Karadeniz bölgesini Yunanistan'a versek alırlar mı acaba? |
Sokak röportajında İmamoğlu'nu savunan Boşnak genci 'Doğru Yunanistan'a' diye kovmaya kalkan dayı (2. sayfa)



-
-
Kumarbaz Por Favor'un olma ihtimali daha yüksek. Keşke yunan galip gelseydi diyen kitle böyle konuşur. Bu narsist tipler başkasınıda beğenmez.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi headdhunterr -- 14 Temmuz 2025; 12:11:46 > -
Özbeklerle, Doğu Türkistanlılar yani Uygurlar "Karluk" kökenli biz Oğuz kökenliyiz aslında biz de farklı değiliiz insanların fenotipinden Türk olup olmadıkları belli oluyor.
Biz buraya geldiğimizde buranın nüfusu azdı yoksa biz asimile olurduk biz nereye gitmişsek asimile olmuşuz buna çok dikkat etememiz lazım bugün bile bizi din yoluyla "Araplaştırmak" istiyorlar.
"Gagavuzlar" biz bunlarla aynı soydan geliyoruz bunlar bize daha çok benziyor.
Asyadaki Türklerin bizden farklı olmasının nedeni 963 yılında bizim onlardan ayrılıp "Gazneliler" devletini kurmamız arada 1000 sene den fazla fark var.
Biz GökTürklerin On-Ok boyu ve Türgişlerin devamıyız boylar yeniden kurulmalı kimin Türk olduğu belli olmalı bizi hep içerden yıkıyorlar.
-
Tarih bilmiyorlar yada Türk değiller Osmanlı dönemi Türkler için çok zor geçmiş Türklerin farklı coğrafyalarda hatta Anadoluda bile soykırıma uğramasına neden olmuşlardır.
Bizim hatamız "Emir Timur" savaşı kazandığı zaman Osmanlıyı tamamen kaldırmamak boy beyleri bir birini desteklemedikleri için Osmanlı kaybettiği halde 11 sene sonra kazanan taraf oldu.
Karamanoğullarının ve diğer beylerin çok büyük hataları var.
-
Dostum Balkan ülkeleri ne kadar birinci sınıf ki Balkan göçmenleri birinci sınıf olsun ben bunu anlamıyorum. Bulgaristan mı birinci sınıf. Arnavutluk mu? Romanya, Yunanistan mı? Anadolu da okumamış insanlarla oradan buraya gelip az buz eğitim almış insanları kıyaslamak yanlış. Bizim damat da Bulgar göçmeni yani ben pek bir medeniyet görmedim. Kahvaltıda çikolataya parmak banıp yalıyor mesela bizim evde. Neyse. Çok derine girmeyeceğim. Balkan göçmenleri sonuçta hep elde yaşamış. Burası onların da vatanı sayılır ama buraya bize üstünlük kurmaya geliyorlarmış yada bizle kendilerini kıyaslıyorlarmış gibi bir durum yok. Bunu senin gibi düşünenler kafalarında yaşıyor ve bize empoze etmeye çalışıyor. Bunun sebebi de Osmanlı'yı sevmemeniz. Ne bizim ne onların bir kıyaslanma kaygımız yok. Onlar mutlu olacakları bir vatan hasretindeler. Hoş gelsinler beraber yaşayalım ama böyle onlar üstün sen köylüsün eziksin kafası hiç birimizde yok bilgin olsun. Hepimizin de köylü yanları var. Hepimizin de eksik yanları var. İsteyen çalışır kendini geliştirir. İstemeyen geliştirmez. Dünyanın her yerinde ezik de var kendini geliştirmiş insan da var. Bunun yöreyle bölgeyle alakası yok. Kişisel olaylar bunlar. Ekonomik durum da etkiliyor. Osmanlı ister balkan olsun ister marslı. Bitmiş zaten. Biz önümüze bakıyoruz. Birbirimizi kıyaslamadan. Buraya gelip ev sahibine saygısızlık yapan olursa da yallah memleketine. Beğenmiyorsan ne işin var? Ev sahibi biziz sonuçta.
-
Geçmişe gidip balkanlardan gelen türklerin boylarına baksak, boy dediğim uzunluk olan değil, anadolunun büyük bir kısmından daha öz bir türk kanına sahip olduklarını tespit edebiliriz. Bu bölgelere fethin ilk yıllarından beri orta asyadan gelen türkler buralara ileri karakol görevi görmesi ve bölgenin "islamlaştırılması" için yerleştirilmişlerdi.
Osmanlı torunuyum diyen bu cahillerin osmanlı topraklarından gelen türklere gavur muamelesi yapması cahilliğin dik alasıdır. Ayrıca yanlış ve eksik de olsa atatürkün türk kimliği üzerinden yaratmak istediği millet kavramına sahip çıkmasıdır.
