Şimdi Ara

Rastgelelik var mı yok mu nedir bu işin sırrı? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
32
Cevap
0
Favori
938
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • yahobea Y kullanıcısına yanıt
    Beyin farklı nöron gruplarından oluşur.
    Mesela acıktın ye ye ye diye bastıran bir bölüm var, fazla yersen kilo alırsın kızlar seni beğenmez yeme yeme yeme diye bastıran bir bölüm var. Eğer kızlar baskın çıkarsa yemezsin. Belki bu bilinçdışı gerçekleşmiştir sen de özgür irademle yemedim sanırsın.
    Sinirlenmede de durum aynı. Eğer anı tepkilerle ilgili nöron kümen daha gelismisse aniden sinirlenir tepkini koyarsın, uzun dönemli sonuçlar daha önemliyse sinirin baskılanır. Bu gruplar arasi savaş bilinçdışında gerçekleştiği için biz böyle pat diye düşünüp özgür irademizle haraket ediyoruz zannediyoruz. Tabi haraketlerimiz bu kadar basit olmuyor daha karmaşık oluyor.
    Yaşamaya programlıyiz. Ancak acı cekmemeye de programlıyiz. Farklı gruplardan oluşuyor sonuçta beynimiz. Belki acıdan kurtuluş yaşama güdüsünü bastırıyordur.

    Harbi kısa devre yapmış olabilir Kendin hakkında çok düşünme

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yazdıkların bir iddiadan ileri gidemez çünkü beyin hakkında çoğu şeyi bilmiyoruz benimkilerde bir iddia zaten ama bahsettiklerimin bir noktasında özgür irade bulunuyor ama emin değilim tam olarak neresinde. İşte emin olmadığım için emin olabileceğim bir arayış içerisine girdim. Fiziksel olan beynimizden kaynaklanan tepkileri saf dışı bıraktığımız zaman özgür irade kendisini göstermeye başlıyor. Yani düşünmemeye başladığımız zaman. Düşünmediğimiz sadece gözlem yaptığımız zaman düşüncelerin nasıl oluştuğunu nasıl şekillendiğini kavrayabiliriz. Bu noktada yine beynimizin komutasında olduğunu ileri sürebilirsin ama gerçekten öyle değil çünkü (o aşamaya gelebilirsen tabii ki bunu öncelikle yapmayı kafana koymalısın) zaten bu aşamaya ulaştığında beyin dışında aktiviteler sergilemeye başlıyorsun. Bazı deneyimler yaşıyorsun bunları anlatmayacağım çünkü aynı halleri yaşamadan ne demek istediğimi anlayamaz ve yine beyin faaliyetlerine yorabilirsiniz. Unutma ki her şeyi çözdüm zaten görünen her şey meydanda değil mi düşünceleri insanı kısıtlar. Bu durum bir arayış içerisinde olduğunuzu göstermez sadece aradığını bulduğunu sanmana yol açar. Oysaki aradığını bulduğun zaman sorular sormayı bırakırsın cevap kendisini olduğu gibi gösterir.

    Zaten bizler köleyiz amacımız ise bu kölelikten mutlak surette kurtulabilmek. Karakteri oturmamış bir kişi düşün bu kişinin düşünceleri çelişkiler içindedir bu yüzden başkaları ne derse yapar, kendi kararlarının doğru olup olmadığından emin olamaz ve başkalarının kendisini yönlendirmesine müsaade eder yani bir nevi kölelik yapar çünkü başkaları tarafından kullanılır. Peki ortada bir kölelik söz konusuysa bu benim içinde geçerli olabilir. Aklıma gelen en basit örnek obur biriyimdir, midemden gelen emirlerin önüne geçemem devamlı yerim. Kilo aldığım için yememek istiyorum ve kararlı bir irade gösterdiğim zaman amacıma ulaşmış oluyorum örneğin zayıflıyorum. Amaç nedir kölelikten kurtulmak yöntem nedir hiçbir emrime itaat etmeyeceğim, şunu yap bunu yap onu yap bunları yap diyen hiçbir emri yerine getirmeyeceğim. Bu emre itaatsizlik belkide beni amacıma ulaştıracak belkide bu amacı ortaya koyabilmem de beynimin emirlerinden birisidir. Peki denemeden neyin ne olduğunu nasıl anlayacağız veyahut eğer kölelikten kurtulacaksam bunu denemem gerekmez mi. Atıyorum 1 sene istediğim gibi yaşayamam, istediğim gibi yaşamamam belkide bana özgürlüğün kapısını açacak ve anlayacağım ki asıl özgürlük özgür olamamaktan geçiyormuş. Ama özgür olmamayı da seçmem lazım başkasının baskısı altında bir işe yaramayabilir. Sen özgür olmadığını eğer gerçekten iddia ediyorsan bunu deneyimleyebilirsin, bu çok da zor olmaz senin için. Burada emirleri beynim veriyor diyerek işin içinden çıkmanda mümkün elbette.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Slitheen

