Şimdi Ara

Sizce ALLAH blöf yapıyor olabilir mi? (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
75
Cevap
1
Favori
1.700
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Cemal CEMİL

    evlatlığın boşandığı eşiyle evlenmek için hiçbir mahsur yoktur


    diyelim ki 10 yaşında bir evlatlık ediniyorsun. sen ona oğlum diyorsun o sana baba diyor. yaşı 25 oluyor evlendiriyorsun. 15 yıl boyunca sana baba demiş evladın eşiyle boşandığında sen o kadınla evlenirsin yani? helal olsun sana ne mide varmış. midesizliğinin sebebi 1500 yıl önce yazılmış olan bir kitapta bunun meşru görülmesi. ahlak kendini yenileyebilen bişeydir ama siz ahlakınızı yenileyemiyorsunuz çünkü hepsi kitapta sabit olarak yazılı. hukuk gelişiyor, kanunlar, anayasalar vs her şey değişiyor ama sizin ahlaki düzeyiniz 600 lü yıllarda çakılı kalmış. o yüzdendir ki soytarının biri çıkıp 6 yaşındaki kiza nikah kıyılabilir diyebiliyor. sen çıkıp evlatlığın boşandığı eşiyle evlenmekte hiçbir mahsur yoktur diyebiliyosun.




  • Aragorn A kullanıcısına yanıt
    saçmalamakta sınır tanımıyorsun
    İslam senin dediğin tarz evlatlığı yasaklamıştır
    10 yaşında bir çocuğa bakma mecburiyetin doğarsa
    babasının adını ekleyerek çağıracaksın ,Ahmet'in oğlu Mehmet şeklinde
    çünkü o çocuk asla ve asla senin çocuğun değil
    sen sadece sevap için alıp bakıyorsun
    öyle kendi kafana göre yaşayıp ,kendi kabul ettiğin şekilde yaşarsan
    evet sana yasak

    bir salak 6 yaşında biriyle evlene bilirsin demişse bunda dinin suçu ne ?
    hangi ayette 6 yaşında birisiyle evlenilebilir diyor ?
    herkesin din diye uydurduğuna biz inanmazken size ne oluyor ?

    sonra kafaya taktığınız birkaç tane konu dışında dünyada konu kalmadı mı ?
  • quote:

    o galaksileri yaratan allah olsaydı kuranda onları havada tutanın kendisi olduğunu yoksa hepsinin yukardan aşağıya düşeceğini hac suresi ayetinde belirtmezdi. çünkü göğün yere düşemeyeceğini bilirdi.
    Hac-65. 'Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri sizin hizmetinize sundu. Ve emriyle denizde seyredip giden gemileri de.
    Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o tutuyor. Gerçekten Allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.'

    gökyüzü dedeiğimiz şey boşluktur. boşluk hiç düşer mi? yok gökteki gezegenlerden galaksilerden yıldızlardan bahsediyorsa bütün galaksiler gezegenler yıldızlar nasıl dünyaya düşecek. burnumuzun dibindeki jüpiter bile dünyadan 6 kat büyükken.





    basitçe, atmosferik basıncın merkezkaç kuvveti etkisiyle stabil kaldığını ifade eden ayet.

    bu, inancın genel akidesidir. inanılacak şeyler akıl süzgecinden geçer, üzerinde düşünme gerektirir. matematikteki gibi bir işlem kombinasyonu görüp, sonuca bağlamak icin kademe kademe işlem yapmak gibi değildir.

    kuranda madde madde yazıyor olsa, işte dünyanın çevresi 40 bin bilmem kaç kilometre, güneşin dünyaya uzaklığı ışık hızıyla on iki dakika, güneş sistemi 9 gezegen, bir tanesi cüce gezegen diye; bu iş inanç olmaktan çıkar, matematiğe girerdi.

    imtihan dünyası dediğimiz halde, üzerine basa basa inanç dediğimiz halde, inatla somut delil arayan, iki artı iki eşittir dört minvalinde bir beklentiye girenleri anlamak güç.

    tepemize bakınca yaratıcıyı görsek zaten imtihan olmazdı dünya.



    Gök ifadesinden güneş sistemini anlamak da mümkündür. Çünkü, genel olarak insanların gökten anladığı dünyanın da içinde bulunduğu güneş sistemidir. Bu açıdan bakıldığında, ayetin açıkça itim ve çekim kanunlarına işaret ettiği görülmektedir. Çünkü, güneş sistemini ayakta tutan bu kanunlardır. Bu kanunları yapan, ancak bütün evreni bütün detaylarıyla dizayn edip düzenleyen bir ilim ve kudret sahibi olabilir ki o da ancak Allah’tır.

