Şimdi Ara

Materyalist Bilim ve Kadim Bilim

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
1.369
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bu yaziyi yazma sebebim, "bilim" kavramini biraz daha derinlemesine irdelemek ve "cag insani" yanilgisinin onune gecebilmektir.

    Oncelikle dikkati eski kadim caglara cekmek gerekir. Insanliginin "gelisimini" veya bu yazidan sonra cikarabileceginiz anlamla "yozlasmasini" gormeliyiz.

    Eski misirlilarin piramitleri ve eski uygarliklarin bilimi, gunumuz caginda oldukca aciklanamaz hale gelmistir. Onlarin baska bir bakis acisiyla dunyaya bakmasi, bilimlerini ona gore sekillendirmeleri vardir. Caglar gectikce yine ayni dogrultuda, hatta bu bilimlerin sahipleri tarafindan yapilan kehanetlerin "bir bir" cikmasiyla, bilgi ve bu bilginin metodu olan "bilim" gittikce "yanlis" metod ve formullerle donatilmistir. Bu metodu ve formulleri kullananlar ise hala evrene bir aciklama getirmek yerine, onun nasil isledigini bilmeyi sectiler ve gunumuz teknolojisine kadar geldiler.

    Eski bilim bundna biraz daha farkliydi. Evrene aciklamaya getirmeye calisan filozoflarin hepsi, aslinda matematiksel islemler uyguluyorlardi. Yaptiklari her tartisma, kavramlar arasi gecisler, tartisma sanati aslinda bir matematiksel islemlerdi. Daha dogrusu filozoflar, 1 arti 1 in 2 olduguna dair nesnel bir calisma yapmak yerine onunu dogrulugunu bilip, daha farkli islemlere gecmislerdi. Buda eski ilimlerin bir cesit aciklamasini olusturur. Artik tahmin edebileceginiz uzere, onlarin bu hizla nereye kadar geldikleri oldukca hayalgucunun otesinde olabilir.

    Gunumuz materyalist bilimi ise 1 arti 1 in 2 olduguna dair suphe besler ve onu nesnel olarak saglamlastirmaya baslar. Halbuki bu sekilde bir gelisme kaydedilememektedir. Daha sonra buna birde "teori" eklenmistir. Bilim bu sefer teorilere olan ispatlama calismalarina donmustur. Materyalizm, kendi tuzagina yakalanmistir.

    Oncelikle uzayi inceleyen, dogayi inceleyen arastirmaci insanlar gorurki hersey bir matematiktir. Bu bakimdan biraz dusunursek, "dogru yapilan felsefe" herseyin hakikatini materyalizmden cok daha kisa sure icerisinde bulacaktir.

    Materyalizmin ilk yetmezligi ve sancilari zaten baslamis ve bu "kuantum" dusunce sistemiyle birlikte yeniden bastirilmis gibi gorunsede, aslinda bir bakima "felsefe" ye donusmustu. Yikik temeller uzerine kurulan, gorunuste sabit materyalist bilim, gittikce soyutlasicak ve kaybolma noktasina erisecektir.

    Materyalizmin evreni aciklamadaki yetmezligi, doyurucu olmamasiyla birlikte, gunumuz insani "new age" adi verilen bir akima gecmeye baslamistir. Bu new age'in kokeni, eski cin ve hindistan din ve felsefesine bagli, "enerji" ogretisiydi.

    Buna gore hersey bir enerjiydi. Felsefeyle bulunmus bu eski gerceklik, materyalist bilim tarafindan yeni yeni kesfedilen ve "homojen" olarak nitelendirilen, oldukca kucuk bir madde olan "eter" maddesine tekabul ediyordu. Halbuki eski caglarda bunu felsefeyle bulan ve hatta "kullanan" insanlar doluydu. Bunlar ise gorunusleri itibariyle hayalciler veya psikiyatristlerdi.

    Bunlardan biraz daha eskiye gidersek eski misir ogretilerine inersek ise ortaya bundan daha ustun bir bilimin cikisi gorunuyordu. Bu bilime gore hersey soyuttan, somuta olan yogunlasmadan ibaretti. Titresimin yogunluk orani, farkli alemleri ve maddenin formlarini olusturuyordu. Bu titresimlerin buludungu ise bir ritimdi ve bu ritim ise bir ileri bir geri giden bir hareket halindeydi. Bu yaz-kis arasindaki gecis, gece-gunduz, insanin dogumu-olumu, insanin hayatindaki sevinc ve uzuntuleri arasindaki matematiksel surelere tekabul ediyordu.

