Şimdi Ara

İNGİLİZCE KİTAP ALACAKLARA TAVSİYELER- ANA KONU (11. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
387
Cevap
18
Favori
25.969
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sayfa gözükmüyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: rat.planet

    Arkadaşlar bir sorum var.

    Literatürde Türk mutfağı ve Osmanlı mutfağı ayrı olarak belirtiliyor.
    Osmanlı mutfağından kasıt saray mutfağı mıdır? Bu nedenle mi Türk mutfağından ayrılıyor?
    Bu ayrımı neye göre yapmışlar.Aradım fakat detaylı açıklayan bir bilgi bulamadım.
    Şöyle bir kitap var;
    https://kitapsatis.anadolu.edu.tr/osmanli-mutfagi-11750
    Hocam Osmanlı işin saçmalığı. Hanedanın adı bir milletin yemek geleneği olamaz. Bir nevi Osmanlı sevdasına satış tekniği.

    Yani Fransa'da da çok yiyecek sarayda geliştirildi ama Bourbon Mutfağı diyen duymadım.

    Hep derim hanedan sürgüne gideli 100 sene oldu ama insanlar Osmanlı'nın ekmeğini yemeye doyamadılar, adamlar sürgünde ama isimleri hala patronaj yapıyor. Konya'nın Mevlana'nın ekmeğini yemelere doyamaması gibi.

    Bizde zaten bu yüzyılların Türkiye'sine Osmanlı deme alışkanlığı bitmek bilmedi. Anlamıyorlar Osmanlu'nun askeri bir mensubiyet Tanzimat'tan sonra da Osmanlıcılık kapsamında vatandaşlık belirttiğini.

    E tabii en temel ayrımı yapamayınca Türkiye'nin adı Osmanlı olunca koskoca Türk Mutfağı da Osmanlı Mutfağı oluyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi

    Hocam Osmanlı işin saçmalığı. Hanedanın adı bir milletin yemek geleneği olamaz. Bir nevi Osmanlı sevdasına satış tekniği.

    Yani Fransa'da da çok yiyecek sarayda geliştirildi ama Bourbon Mutfağı diyen duymadım.

    Hep derim hanedan sürgüne gideli 100 sene oldu ama insanlar Osmanlı'nın ekmeğini yemeye doyamadılar, adamlar sürgünde ama isimleri hala patronaj yapıyor. Konya'nın Mevlana'nın ekmeğini yemelere doyamaması gibi.

    Bizde zaten bu yüzyılların Türkiye'sine Osmanlı deme alışkanlığı bitmek bilmedi. Anlamıyorlar Osmanlu'nun askeri bir mensubiyet Tanzimat'tan sonra da Osmanlıcılık kapsamında vatandaşlık belirttiğini.

    E tabii en temel ayrımı yapamayınca Türkiye'nin adı Osmanlı olunca koskoca Türk Mutfağı da Osmanlı Mutfağı oluyor.

    Alıntıları Göster
    Kesinlikle katılıyorum. Tamamen tabela, dolasıyla prim işi. Allah rahmet eylesin rahmetli Turgut Kut çok güzel saydırıyordu bu Osmanlı Türk mutfağı diye ayıranlara. Malum, yiyecek içecek kültürünü ve tarihini en iyi bilenlerdendi rahmetli.




  • Kraven kullanıcısına yanıt
    Teke tek ve tarihin arka odası programlarını izlemiştim.Ama yemeklerle ilgili detaylı kitabı yok galiba.Şu var;
    http://www.pandora.com.tr/urun/melceu-t-tabb%C3%A2h%C3%AEn-ascilarin-siginagi/502986
    Bu kitap var.Ama programda Fatih'in sevdiği yemekleri anlatıyordu.
    Programın en komik bölümü;
    https://www.youtube.com/watch?v=qW-KqPQDMOU




  • quote:

    Orijinalden alıntı: rat.planet

    Teke tek ve tarihin arka odası programlarını izlemiştim.Ama yemeklerle ilgili detaylı kitabı yok galiba.Şu var;
    http://www.pandora.com.tr/urun/melceu-t-tabb%C3%A2h%C3%AEn-ascilarin-siginagi/502986
    Bu kitap var.Ama programda Fatih'in sevdiği yemekleri anlatıyordu.
    Programın en komik bölümü;
    https://www.youtube.com/watch?v=qW-KqPQDMOU
    O kısmı hakikaten efsaneydi yahu canlı izlemiştim. Kaç yaşında adam, yerinden fırlıyor.

    Maalesef ki bilgisi ölçüsünde eser vermeyen cinsi ve neslindendir kendisi. Yemekle ilgili söylediğin dışında bir de Açıklamalı Yemek Kitapları Bibliyografyası vardır rahmetlinin. Onun dışında Mary Işın isimli İngiliz bir hanım ablamızın Osmanlı Mutfak İmparatorluğu'nu tavsiye ederim. Güzel çalışmadır.




  • https://eksisozluk.com/entry/76998873

    @Kraven

    Aklıma sen geldin entriyi okuyunca.

    ""en sonunda fiillerde cogulu tekili ayirt edemediklerini anladiklarinda da "bosver panpa cumlenin akisina gore anlariz " demisler" asdasasfasd.

    Sen de dediydin ya bu adamlar nasıl ayırt ediyorlar diye oradan aklıma geldi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi

    https://eksisozluk.com/entry/76998873

    @Kraven

    Aklıma sen geldin entriyi okuyunca.

    ""en sonunda fiillerde cogulu tekili ayirt edemediklerini anladiklarinda da "bosver panpa cumlenin akisina gore anlariz " demisler" asdasasfasd.

    Sen de dediydin ya bu adamlar nasıl ayırt ediyorlar diye oradan aklıma geldi.
    Doğru söylemiş Yalnız ben onu telaffuz için dediydim Fransızca'da. Hala da diyorum. Herifler bütün harfleri yutarak konuşuyorlar, okunuşu aynı hale gelen iki kelimeyi nasıl anlayıp ayırt ettiklerine şaşıyorum. Tekil mi çoğul mu anlamıyorsun konuşanı yahu. Öbürünü Farsça için dedim. Bunlarda da kelimenin nasıl yazılacağı belli değil. Kafalarına göre hangi harfi uygun buldularsa öyle yazmışlar. İnsan biraz bizi örnek alır, inceye kalına dikkat eder. Türkçe'nin gözünü seveyim ya. Sonra Şekspir amcanın hour ile whore esprisinin kaybolması gibi saçmalıklar yaşıyorlar işte.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 15 Mayıs 2018; 14:58:19 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven

    Doğru söylemiş Yalnız ben onu telaffuz için dediydim Fransızca'da. Hala da diyorum. Herifler bütün harfleri yutarak konuşuyorlar, okunuşu aynı hale gelen iki kelimeyi nasıl anlayıp ayırt ettiklerine şaşıyorum. Tekil mi çoğul mu anlamıyorsun konuşanı yahu. Öbürünü Farsça için dedim. Bunlarda da kelