Şimdi Ara

Sil (3. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
102
Cevap
2
Favori
2.170
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese

    Darkwood görmesin Ben sevemedim bunları, destan mestan bende seviyorum ama yaptıkları müziği sevmiyorum. Destan falan arıyorsan Amon Amarth'tan başkasını arama

    Hocam sen ölmüşün gömenin yok yaa acıdım sana.

    Sil




  • Gelmisken birkac sarki paylasalim.

    Bu sarki youtube'da yok. Folk-metal.nl'de gormustum. Ondan ana sayfalarindaki linkten dinleyin. Gayet guzel. Ben satin almayi dusunuyorum albumu. Isvec'ten bos grup cikmaz zaten.
    https://norrsinnt.bandcamp.com/track/f-rkunnelse

    Isminden de anlasilacagi gibi Antik Orta Dogu kulturu temali muzikleri var. Fena bulmadim. Oriental Symphonic Metal'mis genrelarida.


    Rusalka- Pagan Rus geleneklerine gore bir su perisi




    Aklima gelmisken Rusalka hakkinda bir sarki vardi onu da paylasayim :D



    Fast-paced Russian folk metal. Bende oynama istegi uyandiriyor sahsen.

    Daha paylasirim simdilik bu kadar olsun.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-82BEAE867 -- 18 Şubat 2017; 18:41:58 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese

    Darkwood görmesin Ben sevemedim bunları, destan mestan bende seviyorum ama yaptıkları müziği sevmiyorum. Destan falan arıyorsan Amon Amarth'tan başkasını arama

    Hocam sen ölmüşün gömenin yok yaa acıdım sana.

    Sil

    Beni sıkıyor yav, klavyeyi severim ama metal müzikte fazla kullanım bayıyor. Folk dediğinde zaten sıkıcı bir şey rock müzikte hoş olabilir gerçi bir kaç sevdiğim iş var. Meshuggah dinledin mi hiç?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese

    Darkwood görmesin Ben sevemedim bunları, destan mestan bende seviyorum ama yaptıkları müziği sevmiyorum. Destan falan arıyorsan Amon Amarth'tan başkasını arama

    Hocam sen ölmüşün gömenin yok yaa acıdım sana.

    Sil

    Beni sıkıyor yav, klavyeyi severim ama metal müzikte fazla kullanım bayıyor. Folk dediğinde zaten sıkıcı bir şey rock müzikte hoş olabilir gerçi bir kaç sevdiğim iş var. Meshuggah dinledin mi hiç?

    2012 Koloss albumunu dinledim ve hic sevmemistim Hocam en iyisi biz senle muzik tartismayalim, 180 derece tersiz birbirimize




  • Müzik tarzimiz değişsede arada dinliyoruz yine. Thrash günlerimizin hatrina

  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese

    Darkwood görmesin Ben sevemedim bunları, destan mestan bende seviyorum ama yaptıkları müziği sevmiyorum. Destan falan arıyorsan Amon Amarth'tan başkasını arama

    Hocam sen ölmüşün gömenin yok yaa acıdım sana.

    Sil

    Beni sıkıyor yav, klavyeyi severim ama metal müzikte fazla kullanım bayıyor. Folk dediğinde zaten sıkıcı bir şey rock müzikte hoş olabilir gerçi bir kaç sevdiğim iş var. Meshuggah dinledin mi hiç?

    2012 Koloss albumunu dinledim ve hic sevmemistim Hocam en iyisi biz senle muzik tartismayalim, 180 derece tersiz birbirimize

    1-2 parçasını dinledim bende pek bir şey anlamadım, bak ortak nokta




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese

    Darkwood görmesin Ben sevemedim bunları, destan mestan bende seviyorum ama yaptıkları müziği sevmiyorum. Destan falan arıyorsan Amon Amarth'tan başkasını arama

    Hocam sen ölmüşün gömenin yok yaa acıdım sana.

