Şimdi Ara

Türkiye gerçekten Laik bi ülkemi (10. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
243
Cevap
0
Favori
9.363
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Türk Telekom satıldı da ne oldu?
    Devlet tekelinden özel tekeline geçti.
    Ne değişti? Rekabet mi var?
    Diğerlerinde de durum çok farklı değil.
  • Cevabi basit, hayir , cünkü devletin temeli laik degil ve hala bu din-devlet kavramindan siyrilmaya calisiyoruz, %100lük laik devlet yoktur dogru ,sonuc olarak her zaman muhafazakar veya din görüslü insanlar olucak fakat bu din kavraminin devlet kurumlarina sicramamasini saglamak lazim ki biz bu isi bugüne kadar pek de beceremedik.
  • Türkiye'de laiklik tam manası ile uygulanmıyorsa, bunda ne cemaatlerin suçu var ne bireylerin. Suç "laiklik" vurgusu yapıp da laik olmayanlarda. Burda gelip batıdan örnek vermeyiniz. Burası Türkiye. İnkilapçılık ilkesi , zamana göre diğer 5 ilkenin içeriğinin gözden geçirilmesini gerektirmez mi ? Darbeler sağ olsun, bizlere yenilikçi/devrimci/inkilapçı olmayı unutturdu. Mecliste bu 6 ilkeyi ayrı ayrı ya da tamamiyle savunan bir parti var mı ki biz gerçek manada bir medeniyet ülkesi bekliyoruz. Bir kısım solcu öğrenci dahi türban özgürlüğü eylemlerinde baş gösterdi. Siyasal düşüncelerini bir yana bırakarak. Çünkü eğitim bir haktır ve bunu ancak özgürler savunabilir. Fakat hangi inanç özgürlüğü savunucusu bu davranışı tek bir kelimeyle takdir etti ? Edemediler çünkü o solcu öğrenciler gibi siyasal kimliklerinden sıyrılıp bir iş yapamadılar.

    Halkın nabzına göre şerbet verilmeli. Her kesime gerekli özgürlük tanınmalı. Seçim barajı kaldırılmalı. Milletin temsilceleri varsa mecliste, millette kapalı da var, açık da, komunist de var faşist de ama mecliste ne hikmetse kapalı yok. Bu garip değil mi ? Örneğin Mecliste türban yasaksa bunun ya tam arkasında durulacak ya da gerçekten laik, irticadan uzak bir parti mecliste çoğunluğu sağlayınca, bu laiklik konusunu ele alıp yasakları gözden geçirecek. Sonuçta olaya özgürlük ve insan hakları çizgisinden bakarsak, siyasi görüşümüzü bir kenara bırakırsak, türbanlı birinin üniversiteye alınmaması, meclise girememesi çok saçma değil mi ? Fakat bu meclise girememe size vakti zamanındaki densiz Merve Kavakçı'yı hatırlatmasın. O kadının kimle neyle bağlantılı olduğu da ortaya çıktı. Onun gibiler meclise girerlerse, Ecevit gibiler de onu dışarı atarlar. ( "Burası devlete meydan okunacak yer değildir, lütfen bu hanıma haddini bildiriniz " )
    Benim bahsettiklerim kuşkusuz onun gibi hanımlar değil.

    Saçma olan bir şey de var , türban takan kişiler veya inanç özgürlükçüleri eğer gerçekten özgürlük istiyorlarsa ve bunda samimilerse, irticanın odağı olduğu anayasa mahkemesi tarafından tescillenmiş bir partiden bu özgürlükleri beklemesinler. Laiklik fikrine sıcak bakıp gerçekten anlayıp, bu bağlamda başka bir siyasal yapıda haklarını arasınlar. Milli görüş kökenli hiç bir hükümetin bu özgürlüğü sağlayabileceğine inanmıyorum, ne anayasa mahkemesince, ne asker tarafınca , ne halk tarafından buna izin verilmez. Eğer türbanlarınız, özgürlük söylemleriniz siyasal değilse ve inanç gereği örtünüyorsanız diğer inançlılar gibi farklı partilere oy vermeyi de bilin. Hükümet diye başımıza geçirdiğiniz çuval, ülkenin gözlerini kapadı. Nereye yürüdüğümüz belli değil ki , özgürlüğe yürüyelim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi BARIŞA ÖZLEM -- 16 Kasım 2009; 16:32:32 >




  • evet türkiye çok layiik bi ülke gurur duyuyom
  • ülkede herşeyin çarpık olduğu gibi laiklik olgusuda çarpık. laiklik din ve devlet işlerinin ayrılması olarak bilinsede asıl amacı insanları dini dayatmalardan kurtarmak ve kendi diledikleri gibi özgürce yaşamalarına izin verilmektir. bu bakımdan sivil hayatta başarılı ama devletin kurumlarında çarpık bir durumda. bazı şeyler istismar edilmese zamanla herşey rayına oturur.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: öSCi

    Türkiye'de laiklik tam manası ile uygulanmıyorsa, bunda ne cemaatlerin suçu var ne bireylerin. Suç "laiklik" vurgusu yapıp da laik olmayanlarda. Burda gelip batıdan örnek vermeyiniz. Burası Türkiye. İnkilapçılık ilkesi , zamana göre diğer 5 ilkenin içeriğinin gözden geçirilmesini gerektirmez mi ? Darbeler sağ olsun, bizlere yenilikçi/devrimci/inkilapçı olmayı unutturdu. Mecliste bu 6 ilkeyi ayrı ayrı ya da tamamiyle savunan bir parti var mı ki biz gerçek manada bir medeniyet ülkesi bekliyoruz. Bir kısım solcu öğrenci dahi türban özgürlüğü eylemlerinde baş gösterdi. Siyasal düşüncelerini bir yana bırakarak. Çünkü eğitim bir haktır ve bunu ancak özgürler savunabilir. Fakat hangi inanç özgürlüğü savunucusu bu davranışı tek bir kelimeyle takdir etti ? Edemediler çünkü o solcu öğrenciler gibi siyasal kimliklerinden sıyrılıp bir iş yapamadılar.