    Beyin farklı nöron gruplarından oluşur.
    Mesela acıktın ye ye ye diye bastıran bir bölüm var, fazla yersen kilo alırsın kızlar seni beğenmez yeme yeme yeme diye bastıran bir bölüm var. Eğer kızlar baskın çıkarsa yemezsin. Belki bu bilinçdışı gerçekleşmiştir sen de özgür irademle yemedim sanırsın.
    Sinirlenmede de durum aynı. Eğer anı tepkilerle ilgili nöron kümen daha gelismisse aniden sinirlenir tepkini koyarsın, uzun dönemli sonuçlar daha önemliyse sinirin baskılanır. Bu gruplar arasi savaş bilinçdışında gerçekleştiği için biz böyle pat diye düşünüp özgür irademizle haraket ediyoruz zannediyoruz. Tabi haraketlerimiz bu kadar basit olmuyor daha karmaşık oluyor.
    Yaşamaya programlıyiz. Ancak acı cekmemeye de programlıyiz. Farklı gruplardan oluşuyor sonuçta beynimiz. Belki acıdan kurtuluş yaşama güdüsünü bastırıyordur.

    Harbi kısa devre yapmış olabilir Kendin hakkında çok düşünme

    Yani sen diyosun ki , eğer şu an teknoloji çok gelişmiş olsaydı , ben de çok gelişmiş yöntemlerle çekilmiş beynimin tomografi filmini sana özel mesaj atarak göndermiş olsaydım , sende de beynin fiziksel yapısını okuyacak çok gelişmiş okuma sistemleri olsaydı , yani o bahsettiğin bölgelerde gelişen nöron gruplarının gelişimini okuyacak sistemin olsaydı , şu an yapmış olduğum eylemi (sana cevap yazma eylemini) yapıp yapmayacağımı önceden bilebilir miydin?Fiziksel bir okumayla , manevi bir olayı kestirmek mümkün diyosun yani.Benim beynimde bilmem ne bölgesinde bilmem ne nöronları geliştiği için mi sana cevap yazıyorum?Ben şu an sana cevap yazarak özgür irademle özgür bir eylem gerçekleştiriyorum.Sen teknoloji geliştiğinde , beyni kusursuz okuyabildiğimizde benim özgür irademle gerçekleştireceğim eylemi bilebileceğini mi iddia ediyosun?

    Geçmişte de bilim adamları , beynin bilgiyi fiziksel bir kayıt sistemi ile kaydettiklerini düşünüyolardı.Yani insanın beyni kendi isminin bilgisini kaydetmek için bir takım nöron veya hücre meydana getirerek , bilgiyi bir şekilde fiziksel materyale çevirdiği düşünülüyodu.Bilgisayar sistemlerindeki gibi bir kayıt sistemine sahip olduğumuz düşünülüyodu.Bilgisayar bana ismimi sorar ve ben de giriş yaparım.Kingman29. Bu bilgi 9 byte'lık bir bilgidir.Her byte 8 bit olduğuna göre benim isim bilgim 72 bitten meydana gelir.Bir bit bilgisi 0'sa kısa çizgi , 1 değerindeyse uzun çizgi olarak bilgisayarın harddiskinde müsait bir bölgeye yazılır.Bu sistem bilginin maddeye dönüştürülmesi sistemidir.Yan yana dizilmiş 72 tane kısa veya uzun çizgi , benim isim bilgimi saklar.