    Sil

    Beni sıkıyor yav, klavyeyi severim ama metal müzikte fazla kullanım bayıyor. Folk dediğinde zaten sıkıcı bir şey rock müzikte hoş olabilir gerçi bir kaç sevdiğim iş var. Meshuggah dinledin mi hiç?

    2012 Koloss albumunu dinledim ve hic sevmemistim Hocam en iyisi biz senle muzik tartismayalim, 180 derece tersiz birbirimize

    1-2 parçasını dinledim bende pek bir şey anlamadım, bak ortak nokta

    Cok sukur Diger bir ortak nokta da Dan Swano'dur herhalde.


    Bu da daha dun yeni albumlerini cikarmis Ithilien'in yeni albumlerinden taptaze bir sarki. Keman-hurdy gurdy'nin muhtesem birlesimi..



    Tek zayif buldugum nokta vokalist oldu. Niilo Sevanen tarzi bir vokalist cuk otururdu bu sarkiya.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-82BEAE867 -- 18 Şubat 2017; 19:25:19 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese


    quote:

    Orijinalden alıntı: Darkwoods My Betrothed


    quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese

    Darkwood görmesin Ben sevemedim bunları, destan mestan bende seviyorum ama yaptıkları müziği sevmiyorum. Destan falan arıyorsan Amon Amarth'tan başkasını arama

    Hocam sen ölmüşün gömenin yok yaa acıdım sana.

    Sil

    Beni sıkıyor yav, klavyeyi severim ama metal müzikte fazla kullanım bayıyor. Folk dediğinde zaten sıkıcı bir şey rock müzikte hoş olabilir gerçi bir kaç sevdiğim iş var. Meshuggah dinledin mi hiç?

    2012 Koloss albumunu dinledim ve hic sevmemistim Hocam en iyisi biz senle muzik tartismayalim, 180 derece tersiz birbirimize

    1-2 parçasını dinledim bende pek bir şey anlamadım, bak ortak nokta

    Cok sukur Diger bir ortak nokta da Dan Swano'dur herhalde.


    Bu da daha dun yeni albumlerini cikarmis Ithilien'in yeni albumlerinden taptaze bir sarki. Keman-hurdy gurdy'nin muhtesem birlesimi..



    Tek zayif buldugum nokta vokalist oldu. Niilo Sevanen tarzi bir vokalist cuk otururdu bu sarkiya.

    Aaa dur bak Witherscape'i açmıştım o grubu indirdim hoşuma gitmişti.




  • Çok hüzünlü be niye böyle oldu :(

    Ölüler Ülkesi

    Erimiş bir nehrin dibine bakıyorum
    Su soluk ışığı büküyor
    Kendime bakıyorum, hastalığa bakıyorum
    Ve soyutluyorum kendimi herşeyden
    Üzerinde uzandığım toprak öylesine soğuk
    Her hareketini hissediyorum
    Yaşam tek bir anla sınırlı
    Düşünceler suyla akıp gidiyor
    Sisli hava öylesine ılık
    Güneş uzakta, gözlerimden saklı
    Kanlı yumruğuma hapsediyorum dünyayı
    Ve soyutluyorum kendimi her şeyden
    Bir anlığına başka bir yerde olduğumu düşünmüş olmalıyım
    Tanrıların kininden uzakta
    Biz nerede yanlış yaptık?
    Kimse anlayamıyor
    Bir gölge gibi yürüyorum ölüler ülkesinde
    Çevremde ölmüş herkesi görüyorum
    Günün birinde, yeni bir dünyada doğmuş olmalıyım
    Bunun böyle sona erdiğini bilmiyordum
    Görkemli yeni bir çağın eşiğinde
    Hala merak ediyorum nasıl buraya düştüğümü
    Sonumuzun nasıl başladığını
    Ve kimin sorumlu olduğunu
    Dev bir canavar görmedim
    Kıyamet trompetlerini duymadım
    Kimse güneşi yok etmedi
    Ateş yalnızca insan tarafından ekildi
    Zamanımız keder ve istila ile sona erdi
    Kardeş kardeşi öldürdü
    Biz nerede yanlış yaptık?
    Her şeyi bölünmeye terkettik
    Ölüler ülkesi...
    Oradayım, her şeyin başladığı
    Ve ışığın renk vermediği yerde
    Düz bir ova her yere uzanıyor
    Üzerimdeki gökyüzü daha çok parıldıyor
    Sakin bir meltem esiyor yanıbaşımda
    Gözlerimi kapıyorum ve göz yaşı döküyorum
    Burada kalacağım özlem duymadan
    Yıkık ruhumu akan sulara vereceğim
    Oradayım, her şeyin yeniden başladığı yerde
    Sonsuzluk gösteriyor kendini ve açılıyor
    Ölmüşler için
    Ölüler ülkesi...





  • Uzun bir aradan sonra merhabalar. Foruma bir süreliğine ara vermiştim.Bugün bir gireyim dedim. Bu konuyu görünce mesaj atasım geldi.Tesadüfen bir kara kış gününde keşfettiğim Amorphis'ten bir şarkı paylaşmak isterim.Aslında Elegy albümüne ait olsa da(o zamanlar Pasi Koskinen solistti) Tomi Joutsen'li(rastalı growl tanrımız) versiyonu da gayet güzel olmuş. Gruba değinmemiz gerekirsek gerçekten özel bir grup. Her albümde değişik şeyler denemişler.Esa Holopainen gerçekten yetenekli bir besteci. Tomi Joutsen sahnede neredeyse stüdyo performansıyla aynı şekilde şarkı söylüyor.Son albümleri Under The Red Cloud'da gayet güzel...

    Truly they lie, they talk utter nonsense
    Who say that music reckon that one kantele
    Was fashioned by a god
    Out of a great pike's shoulders
    From a water-dogs's hooked bones:
    It was made from the grief
    Moulded from sorrow

    Its belly out of hard days
    Its soundboard from endless woes
    Its strings gathered from torments
    And its pegs from other ills

    So it will not play, will not rejoice at all
    Music will not play to please
    Give off the right sort of joy
    For it was fashioned from cares
    Moulded from sorrow







  • Attığınız şarkıyı şimdi dinledim, harika. Bu Amorphis'i dinleyeceğim ama bir türlü sıra gelmedi Tekrar hoş geldiniz o zaman foruma. Kullanıcı adınızı hatırlıyorum, profile baktım da Traditional Doom turnuvasındaymışsınız. Neden durdu o konu?
  • İş yoğunluğu,herkesin programı bir değil neticede,gitmemiz gereken okulumuz,işyerimiz vs. var ondan dolayı oylamalar yavaş ilerleyince öyle oldu. Amorphis özel bir gruptur. Ben de tesadüfen keşfettim 2-3 ay önce...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-5CBAC2479 -- 18 Şubat 2017; 22:6:49 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cowboys_from_hell

    Uzun bir aradan sonra merhabalar. Foruma bir süreliğine ara vermiştim.Bugün bir gireyim dedim. Bu konuyu görünce mesaj atasım geldi.Tesadüfen bir kara kış gününde keşfettiğim Amorphis'ten bir şarkı paylaşmak isterim.Aslında Elegy albümüne ait olsa da(o zamanlar Pasi Koskinen solistti) Tomi Joutsen'li(rastalı growl tanrımız) versiyonu da gayet güzel olmuş. Gruba değinmemiz gerekirsek gerçekten özel bir grup. Her albümde değişik şeyler denemişler.Esa Holopainen gerçekten yetenekli bir besteci. Tomi Joutsen sahnede neredeyse stüdyo performansıyla aynı şekilde şarkı söylüyor.Son albümleri Under The Red Cloud'da gayet güzel...

    Truly they lie, they talk utter nonsense
    Who say that music reckon that one kantele
    Was fashioned by a god
    Out of a great pike's shoulders
    From a water-dogs's hooked bones:
    It was made from the grief
    Moulded from sorrow

    Its belly out of hard days
    Its soundboard from endless woes
    Its strings gathered from torments
    And its pegs from other ills

    So it will not play, will not rejoice at all
    Music will not play to please
    Give off the right sort of joy
    For it was fashioned from cares
    Moulded from sorrow







    Onun acoustic reprisal'ini daha cok severdim ben ya.

    Amorphis'in cogu albumunu dinledim. En begendigim acik ara Tales from the thousand lakes. Mukemmel bir album. Tamamen kalevala temali bir soz temasi dizayn edilmis. Son albumlerini de begendim. Death of a King, The four wise ones, Sacrifice guzel sarkilardi. Saglam grup overall olarak. Grubu one eten etmenin de kesinlikle ve kesinlikle duzgun ve yerli yazilmis mukemmel rifler oldugunu dusunuyorum. Buna en iyi ornek House of Sleep'tir.




  • Varjoina Kuljemme Kuolleiden Massa albümü ile ilgili şöyle bir yazı buldum. Viides Luku: Hävitetty de iki epik yarımşar saatlik şarkıdan oluşan efsane albümdür. İkisi tavsiyemdir.




    Doğduğunuz, büyüdüğünüz, gördüğünüz, bildiğiniz her şeyin yok olduğuna; tanıdığınız, sevdiğiniz herkesin gözlerinizin önünde can verdiğine; gökyüzünden yıldızların silindiğine şahit olduğunuzu düşünün. Daha sonra da, tüm bunlar olduktan sonra, bir avuç insan, yıkımdan şans eseri kurtulduğunuzu. Kurtulduğunuza şükür mü eder, talihinize duyulmamış küfürler mi yağdırır, yoksa dayanma gücünüzü kaybedip; cansız bir beden gibi isyan mı ederdiniz?



    Moonsorrow’un, dünyanın yıkımını anlattığı “Viides Luku: Hävitetty” (Bölüm 5: Yıkım) albümünden tam dört yıllık uzun bir bekleyiş sonrasında çıkarttığı bu albümünde, grubun bu soruya cevabına tanıklık ediyoruz. “Varjoina Kuljemme Kuolleiden Maassa” (Ölüler Diyarında Gölgeler Misali Dolaşıyoruz) bir konsept albüm; temel olarak yukarıda bahsettiğim şekilde yıkımdan sonra hayatta kalabilmiş bir avuç insanın yeni bir yaşam arayışını konu ediyor – ve tabii arayışları süresinceki akıbetlerini.



    Aslında bir pagan/black metal grubu olarak anılabilecek Moonsorrow’un albümlerinde folk enstrümanlarının yaygın olarak kullanılmasına rağmen – ve tabii metal içinde bu enstrümanların genelde insanları eğlendirmek amacı ile kullanılmasına rağmen – çoğu zaman neşeli bir dinleti yaratılmasından ziyade, atmosferi tamamlayıcı unsurlara yoğunlaşıldığını görüyoruz. Bu amaca hizmet edecek şekilde de, tüm Moonsorrow kayıtlarında, prodüksiyonun az da olsa kirli bırakıldığını söyleyebiliriz. “Varjoina Kuljemme Kuolleiden Maassa”da ise prodüksiyonun biraz daha temizlendiğine şahit oluyoruz ki, bunun tahmini sebeplerine değinmeye çalışacağım ileride.



    Bu albümü grubun daha önceki albümleriyle fazla karşılaştırmak istemiyorum aslında; ama kısaca değinmek gerekirse; grup albüm çıkmadan önce, “Kivenkantaja” ve “Verisäkeet” arası bir eser duyacağımızı, bu ikisinin hem melodik, hem de daha vahşi kısımlarından parçalar hissedebileceğimizi iddia etmişti. Gelinen son noktada bu açıklamaya katılmakla beraber, 2008′de çıkan “Tulimyrsky” (Alev Fırtınası) EP’sindeki aynı adlı şarkının da baya büyük etkisi olduğunu düşünüyorum bu albüme. Bir kan davası sonucu saldırı altında çaresiz kalan bir köyün hikayesinin anlatıldığı şarkıya, aynı bu albümde olduğu gibi bir ihtişam hakimdi.



