Şimdi Ara

´´ NG’den tüm yönleriyle İstanbul’un fethi. (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
111
Cevap
1
Favori
3.509
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KUNG-FU 61


    quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    aslında burada sözü kıbrıs a getirip tarıtşma başlatmak dediklerime uyuyor. orada bi bağlantı yok. işin içinde din bile yok. kıbrıs dünyanın %99 una göre işgal altında. ama bize göre değil.

    sorunuzun cevabı bu.


    @C4 söylediklerine katılmıyorum. şimdi aradaki mesafe uçakla 1 gün ve "konsept" senin dediğine benzer bir konsept.

    "önleyici saldırı" konsepti.


    Sözü Kıbrıs'a getirmem neden provakatiflik oluyor?Ona bakarsanız burada öyle sözler düşünceler dile getiriliyor ki!Bunlara da provokatiflik damgası mı vurmak lazım?

    Ağızdan çıkan sarfedilen sözlere dikkat etmek gerekir!

    Provakatiflik yapıyorsam bu kadar ağır bir suçta bulunuyorsam şikayet edin o zaman!

    Sadece Kıbrıs konusunda değil daha bin bir türlü konuda da malum devletlerle fikir birliği içerisinde değiliz!

    Kıbrıs'ın tarihini iyi tahlil etmek lazım!

    Avrupai bakışlarla tek yönden bakmak kar değil zarar getirir!





    provokatörlük şikayet edecek denli değil bana göre. şikayet edecek bir durum yok. belirgin değil. ama hissediliyor.

    "avrupai bakış" değil, asya da amerika da aynı şeyi söylüyor. acı ama gerçek. yine çoğunluğa göre afganistan ,ırak işgal altında.

    yani bunlar keyfi kavramlar. bana göre eğer bir ülke ,bölge vs. "ben senin boyunduruğuna girmek,senin bayrağını asmak istiyorum demedikçe, hepsi "işgal" dir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    kıbrıs dünyanın %99 una göre işgal altında. ama bize göre değil.



    kıbrıs'a neden çıktık?
    kıbrıs'a çıkmak gibi bir hayali yoktu Türkiye'nin. hatta çok zor şartlarda çıkıldı çok uzun zaman hazırlanıldı. çıkarma gemileri dahi yoktu bu iş için diğer gemilerden bozma çıkarma gemileri yapıldı. tabi ki bu derece sıkıntılı bir çıkarma "işgal için" yapılmadı. ve kıbrıs'a çıkmak askerlerin bindirmesi ile oldu öyle erbakanın ecevitin işi değildi bu. bedavadan "kıbrıs fatihi" oldular. onlara kalsa asla çıkılmazdı kıbrıs'a.

    ne için yapıldığını eoka, eoka-b örgütünün icraatleri ve toplu mezar fotoğrafları gösterir. diğer nedenleri saymaya bile gerek kalmaz.

    şu var; dersiniz ki "kıbrıs'a haklı bir nedenle çıkıldı ama orada kalmak işgaldir" onu anlarım. bana göre de Türkiye kıbrıs'ta kalmamalıdır. kaldı ki kıbrıslıların ne derece nankör insanlar olup Türk vatandaşını istememeleri, ankara'yı "ankara çankaya'ya çekil" şeklinde slogan konusu yapmaları, Türkiye'nin adadan çekilip kendilerinin balıklama ab'ye girmeye ne derece can attıkları göz önüne alınırsa, hala orada durup ta işgalci konumuna düşmek büyük hatadır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 26 Mayıs 2007; 16:31:42 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    provokatörlük şikayet edecek denli değil bana göre. şikayet edecek bir durum yok. belirgin değil. ama hissediliyor.

    "avrupai bakış" değil, asya da amerika da aynı şeyi söylüyor. acı ama gerçek. yine çoğunluğa göre afganistan ,ırak işgal altında.

    yani bunlar keyfi kavramlar. bana göre eğer bir ülke ,bölge vs. "ben senin boyunduruğuna girmek,senin bayrağını asmak istiyorum demedikçe, hepsi "işgal" dir.


    Kıbrıs örneği vermek provakatiflik oluyormuş öğrenmiş oldum sayenizde!

    Anadolu'da da işgalciyiz!Çünkü buraları fethettik!
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KUNG-FU 61


    quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    provokatörlük şikayet edecek denli değil bana göre. şikayet edecek bir durum yok. belirgin değil. ama hissediliyor.

    "avrupai bakış" değil, asya da amerika da aynı şeyi söylüyor. acı ama gerçek. yine çoğunluğa göre afganistan ,ırak işgal altında.

    yani bunlar keyfi kavramlar. bana göre eğer bir ülke ,bölge vs. "ben senin boyunduruğuna girmek,senin bayrağını asmak istiyorum demedikçe, hepsi "işgal" dir.


    Kıbrıs örneği vermek provakatiflik oluyormuş öğrenmiş oldum sayenizde!

    Anadolu'da da işgalciyiz!Çünkü buraları fethettik!



    aynı çizgiyi sürdürüyorsunuz, demogojiyide eklediniz. devam.


    @C4 ben kıbrısla ilgili olumlu olumsuz bi yorum yapmadım. sadece kavramın göreceliliğine uç bi örnek verdim.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: KUNG-FU 61


    quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    provokatörlük şikayet edecek denli değil bana göre. şikayet edecek bir durum yok. belirgin değil. ama hissediliyor.

    "avrupai bakış" değil, asya da amerika da aynı şeyi söylüyor. acı ama gerçek. yine çoğunluğa göre afganistan ,ırak işgal altında.

    yani bunlar keyfi kavramlar. bana göre eğer bir ülke ,bölge vs. "ben senin boyunduruğuna girmek,senin bayrağını asmak istiyorum demedikçe, hepsi "işgal" dir.


    Kıbrıs örneği vermek provakatiflik oluyormuş öğrenmiş oldum sayenizde!

    Anadolu'da da işgalciyiz!Çünkü buraları fethettik!



    aynı çizgiyi sürdürüyorsunuz, demogojiyide eklediniz. devam.


    @C4 ben kıbrısla ilgili olumlu olumsuz bi yorum yapmadım. sadece kavramın göreceliliğine uç bi örnek verdim.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    aynı çizgiyi sürdürüyorsunuz, demogojiyide eklediniz. devam.



    İnsanları ucuz bir şekilde provakatiflikle suçlamıyorum çok şükür!

    Neyse bunlar da bir tecrübedir insanları tanıma açısından!

    Kimin nasıl hareket tarzı olduğunu öğrenmiş oluyoruz!
  • Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar olan büyük devlet ve fikir adamı Fatih Sultan Mehmed ile askerlerinin, 1453 yılında 'dünya incisi' İstanbul'u fethederek 'bir çağı kapatıp yeni bir çağı açması'nın 554'üncü yıl dönümü kutlu olsun.

    Devletimiz ve milletimiz hakkında hayırlısı ne ise o olsun.
  • Fetih, işgal, istila, talan, ilhak ve zapt bunların hepsi farklı kelimelerdir. Ayrıca işgal de Arap kökenli bir kelimedir.

    @Ömer bu değerli bilgileri paylaştığın için size müteşekkirim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Spetsnaz! -- 29 Mayıs 2007; 17:06:18 >
  • ════════════════════════════════════
    Kuşatmadan önce ve sonra.
    ════════════════════════════════════

    Yıl 1366. Trakya ve Kocaeli’nin tamamı Osmanlı’nın elinde. Bizans ve İstanbul iki taraftan birden sıkıştırılıyor. Şehirde gergin günler yaşanıyor.
     ´´ NG’den tüm yönleriyle İstanbul’un fethi.

    Bizans imparatorları ve Batı dünyası, İstanbul’un Türklerin eline düşeceği endişesi içinde; bir Haçlı seferi için hazırlık yapılıyor.

    Bu konuda pek çok görüş ileri sürülüyor. Hatta bir ara İstanbul’un Venediklilere teslim edilmesi dahi düşünülüyor.

    1366, İstanbul’un hafızasında yer eden bir tarih. Çünkü Osmanlılar, İstanbul’u ilk kez bu tarihte zorluyor. Birinci Murad, Küçükçekmece yakınında iki hisarı ele geçirmiş. Bizanslı devlet adamı Kydones bir nutkunda, İstanbul’da mahpus kaldıklarını söylüyor...

    Ve 1372. Artık Osmanlılara haraç veren bir devlet haline gelen Bizans, bir yandan da Papalık’la ilişkilerini sürdürüp, Osmanlı aleyhine bir Haçlı seferini harekete geçirmeye çalışıyor.

    Yıllar akıp giderken İstanbul, 1396’da, ilk sistemli kuşatma ile yüz yüze kalıyor. Niğbolu’da Bizans’ın yardımına gelen Haçlı ordusunu bozguna uğratan I. Bayezid, dönüp İstanbul’u kuşatıyor. 1396’da başlayan abluka 1402’ye kadar sürüyor. Bu baskı sonucu Bizans, şehirde bir Müslüman mahallesi kurulmasına ve bir Türk kadı tayinine razı oluyor. 1402’de Timur’un seferiyle bu abluka da son buluyor.

    Bundan sonraki kuşatmaların ilkini 1411’de, Yıldırım’ın oğlu Musa Çelebi gerçekleştiriyor. Bizans, Musa’nın rakibi Mehmed Çelebi ile anlaşarak bu tehditten kurtuluyor; Musa Çelebi ortadan kaldırılıyor ve Bizans’ın Murad’a karşı kardeşlerini taht için kışkırtması üzerine, 1422’de, İstanbul üçüncü kez kuşatılıyor.

    Ve artık yıllardan 1439... İmparator ve Patrik büyük bir heyetle Floransa’da. Floransa Konsülü’nde Bizans Ortodoks Kilisesi, Papa’nın üstünlüğünü kabul ediyor.

    Hıristiyan dünyası ile Bizans’ın bu anlaşması Osmanlı’yı ürkütüyor. İstanbul’un fethi, Osmanlı devletinin geleceği için bir ölüm kalım meselesi haline geliyor. Bizans’ın Papalık’la müzakeresi sonucu 1444’te bütün Avrupa’nın katıldığı yeni bir Haçlı seferi düzenleniyor. Ancak, Varna’ya kadar gelen Haçlıların yenilmesiyle Bizans bütün ümidini kaybediyor...

    Yıl 1451... Osmanlı tahtında artık Sultan II. Mehmed var. Sultan, kumandanları Zağanos ve Şahabeddin Paşa ile İstanbul’un mutlaka alınmasına karar veriyor.

    Daha ihtiyatlı düşünen Çandarlı Halil Paşa ise, Batı’nın Bizans’a yardıma geleceğinden çekindiği için kuşatmaya karşı çıkıyor.

    Sonuçta sözü edilen, güçlü surları ile daha önceki kuşatmalara dayanmış bir kent. Onu kuşatacak ordunun, önce bir hendeği, sonra kale bedenlerini aşıp, onun da arkasında yer alan surları geçmesi gerekiyor...

    II. Mehmed bu zorlukları bertaraf edecek tedbirler alıyor: Öncelikle donanma gönderebilecek Venedik’e büyük ticaret imtiyazları sağlıyor.

    Ardından Papalık nezdinde itibarı -ve başlıca askerî gücü- olan Macaristan’a bazı tavizler veriyor. Böylelikle Batı’yı oyalıyor.

    Ancak, başta Venedikliler olmak üzere İtalyanlardan oluşan asker ve kumandanların savunduğu surlar yıkılmadıkça büyük bir ordunun İstanbul’u alması hemen hemen imkânsız.
    Fatih, buna çare olarak da, Macar mühendis Urban’ı hizmetine alıp, devrindeki en büyük topları döktürüyor.

    Haliç, Bizanslılar tarafından Sarayburnu’ndan Kurşunlu Mahzen’e kadar uzanan dev bir zincir ile kapatılmış... Şehre erzak getiren dört gemi Türk donanmasını yararak Haliç’e giriyor ve bu gelişme, Osmanlı ordusunda karamsarlık havasına yol açıyor. Bazı kaynaklarda ise, bazı askerlerin “bu işin sonu yok” diyerek ordudan ayrıldıklarından söz ediliyor...

    Bizans İmparatoru’na elçiler göndererek üç defa teslim teklifinde bulunan Sultan, İmparatorun, İtalyanlar’ın baskısıyla buna olumsuz cevap vermesi üzerine, İslam hukukuna göre teslim olmayı reddeden düşmanın malı ve canı gazilere helal olduğundan, askere yağma izni veriyor.
    29 Mayıs sabahı genel taarruz ile surlardan giren Osmanlı ordusu şehre yayılarak halkı esir etmeye ve yağmaya koyuluyor.

    Ancak, daha önce, “Şehrin taşı toprağı ve binaları benim, halkı ve malları sizindir” beyanında bulunan ve şehrin harabeye dönmesini istemeyen Fatih, yağmaya son veriyor.

     ´´ NG’den tüm yönleriyle İstanbul’un fethi.


    Fethin ardından Fatih, İmparator’un başvekili Lucas Notaras’ı huzuruna çağırıp, “Şehri neden teslim etmediniz, şehir harap oldu” diye azarlıyor. Notaras’ın cevabını Kritovulos şöyle aktarıyor: “Söz İtalyanlarındı”...

    İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed şehri nüfuslandırmak ve Rumları geri çağırmak için Patrikhane’yi ihya ediyor. Esir Rumları surların tamirinde çalıştırıyor; serbest olup şehirde kalmalarını sağlıyor.

    Fatih, kuşatma sırasında Bizans nüfusu 30-40 bine kadar düşen ve harap durumda olan İstanbul’u bir metropolis durumuna getirmek için bütün sultanlığı boyunca büyük çaba gösteriyor.

    Şehrin su ihtiyacı için Kırkçeşme su yollarını yaptırıyor. Küçükçekmece’de büyük bir köprü inşa ettiriyor. Haliç üzerinde kapanlar, Fatih Camii etrafında Saraçhane, Kapalıçarşı’da bedesten, hep İstanbul’u ihya için inşa ediliyor.

    1459 yılında vezirleri huzuruna çağıran Fatih, her birine şehrin bir nahiyesinde cami, medrese ve imaret yaptırmalarını emrediyor. Böylece bu külliyeler çevresinde yerleşmeler çoğalıyor.
    Zaman içinde Mahmud Paşa külliyesi etrafında ticaret gelişiyor; Gedik Ahmed Paşa külliyesi etrafında Gedikpaşa Mahallesi oluşuyor.

    Ayrıca sürgün yoluyla Anadolu ve Rumeli’nden 5 bin aile getiriliyor. 1478 yılında İstanbul kadısı Muhyiddin’in yaptığı sayımda kentin nüfusunun 60 bine ulaştığı, yüzlerce dükkân ve binanın yeniden inşa edildiği belirtiliyor.

    Fatih, ticareti canlandırmak için 1454 yılında Venedik’e, 1463 yılında da Floransa’ya ticaret imtiyazları veriyor; her türlü halkı getirip yerleştirmekte imtiyazlar tanıyor.

    Fetihten önce kubbesinin bir bölümü yıkık olan Ayasofya’yı ayakta tutmak için İstanbul’un 13 bin altın tutan cizye gelirini tahsil ediyor.

    Ve harap Bizans üzerine İstanbul, Fatih tarafından yeniden inşa ediliyor...

    KUŞATMA ALTINDAKİ KENT VE GÖRKEMLİ BİR FETİH ÖYKÜSÜ

     ´´ NG’den tüm yönleriyle İstanbul’un fethi.


    1-11 Nisan’da büyük toplar Topkapı-Edirnekapı arasına yerleştiriliyor.
    2- Mancınıklar surların önüne mevzileniyor.
    3- 12 Mayıs’ta Edirnekapı ve Eğrikapı arasındaki bölgeye büyük bir taarruz yapılıyor.
    4- Venedik ve Bizans gemilerine Galata üzerinden havan topuyla aşırtma atış yapılıyor. Bu olay tarihte bir ilk.
    5- 29 Mayıs sabahı son muharebe. Ve savunma çöküyor.
    6- Cebe Ali Bey Haliç’teki kapıyı kırıp kente giriyor.
    7- Bir grup Giritli, Bahçekapı civarında son kez direniyor.
    8- Donanma komutanı Hamza Bey’e 29 Mayıs’ta son hücumda deniz surlarına yaklaşıp ateş açması, gerekirse merdivenlerle surlara hücum etmesi emrediliyor. O sabah zırhlı azepler (deniz askerleri) karaya çıkıyor.

    www.nationalgeographic.com.tr/






  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    Sonuçta "fetih" yerine "işgal" kelimesini kullanabiliriz. Günümüzde bu kelime kulanılıyor.


    Aynı anlamı mı ifade ediyor sizce?




    Biz aldığımız için "fetih" diyoruz bizden alınsaydı " işgal " derdik ....



    Güzel bir paylaşım olmuş Ömer Bey takdir ederim
  • güncel. :)
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.