Şimdi Ara

Türkiye kamu borcunda 110. sırada

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
25
Cevap
1
Favori
585
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Türkiye, “Borç yiğidin kamçısıdır” sözünü boşa çıkardı.

     Türkiye kamu borcunda 110. sırada

    27 çeyrektir aralıksız büyüyen Türkiye, kamu-özel işbirliğiyle gerçekleşen yatırımlarda dünya birincisi oldu. Bu dev yatırımlara rağmen kamu borcu oranı her yıl düşüyor. Türkiye borçluluk bakımından dünyada 110. sırada yer alıyor.

    Türkiye 2016'nın ikinci çeyreğinde yüzde 3.1 büyüyerek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek büyüme oranına sahip 5 ülkeden biri oldu. Bu son rakamla Türk ekonomisi dünyada özellikle içinde bulunduğumuz koşullar düşünüldüğünde eşine az rastlanır bir şekilde 27 çeyrek üst üste büyümeyi başardı. Bu kesintisiz büyüme döneminde doğudan batıya, kuzeyden güneye sayısız eser inşa edildi. Keban Barajı Karamağara Köprüsü, Marmaray, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Ordu-Giresun Havalimanı, Hakkari Selahaddin Eyyubi Havalimanı hem bugünkü hem de gelecek nesillere hizmet edecek.

    AVRUPA BOĞUŞUYOR

    Ülkenin kalkınmasını sağlayacak bu projelerin önemli bir kısmı kamu-özel sektör işbirliğiyle hayata geçiriliyor. Dünya Bankası 2015 Yılı Global Kamu Özel Sektör İşbirliği Raporu'na göre Türkiye sadece 2015'te bu yöntemle 44.7 milyar dolar yatırım gerçekleştirerek dünyada en yüksek değere sahip projelere imza attı.. Birçok gelişmiş ülkede altyapı yatırımları durma noktasına gelmişken Türkiye'de devletin desteğiyle önemli kalkınma hamleleri atılıyor. Bu yatırımlar hem de gelecek nesillerin sırtına yük bindirmeden gerçekleşiyor. Avrupa yıllardır acı reçeteler, kemer sıkma politikaları uygulamasına rağmen hâlâ borç içinde yüzerken Türkiye'nin her geçen yıl borçluluk oranı düşüyor.

    KÜRESEL BORCUN YÜZDE 29'U ABD'NİN

    Dünyada devletlerin 60 trilyon dolar civarında borcu var. Bu borcun yüzde 29'u ABD'ye ait. ABD'yi yüzde 19.99 ile Japonya, yüzde 6.25 ile Çin takip ediyor. Miktar bakımından en borçlu 15 ülkeden 7'si Avrupa Birliği içinde. Türkiye'nin küresel kamu borcu miktarındaki payı ise yüzde 0.4 seviyesinde bulunuyor.

    15 YILDA 45 PUAN DÜŞTÜ

    Türkiye'deki kamu borcunun milli gelire oranı 2001 yılında yüzde 77.9'a kadar yükselmişti. 2009 yılında kamu borcu oranı yüzde 46 iken son yedi yılda hızlı bir düşüş gösterdi ve geçtiğimiz yıl sonunda yüzde 32.9'a kadar geriledi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Kemal Dervisin formülünü referans alan AKP yönetimi, Devlet borcunu , vatandasa yükledi.

    Kamu borcu out vatandas borcu in . Bundan kim karli cikiyor tabi ki bankalar. Uyumaya devam.
  • Kamu borcu ile vatandaş borcu aynı şey mi? Özel borçlar denilen borç özel firma ve kuruluşlar borcu değil mi? Ekonomiye güven arttıkça bankalar ve büyük firmalar borç alımını arttırmaz mı?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • TinyAngel kullanıcısına yanıt
    Böyle bir haber paylaştığına göre, ekonomi ile ilgilisindir ve muhtemelen seninle bu konuyu tartışabiliriz.

    Ne dersin?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Böyle bir haber paylaştığına göre, ekonomi ile ilgilisindir ve muhtemelen seninle bu konuyu tartışabiliriz.

    Ne dersin?

    Evet bu konuda kendime güvenebiliyorum. Bu hükümeti her ne kadar sevmesemde ekonomiyi baz aldığımızda geçmişe göre çok büyük iyileştirmeler yaptılar. Bu konuyla alakalı bana karşı çıkanlar hep dayanaksız ve çarpıtılmış şeyler öne sürdüler. Varsa söyleyeceğiniz, sunacağınız bir bilgi yazabilirsiniz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • "Hem de gelecek nesillerin sırtına yük bindirmeden gerçekleşiyor " sonrasını okumadım Osmangazi köprüsünün halka maliyetinden haberi yok daha.Birilerine yaranmak için yapılmış tozpembe bir haber.Katma değer üretmeyen hiçbir şeyle gelişme sağlanamaz bu devirde hala köprü,hava yollarından bu kadar medet ummak acizlik göstergesi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Böyle bir haber paylaştığına göre, ekonomi ile ilgilisindir ve muhtemelen seninle bu konuyu tartışabiliriz.

    Ne dersin?

    Pardon ne tartışacaksınız ekonomi mi?

    :)
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • olsun o kadar. vatandasin maasinin %80'ine vergi olarak el koyan devletin borcu olmamali.

    ama verilen su garantorlukler, gecis garantileri, alinan kredilerede hazinenin kefil olmasi ve odenmeme durumunda borcun hazineye aktarilmasi dusunuldugunde ciddi ciddi kotu durumdayiz.
  • Devlette kurum kalmadı ki hep sattılar ne borcu olacak? 3-5 tane üretim işletmesi kaldı geriye kalanı hep denetim falan.
    Eskiden devlet büyüktü birçok kurumu vardı. O yüzden maaşlar ödenemiyordu falan diyorlar. Oysa şimdi kim hükümet olsa maaş sorunu olmaz çünkü zarar eden pek kurum kalmadı.
  • Indigo I kullanıcısına yanıt
    sanki devlet kurumlarını çok iyi işletiyordunda satmışlarmışmış .. satsınlar devlet işini yapsın işletmecilik yapmasın

    devlet dediğin soyut bi kavram
  • cadence1 kullanıcısına yanıt
    Satsin satsin da 10 liralik mali 1 liraya satmasin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Jeopol kullanıcısına yanıt
    bu düşüncene katılıyorum eleştirin varsa haklısın .. yandaslara peşkeş çekilmesin eskiden oldugu gibi ..

    türkiyede sistem de secimlerle her gelen kendi yandaslarını devlet kurumlarına sokup bu kurumları yönetilemez borç batagına sürükleyip gitmiş kimse bunun hesabını kanunen sormamış

    devleti küçült iyicene giderler azalsın projeleri yap işlet ile çalıştır devlet kontrol işini yapsın denetlemesini yapsın ...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TinyAngel


    quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Böyle bir haber paylaştığına göre, ekonomi ile ilgilisindir ve muhtemelen seninle bu konuyu tartışabiliriz.

    Ne dersin?

