Özellikle 3 yıldır yaşadığımız ekonomik buhran, enflasyon, döviz kuru yükselişleri, işsizlik, mülteci sorunu ve iktidarın sert, kutuplaştırıcı dili gibi nedenlerden ötürü muhalefet 2023 seçimlerini kazanacak gözüyle bakılıyor. Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu isimleri üzerinden anketler yaptırılıyor, bu isimlere Cumhurbaşkanlığı kazandırılıyor. Ama hiç kimse "akıl ve mantık" kurarak düşünmüyor. Türk milleti siyaseti romantizmleştiriyor, arka planıyla ilgilenilmiyor. Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu seviliyor ama sadece seviliyor. Yeteri kadar tanınmıyor, hareketleri - söylemleri incelenmiyor. Sadece, "kesin kazanır, aday olsun." gözüyle bakılıyor. Esas yanlışı da burada yapıyoruz.
Millet İttifakı'nın adayı, Erdoğan'ın rakibi olma olasılığı en yüksek 3 isim üzerinden ayrı ayrı denklemler kuralım.
1-) Mansur Yavaş
- Ankara'da tarih yazıyor. Sosyal devletin ne olduğunu Türkiye'ye yeniden hatırlattı, sağ-sol / sünni - alevi / türk - kürt demeden her kesimden insana hitap ediyor. Dünya belediye başkanları ödülünün sahibi oldu. Oldukça şeffaf ve oldukça dürüst kimliği nedeniyle çok fazla seviliyor. Gündelik siyasete girmeyip sadece belediyeye odaklanması bugün kendisini potansiyel aday yapan en önemli nedenlerden biri.
- MHP'deyken de CHP adayı olduğunda da kendi değerlerine zıt olan, "devlete" şu veya bu nedenle zarar verebilecek her türlü eylem ve söylemden kaçındı. Ankara'da aylarca verdiği emeğin karşılığını 2014'te aslında aldı ama AKP'nin ayak oyunları nedeniyle seçimi "kaybettirildi". Hakkı olan koltuğu iç karışıklık çıkmaması adına bıraktı, sırf bu yüzden mücadeleden kaçtı damgası yedi.
- Hepimizin istediği gibi Mansur Yavaş aday oldu ve seçimi kazandı diyelim. Kendi emeğiyle, hakkıyla kazandığı seçimleri bile "devlet" zarar görmesin diye kanıksayan "milliyetçi" bir adam, sizce HDP'ye sırf siyaset uğruna kucak açar mı? "Tek dileğim namuslu, şerefli adamdı desinler, çalmadı, değişmedi desinler, Ankara'da başım dik yürüyebileyim." diyen bir adam, sırf koltuk uğruna yıllardan beri zıt kutupta olduğu PKK destekçilerine beyaz bayrak sallar mı? 6'lı masa ve HDP'nin yeni Türkiye dizaynı ile Yavaş'ın idealindeki Türkiye fikri taban tabana zıt. Çözüm süreci zamanında, AKP, terör örgütünün her istediğine eyvallah demişken bile PKK güçlenmeye devam etti. Silah bıraktılar dediler, zibilyon tane silah, bomba, canlı bomba ile döndü ve Türkiye'yi adeta 2015-2017 yılları arasında kana buladılar.
- Mansur Yavaş gibi bir adam "demokrasi" adı altında HDP'yi meşru zemine oturtacak, Kürt sorunu diye bir sorunu kabul edip Kürdistan idealinde olan PKK sempatizanı birtakım kitleyi kanıksayacak ve masaya oturacak. Yetmeyecek, HDP'nin yerel seçimlerde kazandığı belediyelerden örgüte para akışı sağlanmasına izin verecek. Niye? Çünkü 6'lı ittifaka sözü var, o sayede CB oldu. İMKANSIZ!
- Bugün Soylu'nun Doğu'ya kayyum ataması olayını Mansur Yavaş'ın devam ettirmeme ihtimali çok ama çok zayıf. Devlete risk ve zarar teşkil edecek her durumda inisiyatif alacaktır ve almalıdır. Bu nedenle 6'lı masanın idealindeki potansiyel "pasif" aday konumuna hiç uymuyor. Kayyum siyasetini devam ettirmeme ihtimali çok zayıf.
