kardeş elektron öyle bildiğin gibi dönmez aynı anda çok yerde bulunur. onun için bulut diyoruz öyle belli rotası yok elektronun. bu yerlerin belirsizliği çarpı impuls belirsizliği eşittir h bölü 2piden az olmalı heisenberg öyle der. elektron impuls belirsizliğini bilirsen yer belirsizliğini de bilirsin. yer belirsizliği ne demek yani elektron bulutu çapı. impuls belirsizliği ne demek max impuls eksi min impuls demek fizikte min impuls sıfırdan az olamaz onun için direk max impuls. max impuls ne demek elektron max enerjisi bölü ışık hızı yani noldu şimdi atom içinde bi elektronun max enerjisi bilirsen elektron min bulut çapını bilirsin. hadi başlayalım atom içinde bi elektron max enerjisi ne olabilir? en yüksek uranyumun bile electron bind enerjisi 100kev. daha enerji verirsen elektron uçar atom içinde tutamazsın zaten atoma bikaç mev falan verirsen fission veya fusion başlar artık. hadi atom içinde 1mev enerjili elektron var diyelim olmaz ama biz diyelim ozaman. joule cinsinden 1mev*1.6*10^-19=1.65*10^-13joule. max impulsu ne bunun? enerji/ışık hızı yani p=1.65*10^-13/3*10^8=5.5*10^-22newton*saniye. şimdi ne dedik max impulsu biliyoruz o zaman bulut çapını da biliriz. heisenberg yazalım. d=h/(2pi*p) burda h=6.63*10^-34joule*saniye ve p=5.5*10^-22newton*saniye. ne çıktı sonuç d=1.9*10^-13metre. ne oldu şimdi bi atomda elektrona ne kadar enerji verirsen ver bulutu bundan küçük olamaz yani bundan daha küçük yerde tutamazsın. sen ne diyodun elektron çekirdeğe düşsün yani çekirdek çapı içinde tutalım elektronu. en büyük çekirdekli atom uranyum. uranyum çekirdek çapı kaç? 1.5*10^-14metre. hadi geçmiş olsun kardeş 8 kat daha küçük.

    enerji korumu diyebiliriz o zaman basitçe çekirdeğe çekilen elektronlar bir ivme kazanacağı için kazandıkları bu enerjiyi koruyarak yörüngelerinden çıkmıyorlar sanırım. sürekli bir ışıma söz konusu olduğunu okumuştum bundan dolayı.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    Çekirdek çevresinde dönen elektron -1 yüklü olmasına rağmen çekirdek tarafından çekilerek neden bir anda atom dağılmıyor? Dönme kuvvetinin oluşan çekim sonucu zamanla azalarak elektronun çekirdeğe gitmesi gerekmiyor mu.

    kuantum belirsizlik kardeş elektron öyle bildiğin gibi dönmez aynı anda çok yerde bulunur. onun için bulut diyoruz öyle belli rotası yok elektronun. bu yerlerin belirsizliği çarpı impuls belirsizliği eşittir h bölü 2piden az olmalı heisenberg öyle der. elektron impuls belirsizliğini bilirsen yer belirsizliğini de bilirsin. yer belirsizliği ne demek yani elektron bulutu çapı. impuls belirsizliği ne demek max impuls eksi min impuls demek fizikte min impuls sıfırdan az olamaz onun için direk max impuls. max impuls ne demek elektron max enerjisi bölü ışık hızı yani noldu şimdi atom içinde bi elektronun max enerjisi bilirsen elektron min bulut çapını bilirsin. hadi başlayalım atom içinde bi elektron max enerjisi ne olabilir? en yüksek uranyumun bile electron bind enerjisi 100kev. daha enerji verirsen elektron uçar atom içinde tutamazsın zaten atoma bikaç mev falan verirsen fission veya fusion başlar artık. hadi atom içinde 1mev enerjili elektron var diyelim olmaz ama biz diyelim ozaman. joule cinsinden 1mev*1.6*10^-19=1.65*10^-13joule. max impulsu ne bunun? enerji/ışık hızı yani p=1.65*10^-13/3*10^8=5.5*10^-22newton*saniye. şimdi ne dedik max impulsu biliyoruz o zaman bulut çapını da biliriz. heisenberg yazalım. d=h/(2pi*p) burda h=6.63*10^-34joule*saniye ve p=5.5*10^-22newton*saniye. ne çıktı sonuç d=1.9*10^-13metre. ne oldu şimdi bi atomda elektrona ne kadar enerji verirsen ver bulutu bundan küçük olamaz yani bundan daha küçük yerde tutamazsın. sen ne diyodun elektron çekirdeğe düşsün yani çekirdek çapı içinde tutalım elektronu. en büyük çekirdekli atom uranyum. uranyum çekirdek çapı kaç? 1.5*10^-14metre. hadi geçmiş olsun kardeş 8 kat daha küçük.

    enerji korumu diyebiliriz o zaman basitçe çekirdeğe çekilen elektronlar bir ivme kazanacağı için kazandıkları bu enerjiyi koruyarak yörüngelerinden çıkmıyorlar sanırım. sürekli bir ışıma söz konusu olduğunu okumuştum bundan dolayı.

    enerji her zaman korunur ama bu konuyla ilgisi yok. herşey kuantum belirsizlik kanunu yüzünden. biz kuantum dünyasında yaşıyoruz impuls uzunluk çarpımları h=6.63*10^-34 sabitine yaklaşan böyle hızlı ve küçük parçacıklar artık klasik mekaniğe uymaz. kuantum mekaniği geçerli elektronlarda. elektronların yörüngeleri yok atomun hacmi içinde her noktadalar. atomdaki sürekli kızılötesi ışıması da rasgele enerjilerini değiştirip bir kuantum enerji seviyesinden diğerine geçen elektronlar yüzünden evet.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KibritVsÇakmak

    Hocam bu konular çok derin. Yani bizim öyle bir kaç bilgimiz ile işin içinden çıkılacak konular değil.
    Adamlar hayatlarını adıyorlar çıkamıyorlar. O yüzden fazla kurcalamayalım diyorum

    bu konu derin değil kardeş bir tane temel denklem yazdım sonuç karşımızda heisenberg denklemi o da her fizikçinin bildiğimiz denklemler öyle bikaç bilgimiz değil. içinden çıkılmaycak bişey yapmıyoruz burda undergraduate öğrencilerimiz bile bilir bu soruyu sınavlardaki temel sorulardan elektron niye çekirdeğe düşmez sorusu. yanlış düşünce bence böyle karışmayalımlar falan




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Böyle bir otomobil yok mu?
    4 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orijinalden alıntı: KibritVsÇakmak

    Hocam karışmayalım demiyorum ama fazla kurcalamayalım diyorum. BEnde ilgilyim bilim hakkında ama ne zaman derinine inmeye çalışsam olmuyor. Yani bir yerden sonra kafa beyin almıyor.
    Örneğin en köçük yapı olarak atomu ele alalım. Atam neden oluşuyor? Onu oluşturan şey neden oluşuyor= Onu oluşturan şeyi oluşturan şey ne? Ya da açıklaması varsa alayım lütfen

    bi matematiğe formülasyona dökülmüş konular var bi de daha bilmediğimiz. matematiğini bildiğimiz şeyleri açıklamak kolay diğerlerini de isteyen istediğini söyler nasılsa hepsi yanlış hiçbiri bilimsel olmaz. bence anlamadığın yeri sormaya bak kardeş hepsini kafa alır. atomda proton nötrön ve elektronlar var. proton ve nötronu oluşturan quarklar var. onları da oluşturanı daha gözümüzle görmedik ama preonlar var diyor teoriciler. bunlardan başka güçlü kuvvetten etkilenmeyen leptonar var elektron gibi. bu parçacıklar arasında etkileşimi yapan haber veren bozonlar var foton gibi. bi de daha bulamadık süpersimetrik parçacıklar var ama bulunur yakında bu diğerlerini hep modelimizdeki simetriye göre tahmin ettik modelimizde simetri olmazsa matematiği çöker onun için simetrik parçacıklar orda biyerde olmalı.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: KibritVsÇakmak

    Hocam karışmayalım demiyorum ama fazla kurcalamayalım diyorum. BEnde ilgilyim bilim hakkında ama ne zaman derinine inmeye çalışsam olmuyor. Yani bir yerden sonra kafa beyin almıyor.
    Örneğin en köçük yapı olarak atomu ele alalım. Atam neden oluşuyor? Onu oluşturan şey neden oluşuyor= Onu oluşturan şeyi oluşturan şey ne? Ya da açıklaması varsa alayım lütfen

    bi matematiğe formülasyona dökülmüş konular var bi de daha bilmediğimiz. matematiğini bildiğimiz şeyleri açıklamak kolay diğerlerini de isteyen istediğini söyler nasılsa hepsi yanlış hiçbiri bilimsel olmaz. bence anlamadığın yeri sormaya bak kardeş hepsini kafa alır. atomda proton nötrön ve elektronlar var. proton ve nötronu oluşturan quarklar var. onları da oluşturanı daha gözümüzle görmedik ama preonlar var diyor teoriciler. bunlardan başka güçlü kuvvetten etkilenmeyen leptonar var elektron gibi. bu parçacıklar arasında etkileşimi yapan haber veren bozonlar var foton gibi. bi de daha bulamadık süpersimetrik parçacıklar var ama bulunur yakında bu diğerlerini hep modelimizdeki simetriye göre tahmin ettik modelimizde simetri olmazsa matematiği çöker onun için simetrik parçacıklar orda biyerde olmalı.

    Bu konuyu ben de hep merak edip anlamaya çalıştım. Ama bilim felsefesi yönünden ele aldım, yani olabildiğince rasyonel ve seçici şekilde, bildiklerimden yola çıkarak, zihnimi epey zorladım. Hala da zorlamaktayım. Sonunda vardığım felsefik karar; bunun bir sonunun olması, prensip olarak mümkün olsa bile, teorik olarak imkansızdır. Maddenin en küçük parçacağı diye bir şey olamaz, bu sonsuza dek sürer gider. Bunun her basamağını inceleyebiliyor olmak, Pi sayısının yeni derecelerini hesaplamak gibidir. Yani bir sonu yoktur.

    Sanırım arkadaş bu noktada kafası karışık, fizik derslerini de epey asmış lisede. Hoş bize lisede kuantum fiziğinin k'si gösterilmedi, müfredatta girişi yer alsa dahi.

