Şimdi Ara

yaşamaya ve amaca dair

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
31
Cevap
0
Favori
807
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • şu gece saatinde evde oturup düşünmekten kendimi alamadığım, makul bir cevabını bulamadığım sürece rahat edemediğim parça pinçik düşünceler var. bu düşüncelerin bana özgü olduğunun imkansız olduğunu, özellikle forumun bu kısmında dolaşan insanların akıllarında olduğunu; genelde de düşünmeyen-düşünmeye vakti olmayan-düşünmekten korkan insanların tahayyülerinde bir yerde zaman zaman açığa çıkıp onları rahatsız eden düşünceler olduğunu biliyorum. yahut, belki de pek rahatsız etmiyordur.

    geçen gün burada bir arkadaş temiz bir soru sormuştu bizim özgürlüğümüz konusunda. arzularımızda özgür müyüz değil miyiz gibi düşünen insanı en azından başlangıçta biraz sıkacak türden. hakikaten, bizi yaşama sıkıca bağlayan arzular -ki bunlar cinsellik-yeme içme-saygı görme gibi fiziksel ve fiziksel olmayan şeylerden oluşuyor- ya bizim irademiz dışında değişik fiziksel birleşimlerin programlaması sebebiyle gerçekleşiyorlar ya da içlerinde insanı hayata hakikaten sıkı ve sağlam biçimde bağlayacak adamakıllı, yüce manalardan yoksunlar. bugün sokakta yürürken çok güzel bir kızı gördüm ve içim cinsel arzuyla doldu, her ne kadar zaman zaman ahlaki sebeplerden dolayı itiraf etmek istemesek de bu böyle. bir kız erkeğe karşı, biz erkek de kıza karşı bu ihtiyacı duyuyor. peki bu ihtiyacın içinde özgür irade nerede, bizi hayvandan ayırıp şerefli mahluk yapan şey nerede? yahut statü kazanma gibi bir arzuyu düşünelim - bunun içinde de daha fazla maddi imkan (yemek-cinsel doyum gibi) yahut manasız bir secde edilen olma arzusu var. bu arzunun içinde özgür irade var mıdır sorusu cevabı belli bir soru gibi görünüyor, fakat sağlam bir temele sahip arzu mu diye sorduğum zaman bu taraftan kesin çöküntüye uğruyor.

    bununla beraber, bazı dinlerin ifade ettikleri ödül kısmı da buharlaşıp gidiyor. bu dünyanın sınırlandıran arzularını biz bu dünyada istemiyorsak, ebedi alemde ne yapalım?

    her ne kadar ilahi bir varoluşa, inanmıyorsak da yahut başka bir ifadeyle -bunun varlığının doğruluğu hakkında bir fikir sahibi değilsek bile insanlarla ilişkilerimizi düzenlemek ve kargaşadan kaçınmak için her iki tarafın yararına olacak ahlak denen kavramı ortaya çıkarıyoruz ve bu arzularımızı hayatın tadı tuzu gibi görmekle hayatımızı sürdürüyoruz. belki ahlak meselesinde biraz daha ileri giderek arzuladığımız sosyal düzeni anlaşılamayan ilahi kattan gelen bir düzen olarak gösteriyoruz ve bunun adına din diyoruz.

    yine de, hakikaten merak ediyorum. her şeyi geçip kendimizi kandırmayı bıraktığımız zaman, bizi meraktan başka hayata bağlayabilecek bir şey var mıdır? insan için tanrılaşmaktan başka sağlam bir amaç olabilir mi?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi harry11 -- 28 Mayıs 2017; 1:33:5 >







  • Bir varlığın amacı ne olabilir ?

    Asgari ücretle çalışan bir işçi eve bugün ne götüreceğim diye düşünür.
    Zengin olan bugün neye para harcasam,daha fazla nasıl kazansam diye düşünür.
    Kız arkadaşı olmayan ama olmasını isteyen biri kızları düşünür.
    Sporcular katıldıkları spro dalında birinci olmak için uğraşır.
    Amaç zamanla ve şartlarla değişir.

    Ahlak a gelince
    Senin bir kıza cinsel arzu duyman normaldir.Önemli olan bu dürtüleri bastırmaktır.

    İşte tam olarak irade burada ortaya çıkar.
    Sen kıza tecavüz etmeye kalkabilirsin.
    Onunla tanışıp onun da isteği ile birlikte olmaya çalışabilirisin.
    Sonradan daha güzel,hoşuna giden başka birini de görebilirsin.

    Bunlar senin özgür iradendir.Seni hayvandan ayıran en önemli özelliktir.

    Benim için en önemli amaç ; var olan İlah'ın razı olabileceği bir kul olmaktır.
    İnanan bir insan için en önemli durum bu olmalı.
    Bu amaç sadece ibadet ile gerçekleşmez.
    İnanın ya da inanmayanın hakkını korumak,doğruları söylemek,güçlü ama zalim olan birinin yanında durmamak,kul hakkı yememek,torpil yapmamak
    Bir çok şey sayılabilir.

    Tabi elbette inanmayanların da bir amacı var.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    ya bizim irademiz dışında değişik fiziksel birleşimlerin programlaması sebebiyle gerçekleşiyorlar ya da içlerinde insanı hayata hakikaten sıkı ve sağlam biçimde bağlayacak adamakıllı, yüce manalardan yoksunlar.


    İçinde, sana özel bir bu konuyu açma isteği duyumsadın. Bu istek, senden kaynaklandı ve eğer bir şeye insan iradesi denebilecekse işte o şey, bu. Koşullara göre işlemesi, sadece çalışma sistematiğini açıklar; yok etmez onu. Yaşadığın bu öznel deneyim, gerçek ve güzel. Yani canını sıkmak zorunda değilsin.