    Evet bu konuda kendime güvenebiliyorum. Bu hükümeti her ne kadar sevmesemde ekonomiyi baz aldığımızda geçmişe göre çok büyük iyileştirmeler yaptılar. Bu konuyla alakalı bana karşı çıkanlar hep dayanaksız ve çarpıtılmış şeyler öne sürdüler. Varsa söyleyeceğiniz, sunacağınız bir bilgi yazabilirsiniz.

    Haberin doğru olan tarafı, kamu sektörü dış borcunun azalmış olmasıdır. Yani, doğrudan borçta ciddi bir başarı varmış gibi görünüyor. Buraya kadar haberi eleştirebileceğimiz bir konu yok.

    Ancak kamu sektörünün borcunun azalmasının en temel yolu, kamu gelirlerini artırmak ya da giderlerini kısmaktır. Biz, kamu giderlerini kısmak yerine, dolaylı ve dolaysız vergi oranlarını artırarak bunu sağladık. Buna en basit örnek, 17 Ağustos Depremi nedeniyle ve geçici olarak çıkarılan fakat bir türlü geçmeyen Özel Tüketim Vergisi'nin oranlarındaki artış gibi nedenlerdir.

    Motorlu araçlara uygulanan ÖTV oranları şu şekildedir;

    1600 cc motor hacmine kadar uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %27
    2003-2014 arası %30
    2014'ten bugüne %45

    1600-2000 cc arası motor hacmine sahip araçlar için uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %46
    2003-2014 arası %52
    2014'ten bugüne %90

    2000 cc üzerinde motor hacmine sahip olan araçlar için uygulana vergi oranı
    2003 yılında kadar %50
    2003-2014 arası %75
    2014'ten bugüne %145

    Benzer artışlar, tütün ve alkol içeren tüketim maddelerinde de gerçekleşti, fakat bu ürünlerde oransal bir uygulama olmadığından, paylaşmıyorum. Eğer merak ederseniz, kısa bir araştırma ile sonuca ulaşabilirsiniz.

    Bu verdiğim örnekler, sadece işin bir yüzünü gösteren ve çok genellenmiş örneklerdir.

    Kamu borcunun az görünmesinin bir diğer nedeni, doğrudan yatırım yapmak yerine, garantör olduğu şirketler üzerinden yatırımları gerçekleştirmesi ve borcun özel sektör üzerinde görünmesidir.

    Buna en iyi örnekler olarak, aşağıdaki örnekleri inceleyebiliriz.

    Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Toplam maliyet 3 milyar Dolar
    Osmangazi Köprüsü ve Otoyolu: Toplam maliyet 6 milyar Dolar
    İstanbul 3. Havalimanı: 24 milyar Dolar

    Topladığımızda, sadece bu 3 projenin maliyeti bile 33 milyar Dolar tutuyor. Birileri şimdi çıkıp "Ama köprünün parasını devlet borç almıyor ya da vermiyor ki. Özel sektör kredi bulup ödüyor." diyebilir ve bu da kısmen doğrudur. "Kısmen" doğrudur, çünkü devlet, kredi alan kuruluşa garantör yani kefildir. Bu durum, asıl borçlu ile kefilin eşit olduğu kuralından yola çıktığımızda, her ikisinin de eşit oranda borç yükümlülüğü altında olduğunu gösterir fakat bu borç kefilin değil, asıl borçlunun borçlar hanesinde görünür.

    Yani, kamu borçları arasına eklenmesi gereken bir diğer borç kalemi, yukarıdaki örnekte yer alan 33 milyar Dolarlık kefalet borcu veya buraya yazamadığım birçok diğer borçtur.

    Kamu kesiminin borç oranını düşük gösteren bir diğer kalem ise, AKP döneminde bu kaleme dahil edilmiş olan İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken ve toplam miktarı 30 milyar Dolar civarı olan paradır. Bu para asıl amacı dışında, iktidar tarafından kendi ihtiyaçları için kullanılmakta olan bir fon durumuna gelmiş ve yukarıdaki haber gibi propaganda içerikleri haberlerin ortaya çıkmasına da büyük bir destek sağlamaktadır.

    İktidar, kamu borç stoku hesabı yaparken bu fondan da yararlanmakta, bu fonda biriken parayı da borçtan düşmektedir.

    Eğer bunlara itirazı, eklemek istediği, hata görüp çıkarmak istediği bir bilgi olan varsa, şimdilik ara veriyorum. Eğer cevap gelmezse, ikinci kısım olan Özel Sektör Borç Stoku ile ilgili kısma geçeceğim.

    Not: Bilgilerde yanlış varsa, düzeltmeme yardımcı olursanız sevinirim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cadence1

    sanki devlet kurumlarını çok iyi işletiyordunda satmışlarmışmış .. satsınlar devlet işini yapsın işletmecilik yapmasın

    devlet dediğin soyut bi kavram

    İşletseydin adam gibi. Tutan mı vardı? İktidara gelip ülkeyi yönetiyorsun da kamu kurumunu mu işletemiyorsun? Sen işletemiyorsun da ucuza alanlar nasıl çatır çatır kar ediyor? Devletin işi neymiş? Devlet hiç üretmesin birşeye yaramasın oturduğu yerden vergi alsın özel sektör fahiş fiyatlarla halkı soysun öyle baksın değil mi?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    quote:

    Orijinalden alıntı: TinyAngel


    quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Böyle bir haber paylaştığına göre, ekonomi ile ilgilisindir ve muhtemelen seninle bu konuyu tartışabiliriz.

    Ne dersin?

    Evet bu konuda kendime güvenebiliyorum. Bu hükümeti her ne kadar sevmesemde ekonomiyi baz aldığımızda geçmişe göre çok büyük iyileştirmeler yaptılar. Bu konuyla alakalı bana karşı çıkanlar hep dayanaksız ve çarpıtılmış şeyler öne sürdüler. Varsa söyleyeceğiniz, sunacağınız bir bilgi yazabilirsiniz.

    Haberin doğru olan tarafı, kamu sektörü dış borcunun azalmış olmasıdır. Yani, doğrudan borçta ciddi bir başarı varmış gibi görünüyor. Buraya kadar haberi eleştirebileceğimiz bir konu yok.

    Ancak kamu sektörünün borcunun azalmasının en temel yolu, kamu gelirlerini artırmak ya da giderlerini kısmaktır. Biz, kamu giderlerini kısmak yerine, dolaylı ve dolaysız vergi oranlarını artırarak bunu sağladık. Buna en basit örnek, 17 Ağustos Depremi nedeniyle ve geçici olarak çıkarılan fakat bir türlü geçmeyen Özel Tüketim Vergisi'nin oranlarındaki artış gibi nedenlerdir.

    Motorlu araçlara uygulanan ÖTV oranları şu şekildedir;

    1600 cc motor hacmine kadar uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %27
    2003-2014 arası %30
    2014'ten bugüne %45

    1600-2000 cc arası motor hacmine sahip araçlar için uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %46
    2003-2014 arası %52
    2014'ten bugüne %90

    2000 cc üzerinde motor hacmine sahip olan araçlar için uygulana vergi oranı
    2003 yılında kadar %50
    2003-2014 arası %75
    2014'ten bugüne %145

    Benzer artışlar, tütün ve alkol içeren tüketim maddelerinde de gerçekleşti, fakat bu ürünlerde oransal bir uygulama olmadığından, paylaşmıyorum. Eğer merak ederseniz, kısa bir araştırma ile sonuca ulaşabilirsiniz.

