Şimdi Ara

••••TÜRK ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ •••• (80. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
1.816
Cevap
16
Favori
436.394
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 7879808182
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu kıyafetleri şeyhzade Orhan Osmanoğlu Facebook'ta video olarak paylaşmıştı yanlış hatırlamıyorsam.
    _____________________________
  • sayfalar eskiden 45 sayfaydı şimdi 27 sayfa sanırım eksiltilmiş böyle bir arşivi neden kısalttığınızı sorabilirmiyim sakıncası yoksa
    _____________________________
    Dünya Osmanlının Adaletine Muhtaç....
  • Arkadaslar guzidevi paylasimlar icin kendi adima size cok tesekkur ederim...
    _____________________________


    Eski nick: magnum_1453
  • quote:

    Orijinalden alıntı: medetres

    sayfalar eskiden 45 sayfaydı şimdi 27 sayfa sanırım eksiltilmiş böyle bir arşivi neden kısalttığınızı sorabilirmiyim sakıncası yoksa

    Kısaltılma yok.
    Sadece sayfalardaki mesaj sayısında artışa gidildi.Bu da sayfa sayısını kısalttı doğal olarak.Yani eskiden bi sayfada 40 mesaj görünüyosa şimdi 60 mesaj görünüyo vs...
    _____________________________
    eppur si muove
  • Eklersen sevinirim
    _____________________________
  • Osmanlı Tarihi'nde tek sevdiğim kişi Şeyh Bedrettin olmuştur.
    _____________________________
    I was made for this...


  • beyler paylaşıma devam biz burdayız iştiyakla bekliyoruz
    _____________________________
    Intel I3-10100F|MSI B460M-A PRO|Gigabyte GTX 1660 Super OC|Sapphire Pure 625W|Crucial Ballistix 16GB 3200 MHz DDR4|SanDisk Ultra 3D 1TB NVMe M.2 SSD|LG 24" LCD|



    When The World Is Mine, Your Death Shall Be Quick And Painless!
  • buyrun cok guzel bir video sizlerle paylasmak istedim






    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi oreilly -- 30 Ekim 2009; 11:25:56 >
    _____________________________
    Naim Süleymanoğlu

    I'am TURKISH WEIGHTLIFTER




  • selamun aleykum arkadaşlar rica etsem buraya dini bir imza linki koyarmısınız allaha emanet olun şimdiden teşekkürler
    _____________________________
  •  ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••
    _____________________________
    Naim Süleymanoğlu

    I'am TURKISH WEIGHTLIFTER
  • oriental abimizde ve diğer arkadaşlar dan paylaşımlar bekliyoruz
    _____________________________
    Intel I3-10100F|MSI B460M-A PRO|Gigabyte GTX 1660 Super OC|Sapphire Pure 625W|Crucial Ballistix 16GB 3200 MHz DDR4|SanDisk Ultra 3D 1TB NVMe M.2 SSD|LG 24" LCD|



    When The World Is Mine, Your Death Shall Be Quick And Painless!
  •  ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


    Son günlerde domuz gribi en çok konuşulan konuların başında geliyor. 1812'deki büyük bir salgın görüldü.Sultan Mahmud'un minarelerden okunmasını istediği dua halkı dehşet içinde bıraktı. İşte o tarihi olay...


