Şimdi Ara

Turk futbolunun kurtulusu icin cozum onerileriniz neler?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
22
Cevap
0
Favori
723
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Benim onerim, Yerli kaleci, bek, 6 numara, forvet yetistiren Alman takimlarina tesvik vermek.

    Dortmund 200 bin avro icin kampanya yapıyor. Bizde Alman takimlarina her yerli icin 200 bin avro tesvik versek, atiyorum 5-6 milyon avro harcariz.


    Bizim kaleci, bek, forvet ve 6 numara sorunumuzu Almanlar cozse.



  • @gurkan19 @maşık
  • İlerleme ve başarıyı getiren tek bir sistem tanırım, o da liyakat sistemi. Hangi alan da olursa olsun bu sistemi uygularsanız sırtınız yere gelmez. Torpil ve adam kayırmanın olduğu her sistem eninde sonunda çöker, böyle dımdızlak orta da bırakır. Var mı bu sistemi Türkiye de uygularım diyecek bir babayiğit, ben sanmıyorum. Dünya da örnekleri var, bir Almanya mesela. Bir işi hakkını vererek yapan oldu mu, babalarını bile tanımazlar.
  • tüm lisanslı profesyonel yarı profesyonel amatör branş takımlarının alt yapı sorumlularını kovarak ilk adım atılmalı.

    babası zengin olan torpili olan alt yapıda forma giyiyor. bu torpilli bebeler a takıma çıkınca ne değişecek torpilli çöp oluyorlar.

    .....

    milyonlarca gencimiz var nasıl nükleer santralleri öğrenmek için genç mühendis adayları seçilip Rusyaya vs gönderiliyor. Yabancı dili bilen spor yöneticiliğine alt yapıya meraklı gençleri Almanyaya İngiltereye fransaya yollayıp orda 5 yıl adamların sistemini sistemin işleyiş tarzını alt yapıyı tüm yaş gruplarına kadar öğrenip 5.yıl sonunda ülkeye döndüklerinde Fenerbahçe Beşiktaş Galatasarayın alt yapılarından Şırnaktaki bir takımın alt yapısına kadar tüm ülkede 30 40 yıldır alt yapıya çöreklenmiş hiç birşey üretememiş torpille çocuk seçen dayıları işlerine son verip bu Avrupadan gelen gençleri altyapıya zorunlu olarak verecek devlet.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Turk futbolu ve turk sporunu kuluplere birakirsak hic birsey olmaz

    Devlet el atmali

    Abd deki kolej sistemi gibi okullarda spora onem verilmeli ve ligler kurulmali

    Her okulun bir spor salonu olmali okullara bir secim yaptirilmali voleybol basketbol futbol vs buna uygun ufak bir spor salonu ve o okullar o alanda ilerlemeli

    A lisesi futbol b lisesi basketbol gibi bunlar icin spor bakanliginin denetiminde bir lig olusturulmali koftiden degil

    Hatta ilkokulda baslamali bu ligler

    her okulun sahasi oldugundan dolayi maclari ev sahibi deplasman usulu oynamali

    Spor bakanligi butcesinden bu ligde basarili olan cocuklara ve okullara odul vermeli

    Iyi oyunculari kulupler altyapisina zaten alir

    Yabanci siniri degil

    Yerli tesviki olmali

    Turkiye milli takiminda oynayabilen belli yas altinda oyuncu oynatana mac basina tff den tesvik primi verilmeli

    Kendi altyapisindan cikan 21 yas altinda oyuncunun maasinin bir kismi tff den karsilanmali

    Turk milli takimina oyuncu yetistirmek kuluplerin degil tff nin ve spor bakanliginin gorevi bu bilince varilmali

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Ayrıca ülkede futbola azalan ilgiyi yeniden canlandırmak için uğraşılmalı.

    bizim çocukluğumuzda milli maç olunca sokaklar boş olurdu hep hele 2002 dünya kupası. şimdi ise milli maç var gençlerin haberi yok.