    “Şüphesiz Allah gökleri ve yeri, yerinden kayıp yok olmaktan koruyan Allah’tır. Şayet onların onlar yerlerinden kayıp yok olmaya yüz tutarlarsa, onları Allah’tan başka kimse tutamaz.”(Fatır, 35/41) mealindeki ayette ise, göklerin yanında yerküresinin de havada boşlukta olduğuna, Allah’ın iradesi olmazsa her an yerinden kayıp, yörüngesinden çıkabileceğine işaret edilmiştir.



    quote:

    islamiyetten sonra mı insanlar insan gibi muamele görmeye başladı. bunun en somut örneğini kadınlar üzerinden verirsem en ufak bir itirazda bulunamazsın. islamiyetten önce türk topluluklarında kadının yerini bilmeyen yoktur. hatun hakanın yanında kurultaya katılarak kararlarda oy kullanırdı. Savaşlara bile katılırdı. Hatta şartlar elverdiğinde yönetimin başına bile geçebiliyordu. örfi hukukun yanında şeri hukukun da uygulandığı osmanlıda kadının yönetimdeki yeri dersem ne diyeceksin acaba? şeriatın uygulandığı ülkelerde kadınlar seçimlerde oy atabiliyor mu? insan gibi muameleden kastın kadını hayvan yerine koymak mı? 40 tane cariye alınca mı insan gibi muamele oluyor? ya da 2 kadının şahitliğini 1 erkeğinkine denk tutup, erkeğin yarısı kadr miras bırakarak mı?



     Sizce ALLAH blöf yapıyor olabilir mi?
     Sizce ALLAH blöf yapıyor olabilir mi?
     Sizce ALLAH blöf yapıyor olabilir mi?

    Pardon? Kadınların yerinden bahsediyoruz hakanın hükümdarın eşinden first lady'sinden değil? Çok acayip örnek veriyorsunuz. Eski zamanlarda kadının üstün olduğu iddaanız yersiz. Kimi kısımlarda belirttiğim gibi olabilir bütün dünya berbat halde değil. Bölgesel bakarsanız olaya işin içinden çıktığınzıı zannedersiniz ama alakası yok.

    Yüzeysel üstünlük ALLAH katında takva ve amel işlemelerine göredir. O katı biz bilemeyiz Allah bilir kimin daha iyi ameller işlediğini. Kadının erkeğe göre yada erkeğin kadına göre üstün olduğu kısımlar vardır. Bu mevzuya gireceksek olimpiyat koşularında kadınlar ile erkekler karışık olarak koşsunlar. Yada halter, veya boks müsabakaları kadınlar ile erkekler arasında da olsun? Manayı biryere çekiyorsanız bende çekerim.
    Fizyolojik olarak farklarımız var, benim içten olarak hissettiğim ise kadınların bizden daha değerli olduklarıdır. Tüm anneler kadındır gayet net bir cevap baş taçlarımız.


    Allah kadınla erkeği eşit yaratmamıştır. Her ikisini de insan olma yönünden, akıl, bilgi, kültür yönünden eşit olsa da, kadın erkekten daha duygusal daha hissidir. Erkek ise daha katı, olaylara daha sert,duygusal yoğunluğu az olan bir açıdan bakar. Bu psikolojik yönden farklılıktır. Biyolojik yönden, erkekte kas daha fazla iken kadında yağ daha fazladır. Bu durum erkeğin kadından üstün olduğunu göstermez.Kadın daha duygusal erkek daha az duygusal, kadın daha çok acır, sevgi hayatında daha önemli bir yer kapsar, erkekte ise daha az. Erkek daha güçlü-kaslıdır, kadın daha az güçlü ve kaslı... Her iki cinsinde üstün- eksik yönleri vardır. (Akılda, düşüncede ... her iki cinside eşittir ve birbirlerini geçebilirler.)

    Bana kadınların oy kullanamayacağına dair yani direkt olmasada mana çıkarılacak ayet getiremezsin. Olmayan birşeyi doğuramazsın. İnsanların bölgesel, kültürel yorumları ile islamı bir tutmayın.


    Hooppa MUHTEŞEM YÜZYIL izleyicisi gelmiş. 40ar cariyeler mariyeler yavaş. Padişahların bir kısmı yada şehzadelerin tamam fazlaca hatunlarla ilgilenmiş olabilir bir kısmıda tam tersi, hatta ekliyeyim içki içenide olabilir. Yalanda söyleyeni olur günah işleyenleride. Eee ne yapıcaz peki kitaba mı bakalım insanlara mı ? Ateist olup katil olanlarda var sonuç ne yani bundan bütün ateistler katilmi sonucu çıkacak ne çıkacak buradan.



    KADININ ŞAHİTLİĞİ


    Şahitlik konusunda iki kadına bir erkeği mi kabul eder İslam...?! Asla!:
    İslâm hukûkunda erkeklerin vâkıf olamayacağı ve tamamen kadınların ilgi sahası olan doğum, bekâret, emzirme ve aybaşı gibi kadınlara mahsûs hallerde, erkeğin değil, sadece kadının hattâ tek kadının şâhidliği yeterlidir. Bu gibi konulara, kadınların çokça şâhid olmaları ve erkeklerden fazla gözlem ve tecrübelere sahip bulunmaları sebebiyle, tek kadının şâhidliği bile geçerli sayılmıştır. Hattâ Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in emzirme konusunda tek kadının şâhidliğini kabul ettiği bilinmektedir. . Nitekim: "Erkeklerin muttalî olmadıkları şeylerde kadınların şâhidliği makbûldür." buyurması bunun en güzel delîlidir. Doğum için de tek bir kadının şâhidliği kabûl edilmektedir. Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: "Doğum konusunda bir kadının şâhidliği yeterlidir.." buyurmaktadırlar. Hz. Ömer (r.a.), boşanma konusunda yalnız başına kadınların şâhidliğini kabul etmiştir. Hz. Ali (r.a.) da, bir çocuğun öldürülmesine şâhid olan kadınların şâhidliğini muteber saymıştır
    Aslında iki kadının şâhidliğinin bir erkeğin şâhidliğine denk olduğu iddiâsı, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan asılsız bir iddiâdır. Konu ile ilgili olarak Bakara sûresinin 282. âyet-i kerîmesinde şöyle buyrulur:
    "Ey îmân edenler! Belirli bir vâdeye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Bunu, aranızda bir kâtib doğru olarak yazsın. Erkeklerinizden iki de şâhid tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, şâhidlerden kendilerine güvendiğiniz bir erkek ve -biri unutunca diğerinin hatırlatması için- iki kadın yeter."