    Yücelik, hayli çıtkırıldım bir kavram. Gelebilecek en yüce âna bile, "aslında hiçbir değeri yok" fikri dokundu mu, kolayca çekip gidebilir tüm anlamlar. Buradan şu yakalanabilir: İnsanın içinde, bir şeyleri yüceltme potansiyeli var. Gerçekten de kimi değerleri yüceltip korumak, önemli bir evrimsel avantaj olmuş bunu görüyoruz. Ama evrimi yahut hayalleri boşverelim şimdi, nihayetinde bu yücelik hissi, "gerçekten" deneyimlenen bir şey. Eğer sana yüce ya da anlamlı gelen şeyler oluyorsa, o şeyleri yıkmak zorunda değilsin. Ailen olur, aşkın olur, bir şey olur.. sevebilirsin bunları.

    Aradaki fark sadece bunların farkında olmak oluyor. Anlamı yüceltmek zorunda olmadığın gibi, yok etmek zorunda da değilsin. Cep telefonları, işlemcisi hakkında en ufak bir fikre sahip olmadan kullanılabilir. Şimdi sen, insan hakkında yeni şeyler fark ettin. Artık bunları da hesaba katarak, daha kapsamlı değerlendirmeler yapabileceksin. Bir nevi özgürlük katsayın artmış gibi bile düşünebilirsin yani.

    ekleme: Sadece anlaşılamaz değerler yüceltilebilir gibi bir algı var sanki herkeste. Bunun muhtemel sebebi bir şeye dair anlamın, aşkın bir niteliğini yüceltmeye öylesine alışmamız ki, sadece bu türden aşkınlıklar yüce olmaya layıktır gibi gelmesi bize artık. Haliyle aşkınlıklara inancını yitirmiş çoğu kimse, ister-istemez kendisini boşlukta bulma sorununa maruz kalıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ricoeu -- 28 Mayıs 2017; 12:51:22 >




  • insan bilimleriyle ilgili bilgi sahibi olmadan insan hakkında yapılan her yorum çöptür
  • quote:

    Orijinalden alıntı: XPPROF

    Bir varlığın amacı ne olabilir ?

    Asgari ücretle çalışan bir işçi eve bugün ne götüreceğim diye düşünür.
    Zengin olan bugün neye para harcasam,daha fazla nasıl kazansam diye düşünür.
    Kız arkadaşı olmayan ama olmasını isteyen biri kızları düşünür.
    Sporcular katıldıkları spro dalında birinci olmak için uğraşır.
    Amaç zamanla ve şartlarla değişir.

    Ahlak a gelince
    Senin bir kıza cinsel arzu duyman normaldir.Önemli olan bu dürtüleri bastırmaktır.

    İşte tam olarak irade burada ortaya çıkar.
    Sen kıza tecavüz etmeye kalkabilirsin.
    Onunla tanışıp onun da isteği ile birlikte olmaya çalışabilirisin.
    Sonradan daha güzel,hoşuna giden başka birini de görebilirsin.

    Bunlar senin özgür iradendir.Seni hayvandan ayıran en önemli özelliktir.

    Benim için en önemli amaç ; var olan İlah'ın razı olabileceği bir kul olmaktır.
    İnanan bir insan için en önemli durum bu olmalı.
    Bu amaç sadece ibadet ile gerçekleşmez.
    İnanın ya da inanmayanın hakkını korumak,doğruları söylemek,güçlü ama zalim olan birinin yanında durmamak,kul hakkı yememek,torpil yapmamak
    Bir çok şey sayılabilir.

    Tabi elbette inanmayanların da bir amacı var.


    teşekkür ederim,

    amaçların bu verdiğin örneklerdeki gibi değişiyor olması ve bu amaçların yerine göre çok küçük yerine göre de bize büyük görünmesi meselesi söz konusu. bugün 1000 TL kazanmak gerekiyor, yarın 2000 TL, ertesi gün belki 1 milyon TL. Kız arkadaşı olmayan kişi kız arkadaşı düşünür, elde ettiğinde amacı bu sefer mesela para kazanmak olur. fakat görünüyor ki bu amaçlar şartlara göre değişmekle beraber insanı hayata sağlam bağlayacak birer amaç değil, daha ziyade hayatın tadı tuzu gibi bir konumdalar. bunların amaç olarak değerlendirilebilmesi mümkün mü biliyorum, hissettirdiğim tarzda bir amacın olup olmadığını da.

    şu kız konusuna gelince, aslına bakarsan dünyada var olmak; daha da özelde belli bir zamanda mekanda var olmak sınırlanmış olmaktır. çünkü aklının kapsayıcılığı açısından bakarsak, sadece o şartların, yani o mekan ve zamanın şartların bilgisini alacaksın. bundan da öte, belli bir mekanın ve zamanın içinde karşı cins olarak kendini gösteren maddeye doğru bir eğilim göstermek sınırlanmışlığın bir derece fazlası gibi görünüyor. biri hemcinsine karşı da karşı cinse karşı da bir arzu duyabilir, bu arzunun çok önemli bir kısmı onun özgür iradesinden değil de fiziksel ihtiyaçtan kaynaklanıyor gibi görünüyor ve her ne kadar başka kelimeler kullanırsak kullanalım bu özgür iradenin bir nebze dahi olsa baltalanması manasına geliyor.

    bu sefer, bu arzuyu bastırmak isteyelim. evvelinden söylemek gerekir ki, bu arzunun bende olması zaten bir sorun idi. bu arzunun bastırılmasının da ne kadar mümkün olup olmayacağını tartışmadan söylemek gerekirse, tabiatın haz şeklinde bize sunduğu ihtiyaçlar bizi belli bir yöne doğru davranmaya itiyor ya da belli bir yönün tersine ona tepki olarak bir yaşam kurmamıza sebep oluyor. şudur: ya uyarsın ya da tepersin, her iki ihtimalde de tabiatın hazırlayıp senin iradenle en başta karar vermediğin bir meseleden bahsediyoruz.

    tabi, yaşamayalım ve bunlardan tat almayalım demiyorum. o çok ayrı bir konu, fakat lezzetlerine bakarken asıl meseleyi kaçırmayalım; bizim niyetimiz bu olsun.

    şu ilah konusunda sormak istediğim şey: bu ilah kimdir, cinsi nedir, nerededir, bu söylediğin güzel diye tanımladığımız davranışlarda bulunmak için büyük ihtimalle en fazla bir kaç niteliğinden bahsedip bırakacağın -gerisine devam edemeyeceğin ilaha ihtiyaç var mı?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ricoeu

    quote:

    ya bizim irademiz dışında değişik fiziksel birleşimlerin programlaması sebebiyle gerçekleşiyorlar ya da içlerinde insanı hayata hakikaten sıkı ve sağlam biçimde bağlayacak adamakıllı, yüce manalardan yoksunlar.


    İçinde, sana özel bir bu konuyu açma isteği duyumsadın. Bu istek, senden kaynaklandı ve eğer bir şeye insan iradesi denebilecekse işte o şey, bu. Koşullara göre işlemesi, sadece çalışma sistematiğini açıklar; yok etmez onu. Yaşadığın bu öznel deneyim, gerçek ve güzel. Yani canını sıkmak zorunda değilsin.

    Yücelik, hayli çıtkırıldım bir kavram. Gelebilecek en yüce âna bile, "aslında hiçbir değeri yok" fikri dokundu mu, kolayca çekip gidebilir tüm anlamlar. Buradan şu yakalanabilir: İnsanın içinde, bir şeyleri yüceltme potansiyeli var. Gerçekten de kimi değerleri yüceltip korumak, önemli bir evrimsel avantaj olmuş bunu görüyoruz. Ama evrimi yahut hayalleri boşverelim şimdi, nihayetinde bu yücelik hissi, "gerçekten" deneyimlenen bir şey. Eğer sana yüce ya da anlamlı gelen şeyler oluyorsa, o şeyleri yıkmak zorunda değilsin. Ailen olur, aşkın olur, bir şey olur.. sevebilirsin bunları.

    Aradaki fark sadece bunların farkında olmak oluyor. Anlamı yüceltmek zorunda olmadığın gibi, yok etmek zorunda da değilsin. Cep telefonları, işlemcisi hakkında en ufak bir fikre sahip olmadan kullanılabilir. Şimdi sen, insan hakkında yeni şeyler fark ettin. Artık bunları da hesaba katarak, daha kapsamlı değerlendirmeler yapabileceksin. Bir nevi özgürlük katsayın artmış gibi bile düşünebilirsin yani.

    ekleme: Sadece anlaşılamaz değerler yüceltilebilir gibi bir algı var sanki herkeste. Bunun muhtemel sebebi bir şeye dair anlamın, aşkın bir niteliğini yüceltmeye öylesine alışmamız ki, sadece bu türden aşkınlıklar yüce olmaya layıktır gibi gelmesi bize artık. Haliyle aşkınlıklara inancını yitirmiş çoğu kimse, ister-istemez kendisini boşlukta bulma sorununa maruz kalıyor.

    sana da teşekkür ederim,

    şimdi mesele şu: bu isteği duyumsamama sebep olan şey, bu istek benden kaynaklandı mı bundan emin değilim. elbette bu konuyu açmayabilirdim de, yalnız bu konuyu açmanın SADECE BENIM isteğimin olması; bu konunun açılması için var olan şartların bulunmaması durumunda doğru görünüyor. aklımızın tanrısal diye düşünüp pek de fikir edinemediğimiz mertebeye erişmiş olduğunu düşünsene bir, bu durumda şu soruları soran insana küçümsemeyle bakmakta haklı olmaz mıyız? tanrısal akıl ile insani akıl arasındaki ilişki neyse, insani akıl ile insandan daha aşağı bir akıl türü arasındaki ayrım da ehemmiyetli oluyor. bu açıdan, akıl seviyesinin belli bir yerde olması, belli bir şartta bulunması dahi sınırlanmışlık için sanırım yeter. bununla beraber, senden bir önceki arkadaşa verdiğim zamanın ve mekanın şartları ve aklın ancak bu şartları alabilecek olması meselesi de başka bir nokta. mesela, 200000000 sene sonrasını düşünebiliyor muyuz? eğer cevap yok ise, daha üstün bir akla ve daha üstün şartlara nazaran sıkışık bir durumdayız. o yüzden lütfen o cevabımı da oku. tabi, kesin bir fikir ifade edeyim de alt edeyim manasıyla yazdığımı düşünmeni özellikle istemem.

    yani aslında, 'koşullara göre işlemesi' ve 'cep telefonunun bir işletim sistemine sahip olması' kısmında farkında olduğun gibi; bunlar birer şartlara sahipler. birer koşula, birer işletim sistemine ve dolayısıyla ancak o işletim sisteminde çalışacak programlara sahipler. bugünün işletim sistemi ile yarının işletim sistemi aynı olur mu? küçükken babamın telefonundan ancak yılan oyununu oynardım, fakat bugün neredeyse telefonlar arasında fiziksel alışveriş bile olacak düzeye gelinmiş. tabii, işletim sistemi gibi kavramları tamamen yanlış anlamadıysam bu paragraf geçerli. yine de, ne demek istediğimi anladığından eminim.

