Şimdi Ara

.....................

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
0
Favori
165
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • .....................



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Solitaire Spider -- 27 Ocak 2023; 13:53:29 >



  • Arkadaşım merhabalar tekrardan :)

    Ben senin hangi durumlarda oldugunu içindeki ümidi, pişmanlıgı gerçekten bütün samimiyetimle görebiliyorum .

    Sana gerçekten yardımcı olmak istiyorum . Lütfen iyi dinle .


    Kuran’da Allah’ın birçok özelliğinden bahsedilmektedir. Bunların arasında en çok vurgulanan Rahman ve Rahim (merhametli ve affedici) olmasıdır. Allah’ın çok affedici olduğu, kendisine ortak koşulması dışında dilediği her hatayı affedebileceği Kuran’da defalarca bildirilmektedir.

    Yanılmaz, hata yapmaz tek varlık Allah’tır. İnsanoğlu yapısı itibariyle hata yapmaya uygundur, zaten böyle olmasaydı bu dünyanın bir imtihan yeri olması düşünülemezdi. İnsanlar Allah’a karşı gelmekten sakınarak bu hataları en aza indirmeye çalışsa da kimi zaman yanlış yapabilirler. İşte bu zamanlarda ümitsizliğe kapılmak ya da “Battı balık yan gider” mantığıyla kendini koyuverip başka günahlara yelken açmak yerine Allah’ın sonsuz affediciliğine sığınılmalıdır. İnsan bu sayede vicdani yönden de rahatlamış olur ve bu hatayı tekrarlamamaya özen gösterir.

    Allah’ın affediciliği insanı hem dünyada, hem de ahirette kurtaracaktır. Fakat bu konuda çok dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Kuran’da da belirtildiği gibi şeytan insanı Allah ile aldatabilir. Yani insanlar bunu akılları sıra kullanarak “ben yapayım, nasıl olsa Allah affeder” mantığıyla günah işleyebilirler. Günümüzde de bunun pek çok örneğini görmekteyiz. Unutmamalıyız ki; yaptığımız her işte samimi olmalıyız. Sonuçta Allah insanların içindekileri de bilir ve Allah’ı kandırdığını sanan insanlar yalnızca kendilerini kandırmaktadırlar.

    Aynı şekilde allahtan hiç birşekilde ümit kesmemeliyiz .

    Dinimiz bizleri korku ve ümit arasında olmaya teşvik eder. Yüce Rabbimiz meâlen şöyle buyurur: "De ki: Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. Öyleyse azap gelmeden önce Rabbinize dönün ve Ona teslim olun; sonra kimseden yardım göremezsiniz." (Zümer: 53-54)

    Nitekim bu hususta Hz. Ömer (r.a.) tüm gençlerimize örnek olacak şu ölçüyü dile getirmiştir:
    "Eğer 'Tüm insanlar Cehenneme gidecek, sadece bir kişi Cennetlik olacak' dense, 'Acaba ben miyim' diye ümitlenirim.
    Şayet 'Bütün insanlar Cennete gidecek, sadece bir kişi Cehennemlik olacak' deseler, 'Acaba ben miyim' diye korkarım."

    İşte böyle bir düşünce, korku ve ümit arasında olmanın zirvesidir. Yani kişi, hem Allah'ın azabından korkmalı, günahlarını düşünmeli; hem de Allah'ın rahmetinden ümitvar olmalıdır.


    Allah yar ve yardımcımızdır . . .




  • Bunun için insan, hem korkup hem ümitli olabilir.

    Hadiste dikkat çekilen mühim bir husus da,
    "Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muâmele ederim" hadîs-i kudsîsinde belirtilen gerçektir. Bu hadîs-i kudsîye göre, biz Rabbimizin rahmetini ümit edersek öyle muâmele görürüz. Ayrıca Rabbimize sû-i zan etmemeliyiz. Yani, "Ben çok günahkârım, bana mutlaka azap eder" demek, Allah'ın irâdesine karışmaktır. "Ben çok günahkârım, ama Rabbim af ve mağfiret sahibidir" diye düşünmek, günahlara tövbe edip, af dilemek gerekir.

    Bir kimsenin, "Kesinlikle ben Cehennemliğim" demesi de, "Ben kesinlikle Cennetliğim" diye düşünmesi de yanlıştır, büyük günahtır. Doğrusu, şöyle düşünmektir:

    "Ben çok günah işledim. Allah'ın azabından korkarım. Ama pişmanım, Rabbim affedebilir. Bu arada Allah beni bazı sevaplar işlemeye muvaffak etti. İyi amellerim de Onun ihsânıdır. Ümit ederim ki, bana lütufla muâmele eder."

    "Hiç kimsenin ameli, kendisini Cennete götürmez. Beni de. Rabbimin rahmeti olmasa ben de Cennete giremem. " diyen Peygamberimiz (a.s.m.), eski asırlarda yüz kişi öldürdüğü halde samimî bir şekilde tövbe eden bir kişinin affedildiğini belirtir.

    İşte korku ve ümit arasında bulunmak budur. Bir yanda Allah'ın en büyük Peygamberi, kendi ameliyle Cennete giremeyeceğini belirtiyor; diğer yanda yüz kişiyi öldüren kesin bir pişmanlıkla af dilediği için mağfiret ediliyor.

    Kişinin ameline güvenmesi, "ucb" denilen mânevî bir hastalıktır ki, en az ümitsizlik kadar kötüdür.

    Rabbimiz bizleri, hayatımızı hüsn-ü hâtimeyle bitirip imanla kabre girinceye kadar korku ve ümit arasında bulundursun.




  • son olarak :

    Peygamber Efendimiz (a.s.m.), ölüm döşeğinde olan bir gencin yanına girdi ve ona,

    "Sen kendini nasıl buluyorsun?" diye sordu.

    Genç, "Ben Allah' ın affını umarım Yâ Resûlâllah! Ve günahlarımdan da korkarım" dedi.

    Bunun üzerine Resûlâllah (a.s.m.) buyurdu ki, "Bu vakitte herhangi bir kulun kalbinde bağışlanma umudu ve günah korkusu birleşince mutlaka Allah o kuluna dilediğini verir ve onu korktuğu azabından emin kılar." (Neseî, Zühd: 31)
  • ProLivee kullanıcısına yanıt
    Kardeş mümkünse son olmasın ya

    Gerçekten çok bilgilendirici yazıyorsun bazı hadisi şerifleri biliyordum ama yazımınız anlatımınız çok hoşuma gitti +ladım hepsini :))
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.