Şimdi Ara

Plazma Evren Modeli

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
6
Cevap
0
Favori
629
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bing Bang karsitlarinin savundugu bir evren modeliymis.Netten biraz arastirdim,eksi sozlukteki yorumlar disinda pek bir seye rastlayamadim.Vikipedinde ingilizce olani var ;http://en.wikipedia.org/wiki/Plasma_cosmology
    Plazma evren modeli ile ilgili; bilgi ve fikirleriniz nelerdir?



  • nasıl olsa ispatlaması zor herkes sallıyor bi şeyler

    bunun bing bang teorisinden farkı başlangıç yok evren genişlemiyor sınırsız olması
  • arkadaşım konuyu inceledim hatta bya bir araştırdım ancak tam bilmediğim bir konu hatta yanlış yorumlarım olabilecek bir konu olabileceğinden dolayı pek yorum yapmadım. Ancak dediğin konu ile ilgili bir kaç bilgisi olan arkadaş var. Merakımdan dlayı soracağım. Ben bazı noktalarda bilgisahibi olabilirsem burayada yazarım...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: abdullahors84

    arkadaşım konuyu inceledim hatta bya bir araştırdım ancak tam bilmediğim bir konu hatta yanlış yorumlarım olabilecek bir konu olabileceğinden dolayı pek yorum yapmadım. Ancak dediğin konu ile ilgili bir kaç bilgisi olan arkadaş var. Merakımdan dlayı soracağım. Ben bazı noktalarda bilgisahibi olabilirsem burayada yazarım...


    Bende arastirmaya devam ediyorum,arastirmayi surdururkende kafamda yeni sorular beliriyor.
    Big bang'in bugun bu kadar savunulmasinin nedeni olarak Vatikan (Hristiyanlik) sorumlu tutuluyor.Bilimin dinden ayri bir bag oldugunu dusunuyordum,yani bilime hicbir sey karisamaz,bilim sadece kendini curutur veya yeniler diye bilgilerim vardi.Fakat simdi bu dusuncemin dogrulugunu sorgular oldum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ßy Spécops. -- 20 Temmuz 2010; 1:10:04 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ßy Spécops.

    quote:

    Orijinalden alıntı: abdullahors84

    arkadaşım konuyu inceledim hatta bya bir araştırdım ancak tam bilmediğim bir konu hatta yanlış yorumlarım olabilecek bir konu olabileceğinden dolayı pek yorum yapmadım. Ancak dediğin konu ile ilgili bir kaç bilgisi olan arkadaş var. Merakımdan dlayı soracağım. Ben bazı noktalarda bilgisahibi olabilirsem burayada yazarım...


    Bende arastirmaya devam ediyorum,arastirmayi surdururkende kafamda yeni sorular beliriyor.
    Big bang'in bugun bu kadar savunulmasinin nedeni olarak Vatikan (Hristiyanlik) sorumlu tutuluyor.Bilimin dinden ayri bir bag oldugunu dusunuyordum,yani bilime hicbir sey karisamaz,bilim sadece kendini curutur veya yeniler diye bilgilerim vardi.Fakat simdi bu dusuncemin dogrulugunu sorgular oldum.




    Tek kelimeyle tebrik ederim. Az yazmışsınız ancak içinde çok güzel bir mana var. Ne kadar güzel insanın kendini sorgulaması. Bende bilim aşığıyım ama dediğinixz noktalarda bende sorguluyorum. Sizin gibi eski bir üyeden bunu duymak çok güzel.

    Her zaman derim bilime tarafsız bakan ve içindeki açlığı arayan insan kendi doğrularını ararken asıl doğru olanı bulur ve bundan haz alır...

    Sadece bilimle bile yola çıksa insan kainata bilim gözüyle tarafsız. Herksin dediğini önemseyerek bakıyorsa gerçekten birşeyler görüyor...




  • “Plazma Evren” mi?

    Standart evren modeli, bizi tam bir bilimsel, felsefi ve ahlâki çıkmaza sokmuştu. Teorinin kendisi gediklerle doludur. Ama yine de, en başta bir alternatifinin olmaması nedeniyle, kötü bir şekilde sallanmasına rağmen hâlâ ayaklarının üzerinde durmaktadır. Bununla birlikte, bilim dünyasında bir şeyler kıpırdanıyor. Büyük patlama teorisini reddetmekle kalmayıp, sonsuz ve sürekli değişen bir evren fikrinden yola çıkan yeni fikirler şekillenmeye başlıyor. Bu teorilerden hangisinin haklı çıkacağını söylemek için henüz çok erken. İlginç hipotezlerden biri olan “Plazma Evren” hipotezi, Nobel Ödülünü kazanan İsveçli fizikçi Hannes Alfvén tarafından ileri sürülmüştü. Teoriyi ayrıntılarıyla ele alamasak da, en azından Alfvén’in fikirlerinden bazılarından söz etmek gerektiği kanısındayız.

    Alfvén laboratuvardaki plazma araştırmalarından kalkarak evrenin nasıl evrimleştiğini incelemeye başladı. Plazma* elektriksel olarak iletken sıcak gazlardan oluşur. Bugün evrenin %99’unun plazma olduğu biliniyor. Normal gazlarda, elektronlar bir atoma bağlıyken ve kolayca hareket edemezken, bir plazmadaki elektronlar çok büyük sıcaklıklar nedeniyle atomdan koparlar, böylelikle de serbestçe hareket etmeleri olanaklı olur. Plazma kozmologları, “muazzam elektrik akımları ve güçlü manyetik alanlar tarafından kesilen ve elektromanyetizma ile kütleçekimin kozmik kontrpuanıyla** düzenlenen”[8] bir evren tasavvur ederler. 1970’lerde, Pioneer ve Voyager uzay araçları, Jüpiter, Satürn ve Uranüs etrafında plazma filamanlarıyla dolu elektrik akımlarının ve manyetik alanların varlığını saptadılar.

    Alfvén, Anthony Peratt ve diğerleri gibi bilimciler, statik değil dinamik olan, fakat zamanda bir başlangıç gerektirmeyen bir evren modeli üzerinde özenle çalıştılar. Hubble genişlemesi olgusu bir açıklama gerektirir. Fakat bu açıklama için büyük patlama zorunlu değildir. Büyük bir patlama şüphesiz bir genişleme yaratır, fakat bir genişleme mutlaka büyük bir patlamayı gerektirmez. Alfvén’in dediği gibi, aksini iddia etmek, “tüm köpekler hayvan olduğundan, tüm hayvanlar köpektir demek gibi bir şeydir.” Sorun, evrenin bir noktasında evrenin bir parçasının genişlemesine yol açan bir patlama fikrinde değildir. Bunda aslında inanılmaz olan hiçbir şey yoktur. Sorun, evrendeki tüm maddenin tek bir noktada yoğunlaştığı ve bizzat evren ve zamanın, büyük patlama adı verilen tek bir anda doğduğu fikridir.

    Hannes Alfvén ve Oskar Klein tarafından ileri sürülen alternatif model, gözlenebilir evrenin küçük bir köşesinde büyük miktarlarda madde ve anti-madde bileşiminin neden olduğu ve muazzam sayıda yüksek enerjili elektron ve pozitron oluşturan bir patlamanın olmuş olabileceğini kabul eder. Manyetik alanlara hapsolan bu parçacıklar, plazmayı yüz milyonlarca yıl öteye sürüklemişti. “Yaklaşık olarak on ya da yirmi milyar yıl önceki bu patlama, içinden galaksilerin yoğunlaşarak oluştuğu plazmayı dışarı doğru –Hubble genişlemesi– fırlatmıştır. Fakat bu, hiçbir şekilde maddeyi, uzayı ve zamanı yaratan bir büyük patlama değildi. Bu sadece büyük bir patlamaydı, evrenin bir parçasındaki bir patlamaydı. Alfvén bu açıklamanın mümkün olan tek açıklama olmadığını da itiraf eden ilk kişidir. «Önemli olan nokta» diye vurgular, «büyük patlamaya alternatiflerin mevcut olmasıdır.»”

    Hemen hemen bütün diğer bilimcilerin uzayın içinde hiçbir şey olmayan bir boşluk olduğuna inandığı bir zamanda, Alfvén durumun bu olmadığını gösterdi. Alfvén tüm evreni plazma akımlarının ve manyetik alanların sardığına işaret etti. Güneş lekeleri ve manyetik alanlar konusunda öncü çalışmalar yaptı. Daha sonra, laboratuvarda bir plazmanın içinden bir akım geçtiğinde, bu akımın manyetik alan çizgileri boyunca hareket edebilmek için bir filaman şeklini aldığını kanıtladı. Bu gözlemlerden yola çıkarak, aynı olgunun uzaydaki plazmada da gerçekleştiği sonucuna vardı. Bu, evrenin her yanındaki plazmanın genel bir özelliğidir. Bu yüzden, evreni çaprazlamasına kesen doğal olarak oluşmuş plazma filamanları boyunca ilerleyen uçsuz bucaksız elektrik akımları vardır.

    Madde ve enerji, çok küçük ve çok büyük ölçeklerde gözlemlenen filamenter yapılar oluşturarak uzayda sıkıştırılabilir. Ancak açıktır ki enerji zamanda da sıkıştırılabilir; evren ani, patlamalı enerji çıkışlarıyla doludur. Alfvén’in iyi bildiği örneklerden biri, güneş parlamaları, yani güneş yüzeyindeki ani enerji tahliyeleridir. Bu parlamalar yeryüzünde manyetik fırtınalara neden olan parçacık akıntıları oluştururlar. Alfvén’in kozmik olaylara ilişkin “jeneratör” modelleri, enerjinin, parlamalardaki gibi patlayıcı bir şekilde değil, tıpkı akıllı uslu enerji santrallerindeki gibi tedricen nasıl üretilebileceğini gösterdi. Enerjinin patlamalı bir şekilde açığa çıkışının kavranılması kozmosun dinamiklerinin anahtarıydı.

