Şimdi Ara

Ölümün Kıyısında (Yeni Csb hikayem)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
76
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • yorumlarınızı beklerim

    --------

    1.bölüm

    Sıradan bir sonbahar akşamıydı. Hava iç karartıcı bir şekilde pusluydu. Sokak lambası etrafı aydınlatıyordu ancak dışarıda eskisi gibi insan kalabalığı yoktu.

    Ali, okuldan çıkmış ve durağa doğru ilerliyordu. Türk dili ve Edebiyat bölümünün ikinci sınıfındaydı.

    Ali, durağa güç bela ulaştığında, otobüsün durakta yolcu aldığını gördü. Ancak otobüs tıplım tıplımdı ve yeni eklenen yolcularla birlikte nefes alacak yer yoktu. Otobüsün dolu olmasından her daim nefret etmişti, Ali.

    Hava hafif soğuk olmasına rağmen sıkı giyinmişti. Ve bu onu duraktan eve kadar yürümeye cesaretlendirmişti. Otobüste tıklım tıklım, nefessiz bir şekilde, ter kan içinde 30 dakika bekleyeceğine, temiz havada 1 saat yürümeyi yeğlerdi. Hem yürümek sağlık açısından da yararlıydı.

    Ali, kestirme yola saptığında sokağın bomboş olduğunu fark etti. İçi ürpermişti. Sokakta adeta in cin top oynuyordu.

    Ali hızlı adımlarla yolda ilerlerken, 15-20 metre önünde 2-3 erkeğin durduğunu fark etti. Bunlar sokak çocukları olmalıydı. Büyük ihtimalle haplıydılar ve tiner de çekmişlerdi. Bu düşünce Ali’nin kanını dondurmuştu. Ancak olan olmuş, bu yola sapmıştı bir kere. Kendi işine bakarak yola devam edecekti.

    Ancak öyle olmadı. Ali, çocukların yanından geçip giderken sokak çocukların ilgisini çekmişti.

    ‘’Hey baksana!’’ diye bağırdı, sokak çocuğu.

    Ali, duymamış gibi yaparak yoluna devam ediyordu. Fakat arkadan bir elin omzuna dokunduğunu fark etti.

    ‘’Sana baksana demedim mi lan!?’’ dedi, sokak çocuğu. Ve yumruğu Ali’nin gözüne indirdi.

    Ali, neye uğradığını şaşırmıştı. Ancak toparlanmış, kendini geri çekmişti.

    ‘’Ne var? Ne istiyorsunuz?’’diye söylendi çocuklara. Korkmuş olduğu her halinden belliydi. Karşısında 3 tane kafayı bulmuş, eli bıçaklı sokak çocuğu vardı ne de olsa.
    Kendisi ise silahsız ve savunmasız haldeydi. Gözü de sızlıyordu üstelik.

    ‘’Para ver! Üstündeki montu da istiyorum! Diretirsen donuna kadar alır, üstüne de işimizi görürüz ha!’’ diye tehdit etti, sokak çocuğu, son cümlesinde kahkahalar atarak.

    Ancak o an ne olduysa Ali’ye ansızın cesaret gelmişti. İzlediği filmlerden olsa gerek, onlarla başa çıkabileceğini düşünüyordu. En azından o kadar dövüş sahnesi izlemişti ‘muhakkak bir iki şey öğrenmişimdir’ diye düşündü.

    ‘’Vermiyorum ulan! Burası dağ başı mı siz de kim oluyors’’ lafını bitiremeden ikinci yumruğu sağ yanağına yemişti.

    Ali, yumruğu atan çocuğun yanına yaklaştı ve diziyle çocuğun kasık bölgesine sertçe vurdu. Çocuk yerde çığlıklar içinde kıvranıyordu.

    Bunu gören diğer iki sokak çocuğu bıçaklarını çıkarmıştı. Ali, ‘birini alt ettim diğerlerini de ederim’ düşüncesiyle öteki çocuğun üzerine gitti. Gaza gelmişti.

    Tam vurmaya kalkışacakken karnının içinde ince, soğuk ve sivri bir cisim hissetti. Gözleri donuklaşmıştı. Bu cisim bıçaktı. Ali, bıçağı tam karnının delik noktasından yemişti. İkinci bıçağı ise karın boşluğundan diğer çocuk tarafından yemişti.

    Ali, donuklaşmış ve ağzı kocaman açılmış bir şekilde yere yığılmıştı.

    Ali’yi yarayanlar çocuklar, yerdeki kasığına sıkı bir darbe alan arkadaşlarını kaldırarak hızlıca uzaklaştılar.

    Yerde uzanmış bir şekilde gökyüzüne bakıyordu. ‘Her şeyin bittiği an!’’ diye düşündü, Ali.