    helal olsun o gençlere, umarım forumdaki malum kişilere biraz farklı bir bakış açısı kazandırabiir bu örnek.

    insanların asıl sorunu, ideolojilerinin(ya da ideolojileri sandıkları kavramların) eksik yönlerini kabul etmemeleri, ettikleri zaman karşı tarafa avantaj sağlayacakları düşüncesiyle en basit bir insan hakkını 'ihmal edilebilir, olmasa da olur' sınıfına koymalarıdır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lejyonerxx -- 17 Kasım 2009; 3:59:45 >




  • Türkiye'de her din, devlete aittir, Cami imamını devlet gönderiyor, İstanbulda Kilisemizin ekümeniklik muhabbeti var, ee görenler anlatsın havraları ve sinegogları polis koruyor bunlara ek olarak bir çok dine ait Kutsal emanetler Devlet denetiminde, Meryem Ana evi, Hz.Muhammed'in eşyaları, Yahudilerle ilgili de bir şeyler mutlaka vardır ;)

    Laik mi değil mi gibisinden bakmayın, bizim Devlet her dine inanıyor, inanmakla kalmayıp elinde tutuyor. Doğu Roma gibi, hiç bir şeyi sahipsiz bırakmamaya çalışıyor. Yeri gelince Papazı da dövüyor, Hamamı da öpüyor, imamı da kovuyor ;)


    Din, vicdan meselesi diyemezsiniz, Atatürk demiş tamam ama hatasız kul olmaz. Laik devlet olur da laik millet biraz zor. Aydınlanma tutkusu belki o zamanlar revaçtaydı ama plan değişti. Esase iyi niyetliydiler, Avrupa karşısındaki durum onları oldukça üzmüştü. Yok olmanın eşiğinden döndük, Nutuk çoğuna göre işe yaramaz görünür ama Cumhuriyet'in nasıl kurulduğunu anlatır.

    Bir KPSS kursuna ait kitpçıkta görmüştüm, ülkeleri sınıflandırmışlar, Fransa-Türkiye 2 laik devletmiş dünya üzerinde.

    Fransa Laikliğimizin , İngiltere Demokrasimizin, ABD ise topraklarımızın, Almanlar ise göçmenlerimizin koruyucusu, çoğu zaman üzülüyorum, bizleri yalanlarla uyutan koltuk sahiplerini gördükçe.... Laik, demokratik, hukuk devletiymiş...




  • Laiklik nedir? Önce öğrenelim. Sonra da Türk laikliğini anlayalım.

  • Akıllıyı mantığı, akılsızı öfkesi yönlendirir
    Bazen kime kızacağımızı bilemez hale düşmez miyiz?
    Mesela hava çok soğuk veya çok sıcak olduğunda, "Meteorolojiden sorumlu Devlet Bakanı" her kimse ona kızdığımız olmadı mı?
    Diyelim ki bir darbe yapmak için cunta kurmuşuz.
    "Bu memleketi sokakta bulmadık" diyen askerleri ve sivilleri örgütlemeye çalışıyoruz.
    Bir sabah uyandığımızda, cuntamıza ait bütün bilgilerin gazetelerde yer aldığını görüyoruz.
    Aynı anda kapımızı polis çalıyor.
    Bu gibi durumlarda herhalde önce Fethullah Gülen cemaatine kızarız.
    Darbe gününe kadar gizli kalması gereken cuntamızı açığa çıkartıp polise ve adliyeye gönderen görevlilerin, cemaatten olmasalar böyle davranışlarda bulunmayacaklarını düşünerek Gülen cemaatine kızarız.
    Bir önceki iktidarla inanılmaz derecede yüzgöz olmamızı ve kamu pastasından pay almamızı eleştirenleri "Bunlar şeriatçı" diye damgaladığımız unutup, şimdiki iktidar bize mesafeli davranıyorsa kendi dışımızdakilere "Bunlar yalaka" diyerek kızarız.
    Bir de durum ne olursa olsun kızmamız gereken meseleler vardır.
    Örneğin iktidardaki partinin hükümeti kronikleşmiş bir kriz konusunu çözümlemek için "Açılım" yapmaya karar vermiştir.

    Olsa da olmasa da
    Bu gibi durumlarda açılım başarıya ulaşsa da ulaşmasa da kızarız.
    "Şimdiye kadar bunca siyasetçinin çözüm üretmek yerine sadece izleyip yarına ertelediği bir sorunu çözmek size mi kalmış" diyerek mevcut iktidara kızarız.
    Eğer bu açılım çeşitli nedenlerle başarıya ulaşamadan buharlaşmışsa, bu defa "Madem bu sorunu çözüme kavuşturacak bir planınız yoktu, o zaman neden burnunuzu soktunuz buna" diyerek kızarız mevcut iktidara.
    Avrupa Birliği ile uyum çabalarına "Sevr canlandırılıyor", Amerika ile ittifaka "Uydu olduk", Doğulu komşularımızla yakınlaşmaya "Batı'dan kopuyoruz" tepkilerini seslendirerek kızarız.
    Amerikan seçmeni Bush'u seçse de Obama'yı seçse de kızarız.
    "Neden Bush gibi bir savaş tüccarını seçtiler" diye kızarız.
    Veya "Sanki dünyada değişimi gerçekleştirecek onlardan başka toplum yok muydu" diyerek Obama'nın başkan seçilmesine kızarız.
    Bizim dışımızdaki figürleri gazetelere haber yaptıkları zaman "Bu magazinciler zaten böyledir" diyerek kızarız... Aynı basın bizim uygunsuz durumlarımızı yakalayıp bizi de haber yaparsa, bu defa daha çok kızarız magazincilere.

