Şimdi Ara

Yeni Dünya Düzeni (İllumunati,HAARP,Müzik Endüstrisi ve dahası)Ana Konu (434. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
10.293
Cevap
412
Favori
902.114
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
32 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 432433434435436
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • @Nz9:
    Kendi beynimin onlar tarafından kontrol edilmemesini sağlıyorum. Etrafımdakileri de bu yönlerden uyarıyorum. Şimdi sen bana "Nedir bunlar?" falan diye sorma. Çünkü 3 sayfa yazmam lazım bunu anlatmam için. Sadece tek kelime yazayım bunun için. Güdülenmek.

    Konu içinde verilen videolar (ilk mesajdakiler bilhassa) ile netten akıl ve zihin kontrolünün nasıl yapıldığına dair videoları seyrederek yeterince fikir ve bilgi edinebilirsin.



    @saveyourself:
    Eksik yazmışsın. Ben sadece şizofren değilim. Aynı zamanda paranoyağım. Tabi sana göre.
    Şahsi bir tavsiye. O çok değerli vaktini burda harcama bence.
  • Mesajın beni tatmin etmedi, tamam kendince bir şeyler yapmaya çalışıyorsun ama yine aynısın yani ikimizin arasındaki farkları bulalım mesela senin yapıp benim yapmadığım ne var ? Beynimi ele geçirmişler midir acaba ? Sanmam tv programlarına bakıp bakıp bir şeylere özenmek mi veya ferrariyle gezen çocuğa tamah etmek mi ? Müzik dinlerken aradaki kelimelere göre " bu ne ya, ben dinlemem bunu " demek mi ?

    Dostum kabaca bakarsak kendini bu oluşumlardan ne kadar saklarsan salla dünya onların elindeyken senin yapabileceğin tek şey domates ekip ona karışmamalarını sağlayarak organik olarak üretebilmek ki onun da çekirdeği kısır. Neyse imzanı şimdi gördüm de uzamamasına karar verdim, bu işler parayla yürür kapitalizmin en büyük örneğini ve beyninin çoktan hapsolduğunu görmek istiyorsan bu yazıyı okuduğun bilgisayara bak.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 42ultrAslan42

    Mesajım Bulunsun

    Buldum, şimdi ne olacak ? Ödül nerde, kameralar nerde?
  • Mesajını okudum. Sen beni anlamamışsın. Biz mağaraya girmekten değil, çamurlu yollarda, bu bataklıkta yürüyüpte batmamaktan bahsediyorum.

    Mesajım seni tatmin etmez. Çünkü ben sadece ucunu gösterdim. Araştırmasını yapmak ya da yapmamak senin bileceğin iş.

    Ayrıca, senin beyninin ele geçirildiğine dair herhangi bir îmâda bulunmadım. Çünkü seni tanımıyorum bile. Ben sadece, böyle bir durum var ve bunlardan korunmak için yapmamız gerekenlere dair bir ipucu verdim sadece. Hepsi buydu...






  • ŞEYTANDAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR

    “Atatürk yüzünden, planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık.” diyen ABD’li bankacı iş adamı David Rockefeller, başka neler demiş? Biraz uzun… Daha uzundu ama ben sadece bizim için önemli olan bölümlerini aldım. Oldukça düşündürücü…

    İşte David Rockefeller’in söyledikleri:

    TÜRKİYE'YE ADNAN MENDERES ZAMANINDA "MARSHALL YARDIMI" İLE EL ATTIK

    Mesela Türkiye’yi ele alalım. Türkler de yıllar boyu komünizme karşı savaşmıştır. 1950’lerde ülke yönetimine bize desteğimizle Adnan Menderes gelmişti. Aslında Menderes bizimle başta gayet güzel bir diyalog kurmuştu. Bizden seçimde aldığı destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu. Fakat o kadar plansız ve programsız harcama yapıyordu ki ödeme günleri geldiğinde, bizden, borç ödemek için tekrar tekrar borç istemeye başladı. Biz de kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını, diğer bir deyişle Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan kapitülasyonlar benzeri şeyler talep ettik Menderes bize bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşamaya başladı. Ülke insanı ilk defa asfalt yollarla tanışıyor, fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu için ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu. Menderes bu şartlarda iktidarda ki yerini uzunca bir süre için, sağlamlaştırdığını sanıyordu. Bir darbe ile bu işe bir son verildi ve sonunun öyle bitmesini istemediğimiz halde, çalışma arkadaşlarıyla beraber idam edildi. Sadece CELAL BAYAR kurtuldu, çünkü bir MASONDU ve yakın arkadaşı Papa Roncalli ya da diğer adıyla 23. John, Vatikan’ın baskısıyla onu idamdan kurtardı.

    1980 DARBESİ BİZİM İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA YAPILDI

    Aynı ülkede gerçekleşen 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa’da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere uyguladığımız planı onları da uygulamak istedik ve serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu istediğimizi kabul etmiş görünüyorlar, fakat işi uzatıyorlardı.

    BİNLERCE TÜRK GENCİ UYDURMA İDEOJİLER UĞRUNA CAN VERDİ

    En sonunda bu ikilem yine bildiğimiz yollarla, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos, sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları başlatıldı. Aslında başında onay vermiş gibi göründüğümüz Kıbrıs Savaşı’ndan sonra ülkeye uygulanan ambargo sayesinde halk canından bezmiş, ülkede yağ ve tuz bile bulunamaz olmuştu. Karaborsacılar zenginleşirken halk iyice sefalete düşmüştü. Ülkeye gönderilen provokatörlerimiz için bu halkı kışkırtmak hiç zor olmadı. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak iyiye bölündü ve çatışmaya başladılar. Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, hergün elli-altmış kişi sokak çatışmalarında ölmeye başlamıştı. Bütün ülke terör korkusu altında eziliyordu. İnsanlar akşamları sokağa çıkamaz olmuştu. Her an bir serseri kurşuna hedef olmak vardı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uğruna can vermişti. Hükümetler birbiri arkasına iktidara geliyor fakat olayları önleyemiyorlardı. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı bu sözde başarıyı darbenin bir neticesi olarak gördüler. Çünkü nihayet terörizm sona ermiş, ülkeye huzur gelmişti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiş, sahneden çekilmişlerdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsan yapsın hemen kabullenecektir.

    ÖZAL, İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA KAPILARI SONUNA KADAR AÇTI

    Askeri hükümet bir süre devlet yöneticiliği yaptı ve bizim belirlediğimiz bir kişiye yönetimi devretti. Bu Turgut Özal’dı. Özal, tam da bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim şirketlerimiz bu bakir piyasaya kurtlar gibi saldırdılar. İlk önceleri fiyatları çok düşük tutarak yerli sanayinin rekabet gücünü düşürdüler. Ülke artık Amerikan ve Avrupa yapımı mallarla dolmuştu. Sanayi şirketlerimiz stoklarını eritirken finans şirketlerimiz de ülkeyi artan ithalatı karşılayabilmeleri için yüksek faizlerle borç yatağına sürüklüyorlardı. Böylece, gelişmekte olan ülkeler olarak adlandırdığımız bu ülkelerin hemen hemen hepsinde uygulanan ve 80’li yıllarda başlatılan bu proje ile, bütün ülkeler, hem bizlerden aldıkları mallarla sanayi şirketlerimizi zenginleştirmeye devam ediyorlar, hem de bu malların karşılığı olan ödemelerini yapabilmek için bizim finans şirketlerimizden aldıkları yüksek faizli kredilerle, her sene artan bir borç batağına sürükleniyorlar.

    TÜRKİYE'DE PARA İTİBAR GÖRDÜ, ARKADAŞ, DOST, AİLE GİBİ KAVRAMLAR UNUTULDU

    Bu arada, Özal bütün bunların yapılabilmesi için gereken kanunları yavaş yavaş çıkarmıştı. Bu ülke vahşi kapitalist sistemle o kadar çabuk uyum sağladı ki, bizim bile düşünemediğimiz hayali ihracat gibi vurgun yöntemleri keşfettiler. İnsanlar artık en kısa ve en kolay yönden servet yapmanın peşine düştüler. Rüşvet, devlet bankalarının çeşitli entrikalarla soyulmaları, banker skandalları birkaç örnek. Arkadaş, dost, aile gibi kavramlar unutuldu ve sadece parası olanlar itibar görmeye başladı. Bu arada, yerli sanayi can çekişiyor, küçük işletmelerden başlayarak yavaş yavaş büyük işletmelere doğru bir iflas dalgası yayılıyordu. Devlet işletmeleri ise bizim istediğimiz yöneticilerin atanmaları sağlanarak zarar ettiriliyordu. Sonunda bu işletmeler ya kapatılıyor, ya da özelleştirme hikayesiyle, ucuz fiyatlarla şirketlerimiz tarafından ele geçiriliyordu.

