Şimdi Ara

Kim Bu 'Ultra Türkler' Ekibi ??????????????????????????????????

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
16
Cevap
1
Favori
6.161
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Yer: Ankara...

    Tarih: 2003 yılı nisan ayı...

    Saat: 22:00 civarı...

    Başkent’te, bir aracın içinde, hiç geçmediğim caddelerin üzerinden, gecenin sessizliği içinde randevu yerime doğru ilerliyorum.

    Alelade bir binanın alt katlarındayım...

    “Gökdelen” neyse, bu da tam tersi...

    “Yerdelen” denilen cinsinden...

    Binanın içi, dış görünümünden beklenmeyecek ölçüde teknolojik ve şık dekore edilmiş.

    Randevu yerine yaklaştıkça, insanın içini ısıtan bir müzik sesinin ruhumu okşadığını hissediyorum.

    Puro dumanı kokusu ise burnumu yalayıp tavana doğru yükseliyor.

    Bana mihmandarlık yapan iyi giyimli genç, “Hayrullah Bey, benim görevim burada son buluyor. Sizi, brifing odasında bekliyorlar” deyip bir kıyıya çekiliyor.

    Teşekkür edip, önümde duran kapı tokmağını çevirip, bambaşka bir dünyaya doğru adım atıyorum.

    Her biri Atatürk’ün kıyafet devrimini hatırlatan şıklıkta, iyi eğitim almış, en genci 44 yaşında olan, Türkler’den oluşan bir grubun arasındayım.

    Kısa bir selamlaşmanın ardından, hemen brifinge geçiliyor.

    “Dünya nereye gidiyor, Türkiye nereye gidiyor, geçmişte neredeydik, bugün neredeyiz, gelecekte nerede olmayı hedefliyoruz”u içeren bir özlü sunuş bu!

    Yaklaşık üç saat süren anlatım sırasında, konularında uzman yarım düzüne ismin anlattıkları karşısında etkilenmemek mümkün değil!..

    Türkiye’de kim kimdirden tutun da, yakın gelecekte operasyona uğrayacak gruplardan, büyük sermayenin hesap hareketlerine dek her şey vardı bu brifingde!..

    İçlerinden biri, hatırlamakta güçlük çektiğim bir yazıma, geçmişte bir sohbet sırasında söylediğim bir sözüme atıf yaparak, şöyle diyor:

    “Hayrullah Bey, biz sizi iyi tanıyoruz. Davet ettiğimiz şahsiyetleri iyi etüt ederiz. Siz, bizi daha tanımıyorsunuz. Bizi tanımanız için sizi buraya davet ettik. Uzun yıllardır sizi izliyoruz. Hiçbir dış ve iç servisle bağlantınız yok. Aynı ortak heyecanları paylaşıyoruz. Size sadece yazılarınızda sık sık bahsettiğiniz ‘Atatürk’ün Türkiyesi sahipsiz değil’, sözünüzde ne denli haklı olduğunuzu göstermek için buraya davet ettik.”

    Ardından hayatta yüzlerini görmediğim akrabalarıma dek tüm şeceremi bir kalemde sıralıyorlar.

    Peki...

    Beni Ankara’da son derece güvenli bir ortamda ağırlayan bu beyler kimlerdi acaba?!

    Bunlar sivil askerler miydi?!

    Ya da bir avuç maceraperest mi?!

    Yoksa, adını sıkça duyduğum Ergenekon mu?!

    Ama o gerçek olamayacak kadar büyük bir efsaneydi!

    Tarihten süzülüp gelen bir mitos değil miydi?!..

    Ergenekon’dakileri ben hep ak saçlı, Dede Korkut tipinde hayal etmiştim.

    Ama bunların hiç de öyle bir görünümleri yoktu.

    İyi eğitim almış, iyi giyinen, iyi konuşan, konularına hakim, gusto sahibi, şehirli Türkler’di!..

    Dışarıda bekleyen lüks jeepler bunun göstergesiydi.

    O halde bana bu brifingi veren beyler kimlerdi?!

    Crem de la crem’in dahil olduğu bazı ortamlarda, İstanbul’da adlarına “Ultra Türk” (Üstün Türk) denilen, “her şeyden haberleri olan” ve “herkesten önce gelişmeleri öğrenip kontra-operasyon yapan bir grup”un varlığı hakkında kulağıma bazı bilgiler fısıldanmıştı.

    Ama...

    Duyduklarım daha ziyade “şehir efsanesi” kıvamındaydı.

    Bana verilen brifing sırasında dinlediklerim ise yüzde 100 gerçekti.

    Bunlar gerçekten onlar olabilir miydi?!

    Ergenekon, ya da İstanbul’da bazı çevrelerin kendilerine taktığı adla “Ultra Türkler”!..

    Evet!

    Bunlar onlardı!..

    Adları halk arasında “Ergenekon” diye dolaşan efsane Türkler!..

    Ya da İstanbul’daki yakıştırılan adlarıyla “Ultra Türkler”!..

    Ultra Türkler’in ortak özelliği hepsi bir defa okumuş, iyi düşünen, mesleklerinde başarılı insanlar...

    Her günü son günleriymiş gibi yaşayan yüksek adrenalin bağımlıları!..

    Aklınıza gelen her iş kolundan üyeleri var.

    Kariyer dertleri yok!..

    İşadamından bürokrata, bilgisayar mühendisinden askere, gazeteciden diplomata, film yapımcısından senariste, istihbaratçıdan şarkıcıya, emniyetçiden hukukçuya dek her iş kolundan Türk var bu yapının içinde!..

    Bir nevi Kuva-i Milliye’nin evrim geçirmiş, 2000’li yıllara ışınlanmış hali diyebilirsiniz!

    Tanıştıklarım için söyleyebilirim, IQ’ları 140’ın üzerinde!..

    Hepsi dahi mertebesindeki Türkler!..

    Dünyanın her yerini bir ağ gibi sarmış bir yapı bu!

    Bu insanların ortak tutkuları vatanları.

    Türkiye için yapamayacakları şey, ödemeyi göze almayacakları bedel yok!

    Hangi ülke, hangi açık ya da gizli güç olursa olsun, yaptığını yanlarına bırakmıyorlar.

