Şimdi Ara

OLDIES! '80 ÖNCESİ UNUTULMAZ YABANCI-TÜRK HAFİF-ANADOLU ROCK ŞARKILAR (32. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
2.418
Cevap
28
Favori
228.089
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 3031323334
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • İPUCU BEŞLİSİ

    1970'lerin sonunda solo olarak ve Seyyal Taner ile müzik yapan pop, rock grubu.
    Daha önce Mazhar - Fuat adıyla beraber çalışan Mazhar Alanson ve Fuat Güner, ikiliye eşlik eden ve askerden dönen bas gitarist Özkan Uğur, perküsyonda Ayhan Sicimoğlu ve klavyede Galip Boransu ile çalışmaya başladı. Grubun yaptığı bazı İngilizce parçalar İzzet Öz'ün televizyonda yaptığı bir yarışmada bulmaca olarak soruldu. Herkes yabancı grup isimlerini tahmin edip grubu bulamayınca grubun adı "İpucu Beşlisi" kalır. [1]

    Grup 1976'da "Heyecanlı / Hop Otur Hop Kalk" adında tek bir 45'lik çıkardı. Heyecanlı şarkısı eski Alanson ve Güner bestelerinden çok farklıydı çünkü şarkının müziği İngiltere'de funk gruplarında çalan Ayhan Sicimoğlu tarafından yapılmıştı. [2] MFÖ'nün ilerideki pop günlerinin ilk örneği olan bu şarkının sözlerini Mazhar Alanson yazmıştı. Heyecanlı şarkılarına İzzet Öz tarafından da bir klip çekildi. Bu klip Türkiye'nin ilk klibi sayılmaktadır. "Hop Otur Hop Kalk" ise Ayhan Sicimoğlu düzenlemesiyle bir Mazhar & Fuat bestesiydi.

    Grup 1977'de eleman değişikliğine gitti. Ayhan Sicimoğlu'nun yerine Seyhan Karabay gelir. Grup o sene Seyyal Taner ile beraber çalmaya başladı. Zaman zaman "Seyyal Taner ve İpucu Grubu" olarak anıldı. 1978'te grup "Bugün İlkbahar" şarkısını Taner için besteledi. Bu dönemde Ele Güne Karşı şarkısını da Seyyal Taner'e verdler. Taner TRT'den boykotlu olduğu için iki şarkıyı da albümünde okuyamadı. Ele Güne Karşı ile MFÖ kendi çıkışını yapsa da Bugün İlkbahar hiçbir albümde bulunmamıştır.

    Grup arka arkaya gelen askerlikler, farklı müzikal çalışmalar, araya giren uzaklıklar nedeniyle 1978 yılında dağıldı.

    Vikipedi'den alıntıdır.



    MOĞOLLAR

    1967'de Silüetler'de çalışan Aziz Azmet, Tahir Nejat Özyılmazel, Murat Ses ve Aydın Daruga Vahşi Kediler grubunun basçısı Haluk Kunt'la birlikte grubu kurarlar. Kısa bir süre (yaklaşık 2 ay) sonra Selçuk Alagöz grubunda çalışan Cahit Berkay gruba katılır ve Tahir Nejat Özyılmazel gruptan ayrılır.
    Kısa bir süre sonra yine bir ara Selçuk Alagöz grubunda çalışmış olan ve Almanya’da Cem Karaca Apaşlarla yaptığı turneden dönen Hasan Sel Haluk Kunt'un yerini alır. İlk 45'likleri "Eastern Love/Artık Çok Geç", Şubat 68'de çıkar. Bu dönemdeki parçalarda Azmet/Ses ikilisinin, Lennon/McCartney tarzı bir çalışma beraberliği sözkonusudur. Benzeri tonaliteye, bu ikilinin Silüetler döneminde, hatta Meteorlar döneminde rastlamak mümkündür. Bu plağın hemen ardından "Mektup/Lazy John"u yapan grup, Haziranda Altın Mikrofon yarışmasına katılır ve "Ilgaz" üçüncü olur.
    Bu başarı ve ardından çıkan 45'lik Moğollar adının daha çok insan tarafından duyulmasını sağlar. Konserler verirler. İlginç konserlerdir bunlar; örneğin: Diskotek dergisi tarafından 3 Nisan 1968'de İstanbul Fitaş sineması'nda düzenlenen, Haramiler ve Kaygısızların da katıldığı konsere "silindir şapkaları, uzun siyah frakları ile üç keman bir viyolonsel ve bir trompet eşliğinde" çıkar Moğollar elemanları. İlk solo konserlerini ise 19 Ekim 1968'de İstanbul Fitaş Sineması'nda verirler. Yabancı şarkıların yanı sıra kendi bestelerini de seslendiren Moğollar, konserlerinde büyük ilgi görür. Ünleri İstanbul dışına çıkar, Anadolu'ya ulaşır. Aynı tarihlerde dördüncü plaklarını çıkaran Moğollar 1968'i tanınmış bir grup olarak kapatır.Ve eski moğlar göç eder.
    1969 yılının Şubat ayında grupta bir eleman değişimi yaşanır. Aydın Daruga gruptan ayrılır, yerini Selçuk Alagöz grubunun eski davulcusu Engin Yörükoğlu alır. Moğollar 1969 yılını, neredeyse tüm Türkiye’yi kapsayan büyük bir turneyle geçirir. Bu turne sırasında yaşadıkları onların müziğinde önemli bir değişime neden olur. Turne öncesinde İstanbul'da verdikleri konserlerde kimi türkü düzenlemeleri ve halk müziği sazlarını kullanmaları ilgi görür, fakat bu turne Moğollar'ın Anadoluyu yakından tanımalarını sağlar, bu da onların tarzlarının daha belirginleşmesini gerçekleştirir ve Moğollar bu tarza bir isim verirler: Anadolu Pop. Hey dergisine bu adı seçmelerinin nedenini ve amaçlarını şöyle açıklarlar: "...ispatlamak istediğimiz, halk müziğimizin çok sesli bir ruha sahip olması. Ayrıca folklorumuzdaki dinamizmin pop müziğin dinamiğine yakın olması. Geri kalmış popüler müziğimizin ileri teknik ve zengin folklorumuzla birleşmesiyle bir kişilik kazanması..."
    Moğollar, bu açıklamayı yaptıkları tarihlerde, Anadolu Pop'un yalnızca düzenlemelerden ibaret olmadığını ve bu tarzda beste de yapılabileceğini kanıtlamak için bir 45'lik çıkarırlar: "Dağ ve Çocuk/İmece". Her iki parça da yerli melodi ve ritimlerden yola çıkılarak yapılmış bestelerdir, büyük ilgi görür. Böylece Moğollar, Anadolu Pop'un yaratıcıları, "Dağ ve Çocuk" da bestelenmiş ilk Anadolu Pop hiti olarak tarihteki yerini alır. 1970'in başında Hasan Sel ayrılır, yerine daha önce Erkin Koray dörtlüsünde bas çalan Taner Öngür gelir. Daha sonra, Murat Ses'in tipik zurna biçemli org soloları ile Moğollar, aynı çizgide yollarına devam ederler (Garip Çoban ve diğerleri). Temmuz 1970'te bir eleman değişikliği daha yaşanır, Aziz Azmet gruptan ayrılıp solo çalışmaya başlar. Ayrıca önce Bunalımlar, sonra o sıralarda yeni isim yapmaya başlayan Üç Hürel ile bir süre çalışır. Aziz Azmet'in ayrılışının nedeni grubun türkülerle fazla içli dışlı olmasına muhalefet etmesi ve başka arayışlar içerisine girmesiydi. 1972'de son 45'liğini çıkaran Aziz Azmet, 70'lerin ortalarında iş hayatına atıldı ve mali müşavirlik yapmaya başladı. 2006'da "Son Osmanlı" filminde rol alan Azmet, İz Tv'de yayınlanan "Müzikte Bir Deney: Anadolu Rock" belgeseline de katkıda bulundu.
    Aziz Azmet'in ayrılışı üzerine Ersen gruba katılır. Ersen'le "Ternek" 45'liğini yaparlar, ancak bu birliktelik uzun sürmez. 1970 Ağustos sonunda, Moğollar Ersen'den ayrılır ve Paris'e gider.
    Paris'te Moğollar, CBS firması ile üç yıllık bir anlaşma imzalar ve Murat Ses'in bestelerinden oluşan bir 45'lik "Behind the dark/Hitchin" yaparlar (bu plak Türkiye'de İngilizce olarak listebaşı olur). Ayrıca <Guild international du disque> isimli bir plak şirketine de bir albüm yaparlar. Bu albüm "Danses et Rythmes de la Turquie-d'Hier d'Aujourd'hui" 1971 yılında <Academie Charles Cros> büyük plak ödülünü alır. Adı geçen plaktaki bestelerin ve gelenekselden düzenlemelerin tamamına yakını Murat Ses'in kaleminden çıkmıştır. (Kaynak: SACEM-Fransa ve MESAM-Türkiye).
    Bu dönemden kalan en önemli Murat Ses bestesi, "Ağrı Dağı Efsanesi"dir. Konserlerde zaman zaman 10-15 dakika kadar süren bu parçada Murat Ses'in uzun org improvizasyonlari dikkat çeker. Bu arada Moğollar Paris'te o tarihlerde Belçika'da yaşamakta olan Barış Manço ile karşılaşırlar ve onunla çalışmaya başlarlar. Kurdukları birlikteliğe "ManchoMongol" adını verirler. Barış Manço, bu konuda Hey dergisine şunları söyler o tarihlerde: "Artık biz bir bütünüz. Ne ben Moğollar'ın şarkıcısıyım, ne de onlar benim grubum. Yepyeni bir grup olduk. Adımız MançoMongol. Kafaca anlaşan, aynı fikir seviyesine gelmiş olan bizler, yaptıklarımızın daha iyi olması için, sesimizi bütün dünyaya kuvvetlice duyurabilmek için, başbaşa vermenin zamanı geldiğini anladık." Ancak bu böyle olmaz. Birlikte Türkiyeye dönen Barış Manço ve Moğollar, dört ay değişik yörelerde konserler verdikten sonra ayrılır. Geriye beraber yaptıkları iki 45'lik plak kalır. Bu arada Moğollar'ın Paris'te doldurdukları albüm Mart 1971'de Academie Charles Cross ödülünü alır. Türkiyede büyük yankısı olur bu ödülün. Örneğin Hürriyet gazetesi tam sayfa olarak duyurur bu haberi: "Moğollar'ın davul ve zurna ile doldurduğu plak Akademi armağanı aldı."
    Aynı tarihlerde, yine Paris'te CBS firmasından çıkan söz ve müzikleri Murat Ses'e ait 45'lik "Behind the Dark/Hitchin" şöyle sunulur dinleyiciye: "Pikabınızın kolunu plağın üstüne koyup dinlemeye başladığınız anda Doğu'dan gelen bir grubun varlığını anlayacaksınız. Moğollar, bir çeşit 'sitar' olan 'bağlama'yı pop müziğine iyi uygulamaları ile dikkati çekiyor. Öğütleyebileceğimiz tek şey, yalnızca Türklerin bildiği bu ritmin akışına, sihirine kendinizi bırakmanız."
    Barış Manço'dan ayrıldıktan sonra tekrar Paris'e dönen Moğollar, bu kez Engin Yörükoğlu'nu orada bırakarak Türkiye'ye döner. Yörükoğlu ani bir kararla, 31 Temmuz 1971'de Dominique Meraud ile evlenerek Paris'e yerleşir. Bu beklenmedik ayrılık Mavi Işıklar'ın davulcusu Ayzer Danga ile telafi edilmeye çalışılır, bir sene bu formatta gider. "Alageyik Destanı/Moğol Halayı" ve "Cigrik/Sila" 45'liği bu dönemde yapılır. Ancak Ağustos 1972'de Murat Ses gruptan ayrılır. Bu arada Selda ile bir 45'lik yapar Moğollar. Daha sonra Ersen gruba yeniden katılır.
    Aralık 1972'de ilginç bir olay yaşanır: Cem Karaca ile çalışan Kardaşlar, Ersen ile çalışan Moğollar solistlerini değişirler. Bu görülmedik olay Moğolların tekrar gündeme gelmesini sağlar. Cem Karaca ve Moğollar güçlü bir birliktelik oluşturmuş ve uzun sürecek bir dostluğun temeli atılmış olur. Çeşitli konser turneleri ve plak çalışmalarıyla geçen iki senelik bir zaman sonunda bu defa Taner Öngür ile Ayzer Danga Moğollar'dan ayrılır. Eskilerden bir tek Cahit Berkay kalmıştır.
    Bu arada Cem Karaca ve Moğollar'ın en önemli parçalarından biri "Namus Belası" çıkar piyasaya. Bir süre sonra Cahit Berkay Moğollar'ı dağıtıp Fransa'ya gider orada Engin Yörükoğlu ile buluşur, yanlarına katılan çeşitli müzisyenlerle Moğollar adı altında iki albüm ve Ali Rıza Binboğa'yla birlikte bir 45'lik yaparlar. 1974 sonu ile 1976 yılları arasında Cahit Berkay ve Engin Yörükoğlunun sürdürdüğü Moğollar 1976'da, aralarına katılan müzisyen Oğuz Abadan'ın da Türkiye'ye geri dönmesiyle çalışmalarına son verir. Bu dönemden kalan en önemli albüm, Fransa'da RCA firmasından çıkan "Hitit Sun" Türkiyede "Düm-Tek" tir. Bu albümde Cahit Berkay'ın enstrümental besteleri Anadolu Pop'tan jazz rock'a doğru yönelmeyi işaretlemektedir.
    1976'dan sonra yalnızca bireysel çalışmalarını sürdürür 'Çekirdek' Moğollar elemanları. Cahit Berkay, film müzikleri yapar aradaki yıllarda. '90'larda, Cem Karaca ve Uğur Dikmen'le Rock kumpanyası adlı grubu kurar, birlikte iki albüm (Yiyin Efendiler ve Nerde Kalmıştık)yaparlar.
    Engin Yörükoğlu, Fransada çeşitli jazz grupları kurar, sonraları İstanbul'da Jazz Stop isimli bir kulüp açarak orada çalmaya başlar.
    Taner Öngür ise Dostlar (Edip Akbayram'ın eski grubu), Dadaşlar (Ersen'in 1974-1993 arasında çalıştığı grup) ve Dervişan (Cem Karaca'nın eski grubu)'da çalışır bir süre. Daha sonra Almanya'ya yerleşir. 1992'de Türkiye'ye döner, "Alarm" isimli ilk solo albümünü çıkartır.
    Murat Ses, Kurtalan Ekspres'le çalışır, bir ara kısa sürelerle Dostlar ve Dervişan'la çalışır, o dönemden kalan en önemli parça, Dostlar'la yapmış olduğu 'Garip'tir. Daha sonra, kendi grubu Ağrı Dağı Efsanesini kurar. 1979'dan itibaren Avusturya'ya yerleşen Ses, halen orada ve ABD'de yaşamaktadır. Avusturya'da ve ABD'de, bu güne kadar sekiz solo albüm çıkarmıştır: Automaton (1990), Binfen (1995), Culduz (1999), Automaton Square (2005), Binfen 2005 Remix (2005), Electric Levantine (2006), Umami (2007) ve Beside The Sun (2010).
    1992'de bir televizyon programında dinlediği Moğollar'dan etkilenen Leman dergisi çizerlerinden Kaan Ertem, "Moğollar tekrar bir araya gelsin" çağrısıyla bir imza kampanyası açar. 4000'den fazla imza toplanır bu kampanya dahilinde. Cahit Berkay, Taner Öngür ve Engin Yörükoğlu arada bir araya gelip bu konuyu görüşürler, yeniden Moğollar'ı kurmak konusunda tereddütleri vardır, ancak kampanya'ya gelen mektuplar onlara cesaret verir. Yanlarına genç bir müzisyen Serhat Ersöz'ü alarak, 31 Mayıs 1993'te İstanbul Cemal Reşit Rey konser salonunda verdikleri muhteşem bir konserle geri dönerler. 1994'te "Moğollar94", 1996'da "Dört Renk", 1998'de "30.yıl", 2000'de "Moğollar 1968-2000" ve 2004'te "Yürüdük Durmadan" albümlerini çıkarırlar. 2007 yılında Cem Karaca'nın oğlu Emrah Karaca solist olarak gruba katılır. 2008'de Utku Ünal albüm çalışmaları için 2. davulcu olarak gruba katıldı ve grup 2009'da "Umut Yolunu Bulur" albümünü çıkardı.




    Moğollar

    Grup Elemanları
    Cahit Berkay
    1946'da Senirkent Isparta'da doğan Cahit Berkay, müzik hayatına, 1962 yılında Siyah inciler adlı grupta başlar. 1964'te Selçuk Alagöz ün grubunda profesyonel müzik hayatına adım atmış olur. 1967 yılının sonunda katıldığı Moğollar'ın zamanla beyni oldu. Berkay; grupta akustik, elektro gitar, yaylı tambur, ıklığ, bağlama çalıyordu.

    Moğollar dışında bireysel çalışmalar yürüterek birçok film müziğine de imza atan Cahit Berkay, 1978'de "Fıratın cinleri", 1982'de "Kırık bir aşk hikâyesi", 1991'de "Gizli yüz" filim müzikleri ile Altın Portakal ödülünü aldı. 200'den fazla uzun metrajlı filim müziği ve birçok dizi müziğinin altında Cahit Berkay'ın imzası bulunmaktadır. 1997'de Cahit Berkay filim müzikleri albümleri serisinin birincisini yaptı. Film müzikleri volüm 2 , 1998'de, volüm 3 ise 2001'de çıktı..

    Taner Öngür
    1949'da İstanbul'da doğdu. Müzik hayatına 16 yaşında Volkanlar isimli grupla Kontrabas çalarak başladı. Daha sonra sırasıyla, Meteorlar, Okan Dinçer Kontrastlar ve Erkin Koray dörtlüsü ile çalıştı. 1969 yılında Moğollar'a katılan Öngür, grup'ta Bass gitar çalıyordu 1974 yılında Moğollar'dan ayrılarak Tank isimli bir grup kurdu. Fakat bu grup fazla uzun ömürlü olamadı. Daha sonra Ersen ve Dadaşlar ile Cem Karaca Dervişan grubuyla çalışan Taner Öngür, 1980 yılında Almanya'ya gitti. Frankfurt'ta Figo Andaç ile Baba isimli bir proje üzerinde 10 sene elektronik, psycodelic deneyler yaptılar. 1991 yılında Türkiye'ye dönen Taner Öngür 1993'te Alarm isimli bir solo albüm yaptı. 2005'te 2. solo albümü Evde Tek Başına'yı çıkardı.

    Rock müziğinin türkiye'deki isyanı olan Barışarock'ın hayata geçirilmesinde bireysel anlamda büyük katkıları oldu ve her yılda olmaya devam etmektedir.

    Engin Yörükoğlu
    Moğollar'ın dedesi olarak tanımlanan Engin Yörükoğlu, 1945'te Kahramanmaraş'ta doğdu. Müziğe 1963 yılında Gölcük'te başladı. Daha sonra Selçuk Alagöz'ün grubuna girdi. 1969 yılında Moğollar'a katılana kadar burada çalıştı. Moğollar'la gittiği Paris'te gruptan ayrıldı. Daha sonraki yıllarda Cahit Berkay ile Paris'te çeşitli çalışmalar yaptı. Ayrıca Jazz müziğine yöneldi. Çeşitli triolar ve Quartetler kurdu. 1991'de Türkiye'ye dönen Yörükoğlu, halen İstanbul/Beyoğlunda Jazz Stop isimli bir Jazz ve Rock kulübü ve Bodrum Kızılağaç köyünde de bir restaurant işletmektedir.

    Moğollar hayranları tarafından çok sevilen dede Engin Yörükoğlu'nın ünlü çinçan solosu ise her konserde vazgeçilmez davul solosu olarak konserlerine gidenlere sunulmaktadır. Engin Yörükoğlu 2007 yılında akciğer kanserine yakalandığı için kemoterapi görmektedir.

    Moğollar grubunun 40.yılı,2008 yılında da Dedesi olarak tanımlanan Engin Yörükoğlu,Gümüş uzun saçlarını,gümüş bıyık ve sakallarını kesip traş köpüğü ve traş bıçağıyla gümüş saçlarını,sakallarını ve bıyıklarını alıp sıfırlamıştır.

    Serhat Ersöz
    Moğollar grubunun en genç elemanı olan Serhat Ersöz 1972'de Eskişehir'de doğdu. 1991'de üniversite imtihanını kazanıp Kocaeli'den İstanbul’a taşındığı zaman, arkadaşlarıyla Midas isimli bir grup kurdu. Sonraları bu grupla Engin Yörükoğlu’nun jazzstop isimli klübünde çalmaya başladığı sıralar yeniden bir araya gelmeyi düşünen Moğolların dikkatini çekti ve gruba 1993 yılında katıldı. Grupta klavye çalmaktadır. Bir süre Bilgi Üniversitesi Müzik bölümünde öğretim görevlisi olmuş ve Bulutsuzluk Özlemi'nin Yaşamaya Mecbursun albümüne katkıda bulunmuştur. Moğollar Grubunun 40.yılında genç olarak da tanımlanan Serhat Ersöz,uzun saçlarını makineyle alıp kuaförde kestirdi (2008).

    Emrah Karaca
    Grubun solistidir, en yeni üye olarak 2008'de katıldı. Grubun kurucularından Cem Karaca'nın oğludur.




    ÜÇ HÜREL
    3 Hürel veya 3 Hür-El Onur (1948), Haldun (1949) ve Feridun Hürel(1951) kardeşler tarafından 1970 yılında kurulan anadolu rock topluluğudur. Üç Hürel Trabzonlu bir müzik grubudur.

