Şimdi Ara

lafı gediğine oturtan insanlar

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
0
Favori
988
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif' i küçük düşürmek ister:
    - "Affedersiniz, siz veteriner misiniz?"
    Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlamış:
    - "Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"
    1. Churchill, kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili,
    Churchill' e kızgın kızgın şöyle seslenir:
    - "Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım."
    Churchill, oldukça sakin kadına döner ve lafı yapıştırır:
    - "Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi seve seve içerdim."

    2. Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
    Sokrates, gayet sakin:
    - "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum" demiş.

    3. Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş. Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine,
    Churchill' i davet etmiş ve davetiyeye de bir pusula iliştirmiş:
    - "Size iki kişilik davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa."
    Churchill, hemen cevap göndermiş:
    - "Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. İkinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa."

    4. Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış.
    Talebesi:
    - "İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum" diye itiraz edecek
    olunca Eflatun cevap vermiş:
    - "Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum."

    5. Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir.
    Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
    - "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der.
    Diyojen,kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
    - "Ben çekilirim."

    6. Meşhur bir filozofa:
    - "Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?" diye sorulduğunda:
    - "Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan" demiş.

    7. Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri:
    - "Efendim" demiş, "Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?"
    Galile:
    - "Doğru" demiş, "Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?"
    8. Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif' i küçük düşürmek ister:
    - "Affedersiniz, siz veteriner misiniz?"
    Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlamış:
    - "Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"

    9. Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca,
    Yavuz ona:
    - "Sen sır saklamayı bilir misin?" diye sormuş.
    Vezir:
    - "Evet hünkarım, bilirim" dediğinde,
    Yavuz cevabi yapıştırmış:
    - "İyi, ben de bilirim."

    10. Bir filozofa sormuşlar:
    - "Şansa inanır mısınız?"
    Filozof:
    - "Evet, yoksa sevmediğim insanların başarılarını neyle açıklayabilirdim."
    sizinde bildiğiniz varsa lütfen aktarın.







  • dostum cok guzel olmus devamı gelir umarım
  • Bakalım Barış Manço yu kim yazacak?
  • necip fazıl hakimin karşısında, hakim necip fazılın sakkalı halini kastederek;
    -maymuna dönmüşün,
    necip fazıl:
    -pardon o zaman yönümü değiştireyim,
  • Hocam süper bunlar bende üstadın bir anısın anlatayım.

    Necip fazıl bir gün konferansta konuşma yapmak için kürsüye doğru giderken birisi ona hıyar atmış. Necip fazılda hiç uslubunu bozmadan şöyle demiş. - Birisi kimliğini düşürdü galiba
  • Eline sağlık
  • Ustad Necip Fazılın'kiler dehşetmiş :). Zaman olunca bende 1-2 tane eklerim buraya..
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • İngiliz general türkiyeye bir mektup ve bir çuval buğday göndermiş. İçinde "teslim olun..çuvalın içindeki buğdaylar kadar fazlayız" yazıyormuş.. Bizimkilerde çuvalın içine bir tavuk atıp geri göndermişler.. Tabi gidene kadar tavuk buğdayları yiyip bitirmiş.. Bizim mektupta da siz bir çuval buğday kadar fazla olabilirsiniz ama bizim mehmetçiklerin bir tanesi hepinizi yer bitirir yazmışlar.. ve böylece lafı gediğine oturtmuşlar..

  • Fransız imparatoru III. Napolyon, bir gün opera salonuna girerken, Osmanlı sefiri Keçecizâde Fuat Paşa’nın ayağa kalkmadığını görür ve protokol nâzırı olan memura der ki:
    “Gidip sorun bakalım. yoksa kendisini Kanunî’nin elçisi mi zannediyor?”
    bu suale Keçecizâde’nin cevabı şu şekilde olur:
    "Hâşâ!.. eğer ben Kanunî’nin sefiri olsa idim, sizin kralınız, benim olduğum yere, benden izin almadan girebilir miydi?"



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Spetsnaz! -- 8 Aralık 2005, 15:29:03 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: __MuLKiYeLi__

    Fransız imparatoru III. Napolyon, bir gün opera salonuna girerken, Osmanlı sefiri Keçecizâde Fuat Paşa’nın ayağa kalkmadığını görür ve protokol nâzırı olan memura der ki:
    “Gidip sorun bakalım. yoksa kendisini Kanunî’nin elçisi mi zannediyor?”
    bu suale Keçecizâde’nin cevabı şu şekilde olur:
    "Hâşâ!.. eğer ben Kanunî’nin sefiri olsa idim, sizin kralınız, benim olduğum yere, benden izin almadan girebilir miydi?"


  • quote:

    Orjinalden alıntı: __MuLKiYeLi__

    Fransız imparatoru III. Napolyon, bir gün opera salonuna girerken, Osmanlı sefiri Keçecizâde Fuat Paşa’nın ayağa kalkmadığını görür ve protokol nâzırı olan memura der ki:
    “Gidip sorun bakalım. yoksa kendisini Kanunî’nin elçisi mi zannediyor?”
    bu suale Keçecizâde’nin cevabı şu şekilde olur:
    "Hâşâ!.. eğer ben Kanunî’nin sefiri olsa idim, sizin kralınız, benim olduğum yere, benden izin almadan girebilir miydi?"




    Mülkiyeli nerdesin hiç görüşemiyoruz.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: sari_laci


    quote:

    Orjinalden alıntı: __MuLKiYeLi__

    Fransız imparatoru III. Napolyon, bir gün opera salonuna girerken, Osmanlı sefiri Keçecizâde Fuat Paşa’nın ayağa kalkmadığını görür ve protokol nâzırı olan memura der ki:
    “Gidip sorun bakalım. yoksa kendisini Kanunî’nin elçisi mi zannediyor?”
    bu suale Keçecizâde’nin cevabı şu şekilde olur:
    "Hâşâ!.. eğer ben Kanunî’nin sefiri olsa idim, sizin kralınız, benim olduğum yere, benden izin almadan girebilir miydi?"




    Mülkiyeli nerdesin hiç görüşemiyoruz.



    Sorma abi dersler ağır bastırdı!!

    Günde en az iki yazılı yapıyoruz!




  • Lokman Hekim'e:
    -Hastalarımıza ne yedirelim? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
    -Acı söz yedirmeyin de, ne yedirirseniz olur.

    ----------------------------------------

    Cüneyd-i Bağdadi'ye "sabır nedir?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş.
    - Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudumlamaktır.

    --------------------------------------------

    Beyazıd-i Bestami Hazretleri akıl hastahanesinin önünden geçerken, bir tabibin havanda ilaç dövdüğünü görerek:
    - Çok günahkarım, der. Bunun içinde ilaç var mı? Tabib daha cevap vermeden, konuşmaları dinleyen bir hasta, pencereden seslenir.
    - Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır. Kalb havanında tevhid tokmağı ile döv. İnsaf eleğinden geçir, göz yaşı ile yoğur. Aşk fırınında pişir ve sabah akşam bol bol ye. Göreceksin hastalığından eser kalmayacak.
    Bistami hazretlerinin gözleri dolar ve :
    - Ya Rabbi, der. Şu dünya hastanesinde ne tabipler var.

    ---------------------------------------------------
    Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında
    ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
    - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
    Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
    - Biz de onlara yaklaşıyoruz.

    ---------------------------------------------------
    Hocaya "bal ile sirke uyuşmaz" derler. Niçin uyuşmasın der ve gider yarım okka bal yer, yarım okka da sirke içer, gelir oturur. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar:
    - Bal ile sirke uyuşmadılar değil mi?
    Hoca hiç erkekliği elden bırakır mı?
    - Yo yo onlar uyuştular da, şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.




  • Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi'den şu beyitle fetva istemiş:
    Dırahta ger ziyân etse karınca
    Zararı var mıdır ânı kırınca
    (Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)
    Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
    Yarın Hakkın divanına varınca
    Süleyman'dan hakkın alır karınca ...
    --------------------------------------------------------------------
    Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf Kamil Paşa'ya:
    -'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:
    -'Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem' dedi.
    -----------------------------------------------------------------------
    Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt yüzüğü, bir gün, divan toplantısında vezirlere göstererek:
    -'Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?' diye sordu. Hazirûn:
    -'Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey olamaz'cevabını verdikleri halde yalnız Nevşehirli İbrahim Paşa itiraz etti:
    -'Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!' dedi. Padişah beklemediği cevap karşısında sordu:
    -'Nedir?'
    -'O yüzüğün takıldığı parmak Efendim' diye cevap verdi.
    ----------------------------------------------------------------------

    Tarihimizde "Kafkas kartalı" diye geçmiş bulunan İmam Şamil yüz binlerce Rus ordularını birkaç arkadaşıyla yıllarca uğraştıran kahramandır.Üstat Şeyh Celaleddin Efendinin dizi dibinde Tarik-ı Nakşibendiyyenin âb-ı hayat pınarından kana kana içmek suretiyle menaviyatın zirvesine yükselirken, sol eliyle kullandığı kılıcıyla tek başına ordulara göğüs germek gibi bu dünyanın en büyük zevklerine de tatmaktan geri durmamıştır. Az bir kuvvetle uzun yıllar sürdürdüğü mücadelesini, esaretinden sonra aynı şekilde devam ettirmiştir. Ruslara esir düştüğünde; Yemek esnasında, İmam Şamil'in iştahlı iştahlı yemek yediğini gören çar'ın:
    "Kumandan, bu iştahla beni de yiyeceğinizden korkuyorum" demesi üzerine etrafındakilerin kahkahaya boğuşları uzun sürmemiş Kafkas Kartalı:
    "Çar hazretleri kaygılanmayınız. Ben elhamdülillah müslümanım ve domuz eti yemem haramdır."

    -----------------------------------------------------------------------
    Mehmet Akif görevli olarak Berlin'e gitmişti. Orada tanıştığı bir Alman kadını:
    - Affedersiniz, sizin şair olduğunuzu duydum. O halde merhametli bir kalbiniz olması lazım. Diyorlar ki, memleketinizde kadınları içeri kilitler, sokağa çıkmalarını engellermişsiniz. Onlara acımıyor musunuz?
    Mehmet Akif şu cevabı verir:
    - Yalanınız yok yanlışınız var madam. Biz kadınlarımızı içeriden dışarıya çıkarmıyor değiliz. Fakat dışarıdan içeriye alamadığımız günler çoktur.

    -----------------------------------------------------------
    Bir sohbet sırasında Arif Nihat'a;
    - Eğilir, bükülür, katlanır, istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.
    Arif Nihat buna şöyle cevap verir:
    - Desenize eninde sonunda camı da kendimize benzettik.
    ------------------------------------------




  • Necip Fazıl Kısakürek vapurla Karaköy'e geçerken yanına biri yaklaşıp:
    - Üstad, diye sormuş. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik.
    Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
    - Ne diye vapura bindin ki, cevabını vermiş. Yüzerek geçsene karşıya.

    -------------------------------------------------------------------------------

    Nihad Sami Banarlının anlattığına göre Yahya Kemal bir dönemdeki sohbetlerinde sık sık şöyle dermiş:
    'Çocuklarımıza dediler ki:
    - Selçuklu ve Osmanlı medeniyetin bilmemek fazilettir.
    - Osmanlı devri Türkçe'sini bilmemek fazilettir.
    - Fuzuli'yi, Nedim'i, Namık Kemal'i, Hamid'i, Fikret'i bilmemek bir fazilettir.
    - Hasılı, ... bilmemek bir fazilettir.
    Çocuklarımız bir de baktılar ki meğer ne çok faziletleri varmış.'

    -------------------------------------------------------------------------------------
    Bir gün, Necip Fazıl hoşlanmadığı birisiyle yemek yemek zorunda kalmış.Yemek için bir lokantaya gidip, normal bir masaya oturmuşlar. Garson siparişleri almak üzere masalarına gelip;
    -Hoş geldiniz efendim, ne alırsınız, ne arzu etmiştiniz? diye sorar.
    Necip Fazıl ile yemeğe gelen adam siparişini verir;
    -Pilavın üstüne et!
    Bunun üzerine garson Necip Fazıl dönerek siparişini sorar; Üstad da şöyle der;
    -Benim, pilavın üstüne etme!

    -----------------------------------------------------------------------
    Eski kitapçılardan Arif Polat'ın dükkanına gelen bir tanıdığı, çeşitli kitapları inceleyip:
    - "Bazı kitaplara bakıyorum da; bunları kim okur, diye merak ediyorum" deyince, Arif Polat başını kaldırmadan şu cevap vermiş:
    - Ben de bazı insanlara bakıyorum da, bunlar hangi kitapları okur, diye merak ediyorum.
    ---------------------------------------------------------------------------

    Gökyüzünde birtakım uçan cisimlerin görüldüğü iddia edildiğinde, bunlara ilk önce "uçan tabak" adı veriliyormuş. Nizamettin Nazif, bu esrarengiz olay hakkında Prof. Salih Murad'ın fikrini sorarak: - Ne dersiniz, hocam? demiş. Bu uçan tabaklar sizce gerçek midir? Ve daha önce görülmüş müdür? Profesör:
    - Elbette gerçektir, diye gülümsemiş. Karı koca arasında sık sık görülür.




  • Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
    - Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.
    Kral, alaylı alaylı gülerek:
    - Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.

    -------------------------------------

    Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
    Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.

    -----------------------------------------------------
    Bir bilgeye sordular: - Bir insanın zekasını nerden anlarsınız: -Konuşmasından -Ya hiç konuşmazsa. -O kadar akıllı insan yoktur ki?

    ------------------------------------------------------------




  • hepsi cok gusel saolasın
  • yea
  • Ya yablış hatırlamıyorsam

    Kısaküreğin torunu biizm sınıftaydı 8. sınıfta zeki sarımtırak bir çoçuktu
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.