    Yine bir başka forumda yazdığım şey, burada da yazdım yine yazayım: evrenin genişlemesi meselesi. İnternette "Recursive images" yani özyineli resim aratırsanız, ne demek istediğimi çok daha iyi anlarsınız.

    Tarkovsky boşuna dememiş: "Sanat, bu dünya, bu hayat mükemmel olmadığı için vardır." Gerçekten bir resim, benim sayfalarca anlatmaya çalışıp anlatamayacağım bir şeyi, kolayca anlatabiliyor. Sanırım bunun nedeni, duygu durumunun, müzik ve görsel eserlerle etkileşimli olması. Yani soyut kavramlar, soyut anlatımla (resim, dokunuş, müzik), ama yine somut olan materyallerle anlatılıyor. Soyut kavramları, soyut çağrıştırmayan somut kavramlarla anlatmak çok zor.

    Şimdi siz fizikçisiniz, alanınız farklı olsa da, demek istediğimi anlayacaksınızdır. Şimdi uzayı ve içindeki bilinmeyen maddeleri, big bang kalıntılarını vs. KÜRE olarak adlandıralım. Bunun içinde karanlık madde denilen şey dahil.

    Bu KÜRE, sürekli genişlemektedir. Planck döneminde meydana gelen bir etkileşim yahut adını koyamadığımız bir fenomen, big bang denen mevhumu tetikledi. Büyük bir hız ve güçle, hayal edilemecek kadar genişledi, o ANDAN beri gelişmekte. AN diyorum, çünkü zamanın başlangıcı da aslında budur. Önceki hali, Hawking tarafından, hayatsız, dinamikleri olmayan, donmuşluk hali olarak tanımlıyor bunu. Bu dönem hakkında sadece ve sadece tahmin yürütebiliyoruz (şu anki bilgilerimizle)

    1. soru) bu olayı tetikleyen bir güç olabilir mi? Bu tanrı olmayabilir ama tut ki bir başka evrenin yokolup çöküşünün ardından ortaya çıkan kontrolsüz enerji, tekrar harekete geçti. Sonuçta evren, patlama anındaki aynı hızla, geri çökecek hali yok? Muhtemelen bu göçüş, daha yavaş olacaktır, çünkü malum, uzay yokolunca ZAMAN diye bir mevhum kalmayacak. Herşey başladığı noktaya geri dönecek. Ama burada yine bir sıkıntı var, bu tıpkı karadeliğe sürüklenen bir saatin buhranı gibi. Karadeliğin teorik olarak, merkezine yaklaştıkça zaman yavaşlamaktadır, ama asla durma noktasına gelmez, çok çok çok yavaş hareket eder. Peki zamansızlığın içinde, bu maddeyi yokeden şey nedir? Madde maddesizliğe nasıl geçiş yapıyor? Hani enerji korunuyordu? Enerji bir madde sayılmıyor mu? Yahut madde enerjiye dönüştürülmüyor mu uzay-zaman içerisinde. Işık bir enerjidir mesela ve karadelik ışığı bile yutmaktadır.

    Bu konuda bilginiz dahilinde beni aydınlatır mısınız? Gerçekten bir forum ortamında bunları okumak, belgeselde izlemekten kat kat zevkli olur

    2. soru) Bu soruya geçmeden önce, bir şeye açııklık kavuşturayım. Diyelim ki, evren bir ŞEYİN içinde genişliyor. Bu şeye XYZ diyelim. Evren her yönden, ancak bizim bildiğimiz ve yaşadığımız bir boyutta genişlemekte. Daha doğrusu, bizim içinde bulunduğumuz boyutun evreni genişlemekte. Yani bu aslında boyut>evren demek oluyor, Hawking'in çıkarımına göre. Yahut boyut=evren, bu ikisinden biri.

    Şimdi bu XYZ, bir ŞEY olduğu için, evreni içine alabilecek derecede büyük, geniş ve SONLU birşey olması lazım. Yani hacmi olan, şekil alan, bükülen, maddesel anlamda bir varoluş belirtisi olmayan, incelenemeyecek bir şey. Tamamen benim uydurduğum bir şeydir. Bu XYZ'nin ardında ne olabilir? Bütün kapılar sonsuzluğa açılıyor. Resim büyüdükçe sonsuza uzanıyor, küçüldükçe sonsuz şekilde daralıyor. Ne kadar garip değil mi? Bunu gerçekten kavrayamıyorum. Sizin düşünceniz?

    3. soru) XYZ eğer yoksa ve evren HİÇLİK içinde genişliyorsa, evrenin nereye, ne kadar genişleyeceğine karar veren şey nedir? Evreni baskılayan birşey mi var? Olmayan bir yokluğun içinde, bir varlık nasıl meydana gelip büyüyebilir kontrolsüzce?

    Gerçekten benim kafamı kemiren sorular bunlar. Cahilim bu konuda, lütfen aydınlatın.

    biliyorum çok uzun oldu, kısaltmak istemedim. Kendimi böyle anlatabiliyorum çünkü.

    EDİT AKGANDALF: 1. soruya ek olarak bir şey söylemek istiyorum. Bir evrenin yokolması demek, onun varolmuş olması demektir. Evren ya da EVRENLER, neden sürekli meydana gelip yokolma eğilimi gösterirler? Evren neden gözlemleyen bir bilinç yaratmaya doğru evrilen dinamiklere sahiptir? Evrimden bahsediyorum burda. Hoş ben şahsen, Sonsuz Evrenler Teorisi'ni, inanılması güç buluyorum. Zira üzerinde deney yapabileceğimiz yahut gözlemleyebileceğimiz birşey değil. Daha evrenin ilk halini bile tam anlamıyla haritaya dökemiyoruz. Ayrıca bence bu paralel evrenler meselesi, gerçek olsa bile, saçma sapan yerlere çekilip popüler kültüre malzeme edildiği için, hiç yakın bulamadım kendime.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KaptanKosto -- 23 Haziran 2013; 18:24:23 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KaptanKosto

    quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: KibritVsÇakmak

    Hocam karışmayalım demiyorum ama fazla kurcalamayalım diyorum. BEnde ilgilyim bilim hakkında ama ne zaman derinine inmeye çalışsam olmuyor. Yani bir yerden sonra kafa beyin almıyor.
    Örneğin en köçük yapı olarak atomu ele alalım. Atam neden oluşuyor? Onu oluşturan şey neden oluşuyor= Onu oluşturan şeyi oluşturan şey ne? Ya da açıklaması varsa alayım lütfen

    bi matematiğe formülasyona dökülmüş konular var bi de daha bilmediğimiz. matematiğini bildiğimiz şeyleri açıklamak kolay diğerlerini de isteyen istediğini söyler nasılsa hepsi yanlış hiçbiri bilimsel olmaz. bence anlamadığın yeri sormaya bak kardeş hepsini kafa alır. atomda proton nötrön ve elektronlar var. proton ve nötronu oluşturan quarklar var. onları da oluşturanı daha gözümüzle görmedik ama preonlar var diyor teoriciler. bunlardan başka güçlü kuvvetten etkilenmeyen leptonar var elektron gibi. bu parçacıklar arasında etkileşimi yapan haber veren bozonlar var foton gibi. bi de daha bulamadık süpersimetrik parçacıklar var ama bulunur yakında bu diğerlerini hep modelimizdeki simetriye göre tahmin ettik modelimizde simetri olmazsa matematiği çöker onun için simetrik parçacıklar orda biyerde olmalı.

    Bu konuyu ben de hep merak edip anlamaya çalıştım. Ama bilim felsefesi yönünden ele aldım, yani olabildiğince rasyonel ve seçici şekilde, bildiklerimden yola çıkarak, zihnimi epey zorladım. Hala da zorlamaktayım. Sonunda vardığım felsefik karar; bunun bir sonunun olması, prensip olarak mümkün olsa bile, teorik olarak imkansızdır. Maddenin en küçük parçacağı diye bir şey olamaz, bu sonsuza dek sürer gider. Bunun her basamağını inceleyebiliyor olmak, Pi sayısının yeni derecelerini hesaplamak gibidir. Yani bir sonu yoktur.

    Sanırım arkadaş bu noktada kafası karışık, fizik derslerini de epey asmış lisede. Hoş bize lisede kuantum fiziğinin k'si gösterilmedi, müfredatta girişi yer alsa dahi.

    Yine bir başka forumda yazdığım şey, burada da yazdım yine yazayım: evrenin genişlemesi meselesi. İnternette "Recursive images" yani özyineli resim aratırsanız, ne demek istediğimi çok daha iyi anlarsınız.

    Tarkovsky boşuna dememiş: "Sanat, bu dünya, bu hayat mükemmel olmadığı için vardır." Gerçekten bir resim, benim sayfalarca anlatmaya çalışıp anlatamayacağım bir şeyi, kolayca anlatabiliyor. Sanırım bunun nedeni, duygu durumunun, müzik ve görsel eserlerle etkileşimli olması. Yani soyut kavramlar, soyut anlatımla (resim, dokunuş, müzik), ama yine somut olan materyallerle anlatılıyor. Soyut kavramları, soyut çağrıştırmayan somut kavramlarla anlatmak çok zor.

    Şimdi siz fizikçisiniz, alanınız farklı olsa da, demek istediğimi anlayacaksınızdır. Şimdi uzayı ve içindeki bilinmeyen maddeleri, big bang kalıntılarını vs. KÜRE olarak adlandıralım. Bunun içinde karanlık madde denilen şey dahil.

    Bu KÜRE, sürekli genişlemektedir. Planck döneminde meydana gelen bir etkileşim yahut adını koyamadığımız bir fenomen, big bang denen mevhumu tetikledi. Büyük bir hız ve güçle, hayal edilemecek kadar genişledi, o ANDAN beri gelişmekte. AN diyorum, çünkü zamanın başlangıcı da aslında budur. Önceki hali, Hawking tarafından, hayatsız, dinamikleri olmayan, donmuşluk hali olarak tanımlıyor bunu. Bu dönem hakkında sadece ve sadece tahmin yürütebiliyoruz (şu anki bilgilerimizle)

    1. soru) bu olayı tetikleyen bir güç olabilir mi? Bu tanrı olmayabilir ama tut ki bir başka evrenin yokolup çöküşünün ardından ortaya çıkan kontrolsüz enerji, tekrar harekete geçti. Sonuçta evren, patlama anındaki aynı hızla, geri çökecek hali yok? Muhtemelen bu göçüş, daha yavaş olacaktır, çünkü malum, uzay yokolunca ZAMAN diye bir mevhum kalmayacak. Herşey başladığı noktaya geri dönecek. Ama burada yine bir sıkıntı var, bu tıpkı karadeliğe sürüklenen bir saatin buhranı gibi. Karadeliğin teorik olarak, merkezine yaklaştıkça zaman yavaşlamaktadır, ama asla durma noktasına gelmez, çok çok çok yavaş hareket eder. Peki zamansızlığın içinde, bu maddeyi yokeden şey nedir? Madde maddesizliğe nasıl geçiş yapıyor? Hani enerji korunuyordu? Enerji bir madde sayılmıyor mu? Yahut madde enerjiye dönüştürülmüyor mu uzay-zaman içerisinde. Işık bir enerjidir mesela ve karadelik ışığı bile yutmaktadır.