    Son günlerde domuz gribi en çok konuşulan konuların başında geliyor. Salgın bir hastalık olması nedeniyle herkes kendine göre bir tedbir almaya çalışıyor.
    Eski zamanlarda da dönem dönem salgın hastalıklar görülürdü. En müthiş salgınlardan biri de 1812’deki veba salgınıydı.
    Sultan Mahmud, hastalığın yokolması için yatsı namazından sonra minarelerden yüksek sesle "Surei Ahkaf" okunmasını emretmişti; bunun üzerine halk dehşet içinde kaldı.
    Ramazan bayramında ise, bayramlaşmak münasebetiyle halkın birbiriyle görüşmesi arttığından, hastalık tüyler ürpertici bir hal aldı, bayram ertesi günlük ölüm vakaları 3000'e kadar çıktı.
    Din bilginlerinden bir kısmı, padişaha müracaat ederek: "Surei Ahkaf Ad kavminin yok olacağını haber verir, böyle günlerde okunması uygun değildir" dediler. Bunun üzerinde emir geri alındı.
    Hatta geri alınmakla da kalınmayarak, evlerde dahi Kuran okunurken bu surenin okunmaması emredildi.
    Yine bu 1227 ramazanında geceleri bekçilerin davul çalması, mani ve türkü okuması, kahvehanelerde tavla, dama ve satranç vesair oyunlar oynanması, meddahların hikâye nakletmesi yasak edilmişti.
    AHKÂF SÛRESİ HAKKINDA BİLGİ : Mekke döneminde inmiştir. 35 âyettir. Sûre, adını 21. âyette geçen “Ahkâf” kelimesinden almıştır. Ahkâf, sûrede sözü edilen “Âd” kavminin yaşadığı Yemen’de bir bölgenin adı olup, uzun ve kıvrımlı kum yığınları demektir. Konusu itibariyle bir önceki sûrenin devamı niteliğindedir. (Ahkaf Suresi hakkındaki bu bilgi Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi Web sitesinde alınmıştır)
    _____________________________
    Dünya Osmanlının Adaletine Muhtaç....




  • Padişah herhangi bir âyeti yasaklayabilir miydi?

    Günümüzde her şey abartılıyor...
    Her konuya spekülâtif amaçlar doğrultusunda yaklaşılıyor...
    Domuz gribi konusunda da öyle yapıldı...
    O kadar ki konuyla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan alanlara bile girildi.
    Bu çerçevede bir salgın sırasında padişahın bir sûreyi yasakladığı iddiaları ortaya atıldı.
    Tarihe körün fili tarifi gibi yaklaşırsanız, olacağı budur!
    Kur’an-ı Kerim’i ihya ve ilâ etmek gibi bir görevle tahta oturan bir padişah Kur’an âyetlerini yasaklayabilir mi?
    Delirip böyle bir şeye kalkıştığını farzetseniz bile Kur’an konusundaki derin hassasiyeti bilinen Osmanlı uleması ve devletin örgütlü kurumu olan Meşihat Dairesi (Şeyhülislâmlık) böyle bir durum karşısında sessiz durur mu?..
    Böyle bir şey vuku bulsa ve padişah yanlışında ısrar etse, hiç tereddütsüz yazılacak bir fetva ile padişah tahttan azledilir...
    Bu tehdidi vaktiyle, çıkardığı yanlış bir fermana ilişkin olarak, meşhur Osmanlı Şeyhülislamlarından Zembilli Ali Cemali Efendi, Yavuz Padişah’a savurmuş, “Şer’i Şerif’e mugayır” (aykırı) olan fermanını geri almadığı takdirde azline (tahttan indirilmesine) fetva vereceğini” söylemiştir.
    Yavuz Sultan Selim de süklüm püklüm Hoca’ya itaat etmiş, fermanını geri çekmiştir.
    Olay kısaca şöyle cereyan etmiştir...
    Azınlıklara mensup bazı gayrimüslimlerin çeteler kurup serkeşlik yaptıkları yolunda gelen haberlerden bunalan Yavuz Sultan Selim, bölgede yaşayan Hıristiyan ve Musevilerin zorla Müslümanlaştırılmaları, direnenlerin ise öldürülmeleri yolunda çok sert bir ferman yayınlıyor...
    Sadrazamla vezirler bunun uygun olmadığı yolunda Padişah’ı ikna etmeye çalışıyorlar, ancak Yavuz’u kararından döndürmek mümkün olmuyor.
    Son çare olarak Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemali Efendi’ye gidiyorlar.
    “Böyle iken böyle” diyorlar, “Hünkârı kararından döndürmekte nâçar (çaresiz) kaldık. Bir de siz deneyiniz, umulur ki sizi dinler...”
    Zembilli, evden dışarı çıkmama prensibini bozup derhal saraya gidiyor. “Hünkâr divan toplantısında” denmesine hiç aldırmıyor. Destursuz divana dalıp hesap sorar gibi Padişah’a soruyor:
    “Duyduklarım doğru mudur?”
    Yavuz Padişah ne duyduğunu soruyor.
    “Duydum ki, gayrimüslimlerin cebren Müslüman yapılmasını ferman etmişsin. Olmayanları katledecekmişsin. Bu hükmün şeriata da, cedd-i emcedinin töresine de aykırıdır. Kimseyi Müslüman olmaya zorlayamazsın. Zira dinde zorlama yoktur.”
    Yavuz Sultan Selim Han, bu konuda hâlâ kara öfkenin tutuğudur.
    “Dünya işlerine karışma Hoca” diye ikaz ediyor, “sen ahiret işlerimle ilgilen.”
    Zembilli Ali Efendi’nin kaşları birden çatılıyor:
    “Benim işim senin ahiretini kollamaksa, elbette dünyadaki kararlarına da karışmam lâzım gelir. Sen vebale yürüyorsun. İkaz ediyorum: Eğer ısrar edersen halline fetva veririm.”
    Durum son derece ciddidir. Divan üyeleri soluksuz bekliyorlar...
    Renkten renge giren Yavuz Padişah nihayet öfkesini yutuyor. Hoca’ya hak veriyor. Çünkü Şeyhülislâmın böyle bir yetkisi vardır. Ayrıca Şeyh’in yetkileri padişahlardan bile fazladır. Şeyh bir fetva ile padişahı görevden alabilmekte (örnekleri var), ancak Padişah Şeyhülislâmı görevden alamamaktadır.
    Yavuz Padişah, hukuku temsilen gelen Hoca’sına itaat edip fermanını geri çekiyor.
    Sultan II. Mahmud olayı, esas itibariyle bundan farklı bir olay değildir.
    Deniyor ki, “1812 yılında yaşanan veba salgınının ardından Sultan II. Mahmud, hastalığın yok olması için yatsı namazından sonra minarelerden yüksek sesle ‘Sure-i Ahkâf’ okunmasını emretmişti...
    “Din bilginlerinden bir kısmı, padişaha müracaat ederek, ‘Sure-i Ahkâf Ad kavminin yok olacağını haber verir, böyle günlerde okunması uygun değildir’ dediler. Bunun üzerine Sultan Mahmud emrini geri aldı.”
    Olay doğru olmakla birlikte, kimi âyetlerin Padişah emriyle yasaklandığı iddiası doğru değildir.
    Nitekim ulema, salgın hastalık döneminde bir kavmin yok olacağı haberini veren sûrenin okunmasının maslahata uygun olmadığını Padişah’a bildirince, dönemin padişahı Sultan II. Mahmud, vaktiyle Yavuz Padişah’ın yaptığı gibi yapmış, yanlış anlaşılmaya müsait fermanını geri almıştır.
    Onun yerine maslahata daha uygun âyetler okunmuş, Allah’tan sağlık-sıhhat ve şifa dilenmiştir


