Şimdi Ara

Yıldız falcıları ne kadar doğru söyler

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
55
Cevap
0
Favori
971
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Burçlara, fallara göre hayatını yorumlayan, yönlendiren insanlara kötü bir haberimiz var. Fallar ne kadar doğru çıkar, gezegenlerle burçların ilişkisi nedir? İşte bu soruların cevabını Prof. Dr. Cengiz Yalçın yazıyor.


    İnsanın geleceği bilme arzusu ve bu arzuyu yerine getirmek için geliştirdiği yöntemler hemen, hemen insanlık tarihi kadar eskidir.

    Sümerlilerde başlayan yıldız falcılığı günümüzde de sürüp gitmektedir. Kimileri kahve, kimileri su, kimileri el falına bakarak geleceği söylemeye çalışırlar.Bunlardan en yaygını yıldız fallarıdır. Burçların,insan yaşamını doğum gününe bağlayarak gezegenlerin belirlendiğini ileri sürerler. İddialarını kanıtlamak için gezegen hareketlerinin gösteren kozmoloji haritalarına bakarak gelecek hakkında bilgiçlik taslarlar. Bilim ve teknolojinin çok gelişmiş olduğu modern toplumda dahi falcılar,profesyonel bir meslek gurubu oluşturmayı başarabilmişlerdir. Para karşılığı insanlara gelecek satarlar.Antik kültürlerde kahinler siyasal kararların alınmasında bile önemli roller üstlenmişlerdir.Modern toplumun kahinleri her gün yıldız falı sütunlarında her milletten her kültürden milyonlarca kişi ile ilişki içindedirler. İstisnasız her gazetede bir burç sütunu vardır. Burçlara gerçekten inanan sevgili eşim gazeteden kestiği oğlak burcu erkeğinin karakterinin benim karakterimle %100 örtüştüğünü ileri sürer. Yıldızlara inanma bağlamında ısrarlıdır.

    Acaba astrologların iddia ettiği gibi gezegenler ve gezegenlerin hareketleri insanların alın yazılarının ve karakterlerinin belirleyicisi olabilirmi?

    Bulutsuz bir gecede gökyüzüne baktığınızda yıldızların bir küresel hacımın derinlik1erinde yer aldıklarını görür ve gözetlemenizi sürdürürseniz bu muhteşem kürenin başucunuzda döndüğünü sanırsınız. Esasında dönen, küre şeklinde gözlemlediğiniz evren değil yıldızlar ve yerküredir.Ancak insan aklının modellediği böyle bir geometri evrendeki adresimiz için gereklidir. Şimdiye kadar böyle bir geometrik modele göre yapılan gözlem ve deneyler, uzak yakın gözleyebildiğimiz tüm yıldızların ve galaksilerin konumlarını yanılışsız olarak verebilmiştir. İçinde yaşadığımız evreni bir bütün olarak kavrayabilme çabası, insanoğlunun ilgi spektrumunu, her gün çevremizde gördüğümüz basit varlıklardan uzayın derinliklerindeki yıldızlara kadar yaygınlaştırmıştır .

    İnsan aklı, maddenin en küçük yapıtaşlarını bulmak için nasıl optik mikroskoplardan oradan çok yüksek enerjili hızlandırıcılara kadar bir seri alet ve sistem geliştirdi ise; aynı şekilde kendisinden çok, çok uzak ve çok çok büyük gök cisimlerini incelemek için de optik teleskoplardan radyo teleskoplara kadar bir seri alet ve sistem geliştirmiştir.Bu genişlik içinde uzayı anlamak için elde ettiği bulgular gök mekaniği ve astrofizik olarak isimlendirilen bilim alanlarını doğurmuştur. Gezegenlerin yeryüzündeki bir canlıya etkileri ancak böyle bir bilimsel disiplin içersinde incelenirse, bir anlam ifade eder.

    Bu sunumun amacı astrolojinin bilim değil bir eğlence olduğunu göstermektir .