    Bu konuda bilginiz dahilinde beni aydınlatır mısınız? Gerçekten bir forum ortamında bunları okumak, belgeselde izlemekten kat kat zevkli olur

    2. soru) Bu soruya geçmeden önce, bir şeye açııklık kavuşturayım. Diyelim ki, evren bir ŞEYİN içinde genişliyor. Bu şeye XYZ diyelim. Evren her yönden, ancak bizim bildiğimiz ve yaşadığımız bir boyutta genişlemekte. Daha doğrusu, bizim içinde bulunduğumuz boyutun evreni genişlemekte. Yani bu aslında boyut>evren demek oluyor, Hawking'in çıkarımına göre. Yahut boyut=evren, bu ikisinden biri.

    Şimdi bu XYZ, bir ŞEY olduğu için, evreni içine alabilecek derecede büyük, geniş ve SONLU birşey olması lazım. Yani hacmi olan, şekil alan, bükülen, maddesel anlamda bir varoluş belirtisi olmayan, incelenemeyecek bir şey. Tamamen benim uydurduğum bir şeydir. Bu XYZ'nin ardında ne olabilir? Bütün kapılar sonsuzluğa açılıyor. Resim büyüdükçe sonsuza uzanıyor, küçüldükçe sonsuz şekilde daralıyor. Ne kadar garip değil mi? Bunu gerçekten kavrayamıyorum. Sizin düşünceniz?

    3. soru) XYZ eğer yoksa ve evren HİÇLİK içinde genişliyorsa, evrenin nereye, ne kadar genişleyeceğine karar veren şey nedir? Evreni baskılayan birşey mi var? Olmayan bir yokluğun içinde, bir varlık nasıl meydana gelip büyüyebilir kontrolsüzce?

    Gerçekten benim kafamı kemiren sorular bunlar. Cahilim bu konuda, lütfen aydınlatın.

    biliyorum çok uzun oldu, kısaltmak istemedim. Kendimi böyle anlatabiliyorum çünkü.

    EDİT AKGANDALF: 1. soruya ek olarak bir şey söylemek istiyorum. Bir evrenin yokolması demek, onun varolmuş olması demektir. Evren ya da EVRENLER, neden sürekli meydana gelip yokolma eğilimi gösterirler? Evren neden gözlemleyen bir bilinç yaratmaya doğru evrilen dinamiklere sahiptir? Evrimden bahsediyorum burda. Hoş ben şahsen, Sonsuz Evrenler Teorisi'ni, inanılması güç buluyorum. Zira üzerinde deney yapabileceğimiz yahut gözlemleyebileceğimiz birşey değil. Daha evrenin ilk halini bile tam anlamıyla haritaya dökemiyoruz. Ayrıca bence bu paralel evrenler meselesi, gerçek olsa bile, saçma sapan yerlere çekilip popüler kültüre malzeme edildiği için, hiç yakın bulamadım kendime.

    soruyla beraber cevap da vermişsin aslında dediğim gibi biraz da olsa deneysel kanıtımız yoksa elimizde hatta matematik formülasyon da yoksa isteyen istediğini der sonuçta hiçbiri bilimsel olmaz. uzay zamanı tetikleyen gücü de çoklu uzayları da açıklamaya çalışan fikirler dolaşıyor hep paralel evren modelleri var bir dolu. uzayın neyin içine genişlediğini bilmiyoruz uzay dışı tüm ortam kuantum köpüğü ve sonsuz belirsizlik şimdiki bilgimize göre. en küçük parçacığa da unified theory gelirse önümüze bi gün o zaman belki ulaşırız ama şimdilik kimse kuvvetleri birleştiremiyor. kuvvetler birleşse de parçacıkların bir sonu en küçüğü olcağı demek değil. uzay da geri çökmeycek gibi hesaplar çok net hep diyoruz ya kara madde kara enerjinin oranına bağlı belki de güç dengelenir diye ama son hesaplarda kara maddeye 1 kara enerjiye 0 verince bile genleşme durmuyor. zaten back projection yapabiliyoruz hesabı yapıp zamanda geri gidiyoruz eğer 1 ve 0 koyarsak uzayın yaşı 10 milyar yıl çıkıyor. 13 milyardan büyük olduğunu biliyoruz zaten oran da 0.3e 0.7 gibi onu da biliyoruz yani çöküş yok genleşmeye devam. karadeliğe gelelim tekillikte zamana ne olur dediğimizde cevabımız yok daha öyle çok yavaş ilerler diyemeyiz tekillikte işleyen matematiğimiz yok he zaten zaman duruyor sayıyoruz şimdiki modelde çünkü fotonu durduruyoruz orda. maddeyi yok eden şey dediğinde orda da yanlış var termodinamik hala çalışyor karadelikte yani yok olan bişey yok karadeliğe giren madde kadar karadelik dışarı radiate eder. hawking radiation zaten kanıtlandı yani içeri giren bilgi kaybolmaz şekil değiştirir ama şekli nasıl değiştiriyor bulamadık matematiğini. yani enerji hep korunur madde de enerjiye dönüşür olay bu. uzayların oluşup oluşup patlamaları bu paralel uzaylar hep fikir dediğin gibi ama bakalım ilk halini biraz daha anlarsak belki dinamiği anlarız yine unified theory burda bize lazım olan. xyz bize göre kuantum köpüğü sonsuz belirsizlik niye çünkü ne deneyimiz var ne modelimiz var hakkaten bişey bilmiyoruz paralel uzay diye ortaya atanlar da hep fikirde sadece. yani yine aynı şeye geldik ne desek boş hiçbiri bilimsel değil. ne biliyoruz ama bu boyutlar sadece gördüklerimiz değil. m theory 11 boyut der yani sadece uzayın içinde bile fazladan algılamadığımız fizik boyutlar var. bi de ne biliyoruz termodinamik uzayın temeli yani uzay için sonsuzluk imkansız uzay neyin içine genişler bilmeyiz ama kendi hacmi sonlu onu biliriz. küçük resim de büyük de kuantum da standart model de herşeyi sonlu alır. xyz sonlu mu sonsuz mu bilmiyoruz zaten kuantumun köpüğünde kalıyoruz anca her ihtimal var yani şimdilik xyz sonlu ya da sonsuz demiyoruz. son soru da belli artık bilimsel olmadıktan sonra xyz de hiçlikte aynı kapıya çıkıyor daha modelimiz matemetiğimiz yok bunu açıklayan deneyini zaten yapamayız herşey olabilir.




  • Benim düşündüklerim kişisel olarak diğer boyutları da ele alırsam temelinde sebepsizlik yatmakta, yani bir sebeple değilde nedensizlik ile oluşuyor bundan dolayı kaos açıklanamasa da aynı klasik fizik gibi makro dünyada nedensellik kazanıyor. Şöyle izah etmeye çalışayım diğer boyutlarda ölçüm ve deney yapamıyoruz ama onların hasıla getirdiği madde evrenin de kurallar işlemekte.

    Bir resme çok yakından baktığımızda da anlam veremiyoruz yada anlamsız olarak görünüyor. Işığın kendisini göremezken ışığın etkilerini görebiliyoruz. Bence evrenin genişlemesi de garip bir olay, yani neyin içinde genişliyor diyoruz ve cevabı da olmayabilir ama bu bakımdan genişlemesi de anlamsız yada tam tersi bakacak olursak çöken bir evren hiçliğe gömülüyor bundan dolayı bir yanılsama olabilir, aslında genişleyen bir evren yoktur algılarımız bize genişlediği bilgisini vermekte. Bence tümünü ele alırsak bizler görünen madde evrenini değil arkasında ki planı, sırrı çözmeye çalışıyoruz.

    Nitekim felsefe yapacak olsam şöyle düşünüyorum evrendeki kurallar o kadar garip ve işimize yaramakta ki kendi kendine idamesi hiç mantıklı gelmiyor, sanal resim diyoruz ama bana kalırsa aslında madde evreni sanal resim gibi çünkü hep küçük oluşumlar birleşerek mükemmel bir sistemi oluşturuyor lakin ben kainatın bir yerlerinde gerçek bir resim olduğuna inanıyorum. 0 ve 1 bilgileri ile çalışmayan bir bütünün kendisi. Soyut evrenleri çözebilirsek daha çok problemi anlayabiliriz umarım.

    Bir bütün bozulduğu zaman diyorum nasıl bozulabilir iki farklı parçaya bölünmesi hadisesi anlayabileceğimiz gibi muhtemel olamaz çünkü bir madde den bahsetmiyoruz ancak şöyle düşünmekteyim tüm kendisini farklı görüntülerde oluşturmakta bu farklı görünen muktedir yapısı algılarımızda farklı boyutların oluşmasına sebebiyet veriyor. Frekansların oluşumu gibi. Evrende ilk patlamada iki farklı yöne doğru genişlemeye başlamış bildiğim kadarıyla. Evren yada evrenlerin hiç birisinin birbirinden bağımsız olabileceğini sanmıyorum ve hepsininde ortak bir sistemden kontrol edildiğine inanıyorum. Belkide biz evrenin içerisinde değil evren bizim içimizde var başka bir deyişle holografik bir görüntü yada rüya gibi. Bakın ortada aşırı derecede örnekleri mevcut, bir atom bile tek başına içerisinde mükemmelliği barındırmakta, birbirini itmesi beklenen protonlar kardeş gibi geçiniyorlar, yüksüz nötronlar dağılmıyor ve bozunmuyor, elektron ne çekirdeğe yapışıyor nede kaçıp gidiyor, boyutlar sistemler değiştikçe onlara etki eden kuvvetlerde sanki emrimize amade gibi birbirlerini destekliyorlar. Sanırsın Alis harikalar diyari




  • quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    Benim düşündüklerim kişisel olarak diğer boyutları da ele alırsam temelinde sebepsizlik yatmakta, yani bir sebeple değilde nedensizlik ile oluşuyor bundan dolayı kaos açıklanamasa da aynı klasik fizik gibi makro dünyada nedensellik kazanıyor. Şöyle izah etmeye çalışayım diğer boyutlarda ölçüm ve deney yapamıyoruz ama onların hasıla getirdiği madde evrenin de kurallar işlemekte.

