Şimdi Ara

Yeni bir Tanrı modeli gerekiyor (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
42
Cevap
0
Favori
1.414
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    Yorma beni daha basit örnek ver. Çok okumaktan kafanız karışmış sizin birazda kendinizi dinleyin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 1 Ağustos 2020; 12:59:16 >
  • Analizcizeuss kullanıcısına yanıt
    Konunun en faydalı mesajı için teşekkürler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 1 Ağustos 2020; 13:35:34 >
  • Gavur panteonu toplanmis yine..

    Sabah aksam din imana kufur.

    Ne namaz var ne abdest ne fayda.

    Anca kufre kolelik..

    Neyse olunce gorursunuz..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Alakasız bir yerde gene aynı şeyleri tekrar etmeye başlamışsın ama gerçekten bıktım. İstatiksel teoremlerin yanlışlanamayacağını söylediğimde benim argümanımı çürütemedin, yanlış anladın ve gelip gülüyorsun. Avrupa ve Amerikan üniversitelerinde yanlışlamacılığın müfredatta olması yanlışlamacılığı hâlâ ciddiye alınan bir şey yapmaz. Bu din felsefesinde mantıksal kötülük problemi çürütüldü iyi ama neden hâlâ öğretiyoruz demek gibi bir şey. Kötülük problemi söz konusu olduğunda ilk önce mantıksal versiyonu öğrenirsin ama çürütüldüğü konsensüstür. Okumak istiyorsan çok basit:https://www.amazon.com/God-Freedom-Evil-Alvin-Plantinga-ebook/dp/B0036FUCHC

    Richard Swinburne Oxford üniversitesinde bir akademisyen ve adam bayesçiliğin babası. Oxford’da bayesçilik yok dersen gülerler sana.Tekrar söylüyorum bir çarpıtma varsa bana alanında önde gelmiş bilim felsefecilerinin yanlışlamacılığı savundukları bir makale at. O zaman yanlışlamacılığın ciddiye alındığını kabul ederim ben de.

    Alıntıları Göster
    Güzel insan, Oxford'un philosophy of science ders programında Bayesçiliğin bahsi yok çünkü Bayesçilik esasen istatistikten devşirilmiş bir teorem, probiliteli istatistik bölümünde ele alınan ve istatistik derslerinde işlenen bir konu. Eğer bilim felsefesinde konsensüs olsa her bilim felsefesi ders programında konu olur ama yalnızca bir kısmında var neden çünkü bir konsensüs değil! Evrimsel biyolojisiz bir moleküler biyoloji dersi düşünebiliyor musun ya da Kopenhag yorumsuz bir kuantum fiziği dersi? Düşünemezsin zira o alanlarda konsensüs sayılırlar! Ben falsifikasyonun bazı bilim insanları ve akademisyenler arasında (ki içlerinde Nobel dahil ödüllü doğa bilimciler var) popüler olması ve sevilmesi haricinde, bilimde merkezi bir yer işgal ettiğini ve tutarlı olduğunu düşünmem haricinde fazladan bir şey söylemedim. Falsifikasyonun hiçbir zaman konsensüs olduğunu düşünmedim. Dediklerimi hala değiştirip değiştirip eleştirmeye çalışıyorsun. Ünlü / tanınmış diye attığın kişi Ortodoks kilisesi mensubu apolojist çıktı eee yani. Hadi iyi filozoftur vs ama bilimden gerçekten tamamen anladığını sanmıyorum. Bilim insanları eğer felsefeden anlamıyorsa, esasında bilimde tam olarak falsifikasyon yapmayıp kendi düşünsel alemlerinde falsifikasyon yaptıklarını sanıyorlarsa (bknz: olası aday AM Celal Şengör) bu ayrı bir mevzu ama Swinburne gibi apolojist bir Hıristiyan mistiğinden modern bilimin doğası öğrenilmez. Hele falsifikasyon gibi yerleşik dinlere karşı ölümcül olabilecek tümdengelimsel bir yaklaşımın eleştirisi bu adamdan hiç dinlenmez! Çünkü tümdengelimsel yaklaşımla en basit bir hata bile bulmak kutsal kitabın geçersizliği demektir.