    Bu verdiğim örnekler, sadece işin bir yüzünü gösteren ve çok genellenmiş örneklerdir.

    Kamu borcunun az görünmesinin bir diğer nedeni, doğrudan yatırım yapmak yerine, garantör olduğu şirketler üzerinden yatırımları gerçekleştirmesi ve borcun özel sektör üzerinde görünmesidir.

    Buna en iyi örnekler olarak, aşağıdaki örnekleri inceleyebiliriz.

    Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Toplam maliyet 3 milyar Dolar
    Osmangazi Köprüsü ve Otoyolu: Toplam maliyet 6 milyar Dolar
    İstanbul 3. Havalimanı: 24 milyar Dolar

    Topladığımızda, sadece bu 3 projenin maliyeti bile 33 milyar Dolar tutuyor. Birileri şimdi çıkıp "Ama köprünün parasını devlet borç almıyor ya da vermiyor ki. Özel sektör kredi bulup ödüyor." diyebilir ve bu da kısmen doğrudur. "Kısmen" doğrudur, çünkü devlet, kredi alan kuruluşa garantör yani kefildir. Bu durum, asıl borçlu ile kefilin eşit olduğu kuralından yola çıktığımızda, her ikisinin de eşit oranda borç yükümlülüğü altında olduğunu gösterir fakat bu borç kefilin değil, asıl borçlunun borçlar hanesinde görünür.

    Yani, kamu borçları arasına eklenmesi gereken bir diğer borç kalemi, yukarıdaki örnekte yer alan 33 milyar Dolarlık kefalet borcu veya buraya yazamadığım birçok diğer borçtur.

    Kamu kesiminin borç oranını düşük gösteren bir diğer kalem ise, AKP döneminde bu kaleme dahil edilmiş olan İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken ve toplam miktarı 30 milyar Dolar civarı olan paradır. Bu para asıl amacı dışında, iktidar tarafından kendi ihtiyaçları için kullanılmakta olan bir fon durumuna gelmiş ve yukarıdaki haber gibi propaganda içerikleri haberlerin ortaya çıkmasına da büyük bir destek sağlamaktadır.

    İktidar, kamu borç stoku hesabı yaparken bu fondan da yararlanmakta, bu fonda biriken parayı da borçtan düşmektedir.

    Eğer bunlara itirazı, eklemek istediği, hata görüp çıkarmak istediği bir bilgi olan varsa, şimdilik ara veriyorum. Eğer cevap gelmezse, ikinci kısım olan Özel Sektör Borç Stoku ile ilgili kısma geçeceğim.

    Not: Bilgilerde yanlış varsa, düzeltmeme yardımcı olursanız sevinirim.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Haberin doğru olan tarafı, kamu sektörü dış borcunun azalmış olmasıdır. Yani, doğrudan borçta ciddi bir başarı varmış gibi görünüyor. Buraya kadar haberi eleştirebileceğimiz bir konu yok.


    Zaman,insanı gerçekten değiştiriyor. Hükümet ve ciddi başarı...


    quote:

    Ancak kamu sektörünün borcunun azalmasının en temel yolu, kamu gelirlerini artırmak ya da giderlerini kısmaktır. Biz, kamu giderlerini kısmak yerine, dolaylı ve dolaysız vergi oranlarını artırarak bunu sağladık. Buna en basit örnek, 17 Ağustos Depremi nedeniyle ve geçici olarak çıkarılan fakat bir türlü geçmeyen Özel Tüketim Vergisi'nin oranlarındaki artış gibi nedenlerdir.

    Motorlu araçlara uygulanan ÖTV oranları şu şekildedir;

    1600 cc motor hacmine kadar uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %27
    2003-2014 arası %30
    2014'ten bugüne %45

    1600-2000 cc arası motor hacmine sahip araçlar için uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %46
    2003-2014 arası %52
    2014'ten bugüne %90

    2000 cc üzerinde motor hacmine sahip olan araçlar için uygulana vergi oranı
    2003 yılında kadar %50
    2003-2014 arası %75
    2014'ten bugüne %145

    benzer artışlar, tütün ve alkol içeren tüketim maddelerinde de gerçekleşti, fakat bu ürünlerde oransal bir uygulama olmadığından, paylaşmıyorum. Eğer merak ederseniz, kısa bir araştırma ile sonuca ulaşabilirsiniz.

    Bu verdiğim örnekler, sadece işin bir yüzünü gösteren ve çok genellenmiş örneklerdir.


    Türkiye vergi sistemini, araçlardan veya tütünden yola çıkılarak belirlenecek bir şey değil. Genel vergi yükünü bakıldığı zaman şöyle bir tablo çıkar ortaya:
    Danimarka 50,9, Fransa 45,2, Belçika 44,7, Finlandiya 43,9, İtalya 43,6, Avusturya 43,0, İsveç 42,7, Norveç 39,1, İzlanda 38,7, Macaristan 38,5, Lüksemburg 37,8, Slovenya 36,6, Almanya 36,1, Yunanistan 35,9, OECD ortalaması 34,4, Portekiz 34,4, Çek Cumhuriyeti 33,5, İspanya 33,2, Estonya 32,9, İngiltere 32,6, Yeni Zelanda 32,4, İsrail 31,1, Slovak C. 31,0, Kanada 30,8, İrlanda 29,9, Türkiye 28,7, İsviçre 26,6, ABD 26,0, Kore 24,6, Şili 19,8, Meksika 19,5.
    http://www.ankahaber.com.tr/ekonomi/turkiye-vergi-yuku-siralamasinda-25-ulke-oldu-h17080.html

    Türkiye de kayıt dışı ekonomi olduğundan dolayı,doğrudan değil, dolaylı vergilerden,bütçeyi büyük ölçüde tamamlar.

    Yani vergiyi artır,borcu öde gibi kolaycı bir yaklaşım yok.Eğer öyle olsan yunanistan bugün 10 defa krizden çıkardı. Ayrıca Diğer hükümetlerin, mazottan aldığı vergi bu hükemetten dah fazla,araştırın...

    Bu adamlar ekonomide istikrar getirerek enflasyonu,büyük ölçüde engellemiştir. Hatta emin çölaşan ''paradan 6 sıfır atılsın,eşşek gibi anırırım'' demişti!
    Bu millet, bu eşşeğin hâla anırmasını bekliyor.

