Şimdi Ara

İstanbulun Altındaki Tüneller (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
39
Cevap
0
Favori
1.555
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: drift34

    o tünnelerde yürümekte ayrı bi zevk veriri insana bi kaç grup oluşturup şu efsane tünelleri bi ziyaret etsek mi ne

    Ben varım
  • Kadir has üniversitesinin altında yapılan kazı çalışmalarını gezdim ve rehber bu kazı devam ettirilirse yerebatan sarnıcına kadar ulaşılabileceğini anlattı. Yer altında çok büyük alanlar boyunca sarnıçlar inşa edilmiş.

    http://www.khas.edu.tr/tr/rezanhas/rezanhas.htm



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Vain -- 17 Mayıs 2007; 14:50:00 >
  • bende varım
  • metro tünel inşaatlarıdır onlar

    dikkat edinde işçiler tenhada kıstırmasınlar
    quote:

    Orjinalden alıntı: fabiosoner

    bende varım




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ApAtHe89


    quote:

    Orjinalden alıntı: Shady RIDDLE

    piramit yapılırda yüzyıllarca ayakta kalacak camii kolay kolay yapılamaz

    arkadaşlar yapmayın o cami düzinelerce restorasyon geçirerek ayakta duruyor.asırlar öncesiyle bugünün teknolojisi birmi? Yumurtayla taşları birbirine oturtan medeniyetlerden bahsediyoruz



    bence aç biraz mimar sinan neler yapmış bi bak arkadaşım bugün yapamıyolar onun yaptıklarını




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ApAtHe89


    quote:

    Orjinalden alıntı: Shady RIDDLE

    piramit yapılırda yüzyıllarca ayakta kalacak camii kolay kolay yapılamaz

    arkadaşlar yapmayın o cami düzinelerce restorasyon geçirerek ayakta duruyor.asırlar öncesiyle bugünün teknolojisi birmi? Yumurtayla taşları birbirine oturtan medeniyetlerden bahsediyoruz


    www.google.com.tr 'ye gir.Sonra Mimar Sinan diye yaz.Çıkan sonuçları tek tek incele.
  • tüneller benim bildiğim var arkadaşlar bir ara tv de de çıkmıştı.
  • Tünel muhabbeti Mantıklı bence.Siz O mevkide olsaydınız normal insanlar arasında dolaşabilirmiydiniz her an suikast vs.Tüneller her açıdan Mantıklı geliyor.

    ama İnsan boyunda böcek falan kısmının hurafe ihtimali % 90 larda. %10 da gözümüzle görmedigimiz için verdim ^^
  • photoshopdur o

    ya o kadar tğnel olurmu tamam vardır belki bi tünel ama öyle çok uzun denizlerin altından falan geçen bir tünel olacağını düşünmek bana çok komik geliyor.o kadar tüneli kazacaklar hemde iş makinaları olmadan kazma kürekle hani eştiler diyelim denizin altından gçen kısmı izalasyonunu nasıl yaptılar o tünel nasıl göçmedi.o kadar depremde cabası.

    Bide bazı arkadaşlar biraz uçmuşlar kaçmışlar eskilerin şimdikilerin hala asla yapamayakları şeyleri yaptıklarını falan söylemişler.Kaldıki böyle bir şeye nasıl inanıyorsunuz acaba.Tamam çok büyük ve sağlam binalar yapılmış geçmişte.ama günümüzde onlardan çok daha sağlamlarının yapılabildiğide bir gerçek.Türkiyede yapılmıyorsa bunun nedeni üçkağıtçı mütahitlerdir ancak.

    Piramitler istenilirse şu anda yeniden yapılabilir bir türlü üzerinde karar birliğine varılamayan piramitlerin o zamanlarda nasıl yapıldığıdır.İşte asıl soru budur.Yoksa piramitler pek tabii yeniden inşa edilebilir

    http://khufu.3ds.com/introduction/
    http://www.geopolymer.org/archaeology/pyramids/are-pyramids-made-out-of-concrete-1

    bu linkler bana oldukça mantıklı geldi.Üstteki linkte keops piramitinin(en büyük olan)yapımında iç içe iki tane spiral rampa kullanıldığı ve 4500 civarına işci çalıştığı söyleniyor

    ikincisinde ise piramitte kullanılar taşların sonradan piramitlere taşınmadığı tam tersine inşaat aşamasında kalıplarda oluşturulduğu söyleniyor.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: korkmazmustafa


    quote:

    Orjinalden alıntı: buketaşkım@gmail.com

    hurafe


    aynen

    Tam olarak hatırlamıyorum ama 5-7 sene önce Taksim'de yapılan kanalizasyon çalışmaları sırasında yerin (hatırlamıyorum tam olarak) XXX metre altında yüzlerce tüneller bulunmuş idi haberlere bile çıktı arşiv karıştıranlar bulabilir...
    Fakat hazine avcılarının eline geçmesin diye o zamanın belediyesi tarafından olay örtbas edildi..
    Arkadaşın dediği 1 nevze doğrudur




  • quote:

    Orjinalden alıntı: gecomert


    quote:

    Orjinalden alıntı: ApAtHe89


    quote:

    Orjinalden alıntı: Shady RIDDLE

    piramit yapılırda yüzyıllarca ayakta kalacak camii kolay kolay yapılamaz

    arkadaşlar yapmayın o cami düzinelerce restorasyon geçirerek ayakta duruyor.asırlar öncesiyle bugünün teknolojisi birmi? Yumurtayla taşları birbirine oturtan medeniyetlerden bahsediyoruz



    bence aç biraz mimar sinan neler yapmış bi bak arkadaşım bugün yapamıyolar onun yaptıklarını


    dehlizlerle Mimar Sinan'ın alakası yok


    ayrıca topic'i başlatan arkadaşın koymuş olduğu yazının gerçeği budur:

    MEZAR ODASININ HİKAYESİ

    Bu, bir sanduka ve onun altındaki mezarın hikáyesi.Ama öyle basit bir hikáye değil.
    Hikáye 13’üncü yüzyılda başlıyor ve 1930’da esrarengiz bir aile trajedisine kadar uzanıyor.

    SAF TUTMUŞ SANDUKALAR ARASINDA

    Geçen salı günüydü.

    Hayatımda ilk defa Konya’ya gitmiştim.

    Konya’da Mevlana Müzesi’nin kapısından ilk adımımı attığımda, belki de sadece benim hissettiğim mistik bir rüzgár esti ve beni içine alıp götürdü.
    Hayatımda hiçbir mekán daha ilk anda beni bu kadar etkilememişti.
    İçerden çok hafif bir ney müziği geliyordu.
    Sağ tarafta, sanki saf tutmuş sandukaları görüyordum.Yanımda Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı Dr. Naci Bakırcı vardı. Mevlana’nın sandukasının önüne gelinceye kadar, mistik bir turistten farklı değildim.Ancak o sandukanın önünde Dr. Bakırcı’nın anlattığı o müthiş hikáye başladı.
    Daha doğrusu, o sandukanın altındaki ‘mezar odasının sırrı’...

    500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE

    Nefesimi kestim ve onu dinledim.İşte ondan dinlediklerim.

    Anlatıldığına göre her şey 1273’te Konya’da kaldırılan bir cenazeden sonra başladı.
    Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat ediyor. Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış. Naaşı, İplikçi Camii’nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte getirilebilmiş.Müslümanlar Mevlana’nın naaşını defnedebilmek için gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş. Ancak onlar, ‘Bize İsa’yı da Musa’yı da Mevlana öğretti’ diyerek bunu reddetmişler.Mevlana’nın kabrinin altına bir ‘mezar odası’ bulunuyor.

    MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ

    Eski Türklerde mezarların altına Farsça ‘zir-i zemin’ yani ‘zeminin altı’ denilen bir mezar odası yapılırmış.
    Mevlana’nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş.Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş.Sadece bir kişi hariç.
    Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana’nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş.Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler.
    Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış.Veya düşürmüş.
    Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş.Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş.
    Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş.
    Dr. Naci Bakırcı, ‘Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor’ diyor.

    KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ

    İşte bu olaydan sonra ‘mezar odasının sırrı’ iyice merak edilmeye başlanmış.Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu?
    Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu.Ancak bir başka iddia daha var ki, o ‘mezar odasının sırrını’ daha da koyulaştırıyordu.
    Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış. Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış. Mevlana’nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu.
    Kız çocuğu orada yatan Mevlana’yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi.Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor.O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı.Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü.

    1930’LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA

    Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor.
    Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır’daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı.
    Bu olayın iki tanığı vardı.Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri.Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı’ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca.
    1930’lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi’nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir.İçinden ‘Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem’ diye geçirir.Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır.

    O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ

    Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer.Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir. Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir.
    Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt’un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler:
    ‘Sakın oraya inmeyi düşünmeyin...’
    Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez. Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir.
    Halıyı kaldırır. Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer:
    ‘Müdür bey, yetiş evin yanıyor...’
    Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur.
    İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur.
    Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir.

    KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA

    Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdı.
    Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştı.Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu.Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı.
    Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur.
    Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir.
    Çocuk öteki dünyaya göçmüştür.
    Çocuğun başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır.
    O adam, Konya’dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt’tur.Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir.

    MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER

    Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya’ya döner. Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi’ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar:
    ‘Yetmedi mi? Affet artık...’
    Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi?
    Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı?
    Bunların cevabı yok.
    Ben bunları anlatan insanlardan dinledim.

    Bildiğimiz tek şey var. Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor.
    Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder.Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak.Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var.
    Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ApAtHe89 -- 17 Mayıs 2007; 19:58:10 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ApAtHe89

    bilmem kaç yüzyıl önce denizin altından tünel mi yapmışlar? biz bile daha yeni tüp geçit olaylarına başladık inanmayın böyle şeylere

    niye bilmem kaç yüz bin yıl once bi atlantisin var olduğu düşüncesinde hepimiz hemfikir deilmiyiz
  • quote:

    Orjinalden alıntı: STT


    quote:

    Orjinalden alıntı: ApAtHe89

    bilmem kaç yüzyıl önce denizin altından tünel mi yapmışlar? biz bile daha yeni tüp geçit olaylarına başladık inanmayın böyle şeylere

    niye bilmem kaç yüz bin yıl once bi atlantisin var olduğu düşüncesinde hepimiz hemfikir deilmiyiz

    arkadaşlar ciddi ciddi mi yazıyosunuz bunları? Şimdi ne alakası var atlantisle dehlizlerin.Atlantis hakkında tek bildiğim nuh tufanında suyun dibine bakan bir memleket.Şimdi dehliz, atlantis arasındaki bağlantıyı kuramadım




  • quote:

    Orjinalden alıntı: STT


    quote:

    Orjinalden alıntı: ApAtHe89

    bilmem kaç yüzyıl önce denizin altından tünel mi yapmışlar? biz bile daha yeni tüp geçit olaylarına başladık inanmayın böyle şeylere

    niye bilmem kaç yüz bin yıl once bi atlantisin var olduğu düşüncesinde hepimiz hemfikir deilmiyiz

    en azından ben değilim
  • kesin vardir bu tüneller
  • mısırdaki assuvan barajının 1950 lerde yapımına başlandığında daha ilk yıl keops piramidinde
    kullanılanın 20 katı taş dökülmüş.

    yani 50 yıl öncesinin teknolojisi ile piramitlerin yapılması fazlasıyla mümkündü.

    bugün sorun o devirdeki imkanlarla nasıl yapıldığıdır.
    buna basit bir çözüm var. piramit yapılırken etrafına da toprak dökülerek piramidi sarmal
    şekilde çevreleyip yükselen bir yol yapılıyor ve kayalar bu şekilde kolayca yukarı çekiliyordu.
    daha sonra piramit bitince üzerindeki toprak örtü de kaldırılmıştı.


    istanbulun altında bizans ve osmanlı dönemlerinden kalan geçitler var.
    bende bir tane biliyorum zeyrek camisinden yukarı gidip oradki küçük
    mescide uzanıyormuş. eskiden pantokrator manastırı ve bunun kütüphane binası imişler.
    ama bu geçidin içi günümüzde su dolu.


    osmanlı döneminde bunlardan çok vardı. trakya tarafından gelen yılan ve akrep gibi yeraltı hayvanları bir
    yarımada olan istanbul suriçi bölgesindeki yarımadada sıkışıyor ve yeraltındaki bu tünellerde hem yiyecek
    hem içecek buldukları için yeraltına iniyorlardı. geceleri bazen yiyecek aramak için yerüdtüne çıkıyorlardı.

    asırlarca bu hayvanlar istanbul halkının ödünü patlattılar.
    sultanahmet meydanındaki yılanlı sütunun o zaman var olan 3 başından birini bir askerin iddia üzerine
    at üzerinde koşarak kılıçla uçurmasını takiben yeraltından binlerce yılan ve akrep çıkınca halk
    bunu bir lanet olarak algılamış ve yine dehşete kapılmıştı.

    muhtemelen yağış fazlası veya yersarsıntısı yada aşırı üreme yüzünden hayvanların göçetme
    davranışı olmalı.

    artık şehirin altında su- elektrik - kanalizasyon ve binlerce bina temeli ile kazılmadık yer kalmadı.
    belki eski tarihi yapıların atında biryerlerde hala o tünellerin kalıntıları vardır.
    ama o tüneller uzun zamandır ilgilenen olmadığı için (bizans döneminde mutlaka içlerine dolan kum ve
    çamur mutlaka aradabir temizlleniyormuştur) çoktan su- çamur ve kumla dolmuş olmalı.

    hala içinde hava kalmış bir delik bile olduğunu sanmıyorum.

    hele o kınalıadaya ve üsküdara uzanan yeraltı tüneli konusu tam bir saçmalık.

    öncelikle imkansız. istanbul gibi deniz üstünde kurulu bir kentte nereye kazma vursan hemen su çıkıyor.
    nasıl olur da denizin dibinden su baskınına uğramadan onca kilometre yolu ortaçağ imkanları ile kazmışlar.
    ve nasıl olmuşda daha o anda tünel çöküpde içine deniz suyu dolmamış.

    hadi deniz altında olmadı da kuru yerde yapıldı desk bile olamaz. böyle büyük bir inşaat ne zaman yapılmış olabilir yıllar sürmesi gerek. istanbul gibi bir kentte kimse görmemişmi onca yıllar boyunca toprak kazıldığını. tonla para gider emek verilir devletin parasına yazık değil mi.? ve yani ne kazanılacak böyle bir yol yapmaktan. kınalıadanın bir stratejik önemi yok ki.

    asırlardır istanbulda sayılamayacak kadar çok deprem oldu. 1509- 1766- 1894 depremleri çok aşırı
    şiddetliydi. 1509 depreminde kent yerle bir oldu. ondan sonrada ahşap evlerin yapımına başlandı.
    bu yüzden 1766 - 1894 ve diğer depremlerde daha az zarar oluştu ama yinede birçok taş yapı yıkıldı.

    yerin üstünde olup üstünde hava olan binalar yıkılırken bile yerin altında olup üstünde tonlarca taş ve toprak
    olan tüneller nasıl çökmemiş olabilir.

    eğer içleri zaten çoktan yağmur suları ile gelen çamurla dolmuşsa tünellerde yıkılmaz tabi.

    istanbul 2.700 yıllık bir şehir. nereye bir kazma vursan bir tarihi eser çıkıyor. özellikle bizans döneminde
    kentin altındabir çok tünel olduğuda doğru. örneğin 1261 de bizanslılar haçlı işgalindeki kente böyle girdiler.

    ama osmanlı döneminde ilgilenilmeyen bu tüneller yılan ve böceklerin mekanı oldu.
    asırlarca süren yağmur sularının getirdiği çamurlarla doldu.
    bir örnek: yerebatan sarnıcıda osmanlı döneminde kurutuılmuş ve ipek imalathanesi yapılmıştı.
    sonra terkedilince içi çamur doldu. ve 1980 lerde 50.000 ton yani 50 milyon kilo çamur çıkarılarak temizlendi.

    yalnızca 100 yılda bu yerebatan sarnıcı bu hale gelmişse en az 550 yılda çok daha küçük olan diğer
    tüneller nasıl dolmuştur siz düşünün artık.

    ve tabiki depremler ve inşaatlarla da çoktan yıkılmıştır. yerin üstündeki istanbul surlarının haline bakın.
    birde yerin altında yıkılmaya çok daha müsait olan yeraltı yapılarını düşünün.

    kentin altında yıkılmadık duvar ve dolmadık bir oda bile kalmamıştır.

    giovanni scoglamio ciddi olan ve olmayan her tür kaynağı bir araya toplayıp yazmış. o para kazanmak
    için kitabını satmaya ve kitabı hazırlarkende sayfalarını doldurduğuna bakar.

    kendisi inipde bakmış mı bu tüneller gerçektende varmı diye.
    yoo asırlar öncesinden kalmış şehir efsanelerini toplayıp kitabının sayfalarını doldurmuş yalnızca.

    özellikle kınalıadaya kadar içi dolmadan deniz altından tünel kazmanın mümkün olabileceğine
    hala inanan insanlar olabildiğine inanamıyorum.

    bir deneyin bakalım oluyormu.? çok daha yüksek arazide taksim- levent arasında denizden 50 ile 100
    metre yüksekte metro kazılırken bile içi hemen su doldu. daha bir 10 yıl öncesi.

    ortaçağın imkanları ile denizin altına su girmeyecek bilmemkaç kilometrelik bir tüneli kazdıklarına
    nasıl inanabilirsiniz. insaf ki hemde ne insaf yani.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ApAtHe89


    quote:

    Orjinalden alıntı: STT


    quote:

    Orjinalden alıntı: ApAtHe89

    bilmem kaç yüzyıl önce denizin altından tünel mi yapmışlar? biz bile daha yeni tüp geçit olaylarına başladık inanmayın böyle şeylere

    niye bilmem kaç yüz bin yıl once bi atlantisin var olduğu düşüncesinde hepimiz hemfikir deilmiyiz

    arkadaşlar ciddi ciddi mi yazıyosunuz bunları? Şimdi ne alakası var atlantisle dehlizlerin.Atlantis hakkında tek bildiğim nuh tufanında suyun dibine bakan bir memleket.Şimdi dehliz, atlantis arasındaki bağlantıyı kuramadım



    benim dediğim yani bilmem kaç yüzyıl once adamlar yapmışta biz yapıncamı yok artık oluyo al adamlar piramitte dikmiş eminim onu yapmasıda denizin altına tünel yapmak kadar zordur




  • YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ DAVUTPAŞA KAMPÜSÜNDEN HALİCE İNEN BİR TÜNEL HALEN BULUNMAKTADIR. VE ŞAHSEN GİRİŞİNİ VE ÇIKIŞI GÖRDÜM...
  • Kesinle böyle tunellerin oldugu gercektir !! Ve idda ediyorumki ISTANBULU kimse kolay kolay KARA yolundan veya deniz yolundan alamaz.. !! Hava yolunu bilemiyorum !!
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.