    her hafta 2 3 Anadolu takımının maçı şifresiz verilmeli. Avrupa liglerinden büyük takımların maçları şifresiz açık kanalda verilmeli. yayıncı kuruluş hiç itiraz etmesin futbolu takip eden kişi sayısı zaten az işi bilen ip tv vs internetten yayın bularak izliyor.

    ligin kalitesi arttırılmalı NBA gibi bazı kurallar getirilebilir orda nasıl alan savunması yasaklanıyor ligde de kısır futbol oynayan takımlar elenmeli göze hoş gelen hücum futbol oynayan takımlar ligde tutulmalı. şimdi kimse defans önemli Avrupa'da defans olmazsa kevgire döneriz demesin. Avrupaya giden kemik takımlar belli Fenerbahçe Beşiktaş Galatasaray Trabzonspor bunların dışındakiler 40 yılda bir gidiyor zaten. Avrupaya hiçbir zaman gidemeyecek takımların ligi kısır futbola mahkum etmeleri önlenmeli.

    ligde mücadele edecek takımlar NBA veya basketbol Eurolig gibi belli bir standartı kaliteyi yakalayan yada vaat eden takımlarla 3er 5er senelik sözleşme imzalanmalı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yerli sınırı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 4den fazla 20 yas alti yerli oyuncu oynatan kuluplere her mac puan eklensin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yabancıyı yasaklarsak dünya şampiyonu oluruz.sifir yabancı kuralı gelmeli.boylece hem lig daha çok seyredilir,trubunler dolar,maclar reyting rekorları kırar.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • futbol yasaklansın, bu illetten kurtulmak istiyorum artık..
  • Basketboldaki gibi sözleşmeler 1 en fazla 2 yıllık olmalı. 2-3 yerli oynatma şartıyla yabancı serbest bırakılsın ve yerli oyuncuların sözleşmelerine 2 yıldan fazla olamaz şartı getirilsin ki bu işten para kazanmak için sürekli kendilerini geliştirmek zorunda kalsınlar.

    Kendini gösterip büyük takımlardan 4-5 yıl kontrat kapan yatışa geçiyor.Onlarca oyuncu var böyle.Çalışıp kendini geliştirmezse 1 yıl sonra işsiz kalacağının farkında olursa böyle olmaz.Sözleşmeler kısa olacağı için Anadolu takımları da uçuk miktarlar isteyemez böylelikle büyük kulüpler de daha kolay risk alır Türk oyuncu alırken.Türk futbolcularda uzun süreli sözleşme için Avrupa'ya gitmek isterler.

    Madem biz göz zevkimizden feragat edip yabancı sınırına mecbur bırakılıyoruz Türk futbolcular da bir şeylerden feragat etsin.

    Bir de Türk futbol seyircisini kaale almadan ne dediklerini önemsemeden iş yapmaları lazım.2 maç kötü oynayan oyuncu yerin dibine sokuluyor bizde.1.5 senedir göklere çıkarılan Talisca 4-5 maç formsuz olunca çöp bu 20 milyon eder mi falan denmeye başladı ki aynı maçlarda 90 milyon euro denen Lemar ondan daha iyi değildi.Genel olarak zihniyet leş gibi.Bir şekilde işler yoluna sokulsa bok etmenin bir yolu bulunur illaki



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Taarin -- 12 Kasım 2017; 15:13:50 >




  • Aziz ve tayfası gidecek,akp kepenk kapatıcak,dursun gibi zaatlar stada dahi sokulmayacak. Bu ve buna benzer tutum sergileyenler kapının önüne koyulacak. Bunlar olduktan sonra başarı kendiliğinden gelir. Futbol ne hikmetse yukardaki ilk iki zat geldiğinden beri bayır aşağı düşüyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sahiplik. Diger yazilan her sey boş, hayal.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kesinlikle yabancı sınırı değildir çözüm. Yabancı sınırı gelse, avrupanın ikinci üçüncü liglerinden sırf Türk pasaportu var diye yıldız oyuncu adı altında çöpleri doldururuz lige. Adam gibi alt yapı sistemi olmadıktan sonra zor gelişir. Eşini dostunu alt yapıya sokup futbolcu olmasını beklersen olmaz o iş. Tabi bir de Demirören sorunu var başlı başına olay.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ilk 11'de 21 yaş altı en az 2 türk futbolcu oynatmanın zorunlu olması yeterli olur. çok ciddiyim. çok kasmaya gerek yok.
  • Bu konu için yönetim ve teknik konular için 2 ayrı alt başlıkta incelenmeli. Öncelikli olarak yönetimsel olarak başlamak gerekir.

    Futbol federasyonu, Merkez Hakem Kurulu, Tahkim Kurulu, Maç planlama ekibi, vs. bütün kurumlar devlete bağlanmalı.
    Konularla ilgili tecrübeli ve eğitimli kişiler göreve getirilmeli ve dikkatli çalışma yapılmalı. Mesela X bir takım pazartesi günü maç yaptıktan sonra fikstürdeki 1 sonraki maçı Cuma günü yazacak kadar dikkatsiz kişiler olmamalı, yada 1 futbolcunun takımının o haftaki maçına kalkıp ta hakem olan ağabeyini o maça atamamalı. (hakem Arda Kardeşlerin, Kardeşi olan Erce Kardeşlerin takımı olan Altınordu maçına atanması gibi)
    Devlet futbol takımlarının mali durumlarını sıkı takibe almalı, vergileri istisnasız tahsil etmeli, devlet otoritesini, mahalle maçlarında camı kırılan sokak esnafı gibi, keserim bak topunuzu zihniyeti ile göstermeli. Aksi halde alın topu başka yerde oynayın durumu babacanlık gibi gözükse de bu sadece imtiyaz verip, sorunu halı altına süpürmekten başka bir şey değildir.
    Yayın hakları ihalesinden gelen para belli takımların statüsüne göre değil, tamamen sportif başarı ve sezon sonunda takımın puan tablosundaki yerine göre pay edilmeli.
    Futbolun artık sadece spor dalı olmadığı, endüstriyel bir eğlence aracına döndüğü gerçeği kabul edilmeli. Yatırımlar, planlamalar, tesisler, hem sportif faaliyet, hem de ekonomi ve ticaret kavramları doğrultusunda beraberce yapılmalı.
    Taraftarı yaşadığı yere göre şehrinin, semtinin takımına yönlendirmeyi teşvik edecek çalışmalar yapılmalı ve futbolda rekabet arttırılmalıdır, 80 milyonluk ülkede futbol 3 İstanbul takımının popülerimizinden kurtarmalı, insanları yaşadığı şehrin takımını destekleyecek faaliyetler sunulmalıdır.
    Üst maddedeki madde doğrultusunda yöneticiler ile idarecilerin görev tanımları net bir şekilde çizilmeli. Kulüp başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, camiayı diğer kulüpler, federasyon, devlet, organizasyon komitleri ve şampiyonalarda (lig, Avrupa, kupa) temsil etmeli, kulübün finansını yönetmeli ancak, kedi kasasından finanse edip, camiaları kendilerine bağlamamaları gerekir.
    Teknik kadro olarak ta teknik ekip sadece takımın yarıştığı turnuvalarda başarısı için çalışmalı, verdiği demeçler, aldığı kararlar bir kulüp yöneticisi olarak değil bir futbol adamı kimliği ile yapılacak faaliyetler olmalı.
    Bunun dışında futbolun idaresi anlamında farkında olmamız gereken ve bu hususlara göre kendimizi geliştirmemiz için önlemleri ve planlamaları bu hususlara göre düzenlememiz gerekir.
    Nedir onlar;
    Futbol birçok değişik unsurdan oluşur, bu unsurları etkileyen en önemli etmenlerden birisi de ülkenin genel toplum yapısıdır. Kimi ülkeler de futbola çok yatkın bir kültür vardır, insanlar futbolla yatıp kalkar, halkın çoğunluğu ve yeni nesil futbolla yatıp kalkar, tv izleyicisi, tribün çocuğu veya iddia kuponu dolduran bir gençlik yerine, tesislerde, sokaklarda top oynayarak aktif olarak futbolun içindedir teknik ve estetiklik, yetenek, oyun zekâsı ve beceri üzerinde başarılıdır, bu yukarıda saydığım idareci ve teknik kadrolar bu husus noktasında planlama yaparlar.(Brezilya, Arjantin,Portekiz,İspanya)
    Kimi ülkelerde planlama, strateji, yönetim, idare ve sevk gibi konularda yani uzman yönetim konularında iyidir, belli bir yeteneğe sahip olsa da futbolu, taktik strateji ve istatistikler üzerinden başaralı olabileceğine inanır, ülke futbolunu sahip olduğu bu karakteristik özellikler doğrultusunda geliştirir.(İtalya, İsviçre, İskoçya, İrlanda, Yunanistan, Bosna Hersek)
    Kimi ülkeler, ülkenin dünya üzerindeki coğrafik konumu üzerinden, iklim, beslenme, yaşam tarzı bakımından fiziksel özellikleri normalin üzerindedir, futbolda fiziğe dayalı bir strateji ile başarıyı arar.(Rusya, Polonya, İsveç, İzlanda, Danimarka; İtalya)

    Kimi ülkede fiziksel normlar ortalama, teknik ve yetenek olarak kısıtlı, taktik ve strateji bilgileri yetersiz olsa da iş disiplini, takım uyumu, mantık, başarı için yapılması gereken önceliklere önem verme, irade gibi konularda uzmandır, başarıyı ve futbol politikalarını buna göre uygular(Hollanda, Almanya, Belçika; Şili, Meksika, Avustralya, Amerika)
    İşte maalesef biz Türkiye olarak futbolda bu durumlardan ötürü başarısız oluyoruz çünkü bizde yumurtta g.te dayandı mı felsefesi var. Yukarıdaki hiçbir konuyu önemsemediğimiz ve rahatımıza düşkün olduğumuz için, futbolda da belirgin bir karakterimiz yok, sıkışınca, bir gaz, bir coşku ile bir şeyler olursa oluyor, yoksa hüsran.
    Teknik direktör saat 10:00 a antrenman koyuyor Türk futbolcunun tesise giriş saati 09:45 otoparkta yer arıyor. Halbuki 1 saat önceden gelip bir warm-up yapması gerekir. İşte bu yüzden öncelikli olarak bizim disipline ihtiyacımız var, ve bu disiplin için maalesef te Fatih Terim gibi otorite ve karizma sahibi futbol adamlarına ihtiyacımız var. Futbolcu idmanına düzenli gelecek, ısınacak, kamp zamanında kaçma teşebbüsü olmayacak, kamptakilerin kanına girip, kumardı, karı-kızdı ayartmayacak bir düzen için Fatih Terim gibi teknik direktörlerin şart olduğunu düşünüyorum.
    2. si alt yapıdan medet ummaktan vazgeçmek, bakın futbolcu dediğiniz şey bitki gibi tohumunu toprağa atıp, suyunu verip yetiştirebileceğimiz bir şey değil. Bu bir insan ve futbolda yetenek işi, Tanrı herkese bu yeteneği vermemiş. Alt yapılarda da çocuklara yetenek kazandırılmıyor. Yetenekli olanlar keşfedilip, bir önceki paragrafta yazdığım gibi yeteneğine göre eğitiliyor. O yüzden bizde ki şu algı kalkmalı- her sene her mevkii için en az 1 adam dünyada bile çıkmıyorken ülkemizde nasıl çıksın. O yüzden evet alt yapılara yatırım yapacağız, yeni yetenekler arayacağız ama buna bel bağlamak ve yabancı sınırlaması vs. gibi durumlar yüzünden yerli topçu yetişmiyor demeyi bırakmamız lazım. Tanrı kime futbol yeteneği verdiyse bu iş o kadardır, bizlere onu keşfetmek düşer. Allah aşkına geçen sene adından çokça söz ettiren kaç tane kaleci vardı. Şöyle Mpampe, Dembele gibi adından söz ettiren kaç tane yeni yetenek çıktı Avrupa’da?
    Alt yapı ile ilgili diğer düşüncem ise özellikle son 3 ayda kendi şehrimin takımı olan Altınordu gibi projelerin aslında genel olarak futbola ve futbolcuya kattığı durum.
    Şimdi buna şöyle bir örnek vereceğim. Taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Barcelona. Alt yapı sistemi ile çok meşhurdur. La Masia adeta futbolcu fabrikası derler. Şimdi bu fabrikadan çıkan isimlere bir bakalım,
    Pique – Messi – Pedro – Xavi – İniesta – Alba – Fabregas – Thiago Motta – Valdez – Bojan – Pedro –
    Peki, bunlar ne zaman başarılı oldu? Hepsi bir arada oynadığı zaman. Neden? Çünkü ufak yaştan itibaren Voltran gibi hep aynı rolün içinde ve aynı parçanın elemanı oluyorlar, yani aslında bireysel yetenekleri değil onları başarılı kılan, bir sistemde sürekli beraber oynamak ve takımdaşlık, arkadaşlık. Mesela La Masia’dan yetişmiş Barcelona’da lig, Şampiyonlar ligi kazanmış kadroda yer alıp ta sonrasında transfer olan oyunculara bir bakın, hangisi Barcelona’daki çizgisini devam ettirebilmiş? Hiç biri. Yani sadece iyi bir sistemin parçaları, bireysel olarak bir yetenek yada becerilerinden ziyade sistem topçusu.