    Biz bize benzeriz
    Sabahtan akşama kadar falcılara fal baktırırız.
    Burcumuza göre hayatımızı düzenlemeye çalışırız.
    Her türlü batıl inanç ritüelleri yaşamımıza yön verir.
    Sonra da inancı gereği ibadet edenlere kızar ve "Laiklik elden gidiyor" diye söyleniriz.
    Askerlik görevine başladığımız gün "Gel tezkere gel" türküleri söylerken kısa dönem askerlik veya paralı askerlik isteyenlere "Biz asker milletiz" sloganları atarak kızarız.
    Kızgınlığımızın gerekçeleri ihracat artarsa "İç piyasaya mal kalmadı", ithalat artarsa "Dövizimiz çarçur ediliyor" çeşitlemeleri içinde oluşur.
    "Deli dana"da da, "Kuş gribi"nde de, "Domuz gribi"nde de ne bu hayvanlara ne de virüslere kızarız.
    Sağlık Bakanı kim ise ona kızarız.
    Arada bir Orhan Veli'nin "Rahat"ını hatırlar ve o şiiri mırıldanırız...
    "Şu kavga bir bitse dersin
    Acıkmasam dersin
    Yorulmasam dersin
    Çişim gelmese dersin,
    Uykum gelmese dersin
    Ölsem desene"


    mehmet barlas




  • Kendi açımdan Mehmet Barlas'a cevap vereyim;

    1- Darbe günlükleri ile ilgili sonuçlanan bir dava yok ve siz hukuku benden daha iyi bildiğinize göre, sonuçlanmamış bir davada zanlıları "suçlu" olarak ele alamayız.
    2- Fethullah Gülen cemaati dediğiniz bir oluşumu kabul ediyorsunuz ve bu örgütlenmenin var olduğunu siz söylüyorsunuz. Diğer insanlar ise, sadece iktidara muhalif herkesin dinlendiğini, gizli kalması gereken belgelerin tam da önemli bir dava başladığı gün yanın hayatına başlayan bir gazete ve bahsi geçen cemaate yakın gazetede manşetten yayınlanmasına kızıyor olabilir mi? Özellikle de bu belgelerin henüz doğruluğu kanıtlanmamış olsa bile.
    3- İktidarı değiştirmek istediğini, sistemi ele geçirmenin yolunun sistemin içine sızmak olduğunu söyleyen bir gruba bu cumhuriyeti savunan insanların tepki vermesi anormal bir durum mudur sayın Barlas?
    4- Açılım dediğiniz şey nedir? Bir bilginiz var mı? Benim yok. Muhalefet parti liderlerinin yok. Ama ABD başkanının haberi var. Bunu ben uydurmuyorum, sayın başbakanımız bunu söylüyor. Eğer benimle ilgili bir sorun benden çok ABD başkanı tarafından yönlendiriliyorsa, benim de buna kızma hakkım demokratik toplumlarda vardır.
    5- Avrupa Birliği ile müzakerelerden neler kazandığmıza bakacak olursak, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'ni kazandık. Bundan 35 yıl önce ki sizin hatırlamanız gereken yıllardır, orada insanlar öldürüldü ve şu anda suçlu kabul edilen taraf biz olduk.
    6- ABD ile ittifak diyorsunuz da, ittifak olabilmeniz için eşit şartlara sahip olmanız gerekir sanırım. Yani, onlar nasıl bizim ülkemize ellerini kollarını sallaya sallaya girip çıkabiliyorsa bizim de aynı şekilde haklara sahip olmamız gerekir. Bizim Washington Büyükelçimizin de arada sırada çıkıp Amerikalılara "Yanlış yapıyorsunuz. Siyasetinizi şu şekilde değiştirin." diyerek ABD'nin iç sorunlarına çözüm üretmesi eşitlik getirir.
    7- Doğu komşularımız sadece İran mıdır sayın Barlas? Ya bize yıllardır normalin çok altında fiyatla doğalgaz sağlayan ve dünyada ekonomik çıkarları geride tutarak bize yaklaşan Azerbaycan diye bir ülke duydunuz mu? İran'a yolunuz düşerse, biraz kuzeye gittiğinizde bize çok daha yakın bir ülke göreceksiniz. Hem dilinizi de anlayabiliyorlar, bu da size sürpriz olmuştur.
    8- Hadi hepsini geçtim de, aynı anda ABD ile ittifak, İran ile iyi ilişkiler konusunu bana biraz anlatabilir misiniz? Yani bu tür bir politik cambazlığı Churchill bile yapamayacakken, biz 1 minute diyerek ve kahvede posta koyar gibi bir başbakanı fırçalayan bir lider tarafından mı yapılacağına inanacağız?
    9- Japonya biye bir ülke var, belki bilirsiniz. Bu ülkede deprem anında su kesintisi yaşandığı için sorumlu devlet bakanı intihar etmiştir. Çünkü böyle bir duruma hazırlıklı olması gerektiğini, toplumun hak ettiği ve bir kişiye verdiği görevi yapamadığını düşünmüştür. Avrupa'da ise, herhangi bir doğal afette önce o afetle ilgili bakanlık soruşturulur. Biz de ise, "Allah'ın işi, beni niye suçluyorsunuz" diyen insanlar oldukça, siz bizi suçlarsınız.
    10- Ben inancı gereği ibadet eden hiçkimseye kızmadım. Ben inandırılıdığı doğrultuda benden nefret eden ama bunun nedenini sorgulamayan, Danıştay'ı basıp hakimleri öldüren, oruç tutmayanları döven, namaz kılmayanları kafir sayan, insan seçiminde insanlıktan önce dinselliği ön plana çıkaran, kadın haklarını kadınlarının savunmasına bile izin vermeyen bir grup yobaza kızarım ve ölene kadar da kızmaya devam edeceğim.




