Şimdi Ara

Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.364
Cevap
5
Favori
170.228
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  •  Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)



    F2P detayları;

    SL paketi alan oyunculara 4 adet soul + character slotu + çanta slotu
    Aylık para veren oyunculara 24 saat arayla kullanılmak üzere 2 saatlik XP, Favor, Currency, Notoriety vb. boostu var

    Store'da tek kötü item olarak kutular var. Kutulardan son seviye runelar çıkabiliyor. %100 drop rate değil tabii. Ben iki tane açtım, ikisinden de costume çıktı.

    Ek olarak, Storm Legion ile gelen bütün haritalar, dungeonlar F2P'lere açık.


    İKİNCİ MESAJ İÇERİĞİ

    > Yararlı siteler
    > Türk Guildleri
    > devamı sonra

    İNCELEME(Kendime teşekkürler :P)


    http://bolumsonucanavari.com/Incelemeler-Rift_Planes_of_Telara-326.htm




    HİKAYE(Melodist'e teşekkürler)

    >>GENEL BAKIŞ


    Benzersiz Dünya

    Tüm dünyalar içerisinde sadece Telara, elemental boyutların eşsiz bir bağlantı noktasında, tamamen kaynak taşı kullanılarak tasarlandı. Bu kaynak taşı ile temas halindeki elemental enerji eşsiz bir hal aldı ve Telara, her bir elementten oldukça etkilenerek, farklılaştırıldı ve zenginleştirildi.

    Telara’nın kaynakları üzerindeki sakinlerine refah ve bolluk sağlar, tabii ancak bu zenginliği paylaşırlarsa ve dünyayı yağmalara karşı korurlarsa. Telara halkı kendi arasında bu olgunluğu kayıtsızlıkla paylaşmayı bilse de, Kan Fırtınası ve çatlaklar korkunçluğa tam anlamıyla bir ev sahipliği yaptı, ilgisizliğin şiddetine öncülük etti.

    Mağlubiyet Tarihi

    Telara’nın tarihi yadsınamayacak kadar çalkantılı. Eski zamanlarda, Kan Fırtınası’nın korku salan tanrıları Telara’nın boyutlara olan yakınlığını, dünyayı yok etme umuduyla elemental gazaplar ortaya çıkarmak için kullandılar. Etkisiz hale getirilip hapsedilmelerine rağmen Kan Fırtınası öncülüğü, çağlar boyunca buna direnip etkisini hiç kaybetmedi, sonunda bu bekleyişleri, Matosya prensinin istilacı tanrıların en kudretlisi olan Regulos’un iradesi altına girmesiyle meyvesini verdi.

    Yükselenler tarih sayfalarından günümüze nakledilenler, Telara’yı Kan Fırtınası’nın etkisinden ve boyutlardan gelen yaratıklardan kurtarmak için yeniden doğan efsanedirler. Gelecekteki zaferi garanti altına almak için geçmişlerini bilmeli ve geçmiş çağlardaki başarılarını tekrarlayıp trajediyi bertaraf etmeliler.

    KAN FIRTINASI

    Biz, Elfler, böyle demiştik, şafakta orda olduğumuzdan beri biliyorduk.

    Tanrılar, Kaynak ve Boyutlar

    Sadece kaynak taşı var. Onunla temas halinde olmayan hiçbir şey yok. Şekilsizliğe şekil veren, soyutluğu maddeleştiren, elemental enerjiyi somut yer ya da şey olarak ifade eden, yalnızca kaynak taşıdır.

    Elemental boyutların bağlantı noktasında, tanrılar muhteşem bir kaynak taşı kütlesi yarattılar, şekillendirerek Telara’ya dönüştürdüler. Demircilerin çeliği örste dövdüğü gibi, tanrılar da elemental enerjiyi kaynak taşına dönüştürdüler. Dağları yarattılar, okyanusları, meyve veren tahtaları (ağaç), gökte şakıyan kuşları ve elbet herkesi bulacak olan ölümü.

    Sonra tanrılar Telara’ya hayatı üfledi, kutsal doğaları için ırkları koydular, onlara konuşabilecekleri dünyevi diller verdiler. Tavril bizleri, Elfleri vahşi doğadan korudu. Bahralt Cüceleri derinlere oyarak yerleştirdi, çekiç ve örs kadar zarif şehirler aramaları için. Kuzey insanları Theodor gibi dürüst ve dik duruşlular. Güneyin göçebe insanlar tanrısızlığı selamlar.
    Hepsi barış ve bereket içerisindeydi. Telara halkı uzun zaman boyunca başlarına gelen en kötü musibet uzun çayırları döven rüzgârlardan fazlası olmaksızın rahat içinde yaşadılar. Bu yaşam alanları uzun süredir sarsılmayacak şekilde bereketli ve huzurluydu. Lakin böylesine zengin bir kaynak taşı, böylesine boyutların arasına kurulunca, kısa zamanda Telara yutulma aşamasına geldi.

    Kozmik İstilalar

    Bir denizci köpekbalığı yemine bakıp “Bu balık acıkmış” diyebilir, ya da hayvanın kara gözlerine baktığında aç olduğunu ve bu yüzden saldırdığını anlayabilir. İşte Kan Fırtınası’nın doğası ile Telara üzerine saldıkları ejderha çeşitleri arasındaki fark da böyledir.

    Kan Fırtınası tüm evreni gezdi, kaynak taşı bulabilmek için dünyaları kırdı, tıpkı iliği kemiğinden canlı canlı ayırır gibi. Ölüm ve yıkım politikaları onları Telara’ya kadar getirdi ve ejderha formuna girerek büyük bir açlık ve çılgınlıkla dünyamıza indiler.

    Korku tanrıları felaketlerinin ve canavarlıklarının her çeşidini dünyaya saldılar. Halklar öyle kararsız ve tutarsızdılar ki, dünyanın gücünü yok etmek ve ölümcül kanatların hükmü altına sokmak için ejderhaların yollarına katılanlar bile oldu. Telara daha Kan Fırtınası bu muhteşem doğayı parçalara ayırma girişimine başlamadan ilgisizliğin eşiğinde kalıp sallantıya girdi.

    Açgözlülükten Sapıtanlar

    Beş baş hizmetkâr ejderha Telara’da aradıkları rüyayı ve arzuyu gördüler, ancak en güçlüleri olan Regulos dünya varlıklarının kökünü kurutma isteğinden vazgeçmeyi aklından bile geçirmedi. Anlaşmazlık yüzünden diğer dördü ile Regulos birbirine girdiler, havadaki bu kanlı savaşı Telara halkı toparlanarak seyretti.

    Cüceler taştan kapılarını sonuna kadar açıp savaşmak için güneşe çıktılar. Kuzey ve güney insanları silahlarını ve zırhlarını kuşandılar. Bizler cesaretimize yenik düşerek endişelerimizi bir kenara bıraktık ve büyünün ışığını kardeşlerimize getirmek için ormanlardan ayrıldık ve oklarımızı istilacılara çevirdik.

    Bir erkek kurt sürüsü avı ölmeden başında paylaşım dalaşı yapmamalıdır, aksi takdirde av fırsattan yararlanıp onları ölümüne yaralamaya çalışır. İşte Telara halkı da Kan Fırtınası’nı savunmasız yakalamış oldu. Ejderhalar Çağı yüzyıllar boyunca sürdü, ancak içlerindeki bu dünyaya olan kin ve nefret hala güçlüydü. Efsane kahramanlar ejderhaları birer birer hapsettiler, sonunda da Regulos’u boyutlarının içerisinde geri attılar.

    Zaferle Doğanlar

    Sert kış geldiğinde açıktan ölme noktasına gelen aileler erzak üretimi ve ısınmak için bir araya geldiler. Böylece Kan Fırtınası, bir araya gelmiş Telara halkını yok edecek fırsatı bulmuş oldu. Ancak bir araya gelip Nöbetçiler’i oluşturan tanrılar, ölümlülerin etrafına boyut saldırılarının geçemeyeceği Kalkan’ı inşa ettiler.

    Cüceler dağlardaki evlerine döndüler, yine de kapılarını tetikte olmak adına diye açık bıraktılar. Güney insanları olan Ethler, savaşta tekno-büyü makinalarını kullandılar imparatorluk kuracak kadar genişlediler. Eth İmparatorluğu’nun aniden çökmesinden sonra, Matosyalılar büyük bir hevesle boşlukları okyanustan okyanusa doldurdular.

    Biz Elfler, biz bu olaylardan ayrı kaldık. Bizim bölünüşümüz bir gün ilk çatlağı ortaya çıkacak bir kristal vazonun ilk kırılan parçası gibiydi. Bu Telara’nın harabeye dönüşünün sebepsiz olan ilk belirtileri olacaktı.




    ETH İMPARATORLUĞU


    Toprak Egemenlik Şarkısı Söylüyor

    En yaşlı Eth âlimi Zevia Rafique’nin günlüğünden:

    Shimmersand’deki tarihi kalıntıları araştırırken, eski Eth tasarımına sahip şatafatlı, pirinçten bir zırh buldum. Bu zırhı rafine edilmiş bir miktar kaynak taşına maruz bıraktığımda, zırh açılıp ip ip olarak serbestçe yüzen halkalara döndü ve halkımız tarihimizi söyle dile getirdi:

    Çöllerde hiçbir şey uzun yaşayamaz, biz hala dayanıyoruz. Yolumuz geceleri aşılan, kaktüslerden su ihtiyacı giderilen ve vahalarla savaşılan güneşli ve kumlu bir yoldur. Biz hep güneşe karşı barınak sağlayacak, yağmurlar yağdıracak, ya da kumun ortasında bizimle birlikte yaşam mücadelesi veren hayvanları avlayacak büyüler üzerinde çalıştık.

    Sonra 13 beyliğe bölünüp geniş alanlara dağıldık. Bu bölünme çağında bile çok güzel şehirlerimiz vardı, Talih Kıyısı (Fortune’s Shore) kurulduğu kumsalda güneşin altındaki bir mücevher gibi parıldıyordu, Cazip Siyah (Charmed Eboni) aşılmaz duvarlara sahipti.

    Fakat ejderhalar çoğu beyliğimizin üzerine sayılarımızı azaltmak için indiler. Altın Çene (Kan Fırtınası ejderhalarından biri) Charmed Eboni’ye çullandı ve şehri içten yıktı, sonradan sütten ağzı yanan şehir olarak anıldı. Çöl kaplanları gibi saldırdık, adeta pençe ve dişlerimizle parçalayıp kumlara çekildik, ancak ejderhalar gerçekten korkunçlardı.

    Kaynak taşından kullanılabilir enerji sağlayan ilk topluluk Mkhai topluluğuydu, taşların içindeki dev büyüyü görmek için boyut atlama ve Telara’yı değiştirme yolundan ilham aldılar. Olası yıkımları engellemek için ejderhalara karşı savaş makinaları ürettik.

    Makinalarımız onları bataklıklara kadar yakarken, kahramanlarını kristal heykellere çevirirken, hatta omuzlarından bile derileri kalktığında nasıl da bağırıp çağırıyorlardı. Kan Fırtınası’nı taa çölün diğer tarafına kadar püskürtmüştük, çoğunu kaçamayacakları mezarların içine mühürlemiştik ve o muhteşem Regulos’un bu dünyadan def edilmesi ile kendimize gelmiştik.

    Sonrasında kılıçlarımızı metal çukulara, savaş makinalarımızı da sıradan aletlere dönüştürdük. Çölde çiçek yetiştirdik, çölün ötesine götürecek yollar yaptık, kavurucu havayı soğuracak kuleler inşa ettik.


