Şimdi Ara

Utangaç Balıklar İçin Buzlu Camdan Akvaryum

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
30
Cevap
2
Favori
492
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ön not; Başlık Kutluhan Perker'in fikriymiş, bilmiyordum, ne zaman icat etmiş, bilmiyorum, 20 sene önce de aynı başlık altında arkadaşlarla yazışır, sevinir, üzülür ve saçmalardık. (Başka bir sosyal mecrada). @Sudolfin için; bu başlığı, başlıktaki kendi yazdığım mesajları silmeyeceğim. Bu da sana sözümdür, sen de silme. Arada girip yazarız artık. O yüzden şimdilik giriş için bir alıntı ile hoş geldik;


    Alıntı

    metni:
    Lûgat bir isim ver bana, hâlimdenHerkesin bildiği dilden bir isim.Eski esvaplarım, tutun elimden,Aynalar söyleyin bana, ben kimim?"



  • Umutlarımın gölgesi uzadığında, bilmiyordum güneşinin battığını, sandım ki, sonsuza dek taşıyacak dudaklarım adını.
    Gittin ve karanlık çöktü. Unuttum mutluluğun tadını...
    Kime sarılsam diken, kim dokunsa yara oldu yüreğim, kapayamadım yaramı.
    Kime sığınsam boşa, kim sığınsa soluma, dolduramazdı yarımı...

    Unutmalıydım, fotoğrafını bırakmadım.
    Unutmalıydım, yastığına sarılmadım.
    Unutmalıydım, yazılarını okumadım...

    Fakat unuttum gülmeyi, başka sebeple üzülmeyi, kuru gözlerle görmeyi, yaşamayı ve ölmeyi...

    Sahte güneş de batıyor şimdi...
    "Sanırım sensiz bir geceye daha hoş geldim."

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Boğuluyorum. Yine...
    Ellerimi bırakıp gidişini yansıtıyor duvarlar, izliyorum. Zaman sana akıyor, gece sonsuz gibi. Etrafımda yalan kokular... Seni maskemin arkasına saklayan ciğerler artık soldular. Nefes almak zor, nefes almak imkansız... Gözyaşlarım durmuyor, sanki birer kordular. Yanaklarım yanıyor, ve cehennem ziyaretime gelmiş, durmadan sarılıyor...

    Bitsin istiyorum gece, solsun ruhum, bitsin nefes, al canımı Rab, sussun bu ses.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • İnsan hazmedemediğini kusarmış. O Yüzden mi döküyorum seni sayfa sayfa yüreğimden? Elim eline, sesin sesime karışmadığı için mi bunca acı? oysa bir nefes karşılığında kaybolsaydı dudakların dudaklarımda, yüreğinin atışını hissetseydim yüreğimin üzerinde, o zaman gerek kalır mıydı bunca heceyi, cümleyi, sayfayı katletmeye?


    Fakat durum böyle değil. "Sen benim görmek için bakmaya gerek duymadığım ezberimsin" dokunamasam da tenine, kaybolmasa da sesin sesimde fark etmez, kaç yaprak can vermesi gerekiyorsa seni sana anlatmak için, kaç kalem kırılıyorsa bir yürek tasvirine, o kadar cinayet işlemeye hazır ellerim, o kadar tutanak tutmaya hazır yüreğim.


    Olmuşsun ya da olmamışsın, biliyorsun hiç fark etmez benim için, dokunarak hissedemiyorsam seni, bakarak göremiyorsam, düşünerek yaşıyorum hepsini kalbimin atabildiği kadar.