Aynı zamanda cumhuriyeti eleştirip bugünkü sınırlarımız dışından gelenleri de türk olmamakla itham eden "osmanlı torunları" da eleştirdikleri cumhuriyetin sınırlarını kabul edip "torunu" oldukları osmanlının sınırlarını reddettiklerinin farkında bile değiller.
Ayrıca bu soykırıma uğrayan türklerin yaşadıkları, iki kürt terörist diyarbakır cezaevinde dayak yedi diye 50 yıldır yapılan kürt ırkçılığından daha az konuşuluyor.
Türkler balkanlardan can havli ile kaçarken ne vahşetler ne acılar yaşandı bilen yok. Yüzyılların osmanlı nefretini türklerden çıkardılar.
Buraya gelenler de öyle güllük gülistanlık hayatlar yaşamadı, bugün bu dayının gence yaptığının çok daha fazlasını yaptı anadolu halkı göçmenlere. Sorsan anadolu irfanı.
Göçmen türklere yapılanın %1'i suriyelilere yapılmadı. Bizim bu topraklarda tek suçumuz türk olmak. Türkten başka herkesin keyfi yerinde.
Yoruldum gerçekten, tarihten bihaber, aklını kiraya vermiş kitlelere bir şey anlatmak, öğretmek kadar zor iş yok.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi eriemiva -- 14 Temmuz 2025; 15:22:7 >
-
Şu anki haliyle onlar da istemez herhalde.
-
Osmanlı zamanında 'birinci' sınıftı diyorum.Acı ama gerçek bu.Benimde soyum Anadolu Türkleridir.Hem ana hem baba tarafım öyledir fakat bu gerçeği inkar etmemi gerektirmiyor.
Yorumumda belirttim.Rumeli beylerbeyliği bile Anadolu beylerbeyliğinde önce kurulmuş.Divanda hem Rumeli beylerbeyi hem de Rumeli kazaskeri Anadolu beylerbeyinden ve Anadolu kazaskerinden kıdem olarak üstün görülmüş.Rumeliye atanmak mükafat iken Anadoluya atanmak sürgün olarak değerlendirilmiş.Mesela Padişahtan sonra Osmanlı yönetiminde ikinci adam konumunda olan Sadrazamlar hep Rumeli beylerbeyliğinden ya da Rumelideki çeşitli görevlerde yer almış paşalar oldu.Osmanlıyı yüzlerce yıl yöneten devlet kadrolarının neredeyse tamamı Balkanlardan devşirilenler oldu.Osmanlının en ünlü Sadrazamlarından Pargalı İbrahim bizim Bayburttan çıkma bir paşa değildi.Adı üstünde Pargadan Osmanlı sarayına alınan bir dönmeydi.
Osmanlılar Anadolu Türklerine güvenmemişlerdir zira Anadoluda güçlü Türkmen aşiretleri ve aileleri vardı.Bu aşiretler geçmişte defalarca beylikler kurmuşlardı.Tıpkı Osmanlıların kurduğu gibi...Bu nedenle Anadolu Osmanlı için dikkat edilmesi gereken bir yer oldu.Nitekim Yavuzun sonu Kanuninin ilk zamanlarında başlayan Celali isyanları IV.Murat zamanına kadar sürdü.100 yıldan fazla süren büyük Türkmen isyanları yaşandı Osmanlılarda.Bu gerçekleri ne yapacağız söyler misin?
Son olarak Balkanlardaki Türkler başka bir vatana dönmediler 'baba evine' döndüler.Osmanlı zamanında Balkanları müslümanlaştırmak amacıyla Anadoludaki Türkmen aşiretleri ve aileleri Balkanlara göç ettirildi.Bunların bazılarıda Osmanlıların kendilerine rakip olarak gördüğü Türkmen aşiretleri ve aileleriydi.Kıbrıstaki Türk varlığıda aynı şekilde 1571'de Kıbrısın fethiyle beraber mümkün oldu.Anadoludaki Türkmen aşiretleri ve ailelerinin bir kısmı Kıbrıs adasına yerleştirildi.
Dahası Anadoludaki Türkleri Balkan Türklerinin başına gelen soykırım hareketine karşı uyandıranlarda Balkan Türkleri oldu.Balkanlardan gelen Türkler Osmanlı idaresi tarafından Anadolu içlerine iskan edildiler.Gelen Türklerin yaşadığı soykırım ve tecavüzleri gelenlerden gören Anadolu Türkleri 1919'da Anadolu işgal edilmeye başlandığında hemen silaha sarılarak Kuvay-ı Milliyeyi kurdu.Yine Anadoludaki Milli Mücadeleyi yöneten kadroların genelininde Balkan Türkleri olması dikkat çekicidir.