    yücelik meselesini kullanırken, izah edip yanlış anlaşılmaya yer vermemek gerekirdi. insandaki zorunlu zayıflıktan ayrı olan bir şeyleri ifade etmek istiyorum; fakat burada dahi bu tanımın yetersiz olduğu görünüyor. zira, böyle bir şey hiç olmayabilir de.

    aslında kendilerine mana izafe ettiğimiz şeylerde (eşyalar-insanlar-ilişkiler her neyse) dahi tabiatın verdiği zorunlulukların payı görünüyor. bizim bu sınırlamalardan kurtulmak için bir çabamız olsa dahi (ki neden kendim karar vermediğim şeyden kurtulayım, tabiat bana neden sınır verdi ki), bu tür işlerin içinde dahi bir nebze bile olsa sınırlanmışlık görünüyor.

    yazının özellikle son kısımlarında bilginin bizi özgür kılması gibi bir noktaya değinmişsin. bu konuda her ne kadar sana katılıyor gibi görünsem de (bunu ifade edeyim) şimdilik bir şey dememek yerinde olur diye düşünüyorum. yine de, herhalde bilmemek bilmekten daha az özgürlük demektir.

    bununla beraber, psikolojik bir destek vermek gibi bir düşünceye de sahip olmanı istemem. elbette güzel bir şey bunu yapmak, fakat diğer cevapta da belirttiğim gibi niyetimiz lezzetlere bakarken nihai meseleyi kaçırmamak.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: avcılarınavcısı

    insan bilimleriyle ilgili bilgi sahibi olmadan insan hakkında yapılan her yorum çöptür

    teşekkür ederim, ama

    ne demek bu? insan bilimleri nedir/nelerdir, bu bilimlerin zaman/mekan bakımından kapsayıcılığı ne düzeydedir, alanları nelerdir?

    edit: düzeltme-ilave



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi harry11 -- 28 Mayıs 2017; 18:8:11 >
  • harry11 kullanıcısına yanıt
    "şu ilah konusunda sormak istediğim şey: bu ilah kimdir, cinsi nedir, nerededir, bu söylediğin güzel diye tanımladığımız davranışlarda bulunmak için büyük ihtimalle en fazla bir kaç niteliğinden bahsedip bırakacağın -gerisine devam edemeyeceğin ilaha ihtiyaç var mı? "
    Ben de Size teşekkür ederim.

    Bu İlah Allah'tır.
    Allah tek,eşi ve benzeri yok,doğmamış ve doğurmamış,öncesi ve sonrası olmayan,kendisinden başka İlah bulunmayandır.
    Elimizdeki bilgiler bunlar.

    İnanç sisteminde sabır önemlidir.Bir inancın doğru olup,olmadığını öldüğümüzde göreceğiz.

    Bizim güzel diye tanımladığımız bu davranışlarda bulunmak aslında yapmamız gerekendir.
    Dünya hayatına ilişkin bilgilerimiz bile sınırlıyken,ahiret hayatının bilgilerini bilmemiz düşünülemez.
    Allah kafamazıdaki düşüncüleri yaratandır.Bu düşünceler O nun izniyle şekillenir.
    Burada anlatmak istediğim durum İlah'ın izni olmadan hiçbir şey yapamayacağımız.
    Seni yarattığını düşündüğün bir İlah'a ihtiyaç duymaman düşünülemez.
    Bu yüzden O na ihtiyacımız var.


    Bunun tam tersi bir durumda yani İlah'ın olmadığı bir senaryoda
    Amacın herhangi bir şey olabilir.Doğarız,büyürüz,ölürüz
    Doğumdan ölene kadar geçen süredeki her şey senin amacın olur.

    Görüldüğü üzere iki temel duruma çıkıyor.
    Birincisi yaratıldık ve Yaradan'a itaat ettik ya da etmedik.
    İkincisi yaratılmadık ve bir hiçliğe gittik.

    Burada bazı durumlar değişebilir.Canlılar için Yaratan değişebilir,farklı İlah'lara inanılabilir,yaratılmamıza rağmen öldükten sonra farklı şeylerin olunacağı düşünülebilir.

    İslamda şu söz geçer.Bizim inancımız bize,Sizin inancınız size

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • XPPROF X kullanıcısına yanıt
    insan ilahı inkar edince ikincisini inkar etmez tek olanı inkar eder.

    yaratıldık ve bir ilah var ve yaratılmadık ve hiçliğe mi gittik?

    yaratılınca anladım da yaratılmayınca nasıl bi şey oluşur ki hiç olsun?

    çok fazla hatta aklın ötesinde evrimci düşünecez derken tam bi ilaha tapan gibi düşünüyoruz.

    yaratılmamışsan dahi varsın.

    inkar ikinciye değildir. inkar eden evrimi de inkar eder kainatı da ilahi kudreti de veya adı her ne olmuş ise onu da.

    bu açıdan yaratılmamış olmak inkar demektir. hiçliğe değil inkarın bi boyutuna gider.
  • HADO77 kullanıcısına yanıt
    Yazımda kişilere göre durumların değişeceğini söyledim.
    Kendi bakış açımızla bakmamız bunun doğru olduğunu göstermez.
    Yaratılmadığını düşünen bir insana saygı duymazsak o da bizim yaratıldığımızı düşünmemize saygı duymaz.
    Bu yüzden cevap yazarken buna dikkat ederek yazmaya çalışıyorum.

    Sizin bahsettiğiniz durum İnançla alakalı
    İnanmayan insanın ben yaratılmadım demesi , inanana göre inkara(değişebilir) girer.
    İnanan insanın ben yaratıldım demesi ,inanmayan insana göre beyinsizliğe(değişebilir) girer.
    Burada kavramlar değişebilir.