    Yukarıda görüldüğü gibi bir bütün olarak ele alındığında, âyetin genel olarak şâhidliği düzenleyen umûmî bir hüküm koymadığı, âyet-i kerîmedeki hükmün sadece vâdeli borçlanmalarla ilgili olduğu açıkça görülür.
    İki kadın şâhid önerilmesinin sebebi, birisi yanılırsa diğerinin ona hatırlatması içindir. Ancak âyette "iki kadın şâhidden biri mutlaka yanılır veya unutur" denmemektedir. "Yanılırsa veya unutursa" denmektedir.O halde iki kadın şâhidden birisi, şâhidlik ettiği borçlanma akdiyle ilgili olarak yanılmaz veya unutmazsa, şâhidliğini tam olarak yaptığı için, erkek şâhid ile kadın şâhidin şâhidlikleri yeterli, aynı zamanda eşit değerde olacaktır. Bu ise kadının şâhidliğinin, erkeğin şâhidliğine denk olabileceğini gösterir.
    Neden mi? ...Çünkü o dönemde kadınlar ticaretle direk ilgilenmiyordu...Hatta Hz. Hatice bile kendi işlerini erkeklere, ticaretini erkeklere yaptırıyordu...!O dönemde kendi ilgi alanlarının dışındaki " vadeli borçlar " konusundaki bu istisnai hükümü genelleştirmek sadece önyargı ifadesidir...Ayrıca yukarıda da ifade edildiği gibi kendi ilgi alanlarında olan işler için - mesela doğum,emzirme... - her kişinin tek şahitliği kabul edilmektedir...

    Günümüzde ekonomi özel ilgi alanına giren - ekonomi alanında eğitim gören kadınlar mesela - kadınlar için bu ayet tabii kendilerini sınırlandırmaz...Çünkü "unutma ve ilgi alanı olup olmama " temel sebep...Bu sebep ortadan kalkınca hükümde kalkar...veya bu şartlara uyan - ilgilenmeyen, unutan,ilgi duymayan dolayısı ile aklında tutma ihtimali daha az olan - kimsenin şahitliğinde ilgilenen gruba göre iki kişi şartı aranır.Vadeli borçlarda şahitlikte esas olan bunlardır - ilgi, alaka,işin içinde olup olamam ve dolayısı ile ilgi ile paralel unutup unutmama- yoksa cinsiyet :kadın erkek olup olmama değil ...!





    quote:

    tecavüzden de kötü müdür bu şirk dediğin. şirkin bu kadar günah olduğunu yazacağına "din uğruna adam öldüren cennete giremez" diye yazsa ortadoğu şimdi cennete dönerdi.


    Evet kötüdür. Hemen kıah kıah gülme iyice dinle sonra gülersin . Aklı başında olan biri tecavüze yeltenir mi bak yeltenirmi diyorum bırak etmeyi. Tecavüz edenlerin çoğuna bak sorunlu insanlardır, akılları tutulmuş. Normal bir insan tecavüz etmez. Kökten çözmeye çalışacağına seçmece karpuz gibi ondan daha mı kötüdür diye aklınca üste çıkmaya çalışıyorsun. Ben burada akıl melakelerini bozar diyorum halen tecavüz ile yarıştırıyorsun. Vallahi billahi bıktırdınız, gözleriniz kör kulaklarınız sağır olmuş sizin.


    Din uğruna değil. Bak ortadoğuda dönen oyunlar sizi gayette hipnoz etmiş. Sebebsiz bir can alan bütün insanlığı öldürmüş gibidir ayeti aklına gelmiyor mu. Din uğruna eğer sen gelip benim dinimi yaşamamı engellersen bende savaşırım bunu sen engelleyemezsin. Gayette seninle dövüşürüm ne haddine. Yada sen gelip bana saldırırsan benim kendimi savunma hakkım var. Sen bana saldırır iken sana çiçek uzatacak halim yok şuursuzca saldırıyorsun bana. Ama seni tuş edip sende pes edersen sana dokunamıyorum bile ama bilmezsin, bilsen böyle konuşmaz ortadoğudaki oyunları görürdün. Amerikanın 100 milyarlarca dolar silah ihracatı gerçeğini bilirdin rusyanında 50 milyar dolar. Bunlar sabit değil her sene belirli bir miktarlarda satışlar var. Kiralamıyor satıyor ?