    İşte Altınordu’da aynı bu şekilde. Herkes sanıyor ki Altınordu gidip Türkiye’nin Messilerini, Ronaldolarını buluyor. Öyle bir şey yok. Gençleri alıyor, belli bir sistemin içerisinde eğitiyorlar. O çocuklarda o belli sistemin içerisinde ki antrenman programları, takım stratejisi ve taktiksel dizilişe göre oynuyor, tabi yıllar içinde oynaya oynaya bir alışkanlık doğuyor buda belli başarıları getiriyor. Yoksa Altınordu 4-5 wonder kid ten oluşan, 1-2 süper yeteneğe sahip ve La Masia’daki gibi 4-3-3 total futbol felsefesi aşılanan bir takım değil ki. Ama sanki öyleymiş gibi lanse edilip, çok şey beklenmesi ve dahası bunu diğer kulüplerin de örnek alması gerektiği düşüncesi çok saçma.
    Eğer futbol ve yetiştiricilik dersek Ajax’a bakmamız gerekir-ki düşünün alt yapıdan çıkan futbolcularla şampiyonlar ligi kazanmış bir takım. Ama o takıma bile baktığınızda dağıldıktan sonra birçoğu Ajax’taki o parlak performansa yaklaşamadı. Sonra da alt yapıdan bir daha bir takım çıkaracak kadar çok yetenek çıkmadı-ki şu anki Hollanda futbolunun da özeti bu. / Barcelona ise Cryuff la birlikte Ajax’ın sistemini La Masia ile kurdu, şu anda onlarda da yetenek tükenmişe benziyor.
    İşte bu tarz örnekler varken Altınordu’yu övüp, diğerler takımlara da örnek model olarak bu sistemi göstermek Türk futbolunun geleceğine yapılmış en büyük kötülük olur. Yetenek aramaktan vazgeçmeyeceğiz, ama alt yapıyı da bir tarla, çocukları da tohum olarak görmeyeceğiz. Gelen yeteneği, mevcut sistemde, şımartmadan, ezmeden, gözünü korkutmadan sisteme katacağız.
    Yabancı oyuncu sayısına bir sınırlandırma olmamalı ancak hem yönetim, hem de futbolcu olarak üzerimize düşenleri yapmadığımızdan ötürü yabancı futbolcuya sarılıyoruz. O yüzden yabancı oyuncuya sınırlandırma getirmemiz gerektiğini savunuyorum. Ancak burada en önemli durum, Türk futbolcuya da daha önce belirttiğim gibi otoriter bir teknik direktör getirilmeli.

    Özetle başkan, başkanlığını, futbolcu da kendine düşen gereklilikleri yerine getirdikten sonra ve ülke olarak hangi felsefeye daha yatkınsak (teknik, fizik, taktik, disiplin) onun üzerine bir planlama yaparsak Türk futbolu bir nebze kulüpsel anlamda başarı yakalayabilir.




  • We Will Dominate kullanıcısına yanıt
    gördüğüm kadarı ile Fenerbahçelisin.

    Takımın 2 ezeli rakipli şampiyonluk mücadelesinde son 2 haftaya 3 takımda 1 er puan farkla girmiş,

    oynatır mısın takımda 2 tane 21 yaş altı oyuncu?

    hadi oynattın hata yaptı takım kaybetti şampiyonluktan oldu Fener, o çocuğa yüklenecekler, ne olacak o çocuğun psikolojisi? bir daha top oynayamaz. gitti hayatı karardı, Fener'i şampiyonluktan etti diye hatırlanacak hep.

    bir diğer nokta. hadi diyelim söylediğin gerçek olsun Türkiye'de 4 profesyonel ligde 126 takım var. senin kural önerinle 252 tane 21 yaş altı futbolcuya ihtiyaç var.

    bana 1 senede kaç tane Arda Turan(ilk çıktığı ve Gerets'in forma şansı verdiği zamanı gibi) Emre Bölezoğlu (az önceki Arda örneği ile Fatih Terim'in şans verdiği) Çağlar Söyüncü, Cengiz Ünder gibi yeteneği ile oyun zekası ile A takıma girebilecek oyuncu yetiştiğini söyleyebilir misin?

    Bende söyleyemem ama 1 konu da eminim, 1 senede 252 tane direk as takıma girecek ve bırak öyle Mpampe'ler, Ousane Dembeleler gibi süper yetenek olmayı as takımda son 10 dakika bile oyuna alabileceğin yetenek yetişmiyor ülkede.

    Biz Avrupa'ya bakıp oradaki olayları yanlış yorumlayıp sonra kendi ülkemizde hemen derme çatma, sistem bize uyar mı kültürümüz buna müsait mi demeden deniyoruz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: winwin35

    gördüğüm kadarı ile Fenerbahçelisin.

    Takımın 2 ezeli rakipli şampiyonluk mücadelesinde son 2 haftaya 3 takımda 1 er puan farkla girmiş,

    oynatır mısın takımda 2 tane 21 yaş altı oyuncu?

    hadi oynattın hata yaptı takım kaybetti şampiyonluktan oldu Fener, o çocuğa yüklenecekler, ne olacak o çocuğun psikolojisi? bir daha top oynayamaz. gitti hayatı karardı, Fener'i şampiyonluktan etti diye hatırlanacak hep.

    bir diğer nokta. hadi diyelim söylediğin gerçek olsun Türkiye'de 4 profesyonel ligde 126 takım var. senin kural önerinle 252 tane 21 yaş altı futbolcuya ihtiyaç var.

    bana 1 senede kaç tane Arda Turan(ilk çıktığı ve Gerets'in forma şansı verdiği zamanı gibi) Emre Bölezoğlu (az önceki Arda örneği ile Fatih Terim'in şans verdiği) Çağlar Söyüncü, Cengiz Ünder gibi yeteneği ile oyun zekası ile A takıma girebilecek oyuncu yetiştiğini söyleyebilir misin?

    Bende söyleyemem ama 1 konu da eminim, 1 senede 252 tane direk as takıma girecek ve bırak öyle Mpampe'ler, Ousane Dembeleler gibi süper yetenek olmayı as takımda son 10 dakika bile oyuna alabileceğin yetenek yetişmiyor ülkede.

    Biz Avrupa'ya bakıp oradaki olayları yanlış yorumlayıp sonra kendi ülkemizde hemen derme çatma, sistem bize uyar mı kültürümüz buna müsait mi demeden deniyoruz.



    güzel kardeşim saçmalamışsın kusura bakma. detaydan çok detaycılık yapmışsın boş yere kasmışsın. ben o şampiyonluk yarışına girdiysem takımımda 2 tane 21 yaş altı oyuncusuyla girdim, aynı şekilde diğer ekipler de öyle. varsayalım ki hata yaptı kimse çocuğa yüklenmez. linç edilecek hali yok. şu gençlere bebe gibi davranmaktan bi vazgeçmediniz. evet yeniler, daha gençler ama çocuk değiller. zaten kimse de durup dururken birini linç etmez.