    Krallar ve İş Arkadaşları

    Topluluklarımız yayılmaya devam ettikçe, her bir kafile konfederasyon kurallarıyla birbirlerine bağlı şehirler inşa ettiler. Mkhailer kaynak taşından yararlanma konusunda eşsizdiler. Khaliti zanaatkârlar şehriydi, hatta Cücelere göre bile emsalsizdiler. Arkeen’e göre, biz Eth’ler kendimizi hayatımıza adayarak çalışmıştık ve muhteşem Catari’ler diğerlerimize hep yol gösterici olmuşlardı.

    Her şehre büyücü krallar hükmetti, bu kralların müttefik ve emsalleri de, kıvamında olan zenginliklerinin sınırlarını genişletme araştırmaları yapmakta serbesttiler. Taşlanmış kumdan kulelerinde, muhteşem makinalarının heybeti arasında, nesiller ufak bir canlı mücevher ürettik, boyutların en mükemmel olanlarını esir aldık ve akrabalıkların kökünü kurutacak silahlar inşa ettik.

    Toplantı ve Yıkılış

    Hisar kulemizde –

    Bu noktada, daha önce belirttiğim halkaların hikâyesi inceden değiştiriliyor. Arkeen’lerin kendi konuşma tarzlarını içeren ifadelerinde de Catari lehçesi mevcut. – Zevia Rafique

    – Eth halkını yozlaştıran büyük kötülükle ilgili Yasa’mıza bağlı kaldık. Ejderhalar ve müritleri tüm çalışmalarımızı yıkmak amacıyla saldıracaklardı, bu bereket, barış ve teknolojiyi elimizden alıp Telara’yı kendilerine diz çöktürtmelerini engellemek için önlemler alınması gerekiyordu. Büyücü kral kararını açıkladı ve gözlerinden sakallarına akan yaşlarla Yasa’yı uyguladılar.

    Burada konuşmacı tekrar Arkeen tarzına dönüyor. Bu ses tonu değişimi Catari lehçesinin başkasından ezbere kullanılması gibi değişiklik gösteriyor ve fark ediliyor.

    İntikam dolu bir büyü dalgası şehirlerimizi yıkadı, makinalarımızı susturdu, ışıklarımızı söndürdü. Camdan yollarımız çatlayıp paramparça oldu, ahenkli havuzlarımız kurudu ve Eth İmparatorluğu’nun merkezi, çöller ve ötesini bağlayan şehirlerimiz, hepsi kumların altına gömüldü.

    Tekno-büyümüz gitti ve biz kumların üzerinde yapayalnız kaldık. Büyüklerimiz bize küfrettiler ve aralarına almadılar. Biz de kadim müttefiklerimiz olan Bahmi’lere sığındık.

    İmparatorluğun son ünlerinde, pis yabani topluluğu kuzey dağlarından geldiler. Tanrıları sevdikleri kadar bilimden nefret eden Matosyalılar eğlenceden yoksun, hiyerarşiye dayalı bir imparatorluk kuracaklardı.

    Böylece Eth’lerin görkemli imparatorluğu kumların altına gömülmüş oldu, artık kuru inancın üstünde arayışlar içinde olanların kendisini keşfetmelerini bekliyor.





    MATOSYA İMPARATORLUĞU


    Kral adına!

    Hükümdarlığının son günlerinde, Kral Jostir oğullarının kollarına dayanarak tahtına yürüdü. Savaş zırhlarını giyindiler ve Jostir’in endişesi gözlerinden açıkça gözükse de, kılıcının kınına attığı eli hiç titremedi. Mevkisinin verdiği kudretler halkına şöyle seslendi:

    Eth’ler imparatorluklarını düzlüklere kurdular, ancak hiçbirisinin dağların içerisine yollanmadığını tüm insanlık biliyor. Onlara göre kuzeyde aylak aylak gezinen Matos oğulları, ejderhaları diğer halklardan daha çok yenilgiye uğratanlar. Onlar ipek yastıklarında uzanırlarken biz vadilerde günlerce çarpıştık, Elfler ve Cücelere karşı gelip kendimizi gösterdik. Sonunda bu kadim halklar bile bizimle barış içinde olmak istediler. Cüceler bize muazzam çalışmalarını, Elfler de güçlü büyülerini öğrettiler.

    Tüm bunlar olurken, Eth halkı dağlarımızın taklidi olan uzun binalar inşa ettiler. Tabii ki yıkılırlardı, öyle de oldu, kum onları yuttu. Kum tepelerinden aç kötülük yükseldi, saklandıkları yerlerden kaçtılar, kasabalılar da lidersiz topluluklara bağlanmanın yollarını aradılar.

    Böylece bu millet dağlık arazilere kaçıp, dizleri üstüne çöküp kurtuluş için yalvardı. Biz insana yakışanı yaptık, onları ayakları üzerine kaldırdık, Thedeor adına ordu oluşturduk, kendimizi Cüce çelikleri ve adil büyülerle kuşattık. Savaşa hazır olarak düzlüklere indik. Vahşi yaratıkların dişlerini kırdık, müritlerinin etlerini kızarttık, mahlûkatlarının kellelerini kale duvarlarına astık.

    Thedeor adına!

    Nihayet evimize dönebilecektik, ama bize yalvardılar, “Gitmeyin, kalın! Bizi cesur ve adil hükmünüz altına alın, bize bir daha asla diz çökmemeyi öğretin!” dediler. Biz de kalıp düzlüklerde hüküm sürdük. Bizi davet etmeyenlerin bölgesine, hiçbir ejderhanın eline Telara toprağı düşmesin diye geldik. Sonra Matosya olmayan hiçbir yere bir daha güneş doğmadı.

    Sonra iki oğlunun desteğiyle ayakta duran, dizlerinin üzerinde zorlukla duran Kral Jostir’in sesi gökte çınladı.

    Thedeor bizlere her bir Nöbetçi’nin bahşettiği onur ve inançla hizmet etti. Tavril için ormanı bağımsız bıraktık, sadece ihtiyacımız olanı aldık, hatta meyve ağaçlarının sert gövdelerine bile dokunmadık. Bahralt için, şehirler inşa ederken büyüden faydalanmadık, en şatafatlı taşları ve beyaz odun kullandık. En iyisi Port Scion’du, daha önceki hiçbir şehir onun dengi olamazdı.

    Tüm Krallar adına!

    Thontic için, fırtınalı denizleri işletsinler ve uzak diyarlardaki duyulmamış topluluklarla alış veriş yapsınlar diye Port Scion’dan tüccarlarımızı gönderdik. Sonra Mariel-Taun Bey’i onurlandırmak için çevremize barış ve bereket getirdik. Müzik ve ışık bizim şehirlerimizdeydi, çevre arazilerde en iyi avcılarımız bulunuyorlardı, kasabalılar gözlerimize bakmaktan çekinir olmuşlardı.

    Fethettik, bayraklarımızla ve davullarımızla!

    Hükmettik, asalarımızla ve kılıçlarımızla!

    Ben Jostir’im, bozulmamış bir neslin devamıyım, hiçbir insanoğlunun kurallarımı bozmaya yeltenmesine müsaade etmem. Sizlere büyük oğlumu, sağ kolumu, Aedraxis’i bırakıyorum.

    Ben artık Matosya Krallığı unvanını bırakıyorum, Thedeor kanından, babamdan, babamın babasından gelen bu yetkiyi, denizlerden karalara, batıdan doğuya, kuzeyden güneye, artık oğulları devralıyor.

    Ve başı önüne düştü, gözleri huzurla kapandı. Ölümün Jostir’e gelmesiyle, insanları saygı ve üzüntüyle ayaklarını yere vurdular, sanki kolları kanatları kırıldı, kalpleri bu sefer üzüntüyle çarptı ve Kral, ordusunun gürlemeleri arasında hayata gözlerini yumdu. Şimdi mezarı da, babalarıyla omuz omuza duruyor, olması gerektiği gibi.

    MATOSYA İÇ SAVAŞI
    Aedraxis Mathos’un Savaş Günlüklerinden
    Sayfa I


    O gün ben, Aedraxis Mathos ve kanımdan olanlar, Port Scion’u, imparatorluğun ganimetlerini ve öz kardeşim Zareph’in evini kuşatmaya karşı koruma altına aldık. Aslında bu şehir olduğundan çok daha fazla zenginliği hak ediyor, ama kardeşim Zareph imparatorluğu genişletecek kaynak alımlarını reddediyor, bunun yerine adalet ilkelerimizi değiştirecek yer arıyor. Bu küstahlığına rağmen, yine de bizim kardeşimiz. Matosyalılar! Bu yazıları çocuklarınıza ya da başkalarına okurken bilin ki Kral, kardeşinin evinin duvarlarını yerle bir eden mancınık güllelerini ve büyücü ateşlerini kalbinde kederle izledi.

    Sayfa II

    Port Scion bizim, ama sevinmenin zamanı değil. Zareph kaçtı, yanına şövalyelerin çoğunu, ordusunu, sivilleri, her şeyi geçtim, bütün ganimetleri almış! Sadece yolculuk edemeyecek kadar zayıf sivilleri bırakmış (onların bile hepsi değil), hem de adının onurunu taşıyan, emrindeki 200 adamın uğruna üç haftadır sınırı elinde tutmak için hile ve inatla da olsa savaştığı Port Scion ağır saldırı altındayken!

    Israrlı araştırmalarım sonucunda, Zareph’in benim gazabımdan çekindiği gibi bir bilgiye ulaştım. Aylar sonra şehrin kapısına gezgin kılığında adamlarından gönderdi. Bu da Zareph’in ihanet planını açıkça kanıtlıyordu.

    Soyluların eşlerinin hepsinin kellesini vurdurdum. Soylu kanımızın yoldan çıkıp karışmasına müsaade etmem.

    Sayfa III

    Sonunda, servet buldum! Acımasız şövalyelerimden biri, bir askeri Thedeor’un heykeline doğru eğilirken yakalamış, heykelin altında gizli bir panel olduğunu fark etmiş. Bu panel gizli bir kapı açıyor ki, ulaştırdığı odada Port Scion’un gerçek hazinesi yatıyor. Bütün odayı boşaltıp karşılığında tanrılarına olduğu kadar sahiplerine sadık askerlerle takas ettik.

    Zareph varlığımızın çoğunu yanına almıştı, yani kralının ihtiyaç duyduğu hazinesinden çalmıştı. İhtiyaçlarımızı karşılayacak çiftçi ve tüccarlar da alınca imparatorluğumuzun kasası iyice azaldı. Yine de hala bir miktar desteğimiz bulunmaktaydı. Zareph’in ajanlarını yakalamak için güneyden adam kıraladım ve Eth savaş makinaları inşa ettirmesi için eski hocamız Orphiel’i görevlendirdim. Bunlar Zareph’in mevkisini ve hükmünü düşürür, ayrıca Orphiel de Matosya birliği tarafından fethedilmesini sağlayacak olan boyutları açacak. Zareph boyutun öte tarafındaki dünyaya arkamdan gelebilirdi, ama o şansını kaybetti, oraya benim tam önümde girecek, kafatası bayrağımı süsleyecek.

    Sayfa IV

    Tanrının belası, kahrolası pislik Kalmar! Paralı askerlerim ve makinalarım nihayet Zareph’i öldürülen çok yakın arkadaşım, Gloamwood’lu Alfrid’in kalesinin köşesinde sıkıştırıp yakaladı. Kale direği boyutlarındaki korumalarıma kılıcı kanlı Cyril’den başka kim komuta edebilirdi ki, derdim önceden. Benim şövalyelerimin kafalarını kapısına atarak adamlarımın içgüdülerini Zareph’in ordusuna gösterdi, ama sonra gel gör ki kralına suikast düzenlemeye yeltendi! Tabii ki stratejik davranıp fark etmemiş gibi davrandım. Sonunda zaferimi kolaylaştırmak için, gücümü adamlarımın üzerinde yoğunlaştırdım, Zareph’i haklamak ve Cyril’i şaşırtmak için üzerlerindeki et ve hayat yükünden kurtuldular ve kemikten varlık yani iskelet haline geldiler. Yaklaşan zaferimin keyfiyle her şey hazır ve planlanmış bir vaziyetteyken, sevgili Alsbeth’im ve üyelerine katılmak için yola çıktım.

    Sayfa V

    Nasıl olur! Zareph ve Cyril iskelet ordumu yenip Silverwood’a gelmişler, bir de Elfler ve Shyla fahişesiyle görüşüyorlar! Cüce Borrin de onlara katılmış, benim adamlarıma yapmayı reddettiği demircilik teklifini onlara yapıyor. Bunak babamın ateşten yüzü gözü is olmuş demircisi Corwin bile isyankârlara katılmak amacıyla getirdiğin granit tahtalarının üzerine gözyaşı dökmeyi kesmişti. Yazdığım gibi, Ardenburgh’te benim olmam gereken pozisyona gelmişler.

    Ah ah, orada uğruna anlaştıkları şeyden çok daha fazlasını bulacaklar. Yüzyıllar boyunca Matosya oğulları Telara’yı yönettiler, andım olsun ki sonsuza kadar Telara’daki her bir varlığa hükmetmeliysem hükmedeceğim. İskelet ordum ve kendi büyülü kahramanlığımın yanı sıra, kendini beğenmiş aptal Orphiel’i bana lanet olası boyutları açacak makinayı yapsın diye yanıma almıştım. Benim dışımdakilerin içinde ikamet edeceği özel bir üretim.

    Henüz istediğim durumda değilim, aslında tüm hayatım boyunca hiç olamadım. Gökten yağmur yağarcasına ağlamalıyım, diğer yarım da benimle birlikte ağlamalı. Bir düşünsenize! Ben evrendeki büyük ve kudretli varlıkların, Onlar’ın umutlu diğer yarısıyım. Ben Onlar’ın dengiyim!

    Sanırım artık olması gereken, Kutsal Biz kavramına dönmeliyim…





    RIFT'lerin Oluşumu


    Telara’daki Çatlaklar

    Gizemli çatlaklar (Rift) Telara dünyasını yararak ayırıyor. Gölge Savaşı’nın (Shade War) son günlerinde meydana gelen güçlü bir büyü patlaması, Telara ile diğer boyutları ayrı tutan duvara zarar verip kırık hale getirdi.

    Bu güçlü ve ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan çatlaklar, başka bir boyut bu kalkanla kesiştiğinde ortaya çıkarlar. Ayrıca söz konusu boyutların diğer tarafındaki istilacılar için bir geçiş kapısı niteliğindedir, aynı zamanda bu istilacılara dünya dışı bir güç ve cesaret verir.

    Şu an Telara’nın hiçbir noktası tam olarak güvenli değil. İstilalar her an her yerde ortaya çıkabilirler ve dünyanın içinde bulunduğu bu tehlike gitgide büyüyor. Bu çatlaklara karşı Telara’yı korumak için iki büyük taraf ortaya çıktı: Muhafızlar (Guardian) ve Muhalifler (Defiant). Her iki taraf da Telara’nın geleceğini garanti altına almak adına farklı metotlarla çalışıyorlar, aynı zamanda her biri diğerinin ayağını kaydırma arayışı içerisindeler.

    Çatlakların mantığıyla ilgili çok az şey bilindiğinden dolayı, Telara’nın âlimleri, din adamları ve tarihçileri bu devasa çatlakların gizemini açığa çıkarmak için araştırmalara başladılar. Şu an bu çatlakların Telara’yı koruyan kalkana direkt yapılan saldırılar yüzünden ortaya çıktığına inanılıyor. Nesli tükenen ejderhaların tanrısı Regulos, Kan Fırtınası (Blood Storm) sonunda Telara’nın derinliklerinde kapatılan yaratıkları özgür bırakmanın yollarını arıyor. Kalkana yapılan bu ataklar söz konusu ara duvarı zayıflatıp güçlü çatlaklar açacak boyut bozulmalarına sebep olmaktadır.

    Çatlaklar genellikle dünya örtüsündeki bir yırtık gibi ortaya çıkmaktadırlar. Araştırmak için üzerinde güçlü büyüler kullanılan bu anormallikler bazen komplikasyon sonucu açılırlar ve araştırmaların büyük trajediyle sonuçlanmasına sebep olurlardı. Ancak bu yok edici güçten öğrenilecek daha çok şey vardı. Bu boyut dışı güç sihirle kontrol altına alınabilir miydi? Güçlü varlıklar bu çatlaklardan içeri girip ölümcül düzlemlerin ötesine geçme cüretini gösterebilirler miydiler? Acaba kaç tane çatlak var?

    Her şey bir yana, bu çatlaklarla ilgili bilinen kesin bir gerçek var; durdurulmazlarsa bu Telara dünyasının kesinlikle sonu olacak.




    >>IRKLAR

    GUARDIAN IRKLARI


    Mathosian

    Onur, inanç ve sorumluluk, kuzeyin dağlık – taşlık arazisinde hüküm süren Matosyalıların kutsal ilkeleridir. Güc, sıkı çalışma (hükmetme arzularından dolayı sadakat hariç) ve bir insanın saygı duyduğu her öğeye değer verirler. Bunlar Matosyalıların ilk zamanlardaki aciz durumlarından Telara’nın şimdiye kadar bilenen en büyük imparatorluğuna dönüşmesine yardım eden meziyetlerini ortaya koyan bağlılıklarıdır. Ancak maalesef, bu değerlere körü körüne inanışları da bir zaman sonra parçalanmalarına sebep oldu.

    İnsanlar ilk olarak Tavra denilen bölgenin muhteşem Soylu Elf (High Elf) ormanında, Efsane Çağı’nın (Age of Legend) bitiminden bir süre sonra ortaya çıktılar. Telara’daki pek çok ırkın aksine, insanlar bütün tanrıların işbirliğiyle yaratılmışlardı ki bu da çabucak yükseliş ve hükmetme kabiliyeti kazanmalarının bir açıklaması olabilirdi. İlk geldiklerinde İnsanlık medeniyet nedir bilmezdi, ormanda serbest toplulukların içinde konuşmayı ve akıl kullanmayı bilmeden yaşam mücadelesi verirlerdi. Soylu Elf’ler bu insanları fark ettiklerinde onlara da tüm varlıklar gibi davette bulundular. Gelgelelim insanlar beklenmedik bir şekilde uyumlu ve dikkatlilerdi, bu da yıldızlarının parlamasını sağladı, nihayetinde dil, büyü ve medeniyet ilkelerini öğrendiler.

    Dünya üzerinde aşırı uzun yaşayan Soylu Elfler’e göre insanlar sanki bir gecede medenileştiler. Onlar için insanların ilk gelişlerinden daha fazlası haline gelmelerini kabullenmek zordu, ancak zamanla insanların çekirdek familyalarıyla yakın ilişkileri oldu. İnsanlığın nüfus ve kültürünün gelişmesi devam ettikçe, pek çoğu uzaklardaki yerleri keşfedip hayat kurmak için ormanlardan ayrıldılar. Yine de geleceği az çok tahmin eden bir grup, gelişen ve ilerleyen grupların gerisinde kalmayı seçti ve burada aydın komşularından felsefe, müzik ve kanun ilkelerini öğrendiler. Bir zaman sonra bütün ırkların gelmiş geçmiş en güçlü imparatorluğunu, Matosyalıları bulmak için kuzeye doğru riskli bir girişimde bulundular.

    Matosyalılar dağılıp beyliklere ayrılana kadar yüzyıllar boyunca asalet ve bağlılıklarıyla nesilden nesle, krallık yönetimiyle mutlu yaşadılar. Matosyalıların bu sadakat ve görev aşkı, genişlemekte olan imparatorluğu yavaşlatma arayışı içinde olan dış düşmanlar tarafından en sonunda bir iç yıkıma uğratılmalarına sebep oldu. Kral Jostir ve adları tarihe gömülen ataları öldüğünde ikiz oğulları Aedraxis ve Zareph, Gölge Savaşı olarak bilinen korkunç ve devasa bir sivil savaşın içine çekildiler. Krallıktaki şövalyeler ve büyücüler arasındaki savaşın Telara’nın kuzey yarısını harap etmesiyle, birkaç saniye erken doğan büyük kardeş Aedraxis, Telara’nın etrafındaki koruma kalkanında kırıklara sebep olacak olan iğrenç ve kötü büyülere başvurdu ve Ölüm Boyutu’nu (Plane of Death) bölgenin üzerine sürükledi, bu düzlem kendisini sonsuza dek korkunç bir ölümsüz krala dönüştürdü, Gölge (Shade) adı verilen büyülü felaketle pek çok Mathosia insanını katletti. Sadık insanların çoğu Zareph ile birlikte bu musibetten kaçıp muhteşem Port Scion şehrini buldular. Krallığına ve ilkelerine sadık pek çok Matosyalı çaresizlik yüzünden, krallık tacını takan, tüm Telara’nın kalbine iltihap gibi yayılan, tarifi imkânsız kötülüğe hizmet eden yeni amirleri, Aedraxis Mathos ile aynı yöne doğru kaçtılar.




    High Elves

    Ormanın Koruyucuları
    Elfler dünyanın yaşı genç zamanlarında tanrılarıyla beraber yürümüşlerdi. Tavril’in bahşettiği hayatın yanı sıra, kendilerine uzun hayat, akıl ve çekicilik verildi. Bu kadar lütfün karşılığında tanrılar, kendilerini Telara’nın sorumlusu ilan ettiler, doğal yaşamı gözetmek ve diğer tüm ırkları dış tehditlere karşı koruma yükümlülüğüyle bağlandılar. Elfler de bu görevi doğal bir zarafet olarak algıladılar; Telara’yı akıl, büyü, inanç ve binlerce yılın verdiği beceri ve deneyimle korumaya odaklandılar.

    Hayatın bekçileri olan Elfler, bu görevin zorluklarıyla çarpışmaya hazırlıksızdılar. Sayılarını azaltan ne Kan Savaşı, ne de diğer ırklarla yaptıkları savaşlardı, dünyada bol bulunan nifak ve günahtan başka bir şey değildi. İlk olarak isyankar Kelari tutkularını ve mesafeli oldukları ada halklarıyla yaptıkları kavgalara müteakiben anlaşmayı bozdular. Daha sonra diğer ölümlü ırkların görkemli şehirler inşa etmeleriyle, her geçen zaman daha fazla Elf amaçlarını terk ettiler, hayat bekçiliğinin yükünü bir kenara bıraktılar ve kendi aralarında basit, rahat ve barışçıl bir hayat kurdular.

    Soyluların Yükselişi
    Hala yaratılış amaçlarına sadık olan ve kendilerine Soylu Elfler diyen bir kesim bulunmaktaydı. Anlaşmayı korudular ve Silverwood’daki evlerinden yola çıkarak Telara’daki boş arazilere yürüdüler, Tavril’in vasiyetini ok iğneleri ve gizemli gazaplarla güçlendirdiler. İzleyecekleri yolları ve gündemlerini korudukları topluluklardan bile gizleyerek, şüphe ve korkuya davet verdiler. Dolayısıyla kendilerine karşı hep mesafeli olundu ve bulundukları bölgenin işçi ve amirleri ile her zaman aynı amaç için çalışmadılar: acaba Elfler halkı mı kurtlardan korumak için ordaydılar, yoksa kurtları mı halktan korumak için?

    Mathosia diktatörü Aedraxis kendini Regulos’a adadığında, Soylu Elfler Sonsuz Konak (Endless Court) tarafından çağırılan gereksiz bir birlik oluşturulması yüzünden sınırlı sayılarını azaltıp azaltmamak hususunda tartıştılar. Elf Prensi Hylas, Matosyalıların kendi problemi olarak gördüğü bir şey için savaş başlatma kararına karşı çıktı. Tavril’in Kıdemli Rahibesi Shyla Starhearth, diktatör kral ve Telara’ya karşı savurduğu dehşetli tehdide karşı Elfleri silahlandıracak ve birleştirecek cezbedici bahaneler uydurdu.

    Yenilenen Anlaşma
    Soylu Elflerin büyük çoğunluğu Shyla’nın sözüne göre hareket etti, fakat Hylas’ın kutsal Aelfwar Hanesi yerinde kalmayı ve Silverwood’u korumayı tercih etti. Aedraxis çatlakları serbest bıraktığında, Shyla’nın yanında savaşan Elflerden geriye yaşayan hiç kalmadı, sadece kendilerini kurban etmeleri felaketin kıyamete dönüşmesini önledi. Telara’ya Yükselenler (Ascended) olarak ve artık farklı, mesafeli ve sadece Prens’e sadık olan Silverwood’da akrabalarını bulmak için döndüler.

    Çatlaklar gelmeye başladıklarında, Tavril tanrılar konseyi niteliğinde, kendilerine Nöbetçiler (Vigil) diyenlerin bir parçası oldu, lütfedilen ırkın tek tanrısı olmaktan vazgeçti. Daha kıdemli varlıklar olarak, Nöbetçiler takipçilerinin kendilerine daha büyük bir güçle bağlanmalarına ihtiyaç duydular, böylece Yükselen Elflerle yeni bir anlaşma oluşturdular. Artık kendilerini Aedraxis’e karşı feda eden, vebasını ve karanlığını ebediyen Telara’dan gönderecek olan Kıdemli Elf’tiler. Artık kendilerine verilen yüklerine karşı eğilmez, korkmaz ve onu asla terk edemezlerdi.




    Dwarves

    Zanaat tanrısı Bahralt efsanelere ev sahipliği yapan Telara’yı işleme sürecini bitirdiğinde inceledi ve memnun kaldı. Asistanları ve yaptıkları şaheserler yaratılış ruhunun birer parçalarıydılar, Bahralt da bu emeklerinin karşılığında onlara hayat verdi. Bu Cüceler (Dwarves) hayata işleme ve zanaat aşkıyla gözlerini açtılar, en ihtiraslı rüyalarını elle tutulur mucizevî şaheserlere dönüştürdüler.

    Cüceler ilk şehirlerini inşa ettiler. İlkelliklerine rağmen, barınaklarını günümüzde hala kullanılmakta olan bir yöntemle taşların içlerine oydular. Bunun yanı sıra Cüceler ilk demirciler, ilk taş işçileri ve eşyaları ilk büyüleyenlerdiler. İşçilikleri dünyanın dört bir yanında ilgi çekmişti. Bununla birlikte Cüceler aşırı ölümcül silahlar, baş döndürücü güzellikte takılar ve kuşatmalara karşı çok uzun süre dayanabilecek yapılar inşa ediyorlardı.

    Kan Fırtınası istilası geldiğinde Cüceler için umut edilebilecek en iyi seçenek; para, silahlar ve rün işlemek için medenileşmiş ejderhalar Laethys, Crucia veya Akylios’tan güç ve destek almalarıydı. Köle olmak ya da kayıtsız kalmak yerine, Cüceler Telara’yı içinde bulunduğu vahim durumdan kurtarmak için taş bölgelerinden harekete geçtiler.

    Sonucunda, Cüceler’in çalışmaları Telara’nın en kudretli imparatorluklarını birleştirici nitelikteydi. Cüce işçilere büyücü Eth krallarının çılgın kozmik rüyalarını gerçekleştirecek makineler yapmaları için tatmin edici miktarda paralar ödendi, Matosyalılar da ilk kurtuluş mücadelelerinde Cüce bıçaklarını kullanırken, yanlarında eşlik eden balta ustası azimli Cüceler bulunmaktaydılar.

    Taştan oyma tahtında oturan Cüce kralı, Cüce hiyerarşisi işçilik ve zanaat üzerine kurulu olduğu için aristokrat olarak görülmüyordu. Her nesil her Cüce şehri, Syntechnia adındaki kıdemliler konseyinin en iyi zanaatçılar, savaşçılar, büyücüler ve din adamlarından övgüyle bahsedecek bir grup seçtiği yerde festival düzenlenirdi. Bu konsey bir sonraki festivale kadar kral ve kraliçeyle beraber kanun düzenlemeleri yapardı. Cücelerin öğretileri çok çalışma, zanaat ve büyük başarılar sayesinde yoksulluktan zengin krallıklara yükselen kuyumcu, demirci ve savaşçıların hikâyeleriyle doluydu.

    Her araştırmanın farklı beceri ve zanaat değerlerinde farklı ihtiyaçları bulunuyordu. Örneğin Yaralımeşe Yolu’ndaki (Scarwood Reach) Lordlar Konağı (Lord’s Hall) Telara’nın en iyi savaşçıları, karar mercilerini savaşa odaklayarak en keskin kılıçları dövme konusunda Matosyalılarla birlikte yetiştirmişti. Mimar Cüce Borrin Gammult’un yol göstericiliğinde Cüceler, artık ölüm savaşçısı haline gelmiş Aedraxis’e karşı savaşmak için Prens Zareph Mathos’un ordularına katıldılar. Ne yazık ki Lordlar Konağı Gölge’den çok büyük yara almıştı. Hayatta kalan Cüceler kendilerini güçlü bir kapının ardına kapattılar ve o zamandan beri kimseyle muhatap olmuyorlar.

    Bu sırada Aygölgesi Arazisi’nde (Monnshade Highlands), Gürzmatemi’nin (Hammerknell) Rün Kralı Molinar, büyü ve oymacılığın altın çağındaki yol göstericisi oldu. Parlak zekâlı Eth’lere rakip olmak adına mucizeler üretildi, ayrıca Gölge suçlularının canını sırf kadim yasaların sonucu olarak acı çeksinler diye almamışlardı. Gürzmatemi sakinleri işçilik olmadığı için bu sonucu mucizelere borçlulardı, makinelerin yakıtı olarak ölülerin ruhlarını bağlamışlardı. Boyutsal enerjilerin verdiği serbestlik sayesinde, bu ruhlar intikamla ayaklandılar. İşin kötü tarafı Gürzmatemi sağlam bir şekilde mühürlenmişti ancak, bu dünyanın güçlerine karşı, dünya dışı düzlemsel güçlere karşı değil.

    Muhafızlara Katılış
    Cüceler artık kötü ve günahkâr topluluktular. Evsiz barksız bir şekilde, acaba Matosyalılar, Kıdemli Elfler, hatta Eth’ler, ev arayışımız sırasında sahip oldukları bazı kasabaları zanaatkârlık yapmak kaydıyla bize verirler mi, şeklinde düşünüp cevap aradılar. Borrin Gammult bir Yükselen Muhafız olarak geri döndüğünde, pek çok Cüce Nöbetçiler’in ışığında yeni bir ev inşa etme yemini ederek Borrin’in bayrağını Kutsal Yer’e (Sanctum) taktılar ve Gürzmatemi’nde yaşanan kâbustan dolayı af dilediler. Kutsal Yer güzelliğinin ve gücünün çoğunu hem ölümlü hem Yükselen olan, ümitleri eriyip köz olsa bile asla centilmenlikleri solmayan Cücelerin sarf ettikleri gayrete borçlular.




    DEFIANT IRKLARI


    Eth

    Eth kendi çevrelerini büyüye karşı geliştiren, hayatta kalma becerileri sayesinde acımasız güney çöllerine adapte olmuş insan topluluğudur. Kan Fırtınası Savaşları sırasında bu araştırmaya meraklı ve keskin zekâlı olan ırk, büyülü savaş makinalarının yakıtı olarak kaynak taşını (sourcestone) işler hale getirmenin yollarını aramaya koyuldular. Koruma Kalkanı’nı inşa edip Telara’ya döndükten sonra, bu ilkel teknoloji dünyanın her alanında uygulamaya geçti. Kısa bir zaman sonra Nöbetçiler bu kaynak taşı teknolojisinin kullanımının iptalini talep ettiler. Bunun talepten çok tanrıların emri anlamına gelmesine rağmen, Eth halkı talebi reddetti. Nöbetçiler’in gözü önünde, zamanla çevrelerine hükmettiler ve zeki büyücü kralların yönettiği birleşik şehirler inşa ettiler. Kaynak taşı yakıtı sayesinde Ethlerin güç ve nüfuzu zamanla tüm Telara’ya yayıldı.

    Maalesef ki, Ethlerin bu teknolojisi hain ejderha kolonilerinin üreme yolu haline düştüler, müteakiben de imparatorlukları tepetaklak oldu. Kan Fırtınası’nda ele geçme riskinden dolayı, Ethler tüm kaynak taşlarını kumun altına gömdüler ve teknolojilerine dair tüm kayıtları yok ettiler.

    Ethler tekrar çöldeki normal hayatlarına döndüler, ancak yeni adaptasyon yolları aramak için büyü kullanma yoluna başvurdular. Büyülü zekâlarını değerlendirip eski ve yeni problemlerine yenilikçi yaklaşımlarda bulundular.

    İmparatorluklarının çöküşünden sonra, pek çok Eth uzun zamandır müttefikleri olan Bahmilere sığındılar. Diğerleri Matosya’nın yeşil alanlarına dağıldılar. Âlim ve sayılı büyücüler olarak anılmalarına rağmen, inançlı ırklar tarafından genel anlamda güvenilmezlerdi.

    Ethlerin matematiksel olarak gelişmiş sanatın kendini tekrar eden karmaşık bir şablonu ve birbirine benzeyen basit şekillerin görüntüleyen akılları kadar karışık bir estetik anlayışları bulunuyor. İnançlıları hor görürler, çünkü onlara göre inançlılar bellerini ve kaderini başka varlıkların ellerine bağlayan aptallardı. Yine bu gelişmiş beyinli ırka göre, gözü kapalı inanmak aklın esaretine eşdeğerdi, kaderleri korkutucuydu.

    Eth ve Muhalifler
    Muhaliflerin büyülü teknolojisinin temelinde Eth İmparatorluğu’nun kadim kalıntıları ve bilgelikleri yatıyor. Orijinal çatlaklar haline gelen kaynak taşlarının büyülü özellikleri ilk kez uzun zamandır var olmayan söz konusu imparatorluk tarafından keşfedilmişti. Çöl insanı olan Ethlerin kendi kendine yeten ve çevrelerini yaşamaya uygun hale getirmede becerikli olduğuna dair uzun bir tarihçesi mevcuttur. Kaynak taşını yakıt haline getirerek gelişip, ilmin ve büyünün sınırlarını zorladılar.

    Sonunda, tehlikeye giren bu teknolojinin ejderhaların eline geçmemesi uğruna kendi imparatorluklarını devirmişlerdi. Günümüzde de Telara’yı korumak adına bu kayıp sanatı ele geçirmek için Muhalifler’in saflarında güçlerini kullanmaktadırlar. Bu kendileri için ikinci bir altın çağı getirirse ne mutlu onlara.




    Kelari

    Kelari adalarının sık ormanlarının içerisinde, isyankâr elfler kireçtaşından gelişmiş büyülü şehirler inşa ederek her parçasına güçlü ruhlar bağladılar. Bu muhteşem tapınakları sayıları hiç ulaşılmamış boyutlara gelen ruh nüfusu ve yarı-tanrıları sakinleştirmek için inşa ettiler, bunun yanı sıra şehirleri tapınaklarla sınırlı kalmayıp, doğal ve ruhani sıra dışılıkları yansıtacak kadar genişledi. Kelari’nin yerleşim kültürü hiçbir zaman Eth’lerin şehir seviyesine ulaşmasa da, ruhlardan yapılan kendi mabetleri ve zevkleri bulunmaktaydı.

    İlk zamanlarda tüm Elfler, bazıları Tavril’in vermiş olduğu sorumluluğu onurdan ziyade yük olarak görselerdi de birdiler. Ejderha Çağı’nda (Age of Dragons), kendilerine Kelari diyen Elfler Tavril’e sırtını dönüp onun ruh eşiti olarak gördükleri şeyleri takip etmeye başladılar.

    Yıllarca Soylu Elf’lerin içlerinde güçlü ruhlar ve yarı-tanrılarla anlaşmalar düzenleyerek hayatlarını şekillendirdiler. Bu komplolar ortaya çıktığında, meydana gelen kanlı çarpışmalar sonucunda Elfler içeriden tükenme noktasına geldiler. Sonuçta ateşkes bayrağı çekildiğinde, Kıdemli Rahibe Isidora halkını kadim Elf bölgesinden alıp tropikal yarımadalara yerleştirdi.

    İletişim kurdukları ruhlar sayesinde fiziksel ve spiritüel anlamda Kelari halkı Elf kuzenlerinden ayrıldılar. Kelari tanrıların kulu olmaktansa ruhlara kendilerini denk gören gururlu bir ırktır. Onlar için daha iyi diye bir şey yoktur, sadece denk olduğunu kanıtlama inancı vardır. Özenli ve kıymetli ritüellerinde haz buldukça Kelari dünyevi bağlantılarından ayrılıp koptular, canlı kurban ayinleriyle noktalanan tarihleri kendilerini Telara’nın diğer ırklarına sevdiremedi. Yakın bir zamana kadar Kelari’nin diğer ırklarıla olan ilişkileri eğitim ve ticaret ile sınırlıydı.

    Kelari halkı kendi içlerinde yozlaştıktan sonra ikamet ettikleri adalarından kaçtılar. Gölge Telara’yı vurduğunda Akylios’un okyanusun derinlerindeki hücresi yavaş yavaş kırılmaya başladı ve okyanusu hırçın bir girdaba döndürdü. Adanın fırtınalar ve tsunamiyle dövülmesine rağmen ruhani patronları tarafından korundular ve çabucak toparlandılar.

    Daha sonra tapınaklarında sıra dışı ruhlar ortaya çıktı, Kelari kendilerine yapılan güç teklifine dört elle sarıldılar. Ancak rahipleri birer birer çıldırdılar. Büyüklerini kaybeden halk, yeni ruhları adadan kovmak için harekete geçtiler.

    Kelari’nin gördüğü kadarıyla, müttefik ruhlarının pek çoğu giderken, yeni ruhlar güçle dolmaya başladılar. Artık Kelari yaşamaktan ziyade Akylios’un dinsiz ajan ruhlarına karşı varlıklarını korumak amacıyla mücadele veriyorlardı. Pek çok Kelari zafiyet gösterip kendi iradeleriyle bu ruhlara katıldılar, böylece Kelari Kelari ile çarpıştı, taş sokaklarını kendi kardeşlerinin kanıyla lekelediler.

    Sonuçta, Kıdemli Rahibe Anthousa Vie göç seslerini işitti, Kalan Kelari öz adalarını terk edip yelken açtılar. Bir yerden sonra okyanus gaçilmez bir hal aldı, basit hesaplar da kayıklarını Hürsınır (Freemarch) kıyılarına sürükledi. Kısa zamanda Kelari nüfusu yeniden artmaya başlarken, Muhalifler’in diriliş fırınları belirli bir sayıdaki kayıp Kelari’yi Ruhnehri’ndeki (Soulstream) yolculuklarından alıp Yükselen olarak hayata geri döndürdü.

    Muhalifler’e Katılış
    Kelari Kıdemli Elfler ve onların Muhafız müttefikleriyle arkadaş değildirler. Doğrusunu söylemek gerekirse başka hiçbir ırkla diyalog kurmak Kelari’nin geleneklerinde yoktur ve pek çok Muhalif Kelari’ye duyulan güveni protesto etmiştir. Bahmi kendilerine Düşmanlık İlkeleri’nin hatırlatılmasıyla susana kadar en çok tepki gösteren ırktılar.

    Kelari Muhalifler’e ruhbiliminin uyumlu kısımlarını getirdiler. Eth unutulan teknolojilerini yeniden keşfederken ve Bahmi de bedenlerini fiziksel kusursuzlukla şekillendirirken, Kelari de güc için alışveriş servisinde bulunacak sağlam büyülü oluşumlar yapmaktaydılar.

    Genç Kelari’nin bu ruhani gayreti kendilerine tekno-büyü oluşturma tutkusunu aşılmış oldu, ormanda aylaklık eden büyük akrabaları olan Elfler’in aksine değerli tekno-büyü işleri ve dükkânları açarak kendilerini kanıtladılar. Tabii ki Kelari’lerin hassas deneyler yönetmektense deneme-yanılma yolunu kullanmış olmaları daha muhtemel, dolayısıyla Eth ırkı müttefik elfleri Kelari’lere karşı makina yönetimini bu şekilde ellerinde tuttukları için biraz kızgınlar.




    Bahmi

    Bahmi Rhaza'de Kanyonu’nda ikamet eden meraklı ve pek inancı bulunmayan bir ırktır. Elemental ataları Shalastiri, ilk Kan Fırtınası Savaşları zamanında Telara’ya bir hava boyutu aracılığıyla ulaşmıştı. Prensleri önderliğinde eşsiz Bahmi savaşçıları, kendilerini ejderha tanrılarına karşı kanıtladılar.

    Ancak Bahmi’lerin Telara’yı iyileştirme amacı aynı zamanda trajediye işaretti. Koruma kalkanının yerleştirilmesi demek, kendisinin ve yanındakilerin bir daha asla evlerine dönemeyecekleri anlamına geliyordu, ancak bu dünyada kalmaya karar verdiler ve cesurca savaştılar. Kalkanın yerleşmesiyle Telara’ya yeniden huzur geldi, Bahmi halkı da kanyonlara yerleştiler ve insanlarla beraber üreyip yeni bir ırk halini aldılar.

    Bu sağlam ilişkinin aksine, Bahmi politika olarak düşmanlığı seçti, üstünlük ve diğer tüm ırklara egemen olacak bir yönetim arayışına girdiler. Silahlanmalarıyla beraber Bahmi bilinen ölçülerin üstüne çıktı, ayrıca zanaat kabiliyetleri de muhteşemdi. Eth İmparatorluğu çöktüğünde, pek çok yurtsuz Eth’e Bahmi bölgesi cennet gibi geldi, iki toplum arasında derin bir bağ oluştu.

    Bahmi’ler kendilerine “sefir” diye adlandırdıkları karmaşık ve büyülü dövmeler yaptılar. Sefirlerin uygulamaları tamamen elemental atalarının mirası olarak işlenmişti, sefirleri hayatlarındaki en büyük başarıları olarak gördüler. Bu dövmeler kudretli elemental güçleri adına bir kaynak sağlarken her bir Bahmi’nin kendi geçmişini anlatıyordu.

    Bahmiler yakın bir zamana kadar kendi yerleşim yerleri dışında Telara meselesinde aktif rol oynadılar. Port Scion’un bulunmasıyla beraber meraklı bir Bahmi kolonisi güney çöllerinden bu şehre vardı. Yüksek güçleri ve usanmak bilmez çalışma etikleriyle Bahmiler, şehrin duvarlarının muazzam yüksekliğe çıkarılmasına yardım ederek saygı kazandılar ve büyük hayranlık uyandırdılar. Elemental geçmişleri ve sıra dışı muhteşemliklerinin güvensizlik ve şüphe yaratmasına rağmen, kılıçları ve zanaatkârları kendilerinin eşsiz olduklarını diğer Telara halklarına kanıtladılar.

    Muhaliflere Katılış
    İlk Kan Fırtınası Savaşları’nda Telara’ya geldiklerinde, Bahmiler’in ataları şüphe ve korkuyla karşılanmışlardı. Sadece Eth ırkı gelişlerini hoşnutlukla karşıladılar, Shalastir’in boyutsal merkezleri onları korkutmaktan çok ilgilerini çekti. Bahmiler Eth halkının kendileriyle yaptıkları bu ilk arkadaşlığı asla unutmadılar; arkadaşlıkları ve müttefiklikleri yüzyıllar boyunca güçlü bir şekilde devam etti. Bu iki taraflı sıkı bağın Nöbetçiler tarafından kıskanılması, elemental atalarına karşı eksilmeden devam eden aşırı saygıları, hepsi Bahmi’yi Muhalifler’e katılmaya yönlendirdi.

    Bahmiler’i en iyi şekilde, kendilerini ilim ve büyüye adamış ve gruptaki en kaslı ekip olarak tanımlanabilirler. Diğer ırkların müttefiklikleri henüz mesafeli olmasına karşın, ırkları şimdiye kadarki en ılımlı iletişime sahiptirler ve Muhalifler’in amacı yollarından saptığında, genellikle meseleyi yoluna koyanlar Bahmiler olur.




    >>TARAFLAR


    Motosyalıların iç savaşının son günlerinde, Telara’yı koruyan koruma kalkanı Gölge adı verilen bir felaket yüzünden zayıflayıp kırılmalar yaşadı. Telara ile düzlemler arasındaki bu çatlaklar o zamandan beri bölgeye yıkım getirmekte, aradaki elemental zindanlarda hapis olan düşmanlar bu çatlaklardan gelip doğaya zarar veriyorlar.

    Telara’nın baş düşmanı, ölüm tanrısı Regulos, Kalkan’a sert bir darbe indirdi ve başladığı için bitirmek için Telara’ya girecek yol açma çabalarına girişti. Tam bu sırada, Telara tanrılarının kahramanları sessizliğe bürünüverdi, dünyayı kaos sardı.

    Şimdi Telara halkı dünyanın sonunun eli kulağında olduğunda inanıyorlar. Bu son çaresiz günlerde, iki taraf yaklaşan kıyamete karşı savaşmak üzere yükseldiler: Muhafızlar ve Muhalifler. İki taraf da dünyayı kurtarmayı amaç edinmiş olsa bile bu uğurda inandıkları metotlar farklı, savaşları Telara’nın düşmanlarına karşı olduğu kadar birbirlerine de karşı.




    Muhafızlar (Guardian)


    Muhafızlar Telara’nın tanrıları olan Nöbetçiler tarafından seçilmişlerdir. Zalim diktatör Aedraxis Ölüm Boyutu’ndan güçlerini Telara’ya saldıktan ve yakıp yıktıktan sonra, Nöbetçiler o zamanın savaşta hayatını kaybedenlerin ruhlarını, yeniçağın müjdeleyicisi olarak seçtiler. Altın Çağ kapıda, ancak önce Telara kahramanlıkla, destanla ve kılıçla kurtarılmalı. Dünya tamamen güvenilir yer olmadan önce halkı kefaretini ödemeli ve günahkârları arınmalı.

    Sürekli çıkagelen istilacı çatlaklar yüzünden Kalkan’ın kırılganlaşmasıyla kurtuluş çığlıkları atan hayatını kaybetmiş sayısız Telaralı ruhun yaşadıklarından güç alarak bu yola baş koydular. Nöbetçiler bu yüzden Muhafızlar’ı yarattılar, milyonlarca halk ejderha pençelerinin gazabına ve kıyıma uğramasın, bunların karşısında dursunlar diye. Muhafızlar inançlı, kendilerine hâkim ve temkinli olmakla beraber, tüm kötü amaçlı karanlığa karşı dururlar.

    Muhafızlar kendilerine tanrılarına en çok adayan üç ırktan oluşmuşlardır; korkusuz Matosyalılar, bilge Elfler ve taviz vermez Cüceler. Bu üç ırk kendilerini Nöbetçiler’e adamış olsalar da, liderlerinin kâbusları için af diliyorlar; Gölge’nin pençesindeki Aedraxis Mathos, Elfler’in kadim ve kutsal anlaşmasını bozan Prens Hylas ve zanaatkârlık ile zenginliğin ilgi odağı olmak adına kötü güçlerle alışverişte bulunan Cüceler. Böylece Muhafızlar, Telara’ya umut kadar kefaret ve af imkânı da sundular.

    Kutsal Yerleri Sanctum’un içinde, Muhafızlar ejderhalara ve yanlarındaki tarikatçılara karşı cesur saldırılar planlamaktalar. Kurtarıcıları Regulos’un ölümsüz ordusuna hücum ederken, yargıçları Akylios’un çılgın tarikatçılarının cezasını kesiyor, ajanları Shimmersand’ın uzak noktalarına siper noktaları seçip gözlemlerde bulunuyorlar. Nöbetçilerin koşulu gereği kurtuluşa giden yok tek değil, Muhafızlar da dualar eşliğinde hem ejderha tehditlerine hem de Muhalif kâfirlere karşı kendi yollarını arıyorlar.




    Muhalifler (Defiant)


    Tanrıların dünyayı göz ardı etmesi ya da etmemesi Muhalifler’in umurunda değil. Hatta onlara göre, tüm bu boyut felaketlerinin sebebi en başından beri tanrıların hataları. Sahiden de işler ne zaman kötüye gitse ya da sarpa sarsa, tanrılar sebepsiz yere piyasadan kayboluyorlar.

    Muhafızlar da Telara’nın orasına burasına tapınaklar yapıp burunlarını herkesin işine sokuyorlar, zavallılar mucize gerçekleşecek diye dua ediyorlar. Hâlbuki Muhalifler mucizeyi gerçekleştirmek için bir plan üzerindeler, yasadışı yollarla da olsa, ateist damgası vurulmasına da sebep olsa olsun.

    Her şeyden öte, Muhalifler teknolojiye adeta tapan bireylerdir. Teknolojiyle büyüyü ortaklaşa kullanmak kültürel süreç, bireysel güç ve muhteşem icatlar sunuyor. Doğru kullanıldığı takdirde bu avantajlar, karanlık söküklere karşı göz alıcı silahlara dönüştürülebilirler. Muhalifler kesinlikle en iyi savunmanın saldırı olduğuna inanıyorlar ki bu Muhafızların asla anlamayacağı bir şey.

    Muhalifler ayrıca yeterli büyülü icatlar ve makinalarla, Telara halkının hiçbir dış inanca ihtiyacı olmaksızın ejderha tanrılarını kendilerinin yok edeceğine inanıyorlar. Telara kurtulduğunda, Muhalifler hayatın her tarafına icatlarıyla dokunulmuş yeni bir tekno-büyü çağının başında yerini alacak.

    Bir kısım Muhalif kesim yöntemlerinin tehlikeli olduğunu isteksizce dile getirirken, esasında potansiyel risklerin alınması gerektiği biliyorlar, dünyanın sonu öyle ya da böyle gelecek, o halde her şey için risk almaya değer. Bunun yanında, eğer dünya yok edilirse kim bundan şikâyet edecek ki?

    Muhaliflerin Tarihi

    Muhalif Tohumlar

    Telara’nın beş tanrısına bireyin kendisini adaması ne evrensel gerçektir, ne de saçmalık. Kimse Kalkan mucizesinde tanrıların payının olduğunu inkâr etmezken, herkes Kan Fırtınası’nın tek çözümünün bu olduğuna inanmıyor. Ejderhaların hapsedildiği savaşlar sırasında, eski Eth’ler büyülü makinalarının yakıtı olarak kaynak taşını kullandılar. Bu silahlar Kan Fırtınası ve müteakibindeki savaşlarda düşmana çok şiddetli hasarlar verdiler, ancak savaş bittiğinde tanrılar kaynak taşı teknolojisinin kullanımının kesilmesini emrettiler. Eth bunu reddederek, tanrılara itaat edenlerle kendi yollarını dövenler arasında düşmanlık tohumlarını attılar.

    Eth zamanı geldiğinde teknolojilerini ejderha ve tarikatlarının eline düşmemesi için yok etmiş ve imparatorluklarıyla birlikte kumların içerisinde gömmüşlerdi. Bu tekno-büyüe karşı duydukları ihtirası bıraktıkları anlamına gelmiyordu, ancak yeni Matosya İmparatorluğu’nun yargıçları bu teknolojinin kullanılmasını engellemek için ellerinden geleni yaptılar, hatta kaynak taşı teknolojisi kullanımının cezasını ölüm olarak kararlaştırdılar, yüzyıllar boyunca hizmetinden yoksun bırakıldılar.

    Ejderha Avcıları’nın Alacakaranlığı

    Ejderha Avcıları Anlaşması Ejderha Tarikatları’na göz açtırmamak ve Kan Fırtınası’nın girişimlerini engellemek için Telaralı’lar arasında imzalandı. Ejderha Avcıları’ndan Eth ve dostları Bahmi’nin kendi aralarında oluşturdukları bir politik güç birimi de tekno-büyünün kötüye kullanımını engellemek için çalıştı. Matosya İç Savaşı’nın en kanlı zamanında, anlaşma topluluğu Kral Aedraxis’in Regulos’u Telara’ya getirmekle ilgili kuvvetli komploları olduğunu fark ettiler. Bu istihbaratı Prens Zareph’in güçlerine ulaştırmak için en iyi ajanlarını, Asha Catari’yi gönderdiler, ancak çok geçti. Aedraxis Telara’yı koruyan Kalkan’ı kırdı, savaş alanında Ölüm Boyutları açılmaya başladı, ölü krala karşı duran tüm kahramanlar ve Asha Catari öldü.

    Prens Zareph ile birlikte hayatta kalıp Porn Scion’a kaçan Elfler, Matosyalılar ve Cüceler o zaman omuz omuza krala karşı çarpıştıkları Eth ve Bahmiler’le birbirlerine destek olmuşlardı. İç Savaş sırasında Orphiel Farwind, Eth ve Bahmi’lere, eğer Aedraxis’in bayrağı altında savaşırlarsa kendilerine kaynak taşı teknolojisinin yeniden doğuşunun sözünü verdi. Orphiel prenslerin ve genç Asha’nın eğitimcisi olarak hizmetkârlık yaparken Kral Jostir Mathos’un kulağını büküp tekno-büyünün yeniden doğuşunun en önemli öncülerinden biri olmuştur. Orphiel ve takipçileri de, Aedraxis makinaların Kalkan’a çevrilmesi ve farkında olmadan dünyaya getirilen yaratıklarla çarpışırken yaşanan ölümlere diğerleri kadar şaşırdılar.

    Evsiz kalanların büyük çoğunluğu Eth ve Bahmiler’in, özellikle Orphiel’in Port Scion’a gitmesine müsaade edilmesini istemediler. Yükselen Muhafızlar’ın yeni lideri Cyril Kamlar bu konuda öncüydü. Ancak Prens Zareph, telafi imkânı için kendilerine bir şans verilmesini uygun gördü. Dünya ayaklarının altından kayıp gidiyordu, çok tartıştılar, savaşabilecek her bireyin savaşa gelmesine ihtiyaçları vardı. Kalkan içindeki çatlaklardan yaratıklar imparatorluğun her köşesine an be an yaklaşıyorlardı.

    Orphiel’in Zaferi

    Arkeologlar Freemarch’ta eski Eth teknolojik işlerini toprağın altında çıkardıklarında, Orphiel Telaralı halkların tabakalarını güçlendirme amacıyla projelere başladı. Yaşamın ve ölümün doğasını altüst edecek olan bu işlerin dokümanları ortaya çıktı. Eth bu dünyadan göçmüş olan ruhları Telara’ya geri getirecek bir “reenkarnasyon makinası” yapmaya çalışıyorlardı. Orphiel ve asistanları bu teknolojiyi inşa etmek ve uyarlamak için büyük bir gayretle çalıştılar. Zaman içinde makina bir başarılı oldu, bir başarısız oldu. Nihayet, başarıyı sonuca ulaştırdılar ve Asha Catari makinanın içinde bedeniyle hayata dönmüş olarak belirdi.

    Yükselenler’in sahip olduğu büyük güce bürünmüş olan Asha, Orphiel’in teorisinin kanıtı olarak görülüyordu: Yükselenler’i Nöbetçiler’in lütfetmesine gerek olmadan, sentetik olarak da geri getirmek mümkündü. Cyril ve diğerleri geri dönmüş Asha’yı menfur ve tanrılara şirk olarak gördüklerini beyan ettiler, Zareph Orphiel’in işine devam etmesine daha fazla müsaade edemedi. Zaten maalesef, Orphiel’in Asha’dan sonra hayata getirdiği ölüler, hayal kırıklığına neden olacak kadar ölümlüydüler.

    Geleceğin Savaşı

    Bu zaman zarfında, Prens Zareph Cyril’in Muhafızları ile Orphiel ve yandaşlarını ateşkese zorladı. Bu ateşkes Port Scion Prens Zareph ile birlikte düştüğünde parçalara ayrıldı. Bir Yükselen Muhafız olan Alsbeth, bölgenin herhangi bazı noktalarına yönlendirdiği savunmayla, Yokediciler’e karşı şehri elinde tutmayı başardı. Zareph kısa bir zaman önce Orphiel’in Port Scion’u tekno-büyü teknolojisiyle donatmasına müsaade etmişti. Alsbeth bu silahları şehri düzlemsel istilalara karşı koruyan kaynak taşına çevirip dev Ölüm istilalarının önünü açtı. Zareph Port Scion’u içeriden mühürledi, içerideki kötülüklerin daha fazla yayılmasını engelledi, ancak bu sırada kaçtı ve bir daha kendisinden haber alınmadı.

    O günün olayları iki taraf arasında geri döndürülemez bir ayırım yarattı. Port Scion’un düşüşünden her bir taraf diğerini sorumlu tuttu, ayrıca Asha ve Orphiel tekno-büyünün durdurulmasını reddettiğinde, Cyril tüm Muhafızların bundan sonra ikisi ve takipçilerinin her adımının karşısında durma emrini verdi. O gün çizdikleri yollarıyla, Muhaliflik resmen doğmuş oldu.

    Yıllar yıllar sonra, Telara’nın başına gelecekler ya da gelmeyecekler doğrultusunda, Kan Fırtınası’ndan kalan bir grup umutsuz öncünün başarılı istilaları sonuçta Orphiel’in Yükseliş sürecini mükemmelliğe ulaştırıp, belki biraz mucizevî şekilde sınırlı zaman yolculuklarını başlamasına neden oldu. Laboratuarlarını sakladıkları son direniş kalesi olan Terminus’un savunmasında, kahramanlaşmış ölülerini ÇATLAK’ların ilk başladığı zamana gönderdiler. Bu kimseler geçmişe gelip geleceklerini ellerinde tutan Muhalif Yükselen’dirler.




    >>ÖNEMLİ KARAKTERLER

    Alsbeth the Discordant


    Bozulan Soy

    Alsbeth Rothmann hep kalabalığın arkalarında kalan soluk benizli, siyah saçlı, sessiz sakin ancak ailesinin ayıplarının gölesi altında olmasından dolayı biraz yalnız kalmış, Mathos soyundan gelen bir kızdı. Kendisinin büyük büyük akrabaları zafer kazanan ilk Pyromancer’lardan olan Phynnious Rothmann’dan itibaren yavaşça dışlanmaya başladı. Babası annesini, aldattığından dolayı öldürmüş, sonra da intihar etmişti. Alsbeth küçücük haliyle kendini yetim okulunda buluverdi. Daha sonra büyüyünce yanına verdikleri amcası, arazinin tapusuna ortak olmasın diye ertesi gün evden atmış, kız sokakta evsiz kalmıştı.

    Kraliçe Lenia Mathos Alsbeth’e Kral Jostir’in himayesine girmesini teklif etti. Ancak kısa bir süre sonra Lenia tedavisi olmayan bir hastalık yüzünden öldü. Alsbeth saray erbabından olmasına rağmen, kendisini savunan tek avukatını kaybetmişti, ancak Jostir’in tutumu da farksızdı. Belki Asbeth sokakta çocuklarla oyun oynayamadı, ancak zamanını kütüphanede kitap okuyarak, ya da Caer Mathos civarındaki tepelerde gezerek geçirdi.

    Alsbeth’in ergenlik çağına girmesi Quicksilver College’a gitmesinden önce başlamamıştı. Bu zamanlarda içindeki cevheri keşfetti ve başarıları profesörlerin ve öğrencilerinin gözüne çarparak büyük ses getirmişti. Arkadaş çevresi genişliyor derken takipçileri artmaya başladı. Alsbeth kadar bilinen birisi daha vardıysa, o da Asha Catari’ydi, hatta biraz daha zeki denilebilirdi ama isyankârlığı vardı. Bu yüzden Asha okuldan atılınca, yerini Alsbeth aldı.

    Alsbeth’in Yükselişi

    Böylece Alsbeth Mathos hanesine güçlü bir büyücü olarak dönmüş, ailesinin kötü anılarını başarılarıyla gömüp üstünü örtmüştü. Kral Jostir’in ölümünden sonra her iki prens de Alsbeth’in gözüne girebilmek için kıyasıya mücadeleye giriştiler. Çoğu insan eğer ağız dalaşındaki başarısı ilgisini çekerse Alsbeth Aedraxis ile bir olabilirdi, ancak haliyle Zareph’in kendisiyle bu mevkiyi sürmesi için daha ilgi çekici bir hediye sunması gerekiyordu.

    Tüm söylenenler bir yana, Alsbeth Matosya Sivil Savaşı boyunca cesurca savaştı, adı Cyril, Shyla, Borrin ve Carwin ile birlikte şarkılarda ve Zareph’in kurtuluş mücadelelerinin efsanelerinde geçti. Şarkılardaki Alsbeth gizemlidir ve Aedraxis’in üstesinden gelmek için büyüler üreten ve taktikler geliştirmiştir, ancak adı az geçer.

    Alsbeth çatlakların (rift) gelmesi sırasında hayatını kaybetti, ancak kimse Telara’ya önderlik edecek büyücünün Muhafız tarafından gelmesine şaşırmadı. Diğer Yükselen’lerden farkı olarak Alsbeth, Zareph ile birlikte evsiz kalan halkı Port Scion’a getirmişti. İşte Alsbeth, kalan yıllarını onurlu bir şekilde burayı savunarak geçirdi.

    Uyumsuzluk

    Alsbeth Rothmann ile alakalı tüm hikâyeler yanlıştır. Kendisi görünen ve yaptıklarının aksine Zareph’in içine kapanık-erdemli bir takipçisi değil, bilakis Regulos’un hizmetkârı olan bir haindi. Port Scion’un çöküşünü tezgâhlayan da, Prens Zareph’in kayboluşu ve öldü sanılmasının sorumlusu da başından beri Alsbeth idi. Şehir düştükten sonra Muhafızlar, Alsbeth’e şehri savunmak adına yetersiz Eth makinalarını verdikleri için Muhalifler’i suçladılar. Aynı şekilde Muhalifler de her şeyin sorumlusunun bir Muhafız olması sebebiyle Muhafızlar’ı suçladılar. Yani Alsbeth’in ihaneti olmasaydı, şu an birlikte hareket eden tek birlik olup karşı karşıya gelmiş iki taraf oluşmayacaktı, böylece Alsbeth’e “Uyumsuz” lakabı iliştirilmiş oldu.

    Endless Court cemaatinin lideri ve en dişli Necromancer olarak bu lakabı o zamandan beri taşıyor. Her ne kadar Alsbeth Aedraxis’i hak ettiği kaygı dolu durumundan döndürmeye kafayı taktığını gizlemese de, yanıp tutuşan kalbinde Destroyer’den (yok edici) başkası için yer yoktu. Yine de, Port Scion’un çöküşünden öncesi için Alsbeth’in Regulos adına çalıştığına dair bir kanıt bulunmuyor, o onurlu ve iyi halinin birdenbire yutulması ve affedilmez bir hal aldığını düşünmek daha bile korkunçtu.

    Iron Tomb’un (Demir Mezar) onurunun lekelenmesinde, Freemarch’ın istilaya uğramasında ve Endless cemaatinin baş gösterdiği her yerde Alsbeth’in elinin değimişliği var. Hain durdurulmalı ki tekrar bir Yükselen (normal bir Yükselen) haline Telara’ya yozlaşmışlığını salmadan önce geri getirilmeli.




    Asha Catari the Rift Walker


    Dâhilerin Varisi

    Eth İmparatorluğu’nun en parlak dönemlerinde Catari isimli şehirde bulunan heybetli arkeolojik bulgular bulunmaktadır. Catari’lerin büyücü soyu imparatorluğun çöküşünden sonra da varlığını sürdürüp Telara’nın en becerikli büyücülerinin devamını sağlamış oldu. Bu soyun son varisi, Asha Catari de Quicksilver Koleji’nden kendini ayırıp oradan bir beklentisi olmadığını göstermiş oldu. Yüzyıllardır kullanılan, aynı zamanda kendisinin sorguladığı zorlu eğitimlerle yoğruluyordu. Eğitiminin üçüncü yılında takip etmeye başladığı müfredat dışı büyü çalışmaları bardağı taşıran son damla oldu ve okuldan atıldı. Bu skandalın ardından, Asha’nın babası Theo Catari (güneyli ırkların ve kıdemli büyücülerin Matos sarayındaki temsilcisi) hiç düşünmeden kızını evlatlıktan reddetti.

    Bu durumdan hiç pişman olmayan Asha, güneydeki Eth büyüklerin topraklarına giderek Ejderha Avcıları grubuna katıldı ve Kan Fırtınası’nın saldırılarını püskürtmek gibi kutsal bir göreve kendini adadı. İlk görevinde kendini hemen adapte etti, hatta en saldırgan ve ateşli savaşçıları haline geldi.

    Kara Ayinlere Özeniş

    On yıl sonra, örgüt Asha’yı Eadraxis ile Sonsuzluk Örgütü (Endless Court) arasındaki bağlantı hakkında Zareph Mathos’u uyarması için görevlendirdi. Matosya topraklarında yetişmesinden dolayı, örgüte geri dönmeksizin Zareph’in yanında kalması için seçildi. Kalkan’ı abisi Aedraxis’in kırmasına çok üzülen, buna karşı da dikkatli olmaya çalışan Zareph bir yana, düşmanın birçok kurbanından biri olarak Asha, haberi yetiştiremeden yolda öldürüldü.

    Kalkan’ın ötesindeki Regulos Asha’yı ruhlar âleminden çekti ve Telara’ya generali olarak geri göndermek için kulağına kendisini ayartacak günahları fısıldayıp durdu. Asha bunu reddetti. Buna sinirlenen Regulos Asha’nın ruhunu her yerine yakıcı bir enerji işleyerek yok etmeye yeltendi. Ancak Asha’nın can çekişen ruhu tam ölümün kıyısındayken birdenbire çekilip alındı, gazap tanrısı işinin boşa çıkmasına öfkelenip adeta çıldırdı.

    Küllerinden Doğuş

    Asha nefes çektiğini fark edince uyandı, bir harabenin içindeki eski tip bir laboratuarda bir makinanın içinde duruyordu. Okuldayken çok sevdiği hocası Orphiel Farwind yüzünde bir zafer ifadesiyle yanı başında duruyordu. Asha’ya eski Eth teknolojisiyle kendisinin nasıl hayata döndüğünü tek tek izah etti, Asha bu teknolojiyle hayata döndürülen ilk kişiydi.

    Orphiel’in isteği üzerine, Asha kendisinin şampiyonu ve sağ kolu oldu. Bunun yanı sıra Asha, kendi önceliğinin ve tutku dolu hedefinin Regulos’tan intikam almak olduğunu peşin peşin belirtti. Orphiel geri gelen Asha’nın çatlaklardan (rift) önce okulda tanıdığı kız olmadığını fark etti. Asha’nın esmer tenindeki kabartı işaretleri artık açık mor renkle parıldıyorlardı. Bu Asha daha sessiz, sakin ancak son derece dikkatliydi. Kafasının dikine giden o dikkatsiz kızdan eser yoktu.


    Orphiel’in diğer takipçileri de bu değişimleri fark ettiler, ancak bunu Orphiel kadar kolay kabullenemediler. Asha’nın boyutsal güçleri ve Port Scion çöküşündeki nihai rolünden dolayı, yakın askerleri haricindekiler kendisini dışladılar, tamam, saygı duyulan disiplinli bir liderdi, ancak sosyal anlamda tamamen dışlanmıştı. Telaralı yandaşlarının huzursuzluğu dikkatini çekmedi bile. Asha inkitamına odaklıydı ve Orphiel ile beraber Kan Fırtınası’nın sonunu getirecek yeni bir oluşumdan sorumlular: Muhalifler (The Defiant).




    REHBER(Talonmaster'a teşekkürler)


    Yapımcı
    Trion Worlds

    Ödeme Sistemi
    Aylık 15$

    PvP Sistemi
    Open World+Warfront+Duel

    Çıkış Tarihi
    1 Mart

    Oyunun Sitesi
    http://www.riftgame.com/

    Birkaç Yararlı Site

    Telarapedia
    Soul Calculator
    Rift Türk[Rehberin Kaynağı]

    Minimum Sistem Gereksinimleri

    Windows XP, Vista or 7
    Dual Core 2.0 GHz yada daha iyisi
    2 GB Ram
    8.0 GB harddisk
    Nvidia GeForce FX 5900, ATI/AMD Radeon X300, Intel GMA X4500 yada daha iyisi
    DirectX 9.0c

    Tavsiye Edilen Sistem Gereksinimleri


    Windows XP, Vista or 7
    Core 2 Duo 2.2 GHz yada daha iyisi
    4 GB Ram
    8.0 GB harddisk
    Nvidia GTS 250, Nvidia GTX 200M serisi yada daha iyisi
    DirectX 9.0c

    Taraflar
    Oynayabildiğimiz iki taraf var,teknolojiyi kullanan Defiant tarafı ve tanrıla bağlı Guardianlar.

     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    Second Wind


    Bekleme Süresi: 5 dakika
    6 saniye içinde toplam HP nin %30 geri kazanılır.

    Bahralt's Mettle

    Pasif
    HP %5 artar

    Miracle of Hammerknel

    Pasif
    Water bazlı saldırılara 20 direnç
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

    Wisdom of Ages

    Bekleme Süresi: 5 dakika
    Eski ruhları çağırarak 15 saniye boyunca Mana, Charge, Energy, ve Power geri kazanımı hızlanır.

    Tavril's Grace


    Pasif
    Alınan heal oranını %3 arttırır.

    Grace of the Forest


    Pasif
    Life bazlı saldırılara 20 direnç.
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

    Heroic Resolve

    Bekleme Süresi: 5 dakika
    30 Saniye boyunca aldıkları hasarın yarısı HP olarak geri kazanılır. Kazanılan HP karakterin max HP sinin %50 sini geçemez.

    Thedeor's Will


    Pasif

    Alınan tüm hasarlar %1 azalır.

    Legacy of the Shade


    Pasif
    Death bazlı saldırılara 20 direnç.
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

    Sefir of Power

    Bekleme Süresi: 5 dakika
    Büyü ve Attack güçleri 10 saniye boyunca %40 artar.

    Sefir of Constitution


    Pasif

    Alınan tüm hasarlar %2 azalır.