  • barlas baştan aşağı saçmalışda saçmalamış. insanların olaylara eleştirisini kendi gözünden evirip çevirip farklı bir boyuta sokup ona kızılıyormuş gibi göstermek, sabah gibi nasıl el konulduğu,nasıl bir "ihale" sonucu kimlerin akrabalarının üst düzey yöneticilik yaptığı bilinen gruplara satıldığı,nasıl kadrosunun istendik şekilde değiştirildiği bilenen bir gazetede hükümet savunucusuyken o gazetenin kanalında anahaber sunucusu olmuş,o "tarafasız" gazetede yazar olmuş barlasa uymuş. adam benim paramı çalmış, polise şikayet etmişim, barlas "sen fakirin parası olmasın istiyorsun" demiş.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi itachi84 -- 17 Kasım 2009; 16:49:26 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: albati

    Türk Telekom satıldı da ne oldu?
    Devlet tekelinden özel tekeline geçti.
    Ne değişti? Rekabet mi var?
    Diğerlerinde de durum çok farklı değil.


    O sektörde çalışıyordum.
    Özel şirketlerin yaptığını keşke devlet yapabilseydi. Çok büyük paralar dönüyor. Değeri ve iletişim / internet sekötürünün getireceği kar satıldıktan sonra anlaşıldı. Birileri anlayamadı. İleriyi göremedi ya da görmek istemedi. Şimdi ah vah etmenin anlamı da kalmadı. Bugün satın aldıkları değerden çok fazlasını 1 yılda kar olarak alıyorlar. Özelleştirme karşıtı değilim ama bunun ne devlete getirisi oldu ne halka. Rakamlar belli...

    Rekabet güya var ama halka yarar bir tarafı yok. Kimse üstüne alınmasın ; telekom satışa çıkarıldığından beri, seri özelleştirme hamleleri yapıldığından beri , hepimiz popomuzda yağsız kazıklarla dolaşıyoruz. Kimi hissediyor, kimi öylesine alışmış ki hissetmiyor bile. Elin adamı işini biliyor, bize en alışkın olduğumuz yerden yaklaşıyor. Kazıklıyor ve kazanıyor...

    Toplumun büyük bir kısmı bu özelleştirmelerin kar getirmediğinin farkında. Fakat bazıları ilk mesajımda belirttiğim gibi, siyasi düşüncelerinden sıyrılıp, biz ne yapıyoruz / ne yapmışız öz eleştirisinde dahi bulunamıyor. İdeolojik saplantı böyle birşey...




  • Türkiye gayet laik bir ülkedir. Çoğu ülkeden de daha laiktir. Ama laikliğin uygulanışında ve hatta tanımlanışında büyük "sosyal" ve "hukuksal" sorunlarımız vardır.

    quote:

    Laiklik nedir? Önce öğrenelim. Sonra da Türk laikliğini anlayalım.


    Laikliğin evrensel bir tanımı yoktur. Doğru.
    Türk laikliğinin tanımı anayasada vardır. Yanlış.

    Kanadoğlu'nun laikliğin tanımının yapıldığını iddia ettiği madde "din ve vicdan hürriyeti" maddesidir. Madde, dini yaşama hürriyetini garanti altına aldıktan sonra devlet düzenini herhangi bir dine dayandırmayı yasaklar. Bu tanım "din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" tanımından çok da öteye gidebilen bir tanım değildir.

    Şimdi okullarda mescit bulundurulması veya üniversiteye başörtüsü ile girilmesi, veya çalışanların cuma namazı kılması, veya bir takım cemaatlere katılmak, veya bir parti liderinin dindar olduğunu açıklaması veya binbir çeşit farklı konu bu tanımın neresinde vardır?

    Laikliğe aykırı eylemlerin "odağı" olmak gibi yeni yeni türetilen tanımlarla birlikte gördük ki, bu kavram bir hukuksal bir tanım olmak bir yana tamamen kişisel yorumlara bağlı bir hal almıştır. Bu hukukta bir eksiklik yani boşluk demektir. Boşluklar hukuğu uygulayan insanlar tarafından doldurulur. Bu da kanunun "gücünü" insanlara kaydırmaktır.

    Bence anayasada "laiklik" veya "laikliğe aykırı olmak" terimleri daha ayrıntılı tanımlanmalıdır.




  • Türkiye kadar müslüman nüfusa sahip olupta Türkiye kadar Laik olan başka bir ülke var mı? Varsa bu konu üzerine onlarla tartışabiliriz. Yoksa, elbetteki hukukçularımız bu konunun nasıl olduğunu tartışacaktır. Nasıl olması gerektiğini konuşacaktır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yeni Türkü

    Türkiye kadar müslüman nüfusa sahip olupta Türkiye kadar Laik olan başka bir ülke var mı? Varsa bu konu üzerine onlarla tartışabiliriz. Yoksa, elbetteki hukukçularımız bu konunun nasıl olduğunu tartışacaktır. Nasıl olması gerektiğini konuşacaktır.


    Türkiye'deki laikliğin nasıl olması gerektiğini tartışmak hukukçuların görevi değildir. Yasama görevi anayasa tarafından halka yani meclise verilmiştir. Meclis'in bu konuda tartışması için de ille "bizden daha laik müslüman bir ülke" bulmamız şart değil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neverlate -- 18 Kasım 2009; 2:31:28 >
  • quote:

    1- Darbe günlükleri ile ilgili sonuçlanan bir dava yok ve siz hukuku benden daha iyi bildiğinize göre, sonuçlanmamış bir davada zanlıları "suçlu" olarak ele alamayız.

