Şimdi Ara

++ 6. duyu organı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
32
Cevap
0
Favori
4.309
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • kainatı 5 duyu organımız ile değerlendirir ve ona göre bilimsel çalışmalar yaparız.

    acaba kainatı daha iyi algılayabilmek için 5 duyu organımız daha olabilir miydi ?

    burada amaç daha net görme, daha iyi işitme şeklinde değil.

    mesela görme organımız olmasa idi 4 duyulu olsa idik 5. duyu organımızı düşünelim.

    dolayısı ile sorum burada başlıyor.

    acaba bizim algıladığımız haricinde evrende neler olabillir ?

    eğer 6. duyu organımız olsa idi acaba onun özellikleri nasıl olabilirdi ?

    hayal gücünüzü çalıştırın ...



  • mesela güçlü manyetik alanları algılayabilen bir duyu organı olabilirdi.
  • Evreni 5 duyu ile değerlendiğimiz tamamen asılsız bir çıkarım. Temel fiziksel nicelikler ve onardan türetilen fiziksel nicelikler çerçevesinde, insan duyularının çok daha ötesinde, her alanda geliştirilen sensörler sayesinde bilgi elde edebiliyoruz. Kızılötesi kameralar en ufak ısı değişikliğini algılıyor. Radyoteleskoplar gökyüzünü tarıyor, milyonlarca ışık yılı ötedeki pulsarlar ve kuasarlar tespit ediliyor. Laser inferometreleri ve matematiksel hesaplar ile evrendeki kütle çekim alanlarının haritaları çıkarılıyor. Geiger sayacı ile radyasyonu ve kuantum parçacıklarını tespit ediyoruz.

    Konu şu ki, evreni algılamada beş duyu organımız sınırlayıcı bir engel değil ve bunlara bağlı değiliz. Acaba beş duyumuz dışında başka duyumuz olsa idi nasıl olurdu şeklinde sormak yerine şu şekilde sorabiliriz: Bizim bildiğimiz fiziksel nicelikler dışında başka nicelikler, başka parametreler var mı?. Şahsi düşüncem, keşfedilmemiş başka fiziksel nicelikler olsa bile metafiziksel dünyaların ve varlıkların olduğunu sanmıyorum. Buna örnek olarak elektromanyetizmayı verebilirim. Birkaç yüzyıl önce elektromanyetizma bilinmiyordu, şimdi elektromanyetizmma biliniyor olsa da ortada mucizevi bir dünya yok.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    kainatı 5 duyu organımız ile değerlendirir ve ona göre bilimsel çalışmalar yaparız.

    acaba kainatı daha iyi algılayabilmek için 5 duyu organımız daha olabilir miydi ?

    burada amaç daha net görme, daha iyi işitme şeklinde değil.

    mesela görme organımız olmasa idi 4 duyulu olsa idik 5. duyu organımızı düşünelim.

    dolayısı ile sorum burada başlıyor.

    acaba bizim algıladığımız haricinde evrende neler olabillir ?

    eğer 6. duyu organımız olsa idi acaba onun özellikleri nasıl olabilirdi ?

    hayal gücünüzü çalıştırın ...


    Hayal edemiyorum çünkü yalnızca 5 duyu organım var




  • quote:

    Orjinalden alıntı: DefuseR

    mesela güçlü manyetik alanları algılayabilen bir duyu organı olabilirdi.


    İşim gerçeği bu hiç fena olmazdı.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Evreni 5 duyu ile değerlendiğimiz tamamen asılsız bir çıkarım. Temel fiziksel nicelikler ve onardan türetilen fiziksel nicelikler çerçevesinde, insan duyularının çok daha ötesinde, her alanda geliştirilen sensörler sayesinde bilgi elde edebiliyoruz. Kızılötesi kameralar en ufak ısı değişikliğini algılıyor. Radyoteleskoplar gökyüzünü tarıyor, milyonlarca ışık yılı ötedeki pulsarlar ve kuasarlar tespit ediliyor. Laser inferometreleri ve matematiksel hesaplar ile evrendeki kütle çekim alanlarının haritaları çıkarılıyor. Geiger sayacı ile radyasyonu ve kuantum parçacıklarını tespit ediyoruz.