    Bir resme çok yakından baktığımızda da anlam veremiyoruz yada anlamsız olarak görünüyor. Işığın kendisini göremezken ışığın etkilerini görebiliyoruz. Bence evrenin genişlemesi de garip bir olay, yani neyin içinde genişliyor diyoruz ve cevabı da olmayabilir ama bu bakımdan genişlemesi de anlamsız yada tam tersi bakacak olursak çöken bir evren hiçliğe gömülüyor bundan dolayı bir yanılsama olabilir, aslında genişleyen bir evren yoktur algılarımız bize genişlediği bilgisini vermekte. Bence tümünü ele alırsak bizler görünen madde evrenini değil arkasında ki planı, sırrı çözmeye çalışıyoruz.

    Nitekim felsefe yapacak olsam şöyle düşünüyorum evrendeki kurallar o kadar garip ve işimize yaramakta ki kendi kendine idamesi hiç mantıklı gelmiyor, sanal resim diyoruz ama bana kalırsa aslında madde evreni sanal resim gibi çünkü hep küçük oluşumlar birleşerek mükemmel bir sistemi oluşturuyor lakin ben kainatın bir yerlerinde gerçek bir resim olduğuna inanıyorum. 0 ve 1 bilgileri ile çalışmayan bir bütünün kendisi. Soyut evrenleri çözebilirsek daha çok problemi anlayabiliriz umarım.

    Bir bütün bozulduğu zaman diyorum nasıl bozulabilir iki farklı parçaya bölünmesi hadisesi anlayabileceğimiz gibi muhtemel olamaz çünkü bir madde den bahsetmiyoruz ancak şöyle düşünmekteyim tüm kendisini farklı görüntülerde oluşturmakta bu farklı görünen muktedir yapısı algılarımızda farklı boyutların oluşmasına sebebiyet veriyor. Frekansların oluşumu gibi. Evrende ilk patlamada iki farklı yöne doğru genişlemeye başlamış bildiğim kadarıyla. Evren yada evrenlerin hiç birisinin birbirinden bağımsız olabileceğini sanmıyorum ve hepsininde ortak bir sistemden kontrol edildiğine inanıyorum. Belkide biz evrenin içerisinde değil evren bizim içimizde var başka bir deyişle holografik bir görüntü yada rüya gibi. Bakın ortada aşırı derecede örnekleri mevcut, bir atom bile tek başına içerisinde mükemmelliği barındırmakta, birbirini itmesi beklenen protonlar kardeş gibi geçiniyorlar, yüksüz nötronlar dağılmıyor ve bozunmuyor, elektron ne çekirdeğe yapışıyor nede kaçıp gidiyor, boyutlar sistemler değiştikçe onlara etki eden kuvvetlerde sanki emrimize amade gibi birbirlerini destekliyorlar. Sanırsın Alis harikalar diyari

    kardeş sizler kim ve niye görünen madde uzayını değil arkasındaki planı çözüyosunuz anlamadım ama biz algıladığımız uzayı çözüyoruz algılanmayan deneyini yapamadığımız fizik modeli ve matematiği kurulmaycak bişeyi çözmeyiz çözmeye çalışan da bilim yapmaz. algılarla algılamak ve deney yapmak birinci kuraldır bilimde yoksa hayal dünyası olur. öyle sanal uzay falan da dersek iyice bilimsel metottan uzaklaşırız. protonların da birbirini itmesini bekliyosan yine hayal dünyasındasın kardeş protonların sadece zayıf kuvvet elektriksel yükleri yok bunların diğer kuantum sayıları stateleri var iki protona aynı anda 4 kuvvet de etki eder her zaman iki protonu 10^-14m yanyana koyarsan bozonlar baskın çıkar kuvvetli kuvvet onları birbirine çeker zayıf elektriksel kuvvet onun yanında zayıf kalır. hele gravity iyice zayıf. protonları uzaklaştır biraz bozonlar hemen söner şimdi de zayıf kuvvet en baskını olur hemen iterler birbirini. gravity hala zayıf. sonra biçok protonu bir araya topla uzaklarda bi yerde yine çok protonu topla bu sefer en baskın gravity olur diğer kuvvetler zayıf kalır nolur çekerler birbirini bu sefer. elektronlar da kaçıp gidiyor kardeş şu anda üzerinde beta ışıması var etrafındaki cisimlerden farkında mısın. nötronların da quarkları elektrik yük kuantum sayısını tam sayı yapıyor onun için bozunmamaları normal olan zaten




  • quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    Benim düşündüklerim kişisel olarak diğer boyutları da ele alırsam temelinde sebepsizlik yatmakta, yani bir sebeple değilde nedensizlik ile oluşuyor bundan dolayı kaos açıklanamasa da aynı klasik fizik gibi makro dünyada nedensellik kazanıyor. Şöyle izah etmeye çalışayım diğer boyutlarda ölçüm ve deney yapamıyoruz ama onların hasıla getirdiği madde evrenin de kurallar işlemekte.

    Bir resme çok yakından baktığımızda da anlam veremiyoruz yada anlamsız olarak görünüyor. Işığın kendisini göremezken ışığın etkilerini görebiliyoruz. Bence evrenin genişlemesi de garip bir olay, yani neyin içinde genişliyor diyoruz ve cevabı da olmayabilir ama bu bakımdan genişlemesi de anlamsız yada tam tersi bakacak olursak çöken bir evren hiçliğe gömülüyor bundan dolayı bir yanılsama olabilir, aslında genişleyen bir evren yoktur algılarımız bize genişlediği bilgisini vermekte. Bence tümünü ele alırsak bizler görünen madde evrenini değil arkasında ki planı, sırrı çözmeye çalışıyoruz.

    Nitekim felsefe yapacak olsam şöyle düşünüyorum evrendeki kurallar o kadar garip ve işimize yaramakta ki kendi kendine idamesi hiç mantıklı gelmiyor, sanal resim diyoruz ama bana kalırsa aslında madde evreni sanal resim gibi çünkü hep küçük oluşumlar birleşerek mükemmel bir sistemi oluşturuyor lakin ben kainatın bir yerlerinde gerçek bir resim olduğuna inanıyorum. 0 ve 1 bilgileri ile çalışmayan bir bütünün kendisi. Soyut evrenleri çözebilirsek daha çok problemi anlayabiliriz umarım.

    Bir bütün bozulduğu zaman diyorum nasıl bozulabilir iki farklı parçaya bölünmesi hadisesi anlayabileceğimiz gibi muhtemel olamaz çünkü bir madde den bahsetmiyoruz ancak şöyle düşünmekteyim tüm kendisini farklı görüntülerde oluşturmakta bu farklı görünen muktedir yapısı algılarımızda farklı boyutların oluşmasına sebebiyet veriyor. Frekansların oluşumu gibi. Evrende ilk patlamada iki farklı yöne doğru genişlemeye başlamış bildiğim kadarıyla. Evren yada evrenlerin hiç birisinin birbirinden bağımsız olabileceğini sanmıyorum ve hepsininde ortak bir sistemden kontrol edildiğine inanıyorum. Belkide biz evrenin içerisinde değil evren bizim içimizde var başka bir deyişle holografik bir görüntü yada rüya gibi. Bakın ortada aşırı derecede örnekleri mevcut, bir atom bile tek başına içerisinde mükemmelliği barındırmakta, birbirini itmesi beklenen protonlar kardeş gibi geçiniyorlar, yüksüz nötronlar dağılmıyor ve bozunmuyor, elektron ne çekirdeğe yapışıyor nede kaçıp gidiyor, boyutlar sistemler değiştikçe onlara etki eden kuvvetlerde sanki emrimize amade gibi birbirlerini destekliyorlar. Sanırsın Alis harikalar diyari

    kardeş sizler kim ve niye görünen madde uzayını değil arkasındaki planı çözüyosunuz anlamadım ama biz algıladığımız uzayı çözüyoruz algılanmayan deneyini yapamadığımız fizik modeli ve matematiği kurulmaycak bişeyi çözmeyiz çözmeye çalışan da bilim yapmaz. algılarla algılamak ve deney yapmak birinci kuraldır bilimde yoksa hayal dünyası olur. öyle sanal uzay falan da dersek iyice bilimsel metottan uzaklaşırız. protonların da birbirini itmesini bekliyosan yine hayal dünyasındasın kardeş protonların sadece zayıf kuvvet elektriksel yükleri yok bunların diğer kuantum sayıları stateleri var iki protona aynı anda 4 kuvvet de etki eder her zaman iki protonu 10^-14m yanyana koyarsan bozonlar baskın çıkar kuvvetli kuvvet onları birbirine çeker zayıf elektriksel kuvvet onun yanında zayıf kalır. hele gravity iyice zayıf. protonları uzaklaştır biraz bozonlar hemen söner şimdi de zayıf kuvvet en baskını olur hemen iterler birbirini. gravity hala zayıf. sonra biçok protonu bir araya topla uzaklarda bi yerde yine çok protonu topla bu sefer en baskın gravity olur diğer kuvvetler zayıf kalır nolur çekerler birbirini bu sefer. elektronlar da kaçıp gidiyor kardeş şu anda üzerinde beta ışıması var etrafındaki cisimlerden farkında mısın. nötronların da quarkları elektrik yük kuantum sayısını tam sayı yapıyor onun için bozunmamaları normal olan zaten

    Evreni çözmek demek anlamak demek değil mi. Sanal evren dediğim diğer boyutlardır zaten sanal olması olmadığı değil madde evreni olmamasıdır tabirde. Bilimsel metot nedir ki zaten bilimsel kural sınırları her geçen gün gelişmekte değil mi. Dün klasik fizik bugün kuantum fiziği. Takyonları yada gluonları ele alalım onları sanal olarak ele almıyorlar mı fizikçiler ağırlıkları olmadığından dolayı. Yada çok büyük diye tabir ettiğimiz evrenin bu denli küçülerek sıkışması hatta hiçlikten oluşması zaten her şeyin sanal olduğunu hayal ürünü olduğu gerçeğini yansıtmaz mı? Hayal nedir gerçek nedir diye düşünmemizi gerektirir bir bakıma. Fizikçiler şuan bildiğimiz evreni çoktan aşmış durumdalar yani kuarklar takyonlar anti madde falan evreninde nasıl oluştuğunu anlamaya çalışıyorlar. Bu bakımdan sadece madde evrenini anlamak tek başına hiç bir zaman yetmeyecektir sizin demek istediğinizi anladım ama işin farklı boyutu var işte yani icatları buluşları bilimsel olarak yaparken maddeyi oluşturan oluşumuna neden olan sistemlerin üzerinde durmamızda bir gerekliliktir zaten şuan ki teknoloji yanlışta olsa felsefi de olsa gelişe gelişe evrimleşti. Her ne kadar çoğu şey zaten ölçülemese de matematiksel olarak boşlukları doldurmakta.