    “Ey mü’minler! Size fâsık biri bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz."(Hucûrât, 49/6)




    önceki yazıyı akşam gazatesi yayınlamıştı nette bir kaç yerden alıntılayıp siteye ekledim ama denildiği gibi olay doğru lakin bir padişahın ayet yasaklama gibi bir kararı olamaz olsa da uygulanamazdı sanırım konu netleşip sağlıklı bir kıvama gelmiştir selam vede dua ile
    _____________________________
    Dünya Osmanlının Adaletine Muhtaç....




  • Türk Resim Sanatı Tarihi

    Türk resim sanatı 9. yy.dan itibaren Türk hükümdarların orta ve yakın doğu bölgelerinde egemen duruma geçmeleri Türk resim sanatının bu bölgelerde etkin olmasını sağlamıştır. İslam öncesi dönemde ise Çin, Hint ve İran etkileriyle karışmıştır. Türk Resim Sanatındaki gelişimi, milletimizin yaşantılarına, yaşadığı yerlere, bağlı bulunduğu dinle ilgili hayat anlayışına ve kurmuş oldukları siyasi birliklere göre şekil almıştır.
    Bu nedenle Türk Resim Sanatı’nı, üç dönemde incelemek yerinde olacaktır.

    İslam’dan Önce Türk Resim Sanatı
    İslam’dan Sonra Türk Resim Sanatı
    Batı Etkisinde Türk Resim Sanatı
    1. İslam’dan Önce Türk Resim Sanatı
    İslam’dan önce Türklerde resim biliniyor ve yapılıyordu. Çadır medeniyetine sahip gezici Türk boylarından günümüze pek fazla eser kalmamıştır. Fakat belli yörelere yerle şen kavimlerde resim sanatı ile ilgili eserlere rastlanır. Halı, kilim, kumaş ve derilerdeki işlemelerle, kullanılan günlük eşya ve silahların yüzeylerindeki motifler. Türklerin resim sanatına olan yakınlığını ve bu alandaki yeteneklerini gösterir. Uygur Türkleri zamanında yazılan kitaplarda, minyatür tekniğine uygun resimler bulunmaktadır.