- İktidar değişince hükümetin yargılanma durumu... Erdoğan ve yakınındaki kişilerin yıllarca devlet içindeyken görevi kötüye kullanımı savcılık tarafından ortaya çıktığında, bu ülkenin en şerefli kurumlarında bakanlık, başkanlık yapmış kişiler lekelendiğinde tüm dünya medyası o isimleri değil bizzat Türkiye Devleti'ni ve bu hükümeti yıllarca iktidara getiren Türk Milleti'ni eleştirecek ve dalga geçecek. Dünyaya rezil olacağız. Devletin şanı ve itibarı yerle bir olacak. Düşünün, 20 yıl iktidarda kalmış bir Cumhurbaşkanı, yargılanıyor. Siyasi ideolojisi devletçilik olan Yavaş ise buna vesile oluyor. Bu imkansızın da ötesinde imkansız. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşanmış en büyük ayıp ne diye sorsanız topluma, %70'i Menderes'in asılması der. Ama şimdiki muhalefet Erdoğan'ı yargılayacağız, diyor. Bu da işin ironik kısmı...
- Böyle bir tablo ortadayken, CHP'nin ve yanındaki diğer 5 partinin aklındaki potansiyel Cumhurbaşkanı profili bilen, onlarla uyumlu çalışmayacağını anlayan, Türkiye'ye ve siyasete bakış açıları geçmişten bugüne farklı olan Mansur Yavaş, "adaylıkla ilişkim yok, görevimin başındayım." açıklaması yapıyor. Adam, ne zaman sorulsa istemiyorum diyor. Kendini de tanıyor diğerlerini de. Koltuk uğruna kendi yolundan dönecek, değerlerinden vazgeçecek bir adam değil. Kendisine götürülecek bir teklifi de nazikçe reddedeceğine eminim. Son söylemleri de bunu gösteriyor.
2-) Ekrem İmamoğlu
- Belediye başkanı olduğu günden bugüne belediye başkanı olarak değil potansiyel Cumhurbaşkanı adayı olarak ön planda. Belediye'de yaptığı olumlu işlerden çok cumhurbaşkanlığına dönük çalışmalarını görüyoruz. Tayyip Erdoğan'a hem kibri ve söylemleri hem çok bilmişliği nedeniyle benzetiliyor ve kendisini başa getiren İstanbul halkı tarafından bile sırf bu hareketleri yüzünden 3 yılda gözden düştü.
- Genel merkez ile arasının açık olduğu bilinen bir gerçek. İttifakı kuran, kendisini İstanbul'a aday göstererek Türk siyasetine tanıtan, partisinin ve kurduğu ittifakın doğal cumhurbaşkanı adayı olan Kılıçdaroğlu'ndan daha çok cumhurbaşkanlığı koltuğunu istiyor. Hal böyle olunca genel merkez ile çatışıyor. Son Nagehan Alçı olayı, Trabzonspor paylaşımları baya bir siyasi itibarını zedeledi. Orta Anadolu'da zaten karşılığı olmayan, en az Kılıçdaroğlu kadar öfke duyulan bir isim. Büyükelçi görüşmeleri, Diyarbakır gezisinde verdiği pozlar, HDP ile kendi partisi CHP'den bile daha çok yakınlık kurması iktidarın elini rahatlatıyor. Olası adaylığında halihazırda neredeyse çoğunluğu AKP ve MHP'den kopan seçmenden oluşan kararsızları yeniden kazanmak için Erdoğan'ın "PKK - DIŞ GÜÇLER - BEKA" üçlüsünü gündeme getirmesi yeterli olur.
- Ayrıca İmamoğlu gibi tamamıyla bireysel olarak liderliğe soyunan, kibirli bir siyasetçi, 6'lı masanın belirlediği pasif ve "2 senelik" bir CB adayı profiline hiç mi hiç uymuyor. Kendisi uzun yıllar siyaset yapacak enerjiye sahip. Ne CHP genel merkezi ne ittifakın bileşenleri İmamoğlu'nu bırakın aday göstermeyi, aday adaylığına bile sıcak bakmayacaktır.
