Şimdi Ara

Theseus'un gemisi hakkında

Bu Konudaki Kullanıcılar:
13 Misafir - 13 Masaüstü
5 sn
3
Cevap
0
Favori
171
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bilmeyenler için Theseus'un gemisi, felsefede bir paradoks. Plutark'ın aktardığı Yunan efsanesine göre, Girit'ten muzaffer dönen Theseus'un gemisi Atina'da hatıra olarak uzun süre muhafaza edilir. Zamanla geminin tahtaları çürüdükçe yenileriyle değiştirilir. Öyle ki, bir gün geminin değiştirilmedik hiçbir parçası kalmaz. Bu durumda gemi hâlâ Theseus'un gemisi sayılır mı, yoksa başka bir gemi hâline mi gelmiştir? Gemi, antik filozoflar için tartışma konusu olur.



    Benim fikrim:

    Aslında "Theseus'un gerçek gemisi" diye bir şey yok. Gemi, ilk yolculuğuna çıkmadan dahi değişmeye başlamıştı. O yüzden Theseusun asıl gemisi aslında geminin ilk anında kalmış bir mitten başka bir şey değil aslında.


    Ama biz insanlar, gemi ne yaşarsa yaşasın, onun o gemi olduğunu varysayabiliriz. Bu kimine göre kabul edilebilirdir. Kimiyse o geminin, kendince bir değişim haddinden sonra artık o asıl gemi olmaktan çıktığını söyler. Bu hâd kişiden kişiye değişebilir de.. yani kısaca gemi bir an dışında asla o gemi değildir zaten, diğer bakış açısı kombinasyonlarıysa kişiye göre değişir. Tabi tüm bu açıklamam da başka düşünce kombinasyonlarından biri :d








  • Bu tarz varlık ve kavram problemleri Yunan felsefesini değerli kıldığı kadar ilgili geleneği madde ve form/idea varlık dualitesi açmazına sokan en büyük kusurlarından birisi. Yunanlar - çoğunlukla Platon ve öğrencisi Aristoteles'in etkisiyle - varlık bilimde deneyimin değişen tabiatının (physis yani doğa) karşısına değişenlerin ötesindeki değişmeyenler (metaphysis yani doğa sonrasını) koyma hatasına düşüyorlar; bu şekilde bir kategorik ayrımla hem felsefeyi hem de bilimi - bunları kendileri buldukları halde - asırlar boyunca paradigma bazında donduruyorlar. Bilimin doğa felsefesi adı altında ayrı bir alt branşa indirgenmesine yol açıyor. Halbuki formlar, idealar veya konseptler duyusal etkileşim ve beynin kendi işleyişin sonucu ortaya çıkan zihinsel inşalardan fazlası değildiler ve değişmez bir gerçeklik varsa da bunlardan bağımsızdılar. Ayrıştırılamaz şekilde maddeden - mesela alkol alan birisinin kavramsal ve algısal dünyasını düşünün - etkilenebiliyorlardı. Ama insan ve tanrı merkezci Yunan düşüncesi bu kategorilerin kesiştiği ve ayrıştığı kısımları başarılı biçimde tasvir edemedi. Yunan düşüncesi deney-deneyim bilgisine önem atfetmesine rağmen birincil derecede bir önem yükleyemedi. Referansları ve bilimi eksik kaldı.

    Bugünkü yaklaşımlar çerçevesinde o gemiyi nasıl tanımladığınız veya tanımlayacağınız - söylediğinize çok benzer biçimde - velirlediğiniz referans çerçevesine veya kriterine göre değişecektir. Misal klasik kuantum fizik bir çerçevede o anki kuantum durumunuz o anki gerçekliğinizdir ve her kuantum durum ayrı bir gerçekliktir. Kuantum fiziğinde vücudunuzdaki elektronlar fotonlar saldığı veya absorbe ettiği an, elektronlar gibi vücudunuzdaki kuantum parçacıklar/alan ajitasyonları salındıkları Hilbert denilen kuantum uzayında lokalleştiği her an siz ayrı bir varlık olarak kabul edilirsiniz. Ama bir süreklilik algısına, kurgusuna veya belki illüzyonuna sahip bilinç sahibi makro bir obje olarak, basit kuantum varlıkların aşırı kompleks bir birleşimi olarak sizin evrimsel ve sosyal bağlamda gelişmiş günlük referansınızda, algı ve kavram dünyanızda işler böyle yürümez. Aynı aletleri, aynı kişileri, aynı gemileri, hayatınızın içeriği veya rutini o kadar da değişmiyormuş gibi duran akışını görürsünüz; yani en azından bir süreliğine değişime direnç gösteren varlıklar görürsünüz.

    Bu deneysel olarak onaylı ve kaçınılmaz duran kuantum arka plan, parçacıklarının denge arayan kaotik hareket eğilimiyle istatistiki olarak entropi olgusunu - termodinamiğin ikinci yasasıyla ifade edilen fenomeni - meydana getirir. Bu da tüm sistemleri minimal enerjide homojen duran bir rastgeliliğe sürükler ve zamanla varlıklar arasındaki farklar ortadan kalkar. Bu yaşlanıp ölme, bedenlerin toprakta çürümesi, Güneş'in katmanlarını atması ve voila en sonunda evrenin bile temel parçacıklarına ve kuantum vakuma çözünüp ısıl ölümle yüzleşmesi demektir. Ama kuantum varoluşun bu istatistik entropik niteliği kadar alan vakum dalgalanması veya vakum çöküşü gibi bazı iç açıcı veya gene çok iç karartıcı acayiplikleri de mevcut olabilir. Kuantum dalgalanmalar teoride entropik olarak ölmüş bir kuantum varoluşta yeni gerçeklikler meydana getirebilirler; misal kendi referans çerçevemizde ve fizik bilimi referansları çerçevesinde algılayıp "evren" veya "kainat" dediğimiz şeyden bir tane daha meydana getirebilirler... Bunun mekanizması hem kuramlardaki tekillik çıkmazları hem de astrofizik acayiplikler olarak karadelikleri de açıklayabilecek birleşik kuramda saklı olabilir. Fiziğin nam-ı diğer kutsal kasesi.

    Ama tüm bu tarz yüksek varlık muhabbetlerinin göbeğinde durarak gündelik insanlığı bütünüyle hor görüp aşağılayan Herakleitos'un dediği gibi doğa saklanmayı sever. Belki de hiçbir zaman finale ulaşamayacağız. Belki de ulaşmamamız gerekiyordur. Belki de sınırlı akıl ve algımızla kaderimiz bu değildir. Ama elimizdeki en iyi araç aklımız, deneyimlerimiz ve bilimimiz. Eğer biraz olsun bile derin ve merak-huşu uyandıracak şeyler sezmek istiyorsak bunlara sonuna kadar güvenmeliyiz. Başka doğru adres yok. Başka doğru adres vardır diyenler hem kendilerini hem de başkalarını kandırıyorlar.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.