    sorumu daha dikkatli okusa idiniz bu şekilde yorum yapmazdınız. neticede aletler vasıtası ile tespit edilenleri de 5 duyu organı sayesinde algılıyoruz. mesela atomaltını göremiyoruz ancak müthiş bir mikroskobumuz olsa görebilirdik. görebiliyor olabilmemiz bu kapsamda sorulmadı.

    soruda acaba bizim 4 duyu organımz olsa idi mesela görme organımız olmasa idi kainatı nasıl değerlendirebilirdik şeklinde. yani görme duyumuz gibi acaba 6. duyu organımız olsa idi ? olabilir mi idi ?

    quote:

    Konu şu ki, evreni algılamada beş duyu organımız sınırlayıcı bir engel değil ve bunlara bağlı değiliz. Acaba beş duyumuz dışında başka duyumuz olsa idi nasıl olurdu şeklinde sormak yerine şu şekilde sorabiliriz: Bizim bildiğimiz fiziksel nicelikler dışında başka nicelikler, başka parametreler var mı?. Şahsi düşüncem, keşfedilmemiş başka fiziksel nicelikler olsa bile metafiziksel dünyaların ve varlıkların olduğunu sanmıyorum. Buna örnek olarak elektromanyetizmayı verebilirim. Birkaç yüzyıl önce elektromanyetizma bilinmiyordu, şimdi elektromanyetizmma biliniyor olsa da ortada mucizevi bir dünya yok.


    konumuzun metafizk ile alakası yok. o niyetle de sormadım. yine aynı örneği vereyim. diyelim ki 4 duyu organımız var. göz sonradan verildi. gözün algıladıkları metafiziğe girmez ki !

    dolayısı ile buradaki sorum göz gibi 6. bir duyu organının olup olmayacağı ?

    veya maddenin 5 duyu organı haricinde algılanabilecek fiziksel özelliğinin buklunup bulunmadığı ...

    bu soruya bilim net cevap veremez elbette. var dese ispatlamak zorunda ki ispatlayamaz.

    biraz mantık biraz hayal gücü gerekli.

    neşeli bir konu olur umarım ...




  • Bakın bunlar sizin sözleriniz:

    quote:

    kainatı 5 duyu organımız ile değerlendirir ve ona göre bilimsel çalışmalar yaparız.

    acaba kainatı daha iyi algılayabilmek için 5 duyu organımız daha olabilir miydi ?


    Buradan anlıyoruz ki, evreni sadece 5 duyu sayesinde anlayabildiğimizi düşünüyorsunuz. Ben de bunun böyle olmadığını ve evreni anlamak için beş duyunun haricinde farklı yöntemler kullandığımızı örnekleri ile gösterdim.

    Daha sonra şöyle yazmışsınız.


    quote:

    neticede aletler vasıtası ile tespit edilenleri de 5 duyu organı sayesinde algılıyoruz.


    Kendi yazdığınızı daha dikkatli okusa idiniz bu şekilde söylem değiştirmek zorunda kalmazdınız.
    Kaldı ki bu aşağı cümle değiştirdiğiniz söylem ile çelişiyor.
    quote:

    veya maddenin 5 duyu organı haricinde algılanabilecek fiziksel özelliğinin buklunup bulunmadığı ...


    Konu nedir? Aletler ve sensörler gibi bilimsel icatlar haricinde vücudumuzun parçası olan biyolojik duyu organları mı? Yoksa biyolojik duyu organları haricinde maddenin başka özellikleri bulunması mı? Önce konuyu bir netleştiriniz.