    Enflasyon sadece bir kaynak,tek başına yeterli değildir. Bu hükümet vergilerin,faize gitmesini engelleyerek yatırıma çevirmiştir. Türkiye 2002 yılında vergi geliirleri'nin %85,7 Faize veriyordu! bu oran 2015 yılında %13'dür.

    https://www.hazine.gov.tr/File/?path=ROOT%2f1%2fDocuments%2fSayfalar%2fEkonomi_Sunumu.pdf
    SAYFA 91

    Ekonomide ki başarı yakalanmasının sebebi yanlızca bunlarda değil. Türkiye değişken faizi,sabit faiz ile değişikliğe gitmesi ve döviz cinsinden borçlanmak yerine TL üzerinden borçlanmaya ağırlık verilmesi gibi bir çok başarılı faktör var.

    quote:

    Buna en iyi örnekler olarak, aşağıdaki örnekleri inceleyebiliriz.

    Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Toplam maliyet 3 milyar Dolar
    Osmangazi Köprüsü ve Otoyolu: Toplam maliyet 6 milyar Dolar
    İstanbul 3. Havalimanı: 24 milyar Dolar

    Topladığımızda, sadece bu 3 projenin maliyeti bile 33 milyar Dolar tutuyor. Birileri şimdi çıkıp "Ama köprünün parasını devlet borç almıyor ya da vermiyor ki. Özel sektör kredi bulup ödüyor." diyebilir ve bu da kısmen doğrudur. "Kısmen" doğrudur, çünkü devlet, kredi alan kuruluşa garantör yani kefildir. Bu durum, asıl borçlu ile kefilin eşit olduğu kuralından yola çıktığımızda, her ikisinin de eşit oranda borç yükümlülüğü altında olduğunu gösterir fakat bu borç kefilin değil, asıl borçlunun borçlar hanesinde görünür.

    Yani, kamu borçları arasına eklenmesi gereken bir diğer borç kalemi, yukarıdaki örnekte yer alan 33 milyar Dolarlık kefalet borcu veya buraya yazamadığım birçok diğer borçtur.


    Hepsini tek tek incelemye gerek yok sadece 3.havalimanı hakkında ki yanlış bilgiden gidelim.

    3.havalimanı maliyeti 10-11 milyae euro'dur.

    26 milyar 142 milyon euro ise devlete ödeyeceği kira bedelidir + 6,3 milyar euro yolcu garantisi verilmiş, bu yolcu trafiği'nin üstünde bir gelir olursa, dhmi'ye aktarılacağı kararlaştırılmışıtır.
    http://www.radikal.com.tr/ekonomi/rekor-ihale-1132036/

    3.havalimanı başlı başına bir başarı hikayesidir. Cari açığın düşmesinden,istihdam oluşturmasına,yerli ürün kullanımında argesi'ne kadar mükemmeldir.

    Yani Türkiye burdan borlanmak şöyle dursun,şuan ki hesaplama ile 10-11 milyar euro inşaat hacmi oluşturması ve 19,842 milyar euro net kira geliri. Diğer bir değişle, Ülkenin borcunu 18,142 milyar euro daha düşmüştür.

    quote:

    Kamu kesiminin borç oranını düşük gösteren bir diğer kalem ise, AKP döneminde bu kaleme dahil edilmiş olan İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken ve toplam miktarı 30 milyar Dolar civarı olan paradır. Bu para asıl amacı dışında, iktidar tarafından kendi ihtiyaçları için kullanılmakta olan bir fon durumuna gelmiş ve yukarıdaki haber gibi propaganda içerikleri haberlerin ortaya çıkmasına da büyük bir destek sağlamaktadır.

    İktidar, kamu borç stoku hesabı yaparken bu fondan da yararlanmakta, bu fonda biriken parayı da borçtan düşmektedir.


    Kamuya ait olan bir fonu'nun,kamu yararına kullanılması ne gibi bir mahsur var ? İnanın böyle bir anlayışı,anlatabilecek kelimeler yok.

    Bu şu demek;bu para milletin,milletin parasını orda burda veya ekonomik göstergelerde kullanma. Neden? Çünkü o para milletin! Devlet ait olan, bütün para zaten milletin!

    işsizlik fonu,devlet garantisinde, aynı sosyal güvenlik de olduğu gibidir. Türkiyede siz hiç sgk gelirleri,giderlerini karşılamıyor diye, ödenmeyen bir emekli maaşı gördünüz mü?

    Devlete ait olan her kurum,kendi içinden sorumlu olsaidi, o zaman devlet neden sgk'ya,her yıl sübvanse ediyor?

    Sgk açığı yıllara göre:

    2002 yılında 7 milyar 964 milyon,
    2003 yılında 13 milyar 420 milyon,
    2004 yılında 15 milyar 932 milyon,
    2005 yılında 18 milyar 692 milyon,
    2006 yılında 18 milyar 37 milyon,
    2007 yılında 25 milyar 41 milyon,
    2008 yılında 25 milyar 902 milyon,
    2009 yılında 28 milyar 703 milyon,
    2010 yılında 26 milyar 724 milyon,
    2011 yılında 16 milyar 235 milyon,
    2012 yılında 17 milyar 295 milyon,
    2013 yılında 19 milyar 675 milyon,
    2014 yılında 21 milyar... diye gider.

    quote:

    Eğer bunlara itirazı, eklemek istediği, hata görüp çıkarmak istediği bir bilgi olan varsa, şimdilik ara veriyorum. Eğer cevap gelmezse, ikinci kısım olan Özel Sektör Borç Stoku ile ilgili kısma geçeceğim.

    Not: Bilgilerde yanlış varsa, düzeltmeme yardımcı olursanız sevinirim.


    Bu bilgiler düzeltmek çok zaman alıyor. Doğru bilgi yaz doğru,bizde sevinelim biraz.




  • Kısa ve net: ar/ge olmadan,yüksek teknoloji malları üretmeden,bir fark yaratmadan gelişmek zenginleşme mümkün değil.isteyen istediği kadar çarpıtsın. Türkiye 15 yıldır inşaattan başka bir şey yapmıyor.amerika İngiltere almanya japonya Güney Kore hep yüksek teknoloji ile zenginleştiler inşaatla uğraşmadılar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: _kılıç_

    quote:

    Haberin doğru olan tarafı, kamu sektörü dış borcunun azalmış olmasıdır. Yani, doğrudan borçta ciddi bir başarı varmış gibi görünüyor. Buraya kadar haberi eleştirebileceğimiz bir konu yok.


    Zaman,insanı gerçekten değiştiriyor. Hükümet ve ciddi başarı...


    quote:

    Ancak kamu sektörünün borcunun azalmasının en temel yolu, kamu gelirlerini artırmak ya da giderlerini kısmaktır. Biz, kamu giderlerini kısmak yerine, dolaylı ve dolaysız vergi oranlarını artırarak bunu sağladık. Buna en basit örnek, 17 Ağustos Depremi nedeniyle ve geçici olarak çıkarılan fakat bir türlü geçmeyen Özel Tüketim Vergisi'nin oranlarındaki artış gibi nedenlerdir.