    Elbette! Ama sorun şu ki bu davalar sonuçlandığında bile, suçlular bir bir ortaya çıktığında bile insanlar hala suçlulara "masum" diyecekler.
    Buna adım gibi eminim. Zaten şimdiden yargı sulandırılmaya çalışılmıyor mu? "Yargı ele geçirildi", "yargı siyasallaştı", "bir kale daha düştü" denmiyor mu? Hemde ne biçim, gümbür gümbür... Usta eller "artık yargıya güvenilemeyeceğini" milletin beynine kazıyor... Yargının ağızlara ciklet edilmesi ve bu tür lafların altında yatan gerçek, zanlıların dava sonucunda suçlu olduklarının ortaya çıkacağı ihtimali olamaz mı?


    quote:

    2- Fethullah Gülen cemaati dediğiniz bir oluşumu kabul ediyorsunuz ve bu örgütlenmenin var olduğunu siz söylüyorsunuz. Diğer insanlar ise, sadece iktidara muhalif herkesin dinlendiğini, gizli kalması gereken belgelerin tam da önemli bir dava başladığı gün yanın hayatına başlayan bir gazete ve bahsi geçen cemaate yakın gazetede manşetten yayınlanmasına kızıyor olabilir mi? Özellikle de bu belgelerin henüz doğruluğu kanıtlanmamış olsa bile.

    İktidarın da dinlendiğini es geçerek sadece iktidara muhalif kesimin dinlendiğini söylemek sizce ne kadar objektif bir yaklaşım?
    Bu ülkede başbakanlar, cumhurbaşkanları, bakanlar, milletvekilleri, toplumun önde gelen kesimleri ve isimleri dinlenmiyor mu?
    Bu şekilde yaklaşırsanız söyledikleriniz "beni dinleyenler kötü, seni dinleyenler iyi" demek gibi algılanır. İnsanların birbirlerini dinlediği bir ortamda güveneceğiniz kişiler en azından hakla, hukukla, kanunla izin alarak yasal yollarla dinleme yapanlar olmalıdır. Kanunsuzların at koşturduğu memlekette, kanunlarla hareket eden insanlara dört elle sarılmamız gerekirken, tam aksine bu insanları sanki suç işliyormuş gibi vicdanen yargılamak ve kanunsuzlara kucak dolusu sevgi beslemek, niyetiniz ne olursa olsun, devletimize yapılacak en büyük kötülüktür.


    quote:

    4- Açılım dediğiniz şey nedir? Bir bilginiz var mı? Benim yok. Muhalefet parti liderlerinin yok. Ama ABD başkanının haberi var. Bunu ben uydurmuyorum, sayın başbakanımız bunu söylüyor. Eğer benimle ilgili bir sorun benden çok ABD başkanı tarafından yönlendiriliyorsa, benim de buna kızma hakkım demokratik toplumlarda vardır.

    Açılım, milletin her kesiminin konuşmasıdır, yani Türkiye'nin konuşmasıdır. Bakın, bugün Türkiye'nin ne kadar problemi var, hepsi milletin dilindedir. Bu durum, açılımın birinci elden millet tarafından yaşatılmasının en büyük delilidir. Milletin, Türkiye'nin kronik problemlerini konuşuyor olması, potansiyel çözümler için başlı başına bir milattır, büyük bir adımdır. Bugüne kadar millet hep gözardı edilmedi mi? Milletin yerine hep başkaları konuşmadı mı? Bugün millet sazı eline aldı, millet konuşuyor işte. Nesi kötü?... Bu açıdan bakıldığında açılımların amacına ulaştığını görebilirsiniz. Bu süreç başladığına göre bir daha milleti artık kimse susturamaz. Millet konuşa konuşa darbeleri de önler, şeriatı da önler, bölünmeyi de önler, hukukun üstünlüğünü de sağlar, demokrasiyi de mükemmelleştirir, herşeyi bir dengeye oturtmasını bilir...
    -----
    Abd başkanının açılım hakkında bilgisi olduğunu söylemişsiniz, ne gibi bir bilgisi var anlatır mısınız?



    quote:

    5- Avrupa Birliği ile müzakerelerden neler kazandığmıza bakacak olursak, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'ni kazandık. Bundan 35 yıl önce ki sizin hatırlamanız gereken yıllardır, orada insanlar öldürüldü ve şu anda suçlu kabul edilen taraf biz olduk.

    Kabul etmelisiniz ki AB , birçok açıdan yüksek standartlara sahip bir yapılanmadır. Şu bir gerçek ki adaylık süreci kriterleri ve üyelik süreci kriterleri sayesinde Türkiye iç çekişmelerinden kurtulup çağdaş demokratik bir ülke olma yolunda nihayet adımlar atabilmiştir. Tek kazancın Rum yönetimi olduğunu söylerseniz, ancak kendinizi kandırırsınız.
    (Bir kere Türkiye, Kıbrıs'a çıktığında haklı olsa da, bu haklılığını uluslararası düzeyde savunabilmiş bir ülke değildir. Bakınız, Türkiye Kıbrıs'a çıktığı andan 1980'e kadar 6 yıl süreyle Abd, Türkiye'ye ambargo uygulamıştır. Türkiye 6 yıl boyunca kaynatıldıktan sonra da 1980 darbesiyle demokrasisi yıkılmıştır. 1983 yılında nihayet hükümet yeniden kurulmuştur. Bakınız Kıbrıs Barış Operasyonu 1974 nere 1983 nere... Üzerinden 9 yıl geçmiş... "Kim öle kim kala" derler ya aynen öyle. Yani savaş kazanılsa bile asıl masa başında kazanılması gereken başarının önü, daha o zamandan kesilmiştir. Üzerinden 35yıl geçtikten sonra bugün bunun vebalini kimin üstüne yıkarsanız yıkın, gerçekler ortadadır.)


    quote:

    8- Hadi hepsini geçtim de, aynı anda ABD ile ittifak, İran ile iyi ilişkiler konusunu bana biraz anlatabilir misiniz? Yani bu tür bir politik cambazlığı Churchill bile yapamayacakken, biz 1 minute diyerek ve kahvede posta koyar gibi bir başbakanı fırçalayan bir lider tarafından mı yapılacağına inanacağız?