    2. İslam’dan Sonra Türk Resim Sanatı
    Türklerin İslam dinini kabul etmesinden sonra, resim sanatı daha çok dinsel etkilerin altına girmiştir. Putperestliğin tamamen karşısında olan İslam dini, bazı yasaklarla heykel ve resim sanatının karşısına çıkmıştır. Aslında yeniliklere ve sanat gelişime açık olan İslamiyet, yanlış yorumlarla bu amaca hizmet edememiştir. Bu etkiler altında kalan Türkler de, ruhundaki resim yapma isteklerini, süsleme ve güzel yazı yazma yolunda (hüsnühat) bulmuşlardır. Selçuklular devrinde süsleme sanatı mimar? yapıtlara da girmiş, taş üzerine kabartma olarak yapılan bu çalışmalarda insan, hayvan ve bitki motifleri süs unsuru olarak kullanılmıştır. Önceki devirlere göre büyük bir gelişme gösteren minyatür resimlerde de, genellikle din dışı konular ele alınmıştır. Osmanlılar zamanında ise minyatür alanında gerçek bir gelişme görülür. Bu devirde minyatür ve duvarlara süsleme yapanlara nakkaş denilirdi.18. asırda yaşamış olan Levni, minyatür sanatın en güzel örneklerini vermiştir. Bu yüzyılda İmparatorluğun batıya doğru yönelmesi Levni’nin minyatürlerinde de görülmüştür. Önceleri çok figürlü konular ele alındığı halde Levni, az figürlüleri hatta tek figürleri işlemiştir. Çalışmalarında kişilerin karakterlerini belirtmeğe çalışmış; o yıllarda memlekete gelen batılı ressamların etkisi ile, az da olsa perspektif kurallarına uymaya çalışmıştır. Il. Mahmud’un kendi portresini yağlı boya yaptırarak çoğaltması, resim tarihimizde minyatür devrin hemen hemen sonu sayılır. Batılı ressamların memleketimize gelmesi, askeri okullara resim derslerinin konmuş olması ve bu okullarda yetişen yetenekli öğrencilerin Avrupa’ya gidip, sanatlarını geliştirmesi ile Türk resminde Batı etkisi görülmeğe başlar.

    3. Batı etkisinde Türk Resim Sanatı
    Batı resmi ile ilgimiz, Fatih Sultan Mehmet’in saltanatı zamanında (1451–1481) başlamıştır. Bu devirde İstanbul’a davet edilen Gentile Bellini adındaki İtalyan ressamı, Fatih’in bir portresi ile bir madalyonunu yapmış; saraydaki bazı odaların duvarlarını da resimlemiştir. Fatih’in yaptığı bu hamle ancak saray duvarları arasında kalmıştır. Hâlbuki bu zamanlarda, Avrupa resim sanatı yağlı boya tekniğine dayalı en büyük sanat ustalarını yetiştirme çabası içinde idi. (Rönesans Devri).Batı resim sanatına karşı ikinci ilgi III. Ahmet zamanında (1703–1730) olmuştur. Avrupa’dan İstanbul’a gelen ressamlar, çalışmalar yapmışlar ve resimlerini Dolmabahçe Sarayında sergilemişlerdir. Bu olaylar, batı resim zevkinin toplumumuza yayılmasını sağladığı gibi, o zaman ki Türk ressamlarında da yağlı boya resme karşı bir ilgi uyandırmıştır. Türk resim sanatında batı anlamı ile ilk çalışmalar III. Selim (1793) ve II. Mahmud (1835) zamanında mühendis ve harp okullarına konulan resim dersleri ile başlamıştır. Bu okullardan yetişen yetenekli gençler Avrupa’ya resim sanatı öğrenimine gönderilmiş, dön düklerinde de kendilerinden büyük yarar sağlanmıştır. Bu devirde yetişen ressamlarımız, kendilerine özgü realist çalışmalarla dikkati çekmişlerdir. Bunlardan Şeker Ahmet Paşa (1841–1906), Türkiye’de ilk resim sergisini açmıştır. Osman Hamdi Bey’de (1842–1913) Eski Eserler Müzesi’ni kurarak ilk defa memleketimize müzecilik fikrini getirmiştir. Genel kültür bakımından da kendini yetiştirmiş olan Osman Hamdi Bey, bugünkü Güzel Sanatlar Akademi’sinin de kurucusudur. Güzel Sanatlar Akademi’sinden ve diğer okullardan yetişen değerli ressamlarımız, çağımıza kadar süregelen resim sanatı akımlarını toplumumuza aktarma çabası içindedir. Bunlardan Nazmi Ziya Güran (1881–1937) empresyonizm ilkelerini en yakın şekilde ülkemize getirmiş, Sami Yetik (1876–1945) milli harp sahneleriyle ün salmış, İbrahim Çallı’da (1882–1960) Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sanat kurucularından olup uzun süre Güzel Sanatlar Akademisi’nde görevler almıştır. Namık İsmail (1890–1935), Ruhi (1883–1931), Avni Lifij (1889–1927), Ali Sami Boyar (1880–1967)- Şevket Dağ (1876–1944), Feyhaman Duran (1886–1970), Hikmet Onat da (1885–1977), 1950 sonrası dönemde Nuri İyem( 1915), Neşet Günal (1923), Orhan Peker (1927–1978), Adnan Çoker (1928), Neşe Erdok (1940), ülkemizin önemli resim sanatı ustalarındandır.