    Bilim adamları da insan beynini de bu şekilde çalışan , bilgiyi maddeye dönüştüren , hücre , nöron veya bilmediğimiz başka yapılar şeklinde beynin bir bölgesine fiziksel kayıt yapan bir sistem olarak görüyolardı.Bilginin nereye kaydediliğini bulmam için hayvanseverlerden gizli bir fare deneyi yaptılar.Deney için yüzlerce fare kullanıldı ve telef edildi.Amaç fareyi bir labirente sokup , peynire giden yolu öğrenmelerini ve beyinlerine kaydetmelerini sağlamak ve bu bilgiyi kaydettikleri yeri keşfetmek.Normalde bir fare bir kere peynirin yolunu bulunca her seferinde peynirin yolunu şaşmadan bulabilir.Bilgi beyne kaydedilir.Bilim adamları her seferinde , fare peynirin yolunu öğrendikten sonra , beyninin bir kısmını kestiler.Ancak her seferinde fareler yine peynirin yolunu tek seferde bulabiliyolardı.Farelerin beyinlerinin neresini keselerlerse kessinler , peynire giden yolun bilgisini silmeyi başaramadılar.Fareler yine her seferinde peynirin yolunu buldular.Demek ki beyin bilgiyi belli bir yere kaydetmiyordu.

    Zaten kaza geçirip beyin hasarı oluşan insanlarda meydana gelen hafıza kaybı olayı genel bir bulanıklaşma şeklinde olur.İnsan alfabenin bir kısmını unutmak yerine , tüm alfabede bir bulanıklık yaşıyor.Hafıza kaybı olayları her zaman böyle bir bulanıklaşma şeklinde oluyor.Demek ki beyin bilgiyi belli bir yere kaydetmek yerine bütün beyne yayıyor.12 voltluk elektrik enerjisi ile çalışan insan beyni , elektronların böronlar arası hareketiyle bir bilgi bulutu oluşturuyor.Çoğu kuantum bilimcisine göre beyinde kuantum dalgalanmaları bilgiyi oluşturuyor.Çünkü beyindeki faaliyetlerin baş aktörü elektrondur.Beynin çalışması elektron hareketiyle gerçekleşir.Elektronlar da kuantum kanunlarıyla hareket eder.Bir elektronun hareketi olasılık dalgasıyla , ihtimaller üzerine bir harekettir.Bir elektron için şuraya gidecektir diyemeyiz ve hareketi tamamen rastgeledir.Elektronun hareketini ihtimaller ve olasılıklar belirler.Yani bir elektron %20 ihtimalle şuraya , %10 ihtimalle buraya gidecektir.İşte özgür irade bu sayede oluşur.Kuantum fiziği sadece maddenin yapıtaşlarını ve kozmolojiyi ilgilendirmez , aynı zamanda beynimizin çalışma prensibiyle de yakından ilişkilidir.Bilinç beyinde oluşur.Bilinç , madde ve evrenin yapısı kuantum çatısı altında birleşiktir ve birbirinden ayrı düşünülemez.

    Sonuç olarak senin iddia ettiğin gibi , beynin çalışması , bikmem ne nöronlarının yapısı , sayısı gibi fiziksel faktörleri ölçerek açıklanamaz.Beyni oluşturan 100 milyar nöronun tam haritasını çıkaracak bir teknolojin bile olsa , bilinci çözemezsin.Çünkü bilinç fiziksel bir olgu değildir.Maddi alemle manevi alemin yollarının kesiştiği kuantum bölgesindedir.Fizikle metafiziğin birleştiği noktadadır.

    Brnim özgür irademle yaptığım sana cevap yazma eylemimin tahminini , beynimin çok detaylı bir haritasını elde edebilsen bile yapamazsın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kingman29 -- 27 Temmuz 2015; 13:31:41 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • şuana kadar yapılan fizik deneyleri, tanrının zar attığını gösteriyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    şuana kadar yapılan fizik deneyleri, tanrının zar attığını gösteriyor.