    Bu bir inanç meselesi değildir. Abd ile olan ilişkiler de ortadadır, İran ile olan iyi ilişkiler de ortadadır, Türkiye Cumhuriyeti başbakanı tarafından feci şekilde ayar verilen İsrail hükümeti de ortadadır...


    quote:

    10- Ben inancı gereği ibadet eden hiçkimseye kızmadım. Ben inandırılıdığı doğrultuda benden nefret eden ama bunun nedenini sorgulamayan, Danıştay'ı basıp hakimleri öldüren, oruç tutmayanları döven, namaz kılmayanları kafir sayan, insan seçiminde insanlıktan önce dinselliği ön plana çıkaran, kadın haklarını kadınlarının savunmasına bile izin vermeyen bir grup yobaza kızarım ve ölene kadar da kızmaya devam edeceğim.

    "Danıştay'ı basıp hakimleri öldürenler" diyerek bilmiyorum kimleri kastediyorsunuz ama sanırım birşeyi hatırlatmakta fayda var. Bakınız Yargıtay, Ergenekon davası ile bu Danıştay davasını birleştirme kararı almıştır... Yani irtica diye topluma sunulan terörün kaynağı, sandığınız ve tarif ettiğiniz "bir grup yobaz" olmayabilir. Yanlış insanlara kızarak, hak yemek istemezsiniz sanırım. Diyordunuz ya, "sonuçlanmamış davada zanlılar suçlu ilan ediliyor" diye, peki sizin bu yaptığınızın farkı nedir?...




  • Orijinalden alıntı: Dellci



    Elbette! Ama sorun şu ki bu davalar sonuçlandığında bile, suçlular bir bir ortaya çıktığında bile insanlar hala suçlulara "masum" diyecekler.
    Buna adım gibi eminim. Zaten şimdiden yargı sulandırılmaya çalışılmıyor mu? "Yargı ele geçirildi", "yargı siyasallaştı", "bir kale daha düştü" denmiyor mu? Hemde ne biçim, gümbür gümbür... Usta eller "artık yargıya güvenilemeyeceğini" milletin beynine kazıyor... Yargının ağızlara ciklet edilmesi ve bu tür lafların altında yatan gerçek, zanlıların dava sonucunda suçlu olduklarının ortaya çıkacağı ihtimali olamaz mı?

    İktidarın da dinlendiğini es geçerek sadece iktidara muhalif kesimin dinlendiğini söylemek sizce ne kadar objektif bir yaklaşım?
    Bu ülkede başbakanlar, cumhurbaşkanları, bakanlar, milletvekilleri, toplumun önde gelen kesimleri ve isimleri dinlenmiyor mu?
    Bu şekilde yaklaşırsanız söyledikleriniz "beni dinleyenler kötü, seni dinleyenler iyi" demek gibi algılanır. İnsanların birbirlerini dinlediği bir ortamda güveneceğiniz kişiler en azından hakla, hukukla, kanunla izin alarak yasal yollarla dinleme yapanlar olmalıdır. Kanunsuzların at koşturduğu memlekette, kanunlarla hareket eden insanlara dört elle sarılmamız gerekirken, tam aksine bu insanları sanki suç işliyormuş gibi vicdanen yargılamak ve kanunsuzlara kucak dolusu sevgi beslemek, niyetiniz ne olursa olsun, devletimize yapılacak en büyük kötülüktür.

    Açılım, milletin her kesiminin konuşmasıdır, yani Türkiye'nin konuşmasıdır. Bakın, bugün Türkiye'nin ne kadar problemi var, hepsi milletin dilindedir. Bu durum, açılımın birinci elden millet tarafından yaşatılmasının en büyük delilidir. Milletin, Türkiye'nin kronik problemlerini konuşuyor olması, potansiyel çözümler için başlı başına bir milattır, büyük bir adımdır. Bugüne kadar millet hep gözardı edilmedi mi? Milletin yerine hep başkaları konuşmadı mı? Bugün millet sazı eline aldı, millet konuşuyor işte. Nesi kötü?... Bu açıdan bakıldığında açılımların amacına ulaştığını görebilirsiniz. Bu süreç başladığına göre bir daha milleti artık kimse susturamaz. Millet konuşa konuşa darbeleri de önler, şeriatı da önler, bölünmeyi de önler, hukukun üstünlüğünü de sağlar, demokrasiyi de mükemmelleştirir, herşeyi bir dengeye oturtmasını bilir...
    -----
    Abd başkanının açılım hakkında bilgisi olduğunu söylemişsiniz, ne gibi bir bilgisi var anlatır mısınız?

    Kabul etmelisiniz ki AB , birçok açıdan yüksek standartlara sahip bir yapılanmadır. Şu bir gerçek ki adaylık süreci kriterleri ve üyelik süreci kriterleri sayesinde Türkiye iç çekişmelerinden kurtulup çağdaş demokratik bir ülke olma yolunda nihayet adımlar atabilmiştir. Tek kazancın Rum yönetimi olduğunu söylerseniz, ancak kendinizi kandırırsınız.
    (Bir kere Türkiye, Kıbrıs'a çıktığında haklı olsa da, bu haklılığını uluslararası düzeyde savunabilmiş bir ülke değildir. Bakınız, Türkiye Kıbrıs'a çıktığı andan 1980'e kadar 6 yıl süreyle Abd, Türkiye'ye ambargo uygulamıştır. Türkiye 6 yıl boyunca kaynatıldıktan sonra da 1980 darbesiyle demokrasisi yıkılmıştır. 1983 yılında nihayet hükümet yeniden kurulmuştur. Bakınız Kıbrıs Barış Operasyonu 1974 nere 1983 nere... Üzerinden 9 yıl geçmiş... "Kim öle kim kala" derler ya aynen öyle. Yani savaş kazanılsa bile asıl masa başında kazanılması gereken başarının önü, daha o zamandan kesilmiştir. Üzerinden 35yıl geçtikten sonra bugün bunun vebalini kimin üstüne yıkarsanız yıkın, gerçekler ortadadır.)

    Bu bir inanç meselesi değildir. Abd ile olan ilişkiler de ortadadır, İran ile olan iyi ilişkiler de ortadadır, Türkiye Cumhuriyeti başbakanı tarafından feci şekilde ayar verilen İsrail hükümeti de ortadadır...

    "Danıştay'ı basıp hakimleri öldürenler" diyerek bilmiyorum kimleri kastediyorsunuz ama sanırım birşeyi hatırlatmakta fayda var. Bakınız Yargıtay, Ergenekon davası ile bu Danıştay davasını birleştirme kararı almıştır... Yani irtica diye topluma sunulan terörün kaynağı, sandığınız ve tarif ettiğiniz "bir grup yobaz" olmayabilir. Yanlış insanlara kızarak, hak yemek istemezsiniz sanırım. Diyordunuz ya, "sonuçlanmamış davada zanlılar suçlu ilan ediliyor" diye, peki sizin bu yaptığınızın farkı nedir?...


    Diyorsunuz ki, yargıya müdahale ediliyor ve insanların beynine kazınıyor. Yazılarımı kesip kesip ortadan cevap vermek yerine, aynı cümleleri kullansanız daha gerçekçi sonuçlar doğuracaktır. Yani ben de size yorumumda bazı gazetelerin bu insanları baştan mahkum ettiğini söyleyerek, acaba sizin kendinizle şu anda çeliştiğinizi anlatmış olmuyor muyum?

    Bana söyler misiniz, hangi cumhurbaşkanı ya da başbakan dinlenmiş ve gazetelerde boy boy konuştukları çıkmış? Bakın ben size soruyorum, benim iddia ettiklerimin kanıtları var; ya sizinkiler? Sizin tek kanıtınız, one minute dediği gece İsrail'e füze ihalesi veren insanın bir demecidir. Benim iddiamın kanıtı ise gazete manşetleridir. Şu and yargılanan insanların hiçbir suçtan ceza almamış olmalarına rağmen siz onlara "kanunsuz" diyerek zaten yargılama sonucunu belirlemişsiniz.

    İsrail'e verilen ayarı bana örnekleyebilir misiniz? Mesela hangi silah ihalesi iptal edilmiş ya da Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde İsraillilere arsa satışları mı durmuştur? Ayar dediğiniz şey nedir? Hani şu Afrika'lı soykırımcı Türkiye'ye gelmeye kalktığında cumhurbaşkanının çıkıp "Bu iş Avrupa Birliği'ni ilgilendirmez. Kendi işlerine baksınlar." dedikten sonra soykırımcının ziyaretinin iptal edilmesi gibi bir ayar olmasın?

    Kıbrıs bizim namusumuzdur, bunu asla unutmayın. Orada yaşayan insanlar hala hayattalarsa, bu bizim sayemizdedir. Onlar hala oradaysa, bu da atalarımız yüzündendir.
    Azerbaycan konusunda verdiğiniz cevap gibi, diğer yazdıklarım hakkındaki cevaplarınız da benim ekranımda görünmüyor. Ayrıca ABD ile olan iyi ilişkilerimiz de görünmüyor. Bir zahmet onları benim ekranımda görünür hale getirin de, müvekkilleriniz hakkında tekrar görüşlerimizi karşılıklı bildirelim.

    Saygılar...




  • Açılım konusu ve ABD ile ilgili sorunuza da cevap vermek isterim. Aşağıdaki link örnektir. Google adındaki arama motorunu kullanarak daha fazla link bulmanız ihtimal dahilindedir.

    http://www.odatv.com/Siyaset/basbakan_erdogan_teksas_acilimi_konusunda_obamayi_sikistirdi_mi-17809.html
  • Türkiye laik bir ülke olsa başçrtüsü yasağı olmazdı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Diyorsunuz ki, yargıya müdahale ediliyor ve insanların beynine kazınıyor. Yazılarımı kesip kesip ortadan cevap vermek yerine, aynı cümleleri kullansanız daha gerçekçi sonuçlar doğuracaktır. Yani ben de size yorumumda bazı gazetelerin bu insanları baştan mahkum ettiğini söyleyerek, acaba sizin kendinizle şu anda çeliştiğinizi anlatmış olmuyor muyum?

    Eğer bir kişi üzerinde suç işlediğine dair ağır şüphe varsa o kişi tutuklu yargılanır. Bu demek değildir ki bu kişi kesin suçludur, hayır.
    Toplumun anlayamadığı noktada tam burada. Bazı insanlar diyor ki "yargılananlar masumdur, hapisten çıksınlar." Peki üzerlerindeki ağır şüphe ne olacak? Deliller ne olacak?.. Avukatlar 4 koldan savunuyorlar ama niye müvekkillerini tutuksuz yargılatamıyolar? Eğer tutuksuz yargılanacak durumu olan olsaydı, emin olun avukatlar müvekkillerini en azından tutuksuz yargılatırlardı. Önüne gelen hiçbir dayanak olmaksınızın, gelişi güzel konuşarak insanların masumiyeti kabul ediliyor da, bu adamların avukatlar manyak mı niye müvekkillerini tutuksuz yargılatamıyor?... Avukatların 7x24 çalışarak hapisten çıkartmadığı insanları, sokaktaki vatandaş oturduğu yerde sadece "iktidarın komplosudur!" diyerek aklayabiliyor.. Olacak iş mi bu? Bu işleri bu kadar basit mi sanıyorlar... Diğer taraftan, üzerinde ağır şüphe olan, ilgili delillerin hedef gösterdiği, tutuklu yargılanan kişiler hakkında konuşurken, tutuklu yargılanmalarına sebebiyet veren, işlemiş olma olasılıkları bulunan suçlardan bahsetmek, haber yapmak gayet normaldir. Bu, asla insanları suçlu göstermek falan da değildir. İki durum birbirinden olduğunca uzaktır, asla aynı kefeye konulamaz.