    Türk Resim Sanatı Tarihi

    Türkler islamlığı kabul ettikten sonra resim sanatı dinsel etkilerin altına girmiştir. Daha çok süsleme, bezeme ve güzel yazı alanlarında çalışılmıştır. Selçuklular devrinde süsleme mimariye de girmiş, taş üzerine yapılan insan, hayvan ve bitki motifleri süs olarak kullanılmıştır. Osmanlılarda Minyatür sanatında gerçek bir gelişme görülür. Minyatür ve duvar süslemecilerine Nakkaş adı verilirdi.

    18 yy’da yaşamış Levni, en gelişmiş Minyatür Sanatçısıdır.
    2. Mahmut’un kendi portresini yağlıboya yaptırarak çoğaltması minyatür devrinin sonu sayılır. Bati ressamlarının memleketimize gelmesi, askeri okullara resim dersinin konması ile batı etkisi görülmeye başlanmıştır.

    BATI ETKİSİNDE TÜRK RESMİ: Batı resmi ile ilgimiz Fatih’in saltanatı (1451-1481) ile başlamıştır. Bu devirde İstanbul’a davet edilen İtalyan ressam Gentile Bellini Fatih’in portresini yapmıştır. Yapılan bu hamle sadece sarayda kalmış halbuki batı en büyük ressamları yetiştirme yolundaydı.(Rönesans dönemi)
    Batı resim sanatına ikinci ilgi 3. Ahmet zamanında(1703-1730) olmuştur. Avrupa’dan istanbul’a gelen sanatçılar çalışmalar yapmış ve Dolmabahçe Sarayı’nda sergilemişlerdir. Böylece batı resmi toplumumuzda etki yaratmaya başlamıştır. Sanatçılarımız yağlıboya tekniğini uygulamaya özendirilmiştir.
    Türk resim sanatında batı anlamı ile ilk çalışmalar 3. Selim(1793) ve 2. Mahmut(1835) zamanında mühendis ve harp okullarına konan resim dersleri ile başlamıştır. Bu okullarda yetişen yetenekli sanatçılar Avrupa’ya sanat eğitimi için gönderilmişlerdir.
    Bu dönemde yetişen ressamlarımız kendilerine özgü realist çalışmalar yapmışlardır. Bunlardan, Şeker Ahmet Paşa(1841-1906) Türkiye’de ilk resim sergisini açan ressamdır. Osman Hamdi Bey(1842-1913) Eski Eserler Müzesi’ni kurarak müzecilik fikrini getirmiştir. Bu günkü Güzel Sanatlar Akademisi’nin de kurucusudur.