    Senin dediğin din uğruna adam öldüren cennete giremez diye saçma bir söz yerine size savaş açanlar ile savaşın diye gayet müdaafa etmene yol açan evrensel bir ayet var .Boş sözlerinin anlamı yok ortadağoduda çoğu kişiler zanna uyuyorlar. El kaide de dahil içinde olan üyeleri emir ne gelirse ona uyuyorlar o gelen emir nereden bilmezler. Sorgulamıyorlar bunlar diyorsa doğrudur koskocaman şeyhler hocalar diye emirleri uyguluyorlar. Bu koyunlarınların çobanları ise silah pazarı için gereken yolları açıyorlar.

    Siz daha ilahi mesajın özünü göremeden böyle yüzeysel ortadoğu argümanına odaklanıyorsunuz. Adamlar gayette işlerinde başarılı olmuşlar, yorumunuz onlar ile paralel ilerlemekte.









    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi rebellion -- 3 Nisan 2016; 2:18:59 >




  • quote:

    Menfaat iddiasının geçersizliği:


    Bu bölümde sadece menfaat iddiasının geçersiz olduğunu göstereceğiz. Açıklama diğer bölümde verilecektir. Bu yüzden bu kısımda açıklama kısmını X diye (yani belirsiz olarak) aktaracağız.Felsefi açıdan herhangi bir sonuca varabilmek için önermenin öncülleri sonucu destekler nitelikte olmak zorundadır. Basit bir örnek vermek gerekirse:1. İstanbulda tüm atların rengi beyazdır.2. Ahmetin atı istanbuldadır.3. Demek ki Ahmetin atı beyazdır.Bu tarz tümdengelim metodlarında 3. öncülün doğru olması zorunludur. Yani 1. ve 2. öncül doğruysa 3. öncül de otomatikmen doğrudur. Eğer 2. öncülde ”Ahmetin atı İstanbuldadır” yerine ”Ahmetin atı Türkiyededir” yazsaydı çıkan sonuç yanlış olurdu, çünkü Türkiyede demek otomatikmen İstanbulda demek değildir. Bu olabilir de olmayabilir de.Eleştirilen ayette de aynı şey söz konusudur. Ayete yöneltilen iddianın doğru olabilmesi için son öncüldeki ”demek ki bu ayet Kuran’ın insan sözü olduğunu gösteriyor” sonucunun çıkması lazım. Bu yüzden öncüller bu sonuca varmamızı destekler nitelikte olmak zorundadır. Eğer olmazsa sonuç geçersiz olur ve tüm eleştiri çöker. Şimdi ayette ”Peygamberin evlerine davetsiz girmeyin” denmektedir. Bunun 2 açıklaması olabilir. 1- Peygamber rahatsızlığından dolayı menfaat için uydurdu o ayeti.2- Alllah X sebepten dolayı peygamberin rahatsız edilmesini istemiyor.Ateistler burda hemen 1. seçeneği alıyorlar. Sorun da burada. 1. seçeneğin doğruluğuna dair elimizde kanıt var mı ? Bu gerçektende öyle olabilir de olmayabilir de. Ya değilse ? Gördüğünüz gibi burda ateistler tamamen subjektif davranmaktadırlar. İşlerine geleni kafalarına göre doğru var sayıyorlar. Bu aslında sadece dinde değil, spordan siyasete kadar her alanda yapılabilir. ”Falanca bakan şu örgüte bağlı” veya ”filanca takım şu hakemi satın aldı” gibi şeyler ortaya atılabilir fakat bunlar kanıtlanmadıkça hiçbir şey ifade etmez. Aynı şey ayette de söz konusu. Söz konusu öncül doğrulanamadığı için sonuç ta otomatikmen yanlış oluyor. Yani tamamen geçersiz bir eleştiri ile karşı karşıyayız. Bu tarz kötü düşüncelerin yüklendiği birçok farklı Kur’an eleştirileri de vardır. Bu eleştirilerin hepsi için aynı şey geçerlidir.
    -Evrensel olmadığı iddiasının geçersizliği:Ahzab 53’ü farklı açılardan değerlendirmek istiyoruz.


    Başta örneği verilen düz mantık metodu işlevsel değildir. Bu tür bir mantikla cok basit seyler hakkinda sonuca varilabilir fakat sosyolojik cikarimlar falan yapamazsin.
    Ilk olarak yazı mantıksal olarak kusurlu zaten. Mantıksal olarak anlatmaya çabalamislar ama bilememisler. Ilk başta tumdengelimden bahsetmiş. Demek ki ateistler in tumdengelimden bir mantığı var ve buna karşı bir argüman hazırlamışlar.
    Kurdukları varsayımsal mantık su:
    1. Hz muhammed kalabalıktan rahatsız olduğu için ayet yazdı.
    2. Bireysel ayetler evrensellik ilkesini bozar.
    3. Kur an içinde bireysel ayet bulundurduğu için evrensel değildir.
    4. Evrensel olmayan din ilahi değildir. Insan yapımıdır falan filan.

    Elemanların kurduğu mantık bu şekilde zira ilk maddenin Öncül olduğunu söylemişler. Ilk madde öncülse o tumevarım. Yukardaki mantık tumdengelim değil tumevarimdir.
    Bunu geçtik. Bastaki örnekten sonra demiş ki 1. Ve 2. Öncül dogruysa 3. De otomatikman doğrudur demiş. Burda asıl demesi gereken 1. Ve 2. Öncül dogruysa ortaya bir zorunlu sonuç çıkar. Burda 1. Ve 2. Önermenin zorunlu sonucu alinin atinin beyaz olmasıdır. 3. Sonuç otomatikman doğru derse oraya ne yazarsak doğru
    Olacakmış gibi bir sonuç çıkıyor.

    Şimdi bu düzeltmelerden sonra doğru tumdengelimsel mantigi kurarsak:
    1. Ilahi din evrensel olmak zorundadır.
    2. Kur an bireysel bir ayet icerdigi için evrensel değildir.
    3. Kur an ilahi din değildir.

    3 1 ve 2 nin zorunlu sonucudur. Yani bu durumda 1. Ve 2. Önermeden sonra gelen 3. Önerme doğru bir önermedir. Düz mantıkta işin içine ihtimaller katmazsın. Bu yüzden düz mantık.
    Bu mantıkla doğru bir sonuç alamazsın bu konuda. Fakat yazıda buna değil mantığın yanlış olduğuna deginilmis. Çünkü mantığı kendileri yanlış bir şekilde uydurmuslar. Mantık doğru şekilde kurulursa hiçbir yanlışlığı yok mantıksal açıdan. Nitekim işin içine başka değişkenler girdiğinde bize doğru sonucu vermiyor.
    O değişkende ayetin Allah ın x sebepten dolayı peygamberin rahatsız edilmemesini istediği için yazılması. Burada biz düz mantık formuyla sorunu zaten çözemeyiz. Kimsenin de böyle bir düz mantık kurduğu yok. Düz mantıkta her zaman doğru sonucu vermez zaten. Ki bahsi geçen değişkenin ayetin bireyselligini ortadan kaldırıp kaldirmayacagida malum. Alıntı yazının bir sonraki maddelerinde mantıksal olarak inceleyeceğimiz zorlama şekillerle o bireyselligin ortadan kaldırıldığı söylenmiş. Ama tabi bunlar tartışmaya açık şeyler.
    Bütün bunları yazma amacım, daha yazıyı yazan adamların neyden bahsettiği hakkında bile fikri olmadığını göstermek. Daha neyden bahsettiği hakkında fikri olmayan adamların argümanlarını kendi görüşlerinizi savunmak için kullandığınız sürece de bu tartışmalar hep döner. Nitekim Dindarların en büyük sıkıntısı da bu. Mantıksal ve bilimsel olarak ele alınması imkansız olan bir şeyi mantık ve bilimsel metodlarla kanıtlamaya çalışmak gibi bir gayeleri var. Bunun sonucu olarak birincisi, bilimsel/ mantıksal metodolojiyi kafalarına göre çarpıtıyorlar. Sonuçta kendileri de bilimsel metodolojiyi yanlış biliyorlar. O günden sonra da hayatları yalan yanlış üzerine kuruluyor tabi. Bütün argümanları bütün savları mantıksal olarak çürük oluyor.
    Ikincisi yapamayacaklari bir şeyi yapmaya çalışıp yaptiklarini zannediyorlar. Bir insanın bir şeyi yaptığını zannetmesi demek bir daha onunla Uğraşmaması demek. Bunun sonucu da hiçbir çözüme kavusmayan bir dolu argüman olması demek ortada. Sonuçta her konuya biz bunları zaten cevapladık yazmanız ama hala birilerinin o zaman neden böyle neden söyle demesinin sebebi tam olarak budur. Çünkü hiçbir şeyi aslında cevaplamadiniz. Cevaplamadiginiz gibi cevapladiginizi dusundugunuz için hiçbir zaman onu cevaplamak için doğru yolu aramayacaksınız. Nitekim zaten hiçbir zaman Cevaplanamayacak şeyler bunlar. Fakat buradaki sıkıntı sizin cevaplanabileceklerini düşünüyor olmanız.

    Son olarak benim açımdan bu ayet tamamen bireyseldir. Çağlar üstü bir özelliği yoktur. Sadece belli bir dönemi kapsar. Çok daha basit ve dolaysız bir şekilde anlatilabilecek olan peugamberin beşer olması konusunu anlattığının söylenmesi de tamamen zorlamadır. Bu durumu bu şekilde anlatmak, şarkı sözü yazamadım Şuraları gereksiz kafiyelerle doldurayım da kulağa güzel gelsin kafasıyla birebir aynı şeydir. Eşi benzeri olmayan müthiş edebi bir eserden beklenmeyecek bir harekettir. Tabi eğer denilen şeyi anlatma çabası varsa. Benim gözümden anlatmaya çalıştığı tek bir şey var ve cok net anlatmış. Peygamberin evine gidip durmayın. Bu kadar. Çok açık hiçbir dolaylama yok hiçbir gizli mesaj yok.
    Karısıyla ilgili olanlara değinmeye gerek bile görmüyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lokomatif Portakal -- 3 Nisan 2016; 2:43:21 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Peki, Hz.Peygamber öl dese ölen bir sahabe topluluğu vardı. Bunu direkt olarak söyleyemez miydi gayette dinlerlerdi ?