  • Sayfayı açtım, ekrana boş boş bakıyorum, eskileri okudum biraz, hayatımda çok da bir şeyin değişmediğini farkettim. Kötülük monoton olunca kötülükten çıkıp standarta dönüyor sanırım. Yalnızlığımın yanına sudo yalnızlığı diye bir şey de eklendi, bir süredir yazmıyor. Aynaya bakınca hiç bir şey görememek gibi sensizlik sudo. Nasıl olduğunu, nerede ne yaptığını, nasıl hissettiğini bilmiyorum, ayda yılda bir de olsa yazıyoruz belki ama, belki de bu aralar cümlelerin iyi gelecek diye ihtiyacım olduğundan daha çok arıyor gözlerim seni. Egoistlik tabi bu, kendi hislerime tercüman aramak gibi....

    3 sene önce, buraya yansımayan yazdığım şeyler vardı onları okudum. İnsan ne kadar çabuk alışıyor her şeye onu fark ettim, o zamanki ruh halime nazaran şu an daha iyiymişim onu anladım, kaldı ki ölüm bile listemde üst sıralarda yer alıyormuş...

    Hiç bir şey yapmak, kimseyle konuşmak istemiyorum, herkesten kaçıyorum, kaçtığım yer de burası, bir tek sen eksiksin sudo. Sanki ay denizin üzerinde ama yakamoz yok gibi, deniz kapkara.

    Gel be sudo.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Buraya çok sevindim dwa. Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyordum ama artık burası var. Akşam işten geliyorum. Bir şişe şarap içebildiğim kadar sigara. Sonrası yorganın altında uyuma mücadelesi. Gözümü açarken çok zor oluyor. Göz yaşı göz kapaklarımı yapıştırıyor.

    Beni aradı bu akşam. Buraya kaçtım yine. Okudum yazdıklarını. Yine yastığı ıslattı gözlerim yazdıklarınla. Yazarken hissetiklerin tam karşılığını buluyor bende. Bu ağlamak iyi geliyor. Bana dedi ki senin cümlelerin farklı, sesin bile farklı. Sen sudo olamazsın. Bu kadar rol yapamaz insan. Dediklerin hep yalan mıydı? Ben sadece sustum. O kadar güzel rol yapıyordum ki. Yine anlatmadım sustum. Görüşmemek üzere diyip kapattım telefonu.

    Anlatamıyorum kimseye. Çünkü anlamayacaklar. Çaba vermeye değmez. Burda yazıyorum. İyi geliyor bana. Sen anlıyorsun beni. Kendimi bir hayale mahkûm ettim. Olamayacaklara kaçtım her anımda. Ama bu, en gerçek hissettiğim şey. İcimdeki sevgi mi yoksa özlem mi diğer şeyleri anlamsız kılıyor bunu bile ayırt edemiyorum. Artık daha alıştım kendi düzenime. Bazen yine boğulacak gibi oluyorum. Bu sefer neden boğulmadım demiyorum ama.

    Komşum geldi biraz sessiz olabilir misiniz diye. Güldüm. Ben ses yapmak değil eve gelince ışık bile açmıyorum. Ah her şey farklı olabilirdi. Fotoğraflara bakıp duruyorum. Tek diyebildiğim ah...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Dünyanın en tatlı yiyeceğini tattıktan sonra ne yersen sana acı gelir Sudo, sen en güzelini kalbine hapsetmişsin, daha güzel bir duygunun kapını çalmasını beklemek saçma olur zaten, yani içindeki sevgi ya da özlem değil diğer her şeyi anlamsız kılan...


    Çığlık atan ruhunu mu duymuş da sessiz ol demeye gelmiş acaba, kim bilir...


    Geldiğine çok sevindim Sudo, birlikte gürültü yapalım, komşulara da izlemek düşsün sadece. İyi ki geldin.

  • Sigarayı bırakayım dedim, bir haftayı geçti, içmiyorum ve şunu fark ettim; sigara benim için evin dışına çıkma bahanesiymiş, balkonda saatler geçirme, telefondaki müziğe eşlik etme bahanesiymiş, işten kaytarma aletiymiş, şimdi o kadar büyük boşlukta hissettiriyor ki sanki kendime hiç zaman ayırmıyor gibiyim, işler çok daha erken bitiyor, ama bitince mal gibi kalıyorum,boş boş düşünmeye başlıyorum ve boş boş düşünmek bize zarar veren bir eylem.

    Boş boş mu düşünüyorum acaba gerçekten? Geçmiş bomboş mu? En çok can yakan düşünce şu oldu sanırım, onunla geçirdiğim zaman, aradan geçen zamandan çok daha kısa... Haksızlık değil mi bu? Hani tüm günahlarımız yanana kadar cehennem, ondan sonra da cennetti? Annem yanlış biliyormuş sanırım... Ya da biz çok kötü birer insanız, çünkü kısa bir zaman cennete düşüp, çok daha fazlasını da cehennemde geçiriyoruz....

    Uykusuz bir gecenin sabahı bu... Çok zaman geçti böyle uyumadan, genelde mal gibi olurdum, düşünemez hale gelir, zombi gibi olurdum, sanırım yine sigara etkisi var çünkü sabaha kadar içerdim böyle zamanlarda... Şimdiyse sabaha kadar düşündüm, boş boş... Ağladım, boş boş... Yalvardım... İnanmakta zorluk yaşadığım bir yaradana yalvarmak ne kadar acınası...

    İnsan bir yerlere sığınmak zorunda sanırım, bir yerlerden umut dilemek zorunda, yalan da olsa ışığı aramak zorunda... Karanlık bir mağarada önümüzü görmek için mum ışığı dahi olsa aramak, buna tutunmak gibi bu... Halbuki bıraksak akışına, dümdüz yürüsek, hiç bir şey ummadan, aramadan, ya çıkışı bulacağız ya da sonsuz karanlıkta yok olacağız... Sanırım o ışık bizim için çoktan söndü de, çabalarımız boşa gibi....neyse bakalım....

    Bomboş bir güne daha girdik, bomboş bir haftaya, aya, yıla daha... Umarım çabucak biter, bugün hemen biter, yarın hemen biter, umarım ömür hemen biter. Kendimde ayakta duracak gücü bulamıyorum yine...

    Yazmak istemiyorum... Sayfayı kapatıp yalnız kalmak da istemiyorum... Yalnızlıktan korktuğum zamanlar yine... Kendimden korkuyorum... İçim bir oda gibi, tavanda bir düğme var, hani her şeyi yok edecek kırmızı düğmelerden, üzerinde sakın basma yazanlardan... Ve oda öfkeyle doluyor, her şeye tamamım da, o düğmeye öfkenin basacak olması kötü...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Ben gidiyorum artık... Kendimi yakmadan gidiyorum üstelik. Kıymetimi bilerek, hatalarımı kucaklayarak ve yaşadığım her şeyi başıma taç ederek gidiyorum.



    Herkes gidiyor ve bence ben hariç herkeste mangal gibi yürek var...

    İnsan nasıl gidebilir ki ben gidiyorum diyerek? Hiç mi bir şey hissetmiyordur? Hiç mi acı çekmiyordur? Hasreti hiç mi düşünmüyordur?

    Ben bana ait olmayandan bile gidemiyorken, toprağının kokusu avuçlarımda olmasına rağmen, halen nefes alıp bu kokuyu terk edemiyorken, insanlar "nefesim" dediği aşklarını nasıl nefessiz bırakıp gidebiliyor?

    Anlamıyorum...

    Belki de kıymet ile kıymet arasındaki farktır bu. Canan diyebileceğin biri ile, toprak arasındaki fark... İnsanlar toprak olmadan hiç bir tene kıymet vermemesindedir...

    Ben de bana Canan olana kıymet veremiyorum, benim ve diğer insanlar arasındaki fark ne peki? Gidememek mi? Ne topraktakinden, ne de vicdandakinden vazgeçememek mı?

    Yoksa bencillik mi?

    Anlamıyorum...

    Kendi aldığım nefesin bile kıymetini anlayamıyorken, birçok şeye anlam yüklemeye çalışıyorum.

    Çıkışa kapalı labirentin içine girdim yine... Ne yana dönsem soru. Ne yana dönsem sorun... Bitmeyen.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Beraber geçirdiğimiz anıların mutluluğu, yokluğunun göz yaşlarında boğulmasın diye çok uğraştım. Artık başaramıyorum.

  • Yalnızlık, ben bana yettiğim yere kadar güzeldi. Ne zaman ki ben benden gittim ve bakmadım suretime o zaman yalnız hissetmeye başladım.
    Yalnız olmakla, yalnız hissetmek bambaşka iki şeymiş... Yalnız olup bana beni emanet edebiliyorken, yalnız hissetmek, benliği kaybetmekmiş... Sanırım kaybettim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Önce içime kapandım.

    Gül kokusu bile çekmez oldu dikkatimi, hiç bir kokuya dönüp bakmadım.

    Gökkuşağı artık siyah beyazdı, ne mavisine ne sarısına ne yeşiline bakıp kanmadım.

    İçimdeki tek güldün, ne solsun, ne yandın, hiç bırakmadım.

    Sonra dışıma kapandım...

    Artık ne duydum, ne gördüm, ne bildim. Gözlerim hep topraktaydı, başımı kaldırmadım...

    Sonra dışıma kapandım...

    Artık ne uyudum, ne uyandım, ne candım. Bedenim hep topraktaydı, başımı kaldırmadım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • -Mohsen Namjoo - Shirin Shirinam -https://www.youtube.com/watch?v=yYpwkgJBQqI&feature=youtu.be

    -Şeyhim beni yetmişlere ışınla -https://www.youtube.com/watch?v=tkABhOWSeak&feature=youtu.be

    -Kuan - Var -https://www.youtube.com/watch?v=1Fn7czCmVwc&feature=youtu.be

    -Sema Moritz - O gözler benim ağlar -https://www.youtube.com/watch?v=p2YWlokbHrY&feature=youtu.be

    -Imamyar Hasanov & Nermine Memmedova - Ay ışığında -https://www.youtube.com/watch?v=7ylTzg7P9BA&feature=youtu.be

    -Mark Eliyahu - Tribe -https://www.youtube.com/watch?v=H-BWFRISb-g&feature=youtu.be

    -Bille Eilish & Khalid - Lovely -https://www.youtube.com/watch?v=V1Pl8CzNzCw&feature=youtu.be

    -Hamed Nikpay - Moments -https://www.youtube.com/watch?v=r8UMwjKRPA0&feature=youtu.be

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    İskender : Kuduz bi köpek kadar yalnızım.

    Ceyhun : Yalnızlık dediğin nedir peki?

    İskender : Yalnızlık gece ayazında sabaha kadar beklemek gibidir. Isınmak için güneşin dogmasını beklersin ama o güneş hiç bi zaman doğmaz. Yalnızlık bulmadığın sevgiyi başka yerlerde aramak gibidir. Ne yaparsan yap onu bulamayacağını bilirsin ama denemekten vazgeçmezsin. Onun boşluğunu hep başka şeylerle doldurmaya çalışırsın. Yalnızlık aynı havayı soluyupta bir türlü yanyana olamamak gibidir. Aldığın her nefeste onun kokusunu duymak istersin ama yapamazsın. Aldığın her nefes ciğerini acıtmaya başlar. Yalnızlık dediğin eski bir sandalyenin gıcırdamasıdır.

    Ceyhun : off be naptın yenı mı terkedıldın yoksa?

    İskender : Terkedildim. Herkes terk etti gitti beni. Sol kaburgam bile firar etti bedenimden. Aradan geçen zaman bile yetmiyor unutmaya. Ettiğimiz kavgaları bile özlüyorum. Saçlarını okşamayı, ellerini tutmayı, aniden boynuna sarılmayı. Bana bakışını, karşımda duruşunu, hatta arkanı dönüp yatışını bile. Ona yavaşça sokulmak, sessizce sarılmak. Omuzlarından tutup sımsıkı sarılmak.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Birisi yazmıştı, insan mutluyken yazmaz diye. Doğru, fakat sinirliyken de yazmadığımı fark ettim, yazmak istediğim onlarca cümle var, ama hangisine başlamak istesem küfür kıyamet birlikte çıksın istiyorum, sabah selam verdiğim fakat hiç bir işe yaramayan insanlardan, hiç bir işi hakkıyla yapmayanına kadar yani neredeyse herkese karşı öfke kusmak istiyorum. Baştan savma yaşadıkları, baştan savma nefes aldıkları için, aldıkları nefesin boşa gitmemesi için durmalarını istiyorum...


    Bir süredir de böyle, kendime bir öfkem var, dışarıya bin öfkem. Ne yapacağımı şaşırdım, kendi ailem ile bile düzgün diyalog kurmuyorum, maskemi takamıyorum, sürekli agresifim, sürekli hırçınım, açtığım her kapıyı çarparak kapatıyorum, kapalı her pencere için onu kapatana sövüp sonuna kadar açıyorum. Hava almak istiyorum, alamıyorum...


    Bitsin istiyorum, ölmek istiyorum fakat korkuyorum, bilinmezden, ne olacağını bilmemekten korkuyorum, inanmadığıma beni öldürsün diye her gün dua ediyorum bugün bitir bari diye... Ölmek istiyorum fakat kendi elimden olmasından korkuyorum... Yaş ilerledikçe de bu daha da imkansızlaşıyor. Keza gençlikte bunu denemeye cesaretim olmuştu. Şimdi ise hiç bir şey yapamıyorum.


    Gerçekten çok büyük bir boşluğun pençesindeyim. Beni bir hiçlik tutmuş, bir girdabın içerisinde sağa sola çarpıyor bedenimi. Rüzgar ne yöne git derse o yönde buluyorum kendimi.


    Bir süredir kelimelerimi hapsediyorum yüreğime, bir süre daha böyle sürecek gibi. Düzelirsem yazarım bir şeyler, düzelmezsem yazılan güzel, beğendiğim yazıları kopyalar yapıştırırım, buraya girip onları okumak bir nebze beni mutlu edebilir. Bilemiyorum.





  • Düşününce ben de bir çok şeyden saklanıyorum.

    Yapmak istediğim hiç bir şey için özgüvenim yok.

    Buzlu bir camın arkasından seyrediyorum dünyayı.

    Hayır! Demek istediğim her şeye evet demek,

    Evet demem gerekenlere nasıl istersen diye cevap vermek,

    Susmak, susarken solmak, solarken yok olmak...

    Dünyayı değiştirebileceğine inanıp kendini bile değiştirememek

    Sanırım yalnızca benim eksikliğim değilmiş.

    Gitmek istediğimde gidemiyorum.

    Kalmasını istediğim kimseye kal diyemiyorum.

    Yaşamak için değil yalnızca nefes almak için yaşıyorum.

    Sizin gibi...

    Bağırmak istediğimde susuyorum.

    Susmam gerektiğinde de tersi oluyor.

    Biriktirdiklerim olmadık yerde patlıyor.

    Belki büyük kayıplar yüzünden,

    Belki karakter meselesi,

    Belki de korkudan...

    Fakat sadece susuyorum.

    Kendime güvenmediğimden mi?

    Bilmiyorum.

    İlerlemek için ne yapmamız gerekiyor?

    Buzlu camları kaldırmak için?

    Hatta camları kaldırmak için?

    Susmamak,

    Yok olmamak,

    Solmamak için

    Ne gerekiyor?





  • Keşke şöyle yapmasaydım da böyle olmasaydı...