    İhtişam. Bu albümün anahtar kelimesi bu aslında. Bundan önceki Moonsorrow albümlerini sözlükte Epik’in karşısına yazabilecek durumdayken, bu albümü hakikaten en güzel özetleyen kelime bence ihtişam. Henüz ilk şarkı olan Tähdetön’ün ilk saniyelerinden bunu iliklerinizde hissedebiliyorsunuz zaten. Albüm boyunca giren koro pasajlar, marşvari davullar, hatta adeta hükmedici baslarla, insanın tüylerini diken diken eden bir albüm çıkmış ortaya. Az önce kısaca değindiğim ‘daha temiz’ prodüksiyonun sebebinin de işte bu hissi daha güzel verebilmek olduğunu düşünüyorum. Koskoca dünyada yapayalnız kalmanın getirdiği terkedilmişlik duygusu; dumanlar tüten harabelerin, ellerinde kılıçlarıyla yere kapaklanmış cesetlerin, kapkara, yıldızsız gökyüzünün ve size arkasını döndüğünü hissettiğiniz Tanrıların ihtişamı. Sessiz, ama çok derinden bir isyan, çaresizlik.



    Albümün (ve aslında Moonsorrow’un genel olarak, tıpkı Enslaved gibi) belki de en büyük başarısı, bütün bu hissiyatı, şarkı sözlerini okumanıza gerek bırakmadan içinize işletebiliyor olması. Tabii bu albüm özeline inecek olursak, konsepti tamamlama amaçlı geçiş şarkılarının başarısını da yadsımamak lazım. Henüz albümün başında ikinci şarkı Hävitetty’de belki bir umut kırıntısını işaret eden üflemelilerden, albümün sonuna gelirken sondan bir önceki şarkı Kuolleille’deki çaresizlik dolu çığlığa kadar; bu kısacık üç parçanın atmosferi perçinleme anlamındaki katkısı muazzam.



    Asıl parçalar olan 4 parçadan ise, içine girilmesi en zor olanı Tähdetön diye düşünüyorum; şarkının gayet içine işleyen sert, ritmik davullar ve bunların asıl amacı olan peyzajı yaratma işine alışmak biraz zaman alabilir. Muinaset, daha alışık olduğumuz tarzda, yaylıların ve gitarın götürdüğü, Kivenkantaja dönemlerinden bir şarkı gibi. Normalde zerre sevmediğim (ve gördüğünüz gibi burada da kısa kestiğim) şarkıları tek tek inceleme işine bulaşmamın tek sebebi ise, albümün Huuto gibi efsanevi bir parça barındırması. Albümün yayınlanmasından önce radyoda ön dinletisi yapılan bu parçayı, berbat kalitesiyle bile onlarca defa dinlemiş, arada üç-beş kelimesini anlayabilmeme rağmen hatmetmiş bir insan olarak, albümün geri kalanına olan merakımı bile ezmişti Huuto’yu yüksek kalitede dinleme isteğim. Muazzam akustik bir girişi, daha bile güzel bir ana melodisi olan şarkıyı bir defa dinledikten sonra bile aklınızda günlerce o melodinin döneceğinden emin olabilirsiniz. Albümdeki ikinci favorim ise son şarkı Kuolleiden Maa. İsminin yanında atmosfer olarak da bir nebze bir önceki albümden Tuleen Ajettu Maa’yı andırıyor, hatta hiç alışık olmadığımız bir şekilde çok da başarılı bir gitar solosu bile içeriyor. Son anlarının epikliğiyle de bilindik bir Moonsorrow albüm kapanışı yaşatıyor biz sevgili dinleyicilere.