3-) Kemal Kılıçdaroğlu
- Son yıllarda siyaseten aktif ve başarılı hareketleri olsa da Türk siyasetinde en çok hakarete, propagandaya maruz kalmış isim. Muhafazakar ve milliyetçi camia bir parça ekmek dahi bulamasa kendisine oy vermez, o denli nefret ediliyor. Adamcağız, şehit cenazesine bile gidemez oldu. Bugün gitse yine dayak yiyecek. Mezhebi nedeniyle asla seçim kazanamaz deniliyor. Sırf bu bile seçimi kaybetmesi için yeterli. Çünkü sünniler, alevi birinin başa geldiğinde cemevlerine ibadethane statüsü verileceğini biliyorlar. Cemevinin cami satüsünde olması demek Türkiye'de özellikle Orta Anadolu'da bir mezhep çatışması riski demek. 1993'te Madımak'ta yaşananları başlatan Aziz Nesin'in söylediği bir sözdü. Ortada eylem bile yoktu. Devlet eliyle böyle bir karar çıktığında Türkiye'de nelerin olabileceğini bir düşünün. "Allah'ın ateşi bu!" denilerek onlarca insan yakıldı. Nasıl bir kitlenin bu ülkede yaşadığını hatırlayın... İçecek bir tas suyu bile olmasa kendinden olmayana oy vermeyecek bir seçmen kümesi var bu ülkede ve sayıları milyonları buluyor.
- Devletin üst düzey bürokrasisi başta olmak üzere memurların çoğunluğu kendisine karşı. Bir mucize oldu, kırmızı kar yağmasından bile daha imkansız şey gerçekleşti ve Kılıçdaroğlu CB seçildi. Bu adam, resmi gazete çıkaracak memur bile bulamaz. İşlerine çomak sokulur. 2 ay iktidarda tutmazlar. Herkesin çevresinde memur ya da bürokrat bir tanıdığı vardır, kendisine Kılıçdaroğlu deyip susun, gelen cevaplar ne demek istediğimi daha net ortaya çıkartır.
- Ayrıca, 6'lı masayı oluşturan muhafazakar seçmene sahip partiler asla Kılıçdaroğlu'nun adaylığına pozitif bakmazlar. Bu adamların zaten %3'ten bile düşük oyu var. Farkındaysanız Deva, Gelecek ve Saadet, meclise oynuyorlar. CB adaylığı ikinci planda onlar için. Bu üç parti, adayımız Kılıçdaroğlu dese, ellerindeki avuçlarındaki seçmenleri de kaybedeceklerini iyi biliyorlar. Zaten her üç parti liderinin de Kılıçdaroğlu'nun adaylığı sorulduğunda verdikleri cevaplar ortada.
Bu üç isim dışında birisinin CB adayı gösterilmesi demek 2. Ekmeleddin vakası demek. Hele hele Abdullah Gül, Abdüllatif Şener gibi isimler, Erdoğan'a ilk turda %60'ları bile gösterebilir. Bugün bile Ekmeleddin kararı nedeniyle topa tutulan CHP, böyle bir hataya daha düşmez. Potansiyel üç cumhurbaşkanı adayını, en objektif ve gerçekçi gözle yorumlama gereği hissettim. Romantizmi, içi boş popülizmi bırakıp biraz gerçeği görmek lazım. Herkes istiyor ki bir değişim olsun, yeni bir Türkiye'yi inşa edelim, ekonomi rayına otursun. Güzel.
Peki ya sonuç?
Sonuç ortada.
Üzülerek söylüyorum ki, 2023'teki genel seçimin akşamına "Atı alan Üsküdar'ı geçti." söylemine şimdiden kendinizi alıştırın. Ve şunu da eklemek istiyorum, bir gün bu devran elbet değişecek ve o gün bu iktidarın bu ülkede bıraktığı enkazdan ve olumsuz işlerden çok muhalefetin beceriksizliği ve iş bilmezliği konuşulacak.
Süleyman Soylu ve Ümit Özdağ, daha önce sosyal medya üzerinden mülteci konusu üzerine birkaç kez atıştılar. Ancak bunların hepsi siyasi üslup çerçevesindeydi. Bir hakaret yoktu. Keza, İç İşleri Bakan Yardımcısı ile Özdağ'ın tartışması da öyle.
Ancak bugün Süleyman Soylu, ortada Özdağ'ın kendisine yönelik sarfettiği herhangi bir ağır cümle, onur ve gurur kırıcı söylem olmamasına rağmen, çok ciddi bir tavırla "Hayır, hayır, hayır. O kişiden gelen mesajı duymak istemiyorum. Ben onu adam yerine bile koymam. Hayvandan daha aşağılıktır. O soros çocuğu ve operasyon çocuğudur." cümlelerini duyunca şaşkına döndüm. Birincisi çok gayriahlaki sözler bunlar, ikincisi T.C. bakanının bu sözleri başka bir siyasetçiye, onu da geçtim bir vatandaşa söylemesi için ya şahsına ya ailesinden birine çok ciddi ithamlar duymuş olması gerekir.
