Şimdi Ara

Ölüm Yoktur !! Kuantum İlkesi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
0
Favori
1.067
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Biz gömülünce (eski) kuantum dalga fonksiyonuna dönüyoruz. Yani parçacık fonksiyonu çökmüş oluyor ve > gerçek < evrenin, bu bütünleşmiş enerji ağının bir parçası oluyoruz. Kuantum fiziğinde ölmek yoktur. Parçacık pozisyon (form) değişikliği söz konusu ve buna sizin bilinciniz karar verir. 

    Aslında şu anda da enerji formundayız ama duyularımız bunu 4 boyutlu ortamda algılamakta yetersiz ve bu sebepten dolayı maddenin, gerçek (katı) olduğu yanılgısına kapılıyoruz. 

    Bilinen evrende madde yoktur, her şey enerji fonksiyonlarından meydana gelir ve bilincimiz sınırsız bir enerji ağının içinde yer almaktadır.

    Evrendeki tüm "maddeler" (enerji) sabit alan ve zaman dilimlerine ait değildir. Kuantum ölçekte sizin bedeniniz, zamanın ve mekanın farklı dilimlerine (geçmiş, an ve geleceğe) evrendeki tüm enerji ağına her an bağlı durumdadır.

    Yani mikro ölçekte (gerçekte) SÜPER pozisyondasınız (bu bir elektronun aynı anda birçok yerde olması durumudur).

    "Oldükten" sonra karbon haline gelen beden (ve tüm "maddeler") bu karmaşık ("zamansal") ZAMANSIZ, sınırsız bağlarını sonsuza dek korumaya devam etmektedir.

    Bunlar kuantum fizik tarafından doğrulanan gerçeklerdir.


    Madde, en temel düzeyde kuantum (enerji) dalga-parçacıklarından oluşur. Bu dinamik bir olgudur. Enerji sürekli yenilenmediği sürece varlıktan bahsetmek mümkün değil. Kuantum alanda mutlak bir yokluk-hiçlik mevcut olmadığı gibi, mutlak bir varlık da yoktur. Maddeye atom altı ölçeklerde bakıldığında o dünyada bildiğimiz "katı" objeler yok, sadece ilişkiler var ve titreşim halinde olan bir enerji okyanusu. Yani madde, hem parçacık, hemde bir dalga gibi davranır. Kuantum alanda tam doğru tam yanlış diye bir durum yoktur. Buna belirsizlik ilkesi deniyor.

    Fakat gözlemlemek çok önemli ve farklı bir foksiyonu belirliyor. Gözlemlemek dalga fonksiyonunu çökertiyor (atom altı boyutlardaki gerçekliği, gözleyenin beklentisi yönünde hareket etmesini sağlıyor) ve bilinen maddenin dalga şeklini, ("kararlı") bir parçacık haline getiriyor. Yani (maddesel) varlık gözlemlemekle beraberinde ortaya çıkmış oluyor ve esas, fakat aldatıcı olan bu gerçekliği, bilincimiz var ediyor.

    4 boyutlu bir ortama baktığımızda ise, geçmiş zamanın fiziki şeklini görürüz. O vardır ve ordadır. Fakat gelecek yok. An vardır ve anın bir oluşu, çünkü ("maddesel" nesneler) kuantum dalgaları anlık, (zamansız) sınırsız bir ortamın tepkimelerin birer parçasıdır ve zamandan bağımsız bir ortamda hareket ediyorlar.

    Aynı kuantum frekansına girmiş iki parçacık, birbirinden ne kadar uzaklaşırlarsa uzaklaşsınlar, birbirinden milyarlarca ışık yılı uzakta olsalar dahi, iletilerini korurlar.


    Peki bu nasıl olur ?


    Parçacıklar (atomu oluşturan "maddeler") madde için bir araya geldiklerinde ayrılsalar dahi enerji hala oradadır ve onları bağlamaktadır. Zamanda yeteri kadar geri gidersek, genişleyen evrendeki bütün parçacıklar ve maddeler tek bir parçacığın içerisindeydi. O parçacıklar şimdi ayrı olsalar ve genişleseler bile, biz hepimiz hala enerji olarak bağlıyız. Her şey (hepimiz) aynı parçacığın parçasıdır.

    Kuantum fiziğine göre iki benzer parçacık birbiri ile eşzamanlılığa sahiptir. Bu parçacıklar ayrı yerlerde birbirlerinden çok uzak mesafelerde olsalar dahi birinde olan bir durum diğerini anında, aynı şekilde etkiler. Yani kuantum bilgisi anlık olarak evrenin diğer ucuna iletilebiliyor. Işık hızı saatte 1 milyar küsür km hareket ederken, kuantum iletilerin hızları mesafesizdir. Buna kuantum dolanıklığı deniyor.


    Peki gerçeklik nedir ve onu nasıl tanımlayabiliriz ?


    Biz olmadan bu mümkün olamaz çünkü rolümüz etraftaki dünyayı gözlemlemektir ki bu içinde yaşadığımız algıladığımız evreni yaratmaktadır. Evrenin neye benzediğini araştırmamıza rağmen hiç bir zaman evrenin sınırlarını bulamayacağız, hiç bir zaman en küçük parçacığı bulamayacağız. Çünkü baktığımız her yerde bilinç bir şeyin orada olacağı ümidiyle keşif yapmaktadır. Bu keşif bakma gözlemleme hareketi, görmek için yapılan baskıyla bir şeyler yaratma rolüdür ve yaşadığımız her an evreni var ediyoruz.

    Bilinç evrenin programlama dilidir. Bilinç bizden ortaya çıkanla başlar. Biz oluşturucularız, bu gezegende hedeflenen tekliğiz, çünkü sadece diğer herkesin yaptığı gibi, biz realiteyi amaçlayan tekliğiz. Eğer beyninizi kapatırsanız medya ilüzyonunun ana görüşüne çekilirsiniz.


    REALİTEYİ BİZ OLUŞTURUYORUZ onu biz kontrol ediyoruz.


    Bunun en basit kanıtı > atom altı boyutlardaki gerçekliğin onu gözleyenin beklentisi yönünde hareket etmesidir. <

    Yani bilinç gözlemlemekle beraberinde realiteyi oluşturma fonksiyonlarını belirler.


    Dakika 15:44 - 25:05 arası bakınız




    Evreni bir bütün olarak birleştiren en temel şeylerden biri bilinçtir.








    Alıntı 

    Vücudumuzun (ve tüm evrenin / evrenlerin) %99,99999999’luk kısmı tamamen boşluktan oluşuyor. Bu tanım için bilimin cevabı ise şu şekilde: 

    Bir atomun boyutu, çevresinde bulunan elektronların konumuna göre değişkenlik gösteriyor. Atomun büyüklüğü, çekirdekle elektronlar arasında boşluktan ibaret. Bu boşluk ise %99,99999999’luk kısma tekabül ediyor. Yani çekirdekler, bu boş alanın yalnızca 100 binde birine denk gelen bir boyuta sahip. Mesela çekirdeğin boyutunu fındık tanesi kadar ele alırsak, atomun kendisi bir stadyum kadar büyük olurdu. Biz de eğer atomlar arasındaki boşluklar olmadan yalnızca çekirdek ve elektronlardan ibaret olsaydık, bir toz tanesinden dahi daha küçük olurduk. Bunun anlamı, tüm insanlığın bir küp şekerin kapladığı alana sığması demek. 

    Peki kütlemiz ? 

    Madem atomla ilgili gerçek bu, peki kütlemiz nereden geliyor? Bunun da cevabı enerji. Temel olarak hepimiz proton, nötron ve elektronlardan oluşuyoruz. Proton ve nötronlar ise kuark adı verilen küçük parçacıklardan meydana geliyor. Kuarklar da gluon adı verilen başka bir madde sayesinde bir arada tutunabiliyorlar. 

    Başka bir soru daha. Madem atomlar tamamen boşluktan meydana geliyor, neden bir şeye dokunduğumuzda hissediyoruz ? Ya da bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi maddelerin içinden geçemiyoruz ? 

    Boşluk, sandığınız gibi tamamen boşluktan oluşmuyor. Boş olarak gözlemleyebildiğimiz bu alanlar, gerçekte dalga fonksiyonları ve görünmez kuantum alanlarıyla dolu. 

    Dokunduğunuzu sandığınız hiçbir şeye aslında hiç dokunmadınız. Bir maddeye dokunduğunuzda (insan, masa, duvar, at vb) aslında atomların çekirdeği ya da elektronlar birbirine dokunmuyor. Dokunmaya çalıştığınız maddenin elektronları etrafındaki elektromanyetik alan, sizin atomlarınızdaki elektromanyetik alanı itiyor. Yani dokunarak hissetmenizi sandığınız şey, tamamen bu itme durumuyla alakalı ve her şey aslında tüm bu olan bitenleri nasıl kavradığımızla alakalıdır. Farkındalık ve anlama yetisi.


    "Gerçeklik" (hayat) aslında sadece bir yanılsamadır ve biz aldatıcı bilincimizdeki dünyayı yaşıyoruz. Bilincimiz de diğer bilinen her şey gibi, kuantum alanlarında oluşuyor.



    Bilinç nedir sorusuna


    Bilinç beyin dokuları, kimyasal etkileşim ve elektriksel sinyaller ile oluşmaktadır. O beyindeki Pontine Tegmentum bölgesinde oluşur.


    Ölüm Yoktur !! Kuantum İlkesi


    Haber kaynağı

    https://onedio.com/haber/buyuk-sir-cozuldu-bilim-insanlari-beyinde-bilincin-bulundugu-noktayi-tespit-etti-757304


    Pontine Tegmentum Türkçe Wikipedi kaynağı

    https://translate.googleusercontent.com/translate_c?depth=2&nv=1&pto=aue&rurl=translate.google.com&sl=auto&sp=nmt4&tl=tr&u=https://en.m.wikipedia.org/wiki/Pontine_tegmentum&usg=ALkJrhiddoXn0vRX35huiia4SROyeci9bA


    Ana kaynak

    https://en.m.wikipedia.org/wiki/Pontine_tegmentum


    Bilincin nerden geldiği belli. Bilinç canlı dokular ve vücutta salgılanan kimyasallar ile ilişkilidir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr. Cheritto -- 9 Temmuz 2020; 12:39:19 >







  • Böyle bir kuantum ilkesi yok. Aksine kuantize partikül dünyasında her ürün hemencecik ortadan kalkıyor (ölüyor) yeni ürünler ortaya çıkıyor. Kuantum dalgaları sanal uzayda olasılık dalgaları, hiçlik dalgaları da değil. Parçacığın momentum ve konum olasılıklarını dağıtan non linear bir dalga sistemi. Parçacıklar ise baya bayağı kütlesi olan madde parçaları, varolanlar esasında bu parçalar, dalgalar değil. Dalga fonksiyonu yalnızca parçacığın dalgamsı saçılma / hareket örüntüsünü matematiksel bir dil ve tasarıda yansıtıyor. Bu yazı maalesef bilimdışı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt
    Belirsizlik ilkesi rastlantısallığın, doğanın temel ve ayrılmaz bir özelliği olduğunu gösteriyor. Karmaşık bir sistem hakkındaki bütün bilgiye sahip olsak bile, atomlar bir ölçekte her daim rastgele ve öngörülemez olarak hareket edecektir. Kuantum fiziği bize doğayla ilgili bütün olasılıkları veriyor ancak, olasılık dağılımını %100 kesin olarak, yani determinist olarak belirliyor. Sonuç olarak öznel gerçeklik ile nesnel gerçeklik arasında çok önemli ilişki kurmaktadır.

    Örneğin ışık bir dalgadır ama fotonlar gözlendiğinde parçacık gibi davranır. Yani foton etkileşimlere parçacık olarak girer ancak dalga olarak yayılır, tıpkı elektronda olduğu gibi.

    Bu deneyler kuantum dünyasında nesnel gerçeklik olmadığını gösteriyor. Gerçek bakanın gözündedir. Elbette gözlemcinin insan olması şart değil. Parçacıklarla etkileşime giren bir detektör teknik olarak gözlemcidir ; )



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr. Cheritto -- 9 Temmuz 2020; 2:14:27 >




  • İlk olarak, sanal parçacıkların çok kısa olsa da bir ömrü var. İkincisi, atom yığınlarının ölümden sonra da mevcut olması ölümsüz olduğumuzu göstermez. Canlılık belirli biyokimyasal süreçlerin çalışmasıyla ilgili. Ölüm anında bu süreçler bittiği için canlılık bitti diyoruz ya zaten. Benim bacağımı kesip atsan bacağımın canlı olduğunu düşünmezsin herhalde. Üçüncüsü, canlılık ve bilinç aynı şey değil. Bitkiler canlı olmakla beraber bilinç sahibi değillerdir. Dördüncüsü, öz-farkındalığı bilinçle aynı şey olarak almışsın ama ikisi farklı şeyler. Beşinci ve son olarak, yapılan araştırma öz-farkındalığın kaynağının beynin hangi lobu olduğunu açıklıyor sadece. Bu o lobun öz-farkındalığa indirgendiğini göstermez. Maddeden farklı farklı nitelikler meydana geliyor olabilir ve bunlar birbirine indirgenemez. Zihinsel fenomenlerle nörolojik fenomenlerin korele gerçekleştiğini zaten biliyoruz. Bu, o deneyimin öznelliğine ters bir şey teşkil etmiyor. Bu sadece töz düalizmi açısından sorun yaratabilir ama zihin felsefecilerinin -neredeyse- hiçbiri töz düalizmini savunmuyor. Bu yazı internetteki popüler web sitelerinden toplanmış. Nat Alianovna’nın belirttiği gibi de bilim ve felsefe açısından çok büyük yanlışlar barındırıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 14 Temmuz 2020; 17:18:1 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Gerçek manada bilinçli ölümsüzlukten söz eden olmadı, boş beleş sallamasyonlar yapmayın. Kuantum anlamdaki "ölümden" söz ettik, ki böyle ölüm yok diye.
  • ölüm var ama ne surette olduğunu kimse bilmiyor.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.