    Bak işte bununla neyi kastettiğin önemli. Tanrıyı anlamadan Tanrı zar atıyor dersek bunu kendi düşünce kalıplarımızla kıyaslayarak tanımlamış oluruz. Ol dedi ve oldu, istedi ve oldu. Peki neden istedi, istemesinin arkasında ki sebep nedir? Bak gördüğün gibi bunlar benim uydurmalarım, kendi fikirlerime göre düşünüyorum. Nedensellik ilkesine göre yorumlama yapabiliyorum. Keza benim nasıl düşündüğümü de bilmiyorum, düşünmek istedim ve düşündüm illa bunu sebeplere bağlamamız gerektiği bilgisine sahip miyiz. Eğer rastgelelik yoksa rastlantısal olmayan şeylerde olmamalı diyebilir miyiz. Yani rastlantısal olmayan şeyler varsa biz bunu tanımlayabiliyorsak bunun aksi olan rastgelelikte doğal olarak mümkün. Rastgelelik var ise o halde her rastgele olmayan şeyin arkasında bir rastgelelik durumu olmalı yani bir çıkış noktası, örneğin evrendeki her rastlantısal olayın arkasında ilk çıkış noktasında büyük patlama anı yatabilir. Veya bir topu duvara fırlattım diyelim, kırılan bardak yerçekimi yüzünden kırılmıştır yerçekiminin arkasında bardağın yüksekte olması nedeni var, bardak yüksekte ise onu masadan dışarı iten şey toptur, top duvardan sekerek gelmekte etki tepki var, duvara çarpmadan önce elimden çıkmış. Kaslarıma bu emri veren beynim, beynimin içinde ilk emir nereden çıkıyor. Eğer bu emrin kendi başına bir iradesi olmadığını söyleyebiliyorsak ona etki eden şeyin de kendi başına gerçekleşmeyeceği gerçeğine ulaşıyoruz bu şekilde ise kısır bir döngü oluşacaktır. Beynim topu atmadan önce başkasının attığı topun duvardan nasıl sektiğini gördü, ama bu gördüğü illa topu atması gerektiğine dair bir emir olamaz, atmak istiyorum çok atmak istiyorum güzel bir deney diyebilmesine sebep olan şey çok atma isteğini oluşturan atma isteğinin özgür bir irade ile verilmiş... Anladın sen onu. Ne yazıyorum ben yahu sanki bir şey ispatlamak zorundayım belkide yazımı yarıda kesebilmem bile özgür bir iradem olduğunu gösterir çünkü bunu şuana kadar yapan birisini görmedim. Yazamadığım için yarıda kestim desem sanmıyorum çünkü hiç yarıda kestiğim olmadı. Beynimdeki elektrik sinyalleri bir doğrultuda giderken onların önüne geçtim ve durun dedim yazmayı durdurun, yazmayı durdurdum ve beynimdeki hareketliliği yok ettim halbuki yoktan var olmaz var olan şeyde yok olmaz ama ben bunu başardım yoğun bir şekilde düşünürken düşünmemeyi başardım. Eğer bu gerçekse beynimde hızla hareket eden elektronlar biranda durdukları için bir ışıma yaymaları gerekiyor ve makineler ile ölçülebilir. Eğer makineler bunu ölçemiyorsa bunun bazı sebepleri olabilir, elektronlar yavaşlayarak duruyor yada makineler henüz gelişmemiştir yada vardır ben bilmiyorumdur. Neyse bir şey anlamadığın gerçeğini bir kenara koyarsak kısaca özet geçeceğim benim hür irademin beynimdeki elektronlar üstünde bir yetkisi var mı? Yok arkadaş beyin ne kadarda gelişmiş olursa olsun bu kadarda olamaz, beyin amacını aşmış bulunuyor.

    Bunları boş verelim boşa vakit kayıp etmeyelim, çünkü bunları sorgulama emrini veren beynimdir daha çok bilgi edin gerçeği ara diye beni devamlı huzursuz ediyor. Daha çok bilgi edindiğimde neyi elde edecek ki beynim bana emirler yağdırıp duruyor. Ne olacak yani kendisini daha çok geliştirince nöron ağlarını kuvvetlendirince, insanlarda sosyal ağlarda birbirlerini ekleyip duruyor çılgın bir halde ben seni tanıyayım sen beni tanı falan diye yinelenip gidiyor sonsuza kadar buna dur demenin vakti gelmedi mi. Bilgisayarımın harddiskini doldurup duruyorum e tamam da ne olacak, bu işin sonu nereye gidiyor niçin gidiyor. Bu amaçların döngüsünü sağlayan şeyin amacını kendisine veren şeyde nedir ki. Dediğim gibi bunlar boş işler önemli olan dostluklardır birbirimizi tanımak daha önemli örneğin aklıma gelmişken sorayım nikin speedy gonzales den mi esinlenmiş. Yoksa hızlı mısın normalde, bir yere mi yetişiyorsun amacın nedir. Dejavu oldu beynimde düşünmeye ara veriyorum şuanlık.




