Şimdi Ara

Max Stirner'den Seçme Sözler ..

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
2
Cevap
0
Favori
166
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Hiçbir şey benden üstün değildir!
    Tanrının da insanlığın da işi kendilerine dayanmaktadır, kendileridir. Benim meselem de benim. Tanrı gibi her şey ve hiçim, biriciğim.
    Gerçeğin kriteri benim, ben ise bir düşünce değilim, düşüncenin üstündeyim yani söylenemez bir şeyim.
    Erk ve şiddet sadece bendedir yani güçlü ve şiddetli olandadır.
    Hakikat, sevgili Pilatus, Tanrı’dır ve hakikati arayan herkes Tanrı’yı arar ve över. Tanrı nerede yaşar? Kafanda; başka nerede yaşayabilir ki?
    Devlet, kendi şiddetine hukuk; bireyinkine ise suç adını verir
    Haklı ya da haksız olduğumu yargılayan benim, benden başka bir yargıç yoktur. Başkaları sadece benim hakkımı onaylayıp onaylamadıklarını ve bunun onlarca da haklı olup olmadığını yargılayabilirler.
    Ben kimseden hak talep etmiyorum. Bu yüzden kimsenin hakkını kabul etmem gerekmez.
    Ego tek yasadır ve onun dışındaki, herhangi bir kanuna, inanca ya da anlayışa karşı hiçbir yükümlülüğüm yoktur.
    Kendisine sahip olmak için başkalarındaki irade eksikliğine bel bağlayan, başkalarının yarattığı bir şeydir. Efendi kölenin yarrattığı bir şeydir. İtaat sona ererse, efendilikte sona erer.
    Büyükler neden büyüktür, bilir misiniz? Biz, dizlerimizin üstüne çökmüşüz de ondan. Artık kalkalım!
    Tanrı'nın işi, insanlığın işi, gerçeğin işi, iyinin işi, doğrunun işi, özgürlüğün işi ve daha niceleri. Bunların hiçbiri benim işim değildir, benim işim sadece benim olandır ve o genel değil, biriciktir, benim gibi.
    Sen kaçıksın be adam! Kafasında büyük şeyler ve tanrılar dünyası kuran ve kurduklarına da inanan sen, hayaletler ülkesi kurup kendini onlara karşı vazifelendiriyorsun, oysa o, sana el sallayan bir idealdir. Senin saplantın var!
    Tüm alçaklıklar Tanrı adına yapılmadı mı, tüm kanlı idam sehpaları Tanrı adına kurulmadı mı, insanlar yakılmadı mı, zındıkları öldürmek için mahkemeler ve engizisyon onun adına kurulmadı mı, bütün aptallaştırma çalışmaları onun adına yapılmadı mı ve günümüzde bile çocukların hassas ruhları dinsel eğitimle Tanrı adına zedelenmiyor mu [kelepçelenmiyor mu?] Kutsal yeminler onun adına bozulmadı mı ve her gün misyonerler ve karabaşlar diyar diyar dolaşıp Yahudileri, Paganları, Protestanları ya da Katolikleri (vb) kendi atalarının dinine ihanet etmeye teşvik etmiyorlar mı – Tanrı adına?
    Sahip olma hırsı bir insana hükmediyorsa, o insan, bu efendinin emirlerine itaat etmek zorundadır ve günün birinde iyi yürekliliğe kapılınca bu ona bir istisna gibi görünmez mi tıpkı dindar inançlıların bazen Tanrı'nın yönetiminden çıkıp “şeytanın” hünerlerine aldanmaları gibi? Demek ki sahip olma hırsı taşıyan ve açgözlü insan Kendine-Sahip-Olan değildir, hırsının esiridir ve efendisi için yapmadan kendisi için yapamaz, - tıpkı Tanrı'dan korkan gibi.
    Hıristiyan, hakikatin geçiciliğini kanıtlamış da olsa, bu dünyada varlığını sürdüren nesneler gibi hakikat de yaşamaktadır; ama hakikat geçicidir, çünkü onun değeri kendi içinde değildir, Bendedir.
    Gerçeğin kriteri benim, ben ise bir düşünce değilim, düşüncenin üstündeyim yani söylenemez bir şeyim.
    Ben, halklar ve insanlık ölünce doğarım. (...) Sen ey çilekeş Alman halkım – nedir acın, istırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. (...) Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarının binyıllık despotu, kal selametle! Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır. Ve ben, kendimin sahibi ben, onun gülen kalıtçısıyım!" (MaxStirner: Der EinzigeundseinEigentum. Reclam, 1981, s.238, 239. Çev: HİT).
    Bilginin istem olarak doğabilmesi ve özgür kişi olarak kendisini her gün yenilemesi için ölmesi gerekiyor.
    Belki şu sıralar Hess’in penceresinin önünden çocuklar bir arkadaşlık oyunu için biraraya koşuyorlardır; Hess, onlara baktığında eğlenceli egoist birlikler görecektir. Belki Hess’in bir arkadaşı ya da sevgilisi vardır; o zaman bir kalbin diğer bir kalbi nasıl bulacağını bilebilir ve karşılıklı zevk almak için ikisinin de nasıl egoistçe birleştiğini ve her ikisinin de doya doya zevk alacaklarını bilebilir. Belki de sokakta bir-iki arkadaşıyla karşılaşacak ve şarap içmeye çağrılacaktır; sevgiye hizmet etmek için mi onlarla gidecek yoksa zevk alacağını düşündüğü için mi onlarla birleşecek ?
    İşte Tanrının sözlerini “evirip, çevirip” zırvalayan bu kişiler [Antik filozoflar] teologdur; peki, Tanrının “mevcut” sözleri olmasaydı, neyi evirip çevireceklerdi? İşte liberaller de “mevcut olanı” sadece evirip çevirirler.
    Şimdi artık o denli dinselleşmişiz ki, “mahkeme jürisi” Bizi ölümle yargılıyor ve her hizmetçi polis iyi bir Hıristiyan olarak “görevine başlama yeminiyle” Bizi deliğe tıkıyor
    Dünya benim mülkiyetimdir.
    Hiçbir şey beni ifade edemez.
    Benim Hiç’im gözle görünen, elle tutulan bir Varlıktır. Üstelik kırıcı olan bu Hiç, vakumu dolduracak kadar da yapıcıdır. Dünya benim dünyamdır, gerisi yalan. Hiçbir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. Ancak benim bir mülkiyet düşkünü oldugumu sanmayın -bunu da ısrarla söylüyorum. Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden’de ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur, ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im.
    Dünyaya gelmek bir şans meselesidir, bu şans herkesin yüzüne gülmez. Çok çekici, büyüleyici, kazanmadan elde edilen bu şans neredeyse hoş bir mucize kadar caziptir. Bu şans benim mülkiyetimdir. »Hiçbir şey benden üstün değildir«, çünkü her şey benim mülkiyetimdir. En az şu kağıt kadar yer ve gök de benim olandır. Şu kadın, şu erkek, herkes benim hazzımın nesnesidir. Ne yazik ki, tüm hazlar gibi her şey geçicidir. Mülkiyetimde olmayan tek şey ölümdür. Bir boşluk olan şu evreni ancak kendimle doldururum, çünkü ben, Hiç’im derken boş olduğumu asla söylemedim -bunda ısrarlıyım.
    Hazmet kutsal ekmeği ve kurtul.
    Biricik bir sözcüktür ve bir sözcüğün altında düşünülecek bir şey olmalıdır, bir sözcük düşünce içermelidir. Oysa biricik düşüncesiz bir sözcüktür, düşünce içermez.
    Hakikat bir - yaratıktır.
    Hiçbir şey beni aşacak yücelikte değildir!
    Hiçbir şey, önünde, kendimi alçaltmamı gerektirecek bir yücelikte değildir!
    Beni hiçbir şey aşamaz!
    Hiçbir şey özgünlüğümü aşamaz!
    Tahakkümsüzlük, olsa olsa, özgürlük gibi bir saplantıdır.
    Sen hakikati ararken, kalbin neyi özlemekteydi ki? Efendini!
    Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek ve bunu yönlendirecek bir yasa oluşturmak hiç kimsenin üstüne vazife değildir.
    Ben hiçbir hak istemiyorum, bu nedenle de hiçbir hak tanımaya mecbur değilim. Elde etmeye muktedir olduğu elde ederim. Elde edemediğim benim hak alanımın dışındadır.”
    Kendime sahibimdir, dolayısıyla kendimi kullanırım ve kendi kendimden yararlanırım. Buna karşılık, gerçek Ben’imi bulmam gerektiğini, Ben’de gerçek Ben’in değil de İsa’nın ya da başka tinsel, yani düşsel Ben’in, örneğin gerçek insanın, insanın özünün vb. yaşadığını düşündüğüm sürece, Ben’imden hiçbir zaman zevk alamam.
    Sen ey çilekeş Alman halkım – nedir acın, ıstırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. (...) Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarının binyıllık despotu, kal selametle! Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır. Ve ben, kendimin sahibi ben, onun gülen kalıtçısıyım!
    Benim soyum benim, Ben normsuz, yasasız ve örneksizim.
    Gazetelerimiz politikayla dolup taşmakta, çünkü insanın politikanın bir mahluku olması için yaratıldığı kuruntusuyla büyülenmiştir onlar.
    Eğer Tanrı ve insanlık, sizlerin de doğruladığı gibi, bir bütünlük iseler, benim de onlardan eksik bir yanım yok ve "boş" olduğuma dair bir şikayetim de yok. Ben hiçim derken, boş olduğumu söylemiyorum, bizzat yaratıcı bir hiçim, bir yaratıcı olarak her şeyi yaratan bir hiç.
    Ben düşüncesizim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Benim bir dukkanım var ve bu dükkanın amacı alım-satım akdi çerçevesinde kar etmek ve geçimimi sağlamak.



    Şimdi sair insan ve ilahi guçun bu dukkanla olan ilgisikadar ben, benim dışımda olanla ilgiliyim.



    İlahi kudretin benim fakirhaneden talebi ne olabilir?



    Sair insanların talebi ne olabilir?



    Elbetteki ben insan olarak dukkanım çerçevesinde yaşamı ve insanı yuceltirim ancak sair insana karşı bakışım sattığım mal ve onun kalitesi yani dukkanımın işlerliği kadardır. Onun dışında o sair insan da benim açımdan mukerrem bir varlıktır ve ona kaliteli ucuz ve benim geçimimi sağlayacak şeyi verdiği olçude de yol gösterici olmam şaşılacak şey değildir.



    Ona bir dukkan kursan ucuz(fahiş olmayan) kaliteli urunler satsan sen de insanlık denen şeyle olçulu bir ilişki kurabilirsin derim.



    Ancak ilahi olan mulk benim der. Benim emeğimi sarf-ı nazar eder. Zira o mulkun sahibi olarak üstündeki mutemmim cuz görür ki haklıdır.



    Bu açıdan haklı olana karşı haksız olmak yerine benim gibi olana önder olmak yeğdir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.