    "KÜRT DEVLETİ PROJESİNİ" HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÖNCE ÖRGÜT YARATTIK

    Beyni yıkandığı için temiz hayallerle işe başlayan Özal, sonunda bu sistemin gerçeklerini görerek kendisini de kapitalizmin çarklarına kaptırdı. Ailesini ve yakın çevresini zengin etmeye başladı. Öyle bir duruma geldiler ki Özal’ın çevresinde prens ve prensesler ortaya çıkmaya başlamış, biz ülke monarşizme dönüyor diyerek kaygılanmaya başlamıştık. Aslında tam bir komedi oynanıyormuş. Her neyse, ülke insanının tepkisini ölçmek için kendisinden Kürt devleti fikirlerinden bahsetmesini istedik. Fakat bu düşünceler kendisine pahalıya maloldu. Biz de Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için *** denilen bir örgüt yaratıldı. Bu örgütle uğraşmak ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve şu anda koskoca Osmanlı İmparatorluğu'ndan geriye kalan bir avuç toprakta varlığını sürdüren Türkiye, bizim hiçbir istediğimiz geri çevirecek durumda değil. Sanırım yakın gelecekte topraklarından biraz daha, bir süre sonra da bizim için hala geçerli olan Sevr Antlaşması uyarınca hemen hemen tamamından fedakarlık etmek zorunda kalacak.

    TÜRKİYE BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ... SU KAYNAKLARININ ÖNEMLİ BİR KISMI BURADA

    Rockefeller de sözü devralarak başlıyor;

    Türkiye hakkında biraz daha durmak istiyorum; çünkü dünyadaki en stratejik konumdaki ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine gelince:

    Bir kere Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı şu anda Türkiye’ye aittir.

    İkincisi, Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye’den başlamalıyız.

    Üçüncüsü, Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır. Maden, petrol, doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Ortadoğu ve Kafkasya’ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. Ortadoğu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya’daki diğer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaşaya boğulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz. Bu yüzden böyle bir olasılığa karşı, ajanlarımız her an tetikte bekliyorlar. Türk devletlerinde kilit mevkilerdeki adamlarımız, aralarında en ufak bir yakınlaşma sezdiklerinde hemen istikrarı bozacak olaylar ve darbelerle bunu önlüyorlar.

    EN ÖNEMLİSİ, TÜRKLER MEDENİYETİN BEŞİĞİDİR VE KÖKENLERİ SÜMERLERE KADAR DAYANIR

    Dördüncüsü, ülke bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkesidir ve bu maden dünyada yakın bir gelecekte, petrolden bile daha önemli bir hale gelecek.

    Beşincisi ve belki de en önemli olanı Türkler medeniyetin beşiğidir. Türkler, Milattan Önce 4.000’lerde Orta Asya’da yaşayan büyük bir felaketten sonra yaşadıkları yerleri terk edip, Mezopotamya’ya ve Rusya üzerinden Avrupa’ya gelen Aryanlar, yani dünyadaki en medeni olarak kabul ettiğimiz Ari Irk’tandırlar ve Avrupa’daki Finliler, Macarlar gibi bazı uluslar Türk kökenlidir. Ayrıca Anadolu’da büyük uygarlıklar kuran Hititler ve Asurlular’ın da Türk kökenli olma ihtimali yüksektir.

    Milattan Önce 3.500 yıllarında Mezopotamya’da yaşamış olan Sümerler ilk yazıyı bulan, toplumda adaleti sağlamak için ilk yasaları çıkaran ve mahkemeleri kuran, ilk para kullanan ve vergi toplaya, ilk okul açan ve tekerleği bulan ulustur: yani dünya medeniyetinin başlangıç noktasıdır ve soyları tarihçilerimizin araştırmalarına göre Türk kökenli insanlardır. Çünkü Sümerler o bölgenin yerli halkı değildirler; yani göçebedirler ve tarihçilerimizin araştırmalarına göre “kız” manasına gelen “kır” kelimesi, “öküz” manasına gelen “ökür” kelimesi gibi bugüne kadar çözülebilen 1000 civarında Sümerce kelime ve “Ayağını yere sıkı bas, Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır, Sel gibi silip süpürmek, Yağ gibi erimek” gibi yüzlerce atasözü bugün Türkçe’de kullanılmaktadır. Sümerlerin Ay Tanrısı’nın simgesi olan “Yarımay”, bugün Türk bayrağında kullanılmaktadır. Roma ve Yunan medeniyetleri Sümerlerden oldukça fazla faydalanmışlardır; mesela yapılarındaki süslemeleri ve Tanrıları Sümer tapınaklarından gelir.

    Fakat biz bunu örtbas etmek için, Milattan Önce 2.000 yıllarında, yani Sümerlerden 1.500 yıl sonra başlamış olmasına ve Yunan medeniyetini, dünyadaki ilk medeniyet olarak dünyaya tanıttık. Daha da ilginç olanı, Yunanlılardan önce Mısır Medeniyeti başlamıştır; ama onlar da ancak Sümerlerden 1000 sene sonra piramitlerini yapabilecek uygarlık düzeyine gelebilmişlerdir. Mayalar ve İknalar; Sümerlerden 2000 sene sonra ziguratlarını aynı biçimde yapmışlardır.

    MEDENİYETİN BEŞİĞİ OLARAK TÜRKLERİ KABUL EDEMEZDİK, BU MİRASA EL KOYMALIYDIK

    Medeniyetin beşiği olarak Türkleri kabul edemezdik; tam aksine binbir entrika ile bu kültür miraslarına el koyarak biz onları bütün dünyaya barbar, hak hukuk tanımayan bir toplum olarak tanıttık ve bunda da oldukça başarılı olduk. Sümer Kralları Urukagina ve Urnammu, çok tanrılı bir toplum kurarak, insanlar arasında adaleti sağlamak ve haksızlıkları önlemek için yasalar çıkararak, çağımız toplumlarına öncü olurlarken, bugün tek tanrılı bir toplum olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucu, fuhuş, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve gelir dağılımı aşırı düzeylerdir.

    Aslında insanlar tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler ama insanoğlu için duyduğuna inanmak yeterlidir, okumak çok zor gelir.

    Ben de o ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Duydukları hiç hoşuma gitmeyince konuyu değiştirmek istedim.

    OSMANLI'YI YIKMAK ZOR OLMADI

    “Dünya ülkelerini nasıl ele geçirmeyi düşünüyorsunuz?” diye sordum. Rothschild kendimden emin bir tavırla konuşmayı sürdürdü.

    Rothschild: Sana tarihten örnekler vererek gücümüzü göstermek istiyorum; Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları dağıtmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayarak Ortadoğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin yolunu açmak için çıkarılmıştı. İsrail devletinin kurucusu sayılan Theodor Herlz, o zamanki Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’e giderek, bizim ailemizin desteğiyle Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat padişah bize karşı çıktı. Bizim için Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak çok zor olmadı. Çünkü padişahlar genellikle Türk kadınları yerine, fethettikleri ülkelerden köle olarak getirdikleri başka din ve ırklara mensup kadınlarla evleniyorlardı. Tabii Hürem Sultan gibi bu kadınlar zamanla ülke yönetiminde söz sahibi oldular ve kendileri gibi yabancı kökenli adamlarıyla bizim istediğimiz gibi, ülkeyi yıkıma götüren bir şekilde yönetmeye başladılar. Padişahlar ise devlet yönetiminin emin ellerde olduğu düşüncesiyle zevk ve sefaya dalmışlardı. Bu da Osmanlı’nın çöküş devrini başlattı. Mason örgütleri tarafından kışkırtılan insanların çıkardıkları isyanlarla topraklar kaybedilmeye başlandı. Hazine plansız harcamalarla tüketildi. Savaş sonunda hedefimize ulaşmamıza az kalmıştı; ama Atatürk adında bir lider ortaya çıkarak planlarımızı bir süreliğine ertelememize neden oldu. Tabii ki sonuçta bizim finans ve silah sanayi şirketlerimiz servetlerini onlarca kez katladılar. I. Dünya Savaşı sonunda Monarşizm tez olarak, Demokrasi antitez olarak, Komünizm’i yani sentezi oluşturdu.

    HİTLER, BİZİM TARAFIMIZDAN GETİRİLDİ, ÇÜNKÜ BURADAKİ YAHUDİLER İSRAİL DEVLETİNİ KURMAYA YARDIMCI OLMADILAR

    İkinci Dünya Savaşı’nın asıl sebebi şu an olduğu gibi dünyada başlayan ekonomik krizlerdi; diğer bir önemli neden ise Diaspora’nın yani kutsal topraklar dışında yaşayan Yahudilerin, yeni İsrail devletini kurmaya yardımcı olmamaları ve bu ülkeye dönmeyi kabul etmemeleriydi. Hitler’in bulunduğu mevkiye gelmesi ve Alman ulusunu büyülemesi, yine bizim tarafımızdan aldığı mali yardımlar sayesinde olmuştur. Harriman, Guaranty tröstü gibi Amerikan finans devleri, Alman çelik kralı Thyssen’ın mali yardımları ve Thule Örgütü’nün desteğiyle Hitler, dünya savaşı başlatacak güce erişiyordu. Bu iş için Hitler seçilmişti; çünkü Yahudilerden nefret ediyordu. Sebebi ise, babaannesi o zamanlar zengin bir Yahudinin yanında hizmetçi olarak çalışıyordu ve babaannesi bu Yahudi patronu tarafından hamile bırakılmış, durumdan haberdar olan evin hanımı tarafından evden kovulmuştu. Babaanne kucağında bir bebek ile, yani Hitler’in babasıyla, başka bir iş bulamayınca koyu Katolik olan baba evine geri dönmüştü. Hitler zamanla bu gerçeği öğrenmiş, Yahudilere kin duymaya başlamıştı. İsrail topraklarına dönmemekte ısrar eden Yahudileri korkutmak amacıyla birkaç katliama izin verildi ve söylenenden çok daha az kişinin öldüğü bu katliamlar kullanılarak sözde milyonların yok edildiği Yahudi katliamı senaryoları üretildi. Şimdi aynı katliam senaryosu Ermeni Soykırımı adı altında Türklere uygulanmaktadır. Bu saçma soykırım masalı Türklere yüklenecek ve böylece Türkiye yüz milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalacak. Bu da Türk ekonomisi için büyük bir darbe olacaktır.

    ATOM BOMBASI, YAHUDİLERİN YAŞADIĞI ALMANYA'YA ATILAMAZDI, BU NEDENLE JAPONYA KIŞKIRTILDI

    Almanlar’dan nefret eden o zaman ki Siyonist başkanımız Einstein’ın Amerikan Başkanı Roosevelt’e bir öneri mektubu göndermesiyle atom bombası çalışmaları Manhattan Projesi altında başlatılmış ve kısa sürede sonuç alınmıştı. Ama bir sorun vardı, bu bomba çok güçlüydü ve deneme yapılabilmesi için Amerika’nın halkın desteğiyle savaşa girmesi gerekiyordu. Ayrıca Alman şehirlerinde çok sayıda Yahudi yaşıyordu; bu ülkeye atom bombası atılamazdı. Japonlar kışkırtıldı ve daha önceden haber alınmasına rağmen, halkın duygularıyla oynanarak desteğinin kazanabilmesi için yüzlerce Amerikan askerinin ölmesiyle sonuçlanan Pearl Harbor baskınına göz yumulmuş ve bu sorun da aşılmış oluyordu.

    İSRAİL DEVLETİ, ROTSCHILD AİLESİ'NİN CÖMERT MALİ DESTEĞİ İLE KURULDU

    Ve böylece Büyük İsrail İmparatorluğu’nun temelini oluşturan İsrail Devleti 1948 yılında Rotschild Ailesi’nin cömert mali desteğiyle kuruldu. Ordo Ab Chaos yine işe yaramıştı. Bu arada savaşta iflas eden ülkelerin ekonomilerinin düzeltilmeleri için Harriman, Rockefeller, Vanderblit ve Rothschild finans kurumlarından aldıkları borç paralar devreye giriyordu.

    SOVYETLER BİRLİĞİ'NE YETERİ KADAR ÜLKE TAHSİS EDİLMİŞ, MALİ DESTEK VERİLMİŞTİ

    Sovyetler Birliği, Hegel Diyalektiği gereği bir karşıt güç yaratılması gerektiği için, Amerikan International Barnsdall Corporation şirketinin verdiği ekipman ve yine Amerikan W.A Harriman Company ve Guaranty Tröstü tarafından verilen mali desteklerle petrol kuyuları ve maden yatakları açarak, ekonomisini geliştirdi. Bu arada dünya ülkeleri komünizm ve kapitalizm arasında seçimlerini yapmaya başlamışlar; Sovyetler Birliği’ne kapitalizmi savunan bizlere karşı eşit bir güç oluşturması ve bu oyunun sürdürülebilmesi için yeteri kadar ülke tahsis edilmişti.

    ÇİN, HENÜZ KONTROL EDEMEDİĞİMİZ BİR ÜLKE AMA ABD EKONOMİSİNE KATKISI BÜYÜK

    Çin ise Amerikan Bechtel Corporation’ın verdiği teknoloji ve beyin gücüyle süper bir güç haline geldi. Bu ülke henüz kontrol edemediğimiz, dünyadaki tek ülke. Fakat Amerikan ekonomisine büyük katkıda bulunuyorlar; çünkü iş gücü çok ucuz, ayda 30 dolara çalışacak işçi bulmak bizim ülkelerimizde patronların en tatlı rüyası olurdu.

    VİETNAM, KORE, KAMBOÇYA, TAYLAND, ENDONEZYA, AFGANİSTAN, İRAN-IRAK, YUGOSLAVYA SAVAŞ ENDÜSTRİSİ'NİN DENEME VE GELİŞMESİNE YARADI

    Size dünyadan kısa örnekler vererek konuşmamıza devam edeceğim; Vietnam savaşında, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği silah endüstrileri, yeni imal ettiği silahları deneme fırsatı bulmuştu ve silah sanayisini canlandırmak için devlet, eskileri kullanarak elden çıkarmıştı. ‘Agent Orange’ adlı kimyasal silah ile bu zehirin bitkiler üzerinde ölümcül etkileri görülmüş oldu. Bir ülke ekonomisi batağa sürüklendi.

    Kore savaşı ile bu ülke iyiye bölündü ve kalkınma hayalleri suya düştü. Böylece ülke ekonomisi tahrip edildi. Ayrıca bu ülkede mikrop bombaları ve dioksin gibi çeşitli zehirler ile biyolojik savaş denemeleri yapıldı.

    Kamboçya’da Amerika ile ticaret yapmayı reddeden lider Sihanuk 1970 yılında bir darbe ile devrildi ve yerlerine ülkeyi kaosa sürükleyen Pol Pot ve Kızıl Kmerler geçirildi.

    Tayland’da yine ülke yönetimi devrilerek yerine diktatörlük rejimi kuruldu. Ülke ekonomisi yıllarca bize çalıştı.

    Endonezya devlet başkanı Suharto 1957-58 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nin verdiği silahlarla Doğu Timor’u işgal etti ve yıllarca sürecek bir kaos yarattı, binlerce insan öldü.

    Afganistan savaşı Ruslara silah sanayisini geliştirmek için büyük fırsatlar sunmuştur. Biz de yeni üretilen silahların etkilerini deneyebilmek için büyük bir fırsat yakalamıştık. Ayrıca ülke çok zengin yer altı kaynaklarına sahiptir. Afganistan yönetimi şu anda tamamen bizim kontrolümüz altındadır.

    İran-Irak savaşı Saddam’a büyük vaatler yapılarak başlatıldı. İlk iş olarak birbirlerinin petrol kuyularını ve tesislerini bombaladılar. Tabii sonunda petrol zengini bu iki bizlerden daha fazla silah satın alıp savaşı kazanabilmek için ülke ekonomilerini iflas ettirecek düzeye getirdiler. Sonuçta bütün şehirleri ve petrol tesisleri yine bizler tarafından yeniden kurulacaktı. Bu de yine bizlerden daha fazla borç almakla mümkün oluyordu.

    Saddam dolduruşa getirilerek başlatılan 1990 yılındaki Körfez savaşı, ile ırak ekonomisi bir kez daha çökertildi; Kuveyt’i tekrar inşa etmek için milyarlarca dolarlık iş bağlantıları yapıldı; Amerikan askerleri bölgeye ilelebet yerleşti. Bu savaşta test amacıyla tüketilmiş uranyum bombaları kullanıldı. Bu bombalar, etkisi yıllarca sürecek radyoaktif maddeler yayarak bölgedeki yüz binlerce insanın, tabii bu arada bizim askerlerimizin de ölmesine yol açtı, hala da insanları öldürmeye devam ediyorlar.

    1990 Yugoslav savaşında salkım bombaları kullanıldı. Bu teknoloji harikası bombalar yere yaklaştıklarında yüzlerce küçük bombalara ayrışıyorlar ve yere düştüklerinde hala patlamamış olanlar her zaman aktif birer bomba olarak kurbanlarını bekliyorlar.

    Rotthschild konuşmasına “Bu ülkelerin şimdi tamamen bizim kontrolümüz altında olduğunu sanırım söylememe gerek yok” diyerek ara verdi. Onun kaldığı yerden Rockefeller devam etti.

    ZAİRE, ÇAD, YEMEN, GUATEMALA, ŞİLİ, BREZİLYA, DOMİNİK, SOMALİ, PANAMA, EL SALVADOR, BOLİVYA, EKVATOR, PERU, URUGUAY, ANGOLA'DAKİ SAVAŞLAR VE DARBELER BİZİM PLANLARIMIZDI

    Zaire devletinin başına CIA destekli bir darbe ile 1965 yılında geçen Mobutu, George Bush’un deyimiyle Afrika’daki en iyi adamımız oldu.

    Çad Hükümeti 1982 yılında bir darbe ile devrildi ve yerine diktatör Hissen Harbe geçirildi. Bu geçiş sırasında on binlerce insan öldü.

    Yemen 1990 yılına kadar iki ayrı devlet halinde uzun yıllar birbirleriyle savaştılar. Bizim şirketlerimiz zenginleşmeye devam ettiler.

    Guatemala’da hükümet, komünist rejim tehlikesi bahane edilerek CIA yardımıyla 1953 yılında devrildi ve bugüne kadar bizim tayin ettiğimiz askeri hükümetlerle ülke sonsuz bir kargaşa içinde yönetilmektedir.

    Şili’de General Pinochet, 1973 yılında iktidarı ele geçirerek, yıllarca bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkeyi yönetti. Amerika Birleşik Devletleri’ne aktardığı milyarlarca dolarla ülke ekonomisi bataklığa sürüklendi. Ülke insanları sefalet içinde yüzerken, bizler daha zengin olduk.

    Brezilya da komünizmden kurtarılan bir diğer ülkeydi. Ülke yönetimi 1964 yılında bir darbe ile devrildi, ülke Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Amerika’daki en güvenilir müttefiklerinden biri oldu.

    Dominik Cumhuriyeti, aynı şekilde 1963 yılında bir darbe ile bizim istediğimiz yöneticilere kavuştu. Ülkenin serveti bizlere aktı.

    1990’lı yıllarda Kolombiya’da uyuşturucu ile mücadele etmek maskesi altında ülke yönetimi ele geçirildi. CIA bu ülkeden gelen uyuşturucu parasıyla dünyanın çeşitli ülkelerindeki operasyonlarını finanse ediyor.

    Fiji, Grenada, Panama, Somali, El Salvador işgal edildi. Sarin, hardal gazı gibi sinir gazları halk üzerinde denendi. Yüz binlerce insan öldü ve hala ölmeye devam ediyor.

    Bolivya, Gana, Ekvator, Haiti, Filipinler, Peru, Uruguay, Angola, Seyşel adaları gibi üçüncü dünya ülkelerinde yapılan darbeler ve karışıklıklar hep bizim planlarımızın bir parçasıydı.

    BÜTÜN ÜLKE YÖNETİMLERİNİ KONTROL ALTINDA TUTUYORUZ, AKSİ HALDE TERÖR OLAYLARINI DEVREYE SOKUYORUZ

    Avrupa ülkelerinde kurulan İtalya Gladio’su benzeri istihbarat örgütleri sayesinde, bütün ülke yönetimlerini kontrol altında tutmaktayız.

    İstanbul’daki sinagoglara yapılan saldırılar ve Madrid’deki tren bombalama olayları, bu ülkelere bizim isteklerimizi görmezden geldiklerini hatırlatmak için yaptırıldı.

    New York İkiz Kuleler, Pentagon saldırıları, Kenya ve Suudi Arabistan’daki bombalama olayları ise tamamen bizim planlarımız doğrultusunda icra edildiler.

    Ben “dünyada el atmadıkları başka ülke kaldı mı acaba” diye düşünüyordum. Rockefeller böyle beni şaşkınlığa uğratmanın zevkiyle içkisini bir yudumda bitirerek sözlerini tamamladı;

    DÜNYADA HİÇBİR YERDE MAFYA VE KAÇAKÇILIK OLAYLARI BİZİM İZNİMİZ OLMADAN YAPILAMAZ

    “Bu arada, bütün organizasyonların çok yüksek olan maliyetleri konusu var. Onların kaynağı ise vergiden muaf olan vakıflarımızın topladığı bağışlardan ve mafya ile olan bağlantılarımız sayesinde finanse diliyor. Dünyanın hiçbir ülkesine mafya veya kaçakçılık faaliyetleri, o devletin haberi ve izni olmadan yapılamaz. Yapılması için, üst kademelerde işbirlikçilerin olması gerekir. Bu işbirlikçiler gözünü para hırsı bürümüş insanlar seçilir ve bir kere bu işlere bulaşıldı mı, bir daha çıkış yoktur. Dünyanın her yerinde tamamen bizim kontrolümüz altında çalışan mafya, özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile ilgilenir, çünkü en tatlı para bu alanlardadır. Bu paradan biz en büyük payı alırız ve bu parayla birlikte masum görünüşlü vakıflarımızın desteğiyle bütün bu faaliyetlerimiz finanse edilir ve buna işbirlikçilere dağıtılan para ve rüşvetler dahildir.

    NEDEN KUZEY AMERİKA VE BATI AVRUPA VARLIKLI BİR YAŞAM SÜRER DÜNYADAKİ 5 MİLYAR İNSAN, BİZİM 1 MİLYAR İNSANIMIZ İÇİN ÇALIŞIR

    Bu örnekler inanın bana sadece buzdağının dışarıdan görünen başı. Gördüğünüz gibi dünyanın her noktası kontrolümüz altında. Hegel Diyalektiği’nin amacımız doğrultusunda ne kadar çok işe yaradığını görüyorsunuz. Hiç düşündünüz mü, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkeleri vatandaşlarına rahat ve varlıklı yaşam olanakları sunarken, dünyanın diğer ülkelerinde neden sefalet ve bitmeyen bir kargaşa var? Çünkü bizim ırkımız seçilmiş ırktır, diğerleri sadece köledirler. Eğer yaşamak istiyorlarsa ömür boyu bize bu şekilde hizmet etmek zorundadırlar. Dünyadaki 5 milyar insanı bizim toplumlarımızdaki 1 milyar insan için çalışıyorlar. Bütün zenginlikleri bizim şirketlerimize ve dolayısıyla bizim ülkelerimize atkılıyor. Biz gelişmiş ülkeler, her geçen gün daha da zenginleşirken, üçüncü dünya ülkeleri, ekonomileri çökertilmiş, halkı uydurma savaşlar ve olaylarla sefalete sürüklenmiş çaresiz bir halde; refah içinde yaşayan işbirlikçi yöneticileri ve zengin tabakları bizim emirlerimizi bekliyorlar.

    Bizimle işbirliği yapanlar, çok yakında yeni dünya hükümetinde kendi bölgelerini bizim idaremiz altında yönetecekler. Üçüncü sınıf ülkelerin halkları eğitim düzeylerine göre işçi olarak çalışacaklar, bizim gibi gelişmiş halklar da bunların üstünde bir hiyerarşi içinde yönetici olarak görev yapacaklar. Bu sınıfa giren ülke insanları için cumartesi günleri dışında bütün bayram ve tatil günleri kaldırılacak ve ancak karınlarını doyurabilecekleri bir maaş karşılığında, bütün yıl boyunca haftanın altı günü çalışacaklar. Bizim insanlarımız günün çok az bir kısmını çalışmaya ayıracak ve günün geri kalan kısmını zevk ve eğlenceyle geçirecekler.

    İlk önce bütün bu anlatılanları çok büyük hayaller olarak görmüştüm; ama diğer ülkelerin durumu aklıma gelince gerçekleşme olasılıklarının olduğunu hesapladım. Gerçekten de çok az televizyon seyretmeme rağmen savaş ve ayaklanma haberleri gözüme çarpıyor, açlıktan ve sefaletten sürünen insanları seyrettiğimi hatırlıyorum. Ama ben medya adamıydım ve bütün bunların sebeplerini araştıracak zamanım yoktu...

    Kaynak: Kitap ve röportajlardan kendi sözlerinden kurgulanarak derlenmiştir.
  • Mâlumun îlâmı olmuş söyledikleri. Biz bunları biliyoruz da. Hani inanmayan bi tayfa var ya "Bunlar hikâye, uydurma" falan diyenler. Onlar okusunlar ama anlarlar mı emin değilim...

    Yazıda darbelerle ilgili eksik var. Sadece 80 darbesinin değil, bütün darbelerin arkasında bunlar vardı.
  • Zaten kanıt isbat yok itiraz edersen anlamıyorsundur anlayamıyorsundur bilmiyorsundur yada bir önceki sayfalarda zaten yazılmıştır ki o sayfa hiç yoktur herzaman kıvrak cümleler.

    Adamlar dünyanyı yönetir ama bir sohbetlerinin forumlara sızdırılmasına aldırış etmezler
  • @Mc_Doglos

    Oradaki yazanlar tamamen hikaye ve KURGU. Son satırda belirtmişsin zaten . Ne bu tip açıklamalar nede söylemler var. Belli kesimler tarafından kaleme alınmış. Bu konuyuda artık paranoya haline getirmişsiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi CodeX -- 30 Mayıs 2013; 19:10:58 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Madem uyutuluyoruz, inanıyorum. Ama soruyorum, ne yapabiliriz ki?
  • Şu an kitlesel olarak bişey yapma imkânı yok. Çünkü bundan şikâyet edenlerin de birçoğu bu sisteme göbekten bağlı haldeler. Misal olarak, Coca-Cola'nın İsrail'e yaptığı yardımlar malumken, hem bunu içip, hem de gelip burda "Bu adamlar şöyle-böyle yapıyor." demek ne kadar saçmadır. Aynı şekilde faizde parası olan kişiler. Aynı şekilde siyonizme hizmet ettiği mutlak olan fitmalardan mal almakta bundan farksız (Zaruret halleri hariç: Başka seçenek yoksa yani).

    Şöyle düşünün. Bu adamlar bizim nasıl olmamızı isterler, bizden ne yapmamızı isterler? İşte onun tam tersini yapmak gerek.

    - Dinsiz olmamızı mı isterler: Biz dindar olacağız.
    - Bankalar aracılığıyla biz sömürmeye mi çalışırlar: Biz bankalara tek kuruş kaptırmayacak, tek kuruş faiz ve vade farkı ödemeyecek şekilde davranacağız.
    - Ahlaksızlığın yayılmasını isterler: Bizler ahlaklı olacağız.
    - Ailelerimizin parçalanmasını isterler: Biz aile bağlarını sağlam tutacağız.
    - Kadınların seks objesi haline gelmesini isterler: Kadınlarımız iffetli davranacak. Erkekler de onlara yan gözle bakmayacak. Düşene (namussuzluk yapan kadına) bir tekme atmak yerine, ona doğru yola sevketmeye çalışacak.
    - Genç beyinlerin ifsat edilmesini, her türlü ahlaksızlığı yapmalarını, uyuşturucu müptelası olmalarını isterler: Biz olmamaları için çalışacağız. Hâkezâ gençler de öyle.

    İlk aklıma gelenler bunlar. Maddeler çoğaltılabilir. Her bir maddeyi de açmaya kalksak ve her birisi için "Bunları nasıl yapacağız?" diye sorsak, bunlar için uzun uzun yazılar çıkar burda. Ama evvela tefekkür şart. Yani içinde bulunduğu akıntıya kendini bırakmak yerine, ona karşı durmak, yapılacak iş şeydir.

    Tahrip kolay, tamir zordur. Onlar, şeytanın âvâneleri olarak Allah'ın emri olan ne varsa tersini yaparlar. Maddi-manevi herşeyi tahrip etmeye çalışırlar. Bizler de tamir etmeye çalışacağız.

    Soru: Bunlar her yönden üstünler. Biz mahkum durumdayız. Bu nereye kadar böyle devam edecek?

    Cevap: Deccalin tarifinde tek gözlü tarif edilir malum. Hz. İsa'nın ve Hz Mehdi A.S.'ın gelmesi ile deccalizmin (Masonik uluslararası örgüt: İllumanati. Aslen siyonizm) sonunu getirecek ama insanların (bizim) onlara ne kadar layık olduğumuzu sorgulayacağız. Onların safında yer almaya çalışacağız. En kansız insana bile cehenneme gitmek istemez ama cennete gitmek için de bir gayret göstermez. Burdaki ayrım, gayret göstermek ya da göstermemektir. Bir nevi samimiyet testi yani. İşte imtihan burada.

    Îtikâdı bozuk olanlar için yazıyorum. Diyelim ki böyle bir hadis yok. Hz İsa'nın da, Hz Mehdi'nin de geleceği meçhul diyelim ki. Gelecek olsa bile ne zaman geleceği, aynen ecel gibi meçhuldür. Bu sebeple bizler, peygamber efendimizi örnek alacağız ve onun yolundan gitmeye çalışacağız. Sahâbe-i Kiram efendilerimizin yaptığı gibi ona teslim olacağız her konuda. Çözümü siyasi partilerde vb. yapılarda aramayacağız.

    En kötü senaryoyu çizelim: Farz edelim ki fert olarak sizden başka müslüman kalmadı. Yine de pes etmeyecek, Allah'a olan kulluk görevlerini yerine getirmeye çalışacağız. Çünkü biliyoruz ki, "Her koyun kendi bacağından asılır" hesabı, her birimiz ayrı ayrı sorguya çekileceğiz.

    Çok daraldığınızda ise şunu düşünün: Dünya güllük-gülistanlık olsa, kıyamet kopmaz. Kıyamet kopmasa ahiret gelmez. Ahiret gelmezse inananlar için vuslat (Allah, cennet, peygamber efendimiz başta olmak üzere diğer peygamberler, sahabeler, İslam büyükleri, inanan diğer insanlar ve sevdiklerimizle buluşmak: İnananlar arasında Allah'ı görecek olanların sayısı pek azdır. Yunus Emre gibi); kâfirler, zalimler ve şeytanın âvâneleri içinse cehennem nasıl gelecek. Zalimler için yaşasın cehennem. İyi ki Allah var, iyi ki ahiret var, iyi ki cennet ve cehennem var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bocekgrafik -- 30 Mayıs 2013; 23:10:36 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bocekgrafik

    Şu an kitlesel olarak bişey yapma imkânı yok. Çünkü bundan şikâyet edenlerin de birçoğu bu sisteme göbekten bağlı haldeler. Misal olarak, Coca-Cola'nın İsrail'e yaptığı yardımlar malumken, hem bunu içip, hem de gelip burda "Bu adamlar şöyle-böyle yapıyor." demek ne kadar saçmadeır. Aynı şekilde faizde parası olan kişiler. Aynı şekilde Siyonizme hizet ettiği mutlak olan fitmalardan mal almakta bundan farksız (Zaruret halleri hariç: Başka seçenek yoksa yani).

    Şöyle düşünün. Bu adamlar bizim nasıl olmamızı isterler, bizden ne yapmamızı isterler? İşte onun tam tersisni yapmak gerek.

    - Dinsiz olmamızı mı isterler: Biz dindar olacağız.
    - Bankalar aracılığıyla biz sömürmeye mi çalışırlar: Biz bankalara tek kuruş kaptırmayacak, tek kuruş faiz ve vade farkı ödemeyecek şekilde davranacağız.
    - Ahlaksızlığın yayılmasını isterler: Bizler ahlaklı olacağız.
    - Ailelerimizin parçalanmasını isterler: Biz aile bağlarını sağlam tutacağız.
    - Kadınların seks objesi haline gelmesini isterler: Kadınlarımız iffetli davranacak. Erkekler de onlara yan gözle bakmayacak. Düşene (namussuzluk yapan kadına) bir tekme atmak yerine, ona doğru yola sevketmeye çalışacak.
    - Gecç beyinlerin ifsat edilmesini, her türlü ahlaksızlığı yapmalarını, uyuşturucu müptelası olmalarını isterler: Biz olamamaları için çalışacağız. Hakeza gençler de öyle

    İlk aklıma gelenler bunlar. Çoğaltılabilir. Her bir maddeyi de açmaya kalksak ve her birisi için "Bunları nasıl yapacağız?" diye sorsak, bunlar için uzun uzun yazılar çıkar burda. Ama evvela tefekkür şart. Yani içinde bulunduğu akıntıya kendini bırakmak yerine, ona karşı durmak, yapılacak iş şeydir.

    Tahrip kolay, tamir zordur. Onlar, şeytanın âvâneleri olarak Allah'ın emri olan ne varsa tersini yaparlar. Maddi-manevi herşeyi tahrip etmeye çalışırlar. Bizler de tamir etmeye çalışacağız.

    Soru: Bunlar her yönden üstünler. Biz mahkum durumdayız. Bu nereye kadar böyle devam edecek?

    Cevap: Deccalin tarifinde tek gözlü tarif edilir malum. Hz. İsa'nın ve Hz Mehdi A.S.'ın gelmesi ile deccalizmin (Masonik uluslararası örgüt: İllumanati. Aslen Siyonizm) sonunu getirecek ama insanların (bizim) onlara ne kadar layık olduğumuzu sorgulayacağız. Onların safında yer almaya çalışacağız. En kansız insana bile cehenneme gitmek istemez ama cennete gitmek için de bir gayret göstermez. Burdaki ayrım, gayret göstermek ya da göstermemektir. Bir nevi samimiyet testi yani. İşte imtihan burada.

    Îtikâdı bozuk olanlar için yazıyorum. Diyelim ki böyle bir hadis yok. Hz İsa'nın da, Hz Mehdi'nin de geleceği meçhul diyelim ki. Gelecek olsa bile ne zaman geleceği, aynen ecel gibi meçhuldür. Bu sebeple bizler, peygamber efendimizi örnek alacağız ve onun yolundan gitmeye çalışacağız. Sahabe-i Kiram efendimizin yaptığı gibi ona teslim olacağız her konuda. Çözümü siyasi partilerde vb yapılarda aramayacağız.

    En kötü senaryoyu çizelim: Farz edelim ki fert olarak sizden başka müslüman kalmadı. Yine de pes etmeyecek, Allah'a olan kulluk görevlerini yerine getirmeye çalışacağız. Çünkü biliyoruz ki, "Her koyun kendi bacağından asılır" hesabı, her birimiz ayrı ayrı sorguya çekileceğiz.

    Çok daraldığınızda ise şunu düşünün: Dünya güllük-gülistanlık olsa, kıyamet kopmaz. Kıyamet kopmasa ahiret gelmez. Ahiret gelmezse inananlar için vuslat (Allah, cennet, peygamber efendimiz başta olmak üzere diğer peygamberler, sahabeler, İslam büyükleri, inanan diğer insanlar ve sevdiklerimizle buluşmak: İnananlar arasında Allah'ı görecek olanların sayısı pek azdır. Yunus Emre gibi), kâfirler, zalimler ve şeytanın âvâneleri içinse cehennem nasıl gelecek. Zalimler için yaşasın cehennem. İyi ki Allah var, iyi ki ahiret var, iyi ki cennet ve cehennem var.

    Yazınızı okudum, tatmin de oldum anca bu dedikleriniz zaten toplumda yasaklanan, aile büyüklerimiz tarafından ikaz edilen şeyler. Buda yine büyüklerin sözünü dinlememiz konusunda bizi bilinçlendiriyor Toplumumuzda böyle hareketler görülmese ve küçüklerimiz de bunlara özenmesse, hiç birşey olmaz o zaman. Peki çok geç olduğunu hiç düşündünüz mü? Bence çok geç, kurtuluş yok. Her gün televizyondan şuradan buradan her yerden uygunsuz resimeler vs görüyoruz. Bizi geçtim, diğer kişiler böyle bir ortamda nasıl bilinçli davranmayı başarabilir ki?
  • Onu ben de çok düşündüm. Bu tefekkür, (Yazının son paragrafı: "Çok daraldığınızda ise şunu düşünün" diye başlayan yer) benim için tek çıkış yolu, hem debir teselli oldu. Çok sıkıldığımda böyle düşünüyor, bizim 3 günlük dünya dediğimiz yerde bu zalimler sanki ebedîyen yaşayabileceklermiş, ahirette bunun hesabını hiç vermeyeceklermiş gibi yaşıyorlar ya hani. Dünya'nın birçok ülkesinde, paralarına para katmak için savaş çıkartıp (yukarıda Mc_Doglos bir kısmını yazmış) milyonlarca insanın kanına, ırzına geçen bu kişilerin cehennem çukurlarına atıldıklarını tahayyül ediyor ve bunun ardından, inananların intikamının alınmasından dolayı yüzümden bir tebessüm oluşuyor.

    Misal olarak birisi benim kızıma tecavüz etse, ben o kişiyi kıyma makinesinden bile geçirsem hıncımı alamam. Ama Allah, onlara öyle bir yer hazılamış ki (Kur'an'da cehennemin nasıl bir yer olduğuna dair çok sayıda ayet mevcut), onun intikamını, bizim adımıza ancak Allah alabilir. Çünkü böyle zalimlerin cezasını bu dünya hayatında verevileceğimiz bir ceza şekli yok.

    Sonra da havf ve recâ düşüncesiyle ahirette kurtuluşa erenlerden olmayı ümit ediyor, Allah'ın rahmet ve merhametine sığınmaya çalışıyorum, (Çünkü biz günahkâr kullar, kendi amelimize kalmış olsak, kurtulamayız. Cennet bir liyâkat değil, bir lütuftur. Bu lütfa mazhar olmaya çalışmak gerek. Bunun yolu da Hz Muhammed efendimizin gittiği yoldur. O yol hak yoldur) Peygamber efendimiz, diğer peygemberler, sahabeler, sıddıklar, İslâm büyükleri ve diğer Allah dostlarıyla bir arada olmak istiyorum. Bunun tahayyülü bile beni mesut etmeye yetiyor. Düşünün ki onlarla bir yerde olsak, acaba ne kadar mutlu oluruz. Mekânın bile ehemmiyeti yok. Zîrâ mekân, içinde bulunanlarla güzelleşir veya çirkinleşir. İçinde insan olmayan cennetin de, cehennemin de kıymeti yoktur. Çünkü onlar bile insan için vardır...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bocekgrafik

    Onu ben de çok düşündüm. Bu tefekkür, (Yazının son paragrafı: "Çok daraldığınızda ise şunu düşünün" diye başlayan yer) benim için tek çıkış yolu, hem debir teselli oldu. Çok sıkıldığımda böyle düşünüyor, bizim 3 günlük dünya dediğimiz yerde bu zalimler sanki ebedîyen yaşayabileceklermiş, ahirette bunun hesabını hiç vermeyeceklermiş gibi yaşıyorlar ya hani. Dünya'nın birçok ülkesinde, paralarına para katmak için savaş çıkartıp (yukarıda Mc_Doglos bir kısmını yazmış) milyonlarca insanın kanına, ırzına geçen bu kişilerin cehennem çukurlarına atıldıklarını tahayyül ediyor ve bunun ardından, inananların intikamının alınmasından dolayı yüzümden bir tebessüm oluşuyor.

    Misal olarak birisi benim kızıma tecavüz etse, ben o kişiyi kıyma makinesinden bile geçirsem hıncımı alamam. Ama Allah, onlara öyle bir yer hazılamış ki (Kur'an'da cehennemin nasıl bir yer olduğuna dair çok sayıda ayet mevcut), onun intikamını, bizim adımıza ancak Allah alabilir. Çünkü böyle zalimlerin cezasını bu dünya hayatında verevileceğimiz bir ceza şekli yok.

    Sonra da havf ve recâ düşüncesiyle ahirette kurtuluşa erenlerden olmayı ümit ediyor, Allah'ın rahmet ve merhametine sığınmaya çalışıyorum, (Çünkü biz günahkâr kullar, kendi amelimize kalmış olsak, kurtulamayız. Cennet bir liyâkat değil, bir lütuftur. Bu lütfa mazhar olmaya çalışmak gerek. Bunun yolu da Hz Muhammed efendimizin gittiği yoldur. O yol hak yoldur) Peygamber efendimiz, diğer peygemberler, sahabeler, sıddıklar, İslâm büyükleri ve diğer Allah dostlarıyla bir arada olmak istiyorum. Bunun tahayyülü bile beni mesut etmeye yetiyor. Düşünün ki onlarla bir yerde olsak, acaba ne kadar mutlu oluruz. Mekânın bile ehemmiyeti yok. Zîrâ mekân, içinde bulunanlarla güzelleşir veya çirkinleşir. İçinde insan olmayan cennetin de, cehennemin de kıymeti yoktur. Çünkü onlar bile insan için vardır...

    Haklısınız.
  • Amaclarini derlemis @Mc_Doglos
    Yapilacaklari özetlemis @bocekgrafik

    Ne yapabiliriz?
    Ne yapabiliriz?
    Ne yapabiliriz?

    Rastgele iyilik yaparak bile kotuyu yenebilirsiniz,
    Adam gibi yasarsaniz yeter,

    `Onlarin sizlere olan korkusu bana olan korkularindan kat kat fazla` (Allah)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bocekgrafik

    Şu an kitlesel olarak bişey yapma imkânı yok. Çünkü bundan şikâyet edenlerin de birçoğu bu sisteme göbekten bağlı haldeler. Misal olarak, Coca-Cola'nın İsrail'e yaptığı yardımlar malumken, hem bunu içip, hem de gelip burda "Bu adamlar şöyle-böyle yapıyor." demek ne kadar saçmadeır. Aynı şekilde faizde parası olan kişiler. Aynı şekilde Siyonizme hizet ettiği mutlak olan fitmalardan mal almakta bundan farksız (Zaruret halleri hariç: Başka seçenek yoksa yani).

    Şöyle düşünün. Bu adamlar bizim nasıl olmamızı isterler, bizden ne yapmamızı isterler? İşte onun tam tersisni yapmak gerek.

    - Dinsiz olmamızı mı isterler: Biz dindar olacağız.
    - Bankalar aracılığıyla biz sömürmeye mi çalışırlar: Biz bankalara tek kuruş kaptırmayacak, tek kuruş faiz ve vade farkı ödemeyecek şekilde davranacağız.
    - Ahlaksızlığın yayılmasını isterler: Bizler ahlaklı olacağız.
    - Ailelerimizin parçalanmasını isterler: Biz aile bağlarını sağlam tutacağız.
    - Kadınların seks objesi haline gelmesini isterler: Kadınlarımız iffetli davranacak. Erkekler de onlara yan gözle bakmayacak. Düşene (namussuzluk yapan kadına) bir tekme atmak yerine, ona doğru yola sevketmeye çalışacak.
    - Gecç beyinlerin ifsat edilmesini, her türlü ahlaksızlığı yapmalarını, uyuşturucu müptelası olmalarını isterler: Biz olamamaları için çalışacağız. Hakeza gençler de öyle

    İlk aklıma gelenler bunlar. Çoğaltılabilir. Her bir maddeyi de açmaya kalksak ve her birisi için "Bunları nasıl yapacağız?" diye sorsak, bunlar için uzun uzun yazılar çıkar burda. Ama evvela tefekkür şart. Yani içinde bulunduğu akıntıya kendini bırakmak yerine, ona karşı durmak, yapılacak iş şeydir.

    Tahrip kolay, tamir zordur. Onlar, şeytanın âvâneleri olarak Allah'ın emri olan ne varsa tersini yaparlar. Maddi-manevi herşeyi tahrip etmeye çalışırlar. Bizler de tamir etmeye çalışacağız.

    Soru: Bunlar her yönden üstünler. Biz mahkum durumdayız. Bu nereye kadar böyle devam edecek?

    Cevap: Deccalin tarifinde tek gözlü tarif edilir malum. Hz. İsa'nın ve Hz Mehdi A.S.'ın gelmesi ile deccalizmin (Masonik uluslararası örgüt: İllumanati. Aslen Siyonizm) sonunu getirecek ama insanların (bizim) onlara ne kadar layık olduğumuzu sorgulayacağız. Onların safında yer almaya çalışacağız. En kansız insana bile cehenneme gitmek istemez ama cennete gitmek için de bir gayret göstermez. Burdaki ayrım, gayret göstermek ya da göstermemektir. Bir nevi samimiyet testi yani. İşte imtihan burada.

    Îtikâdı bozuk olanlar için yazıyorum. Diyelim ki böyle bir hadis yok. Hz İsa'nın da, Hz Mehdi'nin de geleceği meçhul diyelim ki. Gelecek olsa bile ne zaman geleceği, aynen ecel gibi meçhuldür. Bu sebeple bizler, peygamber efendimizi örnek alacağız ve onun yolundan gitmeye çalışacağız. Sahabe-i Kiram efendimizin yaptığı gibi ona teslim olacağız her konuda. Çözümü siyasi partilerde vb yapılarda aramayacağız.

    En kötü senaryoyu çizelim: Farz edelim ki fert olarak sizden başka müslüman kalmadı. Yine de pes etmeyecek, Allah'a olan kulluk görevlerini yerine getirmeye çalışacağız. Çünkü biliyoruz ki, "Her koyun kendi bacağından asılır" hesabı, her birimiz ayrı ayrı sorguya çekileceğiz.

    Çok daraldığınızda ise şunu düşünün: Dünya güllük-gülistanlık olsa, kıyamet kopmaz. Kıyamet kopmasa ahiret gelmez. Ahiret gelmezse inananlar için vuslat (Allah, cennet, peygamber efendimiz başta olmak üzere diğer peygamberler, sahabeler, İslam büyükleri, inanan diğer insanlar ve sevdiklerimizle buluşmak: İnananlar arasında Allah'ı görecek olanların sayısı pek azdır. Yunus Emre gibi), kâfirler, zalimler ve şeytanın âvâneleri içinse cehennem nasıl gelecek. Zalimler için yaşasın cehennem. İyi ki Allah var, iyi ki ahiret var, iyi ki cennet ve cehennem var.

    Sonuna kadar okudum bu yazınız için çok teşekkür ederim.
  • Hazır fikirler ve büyük egolar şikayet ettiğine göre okumuş olmalısın buda benim için yeterli yazdığım metin adresine ulaşmış
  • Bu geri sayım vardı ne oldu o
  • Paylaştığım ''taksim gezi parkındaki imaj iyileştirme'' ve ''Theodor Herzl'in mezarındaki saygı duruşu'' ile ilgili paylaşımlar silinmiş aramızda hükümet sevdalıları mı var da şikayet ediyorlar anlamadım. Olsun kardeşim siz de kulsunuz bizde. Aramızdaki tek fark biz burada siyaset yapmıyor, az bişey zeka ve gönül sahibi olanlarla birlikte ayıkmaya çalışıyoruz. Hangi mezardı o? Şu:

  • quote:

    Orijinalden alıntı: micro77

    bırkac haftadır person of ınterest adlı dızı fılımde subnumınal olarak bu mesaj verılıyor.
    bır raslantı mı yada amac nedır anlayamadım ?


    artık resmen kafayı yemişsiniz bu Finch'in kurduğu sistemin çökmesiyle bağlantılı olan bir şey.
  • Ne olacak da bu düşmanlar yenilecek? Ne yapabiliriz ki?

    Bu soruyu soranlar çoğaldı doğal olarak. İlk önce korkmayacaz kardeş. Bak Seni beni yaradan ne diyor? :

    Ali İmran:
    139. Gevşemeyin, tasalanmayın. Eğer inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.

    142. Yoksa siz, Allah içinizden uğraşıp didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

    Bakara:

    191. Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram’da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarğışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası!

    169. Allah yolunda öldürülmüş olanları ölüler sanma sakın. Hayır! Onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar.

    170. Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiğiyle sevinçlidirler. Ve arkada kalıp kendilerine katılmamış olanlara şunu müjdeliyorlar: Onlar için korku yoktur; tasalanmayacaklardır onlar.

    200. Ey iman sahipleri! Sabredin, sabır yarışı yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve Allah’tan korkun ki, kurtuluşa erebilesiniz.

    Nisa:

    75. Size ne oluyor da Allah yolunda ve ‘’ey Rabbimiz, bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder’’ diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!

    76. İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Küfre sapanlarsa tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz şeytanın tuzağı çok zayıftır. (tağut: put)

    ''Nisa 75.'de ''bir yardımcı gönder'' denilerek yakarılan yardımcı: Hz. Mehdi ' dir.


    Mehdi kimdir? Mehdi sıfatmıdır rütbemidir nedir? Ne zaman gelecek?

    Mehdi'nin kim olduğunu en güzel şekilde anlamak için gelenler belgeselini izlemek de yeter. İlgili bölüm:



    Gördüğümüz gibi Mehdi peygamber efendimizin soyundan gelip de en son öldürülmeden kalan son kişidir ve Allah katında geleceği günü beklemektedir. Bu kimseyi şaşırtmasın çünkü önceden de oldu. Hz. İsa Allah katına çağırılmış ve asla öldürülmemiştir. Ne çarmıha gerildi, nede sırtından hançerlendi. O da geleceği günü bekliyor.

    Mehdi bir isimdir. Ahmet-mehmet-soner-kazım gibi... Ve Hz. Mehdi orduyu toplayacak ve başkumandanlık edecek kişidir.

    Son yıllarda ''ben mehdiyim!'' şeklinde reklam yapan şarlatanların bunu yapmaktaki amacı da tabiki biraz itibar biraz para kazanmak veya toplu halde insanların aklındaki ''Mehdi'' inancını laçkalaştırmak içindir. İki senede bir mehdi çıkar oldu ancak gerçek Mehdinin gelişi böyle olmayacak.

    O belirlenen güne (Cihad savaşı) 'na kadar gizli olacak. Öldürülmemesi için ve farkedilmemesi için önlemler alacak. Benim tahminim bu kabenin yıkılışından sonra, Mescid-i Aksaa'nın yıkılıp Süleyman mabedinin inşaası sırasına denk gelebilir çünkü tüm bağların kopma zamanı olacaktır. Zira biz müslümanların kıblesi mekke (mescid-i haram) dan önce Mescid-i Aksaa idi.

    Hz. İsa da aynı dönemde Dünya'ya gelerek çoğu hristiyanı da ''ben size gelmedim ben Müslümanların yanındayım'' diyerek islama çağıracaktır.

    Yani beklememiz gereken olay: Bu olayların iyice yükselip Hz Mehdinin gelişi dönemidir. O zamana kadar iyi birer insan olup Allah'ın yolunda ilerleyen kişler Mehdinin ordusuna katılacaklar.

    '' Peki biz burada ne yapıyoruz? Anca konuşuyoruz. Klavye illuminaticiliği yapıyoruz..'' Diyenler de var:

    Ankebut:

    58. İman edip barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin görkemli odalarına yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin ödülü!

    Zumer:

    9. ‘’Hiç bilenle bilmeyenler eşit olurmu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır’’

    18. Onlar ki, sözü dinler de en güzeline uyarlar. İşte bunlardır, Allah’ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.

    ''Peki diyelim böyle bir sistem var neden bu kadar güçlü adamlar bizim bunları konuşmamıza izin versin? İnternette ellerinde, neden onların açıklarını yakalayabiliyoruz?'' (en sevdiğim..)

    - Biz asırlık çabalar sonucu Mescid-i Aksa bölgesinde yeniden Süleyman mabedini kurmalı, yıkılacak olan Mescidi Aksa yerine inşa etmeliyiz. Ve sahte mesih tüm Dünya'ya oradan hükmedecektir. Bu savaş veya fikir birliğiyle olacaktır. (Tek dünya devletinin kabulü)

    - Tüm Dünyayı tehdit edecek ortak bir düşmana karşı tüm milletler birleşecek ve tek devlet olarak mücadele edilecektir. Ve tüm güçleri elinde barındıran israil bu güce önayak olacaktır.

    Bunlar siyon protokollerinin içindeki maddelerden ikisi. Peki ben bunları nereden buldum? CIA'de dayım var. google amcaya sor söyler kardeşim. BU konuda da paylaşan oldu diye hatırlıyorum.

    Tek dünya devleti aleni olmalı. Yani herkesin gözü önünde açıkça ilan edilebilmeli ki amacına ulaşsın. Yoksa ne anlamı kalır? Herkesin bileceği birşey ama kimsenin karşı çıkamayacağı şekilde. Kapiş?
    Şimdiye kadar asırlardır yeraltından güçlenip lobi faaliyetleriyle ve gece gündüz çalışarak bir yerlere gelmeyi hedeflediler. Bu süreç gizli olmalıydı, anlaşılırsa insanlar direk tepki verirlerdi. Bunu sağladılarmı? Sağladılar. Her devletin kilit koltuklarında oturanlar yahudi veya yahudi uşağı siyonistmi? Evet. Artık gizliliğe gerek kalmadı.

    Masonluk sistemi de fiilen olmasa da anlayış bakımından çökmüştür. Faaliyetleri artık balo ve davetler verip birbirlerine sör-beyefendi diye hitap edip goygoyculuk oynamak. Çünkü gerek kalmadı artık. Aleni olması lazım sistemin. İnternet senelerdir var ancak biz bu bilgilere birkaç senedir sahibiz. Çünkü artık ayan beyan yapmaları lazım hüküm gücünü.

    Bizim bu bildiklerimiz de bunun altyapısıdır. İlk önce propoganda yayılıyor. Ardından tehdit sahnelenecek ve ''tehdide karşı tek yumruk olalım'' dendiğinde çoğunluk bunu kabul edecek. ''Ve tek devlet olalım'' dendiğinde insanların çoğu şunları söyleyecek: ''zaten öyle olmaya doğru gidiyorduk normal birşey'' - ''zaten sınırlar bizi bölmedimi?'' - ''insanları bu sınırlar parçaladı'' - ''savaşlar dünyayı çizgilere böldüğümüz için oldu''... ''Starciks'de kahve keyfi...''

    Bize milliyetçiliğin boş olduğunu, vatanseverlik, din kavramlarının savaştan ve yıkımdan başka bişey getirmediğini şimdiden fısıldıyorlar. Ünlülerin magazin programlarında ağızlarını eyerek ''ben dünya vatandaşıyım. benim vatanım bütün dünya ve halkların kardeşliği..'' dediklerini anımsayın. Bunu tabiki ünlüler söyleyecek çünkü kitlelere ulaşmanın en kolay yolu Tv'deki kuklalardır. İnsanlara çok kolay kabul ettirebilirler bu düşünceyi çünkü ne de olsa savaşların kaynağı ülkelerin arasındaki sınır çizgileri değilmi?

    Bu büyük tuzağa düşenler yarın ''tek dünya devletini kurmamız lazım ufolar, uzaylılar, cinler, meteorlar v.b. bizi tehdit etmektedir.'' dendiği zaman hiç düşünmeden kabul edecekler. İnsanları zaten para, iş, aile dertleriyle boğarsan, çaresiz bırakırsan kendisi bişeyler yapacak güç bulamayacağı için ''benden güçlü madem beni korusun'' der.



    Onlar çok mu güçlü (?)
    Bakalım kim güçlüymüş?


    Müminun:

    51. Şu bir gerçek ki, biz resullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında hem de tanıkların ayağa kalkacakları gün mutlaka yardım edeceğiz.

    Haşr:

    13. Onların gönüllerinde, korku bakımından siz, Allah’tan daha zorlusunuz. Bu böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.


    Çoğunlukla ateistler tarafından savunulan ''Allah varsa bu savaşlar, kötülükler niye var?'' tezi için antidepresan:

    Muhammed:

    31. Andolsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye kadar, sizi belalarla imtihan edeceğiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacağız.

    ''Onlar çok iyi birlik olmuşlar çok güçlü ve tüm imkanlara sahipler ve birbirlerini koruyorlar'' öylemi?:

    Haşr:

    14. Onlar sizinle toplu halde değil ancak müstahkem kaleler içinde yahut duvarlar arasından savaşabilirler. Onların kendi aralarındaki problemleri, çıkmazları çetindir, ciddidir. Sen onları birlik, beraberlik halinde sanıyorsun, oysaki onların kalpleri darmadağınık, parça parçadır. Böyledir; çünkü onlar akıllarını işletmeyen bir topluluktur. (müstahkem: dayanıklı, sağlam)


    Bizi ''üç harfli, aman ha çarpar, aman ha musallat olur..'' cart curt diye korkuttukları cinlere bakalım şimdi de.. Cinler de bizim gibi veya hayvanlar gibi bir canlı alemi biliyorsunuz. Renkleri çizgi filmlerdeki gibi mavi mi bilmiyorum. Ancak aralarında tıpkı insanlar gibi iyi de var kötü de.. Bu karşımızdaki düşman arkadaşlar basın yayın organları veya çeşitli bilgi kaynaklarında şeytanı (iblisi) ''melek'' olarak tasvir ediyor ve'' kötülük rolünü istemeden görev icabı yapan, aslında bir melek olup Allah'ın katında onun sadık görevlisi'' olduğunu dikte ediyorlar..

    Siz sikkonunhttp://michaelsikkofield.blogspot.com/2012/10/insan-din-ve-kuran.html yazısını okudunuz mu? ''İblis bir cindir ve g.vattır'' der. Evet öyledir. ''Şeytan'' onun lakabı. Asıl ismi ''iblis'' (nüfusa böyle kayıtlı: iblis lucyferdallıgiloğullarından)

    İşte burası çok güzel bakalım Kuran dinleyen imanlı cinler ne demişler aynen Kuranı Kerim'den alıntı:

    Cin:

    1. De ki: ‘’Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: ‘’Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur’an dinledik’’

    2. ‘’Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.’’

    3. ‘’Rabbimizin adı, kudreti, işi, gayreti çok yücedir. O ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk.’’

    4. ‘’Doğrusu bizim beyinsiz, Allah katında saçma lakırdı ediyormuş.’’

    5. ‘’Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler.’’

    6. ‘’Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırdı da onların şımarıklık ve azgınlığını arttırırlardı.’’


    Doğrusu bizim beyinsiz! Doğrusu bizim beyinsiz! Doğrusu bizim beyinsiz! Doğrusu bizim beyinsiz! Doğrusu bizim beyinsiz! Doğrusu bizim beyinsiz!

    Tüm iyi cinlere benden çay! Lucy' ye yok!.. (Lucifer'i kısaltınca kız ismi oluyormuş )


    Kardeşlerim görüyoruz ki kendi aleminde bile aşşağılık bir yaratık lucy. Ancak bazı insanlar ona tapınmakta iman seviyesindeler. Düşünün onların acınası hallerini..
    Düşünün onların azabının miktarını. Düşünün onların öteki dünyada nasıl bizim altımızdaki mertebelerini.

    Burada veya başka forumlarda bu konuyu okuyan, araştıran herkes akıllı adamdır. Aklını işletebilen insandır. Burada ''Hadi canım paranoyaksınız'' diyenler bile akıllı adamdır. Hiç değilse sorgulamıştır. Ve forumu takip etmektedir. Sorular sormaktadır. Bizim kurtaramayacağımız kimseler: Sormadan otomatik pilota alıp sürüklenelerek yaşayan montofon cinsinden insanlar.

    Onlara ne yazıkki yapacak birşey yok. Ne kadar konuşursak konuşalım kulaklarının duymaz olduğunu, gözlerinin görmez olduğunu, kalplerinin hissetmez olduğunu Kuran da bize söylüyor. Onların öteki dünyadaki halleri Allahın lütfuna kalmış bir olaydır.

    Biz bize dayatılan sistem içinde sistemin tam tersine yaşayarak kurtulabiliriz onların öğretilerinden, hayat tarzı dayatmalarından. Amerikan şarkılarının %80 inde ''lose yourself'' emir kipi vardır. ''Kendini kaybet'' ''Kontrolü bırak''... Kontrolü bırak ve uyuşturucu çek, absinte iç beynin zaten pek düşünmüyor iyice uyuşsun. Biz ne versek anında kabul et.. Bizim müridimiz ol. Şeytanın ordusuna katıl.. Bu olay böyle.

    Bunların tam tersini yapıp hayatta kalmalıyız. Normal bir insan olarak. İyilik ederek. Trafikte bi ''höt'' diyene hemen haydarla koşmayıp ''hadi işine kardeşim'' diyerek. Yoldaki teyzeyi karşıya geçirerek. Yazın sıcağında su bulamayan sokak hayvanına su vererek hatta iki okşayıp severek. Cebinde fazladan iki lira varsa yoldaki bi fakire dilenciye vererek.. V.b. adam olunur.

    ''Ayfonun, semsunun yenisi çıkmış alacam'' ''onda var bende de olsun'' ''forumda bişey yazdım arkadaşlara haber vereyim de beğensinler yorum yazsınlar millet de beni bişey sansın'' ''kız istiyorum ama iki ayda bir değişeninden istiyorum'' ''yer çekimsiz ortamda çilek yiyim ama muz gibi gelsin''

    Bunlarla hiçbişey kazanamayacağımız gibi önemli bişey kaybederiz. Bizi biz yapan birşey. Kişilik.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-BFCEFA2F8 -- 31 Mayıs 2013; 3:00:03 >
  • 
Sayfa: önceki 432433434435436
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.