    Simdi misir bilimine bakarsak, sahip olduklari noktada, titresim oranlarina gore var olan kimyasallari, bunlarin donarak, yani titresim oranlarini yogunlastirarak, katilasmasi ve bu tarz hersey zaten "felsefe" olarak coktan kesfedilmisti. Materyalist bilim ise kesfedene kadar aradan 1000 yildan fazla sure gecmistir. Ayrica misirlilar bunlarla kalmadi, gazlardan daha ince ve herseydan daha ince ve suptil bir madde olan eteri kesfetmisti. Misirlilar bu eter hali normal bir hal olarak gorurdu. Onlar icin;

    1. Kati
    2. Sivi
    3. Gaz
    4. Eter

    Sirasiyla yogunluk orani azalmaktaydi. Ve hatta eterden bile ince haller vardi ve bu diger titresim boyutlarinin "varliklarini" olusturuyordu. Bunlarla ise insanin bilindik duyu organlarinin otesindeki duyulari ile iletisim kurunabiliyordu.

    Geldigimiz bu noktaya bakarsak, materyalist bilim herhalde bir 1000 veya 2000 yil daha misir biliminin gerisinde kalicak. Halbuki misir ilmi gittikce genislemis belkide "aciklanabilecek herseyi" aciklamistir.

    Deginmek istedigim nokta ise, su anda dunyanin bilim arastirmalarini elinde bulunduran "materyalizm" akiminin gercek olmaya ne uzak ne de yakin oldugunu soylemeliyim. Materyalizm dusuncesini barindiran zihniyetlerin "matematiksel" zekalarindan suphe etmemle beraber, herseyi aciklamaktan uzak olan dusuncelerini, herseyi aciklama kabiliyeti olan dusuncelerin yerine secmeleri, ciddi psikolojik bozukluklarin ve hatta psikiolojilerinin olmadigini dusunuyorum.

    Genel olarak misir ogretilerine verilen isim "hermetik" ilmidir. Deist bir anlayisa sahiptir ve dunyadaki dinlerin oznel ve aciklamali icerigini olustururlar. Bu ilmin kurucusu Hermes'tir. Islamda Hz. Idris olarak gecmektedir. Asagida degismez 7 kurali vardir.

    1. Hersey bir butundur. Ve butun ise zihindir.
    2. Hersey titresir, hersey titresimdir.
    3. Hersey bir ileri bir geri hareket yapar ve ritime tabiidir.
    4. Her sebebin bir sonucu her sonucunda bir sebebi vardir.
    5. Asagidaki yukaridaki gibidir, yukaridaki asagidaki gibidir.
    6. Herseyin bir negatif birde pozitif kutbu vardir. Bu kutuplar zit gibi gorunurler ancak degildirler Herseyin ozu aynidir, dereceleri farklidir.
    7. Herseyin cinsiyeti vardir. Eril ve disil olarak bulunurlar. Eril olan disile yansir ve bunun sonucunda birsey 'var' olur.

    Aklinizi kullanin ve dusunun. Hermetik bilimlerin bir suru alt dali vardir. Teozofi, simya, astroloji ve hatta muzik bile bu bilimden nasibini alabilir.

    Arastiriniz...