    Motorlu araçlara uygulanan ÖTV oranları şu şekildedir;

    1600 cc motor hacmine kadar uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %27
    2003-2014 arası %30
    2014'ten bugüne %45

    1600-2000 cc arası motor hacmine sahip araçlar için uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %46
    2003-2014 arası %52
    2014'ten bugüne %90

    2000 cc üzerinde motor hacmine sahip olan araçlar için uygulana vergi oranı
    2003 yılında kadar %50
    2003-2014 arası %75
    2014'ten bugüne %145

    benzer artışlar, tütün ve alkol içeren tüketim maddelerinde de gerçekleşti, fakat bu ürünlerde oransal bir uygulama olmadığından, paylaşmıyorum. Eğer merak ederseniz, kısa bir araştırma ile sonuca ulaşabilirsiniz.

    Bu verdiğim örnekler, sadece işin bir yüzünü gösteren ve çok genellenmiş örneklerdir.


    Türkiye vergi sistemini, araçlardan veya tütünden yola çıkılarak belirlenecek bir şey değil. Genel vergi yükünü bakıldığı zaman şöyle bir tablo çıkar ortaya:
    Danimarka 50,9, Fransa 45,2, Belçika 44,7, Finlandiya 43,9, İtalya 43,6, Avusturya 43,0, İsveç 42,7, Norveç 39,1, İzlanda 38,7, Macaristan 38,5, Lüksemburg 37,8, Slovenya 36,6, Almanya 36,1, Yunanistan 35,9, OECD ortalaması 34,4, Portekiz 34,4, Çek Cumhuriyeti 33,5, İspanya 33,2, Estonya 32,9, İngiltere 32,6, Yeni Zelanda 32,4, İsrail 31,1, Slovak C. 31,0, Kanada 30,8, İrlanda 29,9, Türkiye 28,7, İsviçre 26,6, ABD 26,0, Kore 24,6, Şili 19,8, Meksika 19,5.
    http://www.ankahaber.com.tr/ekonomi/turkiye-vergi-yuku-siralamasinda-25-ulke-oldu-h17080.html

    Türkiye de kayıt dışı ekonomi olduğundan dolayı,doğrudan değil, dolaylı vergilerden,bütçeyi büyük ölçüde tamamlar.

    Yani vergiyi artır,borcu öde gibi kolaycı bir yaklaşım yok.Eğer öyle olsan yunanistan bugün 10 defa krizden çıkardı. Ayrıca Diğer hükümetlerin, mazottan aldığı vergi bu hükemetten dah fazla,araştırın...

    Bu adamlar ekonomide istikrar getirerek enflasyonu,büyük ölçüde engellemiştir. Hatta emin çölaşan ''paradan 6 sıfır atılsın,eşşek gibi anırırım'' demişti!
    Bu millet, bu eşşeğin hâla anırmasını bekliyor.

    Enflasyon sadece bir kaynak,tek başına yeterli değildir. Bu hükümet vergilerin,faize gitmesini engelleyerek yatırıma çevirmiştir. Türkiye 2002 yılında vergi geliirleri'nin %85,7 Faize veriyordu! bu oran 2015 yılında %13'dür.

    https://www.hazine.gov.tr/File/?path=ROOT%2f1%2fDocuments%2fSayfalar%2fEkonomi_Sunumu.pdf
    SAYFA 91

    Ekonomide ki başarı yakalanmasının sebebi yanlızca bunlarda değil. Türkiye değişken faizi,sabit faiz ile değişikliğe gitmesi ve döviz cinsinden borçlanmak yerine TL üzerinden borçlanmaya ağırlık verilmesi gibi bir çok başarılı faktör var.

    quote:

    Buna en iyi örnekler olarak, aşağıdaki örnekleri inceleyebiliriz.

    Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Toplam maliyet 3 milyar Dolar
    Osmangazi Köprüsü ve Otoyolu: Toplam maliyet 6 milyar Dolar
    İstanbul 3. Havalimanı: 24 milyar Dolar

    Topladığımızda, sadece bu 3 projenin maliyeti bile 33 milyar Dolar tutuyor. Birileri şimdi çıkıp "Ama köprünün parasını devlet borç almıyor ya da vermiyor ki. Özel sektör kredi bulup ödüyor." diyebilir ve bu da kısmen doğrudur. "Kısmen" doğrudur, çünkü devlet, kredi alan kuruluşa garantör yani kefildir. Bu durum, asıl borçlu ile kefilin eşit olduğu kuralından yola çıktığımızda, her ikisinin de eşit oranda borç yükümlülüğü altında olduğunu gösterir fakat bu borç kefilin değil, asıl borçlunun borçlar hanesinde görünür.

    Yani, kamu borçları arasına eklenmesi gereken bir diğer borç kalemi, yukarıdaki örnekte yer alan 33 milyar Dolarlık kefalet borcu veya buraya yazamadığım birçok diğer borçtur.


    Hepsini tek tek incelemye gerek yok sadece 3.havalimanı hakkında ki yanlış bilgiden gidelim.

    3.havalimanı maliyeti 10-11 milyae euro'dur.

    26 milyar 142 milyon euro ise devlete ödeyeceği kira bedelidir + 6,3 milyar euro yolcu garantisi verilmiş, bu yolcu trafiği'nin üstünde bir gelir olursa, dhmi'ye aktarılacağı kararlaştırılmışıtır.
    http://www.radikal.com.tr/ekonomi/rekor-ihale-1132036/

    3.havalimanı başlı başına bir başarı hikayesidir. Cari açığın düşmesinden,istihdam oluşturmasına,yerli ürün kullanımında argesi'ne kadar mükemmeldir.

    Yani Türkiye burdan borlanmak şöyle dursun,şuan ki hesaplama ile 10-11 milyar euro inşaat hacmi oluşturması ve 19,842 milyar euro net kira geliri. Diğer bir değişle, Ülkenin borcunu 18,142 milyar euro daha düşmüştür.

    quote:

    Kamu kesiminin borç oranını düşük gösteren bir diğer kalem ise, AKP döneminde bu kaleme dahil edilmiş olan İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken ve toplam miktarı 30 milyar Dolar civarı olan paradır. Bu para asıl amacı dışında, iktidar tarafından kendi ihtiyaçları için kullanılmakta olan bir fon durumuna gelmiş ve yukarıdaki haber gibi propaganda içerikleri haberlerin ortaya çıkmasına da büyük bir destek sağlamaktadır.

    İktidar, kamu borç stoku hesabı yaparken bu fondan da yararlanmakta, bu fonda biriken parayı da borçtan düşmektedir.


    Kamuya ait olan bir fonu'nun,kamu yararına kullanılması ne gibi bir mahsur var ? İnanın böyle bir anlayışı,anlatabilecek kelimeler yok.

    Bu şu demek;bu para milletin,milletin parasını orda burda veya ekonomik göstergelerde kullanma. Neden? Çünkü o para milletin! Devlet ait olan, bütün para zaten milletin!

    işsizlik fonu,devlet garantisinde, aynı sosyal güvenlik de olduğu gibidir. Türkiyede siz hiç sgk gelirleri,giderlerini karşılamıyor diye, ödenmeyen bir emekli maaşı gördünüz mü?

    Devlete ait olan her kurum,kendi içinden sorumlu olsaidi, o zaman devlet neden sgk'ya,her yıl sübvanse ediyor?