Aradım, taradım, Özdağ'ın Soylu'ya hakaret tweetini, söylemini bulamadım. Ama Soylu'nun Özdağ'a bu cümlesi çok ama çok açık bir kavga başlangıcı. Çünkü biliyor, Özdağ asla bu lafların altında kalacak bir siyasi profil değil, ülkücü kimlikten geliyor ve gerek istihbarat gerek emniyet gerek sokakta "ailesinden gelen" bir itibarı var. Merak eden Özdağ'ın babasını araştırabilir.
Şimdi de Özdağ'ın çıkıp çok sert bir tutumla "Yarın 11.00'de geliyorum erkeksen çık karşıma, çıkamazsan da seni bulacağım oğlum." sözlerini duyduk. Kıraathane ağzı belki ama eğer siz bir insanın onuruna bu kadar laf edersiniz, "onun bunun çocuğu" diyemediğiniz için operasyon çocuğu derseniz, karşı taraf gayet anlar ne demek istediğinizi.
Hâl böyle olunca Twitter ve Ekşi Sözlük'te bu tartışma üzerine yazılanları okudum. Zafer Partisi'ni iktidar cephesinin Millet İttifakı'ndaki oyları bölmek için kurulduğunu söyleyenler oluyor bildiğiniz üzere. Ben açıkçası böyle düşünmüyor ve Özdağ'a destek veriyorum. Çünkü 6'lı masa denilen sarı muhalefetin bu ülkede bir şeyleri değiştireceğine zerre inancım yok. Ne sokakta ne de kendi tabanlarında 6 parti de seçime 1 yıl kalmışken bir heyecan oluşturamadı. Ne ekonomi adına ne mülteciler adına "şunu yapacağız, bunu yapacağız, planımız hazır, planlar şunlar..." diye anlattıkları bir politika görmedim, duymadım. Hepsi lafta, sözde kalan şeyler.
O nedenle Özdağ, önce Mansur Yavaş çıkışı sonra mültecilerin artık dayanılmaz seviyelere gelmesi ve sınırlardan gelen ne idüğü belirsiz kişilerin şehirleri istilası, TikTok'ta Türk kadınlarını taciz etmesi, röntglemesi sonrası yürüttüğü "Mülteci politikası" ile iyi bir ivme yakaladı.
Ama Soylu ve Özdağ arasında bugün yaşanan "bir anda" bu kadar ciddileşen tartışmayı bir türlü anlayamadım. Kafamı kurcalayan iki seçenek var, sizin de bu konuda görüşlerinizi bekliyorum:
1-) Süleyman Soylu ve Ümit Özdağ, danışıklı dövüş içerisindeler. Soylu, kendisine söylenmiş ağır hakaret olmamasına rağmen televizyona çıkıp Özdağ ile yıllardır düşmanmış gibi davranıp, hakaret etti, Özdağ'da yanıtsız bırakmadı ve çok sert cevap verdi. Özdağ'ın bundan sonraki çıkışları sonrası mültecileri istemeyen kitle tarafından "kahraman" ilan edilmesi çok olası. Özdağ, Cumhur İttifakı'na oy veren kişilerden oy alamayacağı için (Cumhur İttifakı seçmeninin %80'i Soylu gibi düşünüyor, mülteciler kalmalı, zararları yok kafasında.) haliyle Millet İttifakı'ndan oy alacak ve 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı sandıkta çoğunluğu yine bulacak.
2-) Süleyman Soylu, Ümit Özdağ'ı alenen hedef alarak kendisine oynamasını bekledi. Kendisi kalkıp "operasyon çocuğu" değil de direkt küfür etse yine ceza almayacağını biliyor, kendisine soruşturma başlatacak cesur savcı yok çünkü. Özdağ'ın da sözlerine sert yanıt vereceğini iyi biliyor. Bu sayede Özdağ ve kitlesini kışkırtıp Özdağ'ı kendisine çekecek. Soylu'nun programda "15 Temmuz'da işimiz yarım kaldı." söylemi de bir mesaj. Özdağ gözaltına alınabilir eylemlerde bulunursa kitlesi ve mülteci istemeyen kişilerin de sokağa çıkabilme olasılığı var. Bu durumda siyaset iyice gerilecek ve bu olay tamamen iktidara yarayacak. Siyaset gündemini yarın 11:00'den itibaren haftalar belki aylarca bu konu meşgul edecek; enflasyonun, mülteci olaylarının, sınırdan elini kolunu sallayarak geçenlerin konuşulması bir kez daha ertelenecek.
