Şimdi Ara

Murat'ın Acılarla Dolu Öyküsü(bölüm 9 yayında !) (final)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
104
Cevap
9
Favori
2.268
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • turuncu forum merhaba.

    http://forum.donanimhaber.com/m_51770079/mpage_1/f_/key_//tm.htm#51770079

    konusundan esinlenerek bir hikayede ben yazmaya karar verdim.

    öncelikle yukarıdaki diğer hikayenin yazarına çok teşekkür ediyorum. çok iyi bir model oldu hikayesi bana.

    benimde hikayem bölüm bölüm olucak.


    bölümler



    bölüm 1 : liseye atılış

    bölüm 2 : lise dönemi

    bölüm 3 : son şans, son tren

    bölüm 4 : karne zamanı geldi bile...


    bölüm 5 : çift dikişe atılış

    bölüm 6 : çift dikişlikte geçen günler.


    bölüm 7 : insanlardan uzaklaşma evresine giriş

    bölüm 8 : insanlardan uzaklaşma, tek tabanca murat


    bölüm 9 : hayatta yanlız kalış (final)



    bölüm 1 : liseye atılış





    murat 8.sınıfa giden akıllı, dürüst bir çocuktu. okulda hiç kimseye takılmazdı. kendi arkadaş çevresinin dışında kimseyle samimi olmazdı. istesede olamıyordu.
    mahallesinde ise sevdiği abileri ablaları vardı, onları çok severdi. çocukluk arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi çok severdi.

    okulda dersleri pekiyi değildi. arkadaş ortamına takılıyordu, ve derslerde sürekli muhabbet ediyordu arkadaşlarıyla... ama dersleri kötüde değildi.
    ögretmenleri tarafından pek sevilmez, derslerde sürekli arkadaslarıyla konustugu için dersten atılırdı. tabi tek atılan kendisi değildi. diğer arkadaslarınıda beraberinde götürürdü.
    arkadasları ona kızamazdı, çünkü oda onların kafadandı.

    ailesi sürekli ders çalışması için baskı uyguluyordu. ancak o bilgisayar ve internetin getirmiş olduklarıyla mesgul oluyordu. ağızına bir laf dolamıştı, "liseye geçeyim derslerim pekiyi olucak"...

    derslerini soran herkese bunu söylüyordu. ancak halen işin lay lay lom undaydı. onun için hayat sabah okula gitmek, geldiğinde akşama kadar bilgisayar oynamaktı. internetten sürekli oyun oynuyordu. online oyunların müptelası olmuş ve etrafındaki hiçbişeyi önemsemiyordu...

    okulda ise tek sevdiği şey, arkadaş ortamıydı. tenefüslerde arkadaslarıyla gezer eğlenir, derslerin çoğundan atılırdı.


    günler böyle su gibi akıp geçerken sıcak haziran ayı gelmiş, karne günü gelip çatmıştı. muratın hiçbir heyecanı yoktu, çünkü sonucu biliyordu. sınıfına yürüdü. hergün oldugu gibi şen değildi. arkadaslarıyla pek muhattap olmadı. sırasına oturdu ve beklemeye basladı. arkadaslarından birisi yanına geldi ve "neyin var dostum ?" dedi. "bişeyim yok" diyebildi.

    oysaki o karneyi eve götürdüğünde ailesinden çok büyük azar işiticekti. bunu düşünüyordu. o düşüncelere dalmışken öğretmen geldi. tek tek isim okumaya basladı. herkes bir bir karnesini alıp sevinçle yerine dönerken o sessizce bekliyor, masum gözlerle ögretmene bakıyordu. dalıp gitmişti. ögretmen onun ismini okudugunda duymadı, bir anda ögretmenin bağırışıyla kendine geldi. karnesini eline aldı. birçok dersi zayıftı. üzüldü. hüzünle yerine oturdu. arkadaslarının karnelerine bakıyor, herkesin belge aldıgını görüyor ve iç çekiyordu.
    murat ilk kez "keşke çalıssaydım" diyordu. çıkış zilinin çalmasıyla okuldan ayrıldı. arkadaslarıyla vedalaştı. bu birlikte son zil duyuşlarıydı. bütün samimi arkadaslar birlikle fotograf çekildiler. sonrasında dağılma anında herkes birbirine sarıldı ve hayatında basarılar diledi. murat ise, kapıdan çıkarken arkasını dönmüş okulunu seyrediyordu. daldı gitti...
    arkadasları onu dürtükleselerde o kendine gelmedi. murat okuluna baktıkça aklına anıları geldi.

    birlikle kar topu oynadıkları bahçe, ögretmenlerin arabalarıyla ugrastıları otopark alanı, top oynadıkları saha, okul pencereleri, kapılar.....
    ona birçok anısını hatırlattı. murat okula baktıkça iç çekmeye başladı. kendine geldiğinde etrafında kimseler yoktu. herkes gitmişti ve okulun kapısının önünde birtek kendisi kalmıştı.
    okulun bulundugu sokağa baktı. her sabah börek pogaca cay yiyip içtikleri pastaneye baktı... sokak bomboştu.... pastane bomboştu... kırtasiye bomboştu..... okulun bahçesi bomboştu.... uzun süre oradan ayrılamadı...

    sürekli aklına anıları geldi durdu. bu okulda okurken tek istediği buradan kurtulup liseye geçmekti. ama şimdi burada kalmak istiyordu. arkadaş ortamını istiyordu.
    okul bitmeden birkaç zaman önce arkadaslarıyla birbirine söz verdiler hiç ayrılmayacağız diye...
    ama bu söz ne kadar tutulurdu ? orası mechuldu.

    dalgın dalgın eve yürümeye başladı... çok duygulanmıştı... sınıftaki kızlar ona pek yüz vermesede az çok muhabbeti vardı. sınıfın popüler erkekleriyle resim çektirmişlerdi.
    ama muratla çektirmek istememişlerdi. kızlarla arası hiç iyi olmamıstı zaten...

    dalgınca ilerledi. eve geldi. ailesine karnesini uzattı. anne baba karneye baktıktan sonra birçok dersin kırık oldugunu gördü. murattan söz istediler. lisede derslerin hep pekiyi olucak tamam mı ? dedi babası... oda tamam diyebildi... annesi çok gönül koymuştu. onunla konusmadı. kardesinin karnesine baktı. hepsi pekiyiydi. ona hediyeler alınmıştı.

    murat sessizce odasına gitti ve yatağa uzandı. düşüncelere daldı. arkadaslarıyla geçirdiği hoş vakitler birdaha geri gelmiycekti. belkide eskisi gibi görüşmeyeceklerdi.
    böyle düşündükçe ağlamaya basladı. sürekli anıları aklına geliyordu. birkaç hafta bu sekilde arkadaslarını özlemekle geçti...

    diploma alma töreni için okula gitti. arkadaslarıyla sözleşmişti, birşeyler yapacaklardı. diplomaları aldılar ve birlikle internet kafeye gittiler. oyun oynadılar, sonra çıkıp dondurmacıya gittiler. hoş vakitler geçirdikten sonra ayrılık zamanı geldi. murat yine hüzünlendi. arkadaslarıyla vedalaşıp eve döndü.

    evde babası onu bekliyordu.

    eve geldi ve babası ona memlekete gideceklerini söyledi tatil için... murat iyice üzüldü çünkü yazı arkadaslarıyla gezerek geçirmek istiyordu. ama karsı gelemezdi, yüzü yoktu...

    mecburen tamam dedi. yol hazırlığı yapıldı ve yola koyuldular... oraya vardıklarında arkadaslarından çok uzak kalan murat iyice üzüldü...

    içine çok kapandı. dışarıya çıkmıyordu. kimseye konusmuyordu. derdini kimseye anlatamıyordu...

    geri dönüş zamanı geldiii... geri geldiklerinde ilk iş liseye kaydolmak oldu.

    arkadaslarıya düz liseye gidicekti. bütün arkadaslar aynı sınıfta olucaklardı. çok heyecanlıydı.
    eve geldi ve büyük bir heyecanla "anne ben düz liseye gideceğim arkadaslarımla aynı sınıfta olacagız" dedi.

    annesi babasına döndü. babası "oglum ben seni meslek lisesine kayıt ettirdim" dedi.

    murat karşı çıktı, istemiyorum gitmeyeceğim dedi. ancak babası çok inatçıydı ve kararından vazgeçmedi. mesleki eğitim almasını istiyordu oglunun.

    murat ise çok üzülmüştü... herşeyden hevesi kaçmıştı...


    kendini iyice bilgisayara gömmüştü...


    ve gün geldi okullar açılıyordu. okul kıyafetleri ve okul gereçleri alındı....

    okuluna gitmek için otobüse bindi... otobüs çok sıkışıktı... ben hergün böylemi gideceğim diye iç geçirdi....

    ve o anda dikkat etti ki onların mahalleden aynı kıyafetleri giyen birçok arkadaşı vardı...
    onlarla konuştu, ve biraz morali yerine geldi... hiç olmazsa tanıdıklarım olucak okulda diye düşündü.

    ama yanında istediği arkadasları baska okuldaydı. bu aklına geldikçe üzülüyordu....


    murat okuluna geldi ve kapıdan girerken şöyle bir baktı okuluna dışardan... okul harabeyi andırıyordu. bahçesi pis ve kötüydü. okulun dış boyası dökülmüştü.
    anlaşılan o ki yazın hiçbişey yapılmamıştı. okul bahcesinde sıra olundu ve herkes birbiriyle tanısmaya basladı.
    lisede üst sınıf alt sınıfı ezer kanunu işliyordu. üst sınıflar yenilerden para istiyordu. yeni ögrenciler vermeye mecburlardı ve karsı koyamazlardı...

    murat bunlardan olabildiğine uzak durmalıyım dedi içinden...
    sınıfına gitti...

    sınıfta gürültü hakimdi herkes birbiriyle tanısıyordu. boş bir sıra buldu gitti oturdu. yanındakiyle selamlaştı tanıştı...
    iyi birine benziyordu sıra arkadası ama pek kanı kaynamadı.
    sınıfa göz gezdirdi ama sınıfta 3 kız vardı...

    gerisi erkekti ve 50 kişilik bir sınıftı. geçen seneden kalan cocuklar vardı sınıfta...

    onlarla ibretle baktı. bunların yerinde olmak istemezdim dedi içinden...

    arka ve ön sırasındakilerle tanısmaya basladı. yavas yavas kendi grubunu kuruyordu. kendisini bir gruba ait hissetmek için elinden geleni yapıyordu...

    geçen seneden sınıfta kalmıs olanlarla hiç muhattap olmuyor, onlarda yenilerle muhattap olmuyordu. onlar en arka sıralarda takılıyorlardı. hiç okuycak bir tipleri yoktu.

    murat kendisini okumaya hevesli bir cocukmuş gibi hissediyordu. ama o da öyle değildi. sadece kendisin ikandırıyordu ve aklında online oyundaki karakteri vardı.
    acaba bot karakteri kasıyormuydu şuanda ? yoska elektrik mi gitmişti ?
    düşünceleriyle sınıfta vakit geçiriyordu.

    ilk günler oldugu için ders yoktu...

    ama okulu tanımaya başlamıştı...

    okulun arka bahçesi sigara içilme yeri yapılmıstı. orada ögrenciler sigara içiyorlardı.

    ön bahcede sürekli top oynanıyordu.

    yangın merdivenleri ise muhabbet etme yeriydi. okulda disiplinden söz etmek mümkün değildi. kantin sıralarında erkekler kızlara sarkıyordu.
    üst sınıflar alt sınıfları soyuyordu. murat içinden ben nereye geldim böyle diyiyordu zamanla...

    sınıfların kapıları bile yoktu. sıralar dökülüyordu...

    okulundan nefret etmeye başlamıştı...

    ama arkadaslarıyla samimi olmuş, okula onlar için geliyordu. yoksa geleceği yoktu. dersler baslamamıstı çünkü...

    bir hafta aradan sonra kitaplar dağıtılmaya baslandı. sınıftakilerin kitaplarını tasıması için gönüllü arıyorlardı. müdür yardımcısı murata baktı,

    yanına çağırdı ve kravatını çek, gömleği içeri sok, ceketini giy gibi emirler verdi. murat boş gözlerle baktı... hiçbişey yapmak istemiyordu...

    müdür yardımcısı bagırarak tekrarlardı.

    sınıfta bir sessizlik hakimdi...

    herkes konsantre oldu ve onları izliyordu. murat "kravatı çekemem beni boguyor dedi. müdür yardımcısı çok sinirlendi. ceketini giy dedi. giymem oda sıcaklatıyor dedi.
    çok sinirlenen müdür yardımcısı.............................


    1. Bölümün Sonu




    2. bölüm : lise dönemi

    evet düşünülen olmuştu....

    murat okulda disiplin suçu işlemiş, ve daha okulun yeni başlamasına rağmen, daha yeni bir ögrenci olmasına ragmen ilk vukuatını yapmıştı bile.
    müdür yardımcısının odasında bekliyordu. okulun yöneticileri arasında telsiz ağı vardı ve telsiz konuşmalarını dinliyordu. dalıp gitmişti... müdür yardımcısı odada yoktu,
    onu bekliyordu. müdür yardımcısı selami bey, onu iteleyerek odaya sokmuş , ve beni burada bekle demişti... kendisi muhtemelen diğer ögrencilerle ugrasıyordu.
    ya dövüyor, ya sövüyor, yada bir kusur bulmaya ugrasıyordu.

    murat dalmıştı, bir anda kapı açıldı ve ayağa kalktı. müdür yardımcısı yerine oturdu. sana ceza vereceğimi umarım biliyorsundur. velini çağıracağım dedi.
    murat herşeyden vazgeçmiş, her an ölecekmiş gibi tuhaf bakıyordu. kendinde değildi. müdür yardımcısı oglum bişeyin mi var ? dedi. murattan ses yoktu. müdür yardımcısı iyice şüphelendi ve doktor çağırmaya karar verdi. murat ayakta ama bilinci açık değil gibiydi. tepki vermiyordu.

    biraz sonra gelen doktor, onu muayene etti ve önemli bişeyin olmadıgını söyledi. sadece sinirsel olarak bir kriz geçirmişti. uyusturucu igne yapıldı ve evine götürüldü.
    müdür yardımcısı attığı tokadın yanlış oldugunu anlamıştı.
    aslında murat bugüne kadar hiçkimseden tokat dahi yememiş, ve tokatı çok büyük bir hakaret olarak gören birisiydi. bu tokat onu derinden sarsmış, kendini çok suçlu hissetmişti.

    birkaç gün sonra okula dönmüştü. dersler başlamıştı. herşey tamamdı. okulun kapısından girdi ve ilk işi müdür yardımcısının yanına ugramak oldu. ondan söyledikleri için özür diledi.
    müdür yardımcısı onu affetti. murat mutlu bir sekilde sınıfına gitti. sınıftakiler ona gecmiş olsun dileklerinde bulundular. murat artık bir karar almıştı, bundan sonra hiçbir vukuat işlemiycekti. iyi bir ögrenci olucaktı...

    ama her ögrenci gibi onunda bu sözden vazgeçmesi uzun sürmedi.

    sınıfa heyecanla gelen kadir;

    beyler arka bahçeye kantine gelen malzemeleri yıgmışlar. ögrendiğime göre yarına kadar tasımıycaklar gelin şurdan ayran büskevit falan aşıralım demişti.

    fazla parası olmayan murat ve arkadasları bu durumu kabul ettiler. murat verdiği sözü çoktan unutmuştu.

    arka bahceye sinsice gittiler. dersi ekmişlerdi bile. murat koliyi kesecek, diğerleride içlerini boşaltacaktı. murat sessizce kutulara yaklaştı. 3-5 ayran aldı ve geri döndü.
    bu kez sıra kadirdeydi. büskevit alıcaktı bayağı aldı ve geri döndü. diğer arkadaslarda sırasıyla bişeyler aşırdılar. tabiki onları kayıt eden güvenlik kamerasını unutmuslardı.

    duvarın dibine sinmiş, çaldıklarını yiyorlardı. o anda elinde sopayla kantinci ve müdür yardımcısı belirdi karsılarında. daha ağızlarını açamadan sopa yemeye başladılar.
    çok şiddetli bir sekilde iniyordu sopa darbeleri...

    murat ise umursamıyordu. boş gözlerle yerde yatıyor ve inen sopa darbelerini hissetmiyordu. yine dalıp gitmişti uzaklara... verdiği sözü hatırlamış, ve verdiği bir sözü nasıl tutamadıgını düşünüyor ve ağlıyordu. yediği sopa umrunda değildi, fark ettiki verdiği bir sözü tutamıyordu.

    dayak yedikten sonra hiçbirinde derman kalmamıştı...

    kantinci bu küçük hırsızları polise vermek istedi. ama müdür yardımcısı izin vermedi ve bu ceza onlara yeter dedi.
    murat çok üzgündü. diğer arkadasları acıdan kıvranırken, murat kemiklerini hissetmezken, düşünüyordu...
    verdiğim bir sözü tutamadım dedi... zaten arkadaslarından uzaktı, birde hırsız damgası yemişti kantinci ve müdür yardımcısının gözünde.
    bu okulda yayılırsa neler olurdu ? ailesinin kulagına giderse neler olurdu ??
    onları düşünüyordu.

    herkes acı içerisinde duvara yaslanmış oturuyordu. öte yanda veysel yediği dayağı unutmuş, yaptıgının ne kadar ayıp oldugunu unutmuş, parçalanan telefonuna üzülüyordu.
    murat "arkadaslar bu yaptıgımız çok yanlıştı. birdaha yapmayalım, teklif bile eden olursa onu çok fena yapacagım" dedi ve oradan ayrıldı.

    bu ortamdan derhal ayrılması gerekirken o bir şans daha tanıyordu arkadaslarına...

    sınıfa girdiler. herkes merak etti ne oldu size böyle diye ? cevap vermediler...

    o sırada ögretmen geldi. hallerini görünce tuvalete yolladı el yüz yıkasınlar diye.
    hep birlikle koridora çıktılar ve karsılarına müdür yardımcısı çıktı. müdür yardımcısı selami bey, çok gaddar dı ama bazen yumusuyordu. onlara nereye gittiklerini sordu. tuvalete diye cevapladı murat. yüzüne bile bakmamıştı... tam ilerlerken kolundan tuttu müdür yardımcısı... artistlenme bana cocuk bir yanlışınızı daha görmeyeyim yoksa sizi yakarım dedi...
    oda herşeye ragmen bir şans daha vermişti...

    tuvalete girdiler. acıdan yüzlerine dokunamıyorlardı...

    murat üzerini temizledi ve aynaya baktı... bu son şanstı...

    uzunca bir süre kendini izledi ve tutamacagını bildiği halde, söz verdi kendine, birdaha bir yanlış yapmayacaktı... bu son şanstı... son şans....


    bölüm 3 : son şans son tren

    murat okuldan eve evden okula gidiyordu. bilgisayara olan ilgisi azalmıştı... derslerine yogunlaşıyordu...
    varsa yoksa dersleriydi. müdür yardımcısı ve kantinciyle arası düzelmişti. etrafa neşe saçıyordu, herkesle arası iyiydi.
    dış görünüşüne özen verir olmuştu...

    kızların ilgisini çekiyordu. ama o hiç kimseye yüz vermiyordu. varsa yoksa arkadasları ve dersleriydi.

    arkadas ortamı onun gözünde çok önemliydi. arkadas ortamı olmadan olmuyordu. kendini sürekli biyere aitmiş gibi hissetmek istiyordu...

    mahalledeki arkadaslarını çoktan unutmuştu, okuldaki ortamıvardı, zaten mahalledeki arkadaslarıyla görüşemiyordu. herkes yogundu ve herkesin işi gücü vardı. herkes baska bişeyle mesguldu. okulları ayrıydı. oda isterdi arkadaslarıyla aynı okulda olmayı, ama olmamıştı. murat çok yanlızdı. eve geldiğinde canı sıkılıyordu. okulda daha mutluydu sanki...

    evde huzurlu değildi, herşeyine karısan bir ailesi vardı ve onlarla ugrasıyordu. dışarı çıkarken bile saatli çıkıyordu. bir delikanlıya bu ağır geliyordu...

    bu arada murat geçen seneden kalan cocuklarla sohbet kurmaya karar verdi. bu hayatının hatası olucaktı.. ama bunu bilemezdi...

    hafta başıydı, tenefüstü ve herkes uyukluyordu. murat etrafına bakındı. ilk kez kantine gidip bişeyler yemek istememişti. canı istemiyordu. arka sıralardaki cocuklara bakıyordu.
    telefonla mesgullerdi, müzik açmış, hem muhabbet ediyor, hemde sohbet ediyorlardı. murat onları bi süre izledi. kendi arkadasları dısardaydı. onların yanına gitmek istedi. hayır, arkadaslarının yanına değil. o arkadaki cocukların... ayağa kalktı ve yanlarına gitti, selamunaleyküm beyler dedi. aleykümselam kardeşim buyur otur dediler. hosuna gitti. yadırgamamışlardı. sınıfta onlar dıslanıyordu ve onların yanına tek giden yeni ögrenci kendisiydi. hallerini hatırlarını sordu ve muhabbet oluştu.

    onları sevmişti, arkadasları geldiğinde sırasına geçti. tenefüslerde onların yanına gidiyordu. kendi arkadaslarını fazla cocuksu bulmaya başladı. onların yanına gitmiyordu.
    yeni arkadas ortamını sevmişti. onlarla takılıyor dersleri asıyordu. onlar ise sürekli sigara içiyorlardı. ama murat kesinlikle içmiyordu. muhabbetlerini seviyordu sadece...

    günler günleri aylar ayları kovaladı... karne zamanı yaklasıyordu. muratın eski arkadas cevresi sevinç içerisindelerdi ve umutla bekliyorlardi karne gününü...
    ama murat öyle değildi. düşünüyordu kara kara... devamsızlık hat safadaydı ve derslerin çoğu zayıftı... kendini yiyip bitiriyordu... annesi ne derdi ? babasına verdiği sözü hatırladı..

    aman Allah'ım ne yapacaktı murat ? muratın aklına tüm bunlar bir ders sırasında geldi... kalorifere sarılmış dışarıyı izlerken geldi aklına bunlar... aman Allah'ım ben ne yapacagım şimdi ? diyebildi...

    üzgündü, dersleri bundan sonra dinlemeye karar vermişti ama iş işten geçmiş sınavlar bitmişti... muhtemelen karneler hazırlanmıştı...

    aklına ne geldi biliyor musunuz ? sınavlarda verdiği boş kağıtlar geldi... aslında calıssa yapardı belki, ama hiç umursamadan sorulara bile bakmadan adını yazıp yazıp veriyordu.

    muratın arkadasları vefasızdı belki, onu hiç uyarmamıslardı. ama muratta onların yanına yeni arkadas ortamından sonra bir kez bile ugramamıstı...

    suç muratındı. murat bunları düşünüyordu...

    murat üzgündü. ne yapacagım ben dedi kendisine... bu düşüncelerle arka sırasından kalktı ve ön sıradaki eski arkadaslarının yanına geldi....

    selam verdi ama selamını kimse almadı... ne oldu la onlar seni bıraktı mı dedi birisi... cevap vermedii.... bak kaç ay oldu yanımıza bile ugramadın. senin yanına geliyorduk bizden kaçıyordun. ne oldu şimdi ? karnen zayıf. seni uyarmayı denerdik belki evet, ama sen bizi bırakıp gittin .. suç senin... biz üst sınıfta olurken sen tekrar yapıcaksın... ne kadar acı biliyor musun murat ?

    .....

    murat bu laflardan sonra kendini öldürebilirdi.... en yakın dostuydu bi zamanlar bunları söyleyen... murat arka sırasına tekrar geçti... kalorifere yapıştı ve yine uzaklara baktı...


    bölüm 4 : karne zamanı geldi bile...



    hüsranla beklenen gün gelmişti... ertesi gün karne günüydü... murat ne yapcaktı ? evdekiler karne nasıl diye sordu. aslıdna sonucu az çok tahmin ediyorlardı...
    çünkü arkadas ortamı değiştikten sonra murat a bir haller olmuştu...

    ailesi onu çok kez uyardı... ama dinlemedi... şimdi ise pişmandı...

    ertesi gün olması ve herşeyin bir an önce bitmesi için erkenden uyudu... sabah oldugunda anneside onunla beraber gelmek istedi... önce karsı çıktı ama sonra tamam demek zorunda kaldı ısrar karsısında...

    birlikle otobüse bindiler ve okula gittiler. okul ana baba günüydü kalabalıktı... murat arkadaslarına selam verdi. ama onlar eski arkadastı.. .selamını almadılar... geçen seneki arkadaslarına selam verdi selamını aldılar onların yanında bir süre durdu. karnelerine baktı hepsi sınıfta kalmıştı ve okuma haklarını kaybetmişlerdi.. ama umurlarında değildi hiçbirisinin. baba parası yemeye alısmıslardı ve bu böyle devam edecekti. murat ise karnesinin hüsran oldugunu biliyordu ve yavas adımlarla müdür yardımcısının odasına girdi.
    annesi müdür yardımcısını selamladı ve koltuga oturdu...
    karnesini istedi. okula geç geldiği için karnesi müdür yardımcısındaydı. annesi eline karneyi aldı ve koskocaman TEKRAR yazıyordu...
    annesi murata dısarı çıkmasını söyledi. murat dısardan onları izliyordu... annesi ağlayarak yalvardı... oglumu geçirin diye... murat yerin dibine geçti o anda...

    ağlıyordu annesini bu duruma düşürdüğü için... lanet okuyordu kendisine...

    annesi umutsuzca dışarı çıktı... muratın yüzüne bile bakmıyordu... kolundan tuttu. sürükledi...
    birlikte otobüse binip eve geldiler. heryerde sevinçle evine kosan cocukları görüyordu... onlara imrenerek bakıyordu... evde tek kelime etmediler. babası karneye baktı ve üzüntüden ne diyeceğini bilemedi... babası onun okul paralarını cogu zaman borç alarak vermişti... çok vefalı bir babaydı ve sadece oglunun istikbalini istiyordu baska bişey değil...

    ama olmamıştı, murat tekrar yapacaktı... babası çok anlamlı bakışlarla baktı murata. odana git ve oradan çıkma diyebildi babası. murat odasına girdi kapyı kapadı ve yatagına uzanarak aglamaya basladı... sadece aglıyordu... cevresine vereceği hesap düşünüyordu...


    günler sonra evden çıktı... yemeklerde kahvaltılarda babası ve annesi sürekli laf sokuyor ve masadan kalkıp gidiyordu murat. hiç parasıda yoktu.. attı kendini sokağa...
    yolda arkadasını gördü. bu onun cocukluk arkadasıydı... karnesini sordu murata. murat kaldım dedi. arkadasının karnesi ise çok iyiydi ve üst sınıfa geçmişti. murat tebrik etti ve üzülerek ilerledi. biraz ilerde market sahibi onu gördü. onu çok severdi. elinde çok pahalı bir dondurmayla, karnen nasıldı ? iyi dersen bu dondurma senin dedi.
    murat dondurmayı değil, ne diyeceğini düşünüyordu... kaldım abi ya diyebildi. market sahibi, sen çalıskandın yahu nasıl kalırsın dedi. murat cevap vermeden ilerlemek istedi ama o koluna girdi ve al hadi al... bişey olmaz hayatın sonu değil dedi ve dükkan önünü süpürmeye devam etti.

    murat üzgünce ilerledi. çok sevdiği kişiler ona karnesini sormasın diye dua ediyordu. ama sanki herşey zıttına gibi herkes aynı soruyu soruyordu...

    eve döndü. ailesiyle konusmadı bile... zaten onlarda konusmuyordu...

    ailesi duruma dünyanın sonu gibi bakıyordu... ama aslında bu dünyanın sonu değil, ve ilk kalanda cocukları değildi... ama onlar cevreden gelen tepkilere göre hareket etmeyi benimsemişlerdi...

    muratın günleri çok kötü geçiyordu... dışarıya çıkmıyordu... yaz oldugu için mahalleden arkadasları ona mesaj atıyorlardı arıyorlardı gel dışarıya takılalım falan diye.. ama o çıkmıyordu. kendini eve hapsetti. bilgisayar basındaydı.

    bir zaman sonra herşeyden bunaldı ve tüm mah. arkadaslarına mesaj attı. onları dısarı cagırdı. herkes toplandı ve eğlenceli şeyler yaparak güzel zamanlar geçirdiler...

    iyi zaman geçirince herşeyi unuttu murat....

    ama aslında herşey daha yeni yeni başlıyordu...

    bölüm 5: çift dikişe atılış

    zaman su gibi akmış, bir sonraki eğitim ögretim yılı gelmişti... tüm dostları bir üst sınıftaydı. o ise aynı yerdeydi... aslında okula gitmeyi düşünmüyordu. ama aile ve çevre baskısı ona ikinci yılıda olsa okuması gerektiğini söylüyordu... tüm baskılardan bıkmış bir şekilde okula devam edicekti...

    okul günü gelmişti. sabah erkenden uyandı, hazırlandı... bir zamanlar farklı gözle baktığı çift dikişler vardı, şimdi kendisi onlar gibi olmuştu... aslında sınıfta kalmak çok kötü bişey değildi. ama çevresi tarafından çok sevilen birinin, çalıskan denilen birisinin sınıfta kalmasını herkes yadırgamıştı... tamam biraz haylazdı, ama sınıfta kaldıgına kimse inanmak istememişti... tüm bunları banyoda ayna karsısında düşündü. elini yüzünü yıkadı. kardeşi ondan önce hazırlanmış, çoktan evden çıkmıştı. kardeşi kadar hevesli değildi okumaya. murat'ın çalısmayada niyeti yoktu. ne yapacagını bilmiyordu. hiçbişey yapmak istemiyordu. arkadaslarından uzak oldugu için bişey yapası gelmiyordu.

    evden sessizce ayrıldı... annesinin hazırladıgı çaydan içmedi. annesinin yüzüne bakamıyordu zaten... güvenlerini boşa çıkarmıştı... üzgündü, ama durum böyleydi... dışarı çıktı.
    durağa doğru yürüdü. düşünüp duruyordu. düşüncelerle durağa geldi. durak çok kalabalıktı. telaşla oradan oraya koşan insanlar gördükçe muratı bir sıkıntı bastı. herkesin bir ugrası var benim yok diye düşündü. otobüse bindiğinde otobüste adım atacak yer yoktu. kulagına kulaklıgını taktı. zaten oturucak yer yoktu... müzik dinleyerek okula geldi. kapıdan içeri girdi ve gözleri arkadaslarını aradı. ama bulamadı. onlar yeni sınıf arkadaslarıyla tanısmakla mesgullerdi. murat uzaktan biraz izledi ve boyun eğerek sırasına geçti. sıralar belli değildi öyle karısık bir düzen hakimdi. daha sonra müdür konusma yaptı ve camlarda yazılı listelere göre sınıflara geçtiler. murat sınıfa geldiğinde bir an tereddüt etti. arkaya mı geçsem önemi otursam diye. daha sonra ön sıraya oturmaya karar verdi. diğer ögrencilerde tek tek gelmeye başladı. uzun saçlı, hafif esmer birisi geldi yanına oturdu. selam verdi. murat başıyla selamı aldı. yanına geleni süzdü. adını sordu cocuk. ama murat cevap verme gereği duymadı ve basını sıraya koydu. uyuyormuş gibi davrandı. cocuk yanından kalktı ve gitti baskasının yanına. murat sevindi en önde yanlız oturacagı için... ama öyle olmadı. geçen sene onların sınıftan kalan birisi daha vardı. ali.... o geldi yanına oturdu. murat bir anda sevindi ve merhabalaştılar. bayağı bir sohbet ettiler. murat bu senesinde yanlız olmayacagı için sevindi. farklı duygular içerisine girdi. bunun tanımı yoktu...

    bölüm 6 : çift dikişlikte geçen günler.



    murat oğlum hadi uyan ! geç kalıcaksın. kaç kez diyorum aksam vakitlice yat diye. yine o bilgisayara takıldın diyimi ? ah sen varya sen...

    murat kafasına yastığı koymuş, kalkmaya hiç niyeti yoktu. annesi ise dur durak bilmeden konuşmaya devam ediyordu. duymamazlıktan gelmeye çalışsada başaramıyordu.
    murat yeni sınıfına alışamamış, eski arkadaslarını özlemeye başlamıştı. sınıftaki yeni ögrencilere farklı gözle bakıyordu. onları dövüp dışarı atası geliyordu. onlar her soruya kalkıyor ama muratın kafası almıyordu. murat okullar açılmadan önce ailesine ve çevresine söz vermişti. bu sene sınıfı geçmek istiyordu. aslında niyetleniyordu ders çalısmaya ama isteği hiç yoktu. derslerde ise aval aval bakıyor umursamıyordu. aslında umursamak istiyor, ama bunu başaramıyordu.

    ...

    murat uyansana la hacı kalk la hoca gelcek şimdi.
    bırakın uyusun yav elleşmeyin
    nasıl elleşmeyin yahu beter kemal geliyor onu uyurken görürse neler yapacagını tahmin ediyorsunuzdur.
    boşver biz uyandırmayı denedik o uyanmadı.

    gıcırtt

    bu kapıyı birgün kıracağım. bu sese sinir oluyorum.

    cocuklar merhaba günaydın
    sağol
    oturun bakalım ses istemiyorum yoklama alalım.

    ali: burada
    mehmet: burada
    ayşe: burada
    murat:
    murat dedim ?

    hocam uyuyor bakın

    ne ? demek uyuyorsun he hemde benim dersimde ? şimdi ben sana gösteririm. nerede benim cetvelim ?
    kalk ulan ! burası otel mi ?

    murat gözlerini aralamış ve beter kemali görünce çok ürkmüştü. bir anda ayağa kalktı.

    ne uyuyorsun ulan otel mi sandın burayı ?
    hocam aksam geç yattım o yü..
    sus cevap verme bana ! gel bakalım tahtaya .

    murat korku dolu gözlerle tahtaya yürüdü. yapacak pek bişeyi yoktu. anlamıyordu işte sayısaldan.
    soruyu yazıyorum dikkatli oku ! bilemediğin her soru için 3 cetvel !

    murat iyice ürktü... yapacak pek bişeyide yoktu. o dayağı yiyecekti. hoca tahtaya murata göre anlamsız birkaç rakam polinomla ilgili şeyler yazdı.
    murata cevaplaması için teşebiri uzattı. murat soruya baktı. bu arada bazıları gülüşüyorlardı. onlarda biliyordu muratın yapamıyacağını. murat bir soruya baktı bir tebeşire. en sonunda hocam yapamıyacagım diyebildi. demek canın cetvel istiyor. ! aç ulan elini. şrank şrank şrank.

    murat elini hissetmiyordu. o kadar şiddetli vurmuştu ki... murat sadece yere bakıyordu.

    birkaç sorudan sonra o soruları yapamadıkça dayağın şiddeti arttı. artık dayanamayan murat cetveli hocasının elinden aldı ve kırdı.
    hocası buna karşılık tokat attı ve müdür yardımcısının odasına geldiler. müdür yardımcısına kendisine küfrettiğini ve saygısızlık ettiğini söyledi. murat ise dayak yediğini söyledi. ögretmen ise saygısızlığa dayanamam diye cevapladı. olayı çarpıtıyordu.. yapacak bişeyde yoktu. murat cezasını bekliyordu. müdür yardımcısı birde sınıfa soralım dedi. sınıf karneye bir gelme korkusundan olsa gerek muratı sattı ve küfür etti dediler...

    murat hayata küsmüş bir şekilde koridorda bekliyordu. aklından "bu şehir girdap gülüm" sarkısının introsu geçiyordu. daha fazla dayanamadı bu haksızlığa.. ağlamaya basladı. ailesine anlatmayı düşündü. ama ailesi ona inanmaz hocaya inanrdı. vazgeçti... cezama razı olayım dedi. müdür yardımcısı onu tekrar içeri çağırdı. yaptıgının kötü oldugunu anlattı. murat ben öyle bişey yapmadım desede dinlemedi müdür yardımcısı. yapacak bişey yoktu... ceza geliyordu... ceza olarak uzaklaştırma aldı... itiraz etti ama bu itiraz değerlendirilmedi. murat sınıfa girdi çantasını aldı tek kelime etmeden sınıftan çıktı... arkadasları üzülmüşlerdi ama karnede 1 korkusu onlara bunu yaptırmıştı... murat ise bahçeye çıkmış, bir banka oturmuş düşünüyordu. keşke bazıları gibi ortalığı yıkıp hakkını yinede alabilseydi. ama böyle bir genç değildi. düşündü, ailesine söylese kızarlardı. en iyisi hiçbişey söylememek diye düşünürken bir arkadası geldi yanına. ve ona üzülmemesi gerektiğini söyledi. murat sadece niye sattınız beni ? dedi. arkadası cevap vermeden ayrıldı.
    murat artık o sınıfta yanlız oldugunu düşündü. kimseye güvenmiyecekti. ayağa kalktı çıkışa yöneldi. bekçi izin vermedi çıkmasına. müdür yardımcısını arattırdı ve çıktı.
    durağa yürüdü otobüse bindi.

    otobüsün en arka koltuğuna geçti. kulaklığını aradı çantasında. buldu... türkü dinlemek istedi. ama telefonunda türkü yoktu. pop ve hareketli müzikler vardı. hazır internet paketi var youtube den dinliyeyim dedi. siteye girdi. bir türkü açtı ve daldı gitti....

    hayırdır niye erken geldin ?
    ders boştu eve geldim.
    hmm iyi bakalım git üstünü çıkar yemek hazırlıyorum ben.
    tamam anne.

    odasına girdi. uzaklaştırma süresi 7 gündü. 7 gün boyunca okula gidiyor gibi çıkıcaktı evden. okuldan ailesini aramak istemişlerdi. ama murat kendi numrasını vermişti ve okuldan gelen aramaları reddediyordu. yemeğini yedi bilgisayarın başına oturdu. aval aval sitelere bakınıyordu. vakit geçirdi bilgisayar başında.

    daha sonra aklına mahalledeki arkadasları geldi. önce aramak istedi sonra vazgeçti...

    kimseye gözükmek istemiyordu...


    murat sabaj evden okula gider gibi çıktı. sokaklarda boş boş dolaştı. internet cafeye gitti. sonra bişeyler yedi. okul çıkış saati yaklaşırken eve gitmek üzere durağa çıktı. biraz erken geldi durağa. diğer arkadaslarına rastlamamak için. kaçıyordu onlardan. görmek bile istemiyordu...


    yavaş yavaş herkesten uzaklaşmanın başlangıcıydı bu aslında.... daha neler olucaktı neler...

    bölüm 7 : insanlardan uzaklaşma evresine giriş



    arkadaşım dostum dediklerinden yediği kazıktan sonra insanlara farklı gözle bakar olmuştu. insanlarla pek samimiyet kurmuyordu. mümkün oldugunca uzak duruyordu. okulla olan arası iyice açılmıştı. okulda ruh gibiydi. varlığı yoklugu belli olmuyordu. hergün o sınıfa girerken küfür ediyordu. en arka sıraya geçmişti. yanında tembel ders dinlemeyen sürekli munzurluk yapan bir cocuk vardı. fikirleri hosuna gidiyor ve ondan bişeyler ögrenmeye çalısıyordu. karakteri değişiyordu... kötü olanlara ilgi duyuyordu duymaya çalısıyordu. ona kötülük yapanları onu satanları ezmek istiyordu. ama iyi bir plana ihtiyacı vardı. bu yüzden akıl danışacağı birisini arıyordu.

    ...

    günlerden salıydı. sınıfta çocuklar en arka sırada bişeyler fısırdaşıyorlardı. cengiz yanında getirdiği sigaraları arkadaşlarına dağıttı. çömezlerden birini kapıya bekçi diktiler. sınıfta sigara içiyorlardı. oysaki herkes biliyordu okulda sigara içmenin yasak olduğunu. kapıdaki gözetmen bir anda "müdür yardımcısı geliyor" diye bağırdı. herkes sigaraları söndürdü ama duman halen sınıftaydı...

    hızlıca camları açtılar. havanın rüzgarlı olması biraz avantaj sağlıyordu. içeriye rüzgar girmiş ve dumanı dağıtmıştı. müdür yardımcısı sınıfa hiç bakmadan sınıf defterinde bişeye baktı ve gitti.

    gençler rahat bir nefes alırken diğer sigara paketlerini saklamak için yer düşünüyorlardı. akıllarına sesi bile çıkmayan muratın çantası geldi. oraya koysalar kimse bakmazdı çünkü muratı ögretmenleri severdi. sigaraları sakladılar ve ders zili çaldı...

    5 ögretmen aynı anda sınıfa girdi ve arama yapılacagını söyledi...

    herkes ayağa kaldırıldı ve tahtaya çıktılar. sıralar boş, çantalar meydandaydı. ögretmenler 2 koldan aramaya başladı çantaları. birçok telefon mp3 çalar makyaj malzemeleri bulundu. en arka sıraya geldi edebiyat ögretmeni selcuk bey...

    burada muratın oturdugunu biliyordu ve onu çok severdi. çantasına bakmak istemedi ancak diğer ögretmenler bakınca mecbur kaldı. sigaraları gördü... çok şaşırmakla beraber üzüldü. önce belli etmek istemedi ancak şaşkın bakışlarını gizlemeyedi ve diğer ögretmende bakmak istedi....



    -okulda sigaranın yasak oldugunu bilmiyor musun sen ?
    +hocam onlar benim değil size yemin ederim
    -sus konuşma rezil herif. ben seni affettikçe sen şımarıyorsun ! artık bardağı taşırdın ! ceza ödüyeceksin ayrıca seni okuldan atacağım !
    +ama hocam yapmayın benim değil diyorum size neden inanmıyorsunuz !
    -sana sus dedim. daha önceki mukuatında göz önünde bulundurulucak. şimdi doğru sınıfa ! cuma günü disiplin kuruluna hesap vericeksin !



    murat yine bir darbe yemişti. yine haksız yere suçlanıyordu ve yine tek bir şahidi bile yoktu konuşturacağı... neden hep benim başıma geliyor Allah'ım ? neden ??


    sınıfa hiddetle girdi. matematik ögretmeni semra hanım yoklama alıyordu. murat bir anda haykırdı.

    -kim koydu ulan o sigaraları çantama çabuk ortaya çıksın !
    + ne oluyor murat ? naptığını sanıyorsun ?
    -siz karışmayın hocam. bunlara yaptıklarının hesabını soracağım !
    +neyin hesabını soruyorsun neler oluyor burada ?
    -bunlar çantama kendi sigaralarını koyup benimmiş gibi gösterip ceza almama sebeb oldular ! bunlara bunun hesabını soracağım !


    öfkesi geçmek bilmiyordu. yerine oturdu. biraz bekledi. öfkesi geçmedi. kafasını sıraya dayamıştı...

    yan sırasında oturan cengiz "murat reyizz ne kadar sinirlisin böyle sen ban bakayım bana ? dön bakayım abine ? hştt "

    murat ok gibi yerinden fırladı ve cengize yumruklar savurmaya başladı. cengizin arkadasları hemen ayaklandı ve murata saldırdılar. arada halan murat iyice hırpalanmıştı.
    semra ögretmen hepsini müdür yardımcısının odasına götürdü. müdür yardımcısı yine muratı görünce tepesi attı ve bir tokat indirdi. biraz önce sigara olayından dolayı velisini aramış ve okuldan atmamaları için velisi yalvarmıştı telefonda adeta. ama bu kez af olmayabilirdi. okul müdür kavga olaylarını hiç sevmiyor ve en ağır sekilde cezalandırılmasını istiyordu disiplin kurulundan...

    müdür yardımcısı sırasıyla hepsinden "savunma" aldı.

    murat bugün 2.kez" savunma" dolduruyordu. kendini azılı bir suçlu gibi hissetti. aslında savunma doldurmak boşaydı. müdür yardımcısının kanaati herşeyin üstündeydi.

    kapının önüne çıktı. cengiz ona tehtitler savuruyordu. ama duymuyordu bile. her yanının acıdıgını hissetti. oraya yığıldı kaldı...


    bölüm 8 : insanlardan uzaklaşma, tek tabanca murat

    -pek önemli bişeyi yok. biraz hırpalanmış sadece. 3gün izin yazıyorum. yara yerlere şu merhemi sürmeyi unutmayın.
    -tamam doktor bey, çok sağolun.
    -sizde sağolun.

    -kör olasıca çocuk ! senin yüzünden hastane odalarıda gördük ! kalk çabuk giyin eve gidiyoruz ! sana evde soracağım !

    murat'ın umrunda değildi annesinin söyledikleri. onun düşündüğü neden herşeyin kendisinin başına geliyor olmasıydı. koridora çıktılar.
    murat'ın pek yürüyecek hali yoktu. ayakları tutmuyordu sanki. ama annesi hiç oralı olmadan hızlı hızlı yürüdü. murat duvara tutunarak gidiyordu.
    bir hemşire gördü murat'ı. acıdı koluna girdi kapıya kadar eşlik etti. murat teşekkür etti. taksiye bindiler. kısa bir yolculuktan sonra eve geldiler. murat'ın annesi hiç yorulmak bilmiyor sürekli söyleniyordu. murat odasına geçti. yatağa girdi. biraz üşüyor, birazda ayaklarını hissetmiyordu. bunu annesine söylese, umursamazdı.
    bu yüzden gözlerini kapadı ve uyumaya çalıştı. bir süre sonra tam dalacakken annesi odaya hiddetle girdi.

    -ne bide yatarsın he ! kalk çabuk ! (yorganı hiddetle çekti üzerinden)

    murat cevap vermedi kalktı.

    -çabuk in bahçeye ! odun kırılacak ! evde duracaksın diye tatil mi yapacaksın sandın yoksa ? çabuk acele et !

    murat üzerine bişey aldı. bahçeye indi. yağmur yağıyordu. aldırış etmeden nacak'ı aldı. odunları birer ikişer kırmaya başladı. karnı acıkmaya baslamıstı. hem halsizdi hemde uykusu vardı. üstüne birde acıkmaya basladı...

    odunları kırdı ve eve çıktı. halsizlikten düşüp bayılmak üzereydi. mutfağa yöneldi. kapı kilitliydi. aman Allah'ım nasıl olurdu bu ? mutfak kapısını neden kilitlemişti annesi ?

    oturma odasına geldi. annesine aaçım diyebildi...

    -açsın demek ! sana yemek falan yok ! okulda hıt gür çıkarmadan önce düşünücektin ! defol git nerde yersen ye yemeğini !

    murat odasına girdi hiç cevap vermeden... kumbarasınabaktı. 100 liraya yakın parası vardı. onu aldı ve çıktı...

    bu kadar ufak tefek mevzulara ailesinin bu kadar takılmasına anlam veremedi. oysaki bu onun hayatıydı. ve kararlarında özgür olabilmeliydi.

    hiç murata sorulmadı neden okulda hır gür çıktı nedir bu olayın aslı diye...

    hep dışardakilerin sesi dinlendi... ...

    murat ceketinialdı. tam çıkarken seslendi annesi.

    -gidiyorsun demek ! senin yüzünden milletin yüzüne bakamıyorum ! okula yolladım sınıfta kaldın beni utandırdın ! derslerine çalısmıyorsun ! okulda sorun çıkarıyorsun ! benim senden beklentim büyüktü ! allah kahretsin !

    asansöre yöneldi...


    -hayırdır murat nereye ?
    -biraz hava alacağım cengiz abi.
    -iyi hadi bakalım..


    murat dışarı çıktı, otobüs durağına doğru yürüdü. aklında bu diyarlardan gitmek vardı. otobüs garına gidicekti belkide. belkide tren garına...

    kim bilir murat nereye gidiyordu ?

    bölüm 9 : hayatta yanlız kalış (final )

    sofor amca 10 kurusum eksik binebilir miyim ?
    -iyi hadi geç bakalım...


    otobüs tıka basa doluydu. nefes almaya bosluk bırakmamıslardı. öyleyce dikildi soforun yanında. bu sırada çok sevdiği telefonunu çıkardı. bunu ona babası hediye etmişti. maddi değeri olmasada manevi değeri vardı. o hüzünlü, duygusal müzikleriinden birini açtı. kulaklığını taktı ve dalıp gitti.


    nereye gidecekti ? nasıl yapacaktı ? okul ne olacaktı ? ailesi onu merak eder miydi ? arkadaslarını özlermiydi ? bunları düşünüyordu.

    bu düşüncelerle otobüs garına geldi. aklında kayseriye gitmek vardı. orada çok sevdiği bir arkadası yasıyordu. arkadası onu yanına alırdı. okula orada gider gelirim diye düşündü.
    yazıhaneye yöneldi. "kolay gelsin kayseriye bilet istiyorum" "tabi, 50 lira" "buyrun."


    biletini almıştı. kafasına koydu ve gidiyordu. bu sıkıcı ve insanları yutan şehirden uzaklasıyorum diye sevindi. bu sırada telefonu çalıyordu. arıyan annesiydi, ama o telefonu açmadı.
    telefonu kapattı ve bataryayıda çıkardı. kimsenin onu bulmasını istemiyordu. zaten kimseylede muhattap olmak istemiyordu artık.

    otobüs saatini bekleyene kadar bişeyler yiyeyim dedi içinden. bir lokantaya yürüdü. masaya oturdu ve bişeyler söyledi. bu sırada yanına yaslı bir amca geldi.

    -selamınaleyküm delikanlı
    -aleykümselam amca
    -yolculuk nereye böyle ?
    -kayseri amca sen nereye gidiyorsun ?
    -benim yolum bitti. son durakdayım ben.

    murat bişey anlamamıstı. deli herhalde diye düşündü.

    -senin için geldim. bak, aileni okulunu ve çevreni bu sekilde geride bırakarak gidemezsin biyere bu en basta kendine yapacagın en büyük haksızlık olur. yanlıs yoldasın hemen geri dönmelisin.

    -sen kimsin ? bunları nerdenbiliyorsun ?

    -boşver bunları yiğenim. sen dediklerimi unutma hadi eyvallah, sonra çok pişman olursun geri dönmezsen.


    kalktı ve gitti. murat arkasından kostu ama onu bulamadı kalabalığın arasında kaybolmustu.

    "sayın yolcularımız xxx peronlarından kayseri istikametine gidecek olan otobüsümüzün haraket saati gelmiştir yolcuların yerlerini alması rica olunur"

    cantasını aldı ve otobüse yürüdü... yerine geçti ve son kez baktı bu şehire... bu ufak ilçeye. biraz sevgi dolu gözlerle, biraz nefretle...

    telefonunu çıkardı. bataryayı taktı ama sarjıbitmek üzereydi. çantasından usb kablosunu çıkarıp , önündeki digital ekranın yanındaki usbye takıp sarja bıraktı.

    arkadasını aramak için telefonu açtı. kim aramıs mesajına baktı ve 9 kez annesi aramıstı.. ama hiç umursamadı. artık onları sevmiyor, nefret duyuyordu.

    alo kardesim nasılsın ?
    -iyiyim kardesim sen nasılsın ?
    -iyi be ne olsun. otobüsteyim suan senin yanına geliyorum.
    -kardesim keske önceden haber verseydin
    -ya biraz ani oldu olaylar gelince anlatsam olur mu ?
    -iyibakalım gelince ara beni alayım seni peronlardan.
    -tamamdır görüşürüz
    -ok bye !

    murat arkadasında bir gariplik hissetti. pek samimi olmadı niye acaba ?


    otobüs haraket etmişti. artık bu şehire veda ediyordu... kulağında çalan müzik "oy asiye oy asiye" diyordu, bu şarkı ona hep yolculuğu hatırlatırdı ve uzun bir yolculuk yapıcaktı.


    düşündü, bir şeyi unutmustu, evet evet dedi unutmusum ! hay aksi !

    kaç senedir özenle biriktirdiği para koleksiyonunu odasında unutmustu. ama artık bu mesele değildi, elbet birgün alırım diye iç geçirdi.

    murat yolculuk ettiği sırada evinde ise bir telas vardı.


    saatler geçmiş murat ortalıkta yoktu. telefonuna ya ulasılamıyor, ya cevap vermiyordu. annesi ağlıyor, babası ise evin içinde volta atıyrdu.

    polisi arayalım dedi anne ...

    polisi aradılar ancak 24 saat sonra arama yapılabileceği söylendi. annesi delirmek üzereydi üzüntüden. baba ise çıkıp mahalleyi dolasmaya karar verdi, annede arkadaslarını arıyordu muratın...


    murat otobüste çoktan sızmış, herşeyini geride bırakmıs, önünde hayalleri arkasında ona göre büyük bir yıkınt vardı.

    murat birçok gencin aslında yapmak istedği ama yapamadıgı seyi basarmıstı. ailesinden gördüğü baskı dışlanma ve sevgisizlik alakasızlık, okulda yasadıgı sorunlar, çevresindeki tepkiler ona bunu mecbur bırakmıstı. çekip gitmek...


    otobüs kıvrımlı yollardan gidiyor, dağları aşıyor , geceler gündüz oluyor ve murat kayseri'ye varıyordu.
    otobüsten indi arkadasını aradı. arkadası bir süre sonra arabayla geldi ve muratı aldı. onu kendi evine götürdü.

    aç mısın diye sordu. murat açım dedi, dışardan bişeyler söliyelim öyleyse... ne yersin ? , , fark etmez ne olursa.. tamam öyleyse pilav+kuru+ayran sölüyorum. ,, peki tamam.

    **

    muratın ailesi sabah polise gitmiş, ve kayıp ihbarını vermişti. polis arastıracagını söyledi ve aile eve döndü. şimdi o berbat sehirdeki düşüncesiz ve geri kafalı insanlar murat nerede diyordu . sınıfta kaldı diye dışlanan, çevresinden ve okul arkadaslarından sürekli darbe yiyen murat neredeydi ? murat ölmüşmüydü ?

    okulunda ise sessizlik hakimdi. herkes bir zamanlar sürekli ugrastıkları muratı merak ediyordu. murat neredeydi ??



    **

    yorgunsundur uyu istersen. bu ev benim rahat takılabilirsin. ,, tamam...


    ///

    ee uyan artık, sabah oldu be arkadasim . hadi kalk sofra hazır...

    sofraya geçildi.

    evett anlat bakalım hangi rüzgar attı seni buralara ?

    bir çırpıda anlattı murat.

    hmm anlıyorum, peki burada ne yapmayı planlıyorsun ?

    bilmiyorum, kaçtım o sehirden sadece..

    anladım, öncelikle okul kaydını buraya alalım, ama bu kezde ailen polise gittiyse burada oldugunu anlıyacaklardır.

    boşver öyleyse, zaten okulla pek aram yok , gerek yok .

    öyleyse bir iş bulalım sana.

    olur , ama bir süre köşeye çekilip kalmak istiyorum, biraz zaman ver lütfen yasadıklarım kolay seyler değil.

    peki tamam...

    küçük yasta ailesi tarafından dıslanan itilip kakılan murat, artık yanlızdı. önünde hayalleri arkasında yıkıntı vardı...


    **

    Aylar sonra...

    **

    murat hadi be kardesim geç kalıyoruz

    -geldim bekle yahu

    -hadi ama

    murat işin ilk gününden geç kalmak istemiyordu. arkadasıyla aynı yerde çalıscaktı. aslında arkadasınında ona benzer bir yasantısı olmustu gecmiste. sonra oda kacmıs ve kendine bir düzen kurmustu.


    muratın ailesi ise umutsuzca bekleyisini sürdürüyordu . murattan bir iz yoktu. polis heryere bakmıs ama bulamamıstı.

    murat zekiydi, bileti bile kendi almamıstı. orada birinden rica etmiş , ve ona aldırmıştı. dolayısıyla bilette onun adı yazmadığı için bu yöntem işe yaramazdı polis nezhinde.

    murat bulunamıyor, ümitler tükeniyrdu.

    ailesi bu yaptıklarından pişmandı ama pişmanlık fayda etmiyordu......


    **

    yıllar sonra

    **

    yıllar sonra murat o berbat sehire geri dönmüştü. artık parası ve herseyi vardı. ailesiyle barısmaya gelmişti. oda herseyden pişman olmustu, uçaktan indi ve etrafına şöyle bir baktı.

    hemen eve gitmek istiyordu.

    evin önüne geldi, kapıya vurdu kimse yoktu biraz daha çaldı. yoktu kimse.

    -hey kime baktın ?
    -hayri beye baktım ben
    -ohoo hemserim o öleli kaç sene oldu, eşiyle intihar ettiler bir ogulları varmıs oda kaybolmus zamanında onun acısına dayanamadılar çok aradılar ama bulamadılar

    sen niye aradın ki onları ?

    -hey nereye gidiyorsunnn ? oglum sen yoksa ???

    sokaklarda deliler gibi kosuyordu, ağlıyordu, sürekli kosuyordu, kulagına annesinin ve babasının sesi geliyordu, sürekli kosuyordu ...


    -oglum gel bakalım baban sana ne aldı bir gör
    -bisiklettttttt babaaaaa seni çok seviyorummmmm

    *
    -anne sen beni seviyor musun ?
    -o nasıl laf oglum tabiki seviyorumm nasıl soru bakim bu ?
    -anne ben seni hiç bırakmıycam... hep yanında olucam...


    *
    -baba bu ev ileride benim mi olucak
    -tabiki oglum hele bir büyü bakalım evlen cocuk sahibi ol ev senin...
    -siz nereye gidiceksiniz peki ?
    -bilmem, hayat bu oglum...

    *


    gözünün önüne geliyordu tüm bunlar...

    durdu bi köşe başında... karsıdan babası elinde balonla geliyordu...

    sola döndü, annesi geliyordu elinde çikolatayla...

    diz çöktü , ağlıyordu....

    belki bir anlık gaflet bir anlık öfke nelerde yaptırmıstı böyle ...


    bir anlık öfke bir yuvayı nasıl dağıtmıstı ? bir anlık hata...



    siz siz olun , öfkenize yenik düşmeyin.....
    ailenin değerini bilin, gün gelir o sarıldıgınız kollar yerine toprağa sarılırsınız...
    ve ebeyvenler,,, size çok büyük rol düşüyor...

    SON...


    (okuyan herkese tesekkürler, destekleriniz halinde yeni serilerde yazacağım inşallah. gönül isterdi ki daha uzun olsun, ama hafızamı yokladım ve geçmişe ait bunları hatırlayabildim.
    bu yazmıs oldugum hikaye tamamiyle gecmiste bir arkadasımın yasadıklarıdır ve ben gecmisten hatırladıgım kadarıyla yazmaya çalıstım... tesekkürler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-733E6E0F7 -- 24 Mart 2012; 1:04:55 >







  • görüşlerinizi esirgemeyin arkadaşlar
  • yukarı
  • Kısa veya uzun olsun ancak kesinlikle hikayeyi yarım bırakma mesela günde bir bölüm yazarsan bizim için güzel olur...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi tR_Sheriff_tR -- 30 Ocak 2012; 12:45:23 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tR_Sheriff_tR

    Kısa veya uzun olsun ancak kesinlikle hikayeyi yarım bırakma mesela günde bir bölüm yazarsan bizim için güzel olur...

    sağolun görüşler için. 1.bölüm bu gece yayında. !
  • 1.bölüm yayında !
  • 1.bölüm yayında !
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Aşk-ı Memnu Gerçek Oldu
    15 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Hikaye güzel . Yalnız, 3 gün bekletme ..
  • Düzenli Yazılır Ve tutarsa 3. Bölümden Sonra Okumaya Başlarım.
    Selamlar.
  • bölüm 2 , 3 , 4 yayında !
  • yeni bölümler yakında sizlerle olucak...

    takipte kalın !


    not : öneri ve şikayet ve görüşlerinizi esirgemeyin....
  • İlkokul 1. sınıf ağzıyla yazmışsın . Yok Murat şöyleydi falan , arkadaşım git bir kitap oku bence gör tekniği ondan sonra gel bir şeyler yaz .
  • zaten başkasını gözlemledigimi yazıyorum ben.
    Uydurmasyon mu sandın ?

    Ayrıca gözlemliyerek yazmanın benim için degeri cok farklı.

    Ayrıca ilkokul 1 falan degıl.
    Aziz nesin bıle bıcok kıtabında bu teknıgı kullanmıstır.
    Gözlem ve yazmak hakkında ne bılıyosun ?
  • Onden reZerve!

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tahadutkuner

    Onden reZerve!

    teşekkürler ilginiz için

    bu arada bu bir gözlem+yorum çalışmasıdır.

    Gözlemle, yorumla, yaz.
  • 1.bölümün başı kötü. İlgi çekici başlamıyor. İlk defa bir hikayeyi okuyamadım, belki uykusuzluktan. Mesajım bulunsun burada yarın bakarım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: klaros

    1.bölümün başı kötü. İlgi çekici başlamıyor. İlk defa bir hikayeyi okuyamadım, belki uykusuzluktan. Mesajım bulunsun burada yarın bakarım.

    açıkcası 1.bölümün başında karakteri tanıtmak istedim .
    O yüzden ilgi çekici gelmemiş olabilir.

    İlginiz için teşekkürler.
  • Fena gitmiyor ama asıl olaya gelemedik sanırım oradaki anlatım önemli asıl. Önlerden kapalım.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: XpressMusic34

    görüşlerinizi esirgemeyin arkadaşlar

    Hikaye buraya kadar guzel ama biraz daha betimleme yapmalisin bence
  • Takip
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.