    Albümü anlatırken böyle güzel çalmışlar, şöyle güzel söylemişler şeklinde bir enstrüman-vokal analizi yapmaya hiç ihtiyaç duymuyorum, bu konuda gruptan şimdiye dek ne kadar başarılı icralar aldıysak, onların aynı şekilde devamını duyabilirsiniz. Ek olarak hayatta kalan bir avuç insanın akıbetini de merak etmişsinizdir belki; yeni bir yaşam alanı arayışına çıkan grup, karların üzerindeki yolculuklarının her adımında bir yandaşlarını kaybederek ilerlerler. Beyaz örtünün üstünde yapayalnız kalan bahtsız bir arkadaş, Kuolleille’de en son çığlığını atar ve o da kendini yıkımın acımasız kollarına bırakır. Umut sönmüş, insanlığın sonu gelmiştir.



    Daha fazla uzatmadan, albümle ilgili kendi yorumumu da ekleyeyim. “Varjoina Kuljemme Kuolleiden Maassa” hakikaten (Moonsorrow’dan beklendiği üzere) çok güzel bir albüm, yukarıda o kadar övdükten sonra zaten başka bir fikrim olmasını beklemeyebilirsiniz; ama var. Farkındaysanız “Varjoina Kuljemme Kuolleiden Maassa”nın önceki albümlerle benzerliklerini sayarken, 2007′deki “V: Hävitetty”den neredeyse hiç bahsetmedim (son şarkının bazı noktaları hariç). Benim için grubun zirve yaptığı nokta olan o albümden buraya bu kadar az şey aktarmaları, atmosfer olarak bu kadar “başka” bir işe imza atmış olmaları kişisel bir hayalkırıklığı benim için; ama yalnızca kişisel, daha fazlası değil. Yine aylarca, yıllarca sıkılmadan dinlenilebilecek, daha şimdiden 2011 yılının en iyilerinden olduğu-olacağı aşikâr bir albüm var karşınızda. Keyfini çıkarın.



    metalperver.com

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >






  • Sözler aşmış, izlemesi zevkli



  • gözlerin gözlerime değince
    felâketim olurdu ağlardım
    beni sevmiyordun bilirdim
    bir sevdiğin vardı duyardım
    çöp gibi bir oğlan ipince
    hayırsızın biriydi fikrimce
    ne vakit karşımda görsem
    öldüreceğimden korkardım
    felâketim olurdu ağlardım


    ne vakit londradan bir köprüden geçsem
    limanda hep gemiler olurdu
    ağaçlar kuş gibi gülerdi
    bir rüzgar aklımı alırdı
    sessizce bir sıgara yakardın
    parmaklarımın ucunu yakardın
    kirpiklerini eğerdin bakardın
    üşürdüm içim ürperirdi
    felaketim olurdu ağlardım


    akşamlar bir roman gibi biterdi
    jezabel kan içinde yatardı
    limandan bir gemi giderdi
    sen kalkıp ona giderdin
    benzin mum gibi giderdin
    sabaha kadar kalırdın
    hayırsızın biriydi fikrimce
    güldü mü cenazeye benzerdi
    hele seni kollarına aldı mı
    felaketim olurdu ağlardım




  • Selamünaleyküm




    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bu türk grubu metal sevenler kesinlikle ama kesinlikle dinlemeli. Mükkemmel bir albüm ortaya koymuşlar. Ben dinlerken çok gururlandım. Kaçırılmaması gereken bir albüm.

    KHEPRA - COSMOLOGY DIVINE

    Spotify:https://open.spotify.com/album/2iwKfc2KZMQCLTYrxsJkub

    spotify:album:2iwKfc2KZMQCLTYrxsJkub
    https://www.youtube.com/watch?v=0SawWq5CbRk&t=13s



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-368EFBB24 -- 20 Şubat 2017; 21:10:51 >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.