    Gezegenlerin,galaksilerin,karadeliklerin,yıldızların,uyduların,uzaygemilerinin,füzelerin,uçakların ve çevremizde gördüğümüz benzeri tüm hareketlerin belirleyicisi Newton evrensel kütle-çekim kanunudur.Yerkürenin Güneş etrafında 365 günde kendi ekseni etrafında 24 saatte bir dönüşünü tamamlaması veya Hayley kuyruklu yıldızının yerküreye çıplak gözle görülecek şekilde yaklaşıp uzaklaşması ve bunu her 75 senede bir tekrarlaması, veya tüm gezegenlerin herhangi bir anda yörüngeleri üzerinde hangi noktada bulunduklarının büyük bir hassasiyet ile bilinmesi, gel-git olaylarının nerede ne zaman kaç dakika süreceği, Ay'a giden yolun ve süresinin ne olacağı ve buna benzer gök mekaniği ile ilgili ve doğruluğu kanıtlanan tüm bulgular Newton kütle-çekim kanununun bir sonucudur.Bu kanunlar gök mekaniğinin yani gök cisimlerinin hareketlerinin belirleyicisidir.

    Yerküre bu günkü şeklini aldığı günden beri, her 24 saatte bir dönmekte senenin belli bir gününde Güneş belli bir saatte bilinen noktadan doğmakta belli bir saate bilinen bir noktadan batmaktadır. Bu hareket, anlayabildiğimiz zaman ve süre kavramı içinde tekrarlana gelmektedir.Dünya ve diğer gezegenler,Güneş etrafındaki dönüşlerini hep ölçtüğümüz zaman dilimleri içinde yapmaktadırlar. Bu süre ne kısalmakta ne de uzamaktadır. Gözlenen olayların tümü Newton kanunlarına uymakta veya Newton kanununa göre bulunan sonuçlar gözlemler ile doğrulanmaktadır.

    Aya yolculuk, gezegenlere gönderilen araştırma uyduları, gökdelenler, köprüler, uçaklar hep kütle-çekim kanununa dayandırılarak yapılır.Şimdiye kadar da bu kanundan şüphe edilmesini gerektiren bir olay gözlenmemiştir.Yani Newton kanunları bir doğa gerçeğini yansıtır, bu nedenle evrenseldirler.Şayet astrolojinin iddia ettiği gibi, doğmakta olan bir bebeğin yaşantısına ve karakterine gezegenlerin hareketi etkili olacaksa bu etki mutlaka Newton kanunlarına uygun olarak ortaya çıkmalıdır.

    Şimdi bir örnekle doğmakta olan bir bebeğe gezegenlerin konumlarından ve kütlelerinden kaynaklanan kütle çekim etkisinin ne olabileceği hesaplanacaktır.Bilindiği gibi Güneş sistemi içinde Jüpiter kütlesi en büyük olan gezegendir.Yerkürenin kütlesi 1 kabul edilse Jüpiter'in kütlesi 318'dir.Yani Jüpiter 318 Dünya büyüklüğündedir. Bu devasa kütlenin doğmakta olan bir bebeğe etkisi ile doğum evinden 500m uzaklıkta kütlesi 100 ton olan bir trenin aynı bebeğe kütle çekiminden kaynaklanan etkisi karşılaştırılacaktır

    Jüpiter'in kütlesi 1.90xl027 kg (1.90 çarpı milyar çarpı milyar çarpı milyar.) Yani milyar kere milyar kere milyar kg . Güneş'ten ortalama uzaklığı 0,78 milyar km periyodu ise 11.9 yıldır. Jüpiter ve dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngeleri çember kabul edilecektir. Şekilde güneş sistemi içinde Jüpiter;dünya ve diğer gezegenlerin güneşe göre konumlarının temsili bir resmi verilmiştir.Yörüngelerin elips yerine çember olarak kabul edilmesinin sonuca etkisi ihmal edilecek kadar küçüktür. Buna göre hem Dünya hem de Jüpiter Güneş merkezli çember üzerinde hareket ederler .Dünya'nın Güneş'e olan ortalama uzaklığı 0, 15 milyar km de bu yaklaşımda dairesel yörüngenin yarıçapıdır .
    .
    Kütle-çekim kuvveti etkileşen kütlelerin arasındaki uzaklığın karesi ile ters orantılıdır.Kütleler birbirinden ne kadar uzakta olursa çekim kuvveti o kadar küçük kütleler ne kadar büyük olursa çekim kuvveti de o kadar büyük olur.Jüpiter gibi çok, çok büyük bir kütleye sahip (milyar kere milyar kere milyar kilogram)bir gezegenin,Dünya üzerinde canlılar da dahil tüm varlıklara etkisinin ciddi olduğunu düşünmek mümkündür.Ancak bu etkinin, inandırıcı olabilmesi için, Dünya üzerinde herhangi bir cisim ile bebeğin kütlesi arasındaki çekim kuvvetine göre çok büyük olması gerekir. Jüpiter'in hareketi sonucu Dünya üzerindeki bir cisme olan etkisindeki değişim gerçekten büyükmüdür?

    Şekilde Güneş Dünya ve Jüpiter'den oluşan sistem gösterilmiştir. Dünya ve Jüpiter, Güneş merkezli yarı çapları RD ve Rj ile gösterilen dairesel yörüngelerde dönmektedir .Gezegenler çok uzaklarda bulunduklarından bu cins hesaplarda birer nokta parçacık gibi kabul edilirler.Herhangi bir başlangıç anında, şekilde bu t=0 anı olarak gösterilmiştir. Güneş Dünya ve Jüpiter t=0 anında bir doğru üzerinde bulunsunlar.Bu geometride Jüpiter'in Dünya üzerindeki etkisi maksimum değerde olur.Dünya güneş etrafında TD= 365 günde,Jüpiter TJ=11,9 x 365 günde döner.TD ve TJ Dünya'nın ve Jüpiter'in periyotlarını gösterir.Yani Jüpiter güneş çevresindeki bir dönüşünü 11,9 senede tamamlar.Dünya üzerinde bir cisme Jüpiter'in hareketlerinden kaynaklanan kuvvet değişimi,ard arda gelen günlerde Jüpiter ve Dünya arasındaki uzaklığa bağlıdır.Karakterleri astrologlara göre burçlar belirlediğine göre değişim yaklaşık bir aylık süreler için tanımlı olur.Astrologlar her gün için bir gelecek söylediklerinden onlara göre değişim 24 saat içinde tanımlı olur.Bir gün içinde gerek Dünya gerekse Jüpiter yörüngeleri üzerinde uzunluğunda yay tararlar.Yani Dünya yörüngesi üzerinde Jüpiter'de kadar yol alır. Başlangıç anında Jüpiter ve Dünya arasındaki uzaklık, yarı çaplar arasındaki fark yani (Rj -RD) kadardır. Dolayısıyla Jüpiter'in Dünya üzerindeki bir cisme etkisi bu farkın karesi ile (Rj -RD)2 ters orantılıdır.Belli bir süre sonra Jüpiter-Dünya arasındaki uzaklık (Rj- RD )den daha büyük olur.Yani Jüpiter etkisi azalmaya başlar.Basit bir hesapla bu etkinin,yani Jüpiter'in hareketi sonucu Dünya üzerindeki herhangi bir cisme etkisinin ne kadar azaldığı,bulunur.Jupiter ve Dünya merkezi Güneş olan dairesel yörüngelerde hareket ederler.Dünya ve Jüpiter'in yörünge üzerinde taradığı açılar bu kabule göre eşittir.

    Buna karşı gelen Jüpiter yayı ise Dünya ile Jupiter'in bir günde taradığı yaylar arasındaki fark Nümerik değerler yerlerine konulduğunda bulunur.Dolayısıyla Dünya Jüpiter ve güneş aynı hizada bulunduğu günden bir gün sonra Dünya ve Jüpiter arasındaki uzaklı artar.kuvvetteki bu değişim, Newton kanunları ile hesap edilir. bir gün sonra Dünya ve Jüpiter arasındaki uzaklığı gösterir. Hesap edilebilen bir büyüklüktür.Burada G=6,67X10-11N.m2/kg2 evrensel çekim sabitidir.

    Uzaklık değiştiğinden Dünya üzerinde ki cisme etkiyen kuvvette değişir.Astrologlara veya falcılara göre insanın kaderini bu değişim belirler.

    Nümerik değerler yerine konduğunda Jüpiter'in bir gün içinde yörüngesi üzerinde hareketinin bir bebek üzerine etkidiği kuvvetteki değişim, birim kuvvettir.Burada birimin önemi yoktur. kuvvet birimi Newtonu gösterir.Anacak Jüpiter'in bir günlük hareketi sonucu dünya üzerindeki cisimlere etkisi ihmal edilecek kadar küçüktür.Örneğin Ay'ın kütle-çekim yani Newton kanunlarına göre Dünya üzerindeki etkisi met cezir olaylarında kendisini gösterir.Deniz Normandi kıyılarında 60-70metre geri çekilir.Yani Ay Dünya üzerinde Jüpiter'den daha güçlü etki oluşturur.

    Bir karşılaştırma yapmak amacıyla Jüpiter'in değil de yeryüzünde herhangi bir cismin kütlesinden kaynaklanan çekim kuvvetini hesaplayalım. Örneğin doğumevi yakınlarında bir istasyonda bulunan kütlesi 100 ton olan bir tren 500 m kadar hareket etsin. Trenin hareketinin kütle-çekim kanunu nedeni ile bebek üzerine uyguladığı kuvvetteki değişim

    Burada G=6,67X10-11N.m2/kg2 evrensel çekim sabitidir. trenin kütlesini, bebeğin kütlesini göstermektedir.Trenin hareketinden ileri gelen kuvvet değişimi

    Bu sonuç, gezegenlerin hareketlerinin doğmakta olan bir bebeğin yaşantısına olan etkisinin sadece kütle-çekim kanunundan ileri geleceği kabul edilerek bulunmuştur.Yukarıda açıkladığımız gibi gezegenlerin Dünyaya etkilerini Newton kanun1arı belirler.Doğmakta olan bebeğe de aynı kuvvetin etki edeceği açıktır.Yer-çekiminin dışında başka bir etkinin varlığı bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.Buna göre gezegenlerin içinde en büyük kütleye sahip Jüpiter'in bir bebeğe etkisindeki değişim, kütlesi 100 ton olan bir trenin etkisindeki değişim kadardır.Dolayısıyla bu etkileri birbirinden soyutlayıp Jüpiter etkisini ayırt etmek pek mümkün görünmemektedir.

    Yükselen burç alçalan burç gibi terminolojileri gezegenlerin birbirlerine göre olan konumları tanımlar.Jüpiter gibi devasa gezegenin Dünya üzerindeki etkisinin çok sınırlı oluşu alçalan veya yükselen burçların bir anlam taşımadığını ortaya koyar.Ancak astrologlar etkinin kütle çekimden değil de, şu ana kadar bilimin belirleyemediği bir nedenden kaynaklandığını iddia edebilirler.Bilim her sabah güneş ışınlarının bizi aydınlatması ve ısıtması gibi kesin bulgulara dayanır.İnsanların spritüel kuvvetlere (kütle-çekim kuvveti yerine ) inanmaları yadırganacak bir durum değildir.Bu inanış onlara ters gelmiyorsa, astrologların kendilerini mutlu kılan öykülerini dinlemeye ve fal baktırmaya devam etsinler.


    http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/6526752.asp?gid=198







  • Doğruluk payları yoktur!
  • YILDIZ FALI HURAFE




    KAYSERİ- Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Küçük, burç fallarının 6 bin yıllık “hurafe”den ibaret olduğunu söyledi. İnsanların gelecekleri ile ilgili bilinmeyenleri merak ettiğini ve burçlar yoluyla bunu öğrenme gayreti içerisine girdiğini söyleyen Doç. Dr. İbrahim Küçük, astrologların kullandığı burç takviminin bilimsel dayanaktan uzak olduğunu belirtti. Bugün bilinen 12 takım yıldızdan oluşan burçlar kuşağının 6 bin yıl kadar önce zaman hesaplarını kolaylaştırmak için Babilliler tarafından belirlendiğini kaydeden Küçük, astrologların insanların doğduğu andaki durumunu, güneş ve gezegenlerin o andaki konumlarıyla ilişkilendirerek gelecekteki hayat, şans, karakter ve davranışlarla ilgili düşünceler ürettiğini ve bunun da kelimenin tam anlamıyla “fal bakmak” anlamına geldiğini ifade etti. Küçük, “Yıldız falı ve burçlar konusunda, burçlar kuşağında her burcun eşit aralıklarda olduğu varsayımı göz önüne alınır. Oysa, burçları oluşturan takım yıldızlar, söz konusu kuşak üzerinde eşit aralıklar kaplamazlar” diye konuştu.

    Büyüklükleri ve sayıları farklı
    Burç takvimine göre, takım yıldızlarının 12 eşit parçaya ayrıldığını, buna karşın bizim sistemimizdeki gezegen ve güneşin üzerinden geçtiği, farklı büyüklükte 13 takım yıldızının bulunduğunu anlatan Küçük, şunları söyledi: “13. takım yıldızı olan Ophilicus (yılancı) takım yıldızının varlığı astrologların işine gelmez. Çünkü, Burçlar Kuşağında yer alan Ophilicus takım yıldızı tüm planları altüst edebilir. Burçları simgeleyen ve 1 ay dilimiyle gösterilen takım yıldızlarının kapladıkları alan, birbirinden farklı. Örneğin boğa burcunu tanımlayan takım yıldızı, diğer takım yıldızlarına oranla çok daha büyük alana yayılıyor, dolayısıyla bir ayın üstünde sürece sahip. Tarihten kalan bu hesaba göre, burçlar gerçekten insanları etkilese bile, hangi burcun hangi gün dilimleri içinde bulunduğunun hesabını yapmak imkansızdır.”

    Yıldızlar etkileyemez
    Doç. Dr. Küçük, yıldızlar üzerinden hareket ederek insanları yönlendirmenin ya da inandırmaya çalışmanın bilimsel verilerle uzaktan ya da yakından bağdaşmayacağını vurgulayarak, “En yakın takım yıldızı olan proxima centoury, yeryüzüne 4.3 ışık yılı uzakta. Bu kadar uzak bir yıldızın insanı etkilemesi düşünülemez” dedi. Burç fallarının insanların, özellikle de gençlerin, araştırmacı ve sorgulayıcı yönlerini körelttiğini anlatan Doç. Dr. Küçük, araştıran, sorgulayan nesiller yetişmedikçe, falcıların, hurafe tüccarlarının peşinden koşanların ve bu işten para kazananların hep var olacağını ifade etti. Astroloji, ufoloji ve parapsikoloji gibi taklit bilim dallarının halka hizmet eden sevimli tarafları bulunduğunu savunan Küçük, şöyle devam etti: “Örneğin astroloji, gezegen konumlarının insanlar üzerindeki etkilerinden söz ederken farkında olmadan kişileri gezegenler, güneş sistemi ve yıldızlarla ilgili düşüncelere yöneltiyor, ayrıca hayatı bir yönüyle eğlenceli kılıyor.”

    Kaynak:http://www.turkiyegazetesi.com.tr/haberdetay.aspx?haberid=289556




  • yıldız falları bukadar dogru soyler =================>
  • Yıldız fallarına inanmıyorsunuz, tamam çok güzel. Çünkü ortada ne bir bilimsel bulgu, ne bir istatistiki veri ne de bir korelasyon var. Hal böyle iken yaratılışa nasıl inanıyorsunuz.
  • İslam'a karşı cihad kokusu alıyorum...

    Neyse, müşteri olan ilişirmiş...

    --------------------

    Fal değil de tefeül denen bir olay var hakikatte. Gerçi kökü aynıdır ya herneyse. Mesela halis bir niyet ile Kur'an veya bazı yüksek zatların yazmış olduğu tefsirlerden o anki haline uygun bir ders almak maksadıyla tefeül edilebilir...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Yıldız fallarına inanmıyorsunuz, tamam çok güzel. Çünkü ortada ne bir bilimsel bulgu, ne bir istatistiki veri ne de bir korelasyon var. Hal böyle iken yaratılışa nasıl inanıyorsunuz.


    Evrim sana aradigin butun cevaplari verdi mi kaotika? Neden burada oldugunu? Neden yasadigini?
    Neden iyi bir insan olman gerektigini?

    Yoksa bilimin tabulari nedeniyle (bkz. enerji yoktan var olmaz, var olan enerji de yok edilemez[fen
    bilgisi kitabimdan hatirliyorum)) mi aradigin cevaplari evrimde bulduguna inaniyorsun?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi paranoid_andr0id -- 16 Mayıs 2007; 23:26:13 >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Evrim hepsinin cevabını veriyor, hatta aşk, anne sevgisi, vatan sevgisi gibi kavramların da cevabını veriyor.

    Ayrıca mustafa ogr'ün sözlerinden şöyle bir anlam çıkıyor. Her fırsatta evrime karşı çıkıp yaratılışı savunma ve yaratılış propogandası yapmanın temelinde iman eksikliği, şüphe ve hurafelerden kurtulma arzusu yatmaktadır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Evrim hepsinin cevabını veriyor, hatta aşk, anne sevgisi, vatan sevgisi gibi kavramların da cevabını veriyor.



    Peki neden bu dunyadayiz? Bunun cevabini da veriyor mu?
  • ilişmek ≠ savunmak
  • İlişmek fiili; mustafa_ogr'ün benim yazdığım cümleye cevap vermesi olayına daha çok uyuyor. Ayrıca yaratılış kelimesi ile islamiyet kastedilmiyor.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: fallen_angel17


    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Evrim hepsinin cevabını veriyor, hatta aşk, anne sevgisi, vatan sevgisi gibi kavramların da cevabını veriyor.



    Peki neden bu dunyadayiz? Bunun cevabini da veriyor mu?


    Bunun bana göre şöyle bir cevabı var. Geriye doğru baktığımızda, bizlerin gelişip "biz neden buradayız" diyebilecek duruma gelmesini sağlayacak tüm şartlar gerçekleştiği için. Aksi taktirde burada olup bunları soramazdık.

    Dünyamıza bakıyoruz, ısı yaşayabileceğimiz seviyede. çevremizde atmosfer var, bize oksijen sağlayan bitki örtüsü var, canlı hayatı var. Ama evrenin her yeri böyle değil. Bir karadeliğin yakını, bir toz bulutunun ortası ya da patlayan bir süpernovanın içi de olabilirdi. Buralada hayatın doğup gelişmesi imkansız. Evrende onca uçsuz bucaksız uzay boşluğunun içerisinde gezegenler hacim olarak yok denecek kadar az bir yer tuar. Buna rağmen milyarlarca galaksi ve her bir gaakside milyarlarca gezegeni vardır. Sadece yaşamın doğup gelişmesinin müsait olduğu gezegenlerde yaşam doğar ve gelişir. Bu gezegenin sakinleri de yeterli zeka gelişimine ulaşınca bu soruları sorar. Aksi taktirde burada olup bu soruları soramazdık.




  • Eğer benim durumu özetleyen cümlemdeki ilişmek 1 ise kaotika'nın ilk mesajındaki ilişmek 3 - 4 kadar olabilir.

    -----------------
    quote:

    Sadece yaşamın doğup gelişmesinin müsait olduğu gezegenlerde yaşam doğar ve gelişir. Bu gezegenin sakinleri de yeterli zeka gelişimine ulaşınca bu soruları sorar. Aksi taktirde burada olup bu soruları soramazdık.


    Siz burada bu soruların sorulma nedenini açıklamışsınız. Ama sorunun kendi içerisindeki manaya cevap vermemişsiniz.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mustafa_ogr

    Eğer benim durumu özetleyen cümlemdeki ilişmek 1 ise kaotika'nın ilk mesajındaki ilişmek 3 - 4 kadar olabilir.


    Bunlar subjektif yorumdur, insan kendi hayal gücüne göre istediği gibi rakam oynatabilir.

    -----------------
    quote:



    Siz burada bu soruların sorulma nedenini açıklamışsınız. Ama sorunun kendi içerisindeki manaya cevap vermemişsiniz.



    Olayın mekanik kısmını açıklıyor. İşin mana kısmı bilimin dışındadır. Mesela şöyle bir soru olabilir mi?

    "Neden ben benim de ben bir başkası değilim" hadi bakalım çıkın işin içinden.
  • quote:

    Orjinalden alıntı:

    Yıldız fallarına inanmıyorsunuz, ...Hal böyle iken yaratılışa nasıl inanıyorsunuz.


    İman eden biri için bu benzetmede müthiş bir hata var.
    Yaratılış evrim veya yıldız falı gibi gevşek değildir iman edene göre.
    Tek bir molekül teprenemez Yaratanla bağlantı kesilse...
    Ben ve benim haricimdeki tüm şeyler O'nu zaten gösteriyor;
    Ama O'nu kavanoza koyamam....
  • Din, o sorduğunuz soruya da cevap verebilir.

    -------------

    @Was abi o cümleye cevap vermeye kalksak şimdi herşeyi başa sarıp tekrarlamamız gerekecek...

    Mesela Kaotika diyor ki "ne bir bilimsel bulgu, ne bir istatistiki veri ne de bir korelasyon var." Elektrik bulunmadan önce elektrik hakkında da bilimsel bulgu yoktu. Ama elektrik vardı.

    Allah'ı bir gün bilim ispatlayacak demiyorum (ki böyle birşey de olacağına ihtimal vermiyorum) ama bilimin herhangi bir şeyi bulamamış olması o şeyin olmadığını göstermez ki. Yani gerçekler bilimden mi ibaret?
    Bizde bir tabir vardır "aklı gözüne inmek" diye. Buna da aklı bilime endekslemek oluyor diyebiliriz.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Yıldız fallarına inanmıyorsunuz, tamam çok güzel. Çünkü ortada ne bir bilimsel bulgu, ne bir istatistiki veri ne de bir korelasyon var. Hal böyle iken yaratılışa nasıl inanıyorsunuz.


    yaratılma düşüncesi lehinde, bir iç hesaplaşma seziyorum... güzeell....
  • quote:

    Orjinalden alıntı: SR_maN


    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Yıldız fallarına inanmıyorsunuz, tamam çok güzel. Çünkü ortada ne bir bilimsel bulgu, ne bir istatistiki veri ne de bir korelasyon var. Hal böyle iken yaratılışa nasıl inanıyorsunuz.


    yaratılma düşüncesi lehinde, bir iç hesaplaşma seziyorum... güzeell....


    Bu cümlelerden böyle bir sonuca varmak zengin bir hayal gücü gerektirir, hayal gücü geniş insanları severim




  • bende beni seveni severim
  • Bilimin gün gelip de, her bir canlı türünün bilinçli bir şekilde ayrı ayrı tasarlanıp yaratılmadığını, tek bir ortak atadan gelerek evrimleşme yolu ile bugünkü çeşitliliğine ulaştığını ispatlaması ihtimal dahilinde (ispatlayacak demiyorum, böyle bir şey olabilir diyorum). İşte o zaman tanrı kavramı hala olacak fakat, semavi dinlerin öğretilerinin dışına çıkıp farklı bir yere gelecektir.
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.