Şimdi Ara

islamda kölelik neden yasaklanmadı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
69
Cevap
1
Favori
2.984
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • İslâm dini her şeyden önce köleliği yalnız savaş esirlerine münhasır kılmış, diğer kaynaklara izin vermemiştir. Bunun yanında Allah rızâsına kavuşmak isteyen müslümanların samimiyetle benimsedikleri gönüllü köle âzat etme alışkanlığını yerleştirmek, ayrıca bazı günahların kefâreti olarak köle âzadını şart koşmak suretiyle köleler için hürriyete kavuşma yollarını çoğaltmıştır. (Mâide, 5/89; Mücâdele, 58/3)

    Yalnız İslâm hukukunda görülen bir uygulama olarak da devlet, gelirlerinin belirli bir bölümünü köle âzadına tahsis etmiştir.(Tevbe, 9/60)

    Bu arada İslâmiyet kölelere birçok noktada hürlere yakın bir hukukî statü vermiş ve bunu sosyal hayatta uygulamaya koyarak onlara hürriyetlerine kavuşuncaya kadar insanca yaşama imkânı sağlamıştır. Köle ve câriyelerle evlenmenin teşvik edilmesi (Bakara 2/221; Nisâ 4/25), kölelere karşı kötü muamelenin yasaklanıp onlara iyi davranmanın dinî ve hukukî bir sorumluluk haline getirilmesi (Nisâ 4/36; Müsned, I, 78; IV, 35-36; Buhârî, “Îmân”, 22; Müslim, “Eymân”, 29-42) bunun örnekleridir.

    Bunların ne ölçüde ileri ve insanî bir anlayışı yansıttığını anlamak için İslâm toplumundaki kölelerle diğer toplumlarda -özellikle yakın zamana kadar Amerikan toplumunda- yer alan kölelerin yaşayışlarının karşılaştırılması yeterli olacaktır.

    Bu kısa girişten sonra soruların cevaplarını vermeye çalışalım:

    Cevap 1:

    Köle ve cariye hür bir insanın malı olan, kendilerine ait hakları yok denecek kadar kısıtlı bulunan kadın (cariye) ve erkek (abd) insanlardır.. Kölelik ve cariyelik İslam'dan çok önceki devirlerden beri vardır. İnsanların köle ve cariyelere bakışı, onlara tanıdıkları haklar ve muamele biçimleri de değişik olmuştur. İslam geldiğinde dünyada ve Arabistan'da kölelik çok yaygın bulunuyordu. Köleliğin birden kaldırılması sosyal ve ekonomik birçok probleme yol açacaktı; çünkü köle sahiplerinin ekonomik ve sosyal hayatları kölelerin varlığı üzerine kurulmuştu. Hayatlarında hürriyeti tanımamış ve tatmamış olan köleler de birden serbest bırakıldıklarında ne yapacaklarını şaşıracak, belki eski efendilerine başvurarak köle olmayı isteyeceklerdi. Bu yüzden İslam, köleliği birden kaldırmak yerine önce kölelerin durumunu ıslah etmeyi, onlara -kendi iradeleriyle çalışıp bedellerini ödeyerek hür olmak dahil- bir takım haklar tanımayı tercih etti. Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkması için de tedbirler aldı, kurallar koydu.

    Kölelerin durumlarını ıslah için alınan tedbirlere bazı örnekler vermek gerekirse:

    Kölelere hakaret ve işkence etmek yasaklanmış, sahipleri ne yiyor ve giyiyorlarsa onlara da onların yedirilip giydirilmesi istenmiş, güçlerinin yetmediği veya zorlanacak işlere koşulmamaları, koşulurlarsa sahiplerinin onlara yardım etmeleri emredilmiştir. Bu haklar o kadar geniş tutulmuştur ki Cevdet Paşa bu yüzden şu vecize cümleyi ifade etmek durumunda kalmıştır: "İslam'da köle almak, köle olmak demektir."

    Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkmasına yönelik tedbirler içinden şu kadarını hatırlatalım:

    a) Bir köle bedelini ödeyerek hür olmak isterse -kölenin durumu müsait olduğu takdirde- sahibi bu teklifi kabul edecek ve ona bazı günler bu maksatla çalışması için izin verecektir.

    b) Kölelerin bedelleri ödenerek azat edilmeleri için zekat bütçesine ödenek konmuştur.

    c) Sahibi, -şer'î akit gereği- kadın köle ile karı koca hayatı yaşar da cariye çocuk doğurursa bu çocuk hür olduğu gibi anasının da statüsü değişmekte, "ümmü'l-veled" adını alan cariye artık alınıp satılır olmaktan çıkmakta, kocası ölünce de tam manasıyla hür olmaktadır.