    Sgk açığı yıllara göre:

    2002 yılında 7 milyar 964 milyon,
    2003 yılında 13 milyar 420 milyon,
    2004 yılında 15 milyar 932 milyon,
    2005 yılında 18 milyar 692 milyon,
    2006 yılında 18 milyar 37 milyon,
    2007 yılında 25 milyar 41 milyon,
    2008 yılında 25 milyar 902 milyon,
    2009 yılında 28 milyar 703 milyon,
    2010 yılında 26 milyar 724 milyon,
    2011 yılında 16 milyar 235 milyon,
    2012 yılında 17 milyar 295 milyon,
    2013 yılında 19 milyar 675 milyon,
    2014 yılında 21 milyar... diye gider.

    quote:

    Eğer bunlara itirazı, eklemek istediği, hata görüp çıkarmak istediği bir bilgi olan varsa, şimdilik ara veriyorum. Eğer cevap gelmezse, ikinci kısım olan Özel Sektör Borç Stoku ile ilgili kısma geçeceğim.

    Not: Bilgilerde yanlış varsa, düzeltmeme yardımcı olursanız sevinirim.


    Bu bilgiler düzeltmek çok zaman alıyor. Doğru bilgi yaz doğru,bizde sevinelim biraz.




    Seni yıllar hiç değiştirmemiş. Hala ve inatla, aynı şekilde devam ediyorsun.

    Benim en basit haliyle, yani her insanın anlayabileceği dilde anlatmaya çalıştığım şekilde kurduğum cümleler bile kifayetsiz kalıyor demek ki.

    Bak Kılıç,

    İşsizlik sigorta fonu, işsizlik maaşı bağlanması için oluşturulan bir fondur. Bu fona giren para, mutlaka ve mutlaka işsizlik yaşayanlar için harcanmalıdır. Sana biraz daha rakam vereceğim; umarım iyice karışmaz;

    İşsizlik Fonu 2002 yılında kuruldu. 2016 yılı itibariyle, bu fonda biriken toplam para 106 milyar TL. Ancak, kurulduğu günden bu yana, bu fondan işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği ve ücret garanti fonu için harcanan toplam para 11 milyar TL. Fona aktarılan paranın 2.2 milyar TL'si kayıp ve 24 milyar TL'lik kısmı, GAP projesi dahil olmak üzere, işsizlikle ilgisi olmayan yerlerde kullanıldı.

    Devlet kar etmeye çalışmaz. Hani biz özelleştirmeleri eleştirirken siz çıkıp "Devlet şirket gibi çalışmasın, elini işlerden çeksin" diye bağırıyordunuz ya; işte bu devlet o devlet. Bu fonun amacı sadece işsizlik yaşayan vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak olmalıyken, şu anda bunun dışında her iş için kullanılan bir fondan bahsediyoruz. Devlet benim maaşımdan bana ait olduğunu iddia ettiği bir fona vergi kesiyor ve sonra, o fonu benden izin almadan, amacı dışındaki işlerde kullanıyor.

    Bu konuda özet geçecek olursak;

    6 milyondan fazla işsiz olan bir ülkede, 14 yılda tüm çalışanlardan para toplayıp, fona katkı sağlayanların sadece 292 bin kadarına ve sadece 6 ay süre ile destek oluyorsun ve bu amaçla topladığın parayı da, kendini daha az borçlu göstermek, bazı işleri kendi adamlarına ihale etmek gibi işlerde kullanıyorsun.

    Bu birinci konuydu, yani senin konuyu dağıtmadan önceki kısımla ilgili konu.

    İkinci konu ise;

    Verdiğin "Vergi yükü" rakamları ile ilgili. Herzaman ki gibi dersine yine tam çalışmamışsın ve ezberleyip gelmişsin. Yukarıdaki rakamların hiçbirine itirazım yok, fakat durumu kurtarmak adına kurduğun "Türkiye de kayıt dışı ekonomi olduğundan dolayı,doğrudan değil, dolaylı vergilerden,bütçeyi büyük ölçüde tamamlar." şeklindeki cümlenin içini doldurmamışsın.

    Dur bakalım, o cümlenin içini ben doldurayım da, tam olsun.

    Bana verdiğin örneklerden Danimarka'da gelir ve kazanç üzerinden sağlanan vergi gelirlerinin toplam vergilere oranı %32,7 iken, Türkiye'de bu oran %13,5, yani Türkiye'de senin bahsettiğin şekilde kayıtdışı ekonomiden dolayı sağlıksız bir vergilendirme var. Bunun sonucunda ise, yukarıdaki gibi yükün büyük bir bölümü işçi gelirlerine de bağlı olan diğer vergilere biniyor. Eğer 14 yıldır iktidarda olan parti, diğer tüm sorunlar gibi bu sorunda da herhangi bir olumlu gelişme kaydedemediyse, o iktidar maliye politikasını başkasına devretsin.

    Kamu maliyesi için Arthur Laffer'in tezine uygun olarak "Vergi oranı optimal seviyeyi geçtiğinde ya da bu seviyenin altına indiğinde, toplam vergi geliri düşer" kuralından bahsetmişsin ancak o kuralın istisnası, kayıt dışı olamayan vergilerdir ve benim bahsettiğim vergiler de bunlardır.

    Türkiye'nin gelir ve kazançlardan aldığı verginin toplam vergilere oranı %13,5 iken, bu oran OECD ülkelerinde ortalama %22,8'dir.

    Türkiye'nin vergi gelirlerinin temelini ise, hizmet ve mal üzerinden alınan vergiler oluşturur, ki kaçırılması en zor vergiler bunlardır. OECD ortalaması %34,7 iken, Türkiye'de bu oran %47,7'dir.

    Özetle, senin yazdıklarının eksik kalan kısmı bu şekildedir. Söylediklerin kısmen doğru, ama seni tanıdığım kadarıyla bilinçli bir şekilde eksik bırakılmış.

    Üçüncü konu olarak karşıma koyduğun "Türkiye vergi gelirlerini faize daha az veriyor" konusu da maalesef yine doğru ve yine eksik bilgi içeriyor.

    Haklı olduğun nokta, kamu borçlarının azalmış olmasından dolayı, vergi gelirlerinin faize harcanması azalmıştır. Ama sizin iktidarınızın ve sizin inatla ayrı tutmaya çalıştığınız özel sektör borçları maalesef ki 500 milyar Dolar seviyesine gelmiştir.

    Yine iktidarınızın ve sizin söylemeyi unuttuğunuz bir konu var, ki asıl can alıcı noktayı bu konu oluşturur; kamu sektörü dış borcunun düşmesinin temel nedeni, dış borçlanmayı özel sektöre yaptırıp, gelen krediyi iç borç olarak almasıdır. Öyle ki, kamunun iç borçlarına ödediği tutar 2003-2013 yılları arasında toplam 1 Trilyon Dolar seviyesini geçti. Bu paranın %30'unu yani yaklaşık 300 milyar dolarlık kısmını faizler oluşturuyor.

    Herkesin anlayacağı dilde söylemek gerekirse; Sen benden borç almak yerine, Ahmet'i bana gönderiyorsun ve ben ona borç veriyorum. Kahveye gittiğinde de "Ben webbie'ye hiç borcum yok ki" diye hava atıyorsun. İşin aslı budur.

    Demek ki neymiş, detaylara girdikçe daha fazla bilgi sahibi oluyormuşuz.

    Havaalanı ile ilgili yorumun tam da AKP'li yorumu olmuş, ki zaten beklenen birşeydi. Ancak, hakkını vermem konu ise havalimanının kuruluş maliyetini yanlış biliyor olmamdır. Kuruluş maliyeti 10 milyar Euro civarıymış.

    Öncelikle, 3. havalimanının istihdam yaratması gibi bir iddia ile ortaya çıkmak, düşünmeden cümle kurmaktır. Bunun temel nedeni ise Atatürk Havalimanı'dır. 3. havalimanı kurulduğunda, Atatürk Havalimanı işlevsizleşecek ve oradaki personel diğer tarafa kaydırılacaktır. Yani, yan sektörleri ile birlikte 50.000 kişiye istihdam sağlayan Atatürk Havalimanı'ndaki çalışan sayısı tahminen birkaç bin kişiye inecek ve geri kalan personel 3. havalimanında çalışmaya başlayacaktır. Tabii ki bu personel yetmeyecektir ve yeni personel eklenecektir, ancak bu sayı kesinlikle 10 milyar Euro yatırımın karşılığı olacak türden bir istihdam sağlamayacaktır.

    Konuyu biraz dağıtacağım, ama sen çok dağıttığın için eklemelerde bulunmak zorunda kalıyorum.

    Cümlelerinden birini hatırladım ve ona cevap vermek istiyorum.

    Ekonomiye istikrar geldiğini iddia etmişsin de;
    - Merkez Bankası'nın açıkladığı rakamlara göre 10 milyar dolar civarı kayıp/noksan var.
    - İhracatını Euro cinsinden yapıp, ithalatını Dolar cinsinden yapan Türkiye'de dolar kuru 2005 senesinde 1,3 TL iken, bugün 3 TL civarında dans ediyor.
    - İşsizlik oranı 1990 yılında %8 iken, hergün bahsettiğiniz krizin gerçekleştiği 2001 yılında %8.4 olarak gerçekleşmiş. 2015 yılına geldiğimizde ise, bu oran %10.6 olarak gerçekleşmiş.

    -Hepsinden önemlisi ve beni en çok ilgilendiren konu ise, hanehalkı borç stokudur.
    --- 2003 yılında hanehalkı gelirinin %5.1'i borca giderken, 2015 yılında bu oran %51 seviyesine çıkmıştır. Yani, hanehalkının gelirlerinin yarıdan fazlası borca gitmektedir. Diğer bir deyişle, hepimiz bir borç batağına sürüklenmiş durumdayız. Zaten AKP'nin çek yasası başta olmak üzere, Borçlar Kanunu'nda değişiklikler yapıp, hapis cezasını ve haciz düzenlemelerini değiştirmesinin temel nedeni de budur. Aksi halde, memleketin yarıya yakını hapse girecek.

    Gördüğün gibi, istikrara sahip olan şeylerin başında hanehalkı borç stoku, işsizlik oranındaki artış ve döviz kurundaki artış geliyor. Zaten inşaat yaparak gelişen bir ülke olsaydı, muhtemelen AKP iktidarı döneminde Türkiye Japonya'ya bile borç verir hale gelirdi, ama maalesef öyle değil.

    Muhtemelen sen yine konuyu istediğin gibi çevirip dağıtacaksın. O yüzden de yazmayı bırakıp, seni beklemeye karar verdim.




  • Kelime oyunu yapmayın la enayi yok burda, özele itelediler işte.
    Ama facebooktaki AKP gruplarında paylaşırsanız yerler bunu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • eDDiè kullanıcısına yanıt
    Kemal Dervis chpli değil miydi
  • quote:

    Orijinalden alıntı: _kılıç_

    quote:

    Haberin doğru olan tarafı, kamu sektörü dış borcunun azalmış olmasıdır. Yani, doğrudan borçta ciddi bir başarı varmış gibi görünüyor. Buraya kadar haberi eleştirebileceğimiz bir konu yok.


    Zaman,insanı gerçekten değiştiriyor. Hükümet ve ciddi başarı...


    quote:

    Ancak kamu sektörünün borcunun azalmasının en temel yolu, kamu gelirlerini artırmak ya da giderlerini kısmaktır. Biz, kamu giderlerini kısmak yerine, dolaylı ve dolaysız vergi oranlarını artırarak bunu sağladık. Buna en basit örnek, 17 Ağustos Depremi nedeniyle ve geçici olarak çıkarılan fakat bir türlü geçmeyen Özel Tüketim Vergisi'nin oranlarındaki artış gibi nedenlerdir.

    Motorlu araçlara uygulanan ÖTV oranları şu şekildedir;

    1600 cc motor hacmine kadar uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %27
    2003-2014 arası %30
    2014'ten bugüne %45

    1600-2000 cc arası motor hacmine sahip araçlar için uygulanan vergi oranı
    2003 yılında kadar %46
    2003-2014 arası %52
    2014'ten bugüne %90

    2000 cc üzerinde motor hacmine sahip olan araçlar için uygulana vergi oranı
    2003 yılında kadar %50
    2003-2014 arası %75
    2014'ten bugüne %145

    benzer artışlar, tütün ve alkol içeren tüketim maddelerinde de gerçekleşti, fakat bu ürünlerde oransal bir uygulama olmadığından, paylaşmıyorum. Eğer merak ederseniz, kısa bir araştırma ile sonuca ulaşabilirsiniz.

    Bu verdiğim örnekler, sadece işin bir yüzünü gösteren ve çok genellenmiş örneklerdir.


    Türkiye vergi sistemini, araçlardan veya tütünden yola çıkılarak belirlenecek bir şey değil. Genel vergi yükünü bakıldığı zaman şöyle bir tablo çıkar ortaya:
    Danimarka 50,9, Fransa 45,2, Belçika 44,7, Finlandiya 43,9, İtalya 43,6, Avusturya 43,0, İsveç 42,7, Norveç 39,1, İzlanda 38,7, Macaristan 38,5, Lüksemburg 37,8, Slovenya 36,6, Almanya 36,1, Yunanistan 35,9, OECD ortalaması 34,4, Portekiz 34,4, Çek Cumhuriyeti 33,5, İspanya 33,2, Estonya 32,9, İngiltere 32,6, Yeni Zelanda 32,4, İsrail 31,1, Slovak C. 31,0, Kanada 30,8, İrlanda 29,9, Türkiye 28,7, İsviçre 26,6, ABD 26,0, Kore 24,6, Şili 19,8, Meksika 19,5.
    http://www.ankahaber.com.tr/ekonomi/turkiye-vergi-yuku-siralamasinda-25-ulke-oldu-h17080.html

    Türkiye de kayıt dışı ekonomi olduğundan dolayı,doğrudan değil, dolaylı vergilerden,bütçeyi büyük ölçüde tamamlar.

    Yani vergiyi artır,borcu öde gibi kolaycı bir yaklaşım yok.Eğer öyle olsan yunanistan bugün 10 defa krizden çıkardı. Ayrıca Diğer hükümetlerin, mazottan aldığı vergi bu hükemetten dah fazla,araştırın...

    Bu adamlar ekonomide istikrar getirerek enflasyonu,büyük ölçüde engellemiştir. Hatta emin çölaşan ''paradan 6 sıfır atılsın,eşşek gibi anırırım'' demişti!
    Bu millet, bu eşşeğin hâla anırmasını bekliyor.

    Enflasyon sadece bir kaynak,tek başına yeterli değildir. Bu hükümet vergilerin,faize gitmesini engelleyerek yatırıma çevirmiştir. Türkiye 2002 yılında vergi geliirleri'nin %85,7 Faize veriyordu! bu oran 2015 yılında %13'dür.

    https://www.hazine.gov.tr/File/?path=ROOT%2f1%2fDocuments%2fSayfalar%2fEkonomi_Sunumu.pdf
    SAYFA 91

    Ekonomide ki başarı yakalanmasının sebebi yanlızca bunlarda değil. Türkiye değişken faizi,sabit faiz ile değişikliğe gitmesi ve döviz cinsinden borçlanmak yerine TL üzerinden borçlanmaya ağırlık verilmesi gibi bir çok başarılı faktör var.

    quote:

    Buna en iyi örnekler olarak, aşağıdaki örnekleri inceleyebiliriz.

    Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Toplam maliyet 3 milyar Dolar
    Osmangazi Köprüsü ve Otoyolu: Toplam maliyet 6 milyar Dolar
    İstanbul 3. Havalimanı: 24 milyar Dolar

    Topladığımızda, sadece bu 3 projenin maliyeti bile 33 milyar Dolar tutuyor. Birileri şimdi çıkıp "Ama köprünün parasını devlet borç almıyor ya da vermiyor ki. Özel sektör kredi bulup ödüyor." diyebilir ve bu da kısmen doğrudur. "Kısmen" doğrudur, çünkü devlet, kredi alan kuruluşa garantör yani kefildir. Bu durum, asıl borçlu ile kefilin eşit olduğu kuralından yola çıktığımızda, her ikisinin de eşit oranda borç yükümlülüğü altında olduğunu gösterir fakat bu borç kefilin değil, asıl borçlunun borçlar hanesinde görünür.

    Yani, kamu borçları arasına eklenmesi gereken bir diğer borç kalemi, yukarıdaki örnekte yer alan 33 milyar Dolarlık kefalet borcu veya buraya yazamadığım birçok diğer borçtur.


    Hepsini tek tek incelemye gerek yok sadece 3.havalimanı hakkında ki yanlış bilgiden gidelim.

    3.havalimanı maliyeti 10-11 milyae euro'dur.

    26 milyar 142 milyon euro ise devlete ödeyeceği kira bedelidir + 6,3 milyar euro yolcu garantisi verilmiş, bu yolcu trafiği'nin üstünde bir gelir olursa, dhmi'ye aktarılacağı kararlaştırılmışıtır.
    http://www.radikal.com.tr/ekonomi/rekor-ihale-1132036/

    3.havalimanı başlı başına bir başarı hikayesidir. Cari açığın düşmesinden,istihdam oluşturmasına,yerli ürün kullanımında argesi'ne kadar mükemmeldir.

    Yani Türkiye burdan borlanmak şöyle dursun,şuan ki hesaplama ile 10-11 milyar euro inşaat hacmi oluşturması ve 19,842 milyar euro net kira geliri. Diğer bir değişle, Ülkenin borcunu 18,142 milyar euro daha düşmüştür.

    quote:

    Kamu kesiminin borç oranını düşük gösteren bir diğer kalem ise, AKP döneminde bu kaleme dahil edilmiş olan İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken ve toplam miktarı 30 milyar Dolar civarı olan paradır. Bu para asıl amacı dışında, iktidar tarafından kendi ihtiyaçları için kullanılmakta olan bir fon durumuna gelmiş ve yukarıdaki haber gibi propaganda içerikleri haberlerin ortaya çıkmasına da büyük bir destek sağlamaktadır.

    İktidar, kamu borç stoku hesabı yaparken bu fondan da yararlanmakta, bu fonda biriken parayı da borçtan düşmektedir.


    Kamuya ait olan bir fonu'nun,kamu yararına kullanılması ne gibi bir mahsur var ? İnanın böyle bir anlayışı,anlatabilecek kelimeler yok.

    Bu şu demek;bu para milletin,milletin parasını orda burda veya ekonomik göstergelerde kullanma. Neden? Çünkü o para milletin! Devlet ait olan, bütün para zaten milletin!

    işsizlik fonu,devlet garantisinde, aynı sosyal güvenlik de olduğu gibidir. Türkiyede siz hiç sgk gelirleri,giderlerini karşılamıyor diye, ödenmeyen bir emekli maaşı gördünüz mü?

    Devlete ait olan her kurum,kendi içinden sorumlu olsaidi, o zaman devlet neden sgk'ya,her yıl sübvanse ediyor?

    Sgk açığı yıllara göre:

    2002 yılında 7 milyar 964 milyon,
    2003 yılında 13 milyar 420 milyon,
    2004 yılında 15 milyar 932 milyon,
    2005 yılında 18 milyar 692 milyon,
    2006 yılında 18 milyar 37 milyon,
    2007 yılında 25 milyar 41 milyon,
    2008 yılında 25 milyar 902 milyon,
    2009 yılında 28 milyar 703 milyon,
    2010 yılında 26 milyar 724 milyon,
    2011 yılında 16 milyar 235 milyon,
    2012 yılında 17 milyar 295 milyon,
    2013 yılında 19 milyar 675 milyon,
    2014 yılında 21 milyar... diye gider.

    quote:

    Eğer bunlara itirazı, eklemek istediği, hata görüp çıkarmak istediği bir bilgi olan varsa, şimdilik ara veriyorum. Eğer cevap gelmezse, ikinci kısım olan Özel Sektör Borç Stoku ile ilgili kısma geçeceğim.

    Not: Bilgilerde yanlış varsa, düzeltmeme yardımcı olursanız sevinirim.


    Bu bilgiler düzeltmek çok zaman alıyor. Doğru bilgi yaz doğru,bizde sevinelim biraz.




    Paradan 6 sıfır atılması gerçek anlamda paranın değerini arttırmadı, sadece paranın üzerindeki sayıyı sadeleştirdi ve paranın imajını arttırdı. Paranın değerinde en ufak bir oynama olmadı, olması da beklenemez zaten. Bugün aldığınız maaşlara, aldığınız ürün ve hizmetlerin ücretlerine aynı anda 6 sıfır da ekleseniz 3 sıfır da ekleseniz değerde bir değişme olmayacaktır. Aldığın maaşa alacağın mal ve hizmet miktarı yine aynı olacaktır. Ama tabi sıfır atılması, yani paranın sadeleştirilmesi kötü olmadı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.