“2. Hendek Savaşı Kapıda” başlıklı yazımdan yaklaşık 1 hafta sonra, orada da tahmin ettiğim gibi PKK terör eylemlerine yeniden başlamış ve 2 polisimiz uykudayken şehit edilmişti. Süreci bitiren bu eylem sonrasında TSK karşı operasyon yaparken, terör örgütünün bir çok askerimizi ve polisimizi kalleşçe şehit ettiği zor bir döneme girdik. Aslında bu anlamda neler olup bittiğini anlamak için PKK’nın siyasi kanadı haline gelmiş olan HDP’nin “barış” söylemlerine bakılması yeterlidir. Israrla ve tedirginlikle sürekli olarak ağızlarına hiç yakışmayan bu kelimeyi telafuz etmeleri, örgütün sonunun gelmek üzere olduğunun göstergesidir. Öte yandan, Türkiye’nin PKK terörüyle mücadele ettiği ve Suriye’de tampon bölge hazırlığı yaptığı bir dönemde Almanya ve ABD’nin apar topar patriot sistemlerini çekme kararı alması manidar. Ben bu kısmı PKK operasyonlarından daha çok önemsiyorum. Zira PKK şu aşamada yaşam destek ünitesine bağlı bir hasta pozisyonunda. Türkiye Cumhuriyeti’nin makul bir süre içinde fişini çekerek örgütün sonunu getireceğinden şüphem yok. Ancak, Allah korusun (ki planlandığı kanaatindeyim) Suriye’den topraklarımıza füze atılarak yapılacak bir saldırı bizi direkt olarak bir savaşın içine sürükleyebilir. Türkiye bu tip bir tehdit altına girerse angajman kuralları çerçevesinde gereken yanıtı vermelidir. Fakat angajman kurallarını uygulamakla, savaşın içine girmek arasındaki ince çizgiye çok dikkat etmek gerekir. Birkaç gün önce İngiliz basınında yer alan ifadeleri aynen paylaşıyorum; “Geçen haftaki İncirlik anlaşmasının ardından yeni adımlar atıldı. Türkiye'nin DAEŞ ve PKK'ya büyük operasyonları, bölgede yeni bir havaya yol açtı. Bu işler nihayete erdiğinde Türkiye-Suriye sınırının Fırat Nehri'nin batısında kalan kesimi Türkiye'nin olacak…” Bu ifadelerin altında hangi oyunun yattığını açıklamaya gerek yok. Geçmişte Enver paşa ve Talat paşaların yaptığı hataların bedelinin ne kadar ağır olduğunu, bu hataların Osmanlı’nın çöküşünü hazırladığını da düşünerek devletimizin yetkili organları dahil hepimiz gerekli dersleri çıkartması gerekir. Kaldı ki böyle bir savaşın içerisine girilmesi durumunda Suriye’yle ortak menfaatleri olan Rusya’nın olan biteni kenardan izleyeceğini düşünmek büyük saflık olur. Hal böyleyken, 80 yıl boyunca yapılanların (veya yapılmayanların) son 13 yılda yaraları sarılırken, hamaset edebiyatıyla hareket edilerek herşeyin bir anda alt üst edilmesi, devleti ve toplumu bir felakete sürükleyebilir. Duygusallığa kapılmak yerine aklın ve mantığın ön planda tutulmasında hepimiz için fayda var... Tüm Yazılar:http://www.sonsayfa.com/Yazarlar/Kadir-Coskun.html Twitter.com/kadirpassenger