    Milli sermaye olarak görülen bir şirket operasyona mı uğradı, hemen gayri milli sayılan bir başka şirketin kirli çamaşırları ortaya dökülüyor. Ticari itibarı sıfırlanıyor.

    Temel felsefe:

    “Azdan az, çoktan çok gider!”

    Amerikan futbolundan hoşlanana Amerikan futbolu, tamamen fiziksel güce dayalı, göze göz dişe diş kuramı...

    Avrupa futbolundan hoşlananlara da Avrupa futbolu; tamamen teknik ve hıza dayalı, bacak arası yapmadan tutun da, topu rakibinin boyundan aşırtıp yanından rüzgar gibi geçmeye dayalı incelik kuramı...

    Bu Türklerin hepsi de vatanın bir çakıl taşı için canını vermeye hazırlar!

    Yalnız aynı zamanda yaşamın en kutsal değer olduğuna da inanıyorlar.

    Yaşayarak mücadele etmeyi, pisi pisine ölmeye, rakiplerini usta bir satranç oyuncusu titizliği içinde alt etmeye tercih ediyorlar.

    “Türkün Türkten başka dostu yoktur” sözüne inanmıyorlar. Her operasyona uygun dışarıdan müttefikler temin ediyorlar. Çok iyi müzakereciler.

    Kimsenin toprağında gözleri yok... Güçlü, dinamik, Batılı ülkelerle rekabet edebilen, rekabet edebilmek için gerekli alanı yaratmaya çalışan inançlı Türkler bunlar...

    Modern zamanların tüm enstrümanlarını kullanmalarına rağmen, atadan, dededen kalma yöntemlerden de vazgeçmiyorlar...

    Hilal tekniği her dönem olduğu gibi bu dönemde de revaçta!

    O teknik sayesinde Edelman, topuğuna baka baka ABD’nin yolunu tutmak zorunda kaldı.

    Bilgi toplama ve analiz etme yetenekleri İsrail’in Mossad’ına parmak ısırtacak kadar iyi.

    Şu anda Ultra Türkler, dünyada bilgiye en hızlı ulaşan, operasyonları aylar öncesinden deşifre edip ona göre pozisyon belirleyen dünyadaki yegane dinamik güç!..

    Büyük Orta Doğu projesini realize etmek için kıtalararası özel uçağı ile dolaşan, Kaballar’ın başı da gelip sonunda Ultra Türkler’le masaya oturdu.

    Önce tehdit etti, ardından aldığı cevap üzerine, bir şey diyemeden uçağına binip gitti.

    Bunca satırı niye yazdığımı merak edenleriniz olabilir.

    Hemen açıklayayım:

    Birincisi; Türkiye üzerine operasyon yapan Batılı güçler artık şunu çok iyi öğrendi. Türkiye’de önemli mevkilerdeki adamları ya da medyadaki bazı kalemleri satın almak sorunu çözmüyor. Bu sadece zaman ve para israfına yol açıyor.

    İkincisi; Türkler dünyanın bu en zor ve önemli coğrafyasında ayakta kalmanın bir değil, binbir yolunu bulmuşlar. Onun için köşeye sıkıştırmaya çalışmak nafile bir çabadan başka bir şey değil.

    Üçüncüsü; devletin tapusu sağlam ellerde. Yabancılar hangi operasyonu yaparlarsa yapsınlar, misli fazlasıyla bedelini ödetiyorlar.

    Yani, sanıldığı gibi Türkiye sahipsiz değil!..

    Bu bakımdan...

    Beni arayıp, yolumu çevirip, soran vatansever dostlarıma öncelikle şu hususun altını çizmek istiyorum.

    İstiklal Marşı “Korkma” diye başlıyor.

    Ve...

    İçiniz rahat olsun!..

    Türkiye’de Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayan son derece nitelikli bir grup var!

    Bunların ne makam, ne mevki, ne de rütbe dertleri var!..

    Onlar, Atatürk’ün emanetini korumak için var güçleriyle çalışıyorlar.

    Adına ister “Ergenekon”, ister “Ultra Türkler” deyin, bugünden sonra, işte onların adlarını sıkça duyacaksınız.

    Şu anda Batılı Başkentlerde adları en çok zikredilen, “Operasyonlarımızı bozuyorlar” diye şikayet edilen, ölüm dahil akla gelebilecek her şeyle tehdit edilen, aklınıza gelebilecek ve gelmeyecek her yöntemle satın alınmaya çalışılan grup, işte bu grup!..

    Ki...

    Bu tehditleri umursadıkları da yok!

    Onlar da aynen sizler gibi 24 saatlerini yaşamaya devam ediyorlar.

    Kimi zaman sizi bir dizinin içinde bir replik olarak selamlıyor... Kimi zaman bir şarkı sözünde bayrak gösteriyor...

    Kimi zaman bir köşe yazısında tüm Türkiye’ye mesaj veriyor...

    Kimi zaman da “şehitlik” mertebesine yükseldiklerini sevenlerine duyuramadan, “trafik kazasında öldü” türünde haberlerle medyada yer bulabiliyorlar...

    Gösterişten uzak bir hayat!..

    Tamamen vatan aşkı...

    Ama...

    Adları ne olursa olsun, hepsi bu ülkenin Mustafa Kemalleri, Mehmet Akifleri...

    Onun için tüm vatansever milliyetçi dostlarıma tavsiyem; umutsuzluğa kapılmamaları, duyguyu değil, aklı öne çıkaran yeni milliyetçilik anlayışına uygun davranmaları yönünde olacaktır!..

    Daha Ortadoğu’da savaş çıkmadı!

    Ama çok yakında çevremiz alev topuna dönecek.

    O yüzden provokasyonlara gelmeyelim.

    İçimizdeki “İrlandalı Türkler”e karşı sağduyuda birleşelim.

    Bu vadi başka vadi!..

    Diğer vadilere benzemez.

    Türkün ateşle imtihanı devam ediyor.

    İçiniz rahat olsun...

    Aklı, bilimi merkeze oturtmuş “Ultra Türkler” her alanda iktidara geliyor.

    Çok yakında bunu sizler de görecek...

    Hatta çevrenize dikkatlice bir göz attığınızda, bunu şimdiden hissetmeye başlayacaksınız...

    Sevgiler...


    Hayrullah Mahmud


    E-posta kutuma gelen bir mesaj.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Serdengeçti -- 3 Mayıs 2005, 14:49:32 >







  • Hayrullah Mahmud' un kim olduğunu bilmeyenler olabilir. Hakkında bilgi sahibi olmak için ufak bir arama yapın. Star ve Sabah da köşe yazarlığı yaptı. Bu yazıdan sonra E-posta gurubunda kendisine pek çok soru soruldu. Sorular ve cevaplar hala devam ediyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Serdengeçti -- 29 Nisan 2005, 20:07:25 >
  • Kimse pek alakalı değil heralde.
  • bu haber ne kadar doğrudur bilmem ama böyle haberler insanın içini aydınlatıyor genede, bu haberi verdiğin için teşekkürler serdengeçti. İnşallah hepimiz gerçek serdengeçtiler oluruz.
  • İLGİNÇ
  • Devam...

    Sevgili milliyetçi, ulusalcı, vatansever dostların eleştirilerine
    cevap vermek için yine huzurlarınızdayım.

    Eleştiri bildiğiniz gibi içinde olumlu ya da olumsuz fikirlerin yer
    aldığı bir görüş demetidir.
    Bu anlamda yer alan eleştirilere cevabımdır.


    1- "Ergenekon" ya da İstanbul dükalığının onlara taktığı
    adla "Ultra Türkleri" deşifre eden ben değilim. Onlar zaten hep
    vardılar. AB'nin yayınladığı son rapora gözatacak olursanız "Ordu
    dışında ciddi mücadele eden bir gruptan" bahsediliyor ve Genelkurmay
    ve Hükümete şikayet ediliyor. "Her şeyi aştık onları aşamadık"
    deniliyor. ABD, İsrail de aynı şeyden şikayetçi.
    2- Ben bir gazeteci bir yazar olarak bahsettiğim yere davet
    edildim. Bu davet daha önce Sabah Gazetesi'nde yazarken de
    yapılmıştı. Değişik sebeplerle bu davete icabet edememiştim. Star'ın
    Ankara Temsilcisi görevini üstlendiğim döneme denk geldi bu görüşme.
    3- Neden iki yıl sonra bu görüşmeyi naklettin diye soran "iyi
    niyetli" dostlara cevabım, aradan geçen süre içinde neyin ne olduğunu
    görme fırsatım oldu onun için. Bende her söylenene, her anlatılana
    inanacak çapta biri değilim o yüzden.
    4- Bu umutsuzluktan kıvranan bir kesime "Endidşe etme, gevşeme,
    yeise de kapılma, profesyonel anlamda mücadele eden bir kesim var"
    mesajıydı. Zaten o kesimden Batılı grupların hepsi şikayetçi.
    5- Maddi durumu iyi olup da bu yapının içinde yer alanlara bir
    daha denk gelirlerse, "Neden paranız varken böyle vatan millet
    işleriyle uğraşıyorsunuz. Gidin yurtdışında tatil yapın. Bazı
    arkadaşlar bundan rahatsız olmuş" derim.
    6- "Neden bu arkadaşların eylemlerini görmüyoruz" diye soranlara
    da, en baştan bunların gönüllü bir vatan savunucusu olduğunu
    hatırlatmak isterim. O nedenle vatan için yaptıkları çalışmaları
    ellerine megafonu alıp anlatacak değiller. O görev siyasilerin. Ama
    çok merak ediyorsanız, varsa tanıdıklarınız, yabancı misyon
    şeflerinden bunların yaptıkları operasyonla ilgili bilgi
    alabilirsiniz.
    7- Ergenekon ya da Ultra Türkler var mı yok mu sorusuna cevap
    verecek ben değilim. Bu ülkenin emniyeti, MİT'i askeri var. Onlara
    sorun.
    8- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le ilgili "Ecevit'in bir
    diğer buluşu da Sayın Ahmet Necdet Sezer'dir. Kendisi Türkiye'nin
    Cumhurbaşkansız da idare edilebileceğini ispatlamış önemli bir
    isimdir" satırlarıma üzülen dostumuza cevabıma gelince. Kimseye
    hakaret etmek gibi bir niyetim yok. Cumhurbaşkanlığı makamı benim
    için yüce bir makamdır. Ben sadece oturarak nasıl Atatürk
    Türkiyesi'nin mücadelesini verdiğini merak ettiğimi söylemek istedim.
    Eğer oturarak başarıya ulaşılsaydı, Atatürk de Çankaya'nın dışına
    çıkmaz, koltuğuna çakılı kalırdı. Nerde halkın arasına karışmış,
    vatandaşı bilgilendirmiş bilmiyorum. Sizin, benim yaptığım çabanın ne
    kadarını göstermiş. Unutmayın ki Sayın Sezer Cumhurbaşkanı koltuğunda
    oturuyor, onun yapacakları sizinkinden fazla.
    9- panzehir@aol.com ve H. Çelebioğlu turanakadar@yahoo.com
    adreslerinden konuyla ilgili görüş gönderen dostlarımıza hususi
    cevabımdır. Ben öncelikle bir Türk genciyim. Müslümanım. Gazeteciyim.
    Yazarım. Ama stratejist değilim. Yazılarınızda bahse konu olan
    sorularla ilgili size en doyurucu cevabı Milliyetçi İnsiyatif'te
    yazıları da yayınlanan "Açık İstihbarat" sitesinin sorumlusu Behiç
    Gürcihan verebilir. Sizin satırlarınızda bahsettiğiniz hususları
    bilse bilse o bilir. Ben o denli derin bilgilere vakıf değilim.

    Sevgili dostlar bence "var mıdır yok mudur'un ötesinde, çünkü nasılsa
    bu sorunun cevabı ortaya çıkar; yeni milliyetçi, ulusalcı, vatansever
    tavrı nasıl olmadır, tartışılsa daha faydalı olur diye düşünüyorum.


    Sevgiler


    Hayrullah Mahmud




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Devamen...

    ULTRA TÜRK/ YENİ MİLLİYETÇİ DURUŞ NASIL OLMALI?!