    Eli bir çamaşır makinesinin çalıştığı an gibi titriyordu… 1.bölüm sonu…

    2.Bölüm

    Ve korkuyordu da. Çünkü bıçaklanmıştı. Çünkü etrafta yardım edecek kimseler görünmüyordu. Kan kaybediyordu ve ilk defa ölüme bu kadar yaklaşmıştı.

    Bu dünyadaki son anları olduğunu düşündü. Çünkü 10 dakika geçmesine rağmen ona yardıma koşan olmamıştı. ‘’Ne lanet yermiş! Gören de ıssız adada yaralandık sanacak!’’ dedi kendi kendine.

    Artık öleceğine iyiden iyiye kabullenmişti. Cesedinin burada çürüyüp unutulacağından endişelendi. Sağlıklı düşünemiyordu ne de olsa.

    ‘’En geç 40 saate toprağın altında olacağım’’

    Bu düşünce tüylerini diken diken etmeye yetmişti.

    Gözünden yaşlar akıyordu. Yepyeni bir maceraya adımını atmak üzereydi: Ölüm!

    Acaba öldükten sonra ne olacaktı? Gömüldüğünü hissedecek miydi? Kabir azabı çekecek, yılanlar onu mezarda sokacak mıydı? Yoksa sonsuzluk mu olacaktı? Yeni bir yaşam mı?
    Öldükten sonraki hayata inanırdı, Ali.

    Peki, bu halde öteki dünyaya nasıl gidecekti? Daha doğru düzgün namaz bile kılmamıştı. ‘Önümde koca ömür var nasıl olsa.’ Diye düşünenlerdendi. Ancak ölüm onu hiç beklemediği anda sinsi bir şekilde yakalamıştı.

    Ya da o öyle sanıyordu.

    Aradan 30 dakika geçmesine rağmen sokaktan kimse geçmemiş, kimse onu fark etmemişti.
    Ancak Ali’nin bilinci bunca zaman geçmesine rağmen halen yerindeydi ve vücudundan kanlar gelmiyordu artık.

    ‘Acaba iç kanama mı başladı?’ diye düşündü.

    Ancak tuhaftır ki kendini yaralanmış hissetmiyordu.

    Sırtüstü yerde yaralı bir şekilde yatarken, elini bıçaklandığı bölgeye doğru getirmişti ki… Gözleri fal taşı gibi açıldı. Bıçaktan aldığı darbeyle yırtılan ince montundan içeri elini sürdüğünde, karın bölgesinde bir yara olmadığını fark etti.

    Biraz doğrulmuş bir şekilde karnına baktı. Ancak hiçbir şey yoktu! Bu bir mucize olmalıydı! Mucizeydi bu başlı başına. Tüm yaraları uçup gitmişti. Adeta karnı kendi kendine iyileşmişti.
    Bu mantıken imkânsız geliyordu ama o da biliyordu ki hayatta hiçbir şey imkânsız değildi.

    Mucizelere inanırdı ve bugün başına hiçbir zaman unutamayacağı bir mucize gelmişti. Karnına aldığı iki bıçak darbesi yok olmuştu.

    Bıçaklandığına yemin edebilirdi. Zaten yerler de montu da kan olmuştu. Bu da bıçaklandığına dair kanıttı. Ancak yara yoktu.

    Sokaktan halen hiç kimsenin geçmemiş olmasına da ayrı şaşırmıştı.
    İrkilmiş bir şekilde ayağa kalktı. Etrafına baktı. Ve hızlıca koşmaya başladı.
    Daha 35-40 dakika önce iki defa bıçaklanmasına rağmen koşabildiğine inanamıyordu. Ama çılgınca koşuyordu. Kafasından bin bir türlü düşünce geçiyordu. Ve şükrediyordu Allah’a bu mucizeyi yaşattığı için.

    Caddeye geldiğinde ilk gördüğü taksiye atladı.
    Taksiciye selam vererek evinin adresini tarif etti. Soluk soluğaydı.
    Arka koltukta kafasını arkaya yaslamış, derin bir nefes almıştı. Elleri titriyor, bugün olanları düşünüyordu.

    Öyle ya da böyle kurtulduğu için şanslıydı.

    Ancak taksi birkaç km ilerde bir şarapnele çarpmış ve defalarca takla atmıştı.

    Kaderden kaçış yoktu… (2.bölüm sonu)







  • Çok uzun yaziyonuz be okumaya çalişirim
  • Ben beğendim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kisilikli adam

    Çok uzun yaziyonuz be okumaya çalişirim

    İlk bölüm olduğu için iki bölüm halinde yayımladım 1.bölüm ve 2.bölüm olarak. bölümler kısa oluyor iki bölüm halinde yayımladığım için böyle uzun geldi. diğer bölümleri teker teker yayınlayacağım.
    ---

    @Cornucopia. teşekkürler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi J.Valjean -- 11 Mart 2014; 21:15:41 >
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.