  • yahobea Y kullanıcısına yanıt
    bahsettiğin şeyler genel olarak insan beyninin işleyişi hakkında benim söylemek istediğim şey ise gerçek anlamda rastlantısallık. Şuana kadar yapılan fizik deneyleri, tanrının zar attığını gösteriyor dediğimde Einstein ın ünlü "Tanrı zar atmaz" sözüne gönderme yapmıştım. Einsteın kuantum dünyasının gariplikleri ilk farkedildiği yıllarda bu sözü söylemişti çünkü kuantum kuramında birşeylerin eksik olduğunu düşünüyor ve o eksik parça tamamlandığında herşeyin önceden kestirilebileceği bir evrende yaşıyor olduğumuza inanıyordu.
    ancak şimdiye dek çok farklı deneyler tasarlandı ve hepsi de kuantum dünyasında gizemli bir belirsizliğin olduğunu doğruladı. aslında gariplik sadece bu belirsizlik de değil, örneğin 2 parçacığın birbiri ile ilişkisinin aradaki mesafelerden bağımsız olduğu ve bilgi gönderimi için ışık hızı limitinin önemini yitirdiği ve daha birçok gariplik de bunlardan birkaçı. beni en çok şaşırtanlardan biri de bu kuantum yer bilmezlik durumudur.
    bu arada speedy nin gonzales le ilgisi yok, hızlı motorları sevdiğim için kullanmaya başlamıştım :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    bahsettiğin şeyler genel olarak insan beyninin işleyişi hakkında benim söylemek istediğim şey ise gerçek anlamda rastlantısallık. Şuana kadar yapılan fizik deneyleri, tanrının zar attığını gösteriyor dediğimde Einstein ın ünlü "Tanrı zar atmaz" sözüne gönderme yapmıştım. Einsteın kuantum dünyasının gariplikleri ilk farkedildiği yıllarda bu sözü söylemişti çünkü kuantum kuramında birşeylerin eksik olduğunu düşünüyor ve o eksik parça tamamlandığında herşeyin önceden kestirilebileceği bir evrende yaşıyor olduğumuza inanıyordu.
    ancak şimdiye dek çok farklı deneyler tasarlandı ve hepsi de kuantum dünyasında gizemli bir belirsizliğin olduğunu doğruladı. aslında gariplik sadece bu belirsizlik de değil, örneğin 2 parçacığın birbiri ile ilişkisinin aradaki mesafelerden bağımsız olduğu ve bilgi gönderimi için ışık hızı limitinin önemini yitirdiği ve daha birçok gariplik de bunlardan birkaçı. beni en çok şaşırtanlardan biri de bu kuantum yer bilmezlik durumudur.
    bu arada speedy nin gonzales le ilgisi yok, hızlı motorları sevdiğim için kullanmaya başlamıştım :)
    Başka fikri olan yok mu?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi yahobea -- 28 Temmuz 2015; 21:41:37 >




  • pirefokkes kullanıcısına yanıt
    hocam nerelisiniz siz konuşma yarı ingilize yarı türkçe :D
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HyperAkif

    hocam nerelisiniz siz konuşma yarı ingilize yarı türkçe :D

    Kendisi kuantum aleminden foruma katılmakta.Hoş bi tarzı var bence.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HyperAkif

    hocam nerelisiniz siz konuşma yarı ingilize yarı türkçe :D

    Ne alakası var bilinçli olarak öyle yapıyor.
  • yahobea Y kullanıcısına yanıt
    ha bilmiyordum kelimleri getiremiyor zannediyorum hep sonunda sordum kurtuldum :D :D
  • Olasılıksız adlı kitapta bu konudan bahsediyordu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.