Şimdi Ara

İyilik Ve Kötülük Arasındaki Amansız Mücadele Fizik Ötesi Alemden Dünya'ya Neşet Etmiştir.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
0
Favori
129
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Hayat kötü ile iyinin mücadelesi, hak ile batılın mücadelesi, ilah ile kötünün mücadelesi üzerine kurulmuştur,

    ve bizim dünyadaki ayrımımız kavgamızın kaynağı/kökeni öteki/ilahi/metafizik yer/dünyadır.

    Orada mevcudatın kurulmasında rolü olan güçlerden bir kısmı kötülüğü bir kısmı da iyiliği seçmiştir, çünkü her unsur/varlık/can tabiatı itibariyle bencildir, bu sitede daha önceleri de defaatle ifade ettiğim gibi : "Bir öz/canlı/varlık sahibi eğer ruh değilse bile sadece düşünmek suretiyle bencilliği bulabilir." İşte kötülüğü seçenlerde bu suretle bencilliği kötülüğü bulmuşlardır, amaçları ruhlara mümkün mertebe az haz ve zevk ve güzellik vermektir, çünkü ruhun haz ve zevk kapasitesinin çok yüksek olduğu yukarıda keşfedilmişti, bu kapasitenin büyüleyiciliği ve güzelliği bencilliği doğurmuştu ki biz çok azını tadıyoruz bu dünyada. İyiler sadece burada değil, yukarıda da azdı bu bencillik bahsinden dolayı, gerçekten bu sebepten dolayı daha fazla iyilik daha fazla güzellik daha fazla zevk seçmek varoluşta payı olan bu güçler için çok zordu.


    Kötüler iyilikten kıstığı için iyiler/hak tarafı dünyayı yapabildikleri en mantıklı en tutarlık en kazançlı şekilde kurmalı idiler, iyi ve kötü arasındaki amansız savaştan böyle bir konsensüs çıkmıştır ve aslında sizin açıklama bulamadığınız bir çok şeyin gerisinde bu savaş bu anlaşmazlık vardır, ne yazık ki kötüler sadece genel prensiplerde değil iyilerin kurduğu sistemde de yani onların kendi düzenlerinde kanunlarında da kötülük ve kötü şeylere ve üzücü şeylere sebeb olmuşlardır. Eğer hayatın var oluşunda söz sahibi olan kötü güçler bu şekilde tatmin ve ikna edilmiş olmasalardı dünya kurulamaz ve öbür tarafta bir hayat olmazdı, çünkü yukarıda her şey hak ile olur kimin var oluşta ne kadar hakkı varsa o kadar sözü oluyordu. Tanrı'nın iyilerin başına ilah ve rab olarak geçmesi de bu konsensüs ile olmuştur. Biz iyiler ona teslim olur ona boyun eğeriz, onu ilah ve rab olarak kabul ederiz.


    Burada size bir soru sorayım, peki yukarıda yazılanları değerlendirdiğimizde kötüler cennetvari bir hayat yaşayacaklar mı, bence ne kadar ekmek o kadar köfte gerçeğinden ve kötülük yani kötü tarih yapmanın da bir karşılığı diyeti olacağı gerçeğinden hareket edersek bununda pekala mümkün olduğunu ve kötülük tarafının kötü ruhlara mecbur kaldığını ve öteki tarafta bunun bir sürpriz olmayacağını söylemek isterim, o anda her şeyi dünyaya gelmeden önce de kabul ettiği gibi idrak edecek olan ruhun kafasında bir karışıklık kalmayacağını manevi deneyimlerim neticesinde salık veririm, evet bu deneyimleri çok yaşadım ama unutmamak gerekir ki ateş olmayan yerden duman çıkamaz.


    Bazı insanların başına çok kötü işler geliyor, hani bu da olmaz diyoruz, bu insanı ahirette hangi ödül ikna teskin ve tatmin edebilir ki diyoruz, işte benim düşüncem bu tür işler başlarına gelen insanların ruhu yok diye düşünüyorum, çünkü bu kötü şeyleri yukarıda hiçbir ruh kabul etmemişti cennete rağmen, o halde bu tür yaşayan insan suretlerinde dışarıda cismani beden var ama ruh yok, peki bu bu cismani beden yani insan sureti ruh olmadığı halde nasıl hareket ediyor, bunu bu sitede daha önce yazmıştım, madde yani enerji aslında canlıdır, ruha gerek yok ruh olmasa da beden hareket eder, peki ruh yani biz olmadığımız halde insan sureti niçin dünyada bulunuyor ve biz bunları insan zannediyoruz, çünkü kötüler bu insan suretlerinin de olmasını istediler, aslında ruhların bu kötü şeyleri yaşamasını istiyorlardı , ama bunu hiçbir ruh kabul etmedi , onlarda ruhsuz sadece cismani bedenin olmasını sağladılar,