Eğer bgün Milli Mücadele başarılı olmasaydı İzmir'den Ankara'ya kalan olan coğrafya Yunanlıların,Antalydan Ankara'ya kadar olan bölge İtalyanların,Karstan Sivas'a kadar olan ve G.Doğunun büyük bir bölümü Ermenilerin,G.Doğu Anadolunun küçük bir kısmıda Kürtlerin,Karadenizin neredeyse tamamı Pontus Rumlarına ait olacaktı.
İşte o vakit 'ev' olarak tanımladığınız arazi Ankara ve çevresi kadar olacaktı.İstanbul'da uluslararası bir bölge olacaktı.Tıpkı Hongkongta yapıldığı gibi.
-
Asansörde su bidonu yerine bu tipleri bindirmek lazım.
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
Osmanlı'yı Balkan-Avrupa devleti addeden görüş bana da çok yerinde gelir; bu tutum Osmanlı'nın bir hudut Gaza Beyliği olarak Rum'a (Bizans) yöneliminin ve ayrıca 1204 Haçlı Seferi ve Moğol istilaları sonrası göç akınları sonucu iyiden iyiye erimiş Rum'un zayıflığının parçasıydı.
İlginç şekilde aynı tutumu Osmanlıların birçok konuda örnek alıp taklit ettiği İran ve Mezopotamya'da temellenmiş ana akım/büyük Selçuklarda ve onların Romanya'ya (Bizans Anadolusu'na, Güney/Doğu Rum Diyarı'na, Romanyası'na) yerleşmiş isyancı kolu olan Rum Selçuklularında göremiyoruz. Onların fütuhat ve otorite pekiştirme yönelimi popüler algının zannedeceğinin aksine Batı-Frenk veya Rum tarafına dönük değildi. Rum Selçukluları dahi esas olarak günümüzün Irak-Suriye-Güney Doğu Anadolu tarafıyla, bilhassa Abbasi temelli İslami medeniyetinin ve halifeler olarak ruhani liderliği sürdüren Abbasilerin merkezini teşkil eden Büyük Selçuklarının hakimiyet havzasıyla ilgiliydi.
Selçuklu geleneğinde zaten Selçuklular "doğunun ve batının hakimiydiler" ve Rum tarafındakilerin "Rum" vurgusu kendilerini Batı'nın da sahibi olarak göstererek Irak ve İran'daki rakip Selçuklu kollarına ve bölgedeki diğer güçlü Türk beyliklerine ve sultanlıklarına bir meydan okuma teşkil ediyordu. Ayrıca Komnenos devri Roma İmparatorluğu toprak kaybına rağmen nüfus ve servet artışı yaşayan zengin bir imparatorluk olup Palailogoslar ve Osmanlı dönemindeki gibi kolay lokma değildi ve Selçukluların Güney Rum (Anadolu) tarafında Türkiye'nin temelini atacak şekilde konumlarını pekiştirseler de Batı yönünde daha fazla nüfuz etmesini güçleştiriyordu. Bu sebeple Rum Selçukluları ve Romalılar-Rumlar (Bizanslılar) çatışmaların ötesinde genelde savaştan kaçındılar, hatta çoğu zaman paylaştıkları Küçük Asya'da birbirlerinin iktidarlarını pekiştirmeye yeltenen müttefikler gibi davrandılar (bknz: Rum Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan ile Rum İmparatoru Aleksios'un milliyetçi ve dini tarih yazıma göre "Türk donanmasının kurucusu addedilen" Çaka Beyi'ni müşterek şekilde tezgah kurup harcamaları). Bu açılardan ciddi tarihçiler yavaş yavaş gibi Miryokefalon Savaşı gibi doğrudan büyük çatışmaları istisna olarak görmekteler ve bunları - misal iktidarlara meşruiyet sağlayacak şekilde Hac Yolları'nın açılması veya askeri gövde gösterisi maksatlı görüp - milliyetçi popüler tarih yazımlardan çok farklı açıdan yorumlamaktalar.
İmparator Aleksios'un rutin paralı asker talebine oportünistik açıdan yaklaşan Papa II.Urban'ın Hristiyani ajitasyon yaparak başlattığı seferlerin özellikle ilki olan Birinci Haçlı Seferi'nde Haçlıların 1097'de İznik (Nikaia) 'i düşürmesi Rum-Türkiye Selçuklularının Batı tarafına ve Balkanlara açılma ihtimaline darbe indiren ciddi bir gelişme oldu ve Haçlıların devam eden seferler boyunca kutsal topraklara ve İslam uygarlığının merkezine yönelimi Selçukluların zaten özünde Asyatik olan hakimiyet paradigmasının Rum ve Balkanlar lehinde değişme ihtimalini yukarda saydığım koşullarla beraber tamamen ortadan kaldırdı.