    Şayet konu, aletler değil de insana ait biyolojik duyu organları ise, en başta yazdığınız cümleleri değiştirmeniz gerekecektir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 19 Ekim 2007; 1:19:40 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    kaotika

    Şayet konu, aletler değil de insana ait biyolojik duyu organları ise, en başta yazdığınız cümleleri değiştirmeniz gerekecektir


    yukarıda

    quote:

    acaba kainatı daha iyi algılayabilmek için 5 duyu organımız daha olabilir miydi ?

    burada amaç daha net görme, daha iyi işitme şeklinde değil.


    ifadelerini kullandım. örnek olarak da görme duyumuz olmasa ve 4 duyu organımız ile bu tartışmayı yapsaydık mahiyetinde cümleler kurdum. dolayısı ile aletler aracılığı ile algıladığımız fiziksel veriler bu kapsam dışında.

    dolayısı ile bu konuda fiziksel veriler dışına çıkmamız gerekiyor. ancak tıpkı gözümüz olmasa gözün görebilecekleri metafizik olmayacağı gibi bizim de olabilecek 6. duyu organımız ile hissedebileceklerimiz illa metafizik olacak diye bir kaide yok.

    bu açıdan değerlendirdiğimizde acaba kainatı algılayabilmek için 5 duyu organı (aletler vasıtası ile beraber) yeterli midir ? yoksa bir 5 duyu organımız daha olsa idi tatma, görme, koklama vs haricinde de duygular olabilir mi ?




  • Bu sorunun cevabını bulamayacağımızı düşünüyorum. Çizim bir sınırımız var. Bu sınırlar içerisindeki şeyleri yaşıyoruz. Ancak görebildiğimiz şeyler üzerinden hayal edebiliyoruz, esinleniyoruz. Mesela belli renkler var. Yeni bir renk var mı diye sorsak kendimize, kafamızdan üreteceğimiz her renk daha önce gördüğümüz bir rengin farklı bir tonu olmaktan öteye geçemez. 6. duyu organı da böyle. Örneği, türü olmayan bir aleme geçiş yapmak lâzım cevabını alabilmek için...
  • elektrik dalgalarını algılayabilmek mesela...
    köpekbalığında mı balina da mı var bu duyu ve bunun sayesinde avlanıyo diye duyduydum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi leon tr -- 19 Ekim 2007; 10:43:10 >
  • Sayın Deep Impact,konu ile ilgili olduğunu düşündüğüm bir yazıyı aktarıyorum.
    Bu konuda benim söyleyebileceklerim şunlardır.Beş duyumuz vardır.Altıncı duyu şimdilik yoktur.Eksik duyularımızı kalan diğer duyularımızla tamamlarız.Aşağıdaki yazıya kısmen katılmakla birlikte katılmadığım görüş şudur.Duyu organlarımız genellikle bize dış dünyadan uyarılar getirir.Gelen bu uyarıları ortama göre değerlendiririz.Ancak vücudumuzun yapısı içinde irademiz dışında oluşan değişimleri dönüştüren mekanizmayıda duyu organımız diye varsayamayız kanısındayım.Örneğin midedeki asit salgılaması bizim irademiz dışındadır.Bu salgılamayı yapan mekanizmayı duyu organımız diye nitelendiremeyiz.Ancak midemizde bir ağrı olduğunda sinirler vasıtasıyla bunu hissederiz.Vücudumuzdaki bu kontrol sistemlerini duyu organımız olarak algılamak için biraz erken olduğunu düşünüyorum.Onları nasıl yönetebileceğimizi henüz bilmiyoruz.Herkese saygılar.


    Hepimiz sıcaklığı, basıncı, dokunmayı hissetmez miyiz? Eklem pozisyonumuzun konumunu, vücut hareketimizi, dengeyi? Tabii ki bütün bunları da hissederiz veya duyumsarız, biliriz.

    Ancak bu arada vücutta farkında olmadığımız başka kontrol sistemleri de vardır. Beyin ve omuriliğin içinde bulunduğu serebrospinal sıvısının pH düzeyini hissetmesi gibi... İçimizdeki sistemlerin, kendi ve çevresindeki olayları algılamasını biz hissetmesek de, bunlar vardır.

    Bilim ilerledikçe duyu tanımı ve sayısı değişiyor.

    Bilim, beynin gizemli dünyası içine, giderek daha derinliğine girdikçe, bugüne kadar ders kitaplarında öğretilen, yüzyıllar boyu herkesin üzerinde hemfikir olduğu bilgiler de eskiyor.

