Şimdi Ara

İsimsiz Canavar

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
0
Favori
360
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bu videodan yola çıkarak , ben varlığının ve ismin toplumun bir parçası olduğu çıkartılabilir. Pekela kuşanılmış mevkiler bir toplum olmadan hiçken , çıkar mevzusu da toplumun bir parçası mıdır? Bu noktada Hobbes'ın çıkarcı benlik ve ego kavramının yeterlice değerlendirilmediğini düşünüyorum. İnsan toplumsuz bir hiç midir? Hayatımızı idame ettirmek ve varoluşumuzu baskın kılmak için sosyal yapıda geliştirdiğimiz ego kavramı, benliğimizin tümünü mü oluşturur sizce? En yüksek ve karmaşık gibi görünen mevzuların arkasında, hiyerarşide yükselmek isteyen bir cinsel arzu güdüsümü yatar? İnsan insansız ne derece bir yaşam sürer, anlam bunun içinde mi yatar? Cast away filmini bilirsiniz ve hindistan cevizini. Pekela insan sosyal olmadan, akıl sağlığı nasıl değerlendirilebilir? Burada sosyal olma kavramının içine kitaplarıda almalıyız, çünkü burada yazarla bir münasebet kurulur, aynı şekilde filmde bir sosyalliktir ve oyuncular, senarist ve yönetmenle ilişki kurulur. Pekela böylesi benci bir varlığın dostu olmak için doğa yeterli midir? eğer değilse bencilik kavramı sosyal yapıyı nasıl düzenli kılabilir? Çıkar toplumlarda bir bütün olmayı başarabilir mi? Pekela gün yüzüne çıkmak isteyen ego başka bir egoyu kabul etmediği sürece canavar olmaya mahkumken sonu hiç olmaktan başka bir şey olmaz, kendi benliğinide kendi tüketir. Videoyu ayrıca yorumlayabilirsiniz




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi therc -- 4 Şubat 2021; 18:9:19 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Hocam maalesef artık kibir, egoizm ve narsisizmin normalleştiği hatta tv-internet-sinema yoluyla özendirildiği bir çağda yaşıyoruz. Bencilik temelli düzenlerin, ancak benci bireylerin çıkarları sekteye uğrana kadar yada konfor seviyesi azalana kadar ayakta kalabileceğini düşünüyorum.


    Ayrıca konuyu okuyunca şu yazı aklıma geldi : https://www.yenisafak.com/yazarlar/erol-goka/narsist-2045924


    Yazıdan bir kesit:

    ...“Kibir bele bağlanmış taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne uçulur” (Hacı Bayram Veli) diye inanılan, gurur ve kibrin, insan kardeşlerimize ve hele de Yaratıcımıza karşı büyüklenmeci tavırların yerden yere vurulduğu bir inanç ve kültür dairesinde yaşıyoruz. Elbette özellikle modern zamanlarda bu dairenin kültür bölümüne kirli sular sızdı. Kadim zamanlarda buralarda “enayi” diye, “ene”sine saplanmış, bencil, kendini beğenmiş kimselere denilirken (Evliya Çelebi, “Seyahatname”, 1680) bu anlayış giderek tam tersine döndü, bir süreden beri bencil olmayanları, fırsatçılık yapmayanları böyle çağırmaya başladık...


    ...Freud, narsisizmin somut gerçekliğe yabancı, mitolojiye batmış eski zaman insanına has bir durum olduğunu sanmakla yanılmıştı. Modernlikle birlikte yara alan insanın narsisizmi değil, iradesiydi. Hür irademiz tuz buz olurken, insanın benliği balon gibi şişirildikçe şişirildi. Artık kültürümüze “narsisizm kültürü”, zamanımıza “narsisizm çağı” (Christopher Lasch) deniyor. “Ben bencilik”te o kadar ileri gittik ki, 1970 sonrası doğanlara “ben nesli” adını verdi Dr. Jean Twenge....




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kuasar.p -- 6 Şubat 2021; 21:17:5 >




  • Kuasar.p kullanıcısına yanıt

    Katkılarınız için teşekkürler, güzel noktalara değindiniz. Aslında temelde hepimiz benciliz, çıkarcı yapımız hayatta kalmak ve hayatın devamlılığı üzerine kurgulanmış. Abraham Twerski'nin dediği gibi balığı sevmiyorsun, balığı yemeyi seviyorsun, yine akvaryumda balık besleyen kişi balıkları sevdiği için mi besliyordur? yoksa göz zevkini tatmin edip kendine uğraşmı arıyordur? Ancak bu demek değildir ki çıkar kötüdür, çıkar bir id olarak doğamızda ve içgüdüsel yapımızda varoluşumuzu hayatta tutmanın bir çabası, ancak burada ki temel sıkıntı çıkar bir renk skalası gibidir, beyazdan siyaha kadar yolu var. Bizim için önemli olan denge olmalıdır, mesela ütopyaların en büyük sıkıntısı toplum çıkarını sağlamaya çalışırken kişisel çıkarları yok etmesidir; bu noktada insan toplum için mi vardır, yoksa toplum insan için midir sorusunu sorabiliriz. Hepimiz potansiyel bir isimsiz canavarız , ancak yola çıkarken aradığımız isim bizi doyuracakmı sorusu önemli. pekala biz insanlar doyumsuzluğumuzla da imtihan oluyoruz, tüm bunlar ne içindir diye sormuyor bir çok insan. Aslında bulunmaya calışılan isim yeryüzünde yok, çünkü herkesi tükettikten sonra elde sadece ben kalır. isimsiz olmayı kabul etmek aslında güzel bir metafor, yolun kendisi bir isimken , besinini mevkiden sağlayanlar bir gün odunu biten ateş gibi sönmeye mahkumdur. Günümüzdeki bencil yapının siyaha kayması da kapitalist sistemin eseridir, insanlar diğer insanları kendine basamak olarak kullanır, yığınlar üstüne çıkmaya çalışan yağınlar haline getirir insanı. Herkese bir şey vaad edip adeta bir maratona oluşturur. Somutla beslenmekten obez bir sistem oluşur, sıska bacaklar göbeği taşıyamaz hale gelir. Şu hayatta anladığım bir şey var ise o da ruhu bedenine üstün gelmiş insanlar için hayat çekilmez bir alan , somut dünyanın çirkinleşen arzularının bir anlam ifade etmedeği bünye soyutla beslenmek istiyor, ancak bununda ayrı zorlukları var


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • therc T kullanıcısına yanıt

    "Maddi hayata meyledenler için hayat, deniz suyu içmeye benzer, içtikçe susarlar, susadıkça içerler."


    Somut dünya arzularının giderilmesi sonucu oluşan tatmin aslında bir yanılgıdan ibarettir. İnsanın aslı ruhtur. Ruh mutmain değilse, isterse dünyanın en zengini olsun gerçek anlamda huzur bulması mümkün değildir. Ruhun besini benliği büyütmek, gurur, eğlenmek vs. değildir. Ruh sahibine yani kendisini Yaratana dönmeyi, kavuşmayı bekler. O'na yönelmekle huzur bulur.


    Renk skalası benzetmesine katılıyorum hocam. Denge kurmak önemli tabi ama insanın dünyadaki gayesi beyaza mümkün olduğunca yaklaşmak olmalı. Bu da hayattaki en zorlu mücadele olabilir.

  • İnsan sosyal ortamda gelişimini sürdürdüğü için (karşılıklı çıkar ve hayatta kalmak gibi sebeplerden toplu yaşamışlar) ego ve düşünce yapısı bunlara bağlı olarak gelişmiştir. Başından beri tek bir insan ve doğa olsaydı günümüzdeki gibi düşünmezdik sanırım çünkü sosyal bir sıkıntı diye bir şey hissetmezdik. Yine hayatta kalma çabasında olacaktık ama bir de dişi birey gerek tabi bunu yok sayiyoruz bu durumda(soyumuzun devamı yine bu hayatta kalma mekaniklere bağlı). Bunu da hesaba katarsak söylediğin gibi cinsel dürtü de işin içine giriyor.
    Başından beri değil de insanı şuan bu haliyle tek başına doğaya atsak sıkıntılı bir süreç olur herhalde evet ama bu gelişimimizden kaynaklı bir durum olur.

    Toplumsal çıkar konusunda yaşadığım bir olay;
    Fishland ya da öyle bir şeydi bir düşünce deneyi var.
    Bir adada herkes balıkları paylaşıyor sonra bir bilimci çıkıp gemi üretip insanları çalıştırarak daha çok balık alıp onlara daha az vermeye başlıyor kısa bir bölümü basitçe böyle.
    Sınıfta hoca bazı sorular sorduğunda herkes adadaki insanlara paylastirdi balıkları ve ona göre hesap yaptı ve kimse bu kişi gemi icat etti diye daha fazla pay alması gerektiğini düşünmedi. Devreye hoca girince kendinizi düşünün gibi bir yorumla o zaman bu şekilde hesap yaptılar.
    İnsanların bazı durumları aşabileceğini düşünüyorum. Ego korkunç bir canavar değil videodaki gibi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.