    İlk isimleri Yankılar’dır. Ancak Yankılar isiminin daha once başka bir grup tarafından kullanıldığını öğrenince isimlerini İstanbul Dörtlüsü olarak değiştirirler. Daha sonra sırayla Trio İstanbul, Oğuzlar, Alizeler, ve Biraderler isimlerini kullanırlar.

    Müzikle tanışmaları babalarının sınıf geçme hediyesi olarak eve getirdiği akordiyon sayesinde olur.

    İlk kez 27 Kasım 1965’de Fatih’de Kamer Düğün Salonu’nda sahne alırlar. Çaldıkları ilk şarkı The Young Ones’dır.1966 yılında bir arkadaşları ile birlikte İstanbul Dörtlüsü’nü kurarlar. 1967 yılında Oğuzlar isimli gruplarını kurar ve Zeki Müren’in Benim olsan sana verirdim ben canımı parçasını tvist formda yorumlayarak Hürriyet Gazetesi'nin düzenlediği Altın Miktofon Yarışması'na katılırlar.

    1967 yılı sonlarında uzun sure kullanacakları Biraderler isimini alırlar. Bu isimle daha ciddi mekanlarda konserler vermeye başlarlar. Ancak isimlerinin duyulmasını sağlayan asıl önemli şey zamanın popüler müzik dergisi olan Diskotek’e verdikleri röportajdır. Bu röportaj konserlerinde sadece kendi bestelerini çalan, sahneye hippi kostümleri çıkan grubun tanınmasında önemli bir rol oynar. Saçları da okulda kendilerine sorun çıkaracak kadar uzundur artık. Feridun kardeş Vefa Lisesi'nden okulu bitirmesine bir kaç ay kalmışken atılır. Lise tahsilini Pertevniyal Lisesi’nde tamamlar. Diskotek dergisinin düzenlediği yarışmada ikinci olurlar. 1968’de artık tüm kardeşler lise tahsillerini tamamlamıştır.

    70’li yılların başında Feridun Hürel Selçuk Alagöz Orkestrası’nda çalmaya başlar. Feridun kardeş Selçuk Alagöz’le Türkiye’nin bir çok yerinde konserlere katılma fırsatı bulur. Diğer kardeşler Biraderler’le bir Anadolu turnesine katılır ve bu çalışmalarla kazandıkları paralarla yeni enstürümanlar alma fırsatı bulurlar. Daha sonra Onur ve Haldun kardeşler de Selçuk Alagöz Orkestrasına katılacak ve bir 6 ay da bereber çalışacaklardır. Kendi ayakları üzerinde durmak ve kendi özgün müziklerini yaratmak için 20 Temmuz 1970’de kendi tabirleri ile Kabataş Vapur İskelesi’nde enstrümanlarla dolu bir minübüste 3 Hürel grubunu kurarlar. Fakir bir ailenin mensübu olan Hürel kardeşler için en büyük engel yeni enstrümanlara sahip olamamaktır Bu yıllarda daha sonra grubun sembollerinden biri olacak olan babası ile beraber yaptıkları çift saplı saz-gitar diye adlandırdıkları ve günümüze kadar taşıdıkları enstrümanları sahneye çıkar.

    İlk 45’likleri Ve Ölüm/Şeytan Bunun Neresinde olur. Yeni plaklarla birlikte ünleri hızla yayılır. Dergi listelerinin üst sıralarında dolaşmaya başlarlar.

    Daha sonraki yıllarda müzik hayatlarından beri hiç değiştirmedikleri Diskotür etiketi taşıyan bir çok 45’lik yaparlar. 1973 yılında yaptıkları ilk uzunçalarları ile Türk Popu dergisinin verdiği Altın Plak ödülünü alırlar.

    1975’de Onur’un askerliği nedeni ile grup çalışmalarına 6 ay kadar ara verir. Aynı durum 1977 yılında Feridun ve Haldun’un askerliği nedeni ile tekrarlanır ve bu, grubun iki sene müziğe ara vermesine neden olur. Feridun ve Haldun kardeşlerin askerlikleri sırasında annelerini kaybederler. Onur ve Haldun bu dönemden sonra evlenip müziği bırakırken Feridun şansını İngiltere’de denemek ister. Ancak orada aradığını bulamaz. 1981 yılında yurda döner ancak müziği bırakır ve reklamcılık sektöründe çalışmaya başlar. Aynı zamanda İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak görev yapar. Diğer kardeşlerden Haldun Marmara Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi'nde öğretim görevlisidir. Onur ise eğitimci olur.Ve İsmet İnönü ilk ögretim okulunda ögretmenliğe devam eder ögrencileri tarafından her zaman örnek alınmıs bir ögretmendir.Onurun hayat felsefesinde sürekli duygusallık yer almaktadır.Kendisi koyu bir Trabzonsporludur.

    Kardeşler 1999’da müzik için tekrar bir araya gelir ve 1953 Hürel adlı bir album çıkarırlar.




    MODERN FOLK ÜÇLÜSÜ
    Modern Folk Üçlüsü, Türk pop müzik grubu.Doğan Canku, Ahmet Kurtaran ve Selami Karaibrahimgil tarafından 1969'un son aylarında kuruldu.
    İlk yıllarda menejerliğini Hıncal Uluç yaptı. Ali Kocatepe ile birlikte 1978 Seul Şarkı Yarışması'nda ve 1981 eurovision şarkı yarışması'nda
    Türkiye'yi temsil ettiler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 12 Haziran 2010; 6:48:49 >
  • MAVİ IŞIKLAR

    Türk rock müzik grubu, 7 Eylül 1964 tarihinde kuruldu. Mavi Işıklar, Çetin ve Metin Yavuzdoğan kardeşler, Nejat Toksoy, Cihat Günaydın ve Zamir Manisa’dan oluşuyordu. 1964 yılında bir gazetenin çekilişlerinden birine katılarak, sahne alırlar ve çok beğenilirler. Grup üylerinin hepsi de aynı tip kıyafet giymişler ve müziklerini Amerikan tarzı olarak belirlemişlerdir. Müziği Türk halkı tarafından çok beğenilen mavi ışıklar grubu, ilk başlarda üniverstede okudukları için fazla hızlı yükselmek istemezler ve sadece bir sinema salonunda küçük konserler verirler. Ancak 1964 Aralık ayında, Hürriyet gazetesi'nin tarihinde ilk defa düzenleyeceği Altın mikrofon yarışmasına katılırlar. Sonuç ilk başta bekledikleri gibi olmayıp ikincilikle yetinseler de, aslında halk gözünde onlar birinci olmuş ve kısa sürede şöhreti yakalmışlardır. Amerikan tarzıyla başlasalar da daha özgün bir hale gelerek Batı müzik aletleri, tekniği ve tarzıyla modern Türk müziği oluştururlar. 1966 yılında Altın mikrofon müzik yarışmasında tekrar ikinci olurlar. Yine bu yıl Ankara Rüzgarı’nın yanına üç İngilizce şarkı katılarak yapılan plak en gürültü koparan bir yapım olmuştur. Eleştirmenlerden tam not alır ve “aranjman yönünden çok kuvvetli” bulunur. “Ankara Rüzgarı” Beatles’ın “Paperback Writer”ile liste başı olduğu, Marc Aryan, Peppino Di Capri ve Adamo tarafından parsellenen Top 10'a girmeyi başaran ender Türkçe şarkılardan biridir.

    Zaman zaman üyelerinde askerlik, yurt dışına gitme gibi nedenleriyle değişiklikler olan Mavi ışıklar grubu pijamayla şarkı söyleme, yatak odalarını sahneye getirme gibi ilginçliklere de imza atarlar. Ancak grubun solisti Nejat Toksoy ile Orgcusu Metin Yavuzdoğan’ın aynı anda uzun süre vatani göre için gruptan ayrılamaları grubu yavaşlatır ve nihayet arabesk rüzgarının da etkisiyle müzik yaşamlarına nokta koyarlar.

    1990 yılında tekrar biraraya gelen grup 2000'li yıllarda bile eski hayranlarının yanı sıra yeni hayranlarının beğenisini toplayarak, şarkı söyleme devam ettiler.




    ZÜLFÜ LİVANELİ, (d.20 Haziran 1946'da Ilgın, Konya)

    Türk özgün müzik sanatçısı, senarist politikacı, yazar ve yönetmen.

    Tam adı Ömer Zülfü Livanelioğlu’dur. Aslen Artvin Yusufelilidir. Ankara Koleji(TED) mezunudur. Daha sonraki tarihlerde ABD Fairfax Konservatuarı'nı bitirmiştir. Zülfü Livanelioğlu bağlama çalmayı teyzesi Nazmiye (Türeli) Yücel'in eşi olan eniştesi Turhan Yücel'den Ilgın'da yaşadığı yıllarda ve yaz tatillerinde öğrendiğinde, eniştesi Turhan bey'in hayatını değiştirecek bir sermayeyi kendisine hediye ettiğinden haberi yoktu.

    Zülfü Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri Joan Baez, Maria Farandouri, Maria del Mar Bonet, Leman Sam gibi onlarca yerli ve yabancı sanatçı tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300'e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.

    Türkiye'den ansızın ayrılarak İsveç'e sürgün yıllarında bulaşıkçıklık dahil muhtelif işlerde çalışan Livaneli'nin en büyük arzusu bir gün Türkan Şoray ile tanışabilmek ve o zaman Türkiye'de suçlanan kişilerin uğrak yeri haline gelen İsveç'te bulunan ünlü yazar, gazeteci veya şairlerle karşılaşabilmekti.

    Bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti: "Yer Demir Gök Bakır", "Sis" ve "Şahmaran". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "Altın Antigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre, ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi birçok televizyon şirketine satıldı.

    Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk - Kul Forumu'nda yer aldı.

    Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.

    1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, 1978 yılında yaptığı "Nazım Türküsü" adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.

    "Arafatta bir çocuk", "Geçmişten Geleceğe Türküler", "Sis", "Orta Zekalılar Cenneti", "Diktatör ile Palyaço", "Sosyalizm öldü mü", "Engereğin Gözündeki Kamaşma" ve "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" ve "Mutluluk" ve Leyla'nın Evi kitaplarının yazarı olan Livaneli, hâlen Vatan Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir. Sanatçı uluslararası kültür çevrelerinde tanınmakta ve saygı görmektedir.

    Ömer Zülfü Livaneli Ülker Hanım'la evlidir ve bir kızı vardır. Kızı Aylin Livaneli eğitimi ve yaptığı pek çok işten sonra müzik ile ilgilenmiş. 5 albüme imza atmıştır. Müziğe ara veren Aylin Livaneli şuan yurt dışında ekonomi üzerine eğitim almaktadır.Yayınlanmış 3 kitabı bulunmaktadır. Livaneli vejeteryandir.

    19 Mayıs 1997 tarihinde, Ankara Hipodrom meydanında verdiği konsere 500.000 kişinin katılmasıyla Türkiye'nin en büyük konserini gerçekleştirme ünvanını kazanmıştır.




    SİLUETLER

    Mesut Aytunca, 1944 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Tıp Fakültesi üçüncü sınıftan ayrıldıktan sonra Gazetecilik Yüksek Okulu'na girdi ve buradan mezun oldu. Müziğe Gökçen Kaynatan orkestrasında bas gitar çalarak başladı. Bu orkestradan ayrılarak Erol Bilem ile kendi grubunu kurdu.

    Basçı Aytunca'nın gitarist, gitarist Bilem'in basçı olduğu bu grup Silüetler’di. Önceleri radyoda Bilgesu Duru'ya (Erenus) eşlik eden topluluğun ilk bateristi ise Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası’ndan Salim Dündar’dı. Silüetler ismini alan topluluğun bu ismi alma nedeni, ilk dönemlerde uyguladıkları Shadows tarzı gitar stili ve sahnede ışık oyunlarıyla kendilerini yalnızca silüet olarak göstermeleriydi. Grubun kimlik kazanma sonrası ilk kadrosu, solo gitarda Mesut Aytunca, bas gitarda Berç Kürkçü, ritm gitarda Erol Bilem, bateride Koray Yılmaz ve vokalde Muzaffer Güler'den oluşuyordu. Grup 3. Boğaziçi Festivali’nde folk düzenlemesi alanında "Üsküdar" ile üçüncülük kazandıktan sonra ilk Altın Mikrofon Yarışması’na katıldı. Bu yarışmada da “Kaşık Havası”yla finalist oldular. Toplam 7.776 oy kullanılan yarışmada 1985 reyle Yıldırım Gürses birinci, 1407 rey alan Mavi Işıklar ikinci ve 1188 rey alan Silüetler tıpkı 3. Boğaziçi Festivali'nde olduğu gibi üçüncü oldu. Bu yarışmanın sonucunda ilk 45'likleri olan "Kaşık Havası - Sis"i çıkardılar.

    1965'in sonbaharında ise Silüetler'in kadrosu Gökçen Kaynatan'dan kopan vokalistleri de barındırıyordu. Erol Bilem'in basa geçtiği bu dönemde Göktuğ Vensürel gitarda, Sadık Bütünley ve Sabi Halevi vokalde yeralıyordu.
    Aytunca'nın Hank Marvin tarzında çaldığı gitarıyla yorumladığı türküler, gençlik gruplarının ergenlikten sıyrılıp, kimliklerini bulmalarını ve yaptıkları müzik konusunda en az orkestralı ağabeyleri kadar bilinçlenlenmelerini simgeliyordu.

    1966 yılındaki Altın Mikrofon yarışmasına Lorke türküsünün Shadows tarzı sert düzenlemesiyle katıldı. 12 konserde 13.411 oy kullanıldı ve Silüetler 4563 rey alarak birinci, Mavi Işıklar 2.850 reyle ikinci, Selçuk Alagöz ise 2.382 reyle üçüncü oldu. Birinci olan ekibin kadrosu şu şekildeydi: Mesut Aytunca solo gitar, Erol Bilem bas, Rasim Ulusman (1964 yılında Volkanlar ile başladı, Volkanlar'ın diğer elemanları Taner Öngür ve Tuncer Dürüm) ritm gitar, Aydın Daruga bateri. Grupta ayrıca Sadık Bütünley de konserlerde solist olarak faaliyet gösteriyordu.

    1967 Silüetler için yine hareketli bir yıl oldu. Topluluğun yeni üyeleri olan Meteorlar’dan Murat Ses ve Aziz Azmet organist ve ritm gitarist olarak topluluğa katılırken, solo gitarist Mesut Aytunca ve baterist Aydın Daruga topluluğun değişmeyen elemanları olarak kaldı. Bu kadroyla Silüetler kendi adlarını taşıyan ilk uzunçalarlarını Eylül ayında Sayan Plak hesabına çıkardı. Bu uzunçalarda “Dede Efendi 67” ve “Lorke Lorke”nin yanısıra “I’m A Believer”, “Black Is Black”, “I’m Looking For A Saxophonist”, “Na Na Na Song” gibi popüler yapıtların cover’ları da bulunuyordu. Ön vokalleri Aziz Azmet, Erol Bilem ve Lale Akat üstlenirken Murat Ses de geri vokalleriyle polifoniye katkıda bulunuyordu. Bu dönemde gruba bascı olarak Neco katıldı. Aydın Daruga, Aziz Azmet, Murat Ses ve Neco daha sonra Mogollar'ı kurmak için gruptan ayrıldı.

    1966 yılındaki popülerliğine bir daha ulaşamayacak olan Silüetler 1968 yılını neredeyse boş geçirdi. 1969’a ise yeni bir sloganla girmişlerdi: “Halka inip; halkı eğitmek”. Silüetler’in bu yeni döneminde ritm gitarda İrfan Başaran, orgda Sermet Somer, basta Engin Demirtaş, bateride Turgay Çevik yeralıyordu. Solo gitarda ise Taner Öngür’ün deyimiyle “Erken bir David Bowie” olan Mesut Aytunca yer alıyordu. Grup bu dönemde hiç bir faaliyetini plak olarak yayınlamadı. Mesut Aytunca'nın 1970 yılında askere gitmesiyle grup tamamen ortadan kayboldu.

    Mesut Aytunca 1972 yılında askerden dönünce, uzun bir aradan sonra grubu Silüetleri yeniden kurarak müziğe dönüş yaptı. Ocak ayında ise taze grubuyla gecikmeksizin bir Anadolu turnesine çıktı. Afrika-Anadolu rock tarzı müziğe geçiş yapan grupta, İrfan Başaran (ritm gitar, bongo), Celal Uygun (bateri), Engin Demirtaş (bass) ve Mesut Aytunca (solist, gitarist) olarak yer alıyordu. Sözkonusu kadroyu kısa süre içinde dağıtan Mesut Aytunca, yeni plağını hazırlarken maddi sıkıntılar nedeniyle grubun ismini geri plana atacağından bahsediyordu. Öte yandan o sıralarda birlikte çalıştığı kadro hiç de geri plana atılabilecek bir ekip değildi. Sonradan Ağrı Dağı Efsanesi, Kurtalan Ekspres ve Dostlar gibi gruplarda göreceğimiz Mustafa Sarışın (bas), Mahmut Aydın (gitar) ve asıl ününü Erkin Koray ile yaptığı çalışmalarla elde edecek olan eski Bunalım bateristi Nihat Örerel (davul) gibi sıkı müzisyenlerden oluşan grup, aktör Kerem Akoral'ın çiftliğinde prova yapıyordu. Bu kadronun ilk ve son plağı Mayıs sonunda yayınlandı. “Leylo - Bir Dost Bulamadım” plağı eski günlerdeki gibi ses getirmese de Aytunca'nın yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Konserlerde ise tam bir Afro Rock grubu görünümünde sahne alan grubuyla birlikte Aytunca, gitaristliğinde doruğa ulaşmıştır. Öte yandan eşcinselliği yüzünden müzik çevrelerinden dışlanması nedeniyle, yaratabileceği etkinin asgarisini gerçekleştirebilmiştir. Konserde Makber ve Ham Meyvayı Kopardılar Dalından gibi geleneksel müziklerimize getirdikleri yorumlar ile bu kadro müzikseverlerin zihnine nakşolundu.

    1972 sonunda “İki Seven Deli Olmaz Mı - Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm” (Fehiman Uğurdemir bestesi ile ilgisi yoktur) adlı iki şarkısını kendi kurduğu Aytunca plak şirketinden yayınlayan usta gitarist, bulduğu gitar tonları ve düzenlemeleri ile dikkati olumlu yönde çekerken vokalinin giderek Zeki Müren tavrına kayması rock müziği ile çelişki arz ediyordu. Üstadın cinsel tercihini bu denli yüksek sesle vurgulaması onun müzik çevresinden de dışlanmasına neden olmuştur.

    Aytunca, 1973 yılının Mart ayında bir İtalyan orkestrasına girerek Kuveyt'e gitme kararını alınca Silüetler isimi de tarihe gömülmüş oldu. 1974 yılında son bir plak daha yapan Aytunca 1976'daki katline kadar müzikten uzak kaldı.

    Müziği bırakan, kendi halinde, herkeslerden uzakta yaşamaya başlayan 32 yaşındaki Mesut Aytunca bir arkadaşının garsoniyerinde, çıplak ve boğazı çorapla sıkılarak öldürülmüş bir durumda bulundu.




    AZİZ AZMET

    Moğollar öncesi
    Aziz Azmet müzik hayatına ilk olarak Meteorlar grubu ile başlamıştır. Aziz Azmet bu grupta bas gitarla beraber vokal de yapmaktadır. Grupla beraber cover parçalar üstünde çalışan Azmet'in 64'te kaydedilip 66'da piyasaya sürülen iki plağı vardır.
    1967 yılında müzik hayatına devam eden Mesut Aytunca'nın Silüetler grubuna gitarist ve vokalist olarak girmiştir. Grupla aynı adı taşıyan uzun çalarda grubun yaptığı İngilizce cover'ları Aziz Azmet söylüyordu. Burada daha sonra Moğollarda beraber çalışacağı Murat Ses ile beraber müzik yapmıştır.

    Moğollar
    Yine 1967 yılında Silüetler'den ayrılan Azmet ve Ses beraber "Moğollar"ı kurdular. Grubun ilk müzikal çalışmaları Beatles ve Rolling Stones gibi İngiliz gruplarından etkilenmişti. Aziz Azmet de Murat Ses ile beraber grubun şarkı yazarlığı görevini eline almıştı ve düzenlemeleri de beraber yapıyorlardı. 1968'de Fitaş konseri ile konser hayatına başlayan Moğollar müzikal tempolarıyla da dikkat çekiyordu. Grubun o zamanki en büyük hiti olan "Dağ ve Çocuk"un sözlerini yazan Aziz Azmet grup geleneksel müziklere doğru kayınca gruptan ayrılmaya karar verdi. Kısa bir süre Ersen'in vokal yaptığı dönemlerde grupta müzisyen olarak yer alır ama daha sonra gruptan ayrılır.

    Solo Çalışmaları
    1970'de "Beni Hiç Bırakma / Hiç İstemem" plağı ile solo hayatına başlayan Azmet, Bunalımlar'ın 1971'de "Yollar / Hele Hele Gel" plağında beraber çalışıp bir takım konserler verir. Son plağı 1972'de "On Beşinde Aldım Sazı / Haram" plağının Haram şarkısında 3 Hürel'le çalışmıştır. Konserlere beraber çıkan dörtlü 1972 Şubatında yollarını ayırırlar.

    Müziği bırakıp iş hayatına atılan Aziz Azmet 2006 yılında Son Osmanlı Yandım Ali filminde de rol almıştır. Playstation 3 reklam müziği olarak sözlerini Aziz Azmet'in yazdığı "Garip Çoban" şarkısını kullanmıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 12 Haziran 2010; 6:59:11 >
  • AJDA PEKKAN

    Ayşe Ajda Pekkan veya bilinen adıyla, Ajda Pekkan, (d. 12 Şubat 1946, İstanbul), Türk şarkıcı ve oyuncu.

    Sanat hayatına sinema ile başlayan Ajda Pekkan, 1964'te B-yüzü olarak yayınlanan ilk kaydı "Göz Göz Değdi Bana"nın ardından ilk 45'liği "Her Yerde Kar Var/Onyedi Yaşında"nın beğenilmesi üzerine müzik hayatına atıldı. 1977'de yayınladığı Süperstar albümüyle döneme damgasını vuran Pekkan, bu albümün getirdiği başarı ile de "Süperstar" olarak anılmaya başladı. Albümün ardından Süperstar adıyla yayınladığı 3 albüm daha yayınladı. "Kimler Geldi Kimler Geçti", "Bambaşka Biri", "Hoşgör Sen" ve "Uykusuz Her Gece" gibi şarkılarıyla Türkiye'de müzik tarihinde önemli bir rol oynadı.

    Paris, Tokyo, New York, Tahran gibi pek çok yerde konserler veren Pekkan, Türkçe'nin yanı sıra İngilizce, Fransızca, İtalyanca ,Arapça ve Japonca olmak üzere daha pek çok dilde şarkılar söyledi.
    Çocukluğu ve ilk yılları [değiştir]
    Ajda Pekkan'ın babası Subay, annesi ev hanımıydı. Çocukluğu babasının işi dolaysıyla Gölcük´te geçti. Ajda Pekkan, kardeşi Semiramis Pekkan'ın da desteğiyle, 1961 yılında dönemin en popüler gece klubü Çatı'nın sahibi olan İlham Gencer'e ulaştı. İlk olarak seslendirdiği Mina'nın "Il Cielo In Una Stanza" şarkısıyla kendini kabul ettirdiği Çatı gece klubünde, Los Çatikos topluluğu eşliğinde bir müddet sahne çalışması yaptı.

    1963 yılında bir aile dostlarının teşvikiyle Ses Dergisi'nin, sinemaya yeni yüzler getirmek amacıyla açtığı kapak yıldızı yarışmasına katıldı. Ediz Hun'un erkekler dalında birinci, Hülya Koçyiğit'in bayanlar dalında ikinci olduğu yarışmada, birinci seçilen Ajda Pekkan'ın profesyonel kariyeri böylece başlamış oldu.

    1960'lı Yıllar
    1963'te Ses Dergisinin yarışmasında birinci olması, Avrupai görünümü ve dikkat çekici fiziğiyle ilgi toplayan Pekkan, 1963 yılında "Adanalı Tayfur" ile ilk kez çıktığı kamera karşısında, 1969 yılındaki son filmi olan "Harun Reşit'in Gözdesi"ne kadar baş rollerini Ayhan Işık, Cüneyt Arkın ve Tamer Yiğit gibi sanatçılarla paylaştığı 47 film çevirdi. Ses kabiliyeti rol aldığı filmlerdeki yapımcıların da dikkatinden kaçmadı ve pek çok filminde şarkıcı rolü üstlendi ve çeşitli şarkılar seslendirdi.

    İlk filmi "Adanalı Tayfur"da seslendirdiği "Göz Göz Değdi Bana" şarkısı, arka yüzünde Öztürk Serengil'in seslendirdiği "Abidik Gubidik Twist" şarkısıyla birlikte 45'lik plak olarak yayınlandı. Sinemaya başlamadan önce tanışıp şarkıcılık yapabilmesi için yardım istediği ve kabiliyetine ikna ettiği Fecri Ebcioğlu, sinema yıllarında da Ajda Pekkan ile irtibatını hiç koparmadı ve 1965 yılında, kendine ait ilk plağı olan "Her Yerde Kar Var/17 Yaşında" piyasaya sürüldü. Fecri Ebcioğlu'nun yabancı şarkılar üzerine Türkçe sözler yazarak ülkemize benimsettiği "aranjman" tarzının en büyük starı, Adamo'nun ünlü şarkısını yine Adamo gibi Fransız aksanıyla söyleyerek, büyük bir ilgi ve beğeniyle karşılandı. Sahnelerden sinemaya geçen sanatçıların aksine, sinemadan sahneye geçen Ajda Pekkan, peşpeşe yayınlanan birden fazla plaktan sonra, 1967 yılında çıkardığı "İki Yabancı/Bang Bang" 45'liği ile aranjman dalında on binlerce plak satarak satış rekoru kırdı. "Dünya Dönüyor", "Saklanbaç", "Boş Sokak", "Boşvermişim Dünyaya" ve "Üç Kalp" gibi üstüste çok başarılı plaklar yaptı. Bu yükselen trendin neticesinde yurtdışından davetler aldı ve Atina'daki Uluslararası Apollonia Müzik Festivali'nde; '68 yılında "Özleyiş" ve '69 yılında "Perhaps One Day" şarkıları ile üstüste iki kere dördüncü olarak müzik piyasasındaki yerini sağlamlaştırdı. Barcelona'daki Akdeniz Şarkıları Festivali'nde "Ve Ben Şimdi" şarkısı ile Türkiye'yi temsil etmesi ve şarkılarının pek çok filmde fon müziği olarak kullanılması, Ajda Pekkan'ı tüm ülkede tanınır hale getirdiği gibi, Zeki Müren ile gerçekleştirmeye başladığı gazino programlarıyla birlikte ülkenin bir numaralı yıldızı konumuna da taşımış oldu.

    1970'li Yıllar
    Her ülkenin starlarını bünyesinde barındırmaya özen gösteren Philips firması, Türkiye'den seçtiği Ajda Pekkan'ı kanatlarının altına aldı ve kayıtları Fransa'daki stüdyolarda gerçekleştirilen, Fikret Şeneş'in sözlerini yazdığı şarkılarla, Ajda Pekkan'ın diğer şarkıcılardan bir adım öne fırladığı yıllar başladı. 1970 yılında yayınlanan "Sensiz Yıllarda/Olmadı Gitti" ve "Yağmur/Tek Yaşanırmı" plaklarıyla Philips firmasına başarılı bir giriş yaparken, 45likler başarılı bir satış yakaladı ve yıl sonu listelerinde yer aldı. Üstüste gelen hit plaklarla Ajda Pekkan'ın sesi tüm ülkede keyifle dinlendiği gibi, şık giyimi, sürekli kendini yenileyen görünümü ve değişime açık tavrıyla sadece müzikte değil moda konusunda da hayranlarını sürükleyen bir ikon haline geldi.

    1972 yılında İstanbul Plak'a geçiş yapan sanatçı, bu firmadan ilk plağıyla beklenen başarıyı yakalayamazken, arabesk soundları içeren ikinci plak "Dert Bende Derman Sende/Varsın Yansın Dünya" ile o yıla da damgasını vurdu. Ancak bu arabesk şarkının başarısı oldukça konuşuldu. Ertesi yıl "Kaderimin Oyunu/Kimler Geldi Kimler Geçti" 45'liği piyasaya sürüldü. Daha çok ses getirmesi planlanan "Kaderimin Oyunu"nun B-yüzünde yer alan "Kimler Geldi Kimler Geçti" ile bir anda büyük bir patlama yarattı. "Tanrı Misafiri/İçme Sakın" 45'liği ile de o yıl ses getiren Pekkan, ertesi yıl "Sana Neler Edeceğim/Haram Olsun Bu Aşk" ile konuşuldu. Ancak sanatçı en büyük başarıyı 1975'te yayınladığı "Hoşgör Sen/Sana Ne Kime Ne" ile yakaladı. On binler satan plak, sanatçının o güne kadar yakaladığı en büyük başarıydı.

    Ajda Pekkan, İstanbul Plak'tan çıkan tüm 45liklerindeki şarkıları (1972'de çıkan 45likler hariç), Temmuz 1975'de yayınlanan ilk derleme albümü Ajda'da topladı. Albüm "Erkek Adın" adında yeni bir şarkı da içeriyordu. Longplaylerin satmadığı düşüncesinin baskın olduğu bir dönemde, albüm herkesin ilgisini gördü ve çok başarılı oldu.

    Bu başarıların sonucunda 1976 yılında Paris'in ünlü Olympia müzikholünde, pek çok şarkısının Türkçe versiyonlarını seslendirdiği, dönemin ünlü Cezayir asıllı Fransız şarkıcısı Enrico Macias ile seri konserler verdi. Bu konserler Ajda'nın ününü daha da arttırdı. 1977'de çıkan 45lik "Viens Dans Ma Vie/Face A Face Avec Moi", Türkiye'de satış rekorları kırdı, A-yüzündeki "Viens Dans Ma Vie" dilden dile dolaşan bir şarkı oldu ve Türkiye'nin yabancı dilde en çok satan plağı ünvanını kazandı. Artık, o gerçek bir star statüsüne ulaşmıştı. Bir dost toplantısında Hürriyet Gazetesi sahibi Erol Simavi'nin "Ajda Pekkan'a star demek yetmez, ancak süperstar dersek yerini bulur." sözüyle birlikte önce sanat çevrelerinde, sonra hayranlarının arasında, daha sonra da tüm ülkede "Süperstar" ünvanıyla anılır oldu. 1977 yılında bu ünvanını ilk kez resmileştiren, o güne kadar benzeri görülmemiş bir kapak tasarımı ve prodüksiyonla piyasaya sunulan, "Baksana Talihe", "Kim Ne Derse Desin", "Gözünaydın" ve "Hancı" gibi şarkıların yer aldığı albümü "Süperstar"ı hazırladı. Aynı yıl Tokyo'daki Yamaha Müzik Festivali'nde "A Mes Amours" şarkısıyla elde ettiği başarılı netice, 70'lerin başında, yurtdışında, ilk olarak, Almanca ve daha sonra Fransızca, Japonca ve Yunanca 45'lik plakları satışa sunuldu. Pekkan, yine o dönemlerde Tahran'da konser verdi ve daha sonra TV'de yayınlanan bu konser Türk izleyicisi tarafından da ilgi gördü. Ajda Pekkan'ın '77 ve '78 yıllarında Fransa'da ses getiren 45'lik çalışmaları yapmasına ve sonunda "Pour Lui" isimli Fransızca albümünü hazırlamasına önayak oldu.

    Halk konserleri, sahne çalışmaları ve konuk sanatçı olarak katıldığı uluslararası organizasyonlar ile başarısını pekiştiren Ajda Pekkan, 1979 yılında "Bambaşka Biri", "Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile", "Ya Sonra", "Dile Kolay" ve "Yeniden Başlasın" gibi klasikleşmiş hitlerin yer aldığı Süperstar serisinin ikinci albümü "Süperstar II"de bir kez daha her daim zirvede olduğunu kanıtlamış oldu. 70'li yıllarda defalarca yılın sanatçısı seçildiği gibi şarkıları da liste başlarından inmedi, çeşitli ödüller kazandı.

    1980'li Yıllar

    Pekkan, 1980 Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye Finali'nde Pet'r oil parçasını seslendirirken.O seneye kadar, Türkiye'yi temsil etme görevinin, eleme usulüyle belirlendiği Eurovision şarkı yarışmasına 1980 yılında atama yoluyla Ajda Pekkan seçildi. İlk önce tespit edilen 5 bestecinin şarkılarının jüri tarafından 3'e düşürülmesiyle, "Bir Dünya Ver Bana", "Olsam" ve "Pet'r oil" ile Tv ekranlarında boy gösterdi. "Pet'r oil"ın Türkiye'yi temsil etmesine karar verilen gece sonunda, ülkemizde nir ilk gerçekleşti ve henüz plağı satışa sunulmamış bir şarkı tüm halk tarafından ezbere söylenir oldu. Kulis faaliyetlerinin yetersizliği, şarkının siyasi hicivli yapısı ve yarışma gecesindeki organizasyon bozuklukları neticesinde Ajda Pekkan bu yarışmada hayal kırıklığı yaratan bir derece aldı. Süperstar'ı bir hayli küstüren bu yarışmadan sonra bir süre dinlenme kararı alıp ABD'ye yerleşti.

    70'lerin sona ermesiyle birlikte Pop Müzik'in cazibesini yitirip, Alaturka ve Arabesk'e yönelindiği yıllarda "Sen Mutlu Ol" ve "Sevdim Seni" isminde hafif müzik ve alaturka sentezi iki albüm yaptı. Ancak Süperstar'ın bir türlü içine sinmeyen ve kendi isteği doğrultusunda gerçekleşmeyen, ısmarlama olarak hazırlanan bu albümler Ajda Pekkan hayranlarının beklediği renkten ve kıvamdan uzaktı. Yerli bestecilerle çalışmaktan beklediği verimi alamayan Ajda Pekkan, 70'lerde kendi önderliğinde yükselen aranjman akımına geri döndü. "Süperstar 83 Show"uyla sahnelerde fırtına gibi eserken, en başarılı çalışmalarında yanında olan Fikret Şeneş'le birlikte çalıştığı "Uykusuz Her Gece", "Son Yolcu" gibi şarkıların yer aldığı "Süperstar 83" albümüyle yeniden gönülleri fethetti. Reklam filmleri, Tv programları, sahne çalışmalarıyla ikinci baharını yaşayan Süperstar, '84 yılının sonlarında yapımcılarının ve yakın çevresinin ısrarıyla dönemin popüler gruplarından Beş Yıl Önce On Yıl Sonra ile bir albüm hazırladı. "O Benim Dünyam" şarkısıyla yeniden çıkış yakalayan Ajda Pekkan, şarkı yorumlarındaki üstün bir performansına rağmen şarkıların özensizliği ve zorlama bir albüm olmasından dolayı, yeni ekibiyle beklediği sükseyi yapamadı. '87 yılında Ülkü Aker ve Fikret Şeneş'in sözlerini yazdığı "Kim Olsa Anlatır", "Yalnızlık Yolcusu" gibi şarkılarla, özel hayranları için eşsiz olarak nitelenen ancak hit şarkı eksikliği nedeniyle, "Süperstar 83"ün gölgesinde kalacak olan "Süperstar 4" albümünü hazırladı. Sonrasında yaptığı evlilik nedeniyle aldığı müziği bırakma kararı tüm müzik severleri üzse de, müzikten ayrı geçen günlerinde yaşadığı boşluk hissi neticesinde yeniden müziğe dönüş kararı verdiği sıralarda, 1989 yılının sonunda evliliği de sona erdi.

    1990'lı Yıllar
    Pop müziğinin çıkmaza girdiği günlerde, Aralık 1989'da tanıtım partisi düzenlediği "Ajda 90" albümünü Şubat 1990'da piyasaya sürdü. Popta yeni arayışlar ve sanatçılar ortaya çıkarken "Yaz Yaz Yaz" ile ortalığı kasıp kavurdu. Yarısı yerli beste, yarısı aranjman olan bu albüm, Ajda Pekkan'ın muhteşem bir şekilde döndüğünün göstergediydi. "Sana Bana Yeter", "Resmin Yok Bende", "Her Yaşın Bir Güzelliği Var" ve "Olur Ya" gibi şarkılar da albümdeki diğer hitlerdi. Peşi sıra başlayan Rumelihisarı konserleriyle Süperstar, sevenlerini kaldığı yerden büyülemeye devam etti. Aynı yılın sonlarına doğru Ajda Pekkan'ın isteği dışında yayınlanan, ancak hayranlarını memnun eden "Unutulmayanlar" adlı toplama albümü yayınlandı.

    Ertesi yıl "Seni Seçtim" albümünü yayınlayan Pekkan, bu albümde Şehrazat, Garo Mafyan ve o günlerde adı daha duyulmamış olan Mustafa Sandal ile çalıştı. Önceki albüme göre daha az ilgi gören bu albüm, yine de beğenildi. "Sevgide Seni Seçtim, "Eline Gözüne Dizine Dursun" ve "Vazgeçme" şarkıları albümdeki sivrilen şarkılardı.

    Pekkan, 1992 yılının ikinci yarısında yeni albüm hazırlıklarına başladı. İsviçre Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye'de kaydedilen, albümdeki şarkıların neredeyse hepsinin yerli bestecilerden alındığı Ajda 93 albümü, Mayıs 1993'te piyasaya sürüldü. Albüm 500.000 satarak yılın en çok satan albümlerinden biri oldu. Video kliplerde görselliğe önem veren Ajda Pekkan, albümdeki neredeyse tüm şarkılara farklı temalarda klip çekti. "Sarıl Bana", "Oyalama Beni", "Yok", sözleri Sezen Aksu'ya ait olan "Ağlama Anne" ve "Eyvah" gibi parçalar 1993'ün en büyük hitleri oldu. Aynı yıl kendi rızası dışında yayınlanan ve hayranlarının oldukça ilgi gösterdiği toplama albümü "Hoşgör Sen" yayınlandı.

    Bu yapımlar haricinde; yine 1993 yılında, çeşitli sanatçıların katılımıyla hazırlanan, "Sevgiyle 93" aldı albümde, farklı sanatçılarla birlikte "Sev Dünyayı" ve solo olarak Turhan Yükseler'in düzenlemesiyle, "Sensiz Yıllarda" adlı şarkıları seslendirmiştir. 1995 yılında, Yapı Kredi Bankası'nın, özel müşterileri için, hazırlatmış olduğu "Altın Yıllar Altın Şarkılar" albümünde, Selçuk Başar'ın düzenlemesiyle, "Kimler Geldi Kimler Geçti" şarkısını yeniden seslendirmiştir.

    1996 yılında "Ajda Pekkan" albümü yayınlayan sanatçı olumsuz eleştriler aldı. Albüm en az satılan albümler arasındaydı. Sahne çalışmalarına aralıksız devam eden Ajda Pekkan, '98 yılında, eski şarkılarının yeni düzenlemelerini seslendirdiği; "The Best of Ajda" albümüyle iki yıllık bir aranın ardından bir kez daha izleyici ve dinleyicileriyle buluştu. Yüksek satış grafiği yakalayan bu albümle, geçmişten bugüne değin iz bırakmayı başarmış onlarca Ajda Pekkan klasiğini genç kuşaklarla buluşturdu. Sanatçı, 1998 yılında, profesyonel sanat yaşamının 35. yılında, Kültür Bakanlığı'nca Devlet Sanatçılığı ile onurlandırıldı.

    2000'li Yıllar
    Yüksek satış grafiği yakalayan, '98 tarihli, "The Best of Ajda" albümünü takiben, 2000 yılında çift cd&mc formatındaki "Diva" albümü piyasaya çıktı. Bu albümde Ajda Pekkan'ın eski şarkılarının yeni yorumlarının yanı sıra, "Mutlu Bütün Şarkılar" ve "Aşka İnanma" gibi iki yeni şarkı ve kardeşi Semiramis Pekkan'ın eski şarkılarından "Dert Ortağım Benim" ile "Bu Ne Biçim Hayat"ın da Ajda Pekkan yorumları yer aldı. Büyük başarı elde eden bu albümün şarkılarından "Bir Günah Gibi", dünyaca ünlü DJ Claude Challe'nin "Buddha Bar" serisinde yer aldı. 2000 yılında Monako'da Monte Carlo Sporting D'été Müzikholü'nde dünyaca ünlü sanatçılarla birlikte sahne alan Süperstar'a, Kültür Bakanlığı'nca, bir de "Prestige de la Turquie avec Ajda Pekkan" üst başlıklı, Türkiye'yi tanıtıcı, bir kısa video hazırlatıldı. 60, 70 ve 80'li yıllarda pek çok filmde fon müziği olarak kullanılan Ajda Pekkan şarkılarından sonra Ajda Pekkan'ın sesi, 2001 yılı içerisinde sinemalarda gösterime giren Ferzan Özpetek'in yönetmenliğini yaptığı, "Cahil Periler" filminde "Bambaşka Biri" ve Meksika'da yayınlanan bir pembe dizide de "Bir Günah Gibi" şarkıları ile yer aldığı filmlere renk kattı. Sadece şarkı söyleyerek kendini istediği kadar ifade edemediğini düşünen ve 60'lardaki beyaz perde macerasını yeniden tatmak isteyen Ajda Pekkan, 2002 yılında, "Şöhret Sandalı" adlı sinema filminin, Halil Ergün'le, başrollerini paylaştı.

    2003 yazında, üç yıllık bir aranın ardından, "Sen İste" ile yeniden sevenleriyle buluşan Ajda Pekkan, bu single prodüksiyonunu takiben, yeni albüm yapma hazırlığına girdi, fakat bu yeni single'ın habercisi olduğu albüm hiç yayınlanmadı. 2005 yazında, Kanal D ekranlarında çok beğenilen "Superstar Show" adlı bir televizyon programı yapmaya başladı.11 Haziran 2006'da "Cool Kadın" adlı albüm piyasaya çıktı ve göstermiş olduğu başarıdan ötürü, MÜYAP tarafından Altın Plak'la ödüllendirildi. 2007 yılı içersinde, "Ajda Disco'da" adıyla, birden fazla DJ ile bir dizi konser gerçekleştirdi. 2008'in Haziran ayında Polisan sponsorluğunda İstanbul, Ankara ve İzmir'de konserler veren sanatçı, konserlerde seyirciler tarafından büyük beğeni toplayan iki yeni şarkısını, "Flu Gibi" ve "Gerisi Hikaye"yi, seslendirdi. Ünlü sanatçı bu konserleri takiben, yepyeni albümü " Aynen Öyle"yi 24 Temmuz 2008 itibariyle izleyici ve dinleyicileriyle buluşturdu.

    2009 baharında Serdar Ortaç'tan "Resim" adlı bir beste alan Pekkan, 21 Mayıs tarihinde bu şarkıyı single olarak yayınlayadı ve 22 Mayıs'ta Beyaz Show'da ilk kez seslendirdi


    Ajda'nın gözünden
    Türk Pop Müziği'nin en saygı değer ismi olarak görülen Pekkan'ın bu sıfatla birlikte sanat dünyasındaki pek çok isimle de hatırı sayılır ilişkileri var. Güldünya projesi kapsamında Bakırköy Kadın Tutukevi'ni ziyaret eden Pekkan, orada tutuklu bulunan Deniz Seki'ye destek verdi. Onun dışında Sezen Aksu'yla da gönül dostluğu bulunan Pekkan, çok sık olmasa da Nilüfer ve Nükhet Duru'yla görüşmeyi ihmal etmiyor. Müzik dünyasından Sertab Erener ve Funda Arar gibi isimleri beğenen, Hande Yener ve İzel gibi isimlerin eski şarkılarına benzer tarzda şarkılar okuyan Pekkan, dönemin korsan ve repertuar sıkıntısına rağmen yeni isimlere güveniyor.