    Kastetmek istediğim atomlarım mükemmel dizaynı, atomun yapısının neden bozulmadığının açıklaması değil bozulması beklenirken bir çok enerji türünün ve faktörün bunun önüne geçiyor olması. Örneğin bir nötronun bozunması beklenirken, nötronlar protona dönüşürken protonlar da nötrona dönüşerek düzeni koruma gayreti içine girmekteler sanki bir anlaşma yapmış gibi. Oysaki kaos ortamında enerjinin kendisini farklı türlere ayırarak daha çok düzensizliğe gitmesi beklenirdi lakin bu olurken aynı zamanda düzensizlik tekrar farklı bir türde düzene binmektedir. Doğa insana zarar vermezken atomu parçalayan insan kendi kendisine zarar vermiştir yani her şeyin bu denli titiz olması kılımı diken diken yapmakta. Truman Show filmindeki gibi hissediyor insan kendisini, oyuncu her şeyin kendisine has mükemmel olduğunu anlıyor ve şüpheleniyor sonra bir sanal dünyanın, yapay dünyanın içinde olduğunu fark ediyor. Kuantum fiziğinde de ilginç noktalar yok değil aslında zaten en baştan ilginç, evrenin yada deneyin gözlemcinin bakış açısına göre şekillenmesi rüyada istediklerimizi yapıyor olmamız gibi merak uyandırıcı. Bence bizler bize öğretilenlerle uğraşırken eminim birileri kurallara bağlı kalmak yerine kendi kurallarını "düşüncelerini" planları dahilinde yürütüyorlardır. Bence insanların yaptığına bakarsak her şey bir savaş; gerçeklik ile yanılsamanın üstünlüğünü ispatlama savaşı. Bilim bizlere bir şey anlatmaya çalışıyorken bir ayna gibi, insanlar bilimi iyi yönde de kötü yönde de kullanabiliyor. Kurallara takılmayanlar ise suyun kaldırma kuvvetine fazla kafa yormadan yüzerek tadını çıkartıyor gibi.

    Teşekkürler cevaplarınız için.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    Benim düşündüklerim kişisel olarak diğer boyutları da ele alırsam temelinde sebepsizlik yatmakta, yani bir sebeple değilde nedensizlik ile oluşuyor bundan dolayı kaos açıklanamasa da aynı klasik fizik gibi makro dünyada nedensellik kazanıyor. Şöyle izah etmeye çalışayım diğer boyutlarda ölçüm ve deney yapamıyoruz ama onların hasıla getirdiği madde evrenin de kurallar işlemekte.

    Bir resme çok yakından baktığımızda da anlam veremiyoruz yada anlamsız olarak görünüyor. Işığın kendisini göremezken ışığın etkilerini görebiliyoruz. Bence evrenin genişlemesi de garip bir olay, yani neyin içinde genişliyor diyoruz ve cevabı da olmayabilir ama bu bakımdan genişlemesi de anlamsız yada tam tersi bakacak olursak çöken bir evren hiçliğe gömülüyor bundan dolayı bir yanılsama olabilir, aslında genişleyen bir evren yoktur algılarımız bize genişlediği bilgisini vermekte. Bence tümünü ele alırsak bizler görünen madde evrenini değil arkasında ki planı, sırrı çözmeye çalışıyoruz.

    Nitekim felsefe yapacak olsam şöyle düşünüyorum evrendeki kurallar o kadar garip ve işimize yaramakta ki kendi kendine idamesi hiç mantıklı gelmiyor, sanal resim diyoruz ama bana kalırsa aslında madde evreni sanal resim gibi çünkü hep küçük oluşumlar birleşerek mükemmel bir sistemi oluşturuyor lakin ben kainatın bir yerlerinde gerçek bir resim olduğuna inanıyorum. 0 ve 1 bilgileri ile çalışmayan bir bütünün kendisi. Soyut evrenleri çözebilirsek daha çok problemi anlayabiliriz umarım.

    Bir bütün bozulduğu zaman diyorum nasıl bozulabilir iki farklı parçaya bölünmesi hadisesi anlayabileceğimiz gibi muhtemel olamaz çünkü bir madde den bahsetmiyoruz ancak şöyle düşünmekteyim tüm kendisini farklı görüntülerde oluşturmakta bu farklı görünen muktedir yapısı algılarımızda farklı boyutların oluşmasına sebebiyet veriyor. Frekansların oluşumu gibi. Evrende ilk patlamada iki farklı yöne doğru genişlemeye başlamış bildiğim kadarıyla. Evren yada evrenlerin hiç birisinin birbirinden bağımsız olabileceğini sanmıyorum ve hepsininde ortak bir sistemden kontrol edildiğine inanıyorum. Belkide biz evrenin içerisinde değil evren bizim içimizde var başka bir deyişle holografik bir görüntü yada rüya gibi. Bakın ortada aşırı derecede örnekleri mevcut, bir atom bile tek başına içerisinde mükemmelliği barındırmakta, birbirini itmesi beklenen protonlar kardeş gibi geçiniyorlar, yüksüz nötronlar dağılmıyor ve bozunmuyor, elektron ne çekirdeğe yapışıyor nede kaçıp gidiyor, boyutlar sistemler değiştikçe onlara etki eden kuvvetlerde sanki emrimize amade gibi birbirlerini destekliyorlar. Sanırsın Alis harikalar diyari

    kardeş sizler kim ve niye görünen madde uzayını değil arkasındaki planı çözüyosunuz anlamadım ama biz algıladığımız uzayı çözüyoruz algılanmayan deneyini yapamadığımız fizik modeli ve matematiği kurulmaycak bişeyi çözmeyiz çözmeye çalışan da bilim yapmaz. algılarla algılamak ve deney yapmak birinci kuraldır bilimde yoksa hayal dünyası olur. öyle sanal uzay falan da dersek iyice bilimsel metottan uzaklaşırız. protonların da birbirini itmesini bekliyosan yine hayal dünyasındasın kardeş protonların sadece zayıf kuvvet elektriksel yükleri yok bunların diğer kuantum sayıları stateleri var iki protona aynı anda 4 kuvvet de etki eder her zaman iki protonu 10^-14m yanyana koyarsan bozonlar baskın çıkar kuvvetli kuvvet onları birbirine çeker zayıf elektriksel kuvvet onun yanında zayıf kalır. hele gravity iyice zayıf. protonları uzaklaştır biraz bozonlar hemen söner şimdi de zayıf kuvvet en baskını olur hemen iterler birbirini. gravity hala zayıf. sonra biçok protonu bir araya topla uzaklarda bi yerde yine çok protonu topla bu sefer en baskın gravity olur diğer kuvvetler zayıf kalır nolur çekerler birbirini bu sefer. elektronlar da kaçıp gidiyor kardeş şu anda üzerinde beta ışıması var etrafındaki cisimlerden farkında mısın. nötronların da quarkları elektrik yük kuantum sayısını tam sayı yapıyor onun için bozunmamaları normal olan zaten

    Evreni çözmek demek anlamak demek değil mi. Sanal evren dediğim diğer boyutlardır zaten sanal olması olmadığı değil madde evreni olmamasıdır tabirde. Bilimsel metot nedir ki zaten bilimsel kural sınırları her geçen gün gelişmekte değil mi. Dün klasik fizik bugün kuantum fiziği. Takyonları yada gluonları ele alalım onları sanal olarak ele almıyorlar mı fizikçiler ağırlıkları olmadığından dolayı. Yada çok büyük diye tabir ettiğimiz evrenin bu denli küçülerek sıkışması hatta hiçlikten oluşması zaten her şeyin sanal olduğunu hayal ürünü olduğu gerçeğini yansıtmaz mı? Hayal nedir gerçek nedir diye düşünmemizi gerektirir bir bakıma. Fizikçiler şuan bildiğimiz evreni çoktan aşmış durumdalar yani kuarklar takyonlar anti madde falan evreninde nasıl oluştuğunu anlamaya çalışıyorlar. Bu bakımdan sadece madde evrenini anlamak tek başına hiç bir zaman yetmeyecektir sizin demek istediğinizi anladım ama işin farklı boyutu var işte yani icatları buluşları bilimsel olarak yaparken maddeyi oluşturan oluşumuna neden olan sistemlerin üzerinde durmamızda bir gerekliliktir zaten şuan ki teknoloji yanlışta olsa felsefi de olsa gelişe gelişe evrimleşti. Her ne kadar çoğu şey zaten ölçülemese de matematiksel olarak boşlukları doldurmakta.

    Kastetmek istediğim atomlarım mükemmel dizaynı, atomun yapısının neden bozulmadığının açıklaması değil bozulması beklenirken bir çok enerji türünün ve faktörün bunun önüne geçiyor olması. Örneğin bir nötronun bozunması beklenirken, nötronlar protona dönüşürken protonlar da nötrona dönüşerek düzeni koruma gayreti içine girmekteler sanki bir anlaşma yapmış gibi. Oysaki kaos ortamında enerjinin kendisini farklı türlere ayırarak daha çok düzensizliğe gitmesi beklenirdi lakin bu olurken aynı zamanda düzensizlik tekrar farklı bir türde düzene binmektedir. Doğa insana zarar vermezken atomu parçalayan insan kendi kendisine zarar vermiştir yani her şeyin bu denli titiz olması kılımı diken diken yapmakta. Truman Show filmindeki gibi hissediyor insan kendisini, oyuncu her şeyin kendisine has mükemmel olduğunu anlıyor ve şüpheleniyor sonra bir sanal dünyanın, yapay dünyanın içinde olduğunu fark ediyor. Kuantum fiziğinde de ilginç noktalar yok değil aslında zaten en baştan ilginç, evrenin yada deneyin gözlemcinin bakış açısına göre şekillenmesi rüyada istediklerimizi yapıyor olmamız gibi merak uyandırıcı. Bence bizler bize öğretilenlerle uğraşırken eminim birileri kurallara bağlı kalmak yerine kendi kurallarını "düşüncelerini" planları dahilinde yürütüyorlardır. Bence insanların yaptığına bakarsak her şey bir savaş; gerçeklik ile yanılsamanın üstünlüğünü ispatlama savaşı. Bilim bizlere bir şey anlatmaya çalışıyorken bir ayna gibi, insanlar bilimi iyi yönde de kötü yönde de kullanabiliyor. Kurallara takılmayanlar ise suyun kaldırma kuvvetine fazla kafa yormadan yüzerek tadını çıkartıyor gibi.