    Ama GERÇEK değişmez.Hep birlikte göreceğiz.
    Zor anlıyorum sizi lütfen tekrar cevap yazmayın.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: XPPROF

    "şu ilah konusunda sormak istediğim şey: bu ilah kimdir, cinsi nedir, nerededir, bu söylediğin güzel diye tanımladığımız davranışlarda bulunmak için büyük ihtimalle en fazla bir kaç niteliğinden bahsedip bırakacağın -gerisine devam edemeyeceğin ilaha ihtiyaç var mı? "
    Ben de Size teşekkür ederim.

    Bu İlah Allah'tır.
    Allah tek,eşi ve benzeri yok,doğmamış ve doğurmamış,öncesi ve sonrası olmayan,kendisinden başka İlah bulunmayandır.
    Elimizdeki bilgiler bunlar.

    İnanç sisteminde sabır önemlidir.Bir inancın doğru olup,olmadığını öldüğümüzde göreceğiz.

    Bizim güzel diye tanımladığımız bu davranışlarda bulunmak aslında yapmamız gerekendir.
    Dünya hayatına ilişkin bilgilerimiz bile sınırlıyken,ahiret hayatının bilgilerini bilmemiz düşünülemez.
    Allah kafamazıdaki düşüncüleri yaratandır.Bu düşünceler O nun izniyle şekillenir.
    Burada anlatmak istediğim durum İlah'ın izni olmadan hiçbir şey yapamayacağımız.
    Seni yarattığını düşündüğün bir İlah'a ihtiyaç duymaman düşünülemez.
    Bu yüzden O na ihtiyacımız var.


    Bunun tam tersi bir durumda yani İlah'ın olmadığı bir senaryoda
    Amacın herhangi bir şey olabilir.Doğarız,büyürüz,ölürüz
    Doğumdan ölene kadar geçen süredeki her şey senin amacın olur.

    Görüldüğü üzere iki temel duruma çıkıyor.
    Birincisi yaratıldık ve Yaradan'a itaat ettik ya da etmedik.
    İkincisi yaratılmadık ve bir hiçliğe gittik.

    Burada bazı durumlar değişebilir.Canlılar için Yaratan değişebilir,farklı İlah'lara inanılabilir,yaratılmamıza rağmen öldükten sonra farklı şeylerin olunacağı düşünülebilir.

    İslamda şu söz geçer.Bizim inancımız bize,Sizin inancınız size


    -tek
    -eşi benzeri yok
    -doğurulmamış ve doğmamış
    -öncesi ve sonrası olmayan, kendisinden başka ilah bulunmayan

    bu özellikler, tam olarak bilinmesinin mümkün olmayacağı bir x'e işaret eder -belki sadece tekliği bir şey ifade eder (tabii o da niteliğe alınırsa -ki bu niceliktir). x'i bilmeden ona secde etmek, binbir mananın izafe edilebileceği bir değişkene secde etmeye dönüşür. binbir mana izafe edilebilecek, karmaşıklığından bir şey anlaşılmayan ve hiçbir şeye benzemeyen bir değişken üzerinde de istediğin kadar oynayabilirsin. nihayetinde bu kavramın tanımlanamaz, tam olarak anlaşılamaz olmasının (ilah) onu mana ifade etmeyen bir hiçliğe dönüştürdüğünü; ihlas suresini okumanın bu dönüştürmeyi değiştiremeyeceğini görüyorum.

    direği tanrı olan inanç sistemi, doğrudan direği tanrı olduğu için spekülasyona açık bir alan haline geliyor. bazıları, dini düzenin yani inanç düzeninin arzulanan sosyal düzenin bir yansıması olduğunu düşünüyor; ki bu hiç de na-makul sayılmaz.




  • harry11 kullanıcısına yanıt
    Bizim sınırlarımız bellidir.Bu sınırları aşmanın bir yolu yok.
    Allah'ı tam olarak kendisi paylaşmadığı sürece , sizin de belirtiğiniz gibi bilmemizin imkanı yok.
    O na herhangi bir manada bulunmak bizim yapabileceğimiz bir şey değildir.Buna gücümüz yetmez.
    Sadece İhlas suresi ile alakalı değil.
    Allah mutlak adildir,her şeyi bilendir,onun izni olmaksızın hiçbir şey olmaz,her şeye gücü yetendir.
    Spekülasyonluk bir durum ortada yok.Gerçeği görmek için zamana ihtiyacımız var.

    Arzulanan sosyal düzenin insanlar tarafından sağlanamıyacağı sizce çok açık değil mi ?
    Hadi diyelim ki ileride insanlık çok,çok düzeldi ve artık adalet,ahlak gibi sorunları kalmadı.
    Bundan öncekilere ne olacak?

    Allah Kuran'da fırkalara ayrılmayın,birlik olun der.Bugün mezhep çatışmalarını görüyoruz.
    Kuran'da haksız yere bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş der.Bugün eline güç geçen anında birilerini öldürüyor.
    Allah zalimin yanında durmayın der.Bugün tüm müslüman ülkeler zalimin yanındadır.
    İnanç kul ile Allah arasındandır.Bugün ramazan oruç tutmayan insanlara yapılan psikolojik,fiziksel baskılar var.
    Birçok şey sayabilirim.Bunlar gerçeği değiştirmeyecek.
    Kendisinde hiç bir eksiklik bulunmayan Allah'ı , kendisinin yarattığı bizler eleştirmeye kalkıyoruz.

    Şimdi bir kul dünyada bunu değiştirebilecek güce sahip değilse,Allah'a sığınmaktan başka ne yapabilir.(bu güce sahip olsa bile Allah'a sığınmalı o ayrı)

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: XPPROF

    Bizim sınırlarımız bellidir.Bu sınırları aşmanın bir yolu yok.
    Allah'ı tam olarak kendisi paylaşmadığı sürece , sizin de belirtiğiniz gibi bilmemizin imkanı yok.
    O na herhangi bir manada bulunmak bizim yapabileceğimiz bir şey değildir.Buna gücümüz yetmez.
    Sadece İhlas suresi ile alakalı değil.
    Allah mutlak adildir,her şeyi bilendir,onun izni olmaksızın hiçbir şey olmaz,her şeye gücü yetendir.
    Spekülasyonluk bir durum ortada yok.Gerçeği görmek için zamana ihtiyacımız var.

    Arzulanan sosyal düzenin insanlar tarafından sağlanamıyacağı sizce çok açık değil mi ?
    Hadi diyelim ki ileride insanlık çok,çok düzeldi ve artık adalet,ahlak gibi sorunları kalmadı.
    Bundan öncekilere ne olacak?

    Allah Kuran'da fırkalara ayrılmayın,birlik olun der.Bugün mezhep çatışmalarını görüyoruz.
    Kuran'da haksız yere bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş der.Bugün eline güç geçen anında birilerini öldürüyor.
    Allah zalimin yanında durmayın der.Bugün tüm müslüman ülkeler zalimin yanındadır.
    İnanç kul ile Allah arasındandır.Bugün ramazan oruç tutmayan insanlara yapılan psikolojik,fiziksel baskılar var.
    Birçok şey sayabilirim.Bunlar gerçeği değiştirmeyecek.
    Kendisinde hiç bir eksiklik bulunmayan Allah'ı , kendisinin yarattığı bizler eleştirmeye kalkıyoruz.

    Şimdi bir kul dünyada bunu değiştirebilecek güce sahip değilse,Allah'a sığınmaktan başka ne yapabilir.(bu güce sahip olsa bile Allah'a sığınmalı o ayrı)










    sınırlı bir varlık, sınırsız olan hatta bütün bildiğimiz şeylerden ayrı olan bir şeyi idrak edemez. idrak edemeyince istediğini yazabilir,çizebilir uydurabilirsin; yani üzerinde oynamaya elverişli bir kavramdır bahsettiğimiz şey. bildiğimiz hiçbir şeye benzemeyen demek bu açıdan o kavramı hiçleştiriyor. buna karşı hayır demekle itiraz etmen bir şey ifade etmiyor, varsa makul bir şeyler yaz çiz.

    varlığı ve yokluğu hakkında ne denebilir, böyle bir ya da birkaç tanrı icat edemez miyiz?

    arzulanan sosyal düzenin sağlanıp sağlanamayacağı benim umurumda değil. emin ol, böyle söyleyenlerin de umrunda değil. mesele şu: arzulanan bir sosyal düzen var ve bu düzeni yaratmak için sosyal normları kutsayıp din diye ortaya çıkarmış toplumlar. ulaşmışlar mı, ulaşmaktalar mı, ulaşacaklar mı bu kimsenin pek umurunda değil; tespite benzeyen bir fikir söz konusu burada ve eleştirilecekse bu eleştirilsin. bundan öncekilere bir şey yapmamız gerektiğini nereden çıkardın?

    bu arada, onun aklına tamamen hakim olmadığın müddetçe eleştiremezsin zaten. ki eleştiri kelimesini de sadece yermek olarak almamak gerek aziz kardeşim.

    Allah'a sığınmazsa başka ne yapabilir ne demek anlamıyorum ki. kendi keyfimiz ya da zayıflığımız için ilah ya da ilahlar mı yaratalım?

    edit: son cümle ilave



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi harry11 -- 29 Mayıs 2017; 19:28:59 >




  • harry11 kullanıcısına yanıt
    "sınırlı bir varlık, sınırsız olan hatta bütün bildiğimiz şeylerden ayrı olan bir şeyi idrak edemez"
    Yazımda bahsettiğim durum tam olarak budur.

    "idrak edemeyince istediğini yazabilir,çizebilir uydurabilirsin;"
    Yazman,çizmen,uydurman GERÇEĞİ değiştirmez.

    Sizin anlamak istemediğiniz konu inanç sistemi
    İnandığın bir varlığın kesin olarak ispatını dünyada istiyorsunuz.
    Bunun ispatını öldüğümüzde göreceğiz.

    "bundan öncekilere bir şey yapmamız gerektiğini nereden çıkardın?"
    Ölen öldüğü ile,eziyet edilen eziyet edildiği ile,kendi çıkarı için başkalarının ipini çekenler yaptıklarıyla kalsın diyorsun.
    Bu benim açımdan doğru bir durum değil,sizi bilemem.

    "bu arada, onun aklına tamamen hakim olmadığın müddetçe eleştiremezsin zaten. ki eleştiri kelimesini de sadece yermek olarak almamak gerek aziz kardeşim. "

    Onun aklına tamamen hakim olsan ne o İlah olur, ne sen Kul

    "Allah'a sığınmazsa başka ne yapabilir ne demek anlamıyorum ki. kendi keyfimiz ya da zayıflığımız için ilah ya da ilahlar mı yaratalım? "

    İnancım yanlış ise dediğin doğru,
    İnancım doğru ise dediğin yanlış

    Görüldüğü üzere her şey inancın doğru olup olmadığı ile alakalı


    Benim söylediğim kısa ve özdü.İnanan bir insan inancına göre amacını oluşturmalı dedim.

    Buradan sonra daha fazla dini konuşma yapmak istemem,yeteri kadar konunun amacından saptık.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: XPPROF

    "sınırlı bir varlık, sınırsız olan hatta bütün bildiğimiz şeylerden ayrı olan bir şeyi idrak edemez"
    Yazımda bahsettiğim durum tam olarak budur.

    "idrak edemeyince istediğini yazabilir,çizebilir uydurabilirsin;"
    Yazman,çizmen,uydurman GERÇEĞİ değiştirmez.

    Sizin anlamak istemediğiniz konu inanç sistemi
    İnandığın bir varlığın kesin olarak ispatını dünyada istiyorsunuz.
    Bunun ispatını öldüğümüzde göreceğiz.

    "bundan öncekilere bir şey yapmamız gerektiğini nereden çıkardın?"
    Ölen öldüğü ile,eziyet edilen eziyet edildiği ile,kendi çıkarı için başkalarının ipini çekenler yaptıklarıyla kalsın diyorsun.
    Bu benim açımdan doğru bir durum değil,sizi bilemem.

    "bu arada, onun aklına tamamen hakim olmadığın müddetçe eleştiremezsin zaten. ki eleştiri kelimesini de sadece yermek olarak almamak gerek aziz kardeşim. "

    Onun aklına tamamen hakim olsan ne o İlah olur, ne sen Kul

    "Allah'a sığınmazsa başka ne yapabilir ne demek anlamıyorum ki. kendi keyfimiz ya da zayıflığımız için ilah ya da ilahlar mı yaratalım? "

    İnancım yanlış ise dediğin doğru,
    İnancım doğru ise dediğin yanlış

    Görüldüğü üzere her şey inancın doğru olup olmadığı ile alakalı


    Benim söylediğim kısa ve özdü.İnanan bir insan inancına göre amacını oluşturmalı dedim.

    Buradan sonra daha fazla dini konuşma yapmak istemem,yeteri kadar konunun amacından saptık.

    kardeşim, müsaadenle konu ile çok yakından alakası olması sebebiyle son sözü koymak bende kalsın.

    inanç meselesinde satranç oynar gibi konuşuyorsun, lakin elinde taş yok ve sadece olduğunu varsayıyorsun. GERÇEK diyorsun, nedir dediğim zaman da ihlas suresini okuyup tektir ve bildiğimiz bir şeye benzemez diyorsun.

    varsayım üzerine inşa etmişsin binanı, dikkat et o varsayım çökerse bütün bina çöker; uzayı delip geçmiş olsa dahi bu bina.

    şu eziyet meselesinde: bak aziz kardeşim, insanların zulme uğraması bence de yanlış. fakat dünyada bu yanlışlık var diye öteki dünyada bunların cezalandırılacağı düşüncesi yine bu varsayıma dayanıyor. biz kendi sıkıntılarımız için tanrılar icat edip hak diyeceksek onlara, temelimiz bu olacaksa, yıldırım çarptığı zaman zeus'a dua eden kişi de savaş çıktığı zaman ares'e athena'ya koşan kişi de doğrudur ve bununla beraber zeus da athena da ares de doğrudur. zeus ki kızları kovalayan, ares ki kavgayı gürültüyü seven şımarık bir savaş oğlanı, athena ki belli şehirlerin tanrısı.

    şimdi, eğer makul bir cevabın yoksa konuyu burada kesebiliriz. yok eğer konuyla ilgili makul bir düşüncen sebep sonuçlarıyla, mantıklı açıklanacaksa beklerim.

    tekrar teşekkür ederim.




  • harry11 kullanıcısına yanıt
    Bir konuyu gözden kaçırıyorsunuz.Ben kurduğum temellerin doğru olduğunu iddaa etmedim.Doğru olduğuna inandığımı belirttim.Eğer doğru olduğunu iddaa etseydim,sizin cevaplarınızın bir manası olacaktı.

    "inanç meselesinde satranç oynar gibi konuşuyorsun, lakin elinde taş yok ve sadece olduğunu varsayıyorsun. GERÇEK diyorsun, nedir dediğim zaman da ihlas suresini okuyup tektir ve bildiğimiz bir şeye benzemez diyorsun."

    Elimde taş olmadan santranç oynayamam.Santranç iki kişilik bir oyundur.Benim elimde iki taş var.
    Birisi dünya birisi ahiret

    Dünya hayatı için nasıl ateistler,farklı dinlere inananlar insanların iyiliğini düşündüğünü söylüyor,toplum tarafından kabul edilen insani haklara önem veriyorlarsa ben de aynı durumları savunuyorum.
    Benim için dünyada adaletli bir inançsız,adaletsiz bir inançlıdan daha önemlidir.Bu dünya hayatı için geçerlidir.

    Görüldüğü üzere dünya temelimde bir sıkıntı yok.Siz ne düşünüyorsanız,ben de onu düşünüyorum.

    Gelelim ahiret meselesine ,
    Doğru olduğuna inandığım bir İlah var.Bu İlah'ın doğru olmasına rağmen bizi kabul edip etmemesi var.Yani ben de benim inancıma göre cehenneme gidebilirim.

    Sen diyorsun ki "varsayım üzerine inşa etmişsin binanı, dikkat et o varsayım çökerse bütün bina çöker; uzayı delip geçmiş olsa dahi bu bina. "

    Dikkat edeceğim ne var burada,ne kaybedebilirim ?

    Eğer bir İlah yok ise size ne olduysa banada o olacak.
    Eğer bir İlah var ve farklı bir İlah ise,onun kuralları ne ise o olacak.Yapabileceğim,elimden gelen bir şey olabilir mi?
    Eğer bir İlah var ve inandığım Allah ise ,burada zaten kuralları biliyorum.Ne yaptıysam ona göre cezamı ya da mükafatımı alacağım.


    Şimdi varsayımda bulunan ben ne kaybedeceğim,o varsayımı kabul etmeyen sen ne kaybedeceksin ?