    Rica ederdi yani rahatsız oluyorum yoruluyorum bana müsade verirmisiniz gibi.
  • Kadın erkek eşitliği demek kadın ve erkeğin hukuki olarak eşit olması demektir. Yani hak bakımından bir erkeğin yararlandığı tüm haklardan kadın da yararlanabilir.
    1 erkek 4 kadınla evlenebilir mi? Evet.
    1 kadın 4 erkekle evlenebilir mi? Hayır.

    Hak bakımından erkek kadından üstün. Buyur daha fazla bir şey söylemeye bile gerek yok. Çünkü bariz çok net bir doğru bu. Burdan çıkan tek sonuç erkek kadından en azından bir hak bakımından ustundur. Dedigim gibi en az bir. Bunu genel olarak erkeğin kadından üstün olduğu olarakta dile getirebiliriz bana kalırsa.
    Miras mevzusu. 2 erkek şahit isteniyor. Eğer bulunmazsa 1 erkek 2 kadın.
    Değerler,
    Ilk durumda 2 insan.1 erkek 1 erkek
    Ikinci durumda 3 insan.1 erkek 2 kadın.
    Eveeeeet. Şimdi basit matematik. 1 erkeğe esitlemek için 2 kadın gerektiğine göre 2 kadın = 1 erkek.
    Çok basit. Bundan çıkan tek bir Sonuc var. 2 kadın bir erkeğe en azından sadece bu konuda eşit sayılıyor. Böylece elimizde hak bakımından kadından en az 2 hak daha üstün erkek oldu.
    Kadınlar o zaman ticarette yer almazdı gibi bir bahane sadece kitabın evrensel olmadığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

    Kadınlar başörtüsü takmalı. Neden? Çünkü erkekler kadını baş bölgesinden tahrik olabilirler. Bu yüzden o bölge mahrem sayılabilir.
    Erkekler başörtüsü takmasa da olur. Neden? Çünkü kadınlar kesinlikle hiçbir koşulda erkeklerin kafasından tahrik olmuyor.
    Erkekler tahrik olma konusunda kadınlardan 1 nokta daha üstün. Erkekler kafadan tahrik olma hakkına sahipken kadınlar değiller. Zira erkeklere bir opsiyon olarak bile başörtüsü takma seçeneği verilmemiş.
    Bunun yanında kitap boyunca diğer her şey sabit olarak düşünürsek kadına en az bir konuda fazladan dayatma yapılmış. Bir konu fazladan hakları kısıtlanmis.

    Siz seversiniz düz mantık bunlar hep. Nasıl ki bir iğne ustasız devlet padişahsiz olmaz dünya da tanrisiz olmaz muhabbetine inanan bu yazdıklarıma da otomatikman inanmak zorundadır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lokomatif Portakal -- 3 Nisan 2016; 18:07:32 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: rebellion

    Peki, Hz.Peygamber öl dese ölen bir sahabe topluluğu vardı. Bunu direkt olarak söyleyemez miydi gayette dinlerlerdi ?

    Rica ederdi yani rahatsız oluyorum yoruluyorum bana müsade verirmisiniz gibi.


    Diyememis demek ki. O yazıda demiş ya utanmış sıkılmış olabilir ondan kendisi diyemiyor olabilir diye. Belkide gerçekten öyledir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 35_izmirli_35

    quote:

    Çünkü erkekler kadını baş bölgesinden tahrik olabilirler.

    tahrik olup olmamasını bilemem ama kadınları ilk bakışta çekici kılan şey saçlarıdır. konuyla alakasız olabilir ama mesela erkekler porno izlerken cinsel organlara değil kadının yüzüne ve saçına bakıyorlarmış. araştırılmış şeyler bunlar.

    Koy o araştırmayı bir de ben bakayım.

    Yüzüne bakacak tabi. Güzellik yakisiklilik algısı insanların kolundan bacağından dolayı çıkmadı ortaya.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 35_izmirli_35 3 kullanıcısına yanıt
    kadın şahitliğinde "birisi unutursa diğeri hatırlatsın" deniliyor
    yani kadınların yaratılışında eksik olan bir durum olmalı :)
    ayrıca dediğin gibi kadınlar daha duygusal olması ,sevdiklerine karşı daha koruyucu olması gibi nedenlerle şahitliği sakatlayacak bazı durumlar olabilir
    gerçi günümüzde bazı erkekler çok daha beter durumdalar ,menfaat için dahi yalancı şahitlik yaptıkları olaylar çok
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lokomatif Portakal


    quote:

    Orijinalden alıntı: rebellion

    Peki, Hz.Peygamber öl dese ölen bir sahabe topluluğu vardı. Bunu direkt olarak söyleyemez miydi gayette dinlerlerdi ?

    Rica ederdi yani rahatsız oluyorum yoruluyorum bana müsade verirmisiniz gibi.


    Diyememis demek ki. O yazıda demiş ya utanmış sıkılmış olabilir ondan kendisi diyemiyor olabilir diye. Belkide gerçekten öyledir.