    Örneğin şu meşhur 5 duyu: Görme, koklama, duyma, dokunma ve tat alma.

    Bilim dünyası 5’ten çok daha fazla duyumuz olduğu konusunda ısrarlı. Şimdilik 21 duyu üzerinde karar kılındı. Bu konuda hemen herkes hemfikir. Ancak çeşitli görüşlere göre bu sayı 33’e kadar uzanıyor. New Scientist Dergisi, duyular konusunu geniş bir dosya olarak ele aldı ve bilim dünyasında üzerinde tam veya yarım fikirbirliği içinde olunan yeni duyularımızın hem listesini yayımladı hem de fonksiyonları hakkında geniş bilgi verdi. Size bu dosyadan ilginç bölümleri özetleyeceğiz.

    Özellikle bu duyuların bir kısmı, ilginç ve şaşırtıcı kişilikleri bilim dünyasınca araştırılan insanlar üzerinde saptandı.

    Mesela bunlardan biri bir Türk ressam. Hiç görmediği varlıkların resimlerini yapabilen Türk ressam Eşref Armağan, bugün bilim dünyası için hem şaşırtıcı hem de beynin gözün görmediği varlıkların resimlerini nasıl yaptığı konusunda ilginç veriler sunuyor. Bir başka ilginç kişilik de diliyle gören bir Amerikalı. Gözleri görmediği halde, dilinin üzerine yerleştirilen aygıt sayesinde diliyle ‘görebilen’ Erik Weihenmayer‘ın durumu, duyusal algılama konusunda yeni açılımları da ortaya koyuyor.

    KARMAŞIK SİNYALLER

    Sözgelimi işitme duyusunu ele alalım. Bu tek bir duyu mu yoksa yüzlerce -her bir koklea tüy hücresi için bir tane- duyu mudur? Bilim insanları şimdi, yüksek-frekans işitme yeteneği ile düşük frekans netliği arasındaki ilişki açısından, duymanın tek bir duyu olmadığını belirtiyorlar. Dolayısıyla bu ikisini ayrı ayrı ele alıyorlar. Duyu organlarımızın yapıları hakkında ne kadar çok şey öğrenirsek, duyu sayısı artmış gibi görünür.

    Duyular çok karmaşık görünüyor. Ancak bilim insanları duyular söz konusu olduğunda, kastettikleri duygular veya algılardır. İnsanlar yüksek varlıklar olarak ışığı ve gölgeyi görürken, nesneleri, alanları, insanları ve bunların pozisyonlarını algılar. Sesleri duyar, ancak konuşmaları ve müziği algılar. Bizler, karmaşık kimyasal sinyallerin karışımlarının tadını ve kokusunu duyarız fakat bu karışımı dondurma, portakal veya biftek olarak algılarız.

    Bilim adamları, algılamayı organize beynin ham duyusal verilere ilave ettiği ‘katma değer’ olarak görüyor.

    Verilen bir örnek şöyle: ‘Kalabalık bir toplantı salonunu düşünün. Bir kişiyle karşılıklı konuşurken, geri plandaki tüm seslere kulaklarımızı kapatabiliriz. Onları duymayız. Diyelim ki arka plandaki biri adımızı çağırsın, biz hemen bunu duyarız ve kulaklarımızı özel konuşmaya kapatarak hemen sesin geldiği yöne dikeriz. Sonuç: Her zaman çevresel sesleri duyarız ancak bunları her zaman dinlemeyiz. Yani algılamalarımız, basit duyuların her zaman ötesine geçer’.

    Burada şu saptama yapılıyor: Önemli olan algılardır, duyular yalnızca algıya eşlik ediyorlar.