    Alfvén, Kant-Laplace Bulutsu Hipotezinin doğruluğunu kanıtlamıştı. Şimdi, eğer yıldızlar ve gezegenler devasa filamenter akımların etkisiyle oluşabiliyorsa, tüm güneş sistemlerinin de aynı yolla oluşmaması için hiçbir neden yoktur:

    Süreç yine aynıdır, fakat bu sefer çok daha büyük ölçeklidir: bir ön-galaktik bulutsunun içinden geçen filamanlar plazmayı güneşin ve diğer yıldızların yapıtaşı haline sıkıştırırlar. Madde başlangıçta bir kez sıkıştırıldığında, kütleçekim bir kısım maddeyi bir araya getirecektir, bilhassa yavaş hareket eden toz ve buz parçacıklarını, ki bunlar daha sonra merkezi bir organın büyüyeceği tohumu oluşturacaktır. Dahası filamanların girdap hareketi, daha küçük topaklanmaların her birine bir açısal momentum sağlayacaktır, bu da filamanlar taşıyan yeni ve daha küçük bir akım kümesi ve güneş sistemini oluşturan yeni bir sıkışma döngüsü yaratır. (1989’da, bugün yaygın kabul gören bu hipotez kesin olarak doğrulandı; bilimciler, belirli bir buluttaki bütün yıldızların dönme eksenlerinin, bulutun manyetik alanıyla aynı doğrultuda olduğunu –yani açıkçası manyetik alan kontrollü bir yıldız oluşumunu– gözlemlediler.)

    Alfvén’in teorileri, sadece standart modeli kabul etmediği değil, o zamanlar çok moda olan kara deliklerin varlığından bile kuşku duyduğu için, kozmologlar tarafından elbette reddedildi. Alfvén, kozmik ışınları, büyük patlamanın kalıntıları olarak değil, elektromanyetik ivmelenmenin ürünü olarak doğru bir tarzda açıklamıştı.

    Böylece, Alfvén ve Klein’ın senaryolarında, evrenin sadece –gördüğümüz– küçük bir bölümü ilk önce çökmüş ve daha sonra da patlamış olacaktı. Patlama tekil bir noktadan kaynaklanmaktan ziyade, yüz milyonlarca ışık yılı genişliğindeki çok büyük bir bölgeden kaynaklanır ve gelişmesi yüz milyonlarca yıl sürer; “evrenin başlangıcı” gereksizdir.[9]

    Bu özgün teorinin doğru olup olmadığını ancak zaman gösterecektir. Alfvén’in kendisinin de işaret ettiği gibi, asıl önemli olan, büyük patlamaya alternatif başka hipotezlerin de mümkün oluşudur. Her halükârda, bilim tarafından en sonunda doğrulanacak evren modelinin, bir uçta bir büyük patlama diğer uçta da bir büyük çatırtının bulunduğu kapalı bir evrenle hiçbir ortak yanının olmayacağından eminiz. 1609’da teleskobun keşfi astronomi tarihinde kesin bir dönüm noktasıydı. O zamandan beri evrenin ufuk çizgisi giderek daha ileriye ötelenmiştir. Bugün güçlü radyo teleskoplar uzayın derinliklerini araştırıyor. Her geçen gün görünürde kesinlikle hiçbir sonu olmayan daha büyük ve daha uzak nesneler keşfediliyor. Ancak insanlığın sonlu olana tutkusu her şeye “son bir sınır” koymak için inatçı bir dürtü yaratıyor. Bu olgunun astronomi tarihinde tekrar tekrar yinelendiğini görüyoruz.

    Teknolojinin, evrenin enginliğine hiç olmadığı kadar dalabilmemizi sağladığı bir çağda, Yaratılışla başlayan ve uzay, zaman ve maddenin tamamen yok oluşuyla son bulan bir sonlu evren düşüncesine, bu Ortaçağ düşüncesine psikolojik bir gerileyişe tanıklık etmemiz gerçekten de ironiktir. Bu noktada geçilmez bir sınır çizgisi çizilmektedir, bunun ötesini insan aklı soruşturmamalıdır, çünkü orada ne olduğunu “bilemeyiz”. Bu anlayış, eski haritaların 20. yüzyıldaki eşdeğeridir, bu haritalarda dünyanın kenarları sert uyarılarla mimlenirdi: “Burada Canavarlar var.”



    Marksist.com'da Aklın İsyanı adlı kitap çevrimiçi olarak okunabiliyor.Büyük Patlama adlı başlığı okumaya başladım,Plazma Evren modelini anlatıp ve Statik modeli eleştiriyor.Bu konuyu benim gibi merak ediyorsanız ilgili siteden yazılara ulaşabilirsiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ßy Spécops. -- 21 Temmuz 2010; 4:14:31 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    OLED Monitörler ANA KONU
    2 yıl önce açıldı
    SHARP Lcd Tv'ler # Genel Konu #
    16 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.