    Y dininin X kutsal kitabı doğrudur.
    X kutsal kitabında - atıyorum - tavşanların geviş getirdiği yazar.
    Tavşanların geviş getirdiğini söyleyen metin parçası doğrudur.
    Gözlemsel önerme: Tavşanlar geviş getirmez, yalnızca uzun süre çiğner ya da sürekli burun oynatırlar.
    Tavşanların geviş getirdiği metin parçası yanlıştır.
    O halde X kutsal kitabı doğru değildir.
    O halde Y dini gerçek veya tanrı kelamı değildir.

    Y dinine kökten bağlı kimse böylesi bir yaklaşımı ve mantığı zaten kabul etmeyecek, her zaman aleyhinde çalışacak. Herhangi bir militan ateistten basmakalıp din yorumu dinlemeye çok benziyor. Gerçekten öğrenme ve eleştirme maksatlı bir iş sözkonusu değil, derinde yatan maksat sevilmeyen ve tehlikeli addedilen bağcıyı dövmek.

    Post Popper yokmuş gibi davrandığımı söylüyordun mesela ama falsifikasyonun genel sorunlarından ben de haberdardım hem de ortada Bayes mayes ve fazla ileri okumalar olmaksızın. Bayes teoremiyle de dediklerimden anlayabileceğin üzere istatistik dersinden tanışık oluyorum. Falsifikasyona dair daha önceden okumuş olduğum daha genel bir olumsuzlama:
    https://blogs.scientificamerican.com/the-curious-wavefunction/falsification-and-its-discontents/

    Günümüz bilimi şu anda hepimizin algılarını aşan, inanılmaz karmaşık bir şekilde prosedürler, çeşitli teknikler ve ekiplerin bileşimine dayanan kompleks bir bilişsel canlı salt anlamda ne öyle falsifikasyona ne de bayesçiliğe ne de başka herhangi bir teorik mefhuma indirgenebilir. Milyonlarca sayfa tutan bilim ve tekniği tek bir bilim feslefesi kitabına elbette indirgeyemezsin. Ancak bazı önerilerin olabilir, bazı teknikleri işe yaradıkları ve yaygın kullanıma sahip oldukları için öne çıkarabilirsin vs.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • "Herseye gücü yeten tanrı hiçbirşey yaratamaz"

    Bu yargı kendi icinde celiskide.."Herşeye gücü yeten tanrı" ön kabulünü yapıyorsan , herşeyi de onun yarattıgını sen istemesende beynin kabullenmiş oluyor..Bu yüzden de verdigin "hiçbirşey yaratamaz" yargısı tutarsızdır..Sen istemesende bu gibi önkabuller beyninin düşünme bicimini etkiliyor..Herşeye gücü yeten bir tanrıyı herşeyi yarattığı icin bilirsin..Bildigin bu kosul ile verdigin yargı çelişkide..Herseye gucu yeten tanriyi bilebilmemiz icin o hersey ne ise onu bir gormemiz lazim..Yani aslinda cumle soyle kurulsa:

    " Herşeyi yaratan tanrı artık hiçbirşey yaratamaz" ( zaten herşeyi yaratmıştır)
    bu kosul ile yargı celiskide degil..

    Sınav konusuna ise katılıyorum..Sinav bir ogrencinin bilgi birikimini ölcmek icin yapilir...Tanri herseyi biliyorsa sinavda ki kisinin bilgi birikiminide zaten bilir..Sinavdayiz dedigimiz anda tanrinin herseyi bilmesi kosulu çöker....
    Ancak kaderciligin baska bir yorumuna göre: Tanri insana özgür irade vermistir ve insan tanrinin parcasini taşır..Bi nevi insanda kücük tanridir aslinda..Herseyi bilen tanri herseyi bilse bile insanin yapacagi secimleri öngöremiyebilir..Cunki secimleri yapan da zaten kendi parcasidir(tanridir)..Yani görüşe göre yolu yapacak meteryali tanrı yaratmıştır,insan ise yolu inşaa eder..Tanri burda ayni zamanda kendinide sinamıs oluyor..İnsana irade vererek , sonsuz öngörüsüne rağmen kendi ile savaşmakta...Bu iyi anlarsak pek çelişki değil..

    Tanrinin tek ve bir olması:
    Ben bunu semavi dinler gibi ahenk ve uyum temasında degerlendirmiyorum..Sonucta farklı gorevleri paylaşan sirketlerin basarisi ortada..
    Ancak; tanrilarin olmasi beni " yaratılan ,yaratandan büyüktür" yargısına götürür..Cünki tanrılar varsa ve ahenk icinde bir uyum varsa birbirlerinin işlerine karışmıyolardır..Yani aslında tanrıların toplamı( artik kactane varsa) hukmettikleri evrene ancak eşit olurlar..Tanrılar tek başına iken sonsuz kudrette değil, ancak birlikte olduklarında sonsuz kudrete sahip olabilirler..Ama belirli niceliklerin integrali belirsiz olamayacağı için,tanrıların toplamı da sonsuz kudrete sahip olamaz...Eger tum tanrilarin herbiri sonsuz kudrete sahipse, birleşip bir evren yaratmalarına gerek kalmıyor...

    Neden yarattı;
    Dinlere göre; bilinmek istedi...."yalnızlık sadece o'na mahsustur" fikri ile türemiş ve hiçbirşeyin yalnız kalamayacağı kabulü...Çelişki ise kendi içinde; madem yalnızlık ona mahsus ve ne olduğunu bilmiyorsun o halde tanrının yalnız kalamıyacağı yargısına da gidemessin...

    Bence; bu soruyu anlamak için "tanrı ne ister " diye düşünmek gerekir..Fakat bunu düşünebilmek içinde "tanrı nedir " cevaplanmalı..Ama işin garibi bu soru sorulamaz..Nedeni; isa nedir dedigim anda..Beynimiz onu bir gruba atar(insanlar grubuna,isa bir insandır)..Beynimiz ve düsünce bicimimiz ,yargilar verirken kendi önkabullerini istemsizce oluşturuyor.."tanrı nedir" dedigin anda sen iste ya da isteme beynin onu bir gruba atacak ve bu da düşünme bicimini ve vereceğin yargıyı etkileyecek..Tanrıyı bir gruba atan beynin istemsizce sonsuzluk sıfatını cökertir...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Ben şöyle bir şey söylemek istiyorum. Öncelikle herkes herkesi bazı şeylere ikna edemez. Evet. Demek istiyorum ki, çeşitlilikler zenginliktir. Allah bu gezegeni var ederken de tek tip bir dünya beklemiyordu. İstemiyordu da. İradesi olup, kısıtlı da olsa seçme yetisine, iradeye sahip varlıkların kendisini seçmesini istedi. Neyse girmicem buralara.

    Kendinizi her konuyu çözebilir yetide sanmayın. Büyütmeyin. Abartmayın insanoğlunu. Özgüven, çaba, yeni şeyler keşfetme isteği ve doğruyu bulma dürtüsü güzeldir gereklidir ama neticede 3.boyuttayız. Sen nasıl 3. boyuttan 2.boyuttaki bir varlığın yaptığı her haltı eksiksiz görebiliyorsan, hareket edebileceği her yeri rahatlıkla fark edebiliyorsan, 2.boyuttaki bir varlık oturup dese ki mesela ben kendim oluştum yok efenim hadesmiş zeusmuş, ya da yarattığın mini dünyaya parlak bir cisim koysan ona secde etse mesela, gülersin sadece. Çünkü sen yaptın aslında onu anlatabiliyor muyum. Bazı şeyleri düşünmek için kısıtlı varlıklar olduğumuzu fark etmeniz gerekiyor. Bizden çok çok üst boyutta bir varlık var. 1 tane var. Çünkü 2 tane olsaydı bu kesinlikle iki insanın ya da 15 tane adamın arasındaki tartışmaya benzemezdi. Birisi yaz derdi diğeri kış. Birisi eşcinselliği yasaklardı öbürü üremenin tüm canlılarda vejetatif olmasını isterdi atıyorum. Bir de hangisine secde edicez abi ne saçma kafalar bunlar :D Allah is one. Ve doğurmadı. Doğrulmadı. Hep vardı ve biz bunu algılayacak yetiye, ortama, zihin yapısına sahip değiliz. İnanmak için yeterli sebebi bulamayanın aklından, ya da iyiliğinden şüphe ederim. Çünkü eğer akıllıysa, sadece işine gelmediği ve kendi tanrı modelini istediği için araştırmıyor ve inanmadığı yalanını söylüyordur.




  • Hiçbir Ateist senin çizdiğin deistik tanrı profillerine karşı çıkmaz ki. Ya da böyle bir profil çizdin diye kızmaz.
    Ateistin iddiası şudur. Allah, Yehova, Isa, Zeus, Odin, Ra, ahura mazda vs gibi organize dinlerin tanrıları kesinlikle var olamaz.

    Bunun dışındaki deistik tanrılar var olabilir ama var olmaları için hiçbir sebep veya delil yok. Sebebi, delili olmayan şey de zaten fantezidir. Ister inanırsın ister inanmazsın.
    Ateistlerin deistlerden farkı, fantezi dünyasında yaşamazlar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hakiki Osmanlı Torunu -- 8 Ağustos 2020; 22:8:10 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Güzel insan, Oxford'un philosophy of science ders programında Bayesçiliğin bahsi yok çünkü Bayesçilik esasen istatistikten devşirilmiş bir teorem, probiliteli istatistik bölümünde ele alınan ve istatistik derslerinde işlenen bir konu. Eğer bilim felsefesinde konsensüs olsa her bilim felsefesi ders programında konu olur ama yalnızca bir kısmında var neden çünkü bir konsensüs değil! Evrimsel biyolojisiz bir moleküler biyoloji dersi düşünebiliyor musun ya da Kopenhag yorumsuz bir kuantum fiziği dersi? Düşünemezsin zira o alanlarda konsensüs sayılırlar! Ben falsifikasyonun bazı bilim insanları ve akademisyenler arasında (ki içlerinde Nobel dahil ödüllü doğa bilimciler var) popüler olması ve sevilmesi haricinde, bilimde merkezi bir yer işgal ettiğini ve tutarlı olduğunu düşünmem haricinde fazladan bir şey söylemedim. Falsifikasyonun hiçbir zaman konsensüs olduğunu düşünmedim. Dediklerimi hala değiştirip değiştirip eleştirmeye çalışıyorsun. Ünlü / tanınmış diye attığın kişi Ortodoks kilisesi mensubu apolojist çıktı eee yani. Hadi iyi filozoftur vs ama bilimden gerçekten tamamen anladığını sanmıyorum. Bilim insanları eğer felsefeden anlamıyorsa, esasında bilimde tam olarak falsifikasyon yapmayıp kendi düşünsel alemlerinde falsifikasyon yaptıklarını sanıyorlarsa (bknz: olası aday AM Celal Şengör) bu ayrı bir mevzu ama Swinburne gibi apolojist bir Hıristiyan mistiğinden modern bilimin doğası öğrenilmez. Hele falsifikasyon gibi yerleşik dinlere karşı ölümcül olabilecek tümdengelimsel bir yaklaşımın eleştirisi bu adamdan hiç dinlenmez! Çünkü tümdengelimsel yaklaşımla en basit bir hata bile bulmak kutsal kitabın geçersizliği demektir.

    Y dininin X kutsal kitabı doğrudur.
    X kutsal kitabında - atıyorum - tavşanların geviş getirdiği yazar.
    Tavşanların geviş getirdiğini söyleyen metin parçası doğrudur.
    Gözlemsel önerme: Tavşanlar geviş getirmez, yalnızca uzun süre çiğner ya da sürekli burun oynatırlar.
    Tavşanların geviş getirdiği metin parçası yanlıştır.
    O halde X kutsal kitabı doğru değildir.
    O halde Y dini gerçek veya tanrı kelamı değildir.

    Y dinine kökten bağlı kimse böylesi bir yaklaşımı ve mantığı zaten kabul etmeyecek, her zaman aleyhinde çalışacak. Herhangi bir militan ateistten basmakalıp din yorumu dinlemeye çok benziyor. Gerçekten öğrenme ve eleştirme maksatlı bir iş sözkonusu değil, derinde yatan maksat sevilmeyen ve tehlikeli addedilen bağcıyı dövmek.

    Post Popper yokmuş gibi davrandığımı söylüyordun mesela ama falsifikasyonun genel sorunlarından ben de haberdardım hem de ortada Bayes mayes ve fazla ileri okumalar olmaksızın. Bayes teoremiyle de dediklerimden anlayabileceğin üzere istatistik dersinden tanışık oluyorum. Falsifikasyona dair daha önceden okumuş olduğum daha genel bir olumsuzlama:
    https://blogs.scientificamerican.com/the-curious-wavefunction/falsification-and-its-discontents/

    Günümüz bilimi şu anda hepimizin algılarını aşan, inanılmaz karmaşık bir şekilde prosedürler, çeşitli teknikler ve ekiplerin bileşimine dayanan kompleks bir bilişsel canlı salt anlamda ne öyle falsifikasyona ne de bayesçiliğe ne de başka herhangi bir teorik mefhuma indirgenebilir. Milyonlarca sayfa tutan bilim ve tekniği tek bir bilim feslefesi kitabına elbette indirgeyemezsin. Ancak bazı önerilerin olabilir, bazı teknikleri işe yaradıkları ve yaygın kullanıma sahip oldukları için öne çıkarabilirsin vs.

    Alıntıları Göster
    Çok sevgili Nat Alianovna,

    Bir felsefi tartışma için birbirimizi inciteceksek hiç tartışmayalım derim ben. Açıkçası, özellikle ilk mesajındaki tavırların çok saldırganca geldi bana. İkinci mesajında Swinburne üzerine yapılmış -muhtemel olarak- iki dakikalık wikipedia okumasıyla, alttan alta Hristiyanları küçümseyen bir tavır sergilediğini seziyorum. Bunun Swinburne üzerinden olması da ayrı bir ironi çünkü Swinburne-ve Plantinga- yaşayan en entelektüel Hristiyanlar. Ben seni incitecek bir tavır sergilediysem affola.

    Herhangi bir felsefe dersinde bayes teoremi öğretilmez zaten, bu felsefe derslerinde integral öğretmiyorlar demek gibi bir şey. Bayes teoremi bilim insanları ve felsefecilerin yaygın olarak kullandığı bir araçtır. Felsefe derslerinde olasılıksal doğrulama öğretilir. Bu açıklama gücünün olasılığını hangi araçla atayacağın matematikteki teoremlere bağlıdır. Bu kapsamda üniversitelerin felsefe programlarına istatistik dersi koyması faydalı olabilir ama koymasalarda çok bir şey kaybettirmez. Oxford Üniversitesinin ders planına şuradan inceledim:http://helendecruz.net/docs/syllabi/syllabus_PhilSci_sample.pdf program detayında belirtilen 5. ünitede en iyi açıklamaya çıkarım ilkesi işleniyor. Bu ilke kaba tümevarımdan farklı olarak sofistike bir tümevarım metodur. Zaten en iyi açıklamaya çıkarım ilkesi söz konusu olduğunda sofistike tümevarım metodları yani bayes olasılığı gibi sofistike olasılık kuramları işlenir. Bence sen bayes olasılığının en iyi açıklamaya çıkarıma yönelik olduğunu pek kavramış değilsin. Bilimsel bir teorinin işleyişini açıklamak için e kanıtına bağlı bir h teorisinin olasılığı hakkında bir incelemede bulunabiliriz. Sembolik olarak k, dünyamız ve onun işleyişiyle ilgili geçmiş doğa yasaları bilgimiz, e, gözleme dayalı diğer kanıtlar ve açıklanması gereken olgumuz, ve h, bilimsel hipotez. Bu noktada, P(h/e&k) h, P(h/k) nın ilk olasılık işlevidir. Bu ikinci h, P(e/h&k) nın öngörme gücünü yükselten etkendir ve e, P(e/k) nın öngörme gücünü yükselten etkendir. P(e/h&k), eğer hipotez doğruysa, kanıta dayalı olgu e’nin gerçekleşmesinin göstergesidir. Bu durumda daha fazla h, e’yi olası kılar ve onun P(e/h&k)/P(e/k) dan daha büyük olması beklenir. Bayes teoremine göre: Eğer h1 ve h2 hakkında şöyle bir P(e/h1&k) = P(e/h2&k) hipotezi varsa ve P(h1/k) > P(h2/k) ise o zaman P(h1/e&k) > P(h2/e&k) olacaktır. Bunun anlamı eğer h1 geçmiş kanıtlarda tek başına h2 den daha olasıysa, e ve k toplam kanıtları açısından h1 daha olası olacaktır. Teknik olarak h1 ve h2 eşit oranda öngörü gücüne sahipse ve h daha büyük ilk olasılığa sahipse h2 den daha büyük sonraki olasılığa sahip olacaktır. Bu nedenle eğer belirli gözlemleri öngörmede iki eşit başarılı bilimsel teori varsa, yapılan gözlemden önce daha olası konumdaysa onlardan biri diğerinden daha olası olacaktır. Yani bayes olasılığı ile en iyi açıklamaya çıkarım yapar, en olası teoremi benimseriz.