    EMPRESYONİSTLER: Ibrahim Çallı (1882-1960) ;Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Sanat kurucularından olup Güzel Sanatlar Akademisi’nde görev yapmıştır. Çallı Kuşağı’nın kurucusudur.
    Nazmi Ziya Güran(1881-1937) ; Empresyonizm ilkelerini en yakın şekilde ülkemize getiren sanatçılarımızdandır.
    Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Avni Lifij

    D GRUBU SANATÇILARI: Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Cemal Tollu, Elif Naci, Abidin Dino, Zühtü müridoğlu, Sabri Berkel, Zeki Kocamemi, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cevat Dereli, Eren Eyüboğlu, Turgut Zaim, Hamit Görele, Şefik Bursalı, Ali Avni Çelebi, Şevket Dağ, Ruhi arel, Sami Yetik ( milli harp sahneleriyle ünlüdür).

    Türk Resim Sanatı Tarihi

    Geleneksel çizgide ilerleyen Türk sanatı; 18.yüzyıldan itibaren belirginleşmeye başlayan batılılaşma hareketlerinin sonucunda bir sonraki yüzyılda batı sanatının seyrine girmiştir. Böylece günümüze değin uzanan ve çağdaş Türk sanatı olarak isimlendirilen süreç ortaya çıkmıştır.
    Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun batı kültürüne, bilgisine, teknolojisine, kurumlarına ve yaşam tarzına henüz kapılarını açmadığı dönemlerde resim sanatının geleneksel anlamda nasıl ele alındığını, üretim alanları ve biçimlerini özlü bir şekilde anmaksızın konuya girmek son derece sağlıksız olacaktır. Bu, çağdaş Türk resim sanatının kökenlerini geleneksel resim anlayışına dayandırma gerekliliğinden dolayı değildir. Hatta denilebilir ki, günümüz Türk resminin temelleri geleneksel resim anlayışına pek az şey borçludur ve büyük ölçüde ayrı temeller üzerinde kurulmuştur.
    Ancak yeni değerler eski değerlere ne kadar az şey borçlu olurlarsa olsunlar, sonuçta onların yerini almışlardır ve yerini aldıkları şeyi anlamadan yeni değerleri anlamlandırmaya çalışmak boş ya da en azından havada kalan bir uğraş olur.
    Türkler Anadolu'ya hakim olduklarında oldukça zengin bir mirasla karşılaştılar. Batı kültür ve sanatının en erken dönemlerden kalma ürünlerini tanıma fırsatını buldular. Ayrıca tarih boyunca batıyla savaş, ticaret v.s. gibi nedenlerle olan ilişkiler sonucunda ya da zaman zaman saraya davet edilen yabancı sanatçılar aracılığıyla batı sanatını bir ölçüde tanıyabildiler. Ancak Prof.Dr. Mustafa Cezar'ın çok yerinde bir tespitinde olduğu gibi; batıya karşı üstün oldukları sürece onlardan kültürel, teknolojik ya da sanatsal anlamda yararlanma ihtiyacı duymadılar. Böylece 19.yüzyıla değin geleneksel sanat anlayışlarını sürdürdüler.
    Geleneksel sanat anlayışının, resimdeki yansıması minyatür ve bazı duvar resmilerinde kendisini göstermiştir.
    _____________________________
    Naim Süleymanoğlu

    I'am TURKISH WEIGHTLIFTER




  • Fatih Sultan Mehmet'in kardeş katlini helal gördüğü şeklinde biyerde yazı okumuştum bu olayı Osmanlı Tarihi düşmanlarının kitaplarından değilde adam gibi bi tarihcinin kitaplarından okuyan bilen var mı ? Taht kavgası çıkıp ülkeye zarar gelmemesi için kardeş katli yasası çıkardıgı söyleniyor pekde mantıksız değil. Bu olayın aslını bileniniz var mı veya önerebileceğiniz sağlam bi kaynak ?
    _____________________________
  • quote:

    Orijinalden alıntı: JoomlaPerest

    Fatih Sultan Mehmet'in kardeş katlini helal gördüğü şeklinde biyerde yazı okumuştum bu olayı Osmanlı Tarihi düşmanlarının kitaplarından değilde adam gibi bi tarihcinin kitaplarından okuyan bilen var mı ? Taht kavgası çıkıp ülkeye zarar gelmemesi için kardeş katli yasası çıkardıgı söyleniyor pekde mantıksız değil. Bu olayın aslını bileniniz var mı veya önerebileceğiniz sağlam bi kaynak ?