Siz hangi tarafı makul görüyorsunuz, Soylu'nun bir anda ortada bir sebep yokken bu denli yükselmesinin sebebi ne olabilir?
Millet İttifakı'ndaki 6 parti tarafından bugün açıklanan güçlendirilmiş parlamenter sistemi kitapçığında çok fazla açık uçlu alan bırakılmış. Cumhurbaşkanı'nın görev süresi 7 yıl olarak belirtilmiş ancak Cumhurbaşkanı'nı kimin (halk mı meclis mi) seçeceği yazılmamış. 2023'te muhalefetin adayı şayet Cumhurbaşkanı olursa ve muhalefet 2023 yılında HDP'nin de desteğiyle mecliste %60'lık bir çoğunluk oranına ulaşırsa bugünkü hazırladığı çalışmayı referandum olarak halka sunabilme yetkisine sahip. Halk da eğer bu güçlendirilmiş parlamenter sistemi kabul ederse bir sistem değişikliği olacak demektir.
Bu durumda, 2023'te Cumhurbaşkanı seçilen aday, örneğin 2025 Haziran'ında yeni gelen sistem sonrası yapılacak genel seçimde Cumhurbaşkanı olarak devam edecek mi, genel seçim öncesi istifa mı edecek? Şayet ederse o zaman devletin başı o süre zarfında kim olacak? Diyelim ki bu kişi Cumhurbaşkanı olarak kaldı, 2025'te de seçimi CHP-İYİ PARTİ-DEVA ittifakı kazandı, başbakan belirlendi. Bu durumda mevcut sistemdeki yetkileriyle seçilen Cumhurbaşkanı ne olacak? Başbakan'a hükümet kurma yetkisi verdikten sonra ve bakanlar kurulu kurulduktan sonra Cumhurbaşkanı istifa edip, mecliste yeniden bir seçime mi gidilecek yoksa yetkileri kısıtlanmış şekilde 2030'a kadar (mevcut sistemde görev süresi 2028'de sona ermesi gerek, bunu nasıl ayarlayacaklar o da meçhul) görevine devam mı edecek?
Bir ikinci, önemli sorun ise:
Diyelim her şey muhalefetin istediği gibi gitti ve belirledikleri aday Cumhurbaşkanı oldu, referandumda halk, güçlendirilmiş parlamenter sisteme "evet" dedi. Bu durumda 2024-2025'te yapılacak bir genel seçimde AKP 1.parti çıkar, diğer partilerden biriyle ittifak kurar da AKP Genel Başkanı, başbakan olma imkanını yakalarsa muhalefetin eline ne geçecek? Böyle bir durumda var çünkü. Eğer Erdoğan, pes etmez, ben partimde siyasete devam edeceğim derse, bir bakmışsınız 2025'te şu anki gibi yürütmenin başı olan bir başbakan olabilir.
Çok çok fazla açık uçlu soru var ve bence muhalefet bu konularda sınıfta kalmış vaziyette. Muhalefetin gelecek planlarını anlayan, tahmini olan arkadaşların bu sorulara vereceği cevaplar, benim ve bu soruları merak eden birçok arkadaşa ilaç niteliğinde olur. Düşünceleriniz, cevaplarınız neler?
Mega depolama uygulamasına girdim, önüme siyah ekran çıktı bir anda. Telefonda düğmeler çalışıyor ama uygulamadan çıkamıyorum, ekranı kilitleyebiliyorum telefon kapanmıyor, telefon kapatmak için düğmelere basıyorum telefondan siren çalıyor. Denetim merkezine falan girebiliyorum ama asla başka bir uygulamaya geçiş yapamıyorum. Telefon şu an açık, şarj gidiyor ama kapanmıyor, takılı kaldı. Çözümü ne bunun, bu nasıl bir sorun.
ÜRÜN: İphone SE 2
Selamlar arkadaşlar,
Dairem İstanbul'da, 9 katlı eski bir binanın 7. katı. 4 yıldır kiracıyız, ilk kez bu yıl böyle bir sorunla karşılaştık.