    bir diğer nokta demişsin spor toto süperlig yabancı kuralıyla tff 1.lig aynı mı? 4 lig falan saçmalamışsın ben süper lig için söyledim. nasıl yabancı meselesi süper lig içinden dönüyorsa, dediklerimde aynı şekilde.

    ve bana kaç senede arda turan çıktı falan filan demişsin. ah güzel kardeşim. ben fenerbahçeyim şampiyon olmak istiyorum ve takımımda 2 tane 21 yaş altı oyuncu oynatma zorunluluğum var. bu beni altyapıdan daha iyi oyuncular çıkarmaya ve başka takımlardan yeni gençler bulmaya teşvik eder mi etmez mi? bölgesel ligde oynadığımdan biliyorum ne oyuncular var fakat takımlar gözlemlemediği için haberleri yok.

    işin özeti yazı yazıcam diye saçmalamışsın.




  • Türklerin karakteri bozuk hatta doğu avrupa hep böyle karakter olarak bozuk karakterliyiz. Mesela Arda Turan ülke futbolunun en iyi futbolcusu onu hemen aşağı çekebiliyoruz. Sadece medya eleştirisi olarak demiyorum arkadaş ortamından bahsediyorum. Türkün ruhunda başarı kişileri kıskanma ve aşağı çekme huyu var buda çok çocuklu olmaktan karakteri oturmamış kişilerin sokağa salınmasından kaynaklanıyor abisi tarafından ezilmiş kişiler dışarıda başkalarının huylarını da değiştiriyor aslında bunu tam olarak anlatamadım yanlış anlaşılma olabilir fakat durum bu. Başarılı kişileri aşağı çekme huyumuz var işte.

    Bide akraba fazlalığı mesela bi futbolcu azıcık oynasın akrabaları tarafından inanılmaz baskı ve şımartılmaya maruz kalıyorlar parayı kazan bizi de gör gibi şeyler futbolcuların karakterini inanılmaz etkiliyor. Ama genede en büyük problem eğitim sisteminde.


    Çoğu futbolcuya bakın evlendikten ve çocuk yaptıktan sonra karakterleri oturmaya başlıyor sadece ailesine bağımlı olunca performansı artıyor. Mesela Türk değil ama Quaresmaya bakın evlendikten önce nasıl evlenip çocuk yaptıktan sonra nasıl. Bide Cenk Tosuna bakın her ne kadar beğenmesem de evlendikten sonra performansı inanılmaz arttı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Vict0ry -- 13 Kasım 2017; 17:55:42 >




  • We Will Dominate kullanıcısına yanıt
    bölgesel ligde oynuyorsan yani bir şekilde futbolun içindeysen bunu en iyi sen bilirsin.

    Genç yeteneklere bebek muamelesini yapan ben değilim. Türkiye'de genel algı hep başarı üzerinedir. Dolayısıyla futbolumuzda da bu aynı. sonuç olarak benim verdiğim örnekte bir başkan, bir teknik direktör takım olarak başarıya kilitlenmişse burada asıl olan şampiyonluktur ve bu şampiyonlukta 2 tane 21 yaş altı futbolcu var ise onlar sadece şampiyonluğu katkı yapan ve belli kurallar çerçevesinde takımda bulundurulmak zorunda olan futbolcu olarak hatırlanacaktır. ama sen 2 tane 21 yaş grubu futbolcuyu sahada mutlaka oynama zorunluluğu koyduğunda işte bunlardan birisinin yapacağı hata puan kaybına sebep verirse, temcit pilavı gibi o konu konuşulur.

    Dahası 2. bir konu var, futbol 2000 lerden sonra sadece bir spor dalı olmaktan çıktı, futbolda dönen paranın, rantın, haddi hesabı yok ve bu para başarıya endeksli bir durum. Hal böyle olunca bizim ülkemizde ki genel algı üzerinden bakarsan, ucunda milyon liraların döndüğü bir yarışmada genlere ne kadar yatırım yapabilir, onlara ne kadar şans verebilirsin? yada bırak futbolu ülkenin genelinde var mı böyle bir durum?

    son olarak demişsin ki takımımda 2 tane 21 yaş altı oyuncu oynatma zorunluluğum var. bu beni altyapıdan daha iyi oyuncular çıkarmaya ve başka takımlardan yeni gençler bulmaya teşvik eder mi etmez mi? bence etmez çünkü istediğin kadar tesisleş, istediğin kadar alt yapıya yatırım yap, istediğin kadar antrenman teknikleri geliştir, futbol yetenek işidir, tanrı vergisidir.

    Tesis, alt yapı, antrenman teknikleri sadece bu yeteneği işlemeye yarar ama her genci yetenekli bir futbolcu yapmaz. Ama bizdeki algı bir takım alt yapıya önem verince sanki tarlaya ürün ekti, 2 seneye mahsulü toplayınca taş gibi takım çıkaracak.

    Ülkede bir alt yapı ve hemen ardından Altınordu örneği tutup, herkes Altınordu gibi olsa diyor.

    Barcelona'nın La Masia'sı Avrupanın en iyi futbol okulu diye lanse edilir, 1 tane altın jenerasyonu var, onun dışında da o jenerasyondan önce çıkardığı belli başlı futbolcular.

    Peki o altın jenerasyonda çıkan oyuncular ne oldu? Bir çoğunu kendi milli takımından ve Barcelona dışında zaten izleyemedik, gidenlerin ise hali ortada, Pedro, Fabregas, Bojan, daha da detaya girmiyorum ama hiç birisi Barcelona'daki başarısından ve performansından uzakta kaldılar, neden? Çünkü onlar birbirleri ile sürekli oynayarak, birlikte antreman yaparak ve birlikte yaşayarak kapalı bir sistemin parçası oluyorlar.

    Halbuki futbolcu dediğin her ülkeye, her sisteme, her taktiğe, her oyun planına yatkınlık gösterendir. O yüzden Ronaldo hem kulüpsel anlamda 2 farklı takımda, hemde kendi milli takımında başarıyı yakalarken, Messi sadece Barcelona'da başarıyı yakalayıp, kendi milli takımında Copa Amrerica'yı bile kaldırammış bir sistem futbolcusu.

    Dolayısıyla Altınordu da yetişen futbolculara da geleceğin, Arda'sı, Hakan Şükür'ü Emre Belözoğlu'su Rüştü Reçber'i olarak görmek yada öyle futbolcular yetişeceğini beklemek hata olur. Altınordu'nun alt kategorilerde başarılı olmasının tek sebebi çocuk girdiği andan itibaren hep aynı takım arkdaşları ile aynı sistemi oynuyor ve bu birlikteliğin getirdiği uyum sayesinde başarı geliyor.

    2 sene de bir Cengiz Ünder gibi sivrilen yetenek çıksın öp başına koy. Kaldı ki onu da görüyoruz, maç 3-0 dakika 80 yine oyuna giremiyor, yine şans bulamıyor. Ama ondan 1 yaş küçük Mbappe şampiyonlar liginde takımını yarı finale çıkartabiliyor neden? demekki yetenekli genç tanımı bizim düşündüğümüz gibi alt yapıdan çıkan adamla değil, tanrının vergisi yetenekle olabiliyormuş.

    O yüzden hocam endüstriyelleşmiş, arsadan, borsaya geçmiş bir spor dalında sadece zorunluluktan 2 tane 21 yaş topçuyu 11 e koymak çok mantıklı değil, hem zaten bu durumda Türk futbolcusunu daha gençliğinde tembelliğe alıştırırsın. Ne de olsa kural var zorunlu oynatacak deyip, forma için mücadele etmeden, forma svaşına girmeden, kontenjandan ötürü ilk 11 e yazılacağından kasmaz kendisini.

    Ee zaten bizim Türk futbolcusu, klasik bir Türk alışkanlığı olan tembelliği sever. Saat 10 daki antrenman için saat 09:45'te tesislere gelir, antrenmandan 1 saat önce geleyim, açma germe yapayım, idmana ısınmış çıkayım demez, bir de sen ona ilk 11 de garanti yer verirsen ne olur o futbolcu?




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.