    "Ergenekon" ya da İstanbul Dükalığı'nın onlara taktığı adla "Ultra
    Türkler" ile ilgili yazıma gösterilen teveccüh beni de sizler gibi
    heyecanlandırdı.
    Heyecanlarını Milliyetçi İnsiyatif'te tüm dostlarla paylaşanlara da,
    mail kutuma özel olarak mesaj gönderenlere de, herkese, hepinize
    teşekkürler.

    Yalnız bazı dostlar, yazıda açık seçik yer aldığı halde bazı
    hususları anlamamakta ya da kulaklarını ters göstermekte ısrarlılar.

    Bu açıklama onlar için…

    1- Onbeş yılı aşkın süredir gazetecilik yapıyorum. Çizgim
    ortada. Atatürk'ten ve Atatürk Türkiyesi'nden yana. En son Star
    Medya Grubu'nun Ankara Temsilcisi ve Star Gazetesi'nin
    Başyazarıydım. AKP'nin partizanca uygulaması sonrası "Başbakan
    Erdoğan'a muhalefet ediyor" gerekçesiyle, ben ve arkadaşlarımın
    işlerine "müesseseye sadakatsizlik" suçlaması ile hukuksuzca son
    verildi. Bu da tüm Türkiye'nin, sizlerin gözleri önünde oldu. Son
    olarak star'da yazdığım yazılar ortada. Ama bazı dostlar beni
    AKP'nin oyununa gelmekle itham ediyor. O strateji uzmanlarına
    şimdilik kaydıyla sadece İsmet Paşa'nın deyişiyle "Hadi canım
    sende!" demekle yetiniyorum.
    2- Beni davet edip şahsıma özel brifing verenler, kendilerine ne
    ad verdiklerini hiç söylemediler. Benim bu anlamdaki sorularımı da
    tebessümle geçiştirdiler. Ben sadece bazı çevrelerde "Ergenekon" ve
    İstanbul işdünyasının kremasının onlara taktığı ve "Ultra Türkler
    geliyor" dedikleri, "her şeyden, herkesten önce haberleri olup,
    operasyon yapan bir grup var" sözlerine binaen bu ismi kullandım.
    Onların kendilerine böyle bir isim koymak gibi iddialarının olduğunu
    sanmıyorum. Bu ismi de onlara takanlar, dış güçler. Yani
    operasyonları bozulduğu için hasara uğrayanlar.
    3- Adlarına "Ultra Türk" denilen bu operasyonel milliyetçi
    grupta, hemen her meslekten etkili ve yetkili isim var, dedim. Ama
    şöyle bir ifade kullandığımı hiç hatırlamıyorum; "Ultra Türkler
    örgütleniyor. Herkes şu adrese gitsin üye kaydını yaptırsın. Şu
    kadar da üyelik aidatı yatırsın!" Bu anlamda çabası olan bazı
    organizasyonlar panikle hemen saldırıya geçtiler. 2023 gibi çabalara
    da saygı duyuyorum. Ama bu öyle bir organizasyon değil. Ben
    sadece "Ey arkadaşlar moraliniz bozuk olsa da, yeise kapılmayın,
    heyecanınızı yitirmeyin, mücadele azminizden vazgeçmeyin. Bu anlamda
    profesyonelce mücadele eden bir grup var ve çok iyi bir grup" dedim.
    Söylediğim açık ve net değil mi?!
    4- Kimi milliyetçi dostlar, "Madem bu kadar iyiler ülke neden bu
    halde?" diye soruyor. Haklılar! Ama bir de dünyaya baksalar, cevabı
    kendiliğinden bulacaklar. Sınırlar değişiyor. Dördüncü Dünya
    düzenlemesi yapılıyor. Dünyanın en güçlü devleti denilen ABD,
    Pentagon dahil İkiz Kuleler üzerinden çok büyük hasar aldı. (Komplo
    olsun ya da olmasın bir sürü yetişmiş insan, bazı ABD'lilerin de
    desteği ile Ladin'in adamlarınca öldürüldü.) Irak, Afganistan altüst
    oldu. Dünyanın en güçlü lobisi olan ülkesi İsrail, sürekli savaş
    ortamında. İki Berlin birleşeli, Batı Almanya'nın cash para sayarak
    Doğu Almanya'yı satın alıp birleştiği günler çok gerilerde kaldı.
    SSCB de dağılalı, dağıtılalı çok oldu. Atatürk'ün Türkiyesi onca
    operasyona rağmen taş gibi yerinde duruyor. Daha ne istiyorsunuz! Bu
    umutsuzluk niye?!
    5- Ankara'da bazı asker olsun, politikacı olsun dostlarımı
    ziyaret ettiğimde onlara da söylüyorum; "Bir Türk askeri değil de
    İsrail, ABD, İngiliz, Fransız ya da bir başka iddialı ülkenin askeri
    ya da istihbaratçısı olsaydınız, Türkiye'ye operasyon yapan
    güçlerden farklı olarak ne yapardınız?!" Hepsi de duvarda asılı
    duran haritaya bir göz attıktan sonra, "Ortadoğu-Kafkaslar-
    Balkanlar'a hakim olmak, açılmak için `Yüzmeyen uçak gemisi'ni
    andıran Türkiye'yi ele geçirmeye çalışırdım" cevabını veriyor. Doğru
    bir tespit. Napolyon'un dediği gibi insanlar dostlarını
    değiştirebilir ama ülkeler komşularını asla. Bu Türkiye'nin kaderi.
    Coğrafyanın dayattığı bir realite. Aynen yaşadığı topraklar yüzünden
    her gün depremle içiçe yaşamak zorunda olan Japonya gibi. Her gün
    bir patlama ile nerede ne zaman öleceğini bilmeyen İngiliz ya da
    canlı bomba saldırısı ile her an için ölüme hazır yaşayan İsrail
    vatandaşı gibi! Ne zaman kendilerini bombalayacaklarını bilmedikleri
    halde, taşlarla, tanklara karşı mücadele eden Filistinliler gibi…
    Vatanını seven bir Türk olarak, bu topraklarda diğer topraklarda
    kendi gerçekleri üzerinden yaşayanlar gibi, bizde bu gerçeğin
    farkında olarak yaşamak zorundayız.
    6- Jeo-politikte bir tabir vardır: Bir ülkenin ne kadar önemli
    olduğunu anlamak istiyorsanız, o ülkeyi haritadan söküp, saklayın,
    derler. Ardından da diğer devletlerin bunun ne kadar sürede farkına
    varacaklarının süresini tutmayı tavsiye ederler. Afrika'da ya da
    Avrupa'da bir ülkeyi kaybetmekle, Türkiye'yi kaybetmek arasındaki
    süre farkı; birinde günleri, saatleri bulurken, Türkiye'de bu süre
    saliselere iniyor. Vatanımız, dünyanın yüzük taşı konumunda diye
    tanımladığı nadir ülkelerden biri! Başımıza ne geliyorsa da bu
    özelliğimizden gelmiyor mu?!
    7- Herkes bize düşman diyoruz. Oysa Türkiye bir NATO ülkesi.
    Aynı zamanda AB'ye girmek istiyor. Bu bir devlet kararı. Ve bu
    birliklerin içinde yer alan ülkelerin hemen hepsi dünyanın en güçlü
    ülkeleri. Türkiye'de burada yer almak ya da mevcut devlet politikası
    gereği, ittifak yaptığı güçler adına giriyormuş gibi yapmak için
    hamle üstüne hamle yapıyor. Bunun artı eksi sonuçları muhakkak ki
    olacaktır. Eğer durum bazı dostlarımızın söylediği denli vahim ise
    tüm ülkeler Türkiye'ye düşman ise topyekun hepsine savaş ilan
    edelim. Eğer NATO'nun kararlarından rahatsızsak ve AB'nin Türkiye'yi
    oyaladığını düşünüyorsak, tavır almak bizim elimizde. NATO'dan da AB
    ve GB sürecinden de çıkmak bizim elimizde. Bunun için Türkiye'nin
    elini tutan da yok. Hem bu örgütlerden çıkmak da dünyanın sonu
    değil! Ama bu birliklerin içinde yaşamaya karar verdiysek, o zaman
    onların kurallarıyla oynamayız. Atatürk de öyle yaptı. Vatanımızı
    işgal edenleri bu topraklardan kovdu ama onların tüm kurumlarını da
    hiçbir endişeye, paranoyaya kapılmadan Türkiye'ye getirdi. Onun için
    vesveseyi bırakıp, iyi lobi yapmalıyız.Yapanlara destek olmalıyız.
    Sızlanmak yerine çok çalışmalı, ofansif, yani sürekli rakip kaleye
    ataklar yapan, golü hedefleyen bir oyun planını tercih etmemiz
    gerekmiyor mu?! Unutmamalı ki; gol yememek için sahaya çıkan her
    takım gol yer!..
    8- 11 Eylül'den sonra Kemal Derviş'in "son kurtarıcı" edasıyla
    Türkiye'ye adım attırılıp, Erdoğan'ın Başbakan olmasıyla
    taçlanan "Türkiye Cumhuriyeti"nin sonlanması operasyonunu yürüten
    güçlerin, bazı sivil – asker bürokrattan tutun da medyanın neredeyse
    tamamı, TÜSİAD ve TOBB'un da içinde olduğu bir destek grubu
    yaratmasına rağmen, hevesleri kursaklarında kalmışa benziyor. Son
    açıklanan AB İlerleme Raporunda'da "TSK'nın dışında bir başka
    grup"un varlığından bahsediliyor. Ben sadece o grupla, adına siz ne
    derseniz deyin, kiminiz de "derin devlet" diyor, yüzyüze geldim.
    Davet edildim. Uzunca bir brifing aldım. O gün bana ne anlattılarsa
    aradan geçen iki yılda hepsinin, bir bir çıktığına şahit oldum
    diyorum. Hepsi bu!..
    9- "Bu grubun varlığını deşifre etmişsiniz" diyenlere gelince, o
    deşifrasyon dış güçlere ait. Sürekli olarak Ankara'daki AKP
    Hükümeti'ne ve Genelkurmay'a varlığı tespit edilip, birliği tespit
    edilemeyen bu güç şikayet ediliyor. Merak etmeyin, onlar kendi
    güvenliklerini sağlayacak kadar akıllılar. Onca istihbarat
    servisinin arayıp da bulamadığı insanlar, benim bir yazımla
    bulunmaz. Ayrıca beni davet ettikleri yer, onların toplantı yeri
    midir değil midir inanın bilmiyorum. Ama kanaatim, belli bir yerleri
    olmadığı yönünde. Çünkü onlar "Kanarya Sevenler Derneği" üyesi
    değil! Hepsi de vatanları için canlarını, beyinlerini, zamanlarını,
    tüm kazanımlarını ortaya koymuş vatanseverler.
    10- Hala kararlı umutsuz olanlar için tavsiyem: Kur'an-ı Kerim var.
    Nutuk var. Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi var. İstiklal Marşı var.
    Bursa Nutku var… Doğru yolu arayan, yolunu kaybetmiş ya da şaşırmış,
    umutsuzluğa kapılmış olan dostlar için açıkça söylüyorum. İnsanın bu
    kadar kılavuzu varsa, illa vatanı, milleti, dini için bir şeyler
    yapmak adına bir yerlerden talimat mı alması gerekiyor. ABD, Irak'a
    demokrasiyi getirme gerekçesiyle girdiğini söylüyor. Irak halkı ise
    direnişte. Yakalanan Saddam'ın, gerçek Saddam olmadığı, benzeri
    olduğu konusunda çok ciddi iddialar var. ABD, şimdi direnişi kırmak
    için Saddam'la pazarlık yapmaya çalışıyor. Türk Milleti Irak
    milletinden daha aşağı mıdır ki, bazı dostlar "Metal Fırtına" gibi
    tamamıyla Pentagon'da yapılan bazı simülasyonlara dayanan Türkiye'yi
    işgal planını içeren satırlarda ayağa kalkıyor. İşte Türkiye burda!
    İşgal etmek isteyen buyursun gelsin. Bedeline de katlansın! Metal
    Fırtına da bir eyelet diyor, gerçeğinde kaç olurmuş hep birlikte
    görürüz. Allaha bir can borcu olanların, vatan için veremeyeceği
    hiçbir şeylerinin olmadığı gerçeğini de tarih bilgisi zayıf bazı
    müttefik dostlarımız da o gün yeniden öğrenmiş olurlar.
    11- Bazı milliyetçi dostlarımız ise büyük bir romantizm peşinde.
    Geçmişin sadece iyi ve güzel yönlerini hatırlıyor. Yanlışları ise
    pas geçiyorlar. Osmanlı bir cihan imparatorluğundu. Çağın ruhuna
    hitap ettiği dönemde Adriyatik'ten Çin Seddi'ne dayanmıştı
    sınırları. Sonrasında imparatorluğun sonunu, başa geçen kötü
    yöneticiler, bürokrasideki çürüme, ordunun zayıflaması getirdi.
    Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Osmanlı'yı kurtarmak için çok
    büyük mücadeleler verdiler ama başarılı olamadılar. Osmanlı, önce
    22'ye bölündü. O 22 parçadan birinin adı Türkiye Cumhuriyeti'dir. O
    devlet sayısı daha sonra 28'e, ardından 32, 34 ve Irak'taki
    parçalanma ile son olarak 36'ya çıktı. Bölgede operasyon yapan dış
    güçlere Osmanlı'yı bölmek yetmedi, şimdi de Türkiye'yi bölüp, ortaya
    çıkacak yeni parçalarla Anadolu Federe ya da Konfedere
    Cumhuriyeti'ni kurmak istiyorlar. Ama… İşte aması var. Satın
    aldıkları onca İrlandalı Türk'e rağmen bir türlü bu amaçlarına
    ulaşamadılar. Bu yüzden de adına "Ultra Türk" dedikleri
    organizasyondan şikayetçiler.
    12- Bir başka vatansever dostumuz da Atatürk döneminde bu çürümenin
    olmadığını söylüyor. Yanlış. Büyük romantizm. İstiklal Mahkemeleri
    neden kuruldu? O insanlar hain değilse neden asıldı?! Neredeyse,
    Kurtuluş Savaşı'nda şehit düşen insan sayısı kadar insan, neden
    darağacında sallandırıldı, Mustafa Kemal'e suikasti kimler yaptı o
    zaman?! Gazi Mustafa Kemal'in dahi "Topraklarımızdan düşmanı kovmayı
    başardım ama şu aferistlerle başedemedim?" dedikleri kimlerdi acaba.
    Atatürk'ün "aferist" diye bahsettiği, bugün şikayet ettiğimiz
    rüşvetçi, menfaatsever siyasetçi, bürokratlardan başkası değildir.
    Türkiye'nin kurulduğu dönemlerde toprak zengini olanlar kimlerdir.
    Bunları şunun için söylüyorum, insanın olduğu her yerde ve her
    dönemde bu tür şeyler olur. Çünkü Allah biz kullarını, meleklerden
    ve diğer canlılardan farklı olarak "nefs"li olarak yaratmış. Ömrümüz
    de nefs mücadelesiyle geçmiyor mu?! Bu yüzden eğer Atatürk döneminde
    yönetimde çürüme, bugünkü düzeyde değildiyse, bu onun şahsi
    beceresinden kaynaklanıyor. Yoksa, bugünkü varlar, Atatürk'ün
    Türkiye'yi kurduğu ve hayata gözlerini kapadığı günkünden kat be kat
    fazla!.. Bu umutsuzluk, endişe niye?!
    13- Biz vatanını seven Türk gençleriyiz. Aynen kendi vatanlarını
    seven diğer ülkelerin gençleri gibi. Dünyalıyız. Hiçbir dini ve
    hiçbir milleti hakir görmüyoruz. Büyüklük kompleksi içinde de
    değiliz. Dünyanın güçlü devletleri olarak bilinen devletlerin
    milletlerinden de, gençlerinden de geri değiliz. Hatta bazı
    alanlarda ileriyiz. O yüzden milli şuurumuzu kaybetmemiz isteniyor.
    Başımıza ne geliyorsa da bu "dedikodu" ve "baş olma hastalığı"mızdan
    gelmiyor mu?! Türk beyliklerini de bu hastalık bitirdi, Osmanlı'yı
    da, eğer böyle devam ederse Türkiye'yi de bitirecek. Ama tüm
    milliyetçi, ulusalcı, vatansever dostlarımın bilmesini isterim ki,
    eğer bir gün bu ülkenin başına bir bela gelirse, bu dış güçler
    yüzünden değil, şerefimle temin ederim ki, emanate ihanet eden bu
    yönetici takımı yüzünden gelecektir. Bir de bu bölünmüşlük,
    parçalanmışlık sen – ben kavgası yüzünden gelecek.
    14- Osmanlı gücünün doruğundayken Hazinesi'ni doldurmak için sefere
    çıkardı. Ama ele geçirdiği ülkelerin dinlerine, adetlerine,
    yönetimlerine de müdahale etmezdi. Şimdi de kendilerine Yahudi Cabal
    denilen bir organizasyon, Büyük İsrail adına bulunduğumuz coğrafyada
    operasyon yapıyor. Sosyo ekonomide bir tabir vardır. Güçlü devlet
    olmanın iki kuralı vardır, denilir. İlk sırada enerji yataklarına
    sahip olma gösterilir. İkinci sırada ise likit paraya (altın) sahip
    olmanın altı çizilir. Kasıtlı olarak üçüncü madde pas geçilir. O da
    güçlü bir ordudur. İsrail de, ABD'de, İngiltere, Fransa'da o yüzden
    dünyanın en büyük savunma harcamalarını yapan devletleri değil mi?!
    Herkes neden şu anda ABD ile başını belaya sokmak istemiyor, parası,
    enerji yatakları yüzünden mi, yoksa ordusu yüzünden mi?! Ar-Ge'de
    tamamıyla savunma sanayi ile alakalı bir alandır. Yahudi Caballar da
    şu anda dünyanın en önemli sektörlerine hakimler. Savunma sanayinden
    medyaya, ilaçtan film endüstrisine, bankacılıktan birçok alana dek.
    Nitelikli bir azınlık. Onun için Caballar önce ABD'de operasyon
    yaptılar. Amerika Birleşik Devleti bürokrasisinin sivil –asker ele
    geçirdiler. ABD'ye gidenler de ABD'de yaşayanlar da şu anda bundan
    şikayetçiler. Türkiye'de de bu Caballar, Tayyip Erdoğan üzerinden
    operayon yaptılar ama başarısız oldular. Hatta Erdoğan'ın başına
    Alon Liel diye de bir adamı diktiler. Neyi nasıl yapacağını
    söylesin diye. Ama yine de olmadı. Erdoğan onların her dediğini
    yaptı ama yine de olmadı. İşte tüm hamleleri çöktü. Çökerten adres
    de belli. Ben sadece o adresi söyledim.
    15- "Ultra Türkler geliyor" yazımı kaleme aldığında ilk olarak
    şoförüm Hakan'a okuttum. Okuduğunda ilk tepkisi "Abi, birçok kişi
    jeep ve puroya takılacak. Hadisenin özünü atlayacak" oldu.
    Yazılarımı her zaman ilk olarak okuyanlardandır. Aynen dediği gibi
    oldu. Ben sadece aynı heyecanı hisseden dostlarımıza "sakın
    gevşemeyin" mesajı vermek isterken, bir kısım şekilci iyi niyetli
    dostumuz bu iki noktaya kafayı takmıştı. Artık şu şekilcilikten
    kurtulmanın zamanı gelmedi mi?! Zarfın dışında mazrufa bakmanın
    zamanı gelmedi mi dostlar. Ben o yazıda herkesin elinde bir puro,
    diğer elinde viski bardağı, hepsinin altında da son model jeepler
    demedim ki! Bildik,ezberde yer alan fotoğrafın ötesinde, bu iki
    önemli ayrıntı da bir gazeteci olarak benim dikkatimi çekmişti. Onu
    sizlerle paylaştım. Böyle olanlar da vardı, dedim. Sonuçta girdiğim
    ortamdaki insanlar bir tornadan çıkmış, aynı ekonomik ve sosyal
    çevreden gelen tipler değildi ki!.. Onları biraraya getiren tek şey
    hepimizde olan bu vatan sevgisi. Her biri değişik işkolunda,
    başarılı insanlar. Bu organizasyonda IQ'su 140'ın altında olan yok,
    demedim. Beni brif eden, yarım düzine uzman insanın, zeka
    seviyesiyle ilgili bu ifadeyi kullandım. Atatürk bugün hayatta
    olsaydı, nasıl giyinirdi, nasıl yaşardı, ney yer, ne içerdi hiç
    düşündünüz mü?!
    16- Ankara'da bir sohbetteydim. Irak'ta yaşayan üst düzeyde bir
    Türkmen'le tanıştım. Bana "Biliyorum bu coğrafyada herkes güçlü
    olanla işbirliği yapar. Kürtler İsrail, İngiltere ve ABD ile
    çalışıyor. Bizim de öyle davranmamız bekleniyor. Ama biz Türkiye ile
    çalışıyoruz" demişti. Yani rüzgar hangi yönden eserse o yöne yatan
    buğday başaklarıyla dolu bir coğrafya! Türkiye'de o coğrafyanın bir
    parçası. Malesefki, Türkiye'nin okumuşu, sözde
    aydınında "vatansız"laşma eğilimi daha fazla. Onlar gözleri açılır
    açılmaz, hemen kendilerine uygun gördükleri bir güçlü devletten yana
    saf tutuyor. O zaman devletin kendi geleceği adına buğday
    başaklarının yanlış yöne yatmasına izin vermeyecek, bir politika
    belirlemesi gerekmiyor mu?! NGO'lar, bazı şirketler, Think Tank'ler
    üzerinden nakit para, makam mevki imkanları ile adam satın
    alıyorlar, diye avaz avaz bağırmak yerine, aynı yöntemleri
    kullanarak, neden Türkiye de satranç taahtasında kendine uygun yeni
    bir pozisyon belirlemiyor, diye sorulamaz mı?! Asıl tartışılması
    gereken bu değil mi?! Her spor dalını kuralına göre oynamak
    gerekiyor! Rüzgar şiddetli eserse, başaklar da yönünü doğru tayin
    eder. Kimsenin şüphesi olmasın.
    17- Ben Mehmet Barlas, Ertuğrul Özkök, Cengiz Çandar, Hasan Cemal
    ayarında entelektüel milliyetçi, ulusalcı, vatanseverlerin olduğu
    bir Türkiye istiyorum. Onlar işlerini, milliyetçi kalemlerden daha
    iyi yapıyorlar. Eğer öyle olmasaydı, biz şu anda onlara kızıyor
    olmazdık. Onlar, bize kızıyor olurdu. Akıllı, entelektüel
    milliyetçilerin olduğu bir Türkiye'yi özlüyorum. Emin Çölaşan gibi
    Erkan Mumcu'nun istifasının ardından bu adamın yolsuzlukları vardı,
    diye yazmak iş değil. Onun yerine, varsa Mumcu bakanken yazmak,
    istifa ettikten sonra da gücü zayıflayan Tayyip'in yolsuzluklarını
    yazacak, vatansever kalemlerin olduğu bir Türkiye'yi özlüyorum. İyi
    kazandıkları halde, okuyucularına yalan söyleyip "garibanizm"i
    yücelten, kamuoyuna sahte fotoğraflar veren, yazar-çizer takımının
    olmadığı bir Türkiye istiyorum. Çünkü büyük medyada yazan millici
    kalemler de en az yukarıda sıraladığım kadar iyi kazanıyor ve iyi
    yaşıyorlar. Ama onlar tiyatro yapıp, kuru soğan ekmeğe talim
    ediyormuş edası ile yazılar kaleme alıyorlar. Ben her Türk
    vatandaşının her şeyin en iyisine layık olduğuna inanıyorum. Bu
    sahtekar Atatürkçülere, Atatürk'ün fotoğraf albümüne ve yaşam
    tarzına bir göz atmasını tavsiye ederim. Onlar gibi "garibanist"
    miydi, yoksa şehirli medeni bir adam mı?! Türk halkının artık
    sefalette değil, varlıkta buluşma vakti gelmedi mi?!
    18- Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger, "Ermeni soykırımı
    olmuştur" diye ortaya çıktığında, hemen "Bu adamın filmlerini
    yasaklayalım" diyen, pasif milliyetçilerin olmadığı bir Türkiye
    istiyorum. "Reaksiyoner" değil, "aksiyoner" bir duruşa ihtiyaç var.
    Schwarzenegger'ın, Türkiye'ye davet etmek, e-mail bombardımanına
    tutmak, ABD'deki Türkler üzerinden Türkiye'ye davet etmek, işin
    doğrusunu anlatmak varken, adamı bir anda çarmıha germek
    ve "verdiğim kararda haklıymışım" hissini uyandırmanın neresi
    vatanseverlik Allahaşkına. Ayı yavrusunu severken öldürürmüş. Bize
    vatanını ayı gibi değil, insan gibi aklıyla sevecek milliyetçiler
    lazım. Akıl çağının başlama zamanı gelmedi mi?!
    19- Atatürk öldü. Bir daha geri gelmeyecek. Adını anmaktan zevk
    aldığımız Fatih Sultan Mehmet gibi Padişahlar da öyle. Ülkelerin
    geleceği, geçmişte kazanılan başarılarla kurtulmuyor ki! Bir ülkenin
    geleceği, bir Borsa'nın günlük seyrinden farksız. Borsa'da nasıl
    geçmişte elde ettiğiniz kazanımlarla övünerek para kazanamazsanız,
    devletler de geçmişte elde edilen zaferlerle ayakta durmuyor. Her
    gün yeni bir meydan okumayla karşınıza geliyor. Darwin, "Canlılar
    iki türlü ayakta kalır" der. Sonra da onları şöyle sıralar; "Bir,
    güçlü olacak; iki, değişen doğa koşullarına uyum sağlayacak!"
    Ardından bir numaralı kuralın üstünü kendi elleri ile çizer
    ve "Dinozorlar da güçlü yaratıklardı ama değişen doğa koşullarına
    uyum sağlayamadıkları için yok oldular. O nedenle doğada canlıların
    ayakta kalmasının tek koşulu vardır. O da uyum sağlamaktır" diye
    bilim tarihine not düşer. Devletlerin hayatında da aynı kural
    geçerli. Tarih kitaplarında kısa bir ufuk turu, devletler
    mezarlığında nice vazgeçilmez, kendini yıkılmaz sanan devletin,
    değişen şartlara uyum sağlayamadığı için yok olduğunu gösteriyor.
    Türkiye'nin de tarihten gelen özünü koruyarak, günün şartlarına
    uygun bir görünüme bürünmesi şart! Aksi halde mevcut devletler
    tarihimize bir yenisini eklememiz gerekecek.
    20- Bazı insanlar her konuda septiktirler. Yani şüphecidirler! Belli
    bir dozda şüphe insanı başarıya götürür. Atalet duygusundan uzak
    tutar. Her şeyde olduğu gibi bunda da aşırıya kaçılması halinde
    adamı hasta eder. Şu anda yazdıklarımız Yahoo'da yayınlanıyor. Kimi
    dostlarımız haklı olarak, "Bu e-mailler de yabancılar tarafından
    izleniyor" diyebilir. Haklılar evet öyle olabilir. Hatta bazı
    istihbarat servisi görevlileri de kurt postuna bürünmüş kuzu edası
    ile bazı satırları kaleme alıyor, bazı oltalar da atıyor olabilir.
    Hepimiz neyin, ne olacağını aşağı yukarı bilecek yaştayız. O
    düşüncede olan dostlarımıza, 9. Cumhurbaşkanı Demirel'den bir
    örnekle cevap vermek istiyorum. Süleyman Bey, telefonlarının
    dinlendiğini, bu yüzden dikkatli olmasını isteyen bir dostuna şu
    cevabı verir: "İyi ya, dinlesinler, dinlesinler. Bari doğru düzgün
    bir şeyler öğrenirler!" Bu hususta, cevabım Demirel'le aynı çizgide
    olacak. Yerli yabancı istihbarat servisleri, İrlandalı Türkler, kuzu
    postuna bürünmüş kurtlar, kendi egolarını vatanının çıkarlarının
    üstünde tutanlar bu tartışmaları iyi izlesinler. Bari adam gibi yeni
    bir şeyler öğrenirler.


    Ve…
    Tüm milliyetçi, vatansever, ulusalcı dostlarımıza son olarak şunu
    sormak istiyorum:

    "Sevgili dostlar sizce de, şu pasif, her şeyden şikayet eden, sadece
    yakınmaya dayalı milliyetçi anlayışın değişme vakti gelmedi mi?!"

    Hepinize en içten sevgi ve saygılarımla!


    Hayrullah Mahmud




  • up















  • xyzddd
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KageBunshinNoJutsu

    up



    YUKARI çıkarılması iyi olmuş.
  • ultra geyik 2001 krizinde yabancı sermaye grupları belli bir noktadan işaret edildiği şekliyle ülkeyi milli felaketin eşiğine sürüklediğinde nerdeymiş bu zatı muhteremler

    ayrıca bu tarz yazıların Türkiye Cumhuriyetinin iyiliğinden çok zararına hizmet ettiğini düşünüyorum ana fikir şu Türkiyede öyle süper teşkilatlanmış vatan millet aşkıyla yanan insanlar varki siz rahat olun dış ülkeler sizi ne kadar ezerse ezsin tepki göstermeyin bilinki onlara gerekli cevabı veren süper ultra gruplarımız var




  • Gerçek olamayacak kadar güzel...
  • Peh los palavros... Hayrullah efendi he. Bana patronunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim İşin içinde Sabah, Milliyet, Hürriyet varsa orada hainlik vardır ihanet vardır, olmayan tek şey ise Türklüktür.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi quazar# -- 18 Nisan 2006; 14:42:47 >
  • Hayrullah Mahmud hangi ilacı alıp uçmuşsa mail atıp sorasım geldi ama ne almışsa kuvvetli bir halusinasyon etkisi yaratmış bünyesinde
  • 3 tane belediye çalışanına yenildiniz,ulkeyi teslim ettiniz,uber akıllı kalin Türkler birde çok akıllı olmasa

    ne olurdu acaba,bizler sade kemalist halk mucadele etmesek hala hapisteydiniz,palavralarinizla biz Atatürkçülere boş ümitler verip,oyalamayin.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.