    Geçmişe dönüp dönüp sürekli kendime tekrarladığım cümle bu son zamanlarda. Ne kadar çok hata. Ne kadar büyük kayıplar... Bir cümle ile düzelmeyecek yaşananlar var ve bunu bile bile sürekli, sürekli, sürekli bozuk bir çark gibi aynı şeyleri tekrarlıyorum. Kendimle kaldığım her an ilan edilen bir işkence seansı gibi. Düşünmekten, iç sesimi duymaktan, kalp atışını hissetmekten yoruluyorum.

    Korku filmlerindeki fısıltılar gibi "... sen yaptın... Bunu kendine sen yaptın, senin hatan, düzelmeyecek, hiç bir şey umduğun gibi, beklediğin gibi olmayacak..." Seans uzadıkça bu fısıltılar, ne yazık ki tiz seslerle dolu çığlıklara dönüşüyor. Susturamıyorum...

    Uyanmak anlamsız, uyumak zor, konuşmak anlamsız, susmak zor... İçimi döktüğümde anlayabilecek kimse olmayacak ki... Kime güveneceğim, kime dert yakacağım, kiminle oturup saatlerce konuşacak ve sorgusuz sualsiz sessizce ağlayacağım? Kiminle sözlerindeki anlamları paylaşabildiğimiz şarkılar dinleyeceğim? İnsanoğluyum bende, kusurluyum, yalnızlığa ne kadar aşina olursam olayım bir yerde tek başıma kaldıramayacak kadar ağır göz yaşları taşıyorum... Paylaşmak istiyorum ancak paylaşamıyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • https://www.youtube.com/watch?v=8NPRd_XDLbM&feature=youtu.be


    Bir yanım eksik kaldı
    Bir yanım hep yarım
    Dudaklarım sımsıkı kapalı
    Solum sağım yalnızlık
    Şarkılar sessiz kaldı
    Bir masal yine yarım
    Gözlerim sımsıkı kapalı
    Önüm arkam yalnızlık
    Belki birgün, açarım kanatları
    Belki birgün, uçarım yine göğe
    Silkinirim topraktan, silkinirim acıdan
    Uzatırım ellerimi ellerine
    Belki birgün, duyarım yine seni
    Belki birgün, koşarım yine sana
    Açarım dallarımı, açarım rengarenk
    Tutarım uzanan ellerini
    Kurtar beni
    Kurtar bu yalnızlık canımı çok yakıyor
    Çok yakıyor
    Durdur beni
    Uzat ellerini
    Bir yerim çok acıyor
    Çok acıyor
    Kurtar beni
    Kurtar bu yalnızlık canımı çok yakıyor
    Çok yakıyor
    Durdur beni
    Uzat ellerini
    Bir yerim çok acıyor
    Çok acıyor
    Karanlığın içinde
    Sessizliğin dibinde
    Kalbim can çekişiyor
    Gözlerinin önünde
    Zavallı kelimeler
    Kırılıyor sesimde
    Bir çocuğun kaderi
    Ellerinin içinde
    Kurtar beni
    Kurtar beni
    Kurtar beni
    Kurtar bu yalnızlık canımı çok yakıyor
    Çok yakıyor
    Durdur beni
    Uzat ellerini
    Bir yerim çok acıyor
    Çok acıyor
    Kurtar beni
    Kurtar bu yalnızlık canımı çok yakıyor
    Çok yakıyor
    Durdur beni
    Uzat ellerini
    Bir yerim çok acıyor
    Çok acıyor
    Karanlığın içinde
    Sessizliğin dibinde
    Kalbim can çekişiyor
    Gözlerinin önünde
    Zavallı kelimeler
    Kırılıyor sesimde
    Bir çocuğun kaderi
    Ellerinin içinde
    Kurtar beni
    Kurtar beni
    Kurtar beni
    Kurtar beni
    Kurtar beni
    Kurtar beni

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.