    Diskografi

    Aynen Öyle (2008)
    Cool Kadın (2006)
    Diva (2000)
    The Best of Ajda (1998)
    Ajda Pekkan (1996)
    Ajda 93 (1993)
    Seni Seçtim (1991)
    Ajda 90 (1990)
    Süperstar IV (1987)
    Ajda Pekkan ve Beş Yıl Önce On Yıl Sonra (1985)
    Süperstar III (1983)
    Sevdim Seni (1982)
    Sen Mutlu Ol (1981)
    Süperstar II (1979)
    Pour Lui (1978)
    Süperstar (1977)
    La Fete A L’Olympia (1976)
    Ajda (1975)
    Ajda Pekkan Vol. III (1972)
    Fecri Ebcioğlu Sunar: Ajda Pekkan (1969)
    Ajda Pekkan (1968)

    Filmografi

    Şıpsevdi (1963)
    Kendini Arayan Adam (1963)
    Adanalı Tayfur (1963)
    Şaşkın Baba (1963)
    Öpüşmek Yasak (1963)
    Abudik Gubidik (1964)
    Çanakkale Aslanları (1964)
    Plajda Sevişelim (1964)
    Kaynana Zırıltısı (1964)
    Avare (1964)
    Hızır Dede (1964)
    Koçum Benim (1964)
    Sokakların Kanunu (1964)
    Artık Düşman Değiliz (1965)
    Cici Kızlar (1965)
    Kart Horoz (1965)
    Kolla Kendini Bebek (1965)
    Pantolon Bankası (1965)
    Şaka İle Karışık (1965)
    Şepkemin Altındayım (1965)
    Yabancı Olduk Şimdi (1965)
    Bir Caniye Gönül Verdim (1965)
    Şehvetin Esiriyiz (1965)
    Babamız Evleniyor (1965)
    Sevdalı Kabadayı (1965)
    Taçsız Kral (1965)
    Dalgacı Mahmut (1965)
    Berduş Milyoner (1965)
    Helal Adanalı Celal (1965)
    Bir Gönül Oyunu (1965)
    Lafını Balla Kestim (1965)
    Sevinç Gözyaşları (1965)
    Avare Kız (1966)
    Kara Tren (1966)
    Şoför Deyip Geçmeyin (1966)
    Seher Vakti (1966)
    Ümit Sokağı (1966)
    Düğün Gecesi (1966)
    Siyah Otomobil (1966)
    Dişi Düşman (1966)
    Dağda Silah Konuşur (1966)
    Günah Çocuğu (1966)
    Affet Sevgilim (1966)
    Ayrılık Şarkısı (1966)
    Erkek Severse (1966)
    Harun Reşid'in Gözdesi (1967)
    Tatlı Günler (1969)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 12 Haziran 2010; 7:03:03 >
  • @narissa;

    Görüyorsunuz di mi, siz ve BoraMT hakkında görüşleri kötü olan yalnız ben değilim!
    Tanıştırayım, alttaki yorumu yazan arkadaş Ferdinnand, ve bu konu açıldığından bu yana katkısı var özellikle de " Avrupa semalarının savunucusu olarak " . Ama galiba okul nedeniyle Avrupa'yı ABD işgal etmişti siz gelmeden önce!

    " Şu kısacık zaman dilimi içerisinde konu inanılmaz boyutlara gelmiş, sanremo ve canzonissima'ya benden daha hakim olan üstadları burada görebileceğim aklımın ucundan geçmezdi. Koyulan her parça birbirinden enfes, ve ucundan kıyısından da olsa ben de bir parça katkı yapabilirsem ne mutlu."



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 11 Haziran 2010; 0:14:47 >
  • @Neommy;
    Kolay gelsin size ! Liste sözünüzü unutmadınız değil mi? Ben sayfaları bölüşmeyi teklif ediyorum size haksızlık olmasın diye..
    Taşınma işi bittikten sonra toplam kaç sayfa varsa bölüşür, bir standardı olsun diye foruma postalama işini birimiz üstleniriz-bu kişi ben
    olmasam iyi olur,henüz keşfedemedim herşeyi çünkü...




    @Ferdinnand;çok teşekkürler övgülerinize,lütfen siz de şarkılarınızı koymaya uzun süreler ara vermeyin !



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narissa -- 11 Haziran 2010; 0:13:23 >
  • @narissa;

    Liste için 2-3 güne daha gerek var, bazı arkadaşlara mesaj yollamam ve kırık linklerdeki şarkıların ne olduğunu yazmalarını istemem de gerekecek.
    Ama kesinlikle unutmadım liste işini, zaten artık tam bir gereklilik çünkü 3000 şarkıya filan ulaşacak bu liste neredeyse bitince. Şimdiden 1400-1500 oldu zaten!
    Bugün taşınma bitsin. Yarın sanırım son düzenlemeleri yaparız ve toplu bir liste hazırlamaya başlarız!
    Öhhöö, yanlış hatırlamıyorsam siz ilk 3 sayfa hazır gibi birşey söylemiştiniz!
    Neyse ilk 3 sayfa sizde hazırsa gerisini de ben tamamlarım artık!
    Foruma zaten ben postalamak durumundayım çünkü 1 sayfaya 4. sayfaya vs. yerleştirebilecek kadar fazla mesajı olan ben varım.
  • @Neommy;
    Geçmiş olsun,o 3 sayfa 6ya çıktı,ben yine youtube'a giremedim dün,sayfalardan copy-paste yapmak kolaylaşınca fırsatı değerlendirdim...Ama kırık linkler ve adı yazılmamış şarkılar var arada,dönüp tamamlamak lazım..
  • @narissa;


    Çok komik, ama Youtube'a girememenin liste yapmayı çok kolaylaştırdığını bende farkettim!
    O zaman ilk 6 sayfa hariç geri kalanı ben tamamlarım listede.
    Bunun için YouTube'a girmemem gerekecek! Sahi en son moda herşey konu dışı bölümünde siz Youtube'a giremez olduğunuz saniyede çıkıyor haberiniz olsun! Yani giremedikten 1 saniye sonra girebiliyor insan You Tube'a konu dışı sayesinde!
  • @Abincomartinez ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI


    Cem Karaca - Namus Belası



    Cem Karaca - Resimdeki Gözyaşları



    Barış Manço - İşte Hendek İşte Deve



    Barış Manço - Kol Düğmeleri



    Barış Manço - Hal Hal



    Barış Manço - Sarı Çizmeli Mehmet Ağa



    ERKİN KORAY - ÇÖPCÜLER



    Erkin Koray - Anma Arkadaş



    Üç Hür El - Kolbastı (1974)



    Üç Hür El - Canım Kurban

  • @Abincomartinez ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI

    İpicu Beşlisi - Heyecanlı (Mazhar Alanson solist)



    Modern Folk Üçlüsü - Leblebi



    Modern Folk Üçlüsü-Çiftliğim



    Modern Folk Üçlüsü - Kuş Sesleri



    Modern Folk Üçlüsü - Ali Paşa Ağıdı



    Mavi Işıklar - İyi Düşün Taşın (1968)



    Gaffur Dansı ile



    Cedars - For Your Information (Şarkının Orjinali)



    CEM KARACA - OY BABO



    Cem KARACA - Bu Son Olsun



    Cem KARACA - Kendim Ettim Kendim Buldum



    Cem KARACA - Odam Kireç Tutmuyor

  • @Abincomartinez ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI

    Zülfü Livaneli - Karlı Kayın Ormanı



    Zülfü Livaneli - Leylim Ley



    Joan Baez - Kız Çocuğu



    Joan Baez - Yiğidim Aslanım



    Baris Manço ve Mogollar - Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle



    Baris Manço ve Mogollar - Binboğanın Kızı



    Cem Karaca ve Mogollar - Edali Gelin



    Cem Karaca & Apaşlar - Emrah (Eksik bir klip ama orjinal)



    CEM KARACA - EMRAH (Cover)



    Cem Karaca - Kalender

  • @Abincomartinez ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI

    Rana Alagöz-Herşey Bitmiştir Artık



    Selçuk Alagöz - Malabadi Köprüsü



    Selçuk Alagöz - Seherde Bir Bağa Girdim?



    Selcuk Alagöz - Edremit Van'a Bakar



    TPAO Batman Orkestrası - Kaleden Top Atarlar (Videonun sonuna doğru süper Gaffuru kıskandıracak bir performans var)



    T.P. Batman Orkestrasi (TPAO) - Firat Kenarinda Yüzen Kayiklar



    Moğollar - Dağ ve Çocuk (Benim favorim)(Solist Aziz Azmet)



    Moğollar - Ağlama



    Aziz Azmet ve 3 Hürel - Haram (1972)



    Aziz Azmet Ve 3 Hürel Onbesinde aldim sazi

  • DÖNÜŞÜM

    Hürriyet gazetesi 1966'da Altın Mikrofon yarışmasıyla başarılı olunca, bir yıl sonra Milliyet benzer bir yarışmayı liselere odaklanarak Liselerarası Müzik Yarışması; adıyla düzenledi. Sözkonusu yarışmada 1969 yılında icra ve beste dalında Alman Lisesi ikinci oldu. 1970 yılında yarışmaya yeniden katılan lise ekibi beste dalında Halit Kakınç'ın “Gevheri” adlı bestesi ile birincilik kazandı.

    Zeki Baktır (vokal), Halit Kakınç (vokal), Atilla Hünal (solo gitar), Muhtar Turan (vokal ve keman), Hüsnü Erim (bas) ve Melih Kibar'ın (org) yer aldığı bu gruptan; Halit Kakınç ve Muhtar Turan, saz, gitar ve banjo gibi enstrümanlar ile Dönüşüm adı altında "Kiziroğlu Mustafa Bey” ve “Havada Bulut Yok" adlı iki türküyü plak yaptılar.

    1970 yılının Ağustos'unda çıkan bu plağı aynı yılın Aralık ayında çıkan "Seyid Osman Destanı - Oy Beni Beni" plağı izledi. Ancak bu plak bir ikinci 45'likten çok bir grubun ikinci aşamasını temsil ediyordu. Bu kez gruba Oruç Güvenç ve Alman Lisesi kadrosunda da yer alan Atilla Hünal da katkıda bulunuyordu. Hünal perküsyon ve gitarıyla katılırken, Oruç Güvenç de ıklığ, rebab, gubuz, ney gibi enstrümanlarla gruba katkıda bulunuyordu. Seyid Osman Destanı, grubun öncüllük anlamında Erol Büyükburç'u aratmadığını gösterecek bir şekilde tamamen kazakça icra edilmişti. Öyle ki şarkı sözlerini yayınlayan Ses dergisi şarkının Türkiye Türkçesi çevirisini de beraberinde vermişti.

    1971'in hemen başında Urfalı Babi'nin ilk batı müziği plağı “Canan - Genç Osman”da şarkıcıya eşlik ederek hızlı bir giriş yaptılar. 1971’in Mart ayında ise Halit ve Muhtar ikilisi obua ve yaylı sazları da yanlarına alarak Alman Lisesinin çok seslilik idealini yansıtan "Kızılırmak - Oy Beni Beni" adlı plaklarını yayınladılar. 1971 ortalarında ise Üç Hürel'den Onur ve Haldun Hürel ile Önder Bali'nin katkıda bulunduğu "Sevsem Öldürürler - Kıbrısım" plaklarını kaydettiler. Dönüşüm'ün ilk elektrifiye plağının sahnede de uygulanabilirliğini sağlamak ve kısırdöngüye giren folk müziğine yeni bir soluk getirmek isteyen Halit Hakınç, yol arkadaşları Muhtar Turan ve Atilla Hünal'ın gruptan ayrılması üzerine Ekim ayında basta Vecdi Ören ve davulda Deniz Dündar'ı gruba dahil etti. "Kıbrısım" plağı ile ilk kez "pop folk rock" türüne adım atan grubun kadrosu Kasım 1971 itibarı ile Deniz Dündar (davul), Vecdi Ören (bas), Halit Kakınç (gitar, vokal), Oruç Güvenç (Türk sazları), Can Okan (org) şeklinde idi. Dönemin baskın sound’u kuru kuruya folktan kurtulmak için rebab ve tarın bile elektrifiye olacağının manifestosunu veren yepyeni bir Dönüşüm vardı artık.

    Barış Manço'nun Nisan 1972'de askere gideceği kesinleşince Kurtalan Ekspres'in önemli müzisyenlerinden Ohannes Kemer, Barış Manço'nun annesi Rikkat Uyanık Hanım'dan izin alarak Dönüşüm grubuna katıldı. Yukarıda sayılan isimler ve Ohannes Kemer'li kadro, "Osman Pehlivan (1 yıl sonra "Barış Manço Lambaya Püf De" şeklinde plak yapacaktır.) - Yar Hasreti" adlı 45'lik plağı yaptı. Eylül ayında ise Doğan Canku ile anlaşmazlığa düşen Esin Afşar, Dönüşüm grubu ile Rusya turnesine çıkmak için anlaştı.

    1972 yılında Altın Mikrofon yarışması yeniden düzenlendi ve yarışmayı Edip Akbayram kazandı. 1973'e girerken Edip Akbayram iki plak (aslında dört) sahibi ve Altın Mikrofon galibi umut veren bir şarkıcıydı. En büyük handikapı ise bir grubunun olmayışı idi. Bu nedenle Mart ayında ödül aldığı Hey Oskarları gecesinde bile Yurdaer Doğulu eşliğinde sahne almak zorunda kaldı. Nisan ayında Dönüşüm grubunun Sayan ile sözleşme imzalaması üzerine, bu deneysel grubumuz Akbayram'ın 2. Sayan plağında eşlik orkestrası oldu. Dönüşüm eşliğinde Akbayram, "Deniz Üstü Köpürür - Dumanlı Dumanlı Bizim Eller" plağını yaptı. Özellikle, “Deniz Üstü Köpürür” ile Akbayram gelecekteki sound'unun ne olacağı konusunda ciddi fikirler veriyordu.

    Sayan Plak ile sözleşme imzalayan Dönüşüm grubunun bu şirketten çıkan ilk plağı Nisan ayında yayınlanan "Hey Dost - Hekimoğlu" (Sayan 302) oldu. Bir Bektaşi ilahisi olan “Hey Dost” ile topluluk, batı müziği topluluğundan ziyade Türk müziği içerisinde alternatif anlatım yollarını deneyen özgün bir yapı sergiledi. Türk Müziği kulvarında Nida Eskin ve Oruç Güvenç'in yer aldığı grupta gitarda Halit Kakınç ve Kemal Sünnetçioğlu, basta Vecdi Ören, orgda Aykut Şener ve davulda Orhan Topçuoğlu yer alıyordu.

    “Hey Dost” adlı bu nefes 1974 yılında Aykut Şener'in piyano çaldığı Alman Lisesi Korosu tarafından seslendirilecekti. Bu koronun solisti ise Leyla Tekül'dü. 1995 yılında bu şarkının "Derman arardım derdime..." şeklindeki sözleri Mazhar Fuat Özkan'ın MVAB albümünde “Allah Allah” adlı bir rock ilahi kapsamında kullanılacaktı.

    Topluluk, Haziran ayında daha önce Esin Afşar ile Rusya turnesine çıkması hasebiyle Kültür Bakanlığı’nca bu kez İnci Çayırlı ile birlikte Balkan Turnesine gönderildiler.

    Halit Kakınç ve Dönüşüm, 1974 yılının Şubat ayında uzunca bir aradan sonra ilk 45'liğini yayınladı. "Bana Bir Mutluluk Ver - Estergon Kalesi (Yine Barış Manço'dan önce)" plağı, grubun polifoniye daha fazla yer verdiğinin ve etno caz deneylerine açık olduğunun vesikası gibidir. Herşeyin eski kadroya göre daha elektrifiye olduğu da su götürmez bir gerçektir.

    Halit Kakınç & Dönüşüm, bu plaktan sonra Haziran ayında "Yalnız Adam Türküsü" adlı plak için stüdyoya girecekti. Bu şarkının kaydı büyük ihitimalle gerçekleşti, ancak sözkonusu kayıtlar grubun Sayan'dan ayrılması üzerine hiç yayınlanmadı. Temmuz ayında grup 15 günlük bir Romanya programı için Köstence Mamaya tesislerinde sahne aldı. 15 Ağustos'ta ise Halit Kakınç evlendi.

    1973'den beri her yıl bir plak ve bolca turne anlayışını ilke edinen Halit Kakınç ve Dönüşüm'ün 1975 yılındaki kadrosu şu şekildeydi: Orhan Topçuoğlu (davul), Ümit İriş (org, moog), Aykut Oler (gitar), Kudret Zeytinoğlu (bas) ve Halit Kakınç (12 telli gitar, solist). Dönüşüm, yeni kadrosuyla tamamen batı tınılı bir 45'lik kaydetti. Mayıs ayında Hat Plak’tan çıkan plak, "Taekwondo - Güle Oynaya" adını taşıyordu. İlk yüzü Halit Kakınç'ın ikinci yüzü ise Melih Kibar'ın bestesini içeren bu plakla, folk dönemi tamamen geride bırakılıp Moog ağırlıklı bir tını benimseniyordu.

    Bu plağın akabinde eski şirketleri Deyiş Plak, bir yüzü Muhtar Turan'ın bir yüzü Halit Kakınç'ın olmak üzere bir 45'lik yayınladı. Kakınç'ın muhtemelen deneme mahiyetinde yaptığı “Mevlana 75”, bir Bach bestesi üzerine yapılmış James Lastvari bir playback üzerine söylenmiş bir şarkıydı. Plağın diğer yüzünde ise Muhtar Turan'ın 1975 kaydı olmadığı her halinden belli olan folk türündeki "Kimeno" adlı çalışması yeralıyordu.

    1975 Ekim'inde Fatoş Balkır ile birlikte ikinci kez Balkan Turnesine çıkan Dönüşüm, Bükreş, Galatz, Braila, Kontanza, Mangalia, Eforia ve Çernavado şehirlerinde konser verdi. Turne dönüşünde ise Halit Kakınç akademik kariyerini ön plana çıkararak Dönüşüm'ü tarihe gömdü. Müzikden tamamen kopan Kakınç kurucuları arasında yer aldığı Bilgi Üniversitesi'nin icra komitesi üyesidir. Bir ara Star gazatesinde yazan Kakınç "Sultangaliyev ve Milli Komünizm" ve "Destansı Kuramcı Sultangaliyev" isimli iki kitap yazdı.
    Kaynak: Münir Tireli - Bir Metamorfoz Hikayesi


    ALPAY

    HAKKINDA YAZILANLAR

    Dergâhlı şarkıcı
    Cemal A. Kalyoncu Aksiyon Sayı: 418
    Baba soyu Naziki Dergahı’na dayanan ve soyadını da buradan alan sanatçı Alpay Nazikioğlu anne tarafı ise ünlü asker sülalesi Hersekli Mehmet Ali Paşa dolayısıyla Hüsrev Gerede ve Servet Paşa’ya kadar uzanmaktadır. Nazikioğlu; Şanar Yurdatapan ünlü Mason Üstadı Can Arpaç’la da kuzendir

    - Sizi Alpay olarak tanıdık. Soyadınızı kullanmamanızın özel bir sebebi var mı?

    “Evet. Uzun bir soyadı; sonra böyle bir işle bağdaşacak bir soyad değil. Düşünüyorum da okuldayken son derece şikayetçi idim soyadımdan. Hep yanlış kullanırlardı soyadımı ve bu hiç hoşuma gitmezdi. Büyüdükten sonra o soyadının son derece köklü bir soyadı olduğunu öğrendim. Durup dururken alınmış bir soyadı değil bunun bir kökeni anlamı var.”


    - Neymiş anlamı peki?

    “Babamın dedesine ya da dedesinin babasına neyse işte padişah Naziki Efendi dermiş. O çok nazik bir insanmış. Soyadı kanunu çıktıktan sonra bizim aile de bunu soyad olarak almış.”

    Besteci /şarkıcı Alpay’ın soyadının Nazikioğlu olduğunu çok kişi bilemedi uzun yıllar; bilmeyenlerin sayısı hâlâ da çok fazla. Çünkü Alpay bu soyadını kullanmayı yeğlemedi.

    Ailesi Naziki Dergahı’ndan

    Yorumcu/besteci Alpay’ın ‘nazik bir insan’ olarak anlattığı birkaç göbek önceki büyükbabası Naziki Dergahı’nın da kurucusudur aynı zamanda: “Padişah Topkapı Sarayı’nın yanında bir yer veriyor ona. Naziki Dergahı’nın yeri yurdu belli ama şimdi otel yapılmış oraya galiba. Ben hiç gitmedim fakat Nazikioğlu soyadının köklü anlamlı bir soyad olduğunu öğrendiğimde hoşuma da gitti. Hatta benim kızım ‘Ben evlendiğimde bu soyadı bende kesinlikle yaşamalı’ diye düşünüyor. Kızım sonunda Naziki Dergahı’na gidecek ama ne zaman gidecek bilmiyorum.”

    Günü yaşayan bir insan olduğunu söyleyerek şeceresine dair çok fazla bilgi edinmeyen Alpay Nazikioğlu’un Naziki Hazretleri’nin soyuna dayanan babası Turhan Cemal Bey Devlet Demir Yolları’nda bürokrat olarak çok uzun yıllar çalışmış ve buradan emekli olmuş birisidir. Onun da babası Cemal Bey ise çeşitli yerlerde kaymakamlık yapmış bir kişidir: “Kaymakamdı ama ne yapmış bilmiyorum.” Cemal Bey Behice Hanım’la evlenmiş ve beş çocuk sahibi olmuştur: “Zaten ailede bütün kardeşler Cemal ismini de almışlar. Namık Cemal Nazikioğlu çok önemli bir hukukçu idi; onun bir küçüğü Ferruh Hanım —evlendi Anada soyadını aldı; onun bir küçüğü Ezel Cemal Nazikioğlu amcam ise Demir Yolları’nda gar müdürlüğü yaptı. Haydarpaşa Gar’ında bilet alırken portresini gördüm orada. Onun küçüğü de babam Turhan Cemal Nazikioğlu. Kardeşlerin en sonuncusu Semiha Cemal Nazikioğlu. O da hukukçu idi Maliye Bakanlığı’nda Hazine avukatlığı yaptı.”

    Sülalede Alpay Bey’in dedesi Cemal Nazikioğlu kanadından gelenler Cemal Nazikioğlu olarak anılırken Cemal Bey’in kardeşi kolundan olanlar da uzun yıllar Baydar sonraki yıllarda da Baydar Nazikioğlu soyadını kullanırlar. Bu koldan gelenlerden Mehmet Esat Bey’in Fehime Hanım’la evliliğinden doğan Nasuhi Baydar Fransızca’dan yaptığı çevirileri ile tanınmıştır. Fahrünnisa (Yunt) ve Melek (Nurelgin)’in dışında kardeşlerden bir diğeri de Alpay Bey’in deyişiyle Fenerbahçe’nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından olan Alaaddin Baydar Nazikioğlu’dur: “Ala diye bilinirdi. Meşhur Bekir Zeki Ala üçlüsü... Aile büyüklerim Fenerbahçe’de büyük futbolcular olmuşlar. Dolayısıyla benim de Fenerbahçeli olmam gerekir ama ben takım tutmuyorum.” Kafanızda netleşsin diye kaydediyorum işte bu Alaaddin Bey ile Alpay Nazikioğlu’nun babası Turhan Bey kardeş çocuklarıdır.

    Şanar Yurdatapan ve Can Arpaç’la kuzen

    Alpay Nazikioğlu’nun anne soyu da en az baba tarafı kadar köklü bir geçmişe sahiptir: “Şöyle köklü; annemin dedesinin dedesinin dedesi neyse Yugoslavya kralı.”

    - İsmi nedir?

    “Onu da bilmiyorum. Ben öyle şeylere meraklı bir insan değilim.”

    Alpay Nazikioğlu’nun annesi Daime Hanım; Şanar Oktay Onur ve Lale (Mansur) Yurdatapan’ın da babaları olan Korgeneral Daniyel Yurdatapan; ünlü Mason üstadı Can Arpaç’ın annesi Emine Danende Arpaç ve ayrı anneden doğan savcılık yapmış Danış Yurdatapan’la kardeştir. Mevhibe—Servet Paşa çiftinin kızı olan Daime Hanım’ın dedesi de Hersekli Mehmet Ali Paşa’dır. Mehmet Ali Paşa’nın bir diğer çocuğu ise Atatürk’ün de yakın çevresinde bulunmuş Hüsrev Gerede’dir: “Hüsrev Gerede annemin dayısıdır. Onun çocukları var Selçuk Gerede. Onlarda bu ailenin soyağacı mevcut. Selçuk ağabeyin çocukları Şiva ve Bennu Gerede var.”

    Mevhibe Hanım’ın hayatını birleştirdiği Servet Paşa ise; muhalefeti sebebiyle Sultan II. Abdülhamid tarafından Van’a sürülmüş Ferik Hüsnü Paşa’nın oğludur: “Van’a sürgün olup olmadığını bilmiyorum öyle bir şey konuşulmadı ailede. Ama onun mezarı Van’da. Ve orada çok tanınmış önemli bir adam.” Albaylıkla tuğgenerallik arasında bir rütbe olan Tuğbay Servet Paşa Çanakkale Savaşı’nda Atatürk’le beraber savaşmış ve o savaşta Atatürk’ün göğsündeki saate isabet ettiği için yara almadan kurtulduğu şarapnel hadisesini de anlatan kişidir. Aileden çıkmış yakın tarihimizde önemli rolü olanlardan biri de Milli Birlik Grubu üyesi Yarbay Sezai Okan’dır: “Sezai Okan’ın babası ile büyükbabam kardeş çocukları oluyorlar.”

    Aslında yedi göbektir İstanbullu olan Alpay Nazikioğlu böylesi bir ailenin tek çocuğu olarak 20. yüzyılın ortalarına doğru Ankara’da dünyaya gelir. Yaz aylarını ailesiyle birlikte İstanbul’da geçiren Alpay iki yaşlarına kadar yaşadığı hadiseleri hatırlayabilmektedir. O günlerden hatırına gelenlerden biri babasının ona anlattığı at hikayeleridir: “Babam öyle hikayelerle uyuturdu beni.” Ondaki hayvan sevgisi de buradan kaynaklanmaktadır: “Benim hayatım 35 yaşımdan orta okul sonuna kadar at üstünde geçti. Ankara’da Saraçoğlu Mahallesi’ndeki çayırlarda ata binerdik. İsmet Paşa da at bindiği için rastlaşırdık.” Hayatının daha sonraki döneminde çok uzun süre ayrı kaldığı için ata binmeyi unutan Nazikioğlu yaşıtlarına göre oldukça yaramaz sayılabilecek bir çocukluk geçirir: “Mesela yakma merakım vardı. Eve misafir gelir —evler sobalı o zaman— üç dakika sonra misafirin kürkü sobanın üzerinde. Akla hayale gelmedik haşarılıklar... Bir sandal gezisinde şemsiyeyi alıp denize atıyordum mesela. Ağaçların tepesindeydim her dakika. Kafam yarılır gözüm patlar... böyle bir durum.” Bütün bunlara rağmen baskı yapılmayan demokratik bir aile ortamında özgürce büyütülür o.

    - Yaramazlığın sebebi neydi sizce?

    “Hiperaktif birisi olmak. Tatminsizlik... Ama her yaşın gereği var. Çocuk çocukluğunu yaşamalı bence. Yaşayamazsa ileri yaşlarda yaşamaya çalışıyor. O zaman da yakışık almıyor. İnsan her şeyi yaşayabilmeli hele bir de erkek çocuksa...”

    Bu yaramazlıklar arasında ilkokula başlayan küçük Alpay ortaokulu da aynı yerde Ankara Koleji’nde bitirir: “Orada da korkunç yaramazdım tabii.” Ortaokuldan sonra babası Turhan Bey onun ancak devlet okulunda ‘adam olacağını’ düşünerek kaydını önce Atatürk Lisesi’ne yaptırır: “Biz kızlarla beraber okuduğumuz için çok şık giyinirdik. Orada baktım hırpani birtakım çocuklar; yamalı pantolonlar parçalanmış ayakkabılar... Bana böyle uzaydan gelmiş gibi bakıyorlar. Teneffüs oldu yanağından kan damlayan bir çocuk geldi ve beni bilek güreşine davet etti. ‘Peki’ dedim. Küt diye yendim onu. İyi top oynadığım için hemen sınıf takımına çağırdılar beni. Ertesi gün sınıf maçında 4—5 gol attım. ‘Kolejli kolejli’ diye yıkılıyor Atatürk Lisesi. Orada ismim ‘Kolejli’ idi o zaman.” Alpay Nazikioğlu’nun Atatürk Lisesi’ni kendine uydurması uzun zaman almaz: “Sınıf dünyanın en uslu sınıfı idi. Ben sınıfa uyum sağladığımdan itibaren portakal kabukları havada uçuşmaya başladı. Sınıf tarihe geçti. Ben daha sonra milli takım kamplarına katıldım.”

    Genç Milli Futbol Takımı’nda

    Yüzme Uzakdoğu sporları koşu gibi branşlarda başarılı olan Alpay Nazikioğlu futbolda da kısa sürede dikkat çeker ve Ankarademirspor’da futbol oynamaya başlar. Ardından Gençlerbirliği’nde devam ettirir profesyonel futbol yaşamını. Böylece lise öğrencisi iken Genç Milli Futbol Takımı’na seçilir: “Orada A Milli Takım oyuncularından bir kısmının yaşları Genç Milli Takım’da oynatılmaları için küçültüldü. Turnuva İzmir’de yapıldı ve ben gol kralı oldum. Ve beni 16 kişilik kadroya seçtiler.” Onunla beraber Fenerbahçeli Akgün Beşiktaşlı Coşkun Taş Ercan Ertuğ da vardır kadroda. Kaleyi ise Varol korumaktadır. Kadroya seçilir seçilmesine ancak bu sefer derslerde devamsızlık yapması problem olmaktadır: “Fevziye Abdullah Tansel adında meşhur Sıfırcı Fevziye lakaplı bir hocamız vardı. Çok iyi çok katı disiplinli bir hoca. Dersi sevmiyorsun yani. Çocuklar dersi kaynatmak için ‘Alpay gol atmış’ falan diye gazeteleri getiriyorlar bu çıldırıyor. ‘Alpay sınıfta kalacak’ diyor.” Hocanın kendisini sınıfta bırakacağına kesin gözüyle bakan Alpay Nazikoğlu oradan ayrılır ve Gazi Lisesi’ne geçer. Lise diplomasını sınıflarını kayıpsız geçtiği buradan alır. Ardından biraz da babasının isteğiyle Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yazılır: “Ailelerin yanlış birtakım yönlendirmeleri seçimleri var. Ben hukukçu değilim. Hukukçuyum ama hukukla uğraşmadım. Müzikle uğraşıyorum. İlkokulda iken babam bir ağız armonikası getirmişti bana. Ben o ağız armonikası ile ne kadar melodi biliyorsam hepsini çalıyordum. Şimdi o ailenin/ailemin uyanıp beni konservatuara vermeleri lazımdı. Ben herhalde süper bir müzisyen olurdum. Şimdi bana ‘Sen Türkiye’nin en iyi yorumcususun. Artı bir de Türkiye’nin en iyi müzisyeni olsaydın kötü mü olurdu’ diyorlar. Uyanmamış bizimkiler.”

    Kendisine kalsa idi mimar olmayı tercih edecek olan Alpay Nazikioğlu’nun ailesinin ondaki bu müzik yeteneğini fark edememesine rağmen sanatsal yanları da gelişim gösterir bir taraftan: “İnsanın içinde dünyada yapabileceği birtakım şeyler var. Önemli olan insanların o içlerindeki yetenekleri harekete geçirmesi. 1980’lerin sonuna doğru bir tarihte biraz rahatsız olduğum için evde kalmak durumunda idim. Birkaç günden sonra sıkıldım ve kızımın evdeki profesyonel yağlı pastelleri ile resim yapmaya başladım. Beğenenler oldu. Benim de hoşuma gitti. Sonra yağlıboya yapmaya başladım. Koleksiyonerler çok para verdi ama ben satmadım. Resim bittiği zaman nasıl yaptığıma ben de şaşıyorum ama... Ben ressam değilim. Mesela bir tane resimli roman yaptım şimdi. Demek ki insan zamanı geldiğinde içindeki birtakım şeyleri harekete geçirebiliyor.”

    Alpay Nazikioğlu tam da burada eğitimin Türkiye’deki kalitesizliğinden ve insanları asıl olmak istedikleri değil de başka alana itmesinden yakınıyor: “Resim ve müzik toplumların yaşamında çok önemli. Hele müzik... Toplumları dinledikleri müziklere göre tasfiye ediyorlar. Kaliteli müzik dinleyen çağdaş kötü müzik dinleyenler ilkel diye. Doğru bir kıstas. Çünkü hayatın her anında ve her alanda var müzik. Sonra evrensel bir dil. Sen şimdi lisedeki öğretimle müzisyen yapamayacağına göre müzikten anlayan iyi ve kötüyü değerlendirebilen bir toplum gayreti içinde ol. Multi trilyoner bir arkadaşın evine gidiyoruz. Evinde aşşağılık bir resim... Ancak manav dükkanında görürsün o resmi. 500 milyon liralık bir çerçeve yaptırmış ve asmış. Resimden anlasa o resmi duvarına asmazdı mesela.”

    Milli Birlikçi Sezai Okan da aileden

    Hukuk fakültesinde derslere girmeyen sadece imtihan olduğu günlerde ders çalışan ‘tembel’ öğrenci Alpay Nazikioğlu hukuk eğitimini kazasız ve belasız bitirir ve ‘Eylülde Gel’mek zorunda kalmaz. Nazikioğlu hukuk fakültesinde iken Türkiye’de de tarihi bir olay vuku bulur: “27 Mayıs 1960 İhtilali bir demokrasi hareketi idi. Yapılmış tek askeri harekettir. Ondan sonra yapılan askeri hareketlerle eş değerde tutuluyor bugün. Hiç ilgisi yok. Ondan sonra yapılanlar bana göre faşizan hareketlerdir. 27 Mayıs’ın ne Kenan Evren’in ne de başkalarının yaptıkları ile ilgisi yok. 27 Mayıs’ı yapanlardan akrabam da olan bir tanesine (MB Üyesi Sezai Okan) dedim ki ‘Bak biz hukuk okuyoruz. İhtilal güçle yapılan bir şeydir. Başarıya ulaştığı anda da meşrudur. İhtilalin kanunu budur. Siz neyin muhakemesini yapıyor neyin meşruiyetini kanıtlamaya çalışıyorsunuz.’ Fakat daha sonra hukukçular onları yönlendirdi. O Köpek Bebek Davaları saçma şeylerdi.”

    Demokrat Parti’nin uygulamaları ile buna zemin hazırladığını düşünen Nazikioğlu o ihtilali gerçekten yaşayanların gerçekleri yazmadıklarını ve söylemediklerini de düşünmektedir bugün.

    Bir ülkenin yasalarla yönetilmesinin o ülkenin hukuk devleti olduğunu göstermediğini; Türkiye’ye hukuk devleti diyebilmek için yasaların hukukun ruhuna uygun olması gerektiğini bu olmadığı için de Türkiye’nin hukuk devleti sayılamayacağını söyleyen Alpay Nazikioğlu okula devam ederken yapmayı düşündüğü halde sırf bu sebeplerden dolayı hiç avukatlık yapmaz. 16 yaşında başlayıp bir zaman sonra babasının ona söylediği şu sözler nedeniyle futbolu da devam ettirmez: ‘Oğlum çok başarısız bir sporcusun. Yarın Fenerbahçe ile maçınız var sen eve 4’te geliyorsun. Sonunda sen bu işi yapamazsın. Başarı; eğer Allah bir adama dünya çapında bir yetenek vermişse o adam Türkiye çapında başarılı olabilmişse o demek değildir. Sen çok yetenekli bir adamsın ama önem vermiyorsun. Ya dans et eğlen ya da spor yap.’

    Alpay Nazikioğlu kararını verir. Lise yıllarında arkadaşları arasında söylediği özellikle yabancı şarkılarla bilinen Nazikioğlu kuzenini dinlemek üzere gittiği bir programda kuzeninin talebi ile orada bir şarkı söyler o da sahnenin arkasından. Böylece onun için sanat yaşamı başlamış olur. İlk kez 1964 yılında hukuk fakültesinin son sınıfında iken Ankara’daki Büyük Sinema’da sahneye çıkar: “O ana kadar hakkımda bir sürü spekülasyonlar yapılıyordu. ‘İşte bu adam çok çirkin cüce kambur. Onun için kendini göstermiyor’ diye. Oysa ki ben meşhur olmak istemiyordum. Benim söylediğim şarkılar Türkiye’de bir numara oluyordu. (Hakikaten de o dönemlerde yerli/yabancı şarkı listeleri ayrı olmadığından ilk üç sırada hep Alpay’ın yorumladığı şarkılar yer alır onun ardından da ünlü Beatles sıralanırdı.) Sokakta yürürken ‘İşte Alpay’ denmesi bana bir şey ifade etmiyordu. Kim ne derse desin aldırmıyordum yani.” Kendisini çok uzun süre gizleyemediği için sahneye çıkan Alpay mikrofon tutmasını dahi bilmemektedir:

    “Sahneye çıktığımda mikrofon tutmasını da bilmiyordum. Her şeyiyle o kadar muhteşem bir konserdi ki onlar benim acemiliğimi üzerimden aldı. O dönemde konser biletleri 25 lira iken bizim konserin biletleri 25 lira idi. Satışa sunulduğu günün ertesinde karaborsaya düşerdi biletler.” Alpay Nazikioğlu 1964’te başlayan sahnedeki hayatını neredeyse 40 yıldır başarıyla devam ettirir. Fecri Ebcioğlu’nun Eylülde Gel’i başta olmak üzere Ayrılık Rüzgarı Maria Senin İçin gibi dillerden düşmeyen beste ve yorumlar da müzik tarihindeki yerini alır: “Valla bir ayırım yapmak istemiyorum onlar arasında. Belki 50’den fazla şarkım Türkiye’de bir numara oldu ama ben kendimi şunu mu yapsam daha çok satar ya da daha çok beğenilir diye hiç şartlandırmadım. Kendi zevkimi kendi içtenliğimi yansıttım. Kendi sevdiğim şeylerin toplumla da paylaşılmış olması bana hem gurur hem de büyük mutluluk verdi veriyor da. Ama yaptığım bir şeye esir olup da onun gölgesinde hiç yaşamadım. Ben yeni şeylerin peşinde koşan bir insanım.”

    - Nelerden besleniyorsunuz daha çok?

    “Aşktan besleniyorum tabii ki ama illa aşktan beslenmek için oturup da birtakım fırtınalı aşklar yaşamak gerekmiyor.”

    - Evliliklerinizi konuşalım biraz da. Üç evlilik yapıyorsunuz...

    “Dört tane.”

    - İsimlerini alabilir miyim?

    “Hayır. İsim de söylemem. Boşver. Dördüncü evliliğim sürüyor o kadar.”

    - Üç çocuğunuz var biliyorum doğru mu?

    “Doğru. Onları da konuşmayalım.”

    Askerliğini de 1966 senesinde Mamak Muhabere Okulu’nda yapmaya başlayan Alpay Nazikioğlu ardından Milli Savunma Bakanlığı’nda görevlendirilir: “Ankara’da kalmak istiyordum. Tayinim Savunma Bakanlığı’na çıktı. Tabii ki torpille. O zaman herkes torpil yaptırıyordu.” Milli Savunma Bakanlığı Halkla İlişkiler Grup Başkanlığı İş ve İşçi Münasebetleri Şubesi Kısım Amiri olarak askerliğini bitiren gidecek vakit bulamamasına rağmen sinemayı özel meraklarının başında sayan Nazikioğlu spor ve şimdilerde resim yapmayı da bu listeye eklemektedir: “Sosyal konularda birtakım şeyler okuyorum ama çok fazla okuyan bir insan olduğum söylenemez. Müzik tabii bende hep aşk olarak yaşamıştır. Müziğe muhtaç olmadan yaşamak için çok uğraştım. Ancak o da beni müziğe bağlı kıldı.”

    Son sözü de yine Alpay Nazikioğlu’na bırakalım: “Sonu düşünmek kötü bir şey. Çünkü kimse ölmek istemiyor. Herkes hayata dört elle sarılmış ama herkes de dört nala ölmek için çabalıyor. Çünkü herkesin birtakım beklentileri var gelecekten. Onun için ne dönüm noktası düşündüm hayatımda ne de köşe dönmeyi. ‘Helal olsun’ deyip yaptığım trilyonlar tutarında yardımlar var. Ondan da pişman değilim. Çünkü hayat geliyor geçiyor gidiyor kardeşim. Haysiyetle yaşamak önemli olan.”



    ÖZDEMİR ERDOĞAN (d. 17 Haziran 1940, İstanbul).

    Türk müzisyen, söz yazarı ve bestecisi.
    Özdemir Erdoğan 17 Haziran 1940 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi batı klasik müziği piyanisti ve dayısı keman ve piyano çalan klasik müzik sanatçısıydı. İlk eğitim bu küçük yaşlardan itibaren bu kanallarla alınmıştır.

    1940 - 50 arası yıllarının kendine özgü koşulları Özdemir Erdoğan’ın resmi bir sanat eğitimi almasını engelleyen önemli faktörlerden biridir. Diğer bir hususta, baba tarafının yine o tarihlerin koşullanmalarıyla mutlak bir temel eğitimi öngörmesi. 15-16 yaşına kadar süren bu eğitim sürecinde Özdemir Erdoğan’ın sanatsal konulara daha yatkın belirlenmiş ve bu durum okullardaki öğretmenlerce de desteklenmiştir..

    Özdemir Erdoğan 1960 yılında ticaret lisesinden mezun olmuş ve askerliğini yedek subay öğretmen olarak Adıyaman, Besni Araplar köyünde başöğretmen olarak tamamlamıştır. Bu arada yedek subay eğitimi gördüğü Denizli’de şu an TRT hafif müzik ve caz orkestrası üyesi bas gitarist Eray Turgay ile tanışmış ve onun teşvik ve tavsiyeleri ile caz sever bir ortamla ve caz müziği ile tanışıp kaynaşmıştır. Arif Mardin, İsmet Sıral, Emin Fındıkoğlu, Süheyl Denizci, Nejat Cendeli, Erol Pekcan akla gelen ilk isimlerdendir. 1962 - 64 yılları arasında dünyanın tanınmış gitar hocalarından Andreas’tan klasik gitar dersleri almış daha sonra İsmet Sıral orkestrası ile kuzey ülkeleri ve daha çok İsveç’te profesyonel müzik kariyerini geliştirmiş ve dünya cazcılarıyla tanışma ve çalışma fırsatını bulmuştur.

    Eylül 1968 yılında İsmet Sıral orkestrasının dağılmasından sonra bu orkestranın ağırlıklı üyelerinden oluşan ilk profesyonel orkestrasını 14 Ekim 1968 yılında kurmuştur. Bu orkestrada yer alan üyeler arasında şu an İstanbul devlet opera orkestrasında görevli bas gitarist Günnur Perin, TRT hafif müzik ve caz orkestrası piyanistlerinden Ayhan Yünkuş, 5 yıl önce 10 yıl sonra gurubundan Atakan Ünüvar (tenor sakssfon, flüt), Fatih Erkoç (trombon ve flüt), Uğur Dikmen klavyeli çalgılar daha sonra aranjör ve bas gitarist Onno Tunç akla gelen ilk isimlerdendir. Özdemir Erdoğan 1968 yılının en iyi gitaristi ödülünü aldıktan sonra 1969 yılındaki çalışmalar sonucu ilk Altın plak ödülü gelmiştir. “Duyduk duymadık demeyin.” Daha sonra 1971 - 72 yıllarında çeşitli uluslar arası ödüller gelmiş 1972 Atina Olimpia ve İskenderiye festivallerine iştirak etmiş, 1973’te sanatçının hazırladığı caz LP si Amerika’nın sesi (Voice of America) caz saatinde dünyanın en büyük caz otoritelerinden Willis Conover tarafından dikkate değer bir çalışma değerlendirmesiyle çeşitli kereler yayınlanmıştır.

    1974’ten itibaren sanatçı Özdemir Erdoğan Türk Müziği, Türk Halk Müziği ve diğer etnik müziklerle ilgili çalışmalara başlamış, o günlerin tek yayın organı TRT ve bu kurumun en önemli müzik otoritelerinden Nida Tüfekçi’nin takdit ve teşviklerini görmüş, TRT yayın yönetmenliğindeki katı (İktisas) maddesine rağmen sanatçının Halk Müziği tarzındaki “Gurbet” adlı bestesi ve Aşık Veysel Şatıroğlu’ndan alınan “Uzun ince bir yoldayım” düzenlemesi (Bak. Yorumcu CD ve Kaset) TRT repertuarına giren türlerinin ilk örnekleridir.

    1975 yılı sanatçının bestecilik yıllarının başlangıcıdır. 1976 “Canım senle olmak istiyor” albümü Milliyet gazetesince yılın albümü seçilmiştir. 1977’den itibaren Türk Müziği çalışmaları daha ağırlık kazanmıştır. 1979’da TRT hafif müziği ödülü gelmiş 1984’de sanatçı kendine ait bir plak şirketi kurmuştur. 1984 yılında “Bahar şarkıları” ve “Aşkımız şarkılarda yaşasın” kasetleriyle büyük ilgi gören sanatçı müziğimizde yeni bir kulvar açmıştır. 1990 yılında TRT Altın Anten yarışmasında birincilik ödülü, 1991 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, Almanya, İsviçre ve Fransa’da çeşitli festivallerde Özdemir Erdoğan sentezi ile başarılı çalışmalar yapılmış konserler, konferanslar ve çeşitli panellerde kültür ve sanatımıza mütevazı hizmetler yapılmaya çalışılmıştır.

    1994 yılında; “Türk Müziği Yorumları” ve 1996’da “Türk Halk Müziği Yorumları” kaset ve CD lerini yapmıştır.

    Özdemir Erdoğan’a Aralık 1998’de T.C. Devlet Sanatçısı ünvanı verilmiştir.

    Albümleri

    Canım Senle Olmak İstiyor (1977)
    İşte Forum İşte Yorum (1978)
    Ölü Gözüyle İzlenimler (1978)
    Selam Sana Dünya (1979)
    Gençler İçin Türk Müziği (1980)
    The Colours of My Country in Jazz (1980)
    Bahar Şarkıları (1983)
    Fahriye Abla (1984)
    Aşkımız Şarkılarda Yaşasın (1985)
    İkinci Bahar (1987)
    Özgün Jazz Denemeleri 1970-1987 (1989)
    Düşünceli Şarkılar (1990)
    Yorumcu (1990)
    Nostaljik Şarkılar (1991)
    Türk Müziği Yorumları (1995)
    Türk Halk Müziği Yorumları (1996)
    Unutulmayan Şarkılar (1999)
    Türk Müziği Yorumları 2 (2001)
    Besteler - Güfteler (2001)
    Hayatım Şarkılarda (2001)
    Gitarıma Türkü Öğrettim O Söyledi Ben Dinledim (2004)
    Canlı Sahnelerden Kayıtlar (2004)
    [[Boyabat Pirinci ( Türküler ) (23 KASIM 2009)



    İLHAN İREM (d. 1 Nisan 1955, Bursa)

    Ses sanatçısı, besteci, ressam, şair ve yazar.
    Hayatı
    İlhan İrem 1955 yılında Bursa'da dünyaya geldi. Müzik hayatına girmesi, 1969 yılında 14 yaşındayken üst dönemler tarafından okul orkestrasına solist olarak seçilmesi ile oldu. 1970 yılında Meltemler Orkestrası ile Milliyet Gazetesi'nin düzenlediği Liselerarası Müzik Yarışması'nda Marmara bölgesi birinciliği kazandı. Aynı kadro ile 1972'ye kadar Bursa Çelik Palas Oteli'nde ve Uludağ diskolarında dans müziği şarkıcılığını sürdürdü.

    1973 yılında kendi imkânları ile Diskotür firmasına yaptığı ilk 45'liği "Birleşsin Bütün Eller - Bazen Neşe Bazen Keder" ile beklediği başarıyı yakalayamadı. Plak firmasının bestelerini başka sanatçılara söyletme isteğini geri çevirdikten sonra yapmış olduğu ikinci 45'liği "Yazık Oldu Yarınlara - Haydi Sil Gözlerini" genç sanatçıyı bir anda en popüler sarkıcı konumuna getirdi. 1975 yılında yayınlanan üçüncü 45'liği "Anlasana" ile de başarısını devam ettirdi. 1976 yılında yayınladığı dördüncü 45'liğinde Tanrı'yı sorguladığı "Kuklacı Amca" 45'liği gelen baskılar sonucunda plak şirketi tarafından piyasadan toplatıldı. 1976 yılında ilk LP çalışması olan "İlhan İrem 1973-1976" yayınlandı. "Üzülme Dostum", "Havalar Nasıl", "Ayrılık Akşamı", "Sensiz de Yaşanıyor", "Bal Ağızlım" gibi her yaptığı 45'lik liste başı oldu 1973-1981 yılları arasında toplam 10 adet 45'liği yayınladı.

    1979 yılında yayınladığı senfonik yapıdaki "Sevgiliye" LPsi ile Esin Engin'in aranjörlüğünde ilk defa akademik bir çalışmayla müzik yaşamında yeni bir yola saptı. "Sevgiliye" albümünde ilk defa kendi yazdığı sözler dışında bir Nazım Hikmet şiiri olan "Hoşgeldin"i besteler ve seslendirir. "Bir Yıldız" adlı bestesi 1979 Eurovision Türkiye finaline kalır ama yarışamadan askere alınır. Bunun sebebi de şarkının Sevgliye albümünde yayaınlanmış olmasıydı. 1981 yılında askerliğinde yaptığı bestelerden oluşan "Bezgin" yayınlanır. 1983 yılında yedi yıllık bir çalışmanın ürünü olan ve sanatçının kendisi tarafından "Rock senfonisi" olarak adlandırılmış üçlemesi "Pencere... Köprü... Ve Ötesi..." sırayla yayınlanmaya başlanır.

    1984 yılında Türkiye'yi Bulgaristan'da düzenlenen Altın Orfe Yarışması'nda temsil eder. Dereceye giremez ama "Gazeteciler Özel Ödülü"nü kazanır. (Resmi için buraya tıklayın.) 1985 yılında üçlemenin ikinci ürünü olan "Köprü" ile birlikte "Pencere.. Köprü... Ve Ötesi..." (Hikaye) adında ilk defa bir plağın öyküsü çizgilerle anlatılmış olarak piyasaya çıkar. 1986 yılında sözlerini yazdığı "Halley" Melih Kibar tarafından bestelendi ve Türkiye'ye Eurovision Şarkı Yarışması'nda o yıla kadar alınan en iyi dereceyi getirdi. 1987 yılında üçlemenin sonuncusu "Ve Ötesi", "Uzaklarda Biri Var" (Denemeler) ile birlikte yayınlandı. 1988 yılında "Dünden Yarına" adlı albümü, 1989 yılında "Uçun Kuşlar" albümleri yayınlandı. 1990 yılında üçüncü kitap olan "Katastrof" (Şiirler) ve "Pencere.. Köprü... Ve Ötesi..." yayınlandı. 1992 yılında "İlhan-ı Aşk" albümünü yayınladı.

    1994 yılında yayınlanan "Koridor" ve "Romans" albümleri ile birlikte aynı yıl dördüncü kitap "Delirium" (Denemeler) piyasaya çıktı. 1995 yılında "Sevgililer Günü / The Best Of İlhan İrem 1", 1997 yılında "Aşk İksiri & Cadı Ağacı / The Best Of İlhan İrem 2", 1998 yılında "Hayat Öpücüğü / The Best Of İlhan İrem 3" albümü ve "Millenium / Sanalizasyon Fareleri, Yarasalar ve Diğerleri" (Denemeler) adlı beşinci kitap okuyucuya ulaştı.

    2000 yılında eski çalışmaları olan "Bezgin", "Pencere... Köprü... Ve Ötesi..." albümleri, bazı bölümleri yeniden mix edilmiş orijinal kayıtlarıyla "Bezginin Gizli Mektupları", "Uçuk Mavi Pencere", "Bulutlara Köprü", "Düşler ve Ötesi" isimleriyle tekrar piyasaya çıktı.

    Yeni şarkılardan oluşan "Seni Seviyorum" 2001 ve "Cennet İlahileri" 2006 yılında yayınlandı.

    Odtü Psikoloji mezunu Hansu İrem ile evlidir. Eşinin, birçok eserinde payı vardır.

    Plakları
    Birleşsin Bütün Eller \ Bazen Neşe Bazen Keder (1973)
    Yazık Oldu Yarınlara \ Haydi Sil Gözlerini (1974)
    Anlasana \ Ne Güzel Bak Yaşamak (1975)
    Bir Varmış Bir Yokmuş (Kuklacı Amca) \ Hasretim Sana (1975)
    Ver Elini \ Üzülme Dostum (1975)
    Havalar Nasıl \ Gözünü Seveyim (1976)
    Sensiz de Yaşanıyor (İşte Hayat) \ Son Selam (1977)
    Ayrılık Akşamı (Sazlıklardan Havalanan) \ Sen Bilirsin (1978)
    Bir Zamanlar \ Yeni Bir Şarkı (1979)
    Er Mektubu Görülmüştür \ Bal Ağızlım (1980)
    olanlar olmuş en uzun kırkbeşlik

    Albümleri
    İlhan İrem 1973-1976 (1976)
    Sevgiliye (1979)
    Bezgin (1981)
    Pencere (1983)
    Köprü (1985)
    Ve Ötesi (1987)
    Dünden Yarına (1988)
    Uçun Kuşlar Uçun (1989)
    Pencere… Köprü… Ve Ötesi… (1990)
    İlhan-ı Aşk (1992)
    Koridor (1994)
    Romans (1994)
    Sevgililer Günü \ The Best Of İlhan İrem 1. (1995)
    Aşk İksiri & Cadı Ağacı \ The Best Of İlhan İrem 2. (1997)
    Hayat Öpücüğü \ The Best Of İlhan İrem / 3. (1998)
    Bezginin Gizli Mektupları (2000)
    Uçuk Mavi Pencere (2000)
    Bulutlara Köprü (2000)
    Düşler ve Ötesi (2000)
    Seni Seviyorum (2001)
    Bir Meleğe Aşık Oldum / The Best Of İlhan İrem/ 4. (2003)
    Işık ve Sevgiyle 30 Yıl (2004)
    Cennet İlahileri (2006)
    Tozpembe/Progressive Çocuk Şarkıları(2008)
    Ödülleri
    Yılın Ümit Veren Erkek Şarkıcısı / Elvir Edip Kurtoviç(1989)

    Yılın Sanatçısı / Türkiye Spor Yazarları Derneği (1973)

    Yılın Sanatçısı / Türkiye Spor Yazarları Derneği (1974)

    Yılın Erkek Şarkıcısı / Hey Dergisi (1974)

    Yılın Erkek Şarkıcısı / Demokrat İzmir Gazetesi (1974)

    Yılın Erkek Şarkıcısı / Ses Dergisi (1974)

    Yılın Erkek Şarkıcısı / Kelebek Gazetesi (1974)

    Yılın Şarkısı “Yazık Oldu Yarınlara” / Kelebek Gazetesi (1974)

    Yılın Gençlik Ödülü / Haberler Ajansı (1974)

    Altın Plak “Yazık Oldu Yarınlara” (1974)

    Yılın Sanatçısı / Gazeteciler Cemiyeti (1975)

    Altın Plak “Anlasana” (1975)

    Yılın Şarkısı “Bir Varmış Bir Yokmuş” / Ege Haberler Ajansı (1976)

    Yılın Sanatçısı / Dünya Gazetesi (1977)

    Yılın Şarkısı “Sensiz de Yaşanıyor”/Demokrat İzmir Gazetesi (1977)

    Basın 77 Ödülü / Türkiye Gazeteciler Sendikası (1977)

    Altın Plak “Sensiz de Yaşanıyor / İşte Hayat” (1977)

    Yılın TV Yıldızı / Günaydın Gazetesi (1978)

    Yılın Sanatçısı / Anneler Derneği (1978)

    Altın Plak “Konuşamıyorum” (1978)

    Yılın Albümü “Bezgin” / Anadolu Haber Ajansı (1982)

    Altın Plak “Pencere” (1983)

    Yılın Albümü “Pencere” / Demokratik Basın Birliği (1983)

    Basın Ödülü / Uluslar arası Altın Orfe Şarkı Yarışması / Bulgaristan (1984)

    Eurovision Türkiye Birincisi “Halley” / Söz Yazarı (1986)

    Yılın Şarkısı “Yurtta Barış Dünyada Barış” / KKTC Barış Platformu (1988)

    Yılın Şarkısı "Yurtta Barış Dünyada Barış" / KKTC Türk Hava Kurumu ve Gazeteciler Birliği.(1988)

    Yılın Şarkısı "Yurtta Barış Dünyada Barış" / Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (1988)

    Yılın Erkek Sanatçısı / Hey Dergisi (1988)

    Yılın Sanatçısı / Bursa Hakimiyet Gazetesi (1988)

    Altın Plak “İlhan-ı Aşk” (1992)

    Altın Plak “Sevgililer Günü” (1995)

    35.Yıl Onur Ödülü / Bursa Sivil Toplum Derneği (2008)

    Kitapları
    Pencere... Köprü... Ve Ötesi... (Öykü / 1985)
    Uzaklarda Biri Var (Denemeler / 1987)
    Katastrof (Şiirler / 1990)
    Delirium (Denemeler / 1994)
    Millenium / Sanalizasyon Fareleri, Yarasalar ve Diğerleri (Denemeler / 1998)
    Siyah Kuğunun Şarkısı (Senfonik Şiir /2007)
    Son etkinlikleri
    2006 - 14 yıllık hasretin ardından 29 Eylül İstanbul konseri ile başlayan, İzmir ve Ankara ile devam edecek konser organizasyonu düzenlendi.

    2006- 7 Ekim tarihinde gerçekleşecek olan İzmir konseri sanatçının üst solunum yollarından rahatsızlanması sonucu 17 Ekim tarihine ertelendi.

    2006- Sanatçının konser turnesinin Ankara ayağı 14 Ekim 2006 tarihinde gerçekleşti. Konser esnasında sanatçının "Bunlar sadece bir şarkı, yaşadığımız sadece bir konser değildi" söylemi dikkate değerdi...

    2006- 17 Ekim tarihinde yoğun yağmur yağışı nedeniyle İzmir konseri 2. kez iptal edildi-İlhan İrem:"İleri bir tarihte tekrar İzmir'e geleceğim" dedi

    2007- Sanatçının 6. kitabı Siyah Kuğunun Şarkısı Nisan 2007 de Sevecenlerle buluştu...

    2007- Sanatçı 20 Mayıs 2007 Saat 20.30'da İzmir Fuar'da İsmet İnönü Sanat Merkezinde Sevecenleriyle buluştu

    2007- 25 Ağustos 2007, saat 21:15'te İstanbul Kuruçeşme Arena'da "Yürek Büyüsü" Konseri

    2008- 1 Haziran'da İlhan İrem izleyenleri tarafından İlhan İrem/Işık ve Sevgiyle 35 Yıl adında bir panel düzenlendi.

    2008- 16 Ağustos'ta Rumeli Hisarı'nda "Aşka Davet" Konseri verdi.
    (Vikipedi'den alıntıdır)




    ERSEN VE DADAŞLAR

    Ersen Dinleten tarafından kurulan 1970'lerde oldukça popüler olan bir müzik grubudur.

    Ersen Dinleten, Moğollar ile çalmakta olan Kardaşlar isimli müzik grubu ile çalışmaya başladı. Kardaşlar'la 2 single çıkarttıktan sonra, grubun isminin değişmesini
    kararlaştırdılar ve Ersen, "Ersen ve Kardaşları" olarak anılan isimlerini "Ersen ve Dadaşlar" olarak değiştirdi. Uzun süre, listelerde hep zirvede kalan grup, 1993'te
    müziğe ara verdi. Bu sürede dini formatta 2 albüm yapan Ersen Dinleten, bu sene Mehmet Mısır, Cevdet Canel, Zafer Şanlı ve Volkan Şanda'dan oluşan yeni Dadaşlar
    kadrosuyla, eski hitlerinin yeniden düzenlemelerinden oluşacak bir albümle kaldığı yerden devam edecektir.

    45'likler
    Gafil Gezme Şaşkın/Güzele Bak Güzele
    Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm/Yedin Beni
    Dostlar Beni Hatırlasın/Üç Kız Bir Ana
    Ekmek Parası/Zalım




    TANJU OKAN (d. 27 Ağustos 1938, İzmir - ö. 23 Mayıs 1996, İzmir),

    Türk şarkıcı, müzisyen ve sinema oyuncusu.

    Hayatı
    İlköğrenimini Manisa'da, lise öğrenimini Balıkesir'de tamamladı. Daha sonra İtalya'da şan eğitimini alarak Türkiye'ye döndü. İlk önce, 1961'de, Ankara'da profesyonel müzik hayatına başlasa da bir yıl sonra İstanbul'a döndü. 1964'te Milli Orkestra'yla (Erol Büyükburç ve Tülay German ile bu sırada tanışmıştır) Balkan Müzik Festivali'ne katıldı. 1964'te 'İbibikler Öter Ötmez Ordayım' isimli ilk plağı Sahibinin Sesi firmasından yayımlandı. Bu sırada Nur Erbay'la hayatını birleştirdi, Tansu ismini verdikleri bir oğulları dünyaya geldi. Bu evlilik yaklaşık 8 ay sürdü.

    1960`ların sonundan itibaren Ş.Akannaç ve Nino Varon`un yazdığı Hasret (1970), Tuğrul Dağcı`nın yazdığı Koy Koy Koy (1972), Mehmet Teoman`un yazdığı Kadınım (1974), Güzin Gürman'ın yazdığı Öyle Sarhoş Olsam ki (1972) parçalarıyla geniş kitlelerce tanınır oldu. Bütün Şarkılarım albümü 1975'te çıktı. İkinci evliliği de 1976`da gerçekleşti, 14 ay sürdü. 1980'de 'Yorgunum' albümü Kent firmasından piyasaya çıktı. 1995'te Marş Müzik'ten çıkan 'İşte Tanju Okan 95' son albümü oldu.

    Siroz hastalığına yakalanan Tanju Okan, 1995'te İzmir'in Urla ilçesine yerleşti. Kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Vasiyeti üzerine Urla`daki İskele Kabristan`ına gömüldü. Bu ilçede bir Tanju Okan Parkı ve Tanju Okan Heykeli bulunmaktadır. Alkole düşkünlüğüyle bilinen Tanju Okan için kederli sesiyle, düşkün fakat şikayet etmeyen tavrıyla samimi, gerçek bir sanatçı olduğu ölümünden sonra sık sık söylendi.

    Bazı 45'likler

    Serinin ikinci albümü İbibikler Öter Ötmez Oradayım
    Kundurama Kum Doldu (Sahibinin Sesi Plak)
    İki Yabancı / Sarhoş
    Kadınım (Diskotür Plak)
    Kemancı (Gönül Plak)
    Hasret / Ah Bir Zengin Olsam (Yonca Plak)
    Parkta Yatıyorum / Çocukluğum (Philips)
    Şerefe / Aşkı Bulacaksın
    Ayyaş / Var Mısın İçelim
    Yıldönümü / Deli Gibi Sevdim
    Başlık Parası / Gelme Ölüm
    Ölümünden sonra da Odeon Plak`tan Bir Zamanlar, Best Of Tanju Okan ismiyle iki albüm çıktı.

    Filmleri
    Cüppeli Gelin, (1964)
    Şekerli Misin Vay Vay, (1965)
    Yalancının Mumu, (1965)
    Fakir Bir Kız Sevdim, (1966)
    Aşkın Kanunu, (1966)
    İçimdeki Alev, (1966)
    Berduş Kız, (1970)
    Ah Bir Zengin Olsam, (1971)
    Cımbız Ali, (1971)
    Kaynanam Kudurdu, (1973)
    Şiribim Şiribom, (1974)
    Ne Haber, (1976)
    Gazap Rüzgarı, (1982)




    NİLÜFER

    Türkiye'nin en iyi vokalistlerinden Nilüfer 1955'de, İstanbul Cihangir'de dünyaya geldi. Nilüfer'in ailesi de müzikle ilgiliydi. Babası çok iyi piyano çalardı. Annesinin de çok güzel bir sesi vardı.

    Nilüfer 15 yaşındayken hafta sonu gazetesi'nin "Altın Ses Şarkı Yarışması"na katıldı. İşte bu yarışma ona birinciliği ve şöhreti kazandırdı. Bir anda yaşamı değişen Nilüfer'in profesyonel müzik yaşamı 1972 yılında "Kalbim Bir Pusula" isimli 45'liğiyle başladı.

    1973-1978 yılları arasındaki dönemde, sürekli altın plak kazandı. Defalarca yılın kadın sanatçısı seçildi. 80'lere girildiğinde müziğini biraz değiştiren Nilüfer, Osman İşmen' in arajmanlamasıyla, Türk Müziği ve arabesk parçaların pop versiyonlarını seslendirdi.

    90'larda da oldukça ilgi toplayan albümler yaptı. "Yine Yeni Yeniden" (1994), "Ne Masal Ne Rüya" (1994), "Nilüfer'le" (1997) ve "Yeniden Yetmişe" (1998) adlı albümler Nilüfer'i yayınladıkları tarihlerin en değerli müzisyenlerden biri yaptı.

    1992 yılından beri Unicef'le ilgili çalışmalar yapan Nilüfer, 1998 yılından bu yana da Unicef'in iyi niyet elçisi...




    TANJU OKAN (d. 27 Ağustos 1938, İzmir - ö. 23 Mayıs 1996, İzmir),

    Türk şarkıcı, müzisyen ve sinema oyuncusu.
    Hayatı
    İlköğrenimini Manisa'da, lise öğrenimini Balıkesir'de tamamladı. Daha sonra İtalya'da şan eğitimini alarak Türkiye'ye döndü. İlk önce, 1961'de, Ankara'da profesyonel müzik hayatına başlasa da bir yıl sonra İstanbul'a döndü. 1964'te Milli Orkestra'yla (Erol Büyükburç ve Tülay German ile bu sırada tanışmıştır) Balkan Müzik Festivali'ne katıldı. 1964'te 'İbibikler Öter Ötmez Ordayım' isimli ilk plağı Sahibinin Sesi firmasından yayımlandı. Bu sırada Nur Erbay'la hayatını birleştirdi, Tansu ismini verdikleri bir oğulları dünyaya geldi. Bu evlilik yaklaşık 8 ay sürdü.

    1960`ların sonundan itibaren Ş.Akannaç ve Nino Varon`un yazdığı Hasret (1970), Tuğrul Dağcı`nın yazdığı Koy Koy Koy (1972), Mehmet Teoman`un yazdığı Kadınım (1974), Güzin Gürman'ın yazdığı Öyle Sarhoş Olsam ki (1972) parçalarıyla geniş kitlelerce tanınır oldu. Bütün Şarkılarım albümü 1975'te çıktı. İkinci evliliği de 1976`da gerçekleşti, 14 ay sürdü. 1980'de 'Yorgunum' albümü Kent firmasından piyasaya çıktı. 1995'te Marş Müzik'ten çıkan 'İşte Tanju Okan 95' son albümü oldu.

    Siroz hastalığına yakalanan Tanju Okan, 1995'te İzmir'in Urla ilçesine yerleşti. Kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Vasiyeti üzerine Urla`daki İskele Kabristan`ına gömüldü. Bu ilçede bir Tanju Okan Parkı ve Tanju Okan Heykeli bulunmaktadır. Alkole düşkünlüğüyle bilinen Tanju Okan için kederli sesiyle, düşkün fakat şikayet etmeyen tavrıyla samimi, gerçek bir sanatçı olduğu ölümünden sonra sık sık söylendi.

    Bazı 45'likler

    Serinin ikinci albümü İbibikler Öter Ötmez Oradayım
    Kundurama Kum Doldu (Sahibinin Sesi Plak)
    İki Yabancı / Sarhoş
    Kadınım (Diskotür Plak)
    Kemancı (Gönül Plak)
    Hasret / Ah Bir Zengin Olsam (Yonca Plak)
    Parkta Yatıyorum / Çocukluğum (Philips)
    Şerefe / Aşkı Bulacaksın
    Ayyaş / Var Mısın İçelim
    Yıldönümü / Deli Gibi Sevdim
    Başlık Parası / Gelme Ölüm
    Ölümünden sonra da Odeon Plak`tan Bir Zamanlar, Best Of Tanju Okan ismiyle iki albüm çıktı.

    Filmleri
    Cüppeli Gelin, (1964)
    Şekerli Misin Vay Vay, (1965)
    Yalancının Mumu, (1965)
    Fakir Bir Kız Sevdim, (1966)
    Aşkın Kanunu, (1966)
    İçimdeki Alev, (1966)
    Berduş Kız, (1970)
    Ah Bir Zengin Olsam, (1971)
    Cımbız Ali, (1971)
    Kaynanam Kudurdu, (1973)
    Şiribim Şiribom, (1974)
    Ne Haber, (1976)
    Gazap Rüzgarı, (1982)




    ŞENAY YÜZBAŞIOĞLU

    Türk pop müzik şarkıcısı ve şarkı sözü yazarıdır.

    1951 yılında doğan Şenay, 1971'de Şerif Yüzbaşıoğlu ile evlendi.Şenay müziğe profesyonel olarak, 1969'da Erkan Özerman'ın keşfi olarak onun Ankara'da açtığı ‘Anahtarlı Bulvar’ adlı bir gece kulubünde başladı. Dönemin en iddialısı olan bu klüpte daha önce Dario Moreno, Tülay German, Ruhi Su, Doğan Canku, Esin Afşar ve Emel Sayın (pop şarkıcısı olarak) sahne almıştı. Şenay aynı yıl, daha sonra İstanbul Gelişim Orkestrası adını alacak Şerif Yüzbaşıoğlu, Salim Ağırbaş, Atilla Özdemiroğlu, Selçuk Başar, Uğur Başar, Garo Mafyan, Asım Erken'den kurulu orkestranın İlhan Kayral'la birlikte iki solistinden biri oldu. Daha sonra Şenay'ın orkestra partneri Neco oldu, orkestraya Onno Tunç, Cengiz Teoman, Aşkın Arsunan, Atilla Şereftuğ, Erdal Kızılçay gibi müzisyenler katıldı. Bu arada orkestra şefi Şerif Yüzbaşıoğlu ve Şenay evlendiler. 1971'de müziklerini basit bulduğu için pek gönüllü olmadan ama aranjmanların sözlerini de yazarak "Benim Olursan/Sev Kardeşim" adlı plağı doldurur. Plağın B yüzündeki Sev Kardeşim patlar, hem yılın şarkısı seçlir, hem de Şenay'a yılın şarkıcısı ödülünü getirir. 1972'de aynı ödülleri bu kez de "Hayat Bayram Olsa/Nen Var Canım Kardeşim?" ile alır. İki yıl içinde Türk popunun en ünlü kadın yıldızlarından biri olur. 1970'lerin en onemli Turkce pop şarkıcılarından. Sev Kardeşim, Hayat Bayram Olsa, Beyaz Ülke, Gerçek Nerde, Açıl Susam Açıl, Ve Ağlıyorum, Varlar Yoklar, Dön Artık, Sev Yeter Ki, Dünden Bugüne, Sessiz Bir Yer gibi pek çok hit 45'lik yaptı. Dönemin pop müzik şarkıcılarının aksine, sözlerini kendi yazdiğı şarkılarında aşk-meşkten degil, humanist konulardan bahseder daha aydın bir çizgi korurdu. Fiziksel görünümü de donemin alaturka, yırtmaçli, ağır makyajlı popçularından farklıydı, uslu bir punk havalı sürrealist bir görüntüsü vardı. Zaten gazinolarda çok az çalıştı, genelde müzik hayatını plak ve konserlerle sürdürdü ve magazinden uzak durdu. Bülent Ecevit'in "Karaoğlan" lakabıyla büyük zafer kazandığı seçimlerden önce, mitinglerde Ecevitten önce sahne alır Sev Kardeşim ve Hayat Bayram Olsa'yı söylerdi. Siyasi mitinglerde sahne alan ilk sanatçıdır. Bir dönem humanist şarkı sözleri TRT tarafından solcu bulundu ve Selda Bağcan, Cem Karaca, Melike Demirağ, Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil vb'le birlikte kara listeye alındı. Spilt, Spot, Apollonia, Altın Orfe, Atina, Yamaha, Tokyo gibi pop müzik festivallerine Perhaps One Day, Let In The Light gibi şarkılrla katıldı, aldığı 7 ödülle uluslararası festivallerde en çok ödül alan pop müzik şarkıcısı oldu. Türkiye'ye gelen bazı caz sanatçılarına vokal yaptı. Günümüz kliplerinin ataları sayılacak şarkı üzerine kısa filmleri İzzet Öz, ilk Diskovizyon, Sihirli Lamba gibi televizyon programlarında Şenay ve Seyyal Taner için çekti. 1975'de ilk Turkiye Eurovision elemelerinde sözlerini kendi yazdığı Selçuk Başar bestesi "Umut" adlı şarkıyla finale kaldı; diger finalistler Nilüfer, Füsun Önal, Esin Afşar, Gökhan Abur, Cahit Oben, Semiha Yankı, Ali Rıza Binboğa, Uğur Akdora, Atilla Atasoy, İskender Doğan, Yeşim, Yeliz ve Serter Bağcan'dı. Ama eşi Şerif Yüzbaşıoğlu juride olduğu için, dedikodulara mahal vermemek için yarışmadan çekildi. Nilüfer'in seslendirdiği Nino Varon bestesi olarak katılan "Boşver" de orjinal beste olmadığı anlaşılınca diskalifiye edildi. 1980'de Ajda Pekkan'in Eurovision temsili için ısmarlanan ve Turkiye finalinde 2. olan Şerif Yüzbaşıoğlu'nun hüseyni makamındaki bestesi "Olsam"ın demo kaydını o okur ve bu yorum Pekkan'ın yorumundan daha çok beğenilir. Rumuzla katılınan yarışmalarda, özellikle açık gırtlakla yorumladıkları şarkılardaki sesleri, sık sık popüler müziğin bir başka deha bestecisi Ergüder Yoldaş şarkılarıyla tanınan Nur Yoldaş'la karıştırılır. Uzun yıllar Şerif Yüzbaşıoğlunun aranjeleriyle Coco Cola'nın Türkiye cıngıllarını seslendirdi, uc kez dunyada yılın Cola cıngılları değerlendirmesinde birinci oldu. İlk LP'sini ingilizce sözlü Wish, Who Are You?, When Grass Is Gold gibi şarkılarla Bulgaristanda çıkardı. Türkiye'de ilk ve tek LP'si Şenay adıyla çıktı, Honki Ponki, Çirozname, Dalkavuk, Kent Yaşamı, Şarkılar, Doy Doy Doy Doymadım, Bir Gün O Yok Diyecekler gibi şarkılar yer aldı. Disco funk soudundaki plak yılın en çok satan plağı oldu ve Şenay yine ön plana geçti. Honki Ponki ingilizce sözlerle Hollanda, Japonya, Belçika, Fransa, Almanya gibi ülkelerde, "Honky Ponky" ismiyle 45'lik oldu. Ve Beyaz Kelebekler'in "Sen Gidince"sinden sonra Avrupa listelerine giren ikinci Türk plağı oldu, üçüncüsü de Barış Manço'nun "Nick The Chapper"idir. O dönem başta Ajda Pekkan pek çok pop şarkıcısının Avrupa'da çıkan plakları hüsranla sonuçlanmıştı. Ama yeni bir çıkış yakaladığı dönemde, Aydın Esen, Harun Kolçak, Fatih Erkoç, Şenova Ülker, Levent Altındağ gibi iyi müzisyenlerden oluşan Karma adlı bir orkestra kurup konserlere başlayacakken, 1981'de Türkiyenin en önemli müzik adamlarından orkestra şefi, aranjör ve besteci Şerif Yüzbaşıoğlu'nu kaybedince bir daha toparlanamadı. 1981'de eski orkestra arkadaşı Selçuk Başar'ın ısrarıyla onun "Bigudi" alı şarkısını seslendirdi ve Eurovisionda finale kaldı, ama devam edemeyecegini açıklayıp şarkıyı Neco'ya devretti, sonuçta kadın şarkısı olduğu için "Bigudi"yi Füsun Önal seslendirdi ve Türkiye 2. si oldu. 1982'de Aydın Esen'in zorlamasıyla onun Eurovision için hazırladığı "Müzikle Yaşam" isimli şarkıyı seslendirip finale kalır ama yine devam edemeyecegini belirtip çekilir, Aydın Esen de yarışmaya başka bir şarkıcıyla devam etmek istemediği için şarkısını yarışmadan çeker; 1984'de Almaya'da punk-rock Grand-Prix yarışması gibi aldığı bazı tekliflerle harekete geçme kararı alsa da kendini toparlayıp dönüş yapamadı. Aralıklarla caz şarkıcısı olarak bir kac kulüp çalışması yapar ama hem bu sırada kadın olarak uğradığı tacizler, hem de üç kez Ülkücüler'in saldırısına uğraması, eşini kaybettikten sonra bozulan psikolojik yapısını iyice bozar. Ağır psikolojik sorunlar yaşar. Kendini tümden soyutlar ve Sev Kardeşim ve Hayat Bayram Olsa şarkıları her bayram çalınan bir kült olsa da fiziğini, kendisini tümden unutturmayı başarır. 1993'de Aydın Esen, Erdal Kızılçay, Eser Taşkıran gibi müzisyenlerin desteğiyle Mevlana'nın şiirlerinin İngilizce çevirilerine fusion tarzıyla bir demo hazırlar. EMI Ingilere'den "ok" alan album, Turk EMI'nin başındaki Yeşil Giresunlu'nun engellemesiyle karşılaşır, bazı kulisler sonucu Kültür Bakanlığı da ekonomik desteğini çekince, Şenay yeniden kapanır ve kendini soyutlar. Popüler olduğu dönemde de pek sosyal bir karaktere sahip olmayan Şenay, kendini yaziya ve Salvador Dali etkisinde sürrealist yağlı boya resme verir. Son donemlerde pek cok eski şarkıcının şarkıları CD'lerde toplanırken, bir dönemin ayrıksı şarkıcısı ve usta yorumcusu Şenay'ın hitleri hala toplanmamiştir. Oysa hem Türkçe, hem İngilizce üç albume yetecek kaydı vardır.

    45'likleri

    "Ayrılalım Ağlamadan/Sil Gözyaşlarını" 1968 - Pathe Plak
    "Sen De İç Benimle/Sakla Kimse Görmesin" 1968 - Pathe Plak
    "Sil Gözyaşlarını/Ayrılalım Ağlamadan" 1969 - Columbia Plak
    "Çapkın Adam/Beni Sevmekten Korkma" 1970 - Columbia Plak
    "Benim Olursan/Sev Kardeşim" 1971 - Sayan Plak
    "Nerdeyiz?/En Buyuk Şansın Yaşıyor Olmak" 1972 - Sayan Plak
    "Hayat Bayram Olsa/Nen Var Canım Kardeşim" 1973 - Coşkun Plak
    "Beyaz Ülke/Gerçek Nerede?" 1974 - Diskotür Plak
    "Açıl Susam Açıl/Ve Ağlıyorum" 1975 - Diskotür Plak
    "Varlar Yoklar/Dön Artık" 1976 - Kent Plak
    "Sessiz Bir Yer/Dünden Bugüne" 1977 - Kervan Plak
    "Honki Ponki/Honkey Ponkey" 1980 - CNR (Hollanda)
    "Honki Ponki/Honkey Ponkey" 1981 (Japonya)
    "Honki Ponki/Honkey Ponkey" 1981 - Philips Records (Fransa)
    "Honki Ponki/Honkey Ponkey" 1981 - Turkola (Almanya)

    LP'leri

    "World Populer Song Festival '71" - Yamaha (Japonya) - karma album: Martine Clemenceau, Tsunehiko Kamijo, Michele Torr gibi şarkıcılarla)
    "World Populer Song Festival '73" - Yamaha (Japonya) - karma album: Akiko Kosaka, Gilda Giuliani, Shawn Philips gibi şarkıcılarla)
    "Golden Orpheus '75" - Balkanton (Bulgaristan) -karma album: Renzo D'Anglo, Don Mercedes, Konca Markes gibi şarkıcılarla)
    "World Populer Song Festival '76" - Yamaha (Japonya) - karma album: Franco & Regina, Sandy, Mary Cristy gibi şarkıcılarla)
    "Şenay" 1978 - Balkanton (Bulgaristan)
    "Şenay" 1980 - EMI (Türkiye)




    GÖKBEN ( 25 Kasım 1951- İstanbul doğumlu sanatçı.

    Gerçek adı Nermin Gökben'dir.Aziz-Şaziye Gökben çiftinin tek çocuğu olup babasını henüz 1 yaşındayken trafik kazasında kaybetmiştir.

    Profesyonel müzik kariyerine Yurdaer Doğulu Orkestrasının solisti olarak başlayan Nermin Gökben, Hey Dergisi tarafından ilk 45'liğini yaptığı 1972 yılının umut vadeden en iyi kadın şarkıcısı seçilmiştir. 1973 yılında 1 Numara Plakçılık saflarına geçmiştir. 1976 yılında Aşk Dediğin Laftır, 1977 yılında Bu Ne Biçim İştir adlı albümlerini yapmış, en büyük başarıyı ise 1979 yılında yaptığı Samanyolu albümüyle yakalamıştır. Türk Pop Müziğinde Süperstar Ajda Pekkan'ın en büyük rakibesi olarak gösterilecek kadar üne kavuşan sanatçı, 1980 yılında İşadamı Kaya Mutlu ile evlenerek evli kaldığı 5 yıl boyunca müziğe uzun bir ara vermiştir. 1986 yılında Sembol Plak etiketiyle yayınlanan Yaz Gülü adlı pop-arabesk tadındaki albümüyle müziğe başarılı bir dönüş yapmıştır. "Şiribim Şiribom" adlı 45'liğinden Altın Plak ve "Şekerim" adlı parçasının yer aldığı Severken Yoruldum adlı albümünden Altın Kaset ödülünü almıştır. Yurdaer Doğulu, Ali Kocatepe, Atilla Özdemiroğlu, Esin Engin, Metin Özülkü, Şehrazat, Aysel Gürel, Selmi Andak gibi isimlerle çalışmıştır.

    En meşhur şarkıları "Şiribim Şiribom", Randevu, "Aşk Dediğin Laftır", "Rüzgar Gibi Geçtin", Neler Neler Oldu, Diridahdar, Canın Sağolsun,"Şekerim" "Lafı mı Olur" ve "Aşka Çeyrek Var"dır. Son albümü 1992 yılında Şahin Özer'den yayınlanan "Aşka Çeyrek Var"dır. "POPSAV" üyesidir. 13 Ekim 1981 doğumlu olan Begüm Mutlu adında bir kız çocuğu sahibidir. Anne bir, baba ayrı kızkardeşi olan Nil Ünal'ın ablasıdır. Kızkardeşi, Ekrem Bora ve Suna Pekuysal ile 1988 yılında çevirdiği "Yasak Aşk" adlı bir de filmi vardır. İstanbul'da oturmaktadır.

    Şimdi sarışın, kısa saçlı, kahküllü, kıpır kıpır bir şarkıcıdır. Geçmişte saçlarını uzatmışlığı veya kahverengi ve kızıl renge boyatmışlığı da vardır.

    2010 yılında birçok nostaljik sanatçıyı genç sanatçılarla biraraya getiren "Her Devrin Devleri" adlı projede Mustafa Sandal ile beraber "Nevrin Döner" adlı düeti seslendirmiştir.

    Diskografi

    45'lik

    Aşka İsyan Edilmez - Sevdiğimi Bile Bilmeyecek (1972)
    Aşkın Sonu - Züleyha (1973)
    Derdim Var Dağlar Gibi - Yine Verirdim Sana (1973)
    Şiribim Şiribom - Bir Gün Sen (1974)
    Randevu - Çiripi Çiripa (1974)
    Gururum - Eninde Sonunda (1975)
    Rüzgar Gibi Geçtin - Aşk Dediğin Laftır (1975)
    Akılsız Başa Fayda Yok - Çok Mu Gördün (1976)
    Neler Neler Oldu - Böyle Aşk Eksik Olsun (1977)
    Diridahdar - Ruhumda Bir Fırtına Var (1977)
    Aşkla Pazarlık Olmaz - Aşktan Başım Dönüyor (1978)
    Bir Tanrıyı Bir de Beni Unutma - Haydi (1979)

    Albüm (LP/MC/CD)

    Aşk Dediğin Laftır LP-MC-1 Numara Plakçılık (1976)
    Bu Ne Biçim İştir - LP-MC-1 Numara Plakçılık (1977)
    [[Samanyolu - LP-MC-1 Numara Plakçılık] (1979)
    [[Yaz Gülü- - LP-MC-Sembol Plakçılık-1986)
    Severken Yoruldum (1989)
    İşine Gelirse (1990)
    Aşka Çeyrek Var (1992)




    ÖMÜR GÖKSEL

    Kendi ağzından hayat hikayesi....

    2 Mayıs 1942 Cumartesi, öğleden sonra yaşamla ilk randevum.
    O günü pek hatırlayamıyorum ama iliklerime kadar doldurduğum ilk oksijen, doğaya, hayata, canlı cansız tüm varlıklara duyduğum aşkın ve sadakatin ilk müjdecisidir.
    Belki de bir bahar güneşinin, gözlerimi kamaştırması, bana sahip çıkan kucakların sıcaklığı, mutlu bir insan olmamdaki ilk etkenlerdir.
    Müzik, spor, nükte, saygı ve sevgi içinde geçti çocukluğum.
    Okul yıllarımdaki, edebiyat, müzik ve spor dallarındaki üstün başarımı, fen derslerindeki başarısızlığım gölgelerdi. Bu yüzden değişik okullarda mezuniyet şansını aradım. Bu arayış bana , belki de farkında olmadan çok büyük bir muhit edinebilme imkanını doğurdu.
    Futbol topu en iyi arkadaşımdı. 1955'de Galatasaray genç takımında futbol oynamaya başladığımda henüz 13 yaşımdaydım. 1957'den itibaren, takım kaptanlığını yaptığım Galatasaray genç basketbol takımı ise üst üste 5 yıl şampiyon olmuştu .
    1961'de, geçirdiğim sakatlık, Allahtan ayağımda olmuştu. Ya kafamda olsaydı diye şükreder dururum.
    O yıllarda, şarkı söylediğimi çok iyi bilen, bir basketbolcu arkadaşımın muzipliği sonunda, katıldığım ses yarışmasında Türkiye Ses Kralı oldum.
    1963'de üniversite okumak için Almanya'ya gidişim, beni çok sevdiğim spor hayatımdan uzaklaştırdı. Üniversitede, 1.76 olan boyumun ölçüsünü alınca, tekrar ülkeme dönüp, vatani görevimi, o zamanlar askerlik görevlerini yapanların yer aldığı , Karagücü takımında futbol ve basketbol oynayarak ve de İzmit orduevinde şarkı söyleyerek tamamladım.
    1965'de artık, 4 dilde şarkı söyleyebilen, yaklaşık 1000 şarkılık bir repertuara sahip, profesyonel bir şarkıcı olarak, dünya Müzik Okyanusunun dalgaları arasında sörf yapmaya hazırdım.
    Türkiye'deki tüm gece klüplerinin, çalışmak istediği bir Ömür GÖKSEL doğmuştu...
    1969'da, Mutluluk adlı şarkımla, ilk Altın Plak'ımı Aykut SPOREL'in elinden aldım.
    Bunu 1972'deki Sevemem Artık adlı yapıtım takip etti. İkinci altın plağım beni 3 yıl üst üste çeşitli dergilerde, Yılın Şarkıcısı yapmaya yetmişti.
    Geceleri, işten eve dönerken, içimde bir ses bana asla şımarmamam gerektiğini emrederdi. 1970'de yine kendim gibi, Galatasaray'da spor yapmış, Hülyâ DEMİR adlı genç kızla hayatımızı birleştirdik.
    Aynı toprağın çocukları ve aynı muhitlerde büyümüş olmamıza, aynı öğretmenlerden feyz almamız eklenince mutluluğumuz perçinlendi.
    Bu birleşimden, 1971'de kızım Serenad, 1973'de, oğlum Sonat dünyaya merhaba dediler. 1975, bana Yanıyorum adlı bir bestemle üçüncü Altın Plak'ımı getirdi.
    Ancak o yıllarda, korsan kasetlerin piyasaya sürülmesi, plak dünyasına büyük bir darbe indirdi. Bu yüzden; "Ağlıyormuşsun", "Senden bana yar olanda", "Yaşadım mı öldüm mü anlayamadım?", "Umurumda mı Dünya?", "İçki sigara", "Eğer bir gün bırakırsan", "Yaş kalmadı gözlerimde", "Kızım" “Şeytan diyorki “ “ Ha 3 gün önce ha 5 gün sonra” “Sensiz” isimli şarkılarım, listelerde bir numara olmalarına rağmen bana başka altın plak getirmediler. Ancak şarkılarımı dinleyerek seven ülkem insanlarının bana “Kadife sesli Romantik Prens” adını vermiş olmaları ödüllerin en büyüğü olmuştu.
    1979'da, Avrupa ve Amerika'daki Hilton Hotellerinden aldığım tekliflerin câzibesi ve Türkiye'deki arabesk müzik türünün yoğunlaşması, bana müziğe yurt dışında devam etme kararını aldırdı.
    Sırasıyla İtalya'da, Amerika'da ve Almanya'da profesyonel müzik yaşamıma devam ettim.
    1997'de, ülkeme döndüğümde, beni tanımayan iki nesille karşılaştım, ancak o neslin anne ve babaları Ömür GÖKSEL şarkıları ile tanışmış, sevişmiş ve evlenmişlerdi. Evlatlarına, beni duygu dolu sözcüklerle anlatıyorlardı.
    Artık hem sevgi hem de saygı denizinde kulaç atmaya başlamıştım.
    Yıllar geçti. 13 yaşında girdiğim Galatasaray Spor Kulübünün bugün Divan Üyesiyim.
    2000 yılının Eylül ayından başlayarak tam üç yıl Korner adı altında, haftanın iki günü bir gazetede spor yorumladım. Köşe yazılarım tam üç yıl boyunca aralıksız devam etti.
    Ancak kendime ayıracak zaman bulamayışımdan dolayı yazılarıma 2003 Eylül ayından itibaren ara verdim. 2000 yılının başında aldığım teklif üzerine STV Televizyonunda, sunmaya başladığım “Bir Ömür” adlı programı, 13 Hafta için hazırlanmışken, gördüğü sıcak ilgi üzerine 73 hafta aralıksız sürdürdüm. 2002 Nisan ayında ara verdiğim Bir Ömür Programına vakit bulabilirsem tekrar devam edeceğim ve sevenlerimle yeniden kucaklaşacağım.
    2002-2003-2004 yaz sezonlarını ülkemizin turizm başkenti Antalya’daki beş yıldızlı otellerde performanslar sunarken 180.000 turiste kendi dillerinde ve Türkçe şarkılar söyleyerek onlarla sıcak bağlantılar kurarak ülkemi tanıttım. 28 Mart 2004 tarihinde yapılan seçimlerde 600.000 seçmene sahip İstanbul Kadıköy ilçesinden Meclis Üyesi seçildim.
    Doğup büyüdüğüm bu ilçenin 14 Nisan 2004 tarihinden itibaren hem (Eğitim ve Kültür) hem de ( Gençlik ve Spor) komisyonları başkanlığı şerefine eriştim.
    Her yönde ülkeme hizmeti bir borç bildim. Beş yıl arka arkaya ülkemizde ilk defa tarafımdan hazırlanıp düzenlenen karnavallar Kadıköy Karnavalları adı altında Kalamış Marina ve Bağdat Caddesinde yapılan şenliklerle tüm İstanbul halkının büyük ilgisini çekti. Eğitim ve Kültür Komisyonu Başkanlığını yaptığım Kadıköy Belediyesi'nin katkıları ile 2006 yılı boyunca her ay 1 kez olmak üzere Nostalji Rüzgarları adı altında Türk Hafif Batı Müziği'ne adını altın harflerle kazımış sanatçılarımıza konserler verdirterek o değerli sanatçılarımızı halkımızla buluşturdum. Son yıllarda yazılı ve görsel basında adlarından bahis edilmeyen bu değerli sanatçılara sanatseverlerin gösterdikleri, ilgi görülmeye değerdi.

    2005 yılında Seyhan Müzik'ten çıkan 2 albümüm “ Bir Ömür” ve “Meydan Okuyorum Yıllara” Müzik Marketlerindeki raflarda yerlerini aldılar.
    Mart 2006'da Doğan Müzik'ten çıkan "A Touch of Quality" isimli albümümde dünyanın en ünlü şarkılarından 18 adedini dinleyicilerimin beğenisine sundum. Albüm o kadar beğeni topladı ki aylarca yabancı sözlü albümler listesinde 1 numarayı parselledi. Kısa zamanda Best seller (en çok satan albüm) ünvanına erişti.
    28 yıl aradan sonra yeniden Türkiye deki müzik listelerininde Number 1 olmuştum , hem de tamamı İngilizce bir albümle. Hayatta çok az kişiye nasip olabilecek bir başarı idi bu bunca yıl aradan sonra. Dinleyicilerimin ve sevenlerimin gösterdiği bu büyük ilgi sayesinde "A Touch of Quality" albümü şatış rekorlarını kırınca, aynı türde dünyada en çok sevilen şarkılardan oluşan "A Touch of Love" adı altında bu kez Double CD olarak 24 şarkılık yeni bir albüm yapmamı DMC (Doğan Music Company) teklif etti.
    Kasım 2006'da "A Touch of Love" isimli Double CD albümüm ve kasetim müzikseverlerin evlerindeki kıymetli arşivlere yerleşirken en çok satan yabancı albümler listesinde bir rekor daha kırılıyordu.
    14 Şubat 2007 'Sevgililer Günü'nde tüm sevgililerin birbirlerine hediye etmesini düşündüğümüz “ MUSIC FOR LOVERS” “ Sevgililer İçin Müzik” adını taşıyan 50 aşk şarkısı içeren 4 CD ve kitapçığı bana göre yapıtlarımın en değerlisi olmuştu. Sadece sevgililer günlerinde hediye edilmek üzere az sayıda müzik dünyasına sunduğumuz bu albüm çok kısa zamanda tükendi
    Bir yıl içinde üçüncü defa müzik piyasasına albüm süren ilk sanatçı olma rekoruna da erişmenin onurunu yaşadım. Bunca korsan yayınlara rağmen albümlerime sahip çıkan siz sevgili müzikseverlere bana bu mutluluğu yaşattığınızdan dolayı teşekkürü bir borç biliyorum.
    Enternasyonal kulvarlardaki tüm şarkıcılar dünyada en çok konuşulan ikinci dil olan İspanyolca şarkılardan oluşan albümler yaparlar. 2007 yaz aylarından itibaren “A TOUCH OF LATıN” adı altında Latin dünyasının en sevilen aşk şarkılarından bir demeti içeren CD , arabalarınızdan ve evlerinizdeki müzik setlerinizden , kulaklarınıza hatta kalplerinize ulaşmayı başardı.
    2008 yılbaşında kendi ülkemde her zaman alkışladığım müzik ve söz yazarlarının çok beğendiğim aşk şarkılarını “ÖMÜR’LÜK ŞARKILAR” adı altında topladım. Amacım bu ömre bedel şarkıları sizlere bir yorum farkı ile sunmak ve kubbede hoş bir seda bırakmaktı.
    2009’da ise bu kez, daha ziyade kendi bestelerimden oluşan “ARAMIZDA KALSIN” adı altında kaliteli müzik severler ile aramızda kalabilecek bir albümü beğeninize sundum.
    Televizyon programlarına çıkarken seçici olmaya özen gösterdim. DAVETLERİN , ÖZEL GECELERİN, KALİTELİ ÖZEL KLÜPLERİN zaman zaman JAZZ KLÜPLERİNİN ve BEŞ YILDIZLI OTELLERİN hala aranılan ismi olmam yaşam keyfimi arttırıyor.
    Yaşam felsefemin temelinde yatan üç anahtar fiil vardır: Sevmek, Düşünmek, Gülmek... Düşünebilen insan, güler ve sever... Duygularımı dorukta yaşarım, en çirkin olayda bile güzellikler ararım, bana göre sevginin, aydınlatamayacağı hiçbir karanlık yoktur. En kötü kararın, kararsızlıktan iyi olduğuna inanırım. Kin ve nefretle, hiç tanışmadım. Dost portföyüm çok kabarıktır. "Yaşamın nerede ve ne zaman biteceği belli değil. Kimseyi kırmadan, tebessüm dolu bir yaşamı, tüm sevenlere dilerim...
    Unutmayın! Tebessümün maliyeti sıfır." .




    ESİN ENGİN, (d. 17 Mayıs 1945 - ö. 4 Mayıs 1997)

    Besteci, aranjör, şarkıcı, orkestra şefi ve müzisyen.

    1945'te Kırım asıllı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Müziğe 5 yaşında başladı. Önce ud ve kanun ile Klasik Türk Müziği eğitimi aldı.
    Lise öğrenimi için gittiği Amerika'da ise piyano ile Batı Müziği eğitiminin yanısıra armoni ve kompozisyon dersleri de gördü. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu'nu ve İstanbul Belediye Konservatuarı şan bölümünü bitirdi.
    İlk olarak dönemin önemli orkestralarında müzisyen ve solist olarak çalıştı ve filmlerde şarkı seslendirdi. İlk 45'liğini 1968'de çıkardı. İlk büyük çıkışını ise 1972'de çıkardığı iki 45'likle yaptı: "Dök Zülfünü Meydane Gel" ve "Tango". "Dök Zülfünü Meydane Gel"de Klasik Türk Müziği'ni ilk defa aslına zarar vermeden çok sesli hale getirerek seslendirdi. "Tango"da ise 30'lu yılların tangolarını değişik düzenlemeleriyle tekrar gündeme getirdi. 1973'te "Bana Ellerini Ver" 45'liğini ve ilk Long-Playi olan "Modern Oyun Havaları"nı çıkardı. Geleneksel müziğimizi aslına zarar vermeden armonize ederek yönettiği orkestarsına uyguladığı bu enstrümantal albüm büyük ilgi görerek satış rekorları kırdı. Yurtdışına ihraç edilerek müziğimizin tanıtılmasında büyük rol oynadı. Bu başarı üzerine Esin Engin aynı anlayışla 1974'te "Anadolu", 1978'de "Modern Fasıl" ve çeşitli senelerde "Modern Oyun Havaları" serisinin diğer albümlerini çıkardı. Bir yandan da 1974'te "Dönmeyen Yıllar" 45'liğini, "Tangolar" ve "Dünden Bugüne" albümlerini, 1976'da "Sana Geldim",1977'de "Gurur Duyarım", 1978'de "Gönül Oyunu" gibi hit olmuş 45'liklerle şarkıcılığını sürdürdü.
    1972'den itibaren aranjör,orkestra şefi ve müzisyen olarak Türk Popunun ve Türk Sanat Müziğinin birçok sanatçısının perde arkasındaki başarı anahtarı oldu. Sezen Aksu, Erol Evgin, Zerrin Özer, Nükhet Duru, Nilüfer, İlhan İrem, Tanju Okan, Tülay Özer, Esmeray, Ayla Algan, Erol Büyükburç, Ömür Göksel, Attila Atasoy, Gönül Akkor, Yıldırım Gürses, Semiramis Pekkan, Ali Kocatepe, Füsun Önal gibi birçok sanatçıya beste ve düzenleme yaptı ve Türk Popunun ve Türk Sanat Müziğinin birçok hit parçasına imza attı. Melih Kibar, Bora Ayanoğlu, Selmi Andak gibi bestecilerle; Çiğdem Talu, Ülkü Aker, Fikret Şeneş gibi söz yazarlarıyla çalıştı.
    1980'de "Hisseli Harikalar Kumpanyası", 1984'te "Lüküs Hayat" gibi müzikallere müzik yönetmenliği yaptı, "Kanlı Nigar", "Fermanlı Deli Hazretleri", "Deli Eder İnsanı Bu Dünya" gibi birçok müzikal, "Aile Şerefi", "Gazeteciden Dost", "İstanbul'un Gözleri Mahmur" ve "Müfettiş" gibi birçok tiyatro oyunu besteledi.
    Film Müziği alanında ise Osman F. Seden, Atıf Yılmaz gibi usta yönetmenlerle çalıştı. 1986'da Aydan Şener'in başrolünü oynadığı "Çalıkuşu" dizisinin klasikleşen müziklerine imza attı. "Zübük", "Hayallerim, Aşkım ve Sen", "Kadının Adı Yok" gibi sinema filmlerine; "Yol Palas Cinayeti", "İki Kadın", "Tatlı Betüş", "Gül ve Diken", "İki Kız Kardeş", "Zühre" gibi Tv dizilerine unutulmaz besteler yaptı.
    1994'te kan kanserine yakalanan Esin Engin film müziklerinin çoğunu hasta yatağında besteledi.
    Son döneminde "Nostalgic Russian Tzigane", "Gypsy Fire", "Film Müzikleri" gibi albümlere imza attı. 4 Mayıs 1997'de kansere yenik düştü.

    "http://tr.wikipedia.org/wiki/Esin_Engin" adresinden alındı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 12 Haziran 2010; 6:17:17 >
  • @Abincomartinez ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI


    Çoçukluğumda tek eğlence radyo idi daha doğrusu o zamanki en büyük lüks siyah beyaz televizyon henüz bizde yoktu.
    İşte o zamanlarda radyo da radyo tiyatrosu ve arkası yarın gibi programlar benim en büyük eğlence kaynağımdı. Arkası Yarın
    veya Radyo Tiyatrosu cıngılı uzun zamandan beri aradığım bir melodi idi. Bu melodiyi asla tam olarak dinlememiştim. Sadece
    bu bahsettiğim programın cıngılı olarak biliyordum. Olsa olsa yabancı bir parça hatta klasik müzikten alıntıdır diyordum.
    Ama sonunda parçayı tam olarak buldum. Hemde Türk bir gruba ait. İşte o parça....!

    Dönüsüm - Sevsem Öldürürler



    Dönüşüm-Kimeno



    Dönüşüm - Oy Beni Beni



    Dönüsüm - Kiziroglu Mustafa Bey



    Dönüsüm - Seyyid Osman



    Fikret Kızılok - A Leyli Leylim



    Fikret Kizilok - Köroglu Daglari



    Fikret Kizilok - Benim Askim Beni Geçti



    Fikret Kizilok - Sen bir Ceylan Olsan



    Alpay - Aşk Böyledir



    Alpay - Can Karagözlüm

  • @Abincomartinez ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI

    Özdemir Erdoğan - Gurbet



    Özdemir Erdoğan - Sevdim Seni Bir Kere



    Özdemir Erdoğan - Baharda Kuşlar Gibi



    Özdemir Erdoğan - Doğanın Kanunu



    Özdemir Erdoğan - Aç Kapıyı Gir İçeri



    Özdemir Erdoğan - İkinci Bahar



    İlhan İrem - Anlasana



    İlhan İrem - Yazık Oldu Yarınlara



    Ersen Ve Dadaslar - Bir Ayrilik Bir Yoksulluk Bir Ölüm



    Ersen ve Dadaşlar - Kozan Dağı



    Ersen ve Dadaşlar - Aman Tertip

  • @Abincomartinez ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI

    Halit Kakinç ve Dönüsüm - Bana Bir Mutluluk Ver



    Cahit Oben 4'lüsü - Hereke



    Cahit Oben - Çekilmez



    Cahit Oben - Halimem



    Cahit Oben - Canım Kardeşim



    Mesut Aytunca ve Siluetler - Leb U Leb



    Mesut Aytunca ve Siluetler - Ezilis



    Tanju Okan - Ah Bir Zengin Olsam



    Tanju Okan - Hancı



    Moğollar - Dila Hatun - Devlerin Aşkı



    Moğollar - Selvi Boylum Al Yazmalım



    Moğollar - Ağrı Dağı Efsanesi



    Moğollar - Toprak Ana

  • @Abincomartinez ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI

    Şenay - Sev Kardeşim



    ŞENAY ( Yüzbaşıoğlu ) DALKAVUK



    SENAY - SARKILAR



    ŞENAY ( Yüzbaşıoğlu ) ÇİROZNAME



    Gökben - Ciripi Ciripa



    Moğollar - İndim Havuz Başına/Zeytinyağlı Yiyemem(Solist Aziz Azmet)



    Moğollar-Alageyik Destanı



    Moğollar - Çigrik



    Mogollar - Garip Çoban & Berkay Oyun Havasi (İki şarkı bitişik)(Garip Çoban solist Aziz Azmet)



    GÖKBEN - Şekerim



    Gökben - Aşk Dediğin Laftır



    Gökben - Rüzgar Gibi Geçti



    Ömür Göksel - Yaş Kalmadı Gözlerimde



    ÖMÜR GÖKSEL-SEVEMEM ARTIK



    Esin Engin - Bana Ellerini Ver



    Esin Engin - Gurur Duyarım



    Ömür Göksel - Seytan Diyorki



    ÖMÜR GÖKSEL-Yarım Kalan Hikayemiz

  • @Hölüzöfül ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI

    Barış Manço - Dağlar Dağlar


    Barış Manço - Nazar Eyle


    Barış Manço - Gamzedeyim Deva Bulmam


    Barış Manço - Gönül Dağı


    Edip Akbayram - Aldırma Gönül


    Barış Manço - Lady Of The Seventh Sky


    Barış Manço - Tell Me Old Man


    Cem Karaca - Tamirci Çırağı


    BARIŞ MANÇO- NİCK THE CHOPPER


    BARIŞ MANÇO- LİTLE DARLİNG


    Barış Manço - Lonelyman


    Barış Manço - Lucky Road
  • @Hölüzöfül ADLI KULLANICININ PAYLAŞIMLARI

    Barış Manço Kızılcıklar Oldumu


    barış manço kızılcıklar fransızca, ben fait pour toi...


    Barış Manço'dan aynı şarkı iki farklı kayıt
    BARIŞ MANÇO - FAİRGROUND


    Baris Manco & Kaygisizlar - Trip (To A Fair)


    Cem KARACA-Bir Of Çeksem


    Cem KARACA-Deniz Üstü Köpürür


    Cem Karaca ve Kardaslar - Demedim Mi


    Cem Karaca - Asri Gurbet


    Selda Bağcan - Adaletin Bumu Dünya


    Selda Bağcan - Çemberimde Gül Oya


    Barış Manço - Anlıyorsun Değilmi


    Nilüfer - Körebe


    Nilüfer - Al Beni Çal Beni


    Şenay-Honki Ponki


    Ankara Fen Lisesi - Drama Köprüsü (1969)


    Istanbul Erkek Lisesi - In The Deepings (1968)


    Izmir Koleji - Hesitation (1969)


    Siluetler - Ley Ley Leylo


    Esin Engin-Sevdim Bir Genç Kadını


    Ertan Anapa - Canım İsterse
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
  • ''1960'lı Yıllardan Günümüze Türk Hafif Müziği ve Anadolu Rock'' adlı konu bu konu ile birleştirilmiştir.
    @Abincomartinez ve @Hölüzöfül adlı kullanıcıların paylaşımları konuya eklenmiştir
  • 
Sayfa: önceki 3031323334
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.