    Sen falsifikasyonun konsensüs olduğunu söylemiyorsun ama Şengör söylüyor. Falsifikasyonun bilim adamları arasında popüler olmasının ana nedeni Popper’ın ünlü olması nedeniyle indüksiyon problemin tek çözümü olarak görmeleri ve falsifikasyonun insanların kulağına dogmaları yıkan bir çözüm gibi görünmesi. Bilimsel yöntem hakkında esas konuşma yetkisi bilim felsefecilerine bağlıdır, bilim insanlarına değil. Esasında bilim insanları bayes teoremini sıkça kullanırlar ve teoremleri bu şekilde doğruladıklarının farkında değillerdir.

    Swinburne teknik meseleleri alabildiğine etkili ve basit bir biçimde anlatabilme yetisine sahip, cerbezeli, din felsefesine derin vukufunu apolojinin güncel ihtiyaçlarıyla mezcetmekte oldukça başarılı Hristiyanlık müdafiidir. Apolojist denilince aklına geleni az çok tahmin ediyorum ama Swinburne kafanda tasarladığın konseptte biri değil. Kendisi ateist bir ailede doğup ateist olarak yetişmiş ileriki yıllarda Anglikan Kilisesine geçtiğini belirtmiştir. Daha sonra, 1995 yılında Ortodoks Kilisesine geçti. Swinburne bilimden belli bir seviyeye kadar anlıyor elbette. Ancak, benim Swinburne bilim adamıdır, bilimden çok iyi anlar şeklinde bir iddiam olmadı. O politika, ekonomi ve felsefe alanında lisans eğitimi almış; akademik çalışmalarını bilim tarihi, bilim felsefesi ve ağırlıklı olarak din felsefesi üstüne yapmış, bayesçi akıl yürütmeye çok hakim bir felsefeci. Ayrıca Hristiyan olsun olmasın bir sürü bilim felsefecisi tarafından övülmüş, bilim felsefesi kimliği sayesinde din felsefesine de bayesçi yorumu getirmiştir. Bayesçilik Swinburne’ün icadı değil, en önde gelen bilim felsefecileri bu metodu benimsiyorlar. O da önde gelen bir bilim felsefecisi olduğu için bayesçi yöntemi benimsiyor ya zaten! Din felsefesinde bayesçi yaklaşım Swinburne’e özgü. The Existence of God başta olmak üzere onun kitaplarındaki bayesçi teistik argümanları herhangi bir din felsefesi kitabında bulamazsın.

    Swinburne bir gözlemin genellemeleri yanlışlayabileceği inkar etmiyor elbette. :) Bu herkesin sezgisel olarak bildiği bir şey. Popper’ın böyle bir iddiası yok, tümdengelimsel akıl yürütme biçimini Popper ortaya koymuyor. Popper sadece bunun bilimin operasyonel metodu olduğunu iddia etti. Tavşan ve kutsal kitap örneğin bu yüzden alakasız ve absürt.

    Yanlışlamacılığın sorunlarını biliyor musun bilmem ama Post-Popper bilim felsefesi yokmuş gibi tavrın var demek yanlışlamacılığın sorunlarından haberdar olmadığını söylemek değildir. Ben orada Popper dışındaki bilim felsefesine gözünü kapadığını belirtmek istemiştim.

    Sean Carroll din felsefesine görece hakim olan nadir fizikçilerden. Carroll kuantum mekaniğinin çoklu evrenler yorumunu benimsiyor. O bilimin metodunun yanlışlamacılık olduğunu elbette kabul etmeyecektir çünkü o, evrendeki ince ayarları(fine-tuned universe) Tanrı yerine çoklu evrenler hipoteziyle açıklamaya çalışmaktadır. Ateistlerin en güçlü teistik argüman olan kozmik ince ayar argümanına karşı sığınacağı tek kapı çoklu evrenler hipotezidir zira.

    Bayes olasılığı bilimi tasvir etmekte çok başarılı ve bir sürü uygulama örneklerine sahip. Bilimi tamamen temsil edemez diyorsan bir argüman sunmalısın. Aksi bir örnek sunmadan bayesçilik bilimi tamamen tasvir edemiyor demen keyfi. Falsifikasyon bilimi tamamen temsil etmiyor diyerek bilimi sınırlıyorsun ama. Falsifikasyonun ultima facie defeater ını gördüğün halde sicim teorisini, Hartle-Hawking modelini, manyetik monopolleri vs. bilimsel olarak görüyorsan keyfi bir yöntem sunuyorsun bize. Sosyal bilimlere yanlışlanamıyorlar o halde bilimsel değiller diyorsan konu sicim teorisine gelince ne değişiyor, niye keyfi seçicilik yapıyorsun? Bilimi tamamen tasvir eden belirli bir yöntem yoksa yoktur, yanlışmalamacılığın bir lüzumu kalmaz o zaman. Aksi halde indüksiyon problemine takılıp durursun. Yanlışlamacılık ve bayesçi doğrulama kuramı indüksiyon problemi üstüne ortaya koyulmuş çözümler zaten. Yoksa biz neyin bilim olup olmadığını biliyorduk zaten. Asıl sorunumuz indüksiyon problemine takılmayan bir bilim inşa etmek yahut bilimi o şekilde sınırlamak. Bilimi tamamen tasvir eden yöntem yok dersen Gettier sorunu gibi kendi etrafında dolaşıp dururaum. Gettier iki sayfalık makalesini yayınlamadan önce bilgiye “gerekçelendirilmiş doğru inanç” derdik ama bu tanımın işe yaramadığı örnekler gördük. Keyfi olarak geleneksel tanımın çoğu yerde işe yaradığını belirtip Gettier sorununu görmezden gelirsek kendi kendimizle çelişiriz. Ben hiçbir epistemolof görmedim ki Gettier örneklerini keyfi olarak görmezden gelsin. Keyfilik rasyonel bir tavır değil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 8 Ağustos 2020; 22:12:3 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Dediklerinin bir kısmında haklı olabilirsin ya da haksız ancak güvenilir sularda yüzmediğini söyleyeyim. Bayesçilik tek başına tamamen tatmin edici değil. Bilim felsefecilerine bilim insanlarından ayrı ve farklı bir yetkinlik yüklemeyi başından beri doğru da bulamadım. Bir de bir tavrın saldırganlığı veya defansifliği argümanın niteliği hakkında neredeyse hiçbir şey söylemiyor. Tümdengelimsellik alakasız ise psikolojik çıkarım da alakasız denebilir bu ne tür bir hareket noktasından çıktığınla ve nereye vardığınla, vardığının muhataplarla ve fikirlerle ilişkisiyle alakalı. En entelektüel Hıristiyan diyorsun daha az önce bir konuda İlber Ortaylı gibi tarihçiyle terörist addedilen ve en ufak derecede ciddi bir eğitimi olmayan bir şeyhin ilişkisini konuşuyorlardı; Ortaylı'yı yeriyorlardı. Entelektüel diye; ve güçlü bir mantıksal, sistemsel kurgusu, tutarlı bir retoriği var diye birisine tamamen güvenmem için sebep yok. Hızını alamayanı inandığımı frenleme haricinde bir amacım yoktu. Ben de hızımı alamıyor gibi duruyorum ama yapabileceğim bir şey yok kendi inanç ve sorumluluklarım var. Hiçbir şeyi anlık bir öfkeyle mantar gibi yerden bitirmiyorum. Öyle olsa bile yerden biten değersiz veya yok hükmünde olmazdı. Güvensizlik veya alaycı tutum zaten nefret değil.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Dediklerinin bir kısmında haklı olabilirsin ya da haksız ancak güvenilir sularda yüzmediğini söyleyeyim. Bayesçilik tek başına tamamen tatmin edici değil. Bilim felsefecilerine bilim insanlarından ayrı ve farklı bir yetkinlik yüklemeyi başından beri doğru da bulamadım. Bir de bir tavrın saldırganlığı veya defansifliği argümanın niteliği hakkında neredeyse hiçbir şey söylemiyor. Tümdengelimsellik alakasız ise psikolojik çıkarım da alakasız denebilir bu ne tür bir hareket noktasından çıktığınla ve nereye vardığınla, vardığının muhataplarla ve fikirlerle ilişkisiyle alakalı. En entelektüel Hıristiyan diyorsun daha az önce bir konuda İlber Ortaylı gibi tarihçiyle terörist addedilen ve en ufak derecede ciddi bir eğitimi olmayan bir şeyhin ilişkisini konuşuyorlardı; Ortaylı'yı yeriyorlardı. Entelektüel diye; ve güçlü bir mantıksal, sistemsel kurgusu, tutarlı bir retoriği var diye birisine tamamen güvenmem için sebep yok. Hızını alamayanı inandığımı frenleme haricinde bir amacım yoktu. Ben de hızımı alamıyor gibi duruyorum ama yapabileceğim bir şey yok kendi inanç ve sorumluluklarım var. Hiçbir şeyi anlık bir öfkeyle mantar gibi yerden bitirmiyorum. Öyle olsa bile yerden biten değersiz veya yok hükmünde olmazdı. Güvensizlik veya alaycı tutum zaten nefret değil.
    İndüksiyon problemi felsefi bir problem. Herhangi bir bilim dalı indüksiyon problemini konu edinmez. Eee haliyle bilim felsefecilerini dikkate almamız gerekiyor. Güvenilir değil diyorsun ama ortaya bir argüman koyamıyorsun. Sen her şeyden evvel bayesçi konfirmasyonu birinci elden okumalısın bence. Üstelik okumalarını akademik kaynaklarla sınırlasan iyi olur. Blogosphere de ve popüler sitelerde bu konular hakkı ve layığıyla işlenmiyor maalesef. Swinburne’ün fikirlerine katılmak zorunda değilsin. Swinburne ile örtüşmediğimiz pek çok konu var. Yalnız bu, Swinburne’ün birinci sınıf bir din ve bilim felsefecisi olduğunu değiştirmez.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 9 Ağustos 2020; 10:33:51 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Mr.Aykumos M kullanıcısına yanıt
    robot örneğini verdim çünkü işin içine tanrı girince inançlıların beyni kilitleniyor. bu örnek tatmin etmiyorsa altta başka örnekler var.

    mesela bu örnek;
    quote:


    Yaratıcının her şeyi bilmesi ve sınavda olmamız çelişir. Biz ezelden beri varmıydık? yoktuk, yani yaratılmadığımız bir konum var. Şöyle bir örnek vereyim, diyelimki ben cehennemlik biriyim;

    A Konumu yaratılmadığım yer
    B Konumu yaratıldığım yer
    C Konumu cehenneme gittiğim yer

    Yaratıcı A konumundan C konumunu gördüğü halde B yi gerçekleştirirse beni bilinçli olarak cehennemlik yaratmış olur.

  • Agnostiksin ama tanrı modeli sunuyorsan sen agnistik değilsin.
    Bu kadar çelişkiler içinde "çorba" olmanızın sebebini kendinize hiç sormuyor musunuz?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Agnostikler için bir yaratıcının olma ihtimali vardır ama kanıt yoktur eğer varsa mantıksal çelişki içermeyen bir model çıkartmaya çalışıyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-4D62BFE91

    Agnostikler için bir yaratıcının olma ihtimali vardır ama kanıt yoktur eğer varsa mantıksal çelişki içermeyen bir model çıkartmaya çalışıyorum.
    Agnostizm Tanrının varlığı veya yokluğu bilinemez görüşünü savunan bir düşünce.
    Sen hem ben agnostiğim diyorsun hem de kendine ait bir Tanrı modeli çiziyorsun. Senin Tanrı ile zaten bir işin yok sanane Tanrıdan?
    Ben Müslümanım. Çıkıp da kafama göre bir Allah modeli önerebilir miyim, yapamam. Sen de bir agnostik isen agnostik gibi davranmak zorundasın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Novagate -- 13 Ağustos 2020; 23:48:22 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.