  • ateist Allah' a inanmayan, deist ise bir yaratıcının varlığına inanan ama dine inanmayan yani dinsiz anlamında kullanılan iki terimdir. şimdi yukarıdaki açıklamalarda Hz. İdris peygamberimizin isminin geçmiş olduğu paragrafta deist kelimesi de geçmektedir. bunun Hz İdris ile uzaktan yakından alakası olamaz. bunu bir kere ifade edelim. öte yandan insanların desit olması, yani bir yaratıcının varlığına inanıyor olması güzel bişi ama dinsizlik, diğer peygamberleri değil, tüm peygamberleri, kutsal kitapları inkar anlamına gelir. yani ateist olmuşsun ya da desit olmuşsun, bence fark yok. ikisi de küfre işaret eder. şimdi bunu da ifade ettikten sonra bu zamanda, en azından bugünün çocukları ve gençleri, bilim, teknoloji ve sanatı coşturacaklar. gidişatın bu yönde olacağı zaten aşikar mevcut durumdan. yani mısır öğretilerini referans alırlarsa, firavunun başına gelenin akıbetine uğrarlar. ya da işte o dağları oyanlar, piramitleri inşa edenlerin başlarına gelen belli. din birleştirir, bunun haricindekiler ise dağıtıcıdır. fakat bu noktada yani meselam yukarıda psikolojik bozukluklardan bahsetmişsin biraz. şimdi bütün faaliyetler insana hizmet eder. yukarıda materyalist bilim dediğin bilim bile insana hizmet etmiştir. buradaki materyalist zihniyetin gelişmesi ve devamlılığını psikolojil bozukluktan ziyade, şu yukarıda bahsedilen kurallar içerisine alabiliriz. yani herşeyin bir zıttı vardır diyo hangi madde diyo bakayım.. hepsine giriyor. psikolojik bir bozukluk yok yani, bence. yani özel bir yaratılış bu da benim görüşüm. şimdi kaç etti sayamadım. bir de bu matematiksel zekalardan şüphe etmek, bence şüphe etmemek lazım. çünkü zeka genetiktir. zekada sorun var dersek materyalist zihniyete ayak uydurmak gibi bi anlama ulaşabilir. eksik olan akıl dersek sert ifade olur nasıl demeli, bilgiye erişimde değil, bilgiyi anlayabilmede yetki kısıtlamasının varlığı diyebiliriz sanırım. çünkü bilgi meydanda, veriyorsun, görüyor ve kabul etmiyorsa, araştırmada ve bilgi erişiminde sorun var diyemeyiz. ama bilgiyi anlayabilmede sorun çıktığı için öyle bir ifade kullanılmalı diye düşünüyorum. aslında bir sürü atıf yapılabilir senin yazına mesela 1000 yıl felan demişsin.. bu depremler bile mesela malezyamıydı endonezyamıydı bu belirtiler, bu dünyanın değil 1000 yıl 100 yılı bile zor kaldıracağına işaret gibi. bir de herşey matematik dediğimizde bunu biraz açmak gerekir. mesela matematikte doğru hesap ve yanlış hesap yapan kimdir insandır. bu nednele doğru hesap da olacak yanlış hesap da olacak. yanlış araştırma yapanın veya hesabı kılıfına uydıranın hesap kitabı yanlış olacaktır. o yüzden araştırın demek yetmez. doğruları yanlışları ile birlikte araştırın denebilir mesela. veya araştırmalarınızı mutlaka karşıt fikir, görüş, düşünce, hesap kısaca şu yukarıdaki 7 madde çerçevesinde araştırmalarınızı yapın diyebiliriz. seçim, tercihin neye göre yapılacağı da önemli çünkü. ve önce düşünülecek sonra akıl kullanılacak. önce akıl kullanılıp sonra düşünülürse olmaz. her yanlış hesap düzeltilemez. sap' a giriş yapanlar bilir yani stoklarda (-) zararı gösterirken bazen (4) da çıkabilir ki bu kar değildir. mutlaka (0) a ulaşmak lazım. 0' da mükemmel bir rakam olduğuna göre kimse ulaşamayacak demektir. yani matematiksel olarak insanların zaten yanlış hesap yaptığı ve yapacağı belli. eskiler galiba bu nedenle 1+1=2 nin üzerinde pek fazla durmamışlar. şimdiki nesil biraz daha dikkatli, herşeyi sorguluyor işte ne güzel. bir de konu neydi, ne araştırıyoruz şimdi?




  • Yazınızın bir kısmını doğru kabul etsek bile, bir kısmı yanlıştır.

    Bilimin merkezi Tuva'dır. Tuva, Moğalistan'ın üstünde özerk bir bölgedir. Dünya'ya bilim buradan yayılmıştır. Bir kol Bering boğazını geçerek Güney Amerika'da Mayalar'dır. Diğer kol Mısır'a gelmiştir. Kimya labarutuvar gereçlerinin asılları, biyoloji, kimya, Anatomi, matamatik bilimleri burada çözülmüştür. Kopyalarını Mayalar Güney Amerika kıtasına, Mısır'a gelenlerde kopyalarını buraya getirmişlerdir.

    Bakınız, Alman proföser Dr. neler demişler!

    Alıntı yapacağım Kitap:

    Tanrılar-Mezarlar ve Bilginler
    C. W. Ceram
    Remzi Kitap Evi, Yükselen matbası, İstanbul - 1969

    Yazarın Önsözü, son paragraf
    "Son olarak, kendilerinden yardım gördüklerime burada teşekkür etmek isterim. Alman profesörleri Dr. Eugen von Mercklin, Dr. Carl Rathjens ve Dr. Franz Termer, bu kitabın MÜSVEDDELERİNİ -her biri kendi alanında- KONTROL etmek lütfunda bulunmuşlardır. Prof. Dr. Kurt Erdmann, Prof. Dr. HARTMUT Schmökel ve Schliemann'ın, biyogrfı Dr. Ernest Meyer daha sonra BAZI ÖNEMLİ düzeltmeler yaptılar. Hepsi de bana yol göstermiş, her bakımdan beni desteklemiş, ÖZELLİKLE KAYNAKLAR elde etmemi sağlamışlardır. (Bu bakımdan MÜNSTER'de Prof. Dr. Walter Hageemann'a da ayrıca teşekür borçluyum). Bütün BU BİLGİNLER bazı yanlışlarım üzerine dikkatimi çektiler, bu sayede de hem onları düzeltebildim. Kendilerine sadece yardımları için değil, aynı zamanda, İlmin dışına (değil, öğretilerin dışına) çıkan böyle bir kitaba karşı, bilgin olarak anlayış gösterdikleri için de teşekkür borçluyum. Çoğu zaman ağır olan tercüme işlerinin bir kısmını üzerimden alan Edda Ronckendorff'la Erwin Duncker'e de teşekkür ederim." Kasım 1949, C. W. Ceram.

    Ya bu insanlar yalancıdır, ya da bizim tarihçilerimiz yalancıdır!

    Sayfa: 79
    Konu: 19 Mayıs 1798'de, sözde Napoleon Bonapart'ın Mısır seferi.

    "Çünkü Fransız filosunda yalnız İKİ BİN (2.000) TOPdeğil, aynı zamanda, (Fransız) gemicilerin ve askerlerin (bile) EŞEKLER deyiverdikleri YÜZ YETMİŞ BEŞ (175) <<Sivil bilgin>> de bulunuyordu."

    -Günümüzdeki Türk tarhiçileri demek ki, Faransız gemicileri ve askerleri kadar bile olamuyorlar, olamazlar da!

    "Birkaç gün sonra Filosunda (Napoleon'la) birlikte astronomlar ve mesahacılar, kimyacılarve mineraloglar, teknikçiler ve oriyantalistler, ressamlar ve şairler bulunuyordu." Bunların arasında hoppa Josephin'in ressam olarak Napoleon'a tavsiye ettiği garip bir adam vardı.

    Tam adı Dominique Vivant DENON'du."

    - Fransa'nın, LOUVRE müzesinin orta bölümü, DENON bölümüdür. Bu bölümdeki resimlerin tümü kopyadır. Asılları ise, İngilizlerin elindedir! Çünkü bu savaşa İngilizler ve Fransızlar müşterek katılmışlardır. Herşeyi asıllarını İngilizler alacak ama kopyalarını da Fransızlar çıkarıp alacakları üzerine anlaşmışlardır. Türkler savaşırken, Osmanlı askerler savaş'ı seyretmekle yetinilmiştir. 2.000 TOPLA Mısır ve İskenderiye'yi tarihe gömmüşlerdir!

    Sayfa: 82
    "Fakat 1801'de, İskenderiye teslim olunca (İskenderiye kütüphanesi ve kimya laboratuvar gereçleri, ölçü aletler ve baş meridiyen) Fransa birçok direnmelerden sonra (Tarih'te bilim insanlarının bu denli savaşa katıldıkları başka bir savaş biliyor musunuz? Burada Teslim olanlar Fransızlar değil, İskenderi kütüphanesi zarar görmesin diye, Memlûklar dediğimiz, aslında devletin gerçek adı: <<ED DEVLETU'T TÜRKİYE 'Türk Devleti' idi.>>) Bonaparte'in ele geçirdiği bütün (Türkler'in, Tuva, Orhun, Yenisy veMinusinsk ten getirmiş olduklarının tümü) Mısır eski eserlerini İNGİLTERE'ye TESLİM ETMEK zorunda kaldı. Bunların taşıma işini General Hutehinson yaptı."

    -Söz konusu bilim, felsefe, biyoloji, anatomi, kimya, matamatik vb. kitaplarının asılları İngilizler tarafından alınırken, hepsinden birer kopya çıkaran Fransızlar da kopyalarını almışlardır!

    "Ama o zaman PARİS'e kadar varabilenlerin (çaldıkları kopyaların) BİR BİLGİNLER KUŞAĞINA yeteceği meydana çıktı: HİÇ BİR PARÇANIN KOPYA EDİLMEDEN BIRAKILMAMIŞ OILDUĞU GÖRÜLDÜ."

    Sayfa: 83
    "Çünkü Mısır eskidi, o zamana kadar SÖZÜ EDİLEN her kültürden ESKİYDİ. Kapitol'de ilk toplantılar Roma imparatorluğunun politikasına yön verdiğ zaman bile eski idi. Kuzey Avrupa ormanlarında GERMEN'LER ve Keltler ayı ve arslan avladıkları sırada ÖYLE eskiydi ki (2.000 Fransız ve İngiliz TOP'u ile 1798'de) sönmüştü bile. İlk Mısır sülalesi hükümdarlığa başladığı zaman, yani aşağı yukarı BEŞ BİN (5.000) yıl önce Mısır'ın belirli tarihi ortaya çıktığı zaman bile, hayrsanlığa değer bir kültürü vardı."

    Sayfa: 82
    "Baron Doninique Vivan DENON (sözde ressam) SAYISIZ kağıtlarda (Louvre müzesi, orta bölümdeki kopya tablolar) Memluk <<Ed Devletu't Türkiye>> (Türk Devleti) MÜCEVHERLERİYLE zenginleşmiş olan (Fransız) askerlerinkinden DAHA DEĞERLİ bir GANİMET getiriyordu... Çünkü, hiç bir detayı ihmal etmiyen, ne EMPRESYON ne de EKSPRESYONDAN HABERİ OLAN (Denon), <<İŞÇİ>> diye hor görülmelerine aldırmayan ve bu sözü küçültücü bir sıfat olarak görmeyen..."

    - Sözde aydılarımızın suratlarına bunlar, ALAMAN tokatıdır! Fransızlar ve İngilizler bu çaldıklarını iade etmeyi düşünüyorlar mı? Bunları geri istiyecek Türk tarihçisi veya ressamı var mı? Sözünü ettiği aydınımız ve devlet adamımız var mı?

    Sayfa: 85
    "Orada isfenekslerden biri yatar: Yarı İNSAN, yarı HAYVAN (mı olur yoksa, Evrim Kuramı değil, Kanunu gereği: Yarı HAYVAN, yarı İNSAN mı olmalı?) Memluklerin <<Ed Devletu't Türkiye>> (Ordusunun mu yoksa: 2.000 İngiliz ve Fransız TOP'unun mu?) başını TOPLARINA hedef olarak kullandıklarından beri yeleleri parçalanmış, burnu ve gözleri sadece birer delik,..."

    Sayfa: 78
    "Memluk <<Ed Devletu't Türkiye>> ordusu, ON BİN (10.000) atlı, mükemmel terbiye görmüş, yerinde duramayan oynak atlar, PARIL PARIL YATAĞANLAR; ÖNLERİNDE DE, BEYLERİNDEN YİRMİ ÜÇÜYLE, BEYAZ AT ÜSTÜNDE, YEŞİL SARIKLI, elmaslar içinde, Mısır hükümdarı Murat vardı."

    "19 Mayıs 1798'de Napoleon üç yüz yirmi sekiz (328) gemilik bir filonun başında, gemilerindeki OTUZ SEKİZ BİN (38.000) kişilik bir ordu ile Toulon'dan denize açıldı."

    (Fransız) "Askerler şaşmaya ve hayran olmaya vakit bulamadılar. Orada (2.000 Fransız ve İngiliz topunun ve topçusunun öldüreceği artık) ölü GEÇMİŞ YATIYORDU. Kahire (ve İskenderiye kütüphanesi, İngilizlerin ve Fransızların) gelecekleri (bu günleriy idi), ama önlerinde savaşçı bugün vardı."

    "Napoleon piramitleri gösterdi: Bir BATILI (olan İngilizler ve Fransızlar 1798'de, Ed Devletu't Türkiye) DÜNYA TARİHİ (ve medeniyetiye) KARŞILAŞMIŞTI. İşte bu söz orada söylendi: <<Askerler (Ed Devletu't Türkiye) KIRK YÜZYIL (mı yoksa, 5.000 yıl mı) piramitlerin üzerinden size bakıyor.>>

    - Anadolu bilim insanları, ressamları, üniversiteleri ve devlet adamları bunu nerelerine sığdırabilirler ise, oralarına sığdırsınlar, derim.

    Peki, Fransızlar ne diyorlar? Sanmayın ki, onlarda farklı söylemiyorlar! Onların da yazdıklarını burada açıklayacağım!




  • quote:

    Orijinalden alıntı: speakerphone2010

    ateist Allah' a inanmayan, deist ise bir yaratıcının varlığına inanan ama dine inanmayan yani dinsiz anlamında kullanılan iki terimdir. şimdi yukarıdaki açıklamalarda Hz. İdris peygamberimizin isminin geçmiş olduğu paragrafta deist kelimesi de geçmektedir. bunun Hz İdris ile uzaktan yakından alakası olamaz. bunu bir kere ifade edelim. öte yandan insanların desit olması, yani bir yaratıcının varlığına inanıyor olması güzel bişi ama dinsizlik, diğer peygamberleri değil, tüm peygamberleri, kutsal kitapları inkar anlamına gelir. yani ateist olmuşsun ya da desit olmuşsun, bence fark yok. ikisi de küfre işaret eder. şimdi bunu da ifade ettikten sonra bu zamanda, en azından bugünün çocukları ve gençleri, bilim, teknoloji ve sanatı coşturacaklar. gidişatın bu yönde olacağı zaten aşikar mevcut durumdan. yani mısır öğretilerini referans alırlarsa, firavunun başına gelenin akıbetine uğrarlar. ya da işte o dağları oyanlar, piramitleri inşa edenlerin başlarına gelen belli. din birleştirir, bunun haricindekiler ise dağıtıcıdır. fakat bu noktada yani meselam yukarıda psikolojik bozukluklardan bahsetmişsin biraz. şimdi bütün faaliyetler insana hizmet eder. yukarıda materyalist bilim dediğin bilim bile insana hizmet etmiştir. buradaki materyalist zihniyetin gelişmesi ve devamlılığını psikolojil bozukluktan ziyade, şu yukarıda bahsedilen kurallar içerisine alabiliriz. yani herşeyin bir zıttı vardır diyo hangi madde diyo bakayım.. hepsine giriyor. psikolojik bir bozukluk yok yani, bence. yani özel bir yaratılış bu da benim görüşüm. şimdi kaç etti sayamadım. bir de bu matematiksel zekalardan şüphe etmek, bence şüphe etmemek lazım. çünkü zeka genetiktir. zekada sorun var dersek materyalist zihniyete ayak uydurmak gibi bi anlama ulaşabilir. eksik olan akıl dersek sert ifade olur nasıl demeli, bilgiye erişimde değil, bilgiyi anlayabilmede yetki kısıtlamasının varlığı diyebiliriz sanırım. çünkü bilgi meydanda, veriyorsun, görüyor ve kabul etmiyorsa, araştırmada ve bilgi erişiminde sorun var diyemeyiz. ama bilgiyi anlayabilmede sorun çıktığı için öyle bir ifade kullanılmalı diye düşünüyorum. aslında bir sürü atıf yapılabilir senin yazına mesela 1000 yıl felan demişsin.. bu depremler bile mesela malezyamıydı endonezyamıydı bu belirtiler, bu dünyanın değil 1000 yıl 100 yılı bile zor kaldıracağına işaret gibi. bir de herşey matematik dediğimizde bunu biraz açmak gerekir. mesela matematikte doğru hesap ve yanlış hesap yapan kimdir insandır. bu nednele doğru hesap da olacak yanlış hesap da olacak. yanlış araştırma yapanın veya hesabı kılıfına uydıranın hesap kitabı yanlış olacaktır. o yüzden araştırın demek yetmez. doğruları yanlışları ile birlikte araştırın denebilir mesela. veya araştırmalarınızı mutlaka karşıt fikir, görüş, düşünce, hesap kısaca şu yukarıdaki 7 madde çerçevesinde araştırmalarınızı yapın diyebiliriz. seçim, tercihin neye göre yapılacağı da önemli çünkü. ve önce düşünülecek sonra akıl kullanılacak. önce akıl kullanılıp sonra düşünülürse olmaz. her yanlış hesap düzeltilemez. sap' a giriş yapanlar bilir yani stoklarda (-) zararı gösterirken bazen (4) da çıkabilir ki bu kar değildir. mutlaka (0) a ulaşmak lazım. 0' da mükemmel bir rakam olduğuna göre kimse ulaşamayacak demektir. yani matematiksel olarak insanların zaten yanlış hesap yaptığı ve yapacağı belli. eskiler galiba bu nedenle 1+1=2 nin üzerinde pek fazla durmamışlar. şimdiki nesil biraz daha dikkatli, herşeyi sorguluyor işte ne güzel. bir de konu neydi, ne araştırıyoruz şimdi?


    Öyle düşüniyor isen, Sekkara basamaklı piramitinin üç sutununu, nasa'nın mekik frlatma rampası ile karşılaştır derim.




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.