    Teşekkürler cevaplarınız için.

    hayır kardeş bilimsel metot değişmez bilim böyle ilerler ya teori kurarsın formüle edersin sonra deneyle kanıtlarsın yada deney yaparsın sonuçlardan model çıkarırsın yine matematik. senin dediğin fizik teorileri dün başka bugün başka çünkü bilimsel metotla eksik olan eskiyi yeniyle değiştiriyoruz yada ekliyoruz. takyon gluonları da sanal almıyoruz deneylerle kanıtlanmasını bekliyoruz gerçekte olmayan sanal parçacıklarla niye teori kuralım deneylerde böyle bi parçacık kesinlikle yok olmaz dedikleri an o teorilerin hepsi çöpe gider. neyse zaten anlamıyorum senin dilini kardeş bana yabancı dil kusura bakma cümlelerinden rasyonel somut bi anlam çıkaramıyorum. nötronları protona dönüştürdün protonu nötrona bi hayal dünyası var ama çözemedim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    Benim düşündüklerim kişisel olarak diğer boyutları da ele alırsam temelinde sebepsizlik yatmakta, yani bir sebeple değilde nedensizlik ile oluşuyor bundan dolayı kaos açıklanamasa da aynı klasik fizik gibi makro dünyada nedensellik kazanıyor. Şöyle izah etmeye çalışayım diğer boyutlarda ölçüm ve deney yapamıyoruz ama onların hasıla getirdiği madde evrenin de kurallar işlemekte.

    Bir resme çok yakından baktığımızda da anlam veremiyoruz yada anlamsız olarak görünüyor. Işığın kendisini göremezken ışığın etkilerini görebiliyoruz. Bence evrenin genişlemesi de garip bir olay, yani neyin içinde genişliyor diyoruz ve cevabı da olmayabilir ama bu bakımdan genişlemesi de anlamsız yada tam tersi bakacak olursak çöken bir evren hiçliğe gömülüyor bundan dolayı bir yanılsama olabilir, aslında genişleyen bir evren yoktur algılarımız bize genişlediği bilgisini vermekte. Bence tümünü ele alırsak bizler görünen madde evrenini değil arkasında ki planı, sırrı çözmeye çalışıyoruz.

    Nitekim felsefe yapacak olsam şöyle düşünüyorum evrendeki kurallar o kadar garip ve işimize yaramakta ki kendi kendine idamesi hiç mantıklı gelmiyor, sanal resim diyoruz ama bana kalırsa aslında madde evreni sanal resim gibi çünkü hep küçük oluşumlar birleşerek mükemmel bir sistemi oluşturuyor lakin ben kainatın bir yerlerinde gerçek bir resim olduğuna inanıyorum. 0 ve 1 bilgileri ile çalışmayan bir bütünün kendisi. Soyut evrenleri çözebilirsek daha çok problemi anlayabiliriz umarım.

    Bir bütün bozulduğu zaman diyorum nasıl bozulabilir iki farklı parçaya bölünmesi hadisesi anlayabileceğimiz gibi muhtemel olamaz çünkü bir madde den bahsetmiyoruz ancak şöyle düşünmekteyim tüm kendisini farklı görüntülerde oluşturmakta bu farklı görünen muktedir yapısı algılarımızda farklı boyutların oluşmasına sebebiyet veriyor. Frekansların oluşumu gibi. Evrende ilk patlamada iki farklı yöne doğru genişlemeye başlamış bildiğim kadarıyla. Evren yada evrenlerin hiç birisinin birbirinden bağımsız olabileceğini sanmıyorum ve hepsininde ortak bir sistemden kontrol edildiğine inanıyorum. Belkide biz evrenin içerisinde değil evren bizim içimizde var başka bir deyişle holografik bir görüntü yada rüya gibi. Bakın ortada aşırı derecede örnekleri mevcut, bir atom bile tek başına içerisinde mükemmelliği barındırmakta, birbirini itmesi beklenen protonlar kardeş gibi geçiniyorlar, yüksüz nötronlar dağılmıyor ve bozunmuyor, elektron ne çekirdeğe yapışıyor nede kaçıp gidiyor, boyutlar sistemler değiştikçe onlara etki eden kuvvetlerde sanki emrimize amade gibi birbirlerini destekliyorlar. Sanırsın Alis harikalar diyari

    kardeş sizler kim ve niye görünen madde uzayını değil arkasındaki planı çözüyosunuz anlamadım ama biz algıladığımız uzayı çözüyoruz algılanmayan deneyini yapamadığımız fizik modeli ve matematiği kurulmaycak bişeyi çözmeyiz çözmeye çalışan da bilim yapmaz. algılarla algılamak ve deney yapmak birinci kuraldır bilimde yoksa hayal dünyası olur. öyle sanal uzay falan da dersek iyice bilimsel metottan uzaklaşırız. protonların da birbirini itmesini bekliyosan yine hayal dünyasındasın kardeş protonların sadece zayıf kuvvet elektriksel yükleri yok bunların diğer kuantum sayıları stateleri var iki protona aynı anda 4 kuvvet de etki eder her zaman iki protonu 10^-14m yanyana koyarsan bozonlar baskın çıkar kuvvetli kuvvet onları birbirine çeker zayıf elektriksel kuvvet onun yanında zayıf kalır. hele gravity iyice zayıf. protonları uzaklaştır biraz bozonlar hemen söner şimdi de zayıf kuvvet en baskını olur hemen iterler birbirini. gravity hala zayıf. sonra biçok protonu bir araya topla uzaklarda bi yerde yine çok protonu topla bu sefer en baskın gravity olur diğer kuvvetler zayıf kalır nolur çekerler birbirini bu sefer. elektronlar da kaçıp gidiyor kardeş şu anda üzerinde beta ışıması var etrafındaki cisimlerden farkında mısın. nötronların da quarkları elektrik yük kuantum sayısını tam sayı yapıyor onun için bozunmamaları normal olan zaten

    Evreni çözmek demek anlamak demek değil mi. Sanal evren dediğim diğer boyutlardır zaten sanal olması olmadığı değil madde evreni olmamasıdır tabirde. Bilimsel metot nedir ki zaten bilimsel kural sınırları her geçen gün gelişmekte değil mi. Dün klasik fizik bugün kuantum fiziği. Takyonları yada gluonları ele alalım onları sanal olarak ele almıyorlar mı fizikçiler ağırlıkları olmadığından dolayı. Yada çok büyük diye tabir ettiğimiz evrenin bu denli küçülerek sıkışması hatta hiçlikten oluşması zaten her şeyin sanal olduğunu hayal ürünü olduğu gerçeğini yansıtmaz mı? Hayal nedir gerçek nedir diye düşünmemizi gerektirir bir bakıma. Fizikçiler şuan bildiğimiz evreni çoktan aşmış durumdalar yani kuarklar takyonlar anti madde falan evreninde nasıl oluştuğunu anlamaya çalışıyorlar. Bu bakımdan sadece madde evrenini anlamak tek başına hiç bir zaman yetmeyecektir sizin demek istediğinizi anladım ama işin farklı boyutu var işte yani icatları buluşları bilimsel olarak yaparken maddeyi oluşturan oluşumuna neden olan sistemlerin üzerinde durmamızda bir gerekliliktir zaten şuan ki teknoloji yanlışta olsa felsefi de olsa gelişe gelişe evrimleşti. Her ne kadar çoğu şey zaten ölçülemese de matematiksel olarak boşlukları doldurmakta.

    Kastetmek istediğim atomlarım mükemmel dizaynı, atomun yapısının neden bozulmadığının açıklaması değil bozulması beklenirken bir çok enerji türünün ve faktörün bunun önüne geçiyor olması. Örneğin bir nötronun bozunması beklenirken, nötronlar protona dönüşürken protonlar da nötrona dönüşerek düzeni koruma gayreti içine girmekteler sanki bir anlaşma yapmış gibi. Oysaki kaos ortamında enerjinin kendisini farklı türlere ayırarak daha çok düzensizliğe gitmesi beklenirdi lakin bu olurken aynı zamanda düzensizlik tekrar farklı bir türde düzene binmektedir. Doğa insana zarar vermezken atomu parçalayan insan kendi kendisine zarar vermiştir yani her şeyin bu denli titiz olması kılımı diken diken yapmakta. Truman Show filmindeki gibi hissediyor insan kendisini, oyuncu her şeyin kendisine has mükemmel olduğunu anlıyor ve şüpheleniyor sonra bir sanal dünyanın, yapay dünyanın içinde olduğunu fark ediyor. Kuantum fiziğinde de ilginç noktalar yok değil aslında zaten en baştan ilginç, evrenin yada deneyin gözlemcinin bakış açısına göre şekillenmesi rüyada istediklerimizi yapıyor olmamız gibi merak uyandırıcı. Bence bizler bize öğretilenlerle uğraşırken eminim birileri kurallara bağlı kalmak yerine kendi kurallarını "düşüncelerini" planları dahilinde yürütüyorlardır. Bence insanların yaptığına bakarsak her şey bir savaş; gerçeklik ile yanılsamanın üstünlüğünü ispatlama savaşı. Bilim bizlere bir şey anlatmaya çalışıyorken bir ayna gibi, insanlar bilimi iyi yönde de kötü yönde de kullanabiliyor. Kurallara takılmayanlar ise suyun kaldırma kuvvetine fazla kafa yormadan yüzerek tadını çıkartıyor gibi.

    Teşekkürler cevaplarınız için.

    hayır kardeş bilimsel metot değişmez bilim böyle ilerler ya teori kurarsın formüle edersin sonra deneyle kanıtlarsın yada deney yaparsın sonuçlardan model çıkarırsın yine matematik. senin dediğin fizik teorileri dün başka bugün başka çünkü bilimsel metotla eksik olan eskiyi yeniyle değiştiriyoruz yada ekliyoruz. takyon gluonları da sanal almıyoruz deneylerle kanıtlanmasını bekliyoruz gerçekte olmayan sanal parçacıklarla niye teori kuralım deneylerde böyle bi parçacık kesinlikle yok olmaz dedikleri an o teorilerin hepsi çöpe gider. neyse zaten anlamıyorum senin dilini kardeş bana yabancı dil kusura bakma cümlelerinden rasyonel somut bi anlam çıkaramıyorum. nötronları protona dönüştürdün protonu nötrona bi hayal dünyası var ama çözemedim.

    Kendin diyorsun bilime hayal dünyası diye işte ! bilim neyi gösteriyor veya neye vardır diyorsa sadece onu mantığın almakta yada sen öyle sanmaktasın.

    Bilim de sana göre, senin sadece şuan kafanın içinde onaylı bilgilerden ibaret, bir nevi bilimi tekkelleştirmişsin.

    Deneyle kanıtlamaktan bahsetmişsin, o halde kanıtlamanın başka yollarını bulduğumuz zaman buna ihtiyaç duyulmayacak ve sadece deney yaparak çözüme ulaşmak ile yetinmeyeceğiz. Hem neyi nasıl anlıyoruz? katmanları üst üste koyarak sağlam bir yapı inşa edebilsek de yada sağlama yapabilsek de, asla mikro evrende tam olarak neler döndüğünü ispatlamaz. Mikro evrende olanları sadece deneylerimizde x olarak nitelendirebiliriz, buna ha x demişiz ha a parçacığı demişiz fark etmez sonuç olarak fizikçilerin a parçacığı demesi bunun gerçeklik değil makro evrene uygunluğu ve bizlerin gerçekliği olabilir.

    Sanaldan kastım kütleleri olmamasıdır graviton parçacığı gibi. Enerji türlerinin ve parçacıkların birbirine dönüşebiliyor olması ve deneylerin göreceli olması asla bir kesinliğin bulunmadığını dile getirmekte. Bu açıdan bakarsak fizikçiler gerçek diye tabir ettiğimiz olguları bulmuyorlar, sadece kalıpların nasıl işlediğini keşfediyorlar. (Kalıplardan anlatmak istediğim sabit değerler ve parçacıklardır. ) Bundan dolayı kuantum fiziği esrarengiz olmaktan asla çıkmayacaktır çünkü her şey görecelidir. Şuan ki bilimin yaptığı ise sadece, insanlar için göreceliği azaltmak ve ortak bir görüntüyü ortaya koyabilmektir. Dolayısıyla sen gerçeklikleri değil ortak bir kalıplar görüntüsünü düşünmektesin devamlı olarak.

    Kalıplardan oluşan bir bilgiyi öğrenmem ne işe yarayacaktır? Bilim yapmak adına ise bu bana yeterli gelmez çünkü ben bilimi lehime kullanmanın yanı sıra gerçekleri öğrenmek adına öğrenirim. Bilim ise bana gerçekleri değil, gerçekliğin makro evrene yansıttığı projeksiyondan bahsetmektedir. Kalıpları öğrenmekle kalmayıp bu kalıplara neyin sebep olduğunun bulunması çoğu problemi çözecektir. Çünkü kalıplar asla son bulmayabilir onun yerine neden kalıplara ihtiyaç duyulduğu ve arkasındaki gizem daha önemlidir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    hayır kardeş bilimsel metot değişmez bilim böyle ilerler ya teori kurarsın formüle edersin sonra deneyle kanıtlarsın yada deney yaparsın sonuçlardan model çıkarırsın yine matematik. senin dediğin fizik teorileri dün başka bugün başka çünkü bilimsel metotla eksik olan eskiyi yeniyle değiştiriyoruz yada ekliyoruz. takyon gluonları da sanal almıyoruz deneylerle kanıtlanmasını bekliyoruz gerçekte olmayan sanal parçacıklarla niye teori kuralım deneylerde böyle bi parçacık kesinlikle yok olmaz dedikleri an o teorilerin hepsi çöpe gider. neyse zaten anlamıyorum senin dilini kardeş bana yabancı dil kusura bakma cümlelerinden rasyonel somut bi anlam çıkaramıyorum. nötronları protona dönüştürdün protonu nötrona bi hayal dünyası var ama çözemedim.

    Kendin diyorsun bilime hayal dünyası diye işte ! bilim neyi gösteriyor veya neye vardır diyorsa sadece onu mantığın almakta yada sen öyle sanmaktasın.

    Bilim de sana göre, senin sadece şuan kafanın içinde onaylı bilgilerden ibaret, bir nevi bilimi tekkelleştirmişsin.

    Deneyle kanıtlamaktan bahsetmişsin, o halde kanıtlamanın başka yollarını bulduğumuz zaman buna ihtiyaç duyulmayacak ve sadece deney yaparak çözüme ulaşmak ile yetinmeyeceğiz. Hem neyi nasıl anlıyoruz? katmanları üst üste koyarak sağlam bir yapı inşa edebilsek de yada sağlama yapabilsek de, asla mikro evrende tam olarak neler döndüğünü ispatlamaz. Mikro evrende olanları sadece deneylerimizde x olarak nitelendirebiliriz, buna ha x demişiz ha a parçacığı demişiz fark etmez sonuç olarak fizikçilerin a parçacığı demesi bunun gerçeklik değil makro evrene uygunluğu ve bizlerin gerçekliği olabilir.

    Sanaldan kastım kütleleri olmamasıdır graviton parçacığı gibi. Enerji türlerinin ve parçacıkların birbirine dönüşebiliyor olması ve deneylerin göreceli olması asla bir kesinliğin bulunmadığını dile getirmekte. Bu açıdan bakarsak fizikçiler gerçek diye tabir ettiğimiz olguları bulmuyorlar, sadece kalıpların nasıl işlediğini keşfediyorlar. (Kalıplardan anlatmak istediğim sabit değerler ve parçacıklardır. ) Bundan dolayı kuantum fiziği esrarengiz olmaktan asla çıkmayacaktır çünkü her şey görecelidir. Şuan ki bilimin yaptığı ise sadece, insanlar için göreceliği azaltmak ve ortak bir görüntüyü ortaya koyabilmektir. Dolayısıyla sen gerçeklikleri değil ortak bir kalıplar görüntüsünü düşünmektesin devamlı olarak.

    Kalıplardan oluşan bir bilgiyi öğrenmem ne işe yarayacaktır? Bilim yapmak adına ise bu bana yeterli gelmez çünkü ben bilimi lehime kullanmanın yanı sıra gerçekleri öğrenmek adına öğrenirim. Bilim ise bana gerçekleri değil, gerçekliğin makro evrene yansıttığı projeksiyondan bahsetmektedir. Kalıpları öğrenmekle kalmayıp bu kalıplara neyin sebep olduğunun bulunması çoğu problemi çözecektir. Çünkü kalıplar asla son bulmayabilir onun yerine neden kalıplara ihtiyaç duyulduğu ve arkasındaki gizem daha önemlidir.

    kendim diyorum bilim hayal dünyası? ben? nerde demişim kardeş bu demagoglar adamı suya götürür susuz getirir arkadaş anladım kardeş çok güzel laf yapıyosun zaten türkçem kıt ben yetişemem sana artık sadece mesajındaki yanlış bilgileri düzeltiyorum hani bilimsel olan bilgiler var ya hani yanlış verip durduğun hani nerdeyse tükaka dediğin onları düzeltirim başka da bişeye karışmam. ya deney yaparsın ya matematik model yaparsın bilimsel metot budur değişmez başka yol olmaz matematiğe dökmediğin şey bilimsel olmaz bu biiir. mikro uzayda neler döndüğünü yüz yıldır yavaş yavaş ispatlıyoruz daha da edecez bu ikiii. bizim gerçekliğimiz tabi biz bu uzayın parçasıyız bizim algıladığımızları çözüyoruz konuyu inanç falan getireceksin belli subjective konular algılanmayanlar bilimin konusu değil ilgilenmeyiz bu üüüç. imaginary particle başka massless particle başka takyon parçalarla gravitonu karıştırırsan olmaz graviton da foton da standart modelde kütleleri olmaması gerekiyor gerçekten de yok çünkü enerji parçacıkları bunlar bi madde parçacıkları vardır bi de kuvvetlerin enerji parçacıkları vardır kütlesi olmaması sanal falan yapmaz onu massless olmak da fiziksel özelliktir bu dööört. gerçek diye tabir edilen olgu nedir fizikçi bulmuyorsa kim buluyor bu beeeş. kuantum esrarengiz değil gayet net göreceli de değil tüm olasılık fonksiyonları her zaman herkes için aynı bu altııı. bir kalıptır gidiyor arkasındaki gizeme falan da girdik yine inanç religion gelecek gibi üüüçte bahsettim bundan da bilimin konusu olamaz bunlar bu da yediii. her mesajında yedişer yedişer yanlış bilimsel bilgi verceksen işimiz var kardeş




  • quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    quote:

    Orijinalden alıntı: commodore63

    quote:

    Orijinalden alıntı: pirefokkes

    hayır kardeş bilimsel metot değişmez bilim böyle ilerler ya teori kurarsın formüle edersin sonra deneyle kanıtlarsın yada deney yaparsın sonuçlardan model çıkarırsın yine matematik. senin dediğin fizik teorileri dün başka bugün başka çünkü bilimsel metotla eksik olan eskiyi yeniyle değiştiriyoruz yada ekliyoruz. takyon gluonları da sanal almıyoruz deneylerle kanıtlanmasını bekliyoruz gerçekte olmayan sanal parçacıklarla niye teori kuralım deneylerde böyle bi parçacık kesinlikle yok olmaz dedikleri an o teorilerin hepsi çöpe gider. neyse zaten anlamıyorum senin dilini kardeş bana yabancı dil kusura bakma cümlelerinden rasyonel somut bi anlam çıkaramıyorum. nötronları protona dönüştürdün protonu nötrona bi hayal dünyası var ama çözemedim.

    Kendin diyorsun bilime hayal dünyası diye işte ! bilim neyi gösteriyor veya neye vardır diyorsa sadece onu mantığın almakta yada sen öyle sanmaktasın.

    Bilim de sana göre, senin sadece şuan kafanın içinde onaylı bilgilerden ibaret, bir nevi bilimi tekkelleştirmişsin.

    Deneyle kanıtlamaktan bahsetmişsin, o halde kanıtlamanın başka yollarını bulduğumuz zaman buna ihtiyaç duyulmayacak ve sadece deney yaparak çözüme ulaşmak ile yetinmeyeceğiz. Hem neyi nasıl anlıyoruz? katmanları üst üste koyarak sağlam bir yapı inşa edebilsek de yada sağlama yapabilsek de, asla mikro evrende tam olarak neler döndüğünü ispatlamaz. Mikro evrende olanları sadece deneylerimizde x olarak nitelendirebiliriz, buna ha x demişiz ha a parçacığı demişiz fark etmez sonuç olarak fizikçilerin a parçacığı demesi bunun gerçeklik değil makro evrene uygunluğu ve bizlerin gerçekliği olabilir.

    Sanaldan kastım kütleleri olmamasıdır graviton parçacığı gibi. Enerji türlerinin ve parçacıkların birbirine dönüşebiliyor olması ve deneylerin göreceli olması asla bir kesinliğin bulunmadığını dile getirmekte. Bu açıdan bakarsak fizikçiler gerçek diye tabir ettiğimiz olguları bulmuyorlar, sadece kalıpların nasıl işlediğini keşfediyorlar. (Kalıplardan anlatmak istediğim sabit değerler ve parçacıklardır. ) Bundan dolayı kuantum fiziği esrarengiz olmaktan asla çıkmayacaktır çünkü her şey görecelidir. Şuan ki bilimin yaptığı ise sadece, insanlar için göreceliği azaltmak ve ortak bir görüntüyü ortaya koyabilmektir. Dolayısıyla sen gerçeklikleri değil ortak bir kalıplar görüntüsünü düşünmektesin devamlı olarak.

    Kalıplardan oluşan bir bilgiyi öğrenmem ne işe yarayacaktır? Bilim yapmak adına ise bu bana yeterli gelmez çünkü ben bilimi lehime kullanmanın yanı sıra gerçekleri öğrenmek adına öğrenirim. Bilim ise bana gerçekleri değil, gerçekliğin makro evrene yansıttığı projeksiyondan bahsetmektedir. Kalıpları öğrenmekle kalmayıp bu kalıplara neyin sebep olduğunun bulunması çoğu problemi çözecektir. Çünkü kalıplar asla son bulmayabilir onun yerine neden kalıplara ihtiyaç duyulduğu ve arkasındaki gizem daha önemlidir.

    kendim diyorum bilim hayal dünyası? ben? nerde demişim kardeş bu demagoglar adamı suya götürür susuz getirir arkadaş anladım kardeş çok güzel laf yapıyosun zaten türkçem kıt ben yetişemem sana artık sadece mesajındaki yanlış bilgileri düzeltiyorum hani bilimsel olan bilgiler var ya hani yanlış verip durduğun hani nerdeyse tükaka dediğin onları düzeltirim başka da bişeye karışmam. ya deney yaparsın ya matematik model yaparsın bilimsel metot budur değişmez başka yol olmaz matematiğe dökmediğin şey bilimsel olmaz bu biiir. mikro uzayda neler döndüğünü yüz yıldır yavaş yavaş ispatlıyoruz daha da edecez bu ikiii. bizim gerçekliğimiz tabi biz bu uzayın parçasıyız bizim algıladığımızları çözüyoruz konuyu inanç falan getireceksin belli subjective konular algılanmayanlar bilimin konusu değil ilgilenmeyiz bu üüüç. imaginary particle başka massless particle başka takyon parçalarla gravitonu karıştırırsan olmaz graviton da foton da standart modelde kütleleri olmaması gerekiyor gerçekten de yok çünkü enerji parçacıkları bunlar bi madde parçacıkları vardır bi de kuvvetlerin enerji parçacıkları vardır kütlesi olmaması sanal falan yapmaz onu massless olmak da fiziksel özelliktir bu dööört. gerçek diye tabir edilen olgu nedir fizikçi bulmuyorsa kim buluyor bu beeeş. kuantum esrarengiz değil gayet net göreceli de değil tüm olasılık fonksiyonları her zaman herkes için aynı bu altııı. bir kalıptır gidiyor arkasındaki gizeme falan da girdik yine inanç religion gelecek gibi üüüçte bahsettim bundan da bilimin konusu olamaz bunlar bu da yediii. her mesajında yedişer yedişer yanlış bilimsel bilgi verceksen işimiz var kardeş

    Çekirdekte proton ve nötronun mezon alışverişi ile birbirlerine dönüşmeleri fizikte vardır ama senin fiziğinde yoktur sanırım. Yada şöyle diyeyim sana söylenene inanıyorsun ve bildiğin kadarına peki gözünle gördün mü? Ya bilim adamları gözleri ile gördü mü? Anlatmak istediğim şu efelenme hiç boş yere, eldeki teoriler klasik fiziği desteklediği sürece geçerli sayılırlar. Sepete bir elma attınız ağırlığı 100 gram bir armut attınız gene 100 gram olarak ölçtünüz aynı ağırlığı bulmanız onları aynı parçacık yapmaz. Ölçülerimiz ne kadar gelişirse yapılan deneyler ne kadar çok kuram ile desteklenirse doğruya en yakın olarak ele alınır.

    Tabii bize de bunlara sorgulamadan inanmak kalır en azından geçerliliğini yitirmediği sürece. Algılanmayanlar demişsin o zaman algılanmayan bir çok boyut neden matematik ile ele alınmakta ? Bilim adamları sadece bir şeyler üretmek için mi elle tutulur şeyleri bulmaktalar yoksa aynı zamanda evrenin sırlarını nereden geldiğimizi nereye gittiğimizi çözmek için mi uğraşırlar. Sen 4 boyutta kal kardeş bırak diğer boyutlarla bilim adamları uğraşır. Graviton u ele alalım şimdi bilim bu parçacığı hiç bir zaman kanıtlayamazsa yok mu varsayacağız o zaman çatıdan atlayabiliriz öyle mi?

    Bu kadar ispatlanamaz bir enerjinin gündelik hayatımızda bile bizleri nasıl etkilediğine hak verirsin. İnanç konusuna gelmeyecektim sadece ön yargıların her mevzuda olduğuna değindim yok ama zaten beni sen çektin oraya değineyim, belkide bu ele alınan enerjilerin hepsi Wilhelm Reich'in bahsettiği gibi; var oluşun her aşamasında olan, beden içinden ve var olan her şeyin içinden aralıksız akan en temel kozmik enerjidir. Yani bunun doğru olamayacağını ispatlaman mümkün mü yada bilimin bu noktada tanrıyla ilgilenmediğini söylemek doğru mu.

    Bilimin ilgilenmediği tek gerçek şudur; Şuan ki fizikle haşır neşir olduğumuz çağ atladığımızı yada her şeyi bildiğimizi yada neleri bilmemiz gerekmeyeceğini asla söyleyemez. Gerçek diye tabir edilen olguları fizikçiler de gözlemleyebilir insanlar da gözlemleyebilir, fizikçiler bir şey bulmuyor sadece keşfediyorlar keşfetmek yani görmek anlamak. İnsanın kendisini hem yüceltirken hemde aciz görmesi şaşılır bir şeydir. Belkide rüyalarımız bilinç altı haricinde diğer boyutları görmemizden hasıl oluyordur ! 7 renk haricinde ki farklı frekanslar belki de ayrı yaşamları ayrı dünyaları barındırıyordur altında nereden bilebilirsin. İnsanlar belirli bir frekanstaki sesleri duyarken hayvanlar da farklı frekanstaki sesleri duyabiliyorlar, şimdi bu hayvanlar bilim adamı yada fizikçi mi? Beynin sırları ne kadar çözüldü, zaten neleri görebileceğimizi bilseydik görürdük ama sadece bilmemiz gerekenleri görüyoruz fakat bu herkesin gördüğünü görmekle yetineceğimiz anlamını taşıyamaz hiç bir zaman.




  • @commodore63

    O kadar cok demogoji yapmaktasin ki yazdiklarini ben bile takip edemiyorum. Lutfen artik bu huyundan vazgec ve kendine gel. Karsinda bilgili bir insan var, biraz saygin olsun ya ayiptir kimbilir kac yasindasin. Nasil bir ortamda yetistin ki surekli bilgiden cok kendini onplana cikarip curetkar davranabiliyorsun? EDEP YAHU!

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: gne

    çekirdek atoma yer çekimi uygulamıyor zayıf etlileşimsel kuvvet uyguluyo yani sezinsel parçacık uyguluyo.çekirdekten çıkan sezinsel foton elektrona takılıp geri dönüyo elektronla çekirdek arasında sezinsel foton bağı gibi bişey oluşuyor denilebilir.başka yörüngeye geçirmen için atoma enerji vermen veya alman gerekir.

    aa niye görmedim bu mesajı bak ne güzel fizik yapanlar da varmış konuda bravo kardeş zayıf-electromagnetic diye birleştirirsen doğru o kuvvetin taşıyan parçacığı fotonlar yayılıp elektrik alan değişimiyle elektriksel kuvveti belirler fotonun electromagnetic alanı protonu etkiler onun da elektronu böyle kuvvet bağı oluşur elektronda duruma göre kuantum dolaşıklık da var etki fotonu beklemeden aynı anda da olabilir ama prensip böyle. ama düzeltelim gravity de uygular ama elektrik kuvvetinin 10^-39u kadar bi kuvvette.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: KaptanKosto

    @commodore63

    O kadar cok demogoji yapmaktasin ki yazdiklarini ben bile takip edemiyorum. Lutfen artik bu huyundan vazgec ve kendine gel. Karsinda bilgili bir insan var, biraz saygin olsun ya ayiptir kimbilir kac yasindasin. Nasil bir ortamda yetistin ki surekli bilgiden cok kendini onplana cikarip curetkar davranabiliyorsun? EDEP YAHU!

    Dikkat ederim ama marifet benim gibileri adam etmek değil mi zaten. ben bilgisiz demiyorum ki kimseye, bilgili birisi kendi üslubunu da bozmadan cevap verebilir ama görüyorsun her cümlesinde diyerek geçiştirmiş, biz bir şey bilmiyoruz kardeş, bir şeyde görmedik hiç demagoji yaparız sadece. Bilim bana anlamak istediklerimi vermek zorunda bu bugün olur yarın olur ama şunu kapsamaz bunu içerisine almaz demek sadece ön yargıdır. Fizikçiler eğer gözlem yapıyorsa deney yapıyorsa bende gözlem yapabiliyorum onları da açıklamak zorunda tabii ki bugün ki fiziğin yetersiz kaldığı bilinmekte. Çünkü enerji türlerinden daha çok parçacık fiziği gelişmiş durumda ama enerji türlerine henüz hakim değiliz. Saygısızlık yaptığımı düşünmüyorum sadece aklıma biran gelen şeylere de değinmek istedim ayrı bir konuda açabilirdim aslında.




  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.