    Bana çok mantıksız geliyor diyememişte vahye bağladı iddaaları.

    Sen kalk anlık ricada kapıda dahi nöbet tutacak sahabeye söylemede vahye bağla.

    ALLAH azze ve celle pek tabiki yeryüzündeki halifesi, elçisi için vahiy indirebilir.

    Ayet iniyor, Hz.Peygambere hak tanınan. Hz.Peygamber ise yinede sakınıyor. Ardına yine ayet iniyor. Neden sana helal ettiğimizi kendine haram ediyorsun diye?

    Ali cengiz oyunu gibi gelebilir bazılarına. Ama niye? Daha inandırıcı olsun diye mi? O kadar çok çeşit ayet var ki herşeye birşey buluyor insanlar. Yahu nasıl bir zeka ki bunların herbirini derlesin. Dedektif miki filozof mu ki inandırıcı olsun. Yada teleskop icat etmişte sanki bigbangi anlatmış, röntgen ultrason vardıda anne karındaki bebeğin aşamalarından bahsetsin. Dişi karıncanın kraliçe olduğunu ve emir komuta zincirinin yolladığını bilen biri olsun yani uzar gider. Peki,hangi iddaalar üzerine yoğunlaşmalıyız. Eğer inanmayanların iddaalarına bakarsak pek çok şey var. Uydurdu, aslında çok iyi bir insandı üzülüyordu insanların haline, belli bir grup tarikat ile bu işi yürüttü, Hz.Muhammed adında biri bile yaşamadı ya kadar giden iddaalar var. Hangi birine odaklanalımda ona göre çözüm bulalım.


    Yine diyorum. Hz.Muhammed sav'in tek bir ricası ile çôzülecek bir işi ne diye vahye bağlasın kendi başına şahsi uydursun ?

    Hayır, ALLAH cc peygamberi için hatta birçok sebep için. Şah damarınızdan daha yakınım diyende Allah, kalbinizden geçeni en iyi ben bilirim diyende Allah.

    Tebliği ve ağırlığı ile zaten omzunda yük var. İnsanlar ise çokca baskılıyor. Bakın, sorulan herşey için ayet iniyor haramdır vesayre diye. Bu işte uğraşmıyayım mevzusu değil akıllara hemen o geliyor. Diğeri peki gelinmesi istenmiyor.

    Şuanda bile insanların uydurduğu islamiyet ile alakası olmayan fetva ile birçok haramlar ağır ve ilişiksiz geliyor iken. Cevabini duymaktan hoslanmayacaginiz seyleri sormayin sorarsanız vahiy iner diyen ayetin gayet mantıklı bir ölçüsü var. Zaten insanların belli bir sakınma prosedürü var. Fazlaca artan bu prosedür insanlara agır bir yük olarak vûku bulabilir. O geriye kalanları akıl ile kötü ve şerden uzak faydalının tersine doğuracak nedenler. Akıl edin sürekli akıl akıl diyen bu kitap, genel bir projenin adımını atmıştır zaten.

    Ben yemek yerken masanın üzerine çıkıp tepinmem, anlık düşünüp akıl edip mantığa aykırı bulurum. Nitekim yanlış ve yapmamam gerektiğini bilirim gibi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hz Muhammedin neyi hangi psikolojiyle yazdığına dair bir cevap veremem. Zaten hiçbir zaman İslama karşı Hz Muhammed yazdı çünkü şu yüzden yazdı gibi bir iddiadada bulunmam.(Bulunduğum iddiadan böyle bir sonuç çıkıyor olabilir sadece) Orası beni hiç ilgilendirmiyor açıkçası. Kim yazmışsa neden yazmışsa yazmış. Zerre önemi yok bu konuyla ilgili. Nitekim kitaba baktığımda mantıksızlıklar görüyorsam bunu bir Tanrı yazmamıştır diyebiliyorum. Sonrasında kimin yazdığı beni pekte alakadar etmiyor. İsterse Hz Muhammed diye biri bile olmasın. Önemli değil. Zaten benim cevabım var. Tanrı yazmadı. Bunun karşısına çıkacak olan argüman peki ya o zaman kim yazdı? değildir. Nitekim orası beni alakadar etmiyor. Kitabı kimin yazdığı ve niye yazdığı başka bir tartışma konusu olabilir ama İslamın ilahi bir din olmasıyla bir bağlantısı yok. (Yazan kişinin Tanrı olmadığını varsayarsak)
    Bu yüzden, Allah yazmadıysa kim yazdı o zaman, tıp bilmeyen ama ceninden bahseden, teleskobu olmayan ama big bangden bahseden bir insan mı yazdı gibi bir argümanı kabul etmiyorum. Nitekim ben kendi çapımda zaten kitabı bir Tanrının yazmadığını kanıtladım. Sonrasında kimin yazdığı önemli değil çünkü benim ilgilendiğim kısım bu değil. Belkide tıp biliyordu, astronomi biliyordu hepsini biliyordu. Belkide ayetlerin sizin dediklerinizle hiçbir alakası yok. Orada big bangle alakalı hiçbir şeyden bahsetmiyor belki de. Kısacası zaten kitabı Tanrının yazmadığını öne sürdüğümde geriye kalan tek şey bu olasılıkları değerlendirmek olacaktır. Tanrı yazmadığına göre, o ayette bahsedilen şeyler hiçte sandığımız gibi değil. Veya demek ki bunu yazan tıp biliyordu gibi olasılıklar devreye girer.
    Kitabı Tanrının yazmadığını nereden anlıyoruz peki? Bu forumda çokça dile getirilen mantıksızlıklardan anlıyoruz. Ben kendi adıma öyle anlıyorum ve bu benim için bir kanıt. Beni zerre alakadar etmeyen Hz Muhammedin evine nasıl girileceğiyle ilgili ayet bir kanıt. Çünkü beni zerre ilgilendirmiyor ve Tanrı insanlığa gönderdiği bir dinde insanları zerre ilgilendirmeyen bir ayet yollayamaz. neden yollayamaz. Çünkü ortada bu dinin evrensel ve tüm zamanlara hitap eden bir kitap olduğu önkoşulu var. Eğer böyle bir önkoşul olmazsa bu iddiada otomatikman çürüyecektir. Nitekim dinle ilgili öne sürdüğümüz bütün mantıksızlıklar önkoşullara dayalı. Tanrıyla ilgili hiçbir yorum yapamam fakat, Tanrı kendini tanımladığı ve sınırlandırdığı anda yapabilirim. Burdan hareketle Allah ben adaletliyim dediğinde ben onun adaletli olmadığını gösteren sözlerini buraya koyarım ve ortaya bir çelişki çıkar. Uzatmaya gerek yok bunun gibi şeyler. İşin ana mantığını anlattığımı sanıyorum.