    İHTİYACA GÖRE DUYU

    Yapılan deneyler sonucu anlaşıldı ki, görmeyen gözün yerini, bir başka duyu alıyor ve bedenimiz veya beynimiz açığı kapatmaya çalışıyor. Birdenbire bilimin önünde yeni bir kapı açıldı ve şu soru felsefi boyutta da tartışılmaya başlandı: Bildiğimizin veya sandığımızın tersine, görme, işitme, dokunma vb. duyular arasında aslında bir ayrım yok mu? Bu duyularla dünyayı algılayışımız arasında çok da önemli bir bağlantı yok mu?

    Beyin, ihtiyacı olan bilgiyi, örneğin göz yoksa, başka organlarla da toplayabiliyor. Bilgiyi toplayan duyu organı ve bu bilginin beyne aktarılış biçimi, sanki çok da önemli değil. Burada önemli olan ihtiyaç hissedilen bilgi!

    Kimilerine göre bu, beynin esnekliğinin kanıtı. Beyin, görme gibi birincil önemde bir duyu kaynağından yoksun kaldığında, mesela dokunma gibi, daha önemsiz bir duyu yoluyla gerekli bilgileri elde etmeye çalışır.

    Bilim dünyası şimdiden, görsel dünyayı sesle yansıtan bir video kamera geliştirdi. Daha parlak nesneler kameraya daha yüksek ses olarak yansırken, yanal konum stereo sesle temsil ediliyor. Günün birinde gözleri görmeyenler belki de stereo surround ses sistemi sayesinde, bütün oyunları oynayabilecekler.

    5 DEĞİL , TAM 33 DUYUMUZ VAR

    Kitaplarda okuduğumuz beş duyumuz eski bilgi oldu. Duyularımızın sayısı 33’e ulaştı! Aslında tutucu davranan bilim adamları, bu 33 duyudan 10’unu kabul ediyor. Radikal davranan bilim adamları 33’ünü de kabul ediyor. Ortada olan bilim adamları bir arabulucuk yapıyor ve 21 tanesine, ‘Evet bunlar duyu’ diyor. Peki bu 33 duyu nasıl ortaya çıkıyor?

    Duyularımızı aldığımız uyarıların niteliklerine göre sınıflandırdığımızda, ortaya beş değil üç duyu sınıfı çıkıyor: Bunlar tat, koku veya kan şekeri gibi içsel algıları uyaran kimyasal duyular; dokunma ve duyma ile ilgili mekanik duyular ve görme ile ilgili ışık. Bazı hayvanlarda, biz insanlardan fazla olarak, manyetik duyu da bulunuyor. Bütün bu duyu gruplarının işleyebilmesi için, farklı duyusal sistemlere ihtiyaç var. Mesela iç kulakta ince kıl hücreleri olması veya ışık fotonlarının retinaya çarpma gereği gibi.

    Fakat bu sistemleri kendi içinde alt gruplara da böldüğünüzde ‘duyu’ya şöyle bir tanım getiriyorsunuz: Özel sinyallere tepki veren ve beynin özel bir bölgesine bilgi gönderen özel hücre tiplerinden oluşan bir sistem. İşte size bu sistemin 33 alt dalı.

    Görme: Işık, renk, kırmızı, yeşil, maviDuyma

    Koku: 2000 veya daha fazla reseptör tipi Tat: Tatlı, tuzlu, ekşi, acı, umami

    Dokunma: Hafif dokunma, şiddetle bastırma Ağrı: Deri ile ilgili, vücut ile ilgili, iç organlar ile ilgili

    Mekanik algı: Denge, döngüsel hız, doğrusal hız, eklem konumu, kinestez, kas gerilimi-tendon organları, kas gerilimi-kas lifleri Sıcaklık: Sıcak, soğuk

    İç algılar: Tansiyon, damar içi kan basıncı, merkezi damar kan basıncı, kafa kan sıcaklığı, kan oksijeni içeriği, beyin-ilik sıvısı pH’sı, plazma osmotik basınç (susuzluk), arter-damar kan şekeri farklılığı (açlık), akciğerde genişleme, idrar kesesi gerilmesi, dolu mide

    AMERİKALILAR ARMAĞAN’I ANLAMAYA ÇALIŞTI

    Türk ressam Eşref Armağan’ın, hiç görmediği evlerin, dağların, göllerin, yüzlerin ve kelebeklerin resimlerini nasıl yaptığının sırrı, ABD’de psikologların ve nörologların yürüttüğü deneylerle çözüldü. Burada bilim insanları şu soruya yanıt aradılar: Beynimizdeki imajları sadece gözlerimizi kullanarak mı yaratırız, yoksa diğer duyularımızı da kullanır mıyız? Bilim insanları, görmezlerin, dokunarak bir taslak resmi bir gören gibi algılayabildiğini kanıtladılar. Üç boyutu anlıyorlar ve de çizebiliyorlardı. Sonuç: Gören bir insan bakarak, görmeyen ise dokunarak aynı şeyi öğreniyor.

    DİLİYLE ‘GÖREBİLEN’ ADAM

    Adı Erik Weihenmayer, görme duyusunu 13 yaşındayken yitirdi. Şimdi koca adam tabii. Wisconsin Tıp Fakültesi’ne bağlı Paul Bach-y-Rita’nın laboratuvarında müthiş bir deney yaşadı ve bu deneyin sonucunda diliyle ‘görebilir’ duruma geldi. Alnına yerleştirilen kamera, elektronik bir aygıta sinyal gönderiyor, bu sinyal de karanlık ve ışık dizgesini elektrik akımlarına dönüştürüyordu. Akımlar, pul büyüklüğünde bir levha üzerindeki elektrodlarda görüntü biçiminde kodlanarak diline aktarılıyordu. Bu yolla beyninde görüntü oluşturuluyordu. Weihenmayer, yıllardır kapalı olduğu dünyanın dışına çıkmış ve uzay, derinlik ve biçimi duyumsayabilmişti.

    hürriyetim




  • sayın deep impact,
    Ben evreni 5 duyu ile algıladığımız ifadelerine itiraz ettim. Bir radyoteleskobun verilerini ekrandan gözle okumak, evreni gözle algıladığımız anlamına gelmez.
  • @kimnenasıl;

    yazı hem konuyla ilgili hem de aydınlatıcı. teşekkür ederim.

    yazıda özellikle;

    quote:

    Alnına yerleştirilen kamera, elektronik bir aygıta sinyal gönderiyor, bu sinyal de karanlık ve ışık dizgesini elektrik akımlarına dönüştürüyordu. Akımlar, pul büyüklüğünde bir levha üzerindeki elektrodlarda görüntü biçiminde kodlanarak diline aktarılıyordu. Bu yolla beyninde görüntü oluşturuluyordu. Weihenmayer, yıllardır kapalı olduğu dünyanın dışına çıkmış ve uzay, derinlik ve biçimi duyumsayabilmişti.


    bu kısmı konumuza ışık tutuyor.

    ben öncelikle mesela 6. his olarak kişilerin öfke, sinir, sevinç, akıl, zeka vs duygularını algılayabilecek bir duyu organı hayal ediyorum. tıpkı bir kimsenin güzel ya da yakışıklı olduğunu algılayabildiğimiz gibi zeki ve akıllı olduğunu da anlayabilsek.

    ancak yukarıda anlatılan durum bize ışık tutmakta. belki de değişik cihazlar geliştirerek hem dediğim soyut kavramları algılayabiliriz hem de şu an için tarif edemediğimiz duyguların önünü açabiliriz.

    kainat müthiş bir sır ancak 5 duyu organı belki de milyarda birini anlamaya yeterli ...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    sayın deep impact,
    Ben evreni 5 duyu ile algıladığımız ifadelerine itiraz ettim. Bir radyoteleskobun verilerini ekrandan gözle okumak, evreni gözle algıladığımız anlamına gelmez.


    Bu, evreni radyo dalgalarıyla algıladığımız anlamına gelmez ki. Bu, evreni radyo dalgalarıyla algılayan bir radyo teleskobu gözle algılamaktır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    sayın deep impact,
    Ben evreni 5 duyu ile algıladığımız ifadelerine itiraz ettim. Bir radyoteleskobun verilerini ekrandan gözle okumak, evreni gözle algıladığımız anlamına gelmez.


    itirazınızda bir ölçüde haklısınız.

    bu verdiğiniz örnek konuya ışık tutuyor.

    ancak konumuzun bir de bütün fiziksel algılamalar haricinde de algılanabilecek durumların olabilme ihtimali. bu durumda hiçbir alet bize yardımcı olamaz. mesela göremese idik kırmızı, mavi vs bize anlam ifade etmez ve diğer duyu organlarımız bu konuda bize yardımcı olamazdı. araya koyacağımız aygıtlar da bize kırmızı ve maviyi anlatamazdı. ama kimnenasıl'ın alıntıladığı yazıda dil rengi kavramasa bile şekli kavrayabildiği anlamı çıkıyor.

    dolayısı ile konuyu hem belirttiğinz açıdan hem de mevcut duyu ve aletler ile algılayamayacağımız olası algılardan bahsederek genişletebiliriz.




  • mustafa ogr,
    Bir radyoteleskobun verileri sese dönüştürülebilir, ya da kör bir astronomun algılayabileceği şekilde kabartma verilere dönüştürülebilir. Ya da bu verileri doğrudan beyne gönderen bir sistem geliştirilebilir. Bu durumda evreni neyle algılıyoruz. Burada baş aktör radyoteleskoptur. İnsanın bunu nasıl beynine gönderip algıladığı ise bir ayrıntıdır. Örneğin astronomlar yeni bir pulsar buldukları zaman "radyoteleskop ile bulundu" derler. Hiç bir zaman "radyoteleskobun ekranına gözle bakarak bulundu" demezler.

    Uçak radarları, farklı hava olaylarının elektromanyetik sinyallere farklı tepki vermesi ilkesine dayanır. Bu sayede radar, gözle görme imkanı olmasa da tehlikeli hava olayları hakkında pilota bilgi verir. Pilot genelde radar ekranına bakar, fakat ekrandan gözünü kaçırsa da sesli ikaz yardımı ile yolunun üzerindeki tehlikeli bir durumdan haberi olur. Burada pilotun radar ekranına bakması, çevreyi gözü ile algıladığı anlamına gelmez.




    İnsan gözü kızılötesi ışınları algılayamaz. Termal kameralar geliştirilmeden önce kızılötesi dünya hakkında bir şey bilmiyorduk, oysa bir asker için termal kamera görüntüleri onun yaşamının bir parçasıdır.

    Biz beş duyumuzun haricinde pek çok kavram biliyoruz. Yine de bilmeye devam edeceğiz. İnsan nesli sağır olsa idi, kulak diye bir organları olmasa idi, ses diye bir kavram yine olurdu (ancak kulak olmadan bu günkü uygarlık seviyesine nasıl ve ne zaman gelirdik o konumuzun dışında). Sesin tanımı "bir cismin oluşturduğu titreşimlerin hava ya da başka bir ortam ile iletilmesi" şeklinde yine yapılırdı. Bu titreşimleri alan ve görsel ögelere dönüştüren sistemler yine yapılırdı. Örneğin gözlüklerin kenarına ses şiddeti ile hareket eden "vu metre" benzeri bir sitem yerleştirilir ve bu sayede çevremizdeki seslerden haberdar olurduk.

    "Çevrede algılanacak başka kavramlar var mı?" diye sorarken beş duyuya bağlı değiliz. Teorik olarak değişkenleri tespit edip ona uygun cihaz geliştirebiliriz.

    Ancak beş duyunun sınırlarını aştığı gibi, teknolojik aletlerin sınırlarını da aşan duyumlar var mı? diye sormak oldukça farklı bir konudur. Çünkü "teknolojinin aletlerinin hiç bir zaman tespit edemeyeceği duyumlar" demek aynı zamanda "bilimsel teorilerin sınırlarının dışında kalan duyumlar" olur.




  • En son demiştim ki:
    Çünkü "teknolojinin aletlerinin hiç bir zaman tespit edemeyeceği duyumlar" demek aynı zamanda "bilimsel teorilerin sınırlarının dışında kalan duyumlar" olur.