    şöyleki elinde islamın direği gururu olan bi devlet var bu devletin bekasının sağlanması gerek bu durumda bi canmı önemlidir yoksa islam mı diyerek kardeş katline izin vermiştir diye biliyorum bunuda kimse yargılayamaz yargılamak için ilk önce fatih olup istanbulu fethetmek onun seviyesine ulaşıp onun gibi düşünebilmek gerekir
    _____________________________
    Intel I3-10100F|MSI B460M-A PRO|Gigabyte GTX 1660 Super OC|Sapphire Pure 625W|Crucial Ballistix 16GB 3200 MHz DDR4|SanDisk Ultra 3D 1TB NVMe M.2 SSD|LG 24" LCD|



    When The World Is Mine, Your Death Shall Be Quick And Painless!




  • eski türk mahallesi ve evleri hakkında bilgisi olan varmı sınav sorumuzda ve ben cok arastırdım ve bulamadım :(
    _____________________________
  • ABD'DEN ŞOK RAPOR

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


    ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı Fein: “Beyaz Saray araştırma yaptı, Ermenilerin 2 milyon Müslüman Osmanlı’yı katlettiği ortaya çıktı. Ermeniler, kendi arşivlerini açmıyor, çünkü bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor…” dedi.
    ABD Başkanı Ronald Reagan’ın hukuk danışmanlığını yapan Bruce Fein, sözde Ermeni soykırımı iddialarını değerlendirdi. Ermenilerin bu iddialarının son derece asılsız olduğunu belirten Fein, Reagan’ın başkan olduğu 1981′de bu konunun Beyaz Saray tarafından araştırıldığını ve iddiaların asılsız olduğunun belgelendiğini söyledi. İşte sözde Ermeni soykırımı konusunda Fein’in açıklamaları:

    “Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı “müthiş” sayılabilecek bir özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir. Azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sürdürdü.

    Ermeni terör çeteleri I. Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdü. Bu rakamın 2 milyon civarında olduğu bir gerçek. Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlandı. Burada asıl önemli konu, Ermenilerin ihanetidir. Osmanlı da kendisini savundu. Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük getirim sağlıyor. ABD yönetimi de büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler ısrarla kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getirimi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak.”

    KAYNAK
    _____________________________
    "Türk milleti tab'en demokrattır" M.Kemal Atatürk, TBMM gizli celse zabıtları, devre: ı, içtima ı, tarih: 22.1.1921.i, 31, c: 3. sayfa 334... "komünizmin memleket için, milletimiz için, dinimiz için, kabul edilmez olduğunu anlatmak, yani kamuoyunu aydınlatmak en yararlı çare görülmüştür" M.Kemal Atatürk, Mustafa Kemal sosyalist değil, fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici ve iyi düşünceli, akıllı bir lider. Mustafa Kemal soygunculara karşı bir Kurtuluş Savaşı veriyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve Sultan�ı da yaranı ile birlikte alt edeceğine inanıyorum Vladimir İlyiç Lenin,




  • quote:

    Orijinalden alıntı: JoomlaPerest

    Fatih Sultan Mehmet'in kardeş katlini helal gördüğü şeklinde biyerde yazı okumuştum bu olayı Osmanlı Tarihi düşmanlarının kitaplarından değilde adam gibi bi tarihcinin kitaplarından okuyan bilen var mı ? Taht kavgası çıkıp ülkeye zarar gelmemesi için kardeş katli yasası çıkardıgı söyleniyor pekde mantıksız değil. Bu olayın aslını bileniniz var mı veya önerebileceğiniz sağlam bi kaynak ?

    Evet bu olay dogrudur kardes...
    Onerilebilecek bu ve diger bir cok osmanli gercegi icinde en iyi eser bence Bilinmeyen osmanli kitabidir...
    _____________________________


    Eski nick: magnum_1453
  • Selamın aleyküm ecdadına sadık arkadaşlar.


    Osmanlı hakkında ilginç, çok faydalı bulduğunuz kitaplar mevcut mudur? Öneride bulunacak olanlarınıza teşekkür ederim.
    _____________________________
  • 
Sayfa: önceki 7879808182
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.