    quote:

    Bana söyler misiniz, hangi cumhurbaşkanı ya da başbakan dinlenmiş ve gazetelerde boy boy konuştukları çıkmış? Bakın ben size soruyorum, benim iddia ettiklerimin kanıtları var; ya sizinkiler? Sizin tek kanıtınız, one minute dediği gece İsrail'e füze ihalesi veren insanın bir demecidir. Benim iddiamın kanıtı ise gazete manşetleridir. Şu and yargılanan insanların hiçbir suçtan ceza almamış olmalarına rağmen siz onlara "kanunsuz" diyerek zaten yargılama sonucunu belirlemişsiniz.

    Başbakanın ses kayıtları internette dolaşıyor, sanırım siz hiç denk gelmediniz.
    Ayrıca bu dinlemeler eğer kanunen yapılıyorsa neden bir suçmuş gibi ifade ediliyor? Kötü amaçla dinleme yapılsa neden hakla hukukla kanunla uğraşılıp başlarını ağrıtsınlar ki... Aleti çalıştırırlar, dinleyeceklerini dinlerler, kimsenin ruhu da duymaz.. Hukukun üstünlüğü böyle bir alanda bile korunuyorsa, ben daha ne diyebilirim ki...


    quote:

    İsrail'e verilen ayarı bana örnekleyebilir misiniz? Mesela hangi silah ihalesi iptal edilmiş ya da Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde İsraillilere arsa satışları mı durmuştur? Ayar dediğiniz şey nedir? Hani şu Afrika'lı soykırımcı Türkiye'ye gelmeye kalktığında cumhurbaşkanının çıkıp "Bu iş Avrupa Birliği'ni ilgilendirmez. Kendi işlerine baksınlar." dedikten sonra soykırımcının ziyaretinin iptal edilmesi gibi bir ayar olmasın?

    İsrail hükümetine ayar verilmiştir, İsrail devletine, İsrail şirketlerine veya İsrail milletine ayar verilmesini isteyerek beni şaşırtıyorsunuz.
    Silah ihalesi adı üstünde ihaledir, ilgili şirketler ürünlerini sunarlar ve Savunma Bakanlığı gerek gördüğünü, uygun fiyattan alır. Arsa satışları veya herhangi bir satışta da din,dil,ırk,renk veya herhangi bir farklılık ayırt edecek zihniyette bir ülke değiliz, olmamalıyız da...

    ----
    Dış İşleri bakanlığı, El Beşir'in Türkiye'ye gelmemesi konusunda Sudan'a hiçbir tavsiye veya telkinde bulunulmadığını açıklamıştı. Zaten bu konuda AB veya ABD'den de herhangi bir nota verilmemiştir. Kaldı ki Sudanlı yetkililer de "Devlet Başkanı Ömer El Beşir, tamamiyle ülke içi nedenlerle gelmiyor. Sudan'da barış görüşmeleri ile ilgileniyor." diyerek gerekli açıklamayı yapmışlardı.
    Sizi her konuda hükümeti suçlar görüyorum. Haksızlık yapıyorsunuz... Bari biraz araştırın...

    Bakınız, Uluslararası Ceza Mahkemesi henüz El Beşir'i yargılamış değildir, sadece Sudan'da yaşanan olaylarda sorumluluğu olduğu düşüncesiyle hakkında tutuklama kararı çıkartmıştır. Yazılarınızda insanların daha yargılanmadan suçlu ilan edildiğinden dem vuruyordunuz, peki şimdi neden El Beşir'i "Afrikalı soykırımcı" olarak infaz ediyorsunuz?



    quote:

    Kıbrıs bizim namusumuzdur, bunu asla unutmayın. Orada yaşayan insanlar hala hayattalarsa, bu bizim sayemizdedir. Onlar hala oradaysa, bu da atalarımız yüzündendir.

    ?..
    Buna bende katılıyorum.


    quote:

    Azerbaycan konusunda verdiğiniz cevap gibi, diğer yazdıklarım hakkındaki cevaplarınız da benim ekranımda görünmüyor. Ayrıca ABD ile olan iyi ilişkilerimiz de görünmüyor. Bir zahmet onları benim ekranımda görünür hale getirin de, müvekkilleriniz hakkında tekrar görüşlerimizi karşılıklı bildirelim.


    Ben sizin her yazdığınıza cevap vermek zorunda değilim. İstediğiniz her konuyu ekranınızda görünür kılmak durumunda da değilim. Sizin görüşleriniz de benim ekranımda görünmüyor zaten. Çünkü Azerbaycan konusunda sadece ucuz doğal gaz ve yakın kültürlerden bahsedip geçmişsiniz. Ayrıca yazınızı madde madde yazmışsınız, bende bu maddeye yani bu konuya hiç girmedim, cevap da vermedim. Hayır, zorunlu mu tuttunuz? İlla bişeyler mi yazmalıydık?... Bu tavırları hoş karşılamamı bekleyemezsiniz. Eğer bana "müvekkilleriniz hakkında tekrar görüşlerimizi karşılıklı bildirelim" derseniz aynı zamanda kendinizi müddei yani iddia makamı konumuna getirirsiniz. Madem öyle, size birşey hatırlatayım. İddia makamı, iddialarını ispatlamakla yükümlüdür. (Burada sizin üslubunuzu takınayım) İspatlararınızı ekranımda görünür hale getirin de, iddialarınız hakkında tekrar görüşlerimizi karşılıklı bildirelim...




  • 
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.