    Ben de size teşekkür ederim.Son söz siz de bundan sonra cevap yazmayacağım.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • harry11 kullanıcısına yanıt
    insanın eşeyli üremede bi evladımsı yaptıktan sonra bu bireylerin ölümü üzerine yeniden değerlendirilmeye tabi tutulan evladımsı da

    tektir
    eşi benzeri yoktur
    doğurmamıştır doğrulmamıştır
    öncesi ve sonrası yoktur.

    meal bizim bize verdiğimiz anlam. ALLAHU tealanın sözünü anlamışlık değil.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: XPPROF

    Bir konuyu gözden kaçırıyorsunuz.Ben kurduğum temellerin doğru olduğunu iddaa etmedim.Doğru olduğuna inandığımı belirttim.Eğer doğru olduğunu iddaa etseydim,sizin cevaplarınızın bir manası olacaktı.

    "inanç meselesinde satranç oynar gibi konuşuyorsun, lakin elinde taş yok ve sadece olduğunu varsayıyorsun. GERÇEK diyorsun, nedir dediğim zaman da ihlas suresini okuyup tektir ve bildiğimiz bir şeye benzemez diyorsun."

    Elimde taş olmadan santranç oynayamam.Santranç iki kişilik bir oyundur.Benim elimde iki taş var.
    Birisi dünya birisi ahiret

    Dünya hayatı için nasıl ateistler,farklı dinlere inananlar insanların iyiliğini düşündüğünü söylüyor,toplum tarafından kabul edilen insani haklara önem veriyorlarsa ben de aynı durumları savunuyorum.
    Benim için dünyada adaletli bir inançsız,adaletsiz bir inançlıdan daha önemlidir.Bu dünya hayatı için geçerlidir.

    Görüldüğü üzere dünya temelimde bir sıkıntı yok.Siz ne düşünüyorsanız,ben de onu düşünüyorum.

    Gelelim ahiret meselesine ,
    Doğru olduğuna inandığım bir İlah var.Bu İlah'ın doğru olmasına rağmen bizi kabul edip etmemesi var.Yani ben de benim inancıma göre cehenneme gidebilirim.

    Sen diyorsun ki "varsayım üzerine inşa etmişsin binanı, dikkat et o varsayım çökerse bütün bina çöker; uzayı delip geçmiş olsa dahi bu bina. "

    Dikkat edeceğim ne var burada,ne kaybedebilirim ?

    Eğer bir İlah yok ise size ne olduysa banada o olacak.
    Eğer bir İlah var ve farklı bir İlah ise,onun kuralları ne ise o olacak.Yapabileceğim,elimden gelen bir şey olabilir mi?
    Eğer bir İlah var ve inandığım Allah ise ,burada zaten kuralları biliyorum.Ne yaptıysam ona göre cezamı ya da mükafatımı alacağım.


    Şimdi varsayımda bulunan ben ne kaybedeceğim,o varsayımı kabul etmeyen sen ne kaybedeceksin ?

    Ben de size teşekkür ederim.Son söz siz de bundan sonra cevap yazmayacağım.


    peki, varsayalım ki sorun benim anlayışımda ve senin varsaydığın temel üzerinde değil; yani daha da özelinde sonuç meselesine odaklanıp bugün inşa ettiğin bina üzerinde düşünmemiş olmanda değil.

    iyi bir tartışmaydı.




  • harry11 kullanıcısına yanıt
    ...daha da özelinde sonuç meselesine odaklanıp bugün inşa ettiğin bina üzerinde düşünmemiş olmanda değil...

    bence bu önemli bi tespit. benim açımdan sorun bi zamanlar bu şekilde idi.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 29 Mayıs 2017; 23:49:39 >
  • İçgüdülerin ve ihtiyaçların ortaya çıkardığı isteklerin, ''kendimizi kandırmak'' olduğunu düşünüyorsunuz anladığım kadarıyla.
    Daha doğrusu, bunların köklü bir amaç olamayacağını, zamanla bunlardan elde edeceğimiz doyum sonrası, geriye ne kalacağını soruyorsunuz.
    Geriye sadece merak ve tanrılaşmak kalır diyorsunuz.

    Aslında pek yanlış bir sonuca vardığınızı sanmıyorum. Gerçekten de zaman içerisinde geriye pek bişey kalmıyor. Şöyle ki,

    İnsan doğar yaşar ölür. Çocukken arzuladıkları farklıdır, ergenken farklıdır, genç iken farklıdır vs. Fakat ergenlik sonrası artık olgun bir insan olacağı için, tüm içgüdü ve ihtiyaçları devreye girer.

    Hayatın ilerleyen süreçlerinde bir ''tatmin, doyum'' ortaya çıkması muhtemeldir. Ben henüz o kadar yaşlanmadım, sadece zannediyorum. Ve gözlemliyorum bunu.

    Yani bi süre sonra, insanı oyalayan o içgüdü ve ihtiyaçlarda onu oyalamamaya başlıyor. İnsan artık ''nedir bütün bunları esprisi'' demeye başlıyor. Tabi bu daha erkende olabilir, bilemeyeceğim orasını. Ama ilerleyen süreçlerde ortaya çıkması daha muhtemel gözüküyor. Veya her zaman olabilir, insan yaşlandıkça daha çok kuvvetlenir, bu daha mantıklı bir açıklama bence.

    Ama en nihayetinde sizin bahsettiğiniz duruma çıkıyoruz.

    Evet, ne kalıyor ki geriye gerçekten? İnsanı yaratan yaratıcıya boyun eğmek, onu razı etmek, onun istediği bir hayat sürüp adam akıllı ölmek? Bence başka bişey kalmıyor arkadaşım.
    Bundan başka, insanı hayata bağlayan hiçbir şey kalmıyor bence. Zira zamanla doyum oluyor, sıkılıyor insanlar, 10 yıl önce arzu ettiği şeyi artık pek takmıyor mesela



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TURKISH POWER -- 31 Mayıs 2017; 3:48:57 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.