    d) Devamlı köleleştirmenin kaynakları ortadan kaldırılmış, geçici olarak ve daha ziyade misilleme zorunluluğu yüzünden savaş esirlerinin köle olarak gazilere dağıtılması uygun görülmüştür. Bunun dışında hür bir insanı köleleştirmek şiddetle yasaklanmış, Hz. Peygamber (asm) "Bunu yapanlar kıyamette karşılarında dâvacı olarak beni bulacaklar." buyurmuştur. Harp esirlerine yapılacak muamele hakkında karar vermek devletin yöneticilerine bırakıldığı için yöneticilerin "karşılıksız salma, bedel ile serbest bırakma, Müslüman esirler ile değişme" gibi bir karar vermeleri halinde köleliğin hiçbir meşru kaynağı kalmamış olacaktır.

    e) Yemin edip vazgeçme, Ramazan orucu tutarken cinsel temas yaparak oruç bozma, kaza yoluyla adam öldürme gibi birçok durumda kölesi olana köle azat etme mecburiyeti getirilmiştir. Böyle bir mecburiyet olmadığı halde köle azat edenlere büyük mükâfatlar vadedilmiştir....

    Bütün bunlara rağmen İslam tarihinde köleliğin devam etmesi ve bu insanlık ayıbını başka milletlerin, oldukça geç de olsa Müslümanlardan önce kaldırmaya teşebbüs etmeleri bazı Müslümanların kendi kusurudur; dinlerini iyi anlamamaları, Allah ve Resulü'nün maksadını gerçekleştirme konusunda titiz davranmamaları, dünya menfaatini ahiretinkine tercih etmeleri yüzünden bu böyle olmuştur. (Hayrettin Karaman, Kölelik Meselesi)

    İslâmiyet neden köleliği birden bire ortadan kaldırmadı?

    Neden İslâm hukuku, bu tür müesseselerle köleliği tedricen kaldırmayı gaye edindiği halde, birden bire köleliği lağvetmedi? sorusuna Hz. Peygamber (asm), sosyo-ekonomik açıdan çok önem arz eden bir cevap vermektedir: Bilindiği gibi âyette mükâtebe akdi "Eğer onlar hakkında hayırlı olduğunu biliyorsanız" şartına bağlanmıştır. Bu hayırlı olmayı, Hz. Peygamber (asm) şu ifadeleri ile açıklamaktadır:

    "Yani bir san'at sahibi olup da kendi geçimlerini temin edecek durumda iseler ve hayatı tek başına yürütebilecek güç kendilerinde var ise akid yapınız. Aksi takdirde onları insanların üzerine yırtıcı köpekler gibi salıvermeyiniz."

    Yani ister mükâtebe akdiyle veya isterse başka yollarla köleleri hürriyetlerine kavuşturarak âzâd etmek de her zaman hayırlı değildir. Düşünün ki, cemiyeti teşkil eden fertlerin yüzde ellisi köledir. Bir anda bunları hürriyetlerine kavuşturup sokaklara başıboş salıverdiğinizi tasavvur ediniz. Cemiyet hayatı felç olacaktır. Yıllarca belki asırlarca başkalarının yanında çalışmaya alışmış ve müstakil hayatı hiç denememiş insanları birden sokağa salıverirseniz, hem sosyal açıdan ve hem de ekonomik açıdan bu insanları felâkete sürüklemek manası taşıyacaktır. Köleliğin tedricî olarak kaldırılmasının en önemli hikmetlerinden birisi de budur.(1)

    İslamiyet, köleliği yasaklayarak neden tamamen ortadan kaldırmadı?

    İslâmiyet köleliği, eski medeniyetlerde ve çağdaşı güçlü devletlerde yerleşmiş ve tabii kabul edilmiş bir konumda bulduğundan, onu tek taraflı ve kesin bir kararla kaldırma yönüne gitmeyip zaman içinde ortadan kalkmasına imkân verecek bir zemin oluşturma yolunu seçti. Bunun başlıca üç sebebi olduğu söylenebilir:

    1. Köleliğin en önemli ve devamlı kaynağını savaş esirleri teşkil eder. Savaş esirlerinin tasfiyesi konusunda takip edilen belli başlı yolların birincisi onların öldürülmesidir. Her devirde çok sık başvurulan ve günümüzde de uygulanmasından vazgeçilmeyen bu yol, vicdanları daima rahatsız ettiği gibi galiplere intikam hislerinin tatmininden başka bir fayda da sağlamamıştır. İkincisi, savaş esirlerinin kurtuluş akçesi (fidye-i necât) veya esir mübâdelesi yoluyla serbest bırakılmasıdır.

    Fakat mağlûbun kurtuluş akçesi veremediği yahut mübâdele edecek esire sahip olmadığı veya galibin, mağlûp tarafı askerî bakımdan kuvvetlendirme sonucunu doğuracak olan böyle bir yola yanaşmadığı durumlarda bu çözüm şekli de tıkanmaktadır. Savaş esirlerinin karşılıksız olarak serbest bırakılması ise son derece insanî bir hareket olmakla birlikte özellikle geçmiş dönemlerde çok az uygulanmıştır.

    Esirleri tasfiye etmenin üçüncü yolu onları hür insanlardan ayrı bir statüyle muhafaza etmek, yani köle olarak kullanmaktır.

    Şu halde savaş esirlerinin karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakılması mümkün olmadığı zaman geriye iki yoldan biri kalmaktadır: Öldürülmek veya köle olarak yaşamak.

    Buna göre kölelik ölümün alternatifi olarak ortaya çıkar. Nitekim köleliğin yasaklanmış olduğu günümüzde savaş esirlerinin serbest bırakılmadığı durumlarda onları bekleyen âkıbet, çok defa tek tek veya toplama kamplarında topluca öldürülmekten ibaret olmuştur. Savaş esirlerine yapılacak muameleyle ilgili bugün uluslararası hukukta geliştirilen esaslar (bk. ESİR) uygulamaya her zaman aynı ölçüde yansımamaktadır. İslâmiyet bundan dolayı köleliği tamamen kaldırmamış, uygulamada genellikle ölümün alternatifi olduğu için onun kapısını aralık bırakmıştır. Bununla birlikte İslâm hukukunda savaş esirlerinin mutlaka köle statüsüne geçirilmesine dair bir kural yoktur; şartlara göre karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakılabilirler. İslâm dinine göre insan için aslolan esaret değil hürriyettir.(2)

    2. Ele geçirilecek savaş esirlerinden köle olarak faydalanılacağını bilmek savaş esnasında gereksiz kan dökme işini belirli ölçüde önlemekte, ayrıca bu durum savaşın sona ermesinden sonraki esir katliamına da mani olmaktadır. Çünkü galip askerin bu sırada esir öldürmesi hissesine düşecek ganimet payını azaltmaktan başka bir sonuç doğurmaz.

    3. Köleliği tek taraflı bir kararla kaldırmanın o dönemde müslüman toplumun aleyhine bir durum ortaya çıkaracağı açıktır. Zira gayri müslim devletler köleliği uygulayıp ele geçirdikleri müslüman esirleri devamlı köleleştirirken İslâm devletinin elindeki esirleri serbest bırakması onun zayıflaması neticesini doğuracaktır.

    İslâmiyet bu sebeplerle köleliği ortadan kaldırmamış, ancak getirmiş olduğu çeşitli tedbirlerle kaynaklarını en aza indirme, mevcut köleleri tedrîcî bir surette azaltma, köle oldukları süre içinde insanca muamele edilmesini sağlama ve sonunda onları hür olarak yeniden insanlığa kazandırma yolunda başarılı adımlar atmıştır.

    İslâmiyet kölelikle ilgili yeni olarak ne getirmiştir? Diğer sistemlerden farklı olan yönleri nelerdir?

    İslâmiyet, daha önceki hukuk sistemlerinde bulunan kölelik müessessini iki açıdan medenî bir kalıba sokmuştur:

    Birincisi: Köleliğin sebeplerini hafifleştirmiştir. Daha önce ve Özellikle Roma ve benzeri hukuk sistemlerinden dokuz ona çıkan kölelik sebeplerini ikiye indirmiştir. Ayrıca insanlığın fıtratına ters olan bu müesseseyi ortadan kaldırmak için çeşitli tedbirler almıştır. Köle âzâd etmenin manen teşvik edilmesi; kölelere imkân tanınarak bedelini ödemek şartıyla âzâd olabilme imkânının verilmesi (mükâtebe); kölelerin bu durumdan kurtarılması için onlara zekât verilmesinin tavsiye edilmesi ve zıhâr, yemin bozma ve benzeri bazı suçlardan dolayı dinî bir müeyyide olarak konulan keffâretlerin birinci alternatifi olarak köle âzâd etmeyi şart koşması bunlara misâl olarak verilebilir.

    İkincisi: Köleliğin medeni hale sokulmaya çalışılmasının ikinci yolu da mevcu kölelelere meşru dairede iyi mu'âmele edilmesini ısrarla tavsiye etmesidir. Bugün bile bir kısım Müslümanlar sırf Müslüman oldukları için medeniyim diyen insanlar tarafından öldürülürken ve onlara temel hak ve hürriyetleri dahi çok görülürken; İslâmiyet, köleri, bulundukları ailenin fertleri gibi kabul etmiş ve korumuştur. Hatta Osmanlı arşivlerinde bulunan mahkeme kararlarında Hıristiyan kölelerin yemin ederken dinî inançlarına uygun tarzda yemin etmesi ve mesela "İncil'i Hz. İsa'ya indiren Allah'a yemin ederim ki ..." demesi, bu zikrettiklerimize en müşahhas delilidir.

    O halde İslâm hukukundaki kölelik müessesesini, esirlik ve kölelikten hürriyete geçiş safhası olarak vasıflandırabiliriz. Bunun nasıl yürüdüğünü biraz sonra tafsilatıyla nlatacağız. İslâm Dini geldiğinde, kölelik, bütün dehşetiyle devam eden sosyal ve bir vakıaydı. İslâm Hukuku, yukarıda izah ettiğimiz şekilde tedbirler alarak, köleliği istisna bir müessese haline getirdi.

    Toplumun yarıya yakınının köle olduğu bir durumda, kölelik müessesesini birden ilga etmek, hem köle sahipleri ve hem de daima bir efendi'nin yanına sığınmış olan köleler için, sosyal ve ekonomik açıdan mümkün değildi. Hedefi insanları küfürden kurtarmak olan bir Peygamber'in, senelerce toplum fertlerinin ülfet ettiği, ahlaken ve hayat itibariyle imtizaç ettikleri bu müesseseyi, birden bire ilga etmesi irşadın ruhuna da aykırıdır. İşte bu sebeple İslâmiyet kölelik müessesesini hemen ilga etmemiştir. Fakat olduğu gibi de bırakmamıştır. Tedricen ortadan kaldırmak için, önce köleliğin menbaını kurutmaya, izlerini azaltmaya ve o günlerde câri olan hükümlere aykırı olarak kölelere de normal insan gibi nazar etmeye insanları teşvik etmiştir. Burada Gustav Lebon'un şu tesbitlerini aktarmak yerinde olur kanaatindeyim:

    "Rık yani kölelik kelimesi, otuz sene önce kaleme alınan Amerikan romanlarını okumaya alışan bir Avrupalının önünde telaffuz olunursa, derhal hatırına, ayaklarına ağır zincirler, ellerine demir kelepçeler takılan, sopalarla dövülerek hayvan sürüleri gibi bir yerden bir yere sevk edilen, bedbaht ve yeterli ekmeğe bile kavuşamayan, karanlık bir taşdan başka evi ve barınağı olmayan o Amerikan köleleri gelir. Ben burada bu durumu isbât etmek üzere ayrıntılara girecek değilim. Fakat gerçek şudur ki, İslâmiyet'teki kölelik Hristiyanların anladığı manadaki kölelik müessesesine tamamen aykırıdır."

    Yani bu ikinci nokta ile söylemek istediğimiz şudur: İslâmiyetteki kölelik ve cariyelik müessesesi, Hıristiyan âleminde bilinen köleliğe benzememektedir ve İslâmı bilmeyen insanların anlattıkları gibi değildir.(3)

    Cevap 2:

    Her şeyi kendi döneminde değerlendirmek gerekir. Çok şey vardır ki, daha önce iyi olarak karşılanırken, daha sonra kötü olarak değerlendirilmiştir. Bunun tersi de olabilir. Bu sebeple, İslam’dan binler sene öncesinden gelen kölelik kurumu, İslam’da asla bir insanlık suçu olarak algılanmıyordu. Bir hizmetçi, bir ücretli gibi algılanıyordu. Ancak, İslam öncesi devirlerde bu kurum vicdansız insanlarca çok aşağılanmış, adeta insanlık dışı bir tavırla insanlığın dışına itilmiştir.

    İslam, bu kuruma insanca davranmış, onu insanlık ailesi içerisinde, insanca yaşayabilecek bir konuma kavuşturmuştur.

    O güne kadar hiç görülmemiş bu yeni statüye göre;

    - Hiçbir efendi Allah katında -fazilet ve takvanın dışında- kölesinden daha değerli değildir. Bilakis, Allah katında, daha takvalı, daha faziletli olan köle, efendisinden daha değerlidir.

    - Hz. Peygamber (a.s.m)’in azatlı kölesi Hz. Zeyd’i ve onun oğlu Hz. Üsame’yi sahabelerinin başına komutan tayin etmesi, bu kurumun –İslam sayesinde- nerden nereye geldiğinin göstergesidir.

    - Her fırsatta köle azat etmeyi teşvik eden, yapılan yanlışlıkların kefareti olarak onları hürriyetlerine kavuşturmayı ön gören İslam dininin bu pozitif uygulaması gerçekten alkışlanmaya değerdir.

    - Hz. Muhammed (a.s.m)’in tavsiyeleri doğrultusunda, Müslüman efendilerin, köleleriyle beraber yemek yemeleri, giydiklerinden onlara giydirmeleri, yiyip içtiklerinden onlara da yedirip içirmeleri, güçlerinin üstünde onlardan bir hizmet beklememeleri, beşer tarihinde görülmemiş yeniliklerdir.

    - Eğer bugün, patronların -çok az bir ücretle- işçi çalıştırmaları, bir memurun kendi âmirinin emrinin dışına çıkamaması, bir insanlık suçu ise, o gün de ona insanlık suçu diyebiliriz. Yanlış anlamayın, bunları kölelerle aynı kefeye koymuyoruz. Maksadımız, aradan bu kadar yıllar geçmesine rağmen, hala ona yakın bir statünün algılanmaya bağlı olarak öyle değerlendirilebilir olduğuna dikkat çekmektir. Şimdi sendikalar yeni yeni meydana çıkmıştır. Şimdiye kadar –fert veya kurum olan- patronlar istedikleri gibi kıt kanaat bir geçim için bir şeyler veriyorlardı ve işçi-memurun hiçbir itiraz hakkı da yoktu. Ama buna kimse insanlık suçu demiyordu. O da öyle...

    "Herhangi bir köle efendilerinden kaçarsa, onlara tekrar dönünceye kadar küfre girmiş olur.”(Müslim, İman, 122).

    Bu gibi hadisler, toplum düzenini korumaya yönelik ifadelerdir. Bu gün, işçiler, memurlar, görevlerini yapmadıkları zaman devlet, toplum nasıl bir anarşi içine girecek duruma gelebileceği gibi, o günde bir nevi farklı bir statüdeki işçi-memur görevini yapan kölelerin işi bırakıp kaçmalarına meydan vermemek için belli bazı zecrî tedbirlerin alınması gerekir.

    Fakat, bu ve benzeri hadislerdeki bu gibi yerlerde kullanılan küfür kavramı bir kaç şekilde yorumlanmıştır:

    - Böyle yapan cahiliye insanlarının ve kâfirlerin yaptığı işler gibi iş yapmış olur.

    Böyle yapan, nimetini gördüğü velinimetine karşı nankörlük anlamındaki küfran-ı nimet yapmış olur.

    - “Her günah içerisinde küfre giden bir yol var” olduğuna dikkat çekmeye yönelik bir ifadedir (krş. Nevevî, ilgili hadisin şerhi).

    Cevap 3:

    Kölelik statüsünde kölenin kendisi efendisinin malı-mülküdür. Dolayısıyla bütün kazancı da efendisinin hanesine yazılır. Bu gün mevcut olmayan bu kurumu değil, modern kölelik kurumlarını konuşmak daha faydalı olduğunu düşünüyoruz. İslam’ın kölelik kurumuna kazandırdığı müspet konumlar gibi güzelliklerden başka, bu kurumun çalışmasını devam ettirmeye yönelik hiçbir katkısı olmamıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mhmt042 -- 14 Mart 2018; 13:19:6 >







  • 1 tane mantıklı cümlen yok, cevap yazmayıp edebinle susmayı bi öğrensen bari. Anlama kapasiten sıfırda, bari okumayı öğrensen.



    Ben nerede "var ama yanlış yaptı" dedim. Öbür konuda da söylemediğim şeyi söylediğim iftirasını attın. Resim yapıştırdım, ben öyle anlamışım dedin. Senin anlayışını seveyim.



    Allahın (bu, islamiyetin tanrısı oluyor) herşeyi yaratıp, görüp, yönettiğine inanan sensin. Bende diyorumki, geleceği görüp bu kitabı gelecek için de yazdığını söylüyorsan, köleliğin serbest olması "tarihi" bir olay "OLAMAZ".



    Hüküm işine gelmiyorsa değiştirmeye çalışma diye ben size söylüyorum zaten, sen bana niye bunu yazdın, saçmalık.



    Kuranın Allah kelamı olmadığının delili tabiiki kuranın içinde olur, tersini nasıl düşünebilirsin.



    Bir insan bu kadar mantıksız, zekasız olamaz yahu. Benim söylediklerimi tekrarlayıp bana karşı nasıl söylüyorsun, kendi kendini bitirmişsin.



    Sanırım sen islam düşmanısın ve islamiyeti kötülemek için konu açıyorsun, arada da beni trollüyorsun.
  • İslam diniyle, Müslümanlarla savaşmanın bir bedeli olacaktı elbet.

    Bu bedel, ya savaş meydanında can vermektir. Ya kaybedip boynunu bükerek kaçmaktır. Yada esir edilmektir.

    Esir edilince de Müslümanlar seni ya bağışlayıp salacaktır, ya fidye karşılığı serbest bırakacaktır, yada belirli bir işi yapmanın karşılığında serbest bırakacaktır, yada köle yapacaktır seni. Şartlar neyi gerektiriyorsa, hangi opsiyon İslam için daha faydalı olacaksa onu yaparlar. Öyle de olmuştur.

    Bunun sonucunda köle ve cariyeler meydana gelmiştir İslami toplumun içerisinde. Ben hür bir insan olarak, bu sistemi doğru bulmam. Bir insanın köleleştirilmesini, özgürlüğünden mahrum bırakılmasını ve dahi alınıp satılmasını doğru bulmam. Fakat Allahında berlittiği gibi ''bazı şeyler hoşunuza gitmesede kabul etmeniz gerekir'' emriyle bunu reddetmeyiz. Ama gönlüm elbette olmamasından yana. Aynı zamanda ''Allah bilir siz bilemezsiniz'' ayetini de düşündüğümde, belki de hikmetini anlamayadığımız birtakım hususlar barındırıyor olabilir.

    Şimdi dönüp bakalım geçmişe bu işin sonucunda neler olmuş. Tarık bin ziyad bir berberi esir olarak ele geçirilip köleleştirilmişti. Bu adam zamanla İslam devletinin içerisinde yükselip, adını bir boğaza verecek kadar büyük işler başarıp İslama hizmet ederek can vermişti. Memlüklüler devleti bu konuda örnek vermek için biçilmiş kaftandır adeta. Memlüklüler, kölemen devleti, köleler devleti olarak geçer. Zira bu devletin kurucuları köle kökenli komutanlardır. Ağırlıklı olarak Çerkez, Kıpçak ve Türklerden müteşekkildir. ''Devleti Türkiyye'' diye de geçer. Devlet kuracak kadar yükselmişlerdir. Ki bu devlet dünya tarihinde Moğolları ilk kez durduran devlettir. Bir yönüyle İslam dinini muhafaza etmişlerdir. Eğer onlarda düşseydi İslam bugün var olur muydu meçhul. Halifelik makamını da zaten bildiğiniz üzre yüzyıllarca muhafaza edip, İslamın siyasi yönünü hayatta tutmuşlardır o kadar badirelere rağmen. Ve İslam zamanla tekrar dirilebilmiştir.

    Demek ki kölelerin hepsi gemilerde kürek çekmemiş. Köleleştirilmeleri onlar için bir ceza olmakla birlikte, zamanla ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda bir mükafat olarak bile değerlendirilebilir. Küfür içinde yaşıyorlarken, hidayet üzre can verip, İslama hizmet etmişlerdir birçoğu.

    Ve en önemlisi de, sadece savaş esirlerini köleleştirmişlerdir Müslümanlar. Cağdaşı devletler kah Amerikadan, kah Afrikadan, kah Hindistandan sivil garibanları zincirleyip köleleştirip gemilere doldururken Müslümanlar bunu yapmamışlar, bu ezilen halklara siyasi ve askeri yardımlar yapmışlardır. Onları sömürmeyip, onları sömürmeye gelen sömürgeci güçlere karşı ellerinden gelen yardımları yapmış, Kızılderililer gibi tamamen yok olmalarını bir nebzede olsa engelleyebilmişlerdir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TURKISH POWER -- 14 Mart 2018; 13:46:08 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • bence de en önemli nokta burası


    d) Devamlı köleleştirmenin kaynakları ortadan kaldırılmış, geçici olarak ve daha ziyade misilleme zorunluluğu yüzünden savaş esirlerinin köle olarak gazilere dağıtılması uygun görülmüştür. Bunun dışında hür bir insanı köleleştirmek şiddetle yasaklanmış, Hz. Peygamber (asm) "Bunu yapanlar kıyamette karşılarında dâvacı olarak beni bulacaklar." buyurmuştur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mhmt042 -- 14 Mart 2018; 19:24:3 >
  • Yazdıklarınızı okuyunca, insanın canı müslümanlara köle olmak istiyor.
  • Telefondan bakınca sayfalar dolusu uzuuunn uzuuun yazı. Sonuç: islamda kölelik yasak değildir.



    Ayrıca öldürdüğün adamın karısını ve kızını yakalayıp her işinde kullanabilirsin, helaldir...

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • webbie kullanıcısına yanıt
    zaten gerçek islamın yaşandığı dönemde azat edilen köle efendisini yanında kalıyor azatlık köle demek olan mevla ismi oradan geliyor zamane müslümanları olarak herşeyi bozmakta pek mahiriz maalesef
  • asderty A kullanıcısına yanıt
    savaş sonucu ve karısı kızı savaşın yapıldığı yerdeyse köle olabilir başka ne olacaktı
    senin yazını okuyan git birini öldür karısını kızını köle yap diye anlar yazıyı okumadan cevap yazmayın veya tam olarak neresi yanlışsa kopyala görelim
  • mhmt042 M kullanıcısına yanıt
    Adamın köyüne saldırıp ele geçiriyorsun, karısı kızı nerede olacaktı, alaskada mı?



    İslami kaynaklarda hz muhammedin 15 cariyesi vardı diyor. Onlar cephede kılıç mı sallıyorlarmış?



    Öyle ya da böyle. Tanımadığın kadını yakalayıp, istediğin kadar ilişkiye girip, işin bitince satmak kitapta var mı? Var. Ahlak anlayışına (müslümanların değil, dünya genelinin) sığmıyor diye inkar etmeyin. Aynı karını dövebilmek gibi, kitapta var işte.



    Seninle pek bir konuda anlaşabileceğimizi sanmam. Gözle görülen deneyi inkar eden birisin sonuçta. Ama işte bu başlık sayesinde 3-5 kişi daha kuranda kölelik ve cariyeliğin olduğunu öğrenir.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • İki buyuk hata yapılıyor. Birincisi koleliğin ve cariyeliğin tanımı.



    2. Si dinin kafir ya da ehli kitap denen kesime bakan yonu.



    .........





    Bu iki husus netleşirse olay meal kazanır diye düşünüyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • asderty A kullanıcısına yanıt
    sen tarih konusunda tamamen bilgisizsin kölelik mevzusu tarihi bir kenara bırakılarak değerlendirilemez ya


    Evet, verilen bilgiler doğrudur, encak eksikitr; çünkü bunlar azad edilip hürriyetlerine kavuşturulmuşlardır. Kölelik ve cariyelikleri devam etmemiştir.

    Peygamber Efendimizin (asm) hediyeler, ganimetler gibi değişik nedenlerle birçok kölesi olmuştur. Fakat bunların hepsini azat etmiştir. Vefat ettiğinde eli altında bir tek köle dahi kalmamıştı.

    Peygamber Efendimiz (asm), köle azad etmeyi teşvik etmiş ve bizzat kendisi de bir çok köleyi hürriyetine kavuşturmuştur. (Buhârî, Itk, 1; Ebû Dâvud, Edeb, 120; Askalani Buluğu'l-Meram, Trc. 4/294)

    Azad edilen, yani hürriyetine kavuştururlan köle erkekse "mevla", kadın ise "mevlat" denilir.

    Kanaatimizce Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (asm) mevla ve mevlatları (kadın ve erkek azatlıları), tarih kitaplarına bakılırsa toplam yetmiş seksen civarındadır.

    Örneğin Diyarbekri Tarihu’l-Hamis adlı kitabında (2/178- 179); 69 erkek mevlasından, 15 de kadın mevlasından yani azat edidip hürriyetine kavuşturduğu erkek ve kadınlardan söz etmekte ve isimlerini vermektedir. Yine onun aynı kitapta söz yettiğine göre (2/181) İbnü'l- Cevziye göre onun mevlalarının sayısı 43, mevlâtlarının sayısı da 11'dir.




  • mhmt042 M kullanıcısına yanıt
    İşte cehaletin son noktası budur!



    Birde bana bilgisizsin falan yazmış :)



    Arkadaşlar burada tüm kainatı yarattığı ve hepsini en ince ayrıntısına kadar kontrol eden, geçmişi ve geleceği sonsuzluğa kadar bilen bir yaratıcının sözleri olduğu söylenen bir kitaptan bahsediyoruz.



    Kopyala yapıştır yaptığın yer sayıyı tasdik etmiş. Sonrasında yaptığının önemi yok. Aslında peygamberin veya bir başkasının ne yaptığının bir önemi yok. Çok çok yanlışsınız. Bu gibi insanlığa verilen izinler bir tarihi KAPSAMAZ. İzin verilmiş demek yapabilirsin demektir. Savaştığın adamın karısını ve kızını eve götürüp istediğin gibi kullanabilirsin demiş mi, demiş. BİTTİ. Demiş ama tam da dememiş diye bişey olmaz kafayı azıcık çalıştırın. Demiş ama, özgür bıraksan daha iyi demiş, eee? İzin vermiş mi, vermiş, bitti.



    Bunun tarihi falan yok, olamaz. Allah görememişmi 1000 yıl sonrasını. Kendinizle çelişmeyin. İnsandan bahsetmiyoruz, Tanrıdan bahsediyoruz. Efendim neymiş, o zaman zor gelirmiş insanlara. Yok yaa. Karşında Tanrı var ulan. Tamamen inandıysan ne kölesi ne içkisi. Yasak dedimi bitti. Çocuk oyunu mu bu?



    @mhmt042 : beyninin mantık bölümü kesinlikle çalışmıyor. Öncekindede piltdown adamıyla evrimi yıkmaya çalıştın. 1 dolandırıcının iskeleti gerçek olan 10 binlerce fosili yalanlayamaz. Gökyüzünde 1 tane uçak lambası gösterip, bakın yıldızlar yalanmış demek gibidir. Sende mantık yok, mümkünse mantık yürütme.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • asderty A kullanıcısına yanıt
    ha ha ha hani tanrı yoktu
    bir yerde var ama yanlış yapmış deyip öbür konuya gelince yok demek karşındakini aptal yerine koymaktır karar ver tanrı var mı yok mu her nerede yazarsan yaz bu kurala uy
    madem tanrı var madem kuran tanrının kitabı madem islam o tanrının dini kuralı da O KOYAR sana mı soracak izin mi alacak istediğine izin verir istediğini yasaklar senin dediğin gibi
    ha verdiği hüküm hoşuna gitmez aklın almaz o seni bağlar tanrı yolu göstermiş gitmekte serbestsin demiş şu yol şuraya şu yol buraya çıkar demiş yol bitene kadar sana mühlet vermiş karar senin

    İLKELİ OLUN
    KURANDAN DELİL GETİRECEKSEN ONUN ALLAH KELAMI OLDUĞUNU KABUL EDECEKSİN KABUL ETMYECEKSEN DELİLİNİ BAŞKA YERDE ARA BUL
  • mhmt042 M kullanıcısına yanıt
    1 tane mantıklı cümlen yok, cevap yazmayıp edebinle susmayı bi öğrensen bari. Anlama kapasiten sıfırda, bari okumayı öğrensen.



    Ben nerede "var ama yanlış yaptı" dedim. Öbür konuda da söylemediğim şeyi söylediğim iftirasını attın. Resim yapıştırdım, ben öyle anlamışım dedin. Senin anlayışını seveyim.



    Allahın (bu, islamiyetin tanrısı oluyor) herşeyi yaratıp, görüp, yönettiğine inanan sensin. Bende diyorumki, geleceği görüp bu kitabı gelecek için de yazdığını söylüyorsan, köleliğin serbest olması "tarihi" bir olay "OLAMAZ".



    Hüküm işine gelmiyorsa değiştirmeye çalışma diye ben size söylüyorum zaten, sen bana niye bunu yazdın, saçmalık.



    Kuranın Allah kelamı olmadığının delili tabiiki kuranın içinde olur, tersini nasıl düşünebilirsin.



    Bir insan bu kadar mantıksız, zekasız olamaz yahu. Benim söylediklerimi tekrarlayıp bana karşı nasıl söylüyorsun, kendi kendini bitirmişsin.



    Sanırım sen islam düşmanısın ve islamiyeti kötülemek için konu açıyorsun, arada da beni trollüyorsun.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • asderty A kullanıcısına yanıt
    tamam ya hadi baştan teker teker gidelim bir başlık altında karışıklığı çözelim
    tanrı var mı yok mu
  • mhmt042 M kullanıcısına yanıt
    Ben forumda, helede seninle o işe girmem. Ne kadar bilge (!) olduğunu göstermek istiyorsan neden/nasıl müslüman olduğunu forumdaki diğer kişilere anlatabilirsin. Cümlelerinden adeta zeka fışkıran bir yazıyla tüm dünyayı aydınlatacağına eminim.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: asderty

    Ben forumda, helede seninle o işe girmem. Ne kadar bilge (!) olduğunu göstermek istiyorsan neden/nasıl müslüman olduğunu forumdaki diğer kişilere anlatabilirsin. Cümlelerinden adeta zeka fışkıran bir yazıyla tüm dünyayı aydınlatacağına eminim.

    Neden bu kadar dalga geçiyorsun ki? Elinden geldiğince fikirlerini ifade edip kendince size yardım etmeye çalışıyor..

    Sen kendini çok mu zeki zannediyorsun? Sende onun gibi kopyala yapıştır yapıyorsun. O direkt kopyalayıp yapıştırıyor, sen daha önce okuduklarını kafaya kopyalamışsın oradan harmanlayıp yapıştırıyorsun. Özgün hiçbirşey yok yazılarında. Hep daha önce yazılıp çizilen şeyler. ''Ateizm propagandasının temelleri'' niteliğinde paylaşımlar yapıyorsun. Bu mudur zeka? Bu mudur aydın olmak? Bu mudur bilgelik?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TURKISH POWER -- 16 Mart 2018; 0:37:36 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • asderty A kullanıcısına yanıt
    kaçak güreşmek tabiatın olmuş bazı insanvari yaratıklar kendilerine hakaret ETMEKTEN zevk alıyor
  • Tabi tabi..

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: asderty

    Telefondan bakınca sayfalar dolusu uzuuunn uzuuun yazı. Sonuç: islamda kölelik yasak değildir.



    Ayrıca öldürdüğün adamın karısını ve kızını yakalayıp her işinde kullanabilirsin, helaldir...

    Ulan görende sanır şuan tamamen özgür. Sadece isimler ve sahipler değişti.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Johnnie-Walker


    quote:

    Orijinalden alıntı: asderty

    Telefondan bakınca sayfalar dolusu uzuuunn uzuuun yazı. Sonuç: islamda kölelik yasak değildir.



    Ayrıca öldürdüğün adamın karısını ve kızını yakalayıp her işinde kullanabilirsin, helaldir...

    Ulan görende sanır şuan tamamen özgür. Sadece isimler ve sahipler değişti.

    Sen de kafası pek çalışmayanlardansın heralde.



    İnsan ile tanrıyı kıyasladığınızın farkında mısınız? İnsan bencildir, insan hata yapar, insanın mantığında hata olabilir. Ama bu kitabı tanrının bizzat kendisi gönderdiyse, son insan ölene kadar içindeki bilgiler rehber olacaksa mantık hatası olmamalı.



    Çıkıpta Allah hata yapmış ama insan da yapıyor ne var bunda denir mi?



    Siz (geneliniz yani) bu din-allah-kitap olayını hakikaten hiç ciddi ciddi düşündünüz mü?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.