    Tanrı, Enerji, Ruh, İlk Sebep


    Bu arada enerji yani madde canlıdır, yani hareket edebilir, yani akıl gibi çeşitli metafizik bilgi işlem unsurları var oluşta payı olan enerjiye anlam yükleyebiliyor, aslında akıl ve türevlerinin var oluşta payı olan güçlere anlam yükleyebilmesi sayesinde mevcudat hayat kurulabilmiştir. Aslında akıl da var oluşta payı olan iyi müspet bir güçtür. Bu arada enerji çok mucizevi ve güzel bir var oluşta payı olan güçtür, ve bildiğiniz gibi hayatımızın içerisindedir

     Yine akıl, zeka ve türevleri de öyledir.


    Yanılmıyorsam evrimciler maddeye bile bilinç atfetmiyor, madde bilinçli ve hareket sahibidir dedim, mesela Dünyamızda enerji ve onu kuşatan ruha anlam yükleyen algılar sürekli hareket halindedirler, hani dedim ya varoluşta payı olan güçler diye, enerji ve bu algılar için bu payı olmanın yanında bizatihi zamanın akımının gerçekleşmesi ve evrendeki fiziksel hareketin gerçekleşmesi için sürekli hareket vardır. Var oluşta payı olan bazı güçler ise sadece yaratım yapmış sonra ise zamanın ve fiziksel hareketliliğin devam etmesi için herhangi bir görev almamışlardır, mesela örnek vermek gerekirse ruhları var eden bir pınar vardır. Ruhlar evet cinsiyetsiz var olmuşlardır bu pınardan ama ruhlara cinsiyet tözü işlenmiştir, mesela bu erkeklik ve kadınlık tözlerini çıkaran pınarlar/pınar da vardır, bunlar hep varoluşun evrenin kurulabilmesi noktasında söz hakkı olan varoluşta payı olan güçlerdir. Aslında kadındaki güzellik ve erkekteki yakışıklılık ile kadının ruhuna tesir eden kadınlık cinsi hazzı ve erkeğe tesir eden erkeklik cinsi hazzı bile bizlere bu iki tözün mucizevi harikulade ve hayatın temel taşlarından olan iki töz olarak ilk sebebin birer yaratımı olduğunu gösterir. Mesela Tanrı evrende böyle irade buyurdu derken aslında enerji ile Tanrının hep bahsettiğim bu ilahi konsensüsün gereği olan kader gereğinde çalışmasını anlamamız gerekir, çünkü evrendeki hareket hep enerjinin yani maddenin ve onu kaplayan algılar bütününün hareketidir, aslında evrimciler maddeye bilinç atfetseler onlara katılırdım, çünkü evrimciler, maddenin ve algının bu devinimine evrim diyor ki bu evrim olmadan ibrani dinlerin dediği yaratım olmaz, bilimin evrim ibrani dinlerin yaratım dediği bu dönüşüm enerjinin/maddenin zaman içerisinde atomların teşekkülat kanunlarını değiştirmesi suretiyle olmuştur.


    Her ne kadar İslam kaynakları ayetteki "ona ruhundan üfledi" ifadesine farklı manalar verse de ben Allah'ın ruh olduğunu düşünüyorum, ruh demek hazlara zevklere lezzetlere mutluluğa muhatap olmak yani bunları algılama kapasitesi olmak demektir, bu da dolayısıyla da öncülü arka planı var demektir ki bunu da İslam alimleri kabul etmez, İslam filozoflarının ise farklı ve bu minvalde görüşlerinin olduğu kısa bir google araştırması ile bulunabilir (bknz zât kelimesi) Risaledeki şu ifadeler benim bu düşüncemi destekler:


    "...Allah’ın kendi sanatını İlahî bir nazarla seyretmesi ve bundan ulvî ve mukaddes bir lezzet almasına şuunat-ı İlahi deniliyor. “Her bir faaliyette bir lezzet nev’i vardır.” hakikatinden hareket ederek kâinata nazar ettiğimizde, Cenâb-ı Hakk’ın her bir fiilini icra etmekte, her bir ismini tecelli ettirmekte bir lezzet-i mukaddesesi olduğu aklımıza görünür. Bu lezzetin keyfiyetini ise akıl idrak edemez. Zira akıl ancak mahlukat sahasında düşünebilir.


    Evet, Allah ezelden ebede kadar kendi cemal ve kemalini zaten seyredip bundan kendi zâtına has bir şekilde bir keyif ve lezzet-i mukaddese almaktadır..."


    Yukarıdaki risale alıntısını Allah'ın lezzet ve keyife muhatap olduğu yani ruh sahibi olduğu noktasında yorumlamaktan başka yol bulamıyorum. Sanki bize şöyle deniliyor:


    "Avam onu/Tanrı'yı her şeyin yaratıcısı bilsin havass yani ilim sahipleri ise bu hakikatleri düşünsün bu hakikatlere hakim olsun."


    Tanrı'nın iyiliği istediği noktasında şüphem yok, yalnız ilah ve rab olarak temayüz ettiğinin farkında olarak mevcudatta rol alan güçler ile ortak buluşabildiği noktada kendi planını yani kendi tabiatının şahsiyetinin gereğini/isteğini hayata/dünyaya aksettirmek istemiştir, bu durumda elbette bütün insanlık tarihi onun taktiri değildir sonucu çıkar, muhakkak insanlığın dünya serüveni noktasında amansız bir konsensüs araması olmuş olmalı. Tanrı'nın insanlığa rab ve ilah seçilirken ne saiklerinin düşünüldüğü noktasında bir fikrim yok, acaba insanlığı bir ilaha secde ettirmek, bir ilaha boyun eğdirmek, bir ilahı insanlığın başına lider seçmenin nedeni ne olabilirdi, benim düşüncem her ne kadar Tanrı fazileti kulluğu iyiliği kendisine şiar edinmiş olsa da negatiflik/olumsuzluk noktasında cephe almış olan var oluşta payı olan güçler tarafından seçilmiş olma ihtimali bende nedense ağır basıyor, çünkü nefis yani ruh sahibi olmak bir varlığı canlıyı uluhiyetten kutsallıktan uzaklaştırması gereken durumlar olsa gerek, bir tabiat yani zat yani nefs kendisine benzere mi kutsallık atfeder yoksa kendi hayatının kurulmasında payı olan, bir ruha sahip olmadığından haz ve zevklerden uzak olan yani daha öz olan güçlere mi kutsallık atfeder, işte bu sorunun cevabını verirsek Tanrıyı ruhların başına kimin getirdiği sorusunu da cevaplamış oluruz.


    Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığı üzere ilk sebeb değildir Tanrı... Peki ilk sebep kimdir, bu harikuladeliği, bu mucizeyi, özünde bünyesinde barındıran ezeli ve ebedi olan varlığı ne zaman çıkarmaya başladığı, bilincinin olup olmadığı bilinmeyen o ilk sebep kim? Aslında metafizik dünyada bu soru cevaplandı ve bulundu. Artık bize ise öbür tarafta bunun cevabının ne olduğunun bize açılıp açılmayacağını merak etmek kalıyor ki hiçbir zaman öğrenemeyecek de olabiliriz, çünkü bizler çıkarlarımız için kendimizi öbür hayatımızı kısıtlamış olabiliriz.








  • yazdıklarımı anlayan 

  • İyilik ve kötülük yaraticin iki kutup üzerine yarattığı bir kavramsal kısıtlı irade aracı. Bunun sebebi evrenin dualist çalışması. Yaratıcıyı bu dualist yapıya uyarlamaya çalışmak malesef klasik rasyonel ilahi düzen açıklama hatası. Bu bazı İslam filozoflarının düştüğü hataya Gazali yeterli yanıtı verdiğinden bunlari tekrarlamak gereksiz. Kendi ilahi evreninizi kurmak istiyorsanız açıklamalarinizin tamamı ona göre olsun. Diğer yandan birincil nedeni hayat ağacı ikincil nedeni neden tanrı seçtiğiniz konusunda da yine aynı ilahi yaratımı rasyonel mantığa oturtma hatasına düşüyorsunuz ki burada birincil nedeni tanrı yapsak aslında teorinizle celismiyor, burada sadece oturtulamayan mantığın bir üst birime ötelenmesi sorunu var. Bu da zaten size daha önce söylediğim şekliyle ilk nedenin tanrı olduğu ama sizin fikrinizle benzer olan sudur teorisine atıfta bulunuyor. Fark şu ki sizin kurgunuz biraz daha panenteist inanca uygun. Burada bize bunları anlatmanizdan önce bunun NEDEN böyle olduğuna dair sağlam felsefi bir dayanak olusturmaniz gerekir, aksi takdirde bir anlam ifade etmiyor.
    Diğer yandan kötülüğün dünya uzerindeki figüratifligi üzerine sizinkine benzer bir görüşüm olsada acmayacagım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • therc T kullanıcısına yanıt

    nEDEN birncil nedenin Tanrı olamayacağı ruh sahibi olmasından kaynaklanıyor,

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.