    "Bilimsel teorilerin dışında kalan duyumlar" demek "gönül gözü" ne girer ki bu da beni aşar.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    En son demiştim ki:
    Çünkü "teknolojinin aletlerinin hiç bir zaman tespit edemeyeceği duyumlar" demek aynı zamanda "bilimsel teorilerin sınırlarının dışında kalan duyumlar" olur.

    "Bilimsel teorilerin dışında kalan duyumlar" demek "gönül gözü" ne girer ki bu da beni aşar.

    Sayın kaotika bu tesbitinize katılıyorum.Buna ayrıca, kendini gerçek dünyadan soyutlayanları, falcılık ve sihir yapanları ,hurafeleri, kendini mesih ilan edenleri ve 'meczuplarıda' katmak gerek.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    En son demiştim ki:
    Çünkü "teknolojinin aletlerinin hiç bir zaman tespit edemeyeceği duyumlar" demek aynı zamanda "bilimsel teorilerin sınırlarının dışında kalan duyumlar" olur.

    "Bilimsel teorilerin dışında kalan duyumlar" demek "gönül gözü" ne girer ki bu da beni aşar.


    tabii gönül gözü tabiri de güzel ancak burada bunu tartışmayı düşünmemiştim.

    ancak;

    quote:

    Ancak beş duyunun sınırlarını aştığı gibi, teknolojik aletlerin sınırlarını da aşan duyumlar var mı? diye sormak oldukça farklı bir konudur. Çünkü "teknolojinin aletlerinin hiç bir zaman tespit edemeyeceği duyumlar" demek aynı zamanda "bilimsel teorilerin sınırlarının dışında kalan duyumlar" olur.


    ifadeleri aslında bu konuyu açış amacım.

    quote:

    Biz beş duyumuzun haricinde pek çok kavram biliyoruz. Yine de bilmeye devam edeceğiz. İnsan nesli sağır olsa idi, kulak diye bir organları olmasa idi, ses diye bir kavram yine olurdu (ancak kulak olmadan bu günkü uygarlık seviyesine nasıl ve ne zaman gelirdik o konumuzun dışında). Sesin tanımı "bir cismin oluşturduğu titreşimlerin hava ya da başka bir ortam ile iletilmesi" şeklinde yine yapılırdı. Bu titreşimleri alan ve görsel ögelere dönüştüren sistemler yine yapılırdı. Örneğin gözlüklerin kenarına ses şiddeti ile hareket eden "vu metre" benzeri bir sitem yerleştirilir ve bu sayede çevremizdeki seslerden haberdar olurduk.


    bu ifadelerinizle de iyi bir açılım getirip konuyu daha iyi anlaşılır hale getirmişsiniz. fakat kulak olmadan sesi anlayabilirdik ama belki de müzik zevkimiz bu kadar gelişmezdi.

    netice itibari ile ben ikinci alıntımda bahsedilen konu hakkında teknolojinin gelebileceği son noktada dahi algılayamayacağımız ve farkına varamayacağız ancak fiziksel olarak var olabilecek algıların mevcudiyetine inanıyorum.

    mesela akıl ve zekayı algılayabilen bir duyu organı fikri bana çok hoş geliyor ...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kimnenasıl


    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    En son demiştim ki:
    Çünkü "teknolojinin aletlerinin hiç bir zaman tespit edemeyeceği duyumlar" demek aynı zamanda "bilimsel teorilerin sınırlarının dışında kalan duyumlar" olur.

    "Bilimsel teorilerin dışında kalan duyumlar" demek "gönül gözü" ne girer ki bu da beni aşar.

    Sayın kaotika bu tesbitinize katılıyorum.Buna ayrıca, kendini gerçek dünyadan soyutlayanları, falcılık ve sihir yapanları ,hurafeleri, kendini mesih ilan edenleri ve 'meczuplarıda' katmak gerek.


    "gönül gözü" tabiri ile diğerleri birbirinden farklı kategori. gözül gözü açık bir insan tabiri ile falcıları aynı kategoriye koymak çok yanlış olur diye düşünüyorum.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.