    Bunun yanında kitabı yazanın ayetleri ne tür bir psikolojiyle niçin yazdığı da önemli değil. Zira bunun için bir yorum yapamayız. Yani neden kendi söylemedi de, evine gelmesinler diye ayet yazdı? Bilmem. Sen de bilemezsin. Kimse de bilemez. Bu yüzden bunun üzerine fikir yürütmenin bile hiçbir anlamı yok. Nitekim ortada canı sıkıldı yazdı gibi bir olasılık bile var. O kadar çok olasılık var ki bütün bunları gözardı edip, sadece mantıklı olduğunu düşündüğümüz olasılıkları saymamız bize doğru sonucu vermez.




  • İnsanları evrensel olarak degerlendireceği kismi. Bu dinin peygamberi, vahyi tebliğ edenin durumu da olabilir. Bende onu diyorum birçok olasilik var iken şahsi olarak uydurdugu fikride yanlis olabilir, sizi direkt olarak etki etmeyen bir ayet olabilir. Lâkin Allah azze ve cellenin kulunu iyi bildiği izleniminide doğurabilir. Biz burada Kuran okuyup bazı ayetleri görünce içten bir gülümseme gelir, bunlar insana bahsettiginiz olasilikları verir. Pat diye nedene bağlanmaz,bağlansa kesin bir cevabımız olurdu ama belli bir nedenler söylenebilir. Rahmanın şah damarından size daha yakınım diye ayeti kulağımda yankılanır. Kimininde Peygamberin disinin kirildiği zarar gordugu bir ayet aklina gelir zorluklar çektiği onun icin müşriklerin iftira sözleri. Kimininde peygamberi caninizdan çok sevin diye bir ayet.

    Genel bir kanı ise Hz.Peygamber için Allah elbette ayet indirebilir.

    Kainatın mutlak hakimi Allah ne diye kulu icin bir ayet indirir. Yahu herşeyi işiten ve bilen dediğimiz Allah, kainatı yaratıp kullarını unutma gibi bir eksikliği olabilir mi haşa. Evrende atom olan bu dünya ile iletişim kurmaması yada kuramaması Allah'ın ilmine zaten aykırı olurdu. Herşeyi yapabilen mutlak güç sahibi yaradıcı, yarattıklari ile sınırsız bir etkileşimle elbette hitap edebilir.

    Kainatın bu denli buyuk olması ve buyumesi hicbir zaman insana kendisinin degersiz oldugunu hissettirmemesi gerekir. Elbette ALLAH için bizler yok denecek kadar ufağız ama bizi göremez demek zaten O'nun ilmini aykiri konusmus oluruz kusur olur haşa. Herşeyi gören bir kudret, ufağız diye bizi neden görür demek insanın Allah'ın ilmini anlayamamış olması demek olur. Evrenin buyuklugunu gorup aslina yaradici yoktur baksana ne kadar buyuk demek insanin icindeki tereddutten kaynakli. O yüzden noksan sıfatlardan münezzehtir ve ismi HAY olan ezeli ve sonsuzdur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi rebellion -- 3 Nisan 2016; 15:13:14 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Cennette hepimize yer var, inşallah bizleri cennetine kabul eder yüce Rabbim
  • Cehennem diye birşey yok.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • İnsanlarla ALLAH'ı karşılaştırmaya devam ettiğimiz müddetçe bu tür yanlış sonuçlara varmamız kaçınılmazdır.

    ''vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn''

    ''ALLAH bilir siz bilmezsiniz''
  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.