Osmanlı hem köken itibarıyla - İranileşmiş ve Abbasileşmiş elit Sünni devlet adamları olan Selçukluların aksine gerçek bir cihatçı sınır beyliği -, hem de koşullar itibarıyla - dikkat dağıtıcı Haçlı Seferleri'nin ivmesi çoktan kırılmış, Haçlılar aşama aşama bozguna uğramış, Moğol İstilası İslam dünyasındaki güçleri yıkıp elverişli koşullar yaratmış, 1204 Haçlı Seferi ve sonrasındaki parçalanmışlık hali Doğu Roma'nın belini kırmış - sadece adı itibarıyla "Rum" Selçuklu'dan bambaşka bir örnek teşkil etti.
Selçuklu'nun aksine bambaşka koşullar altında serpilen Osmanlı Komnenoslar devrinin aksine Palailogoslar devrinde artık iyicene parçalanmış ve fakirleşmiş zayıf Rum'u yuttu ve Osmanlı'nın jeopolitik gelişim odağı - Selçuklularınkinden çok daha coşkulu ve daha samimi - Gaza hissi ve ideolojisiyle beraber Rum'un Avrupa odağına benzemeye başladı. Bu şekilde Osmanlı - Türkmen, Selçuklu, İrani, Abbasi kodlarına rağmen - hızla bir Balkanlar-Avrupa devleti olarak gelişti. Fatih'in İstanbul'u fethetmesi ve fethettiği Bizans'tan Rum Kayzerliği'ni Hıristiyan Avrupa'nın meşru hakimiyet iddiasında bulunabilmesi için üzerine alması ve beylikle sultanlık arasında kalmış devleti için süratle bir sentetik imparatorluk mekanizması geliştirmesi bu gelişimi daha da pekiştirdi.
Bu açıdan Osmanlıların tutumu ile Bizans'ın Romalılarının tutumu şaşırtıcı açıdan benzer. Aleksios ve birçok Romalı Malazgirt sonrası Küçük Asya'daki - İrani etkiden dolayı Persler diye niteledikleri - Türk/Selçuklu varlığından çok Balkanlardaki (yani Güney Rum olarak nitelenen Anadolu yerine Kuzey Rum'daki) Normanların ve Peçenekler gibi göçebe istilacıların varlığına takılmış gibiler. Rum özellikle Balkanlardaki hakimiyetini sürdürmeye ve oradaki tehditleri savuşturmaya odaklıydı, Balkanlar tıpkı üzerine kurulan Osmanlı için olduğu gibi Bizans için Anadolu'dan daha önemliydi. İlk Osmanlı beyleri ve padişahları için de benzer durum geçerlidir. Sırplar, Haçlılar vb rakip unsurlar karşısında Aleksios'un ve Çimiskes, II.Basil gibi öncülü ve ardılı olan diğer tüm imparatorların Bulgarlar, Normanlar ve Balkanlarda boy gösteren toplumlar karşısındaki inatçılığını paylaşmaktalar ve jeopolitik yayılıma dönük fütuhatlarında Anadolu'yu Bizanslılar gibi ikinci plana atma eğilimindeler (Bu arada bu anlaşılabilir bir tutum olup uzun vadede hem Bizans'a hem de Osmanlı'ya telafisi olmayan zararlar vermiş ve milliyetçi idealist bir perspektifinden tamamen yanlış olup ikisinin de sonunun gelmesine katkıda bulunmuştur).
Son olarak bu mesajımın kapanışını yaparken Osmanlı'da Anadolu'ya yollanmanın sürgün gibi sayılması ifadenin Bizans muadilini dahi paylaşabiliriz; kökenleri Anadolu olsa dahi bir Bizanslı'nın gözünden Anadolu'ya yollanmanın taşraya sürülmek anlamına geldiğine işaret eden bir delil bu. 11.yüzyıla ait ilginç bir anekdotta imparatorluk hükümeti tarafından Antakya'ya vali olarak atanan Nikeforos Uranos İstanbul'a dönmek için ruhunu Deniz Tanrıçası Kallipso'ya satmaya razı geleceğini söylüyor (yoksa bu sadece Bizanslı bir Davy Jones mu?). :)
-
Keşke oradan ben geçsem bu rum tohumu dayıyı yerin dibine sokar sillelerdim bitane arabistana yollardım.Burası Türkiye Cumhuriyeti Türklerin Anavatanı Boşnak kökenli kardeşlerimizde Türk asıl siz ,,,,,,gidin bu Ülkeden.
-
Karşısında eli yüzü düzgün Boşnak çocuğu gördü diye böyle diklenebildi pontus tohumu, biraz daha çekineceği bir tip olsaydı koşarak kaçardı
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X