    Shalastir Heritage


    Pasif
    Air bazlı saldırılara 20 direnç.
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

    Eth-Made Shield Generator

    Bekleme Süresi: 5 dakika
    20 saniye boyunca HP'nin %25 i kadar hasar almanızı engelller.

    Suns's Fortune

    Pasif
    Strength, Dexterity, Intelligence, Wisdom, ve Endurance %2 artar.

    Desert Dweller's Birthright

    Pasif
    Earth bazlı saldırılara 20 direnç.
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

    Kelari Frenzy

    Bekleme Süresi: 5 dakika
    20 saniye boyunca crit vuruş şansınız artar. Bu şans %100 den başlayarak her bir vuruş ile %20 azalır. Toplam 5 vuruş içindir.

    Flame's Ferocity

    Pasif

    Crit vuruşlar %10 daha fazla vurur ve critik vuruşlarda dmg'in %10 nu heal olarak geri döner.

    Legacy of the Fire islands

    Pasif
    Fire bazlı saldırılara 20 direnç.
    Soul Sistemi
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

    Skill Treelere benzetebiliriz,ister tek bir alanda yoğunlaşırsınız istersenizde birçok alandan özellikleri bir araya getirebilirsiniz.Her sınıf kendi alt bölümünden 3 Soul(alt sınıf denebilir) kullanabilir aktif olarak.

    Karakter Yaratımı
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!) Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!) Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

    Sınıflar
    Warrior
    Champion
    Çift elli silah kullanan ofansif bir sınıf.
    Paladin
    Klasik tank denebilir.
    Reaver
    Hastalık gibi güçlerle rakibinin gücünü azaltır,ofansif tank denebilir.
    Beastmaster
    Pet kullanan ofansif bir sınıf.
    Warlord
    Özellikle takım için yararlı özelliklere sahip destekleyici bir sınıf.
    Riftblade
    Elemental vuruşları olan ofansif bir sınıf.
    Paragon
    Çift silah kullanan ofansif bir sınıf.
    Voidknight
    Özellikle büyüsel hasardan en az etkilenen tank sınıfı.
    Rogue
    Blade Dancer
    Çevik bol dodge skili olan bir DPS sınıfı.
    Nightblade
    Rakibine yüksek miktarda hasar verebilen elemental ağırlıklı bir DPS sınıfı.
    Ranger
    Pet kullanan okçu.
    Assassin
    Yoğun hasar verebilen/saklanan klasik rogue sınıfı.
    Riftstalker
    Teleport skilleri olan rogue tank,en az diğer tank sınıfları kadar başarılı.
    Saboteur
    Tuzak ve bomba kullanan AoE hasarı yüksek bir sınıf.
    Marksman
    Klasik okçu,kite yapmak gerekiyor.
    Bard
    Yararlı buffları,iyileştirme özelliğiyle grubu destekleyici bir sınıf.
    Mage
    Elementalist
    Çeşitli elementleri kullananmasının yanı sıra,pet çağırma özelliğide bulunan ofansif bir sınıf.
    Warlock
    Kara büyüler kullanan ofansif bir sınıf.
    Pyromancer
    Ateş büyüleri ağırlıklı bir ofansif sınıf.
    Stormcaller
    Elektrik ve hava büyüleri kullanan ofansif bir sınıf.
    Chloromancer
    iyileştirme özelliği ile ünlü büyücü sınıfı.
    Archon
    Rakibinin güçlerini kendisine transfer eden,kendi gücünüde gruba dağıtabilen bir sınıf.
    Dominator
    CC ağırlıklı grublarda yararlı bir sınıf.
    Necromancer
    Pet ve ölüm büyüleri kullanan bir sınıf.
    Cleric
    Inquisitor
    Yaşam ve ölüm tabanlı hasar vuran ofansif bir sınıf.
    Purifier
    Alevi kullanarak iyileştiren ve hasar veren bir sınıf.
    Sentinel
    Klasik Cleric denebilir,yaşam tabanlı büyüleri ve hasarı var.
    Warden
    İyileştirme büyülerinin yanında su büyüleride bulunan bir sınıf.
    Justicar
    Healer tank denebilir.
    Shaman
    Çift elli çekiç kullanan ofansif bir yakın dövüş sınıfı.
    Druild
    Pet çıkarabilen iyileştirme,yakın dövüş ve doğa büyüleri gibi özellikleri olan bir sınıf.
    Cabalist
    AoE tabanlı ölüm büyüleri olan ofansif bir sınıf.

    Bölgeler
    MERIDIAN DEFIALTLARIN BAŞKENTİ
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    SANCTUM GUARDIANLARIN BAŞKENTİ
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    GLOAMWOOD
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    STONEFIELD
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    SCARLET GORGE
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    IRON PINE PEAK
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    FREEMARCH
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    Riftler
    Haritada ratsgele bir yer ve zamanda orataya çıkan public questler denebilir.Solo yapmanız zordur.Genelde 5 aşamadan oluşurlar ve son aşamada bir mini boss çıkar.Rift'i yok etmek için tüm seviyelerini tamamlamalısınız.Yaptığınız katkıya göre Planar Merchantlarda kullanmak üzere özel bir para biriminden 'epic' silah ve zırhlara kadar değişik bir ödül kazanabilirsiniz.Eğer iki farklı Rift yada Riftlere bağlı yaratıklar(örneğin;Ateş Rift'inden çıkan yaratıklarla Toprak Rift'inden çıkan yaratıklar) karşı karşıya gelirse birbirlerine saldıracaklardır,ve tabiki karşılaştıkları her NPC ve mob dahil.Eğer görev aldığınız/vermeniz gereken bir şehir işgal altındaysa önce işgalcilerden temizlemeniz gerekmektedir.
    LIFE RIFT
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    DEATH RIFT
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    FIRE RIFT
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    WATER RIFT
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    AIR RIFT
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    EARTH RIFT
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    Zindanlar
    DARKENING DEEPS
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    REALM OF THE FAE
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    DEEPSTRIKE MINES
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    ABYSSAL PRECIPICE
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    KING'S BREACH
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)


    IRON TOMB
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)

    Oyundan Birkaç Kare
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)
     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quirah -- 16 Haziran 2013; 19:48:57 >







  • OYUN İÇİN YARARLI SİTELER
    - Türkçe Rift fan sitesi, topluluğu
    >http://www.riftci.com

    - Oyunun database'inin bulunduğu yardımcı siteler
    >http://telarapedia.com/
    >http://rift.zam.com/
    >http://riftjunkies.com/



    OYUNDA BULUNAN TÜRK TOPLULUKLARI

    >Bloodiron / Defiant / Neferi Layemut /http://neferi.guildlaunch.com/
    >Bloodiron / Defiant / Enmity /http://www.guild-enmity.com/
    >Imperium / Guardian / Zerg Hostile /http://zerghostile.guildlaunch.com/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quirah -- 29 Ağustos 2011; 21:30:27 >




  • 2010 mu
  • quote:

    Orjinalden alıntı: T0lg@

    2010 mu

    oyun 1 haziranda duyuruldu. yarın çıkmasını beklemiyosun heralde
  • güzel bişiye benziyo SSlerden hayırlısı olsun.
  • güzele benziyor ancak resimleri az kücültseydin daha güzel olurdu :) malum açması biraz uzun sürüyor :P
  • 72 saat içinde 'büyük birşey' duyurulacakmış. Beklemedeyiz.
  • arkadaşlar oyunun adı değişti. artık heroes of telara değil Rift: planes of telara oldu.bende bu oyunu sabırsızlıkla bekleyenlerden birisiyim.azure wrath konunun başlığınıda değiştirirsen rift:planes of telara diye sevinirim.karışıklık olmasın

    oyunun yeni sitesi:http://www.riftgame.com/en/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi samanasuke23 -- 13 Mayıs 2010; 16:40:24 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: samanasuke23

    arkadaşlar oyunun adı değişti. artık heroes of telara değil Rift: planes of telara oldu.bende bu oyunu sabırsızlıkla bekleyenlerden birisiyim.azure wrath konunun başlığınıda değiştirirsen rift:planes of telara diye sevinirim.karışıklık olmasın

    oyunun yeni sitesi:http://www.riftgame.com/en/



    Güzel oyuna benziyor ama güzel olduğu için türkler oynamaz




  • Epeydir yenilikleri yazayım diyordum boş vakit buldum, konuyu güncelledim.

    Henüz ödeme şekli duyurulmadı ama şahsen F2P olmasına imkansız gözüyle bakıyorum. Bayağı geniş bir oyun. Çıkış olarak 2011 gösteriliyormuş.

    Edit: Bu yorumu attıktan sonra sıkça sorulan sorular kısmına girdim ve;

    Q: Will I have to buy a subscription to play Rift: Planes of Telara?

    A: Yes, you will need to buy a monthly subscription to play Rift: Planes of Telara. However, the exact price is still being determined and will be announced much closer to game’s launch.

    Oyun P2P. Artık nedense bir anlayış var geniş sisteme sahip olan oyun ücretli oluyor. Bir forumda bunu gördüm de çoğu P2P oyunun olacağı şey bu. Örneklerini Crime Craft, DDO, LOTRO'da görüyoruz.

    quote:

    /wait 3 months
    /game comes out
    /wait 1 week
    /100 subscriptions
    /wait 1 week
    /50 subscribers unsubscribe
    /wait 2 months
    /game comes out with trial
    /wait 1 month
    /trial becomes unlimited
    /wait 3 months
    /game dies
    Next topic please?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quirah -- 12 Haziran 2010; 21:37:21 >




  • Betası başlıyormuş yakında oyunun. Geniş sistemi var ancak hâla P2P olmasının oyuna - yönde bir etki edeceği görüşündeyim.
    PvP ve PvE itemleri, levelleri farklı işliyormuş.
  • Eğer Star Warstan erken çıkarırsa Aion,Conan ve WoW a büyük darbe vuracağı görüşündeyim.

     Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-47CB66FB8 -- 23 Ocak 2011; 21:26:53 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Talonmaster

    Eğer Star Warstan erken çıkarırsa
    Aion,Conan ve WoW a büyük darbe vuracağı görüşündeyim.

    [imge]http://www.riftgame.com/img/media/screenshots/ss57/ss57-full.jpg[/simage]

    Orası kesin bence. Hatta Guild Wars 2 bile SWTOR'dan erken çıkabilir.

    Ancak Warhammer gibi olacaktır diye düşünüyorum. WoW'a etki edemez, ilk aylarda güzel işler yapar ama pek kalıcı olamaz.

  • Bu oyun kimsenin ilgisini çekmiyor sanırım ama benim hoşuma gitti paylaşmak istedim.

    Haritanın sürekli değişeceği,geri döndüğümüz bir mekanı aynı bulamayacağımız söyleniyor, bakalım..




  • Ben bekliyorum şahsen ama P2P olarak açıklanması biraz kötü oldu.
    Çıksın 1 ay denerim beğenirsem devam ederim.
  • Uzun süredir takip ediyorum bu oyunu, ismini değiştirmeselerdi keşke "Heroes of Telara" daha etkileyici bir isimdi.
  • MMOsitedeki habere göre oyun CBT'ye geçmiş. MMOsiteye pek güvenmem ama olsun. Kendilerine göre Blade&Soul 12093812 kez çıkmıştı...

    *Key yoluyla değil başvuruyla oluyor CB'ye seçilme.
  • Güvenmemekte haklısın zaten yorumlarda dalga geçmişler yazıyı yazanla

    'LOL, the writer is a complete idiot. The beta hasn't begun yet.'
  • Bu da iştahla beklediğim oyunlardan birisi fakat bu bütçe ile oynayabilmem biraz zor gibi görünüyor.
  •  Rift: Planes of Telara (ÇIKTI) (F2P Oldu!)
    Sitesine girip beta için kaydolmayı unutmayın !
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.