Yatak odasının tavanının köşesinden yağmur yağdığı zaman damla damla su akıyor. Orası kuruduktan sonra da böyle sarı bir leke bırakıp kabarıp dökülüyor. Sadece yağmur yağdığında oluyor ve genelde şiddetli yağmurlar.
Evim çatı katı değil bir şey değil, neden oluyor diye bir usta tanıdık var onu çağırdım, dış cephe su alıyordur, tesisatlık durum yok dedi.
Benim yatak odasının üstü de yatak odası. Üst katın balkonu ile benim yatak odasının penceresi alt alta değil birbirine paralel uzanıyor. Üst kattaki balkondan su gelme ihtimali olabilir mi? Balkon giderinde çatlak vs. nedeniyle. Bu ilk sorum.
Esas sorum ise bu soruna çözüm bulmak istiyorum. Dış cepheden su aldığı için sırf benim daire alıyor diye dış cepheye mantolama yapmazlar, zaten yeni yapıldı dedi kapıcı. İçeriden bu sorunu hiç değilse bir yıl falan çözmek istiyorum.
1 kg isonem nem ve rutubet boyası (veya başka tavsiyeler varsa) alıp suyun geldiği, kabarmalar olan bölgeyi önce temizleyip sonra sadece o köşe bölgeye boya yapsam, sorunu çözer miyim? Tavanın tamamını boyamak yerine daha bölgesel bir çözüm arayışı içindeyim. Tavsiyeniz ne olur?
Bugünkü 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları için İmamoğlu'nun davetlisi olarak İstanbul'a gelen Akşener, ön protokolde İmamoğlu ile yan yana oturdu. Akşener'in yanında İYİ Parti İl Başkanı'nın yanı sıra milletvekilleri ve genel başkan yardımcıları da bulunuyordu. Aynı zamanda siyasi kimlik olarak birbirlerine zıt görünen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile Akşener'in birkaç kez beraber gülüşerek konuştuğu görüldü.
Bugünkü kutlamalarda kürsüye konuşma yapmak için çıkan Akşener, İmamoğlu'na övgüler de dizdi. Hatta öyle ki kendisini Fatih Sultan Mehmet ile aynı yere koydu ve ikisine de kararlı lider benzetmesi yaptı. İstanbul'u alan iki büyük lider imasında bulundu.
Ekrem İmamoğlu'na Fatih Sultan Mehmet benzetmesi yapan Akşener, "1453, Fatih Sultan Mehmet, (Ekrem İmamoğlu'na) aynı senin gibi, dedi ki 'Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul'u alırım' Bizans'a rağmen, Avrupa'ya rağmen, Haçlılar'a rağmen, 'ya İstanbul'u alırım, ya İstanbul beni alır' İki kararlı lider, ve İstanbul alındı." şeklinde konuştu.
Aynı zamanda İmamoğlu, Akşener konuşma yaparken sağ kolunun yanında konumlandı ve kendisi konuşması bittikten sonra kürsüden indiğinde Akşener'in kürsüye çıkacağını görünce kendisine eşlik ederek koluna girdi ve beraber sahneye çıktılar.
Bugünkü görüntüye, aralarındaki samimiyete, partiler arasındaki uyuma ve konuşmalara bakarsak İYİ Parti lideri ve teşkilatının Cumhurbaşkanlığı Adaylığı için en potansiyelli aday olarak gördüğü isim Ekrem İmamoğlu...
Siz ne düşünüyorsunuz?
|
Salondaki parkelerde bölgesel kabarmalar / şişlik vardı. Üzerine bastıkça çat çut ses çıkarıyordu, hem de yürürken belli oluyordu. Gözle görülür düzeyde değiş şu an ama üstünde yürürken bariz belli oluyor.
İki üç gündür bölgesel olan şişlik / kabarıklık, yayılmaya başladı. Buna çözüm bulmazsam gitgide yayılır mı her yere? Bunun çözümü ne? Tamamen parkeler sökülüp, yeniden mi takılacak? Bu bildiğin inşaat işlemi olur. Daha pratik yolu yok mu bunun? Yardımcı olur musunuz lütfen?
|
Son Giriş: 3 yıl önce
Son Mesaj Zamanı: 3 yıl
Mesaj Sayısı: 40
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 138
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 14.818 (Bu ay: 640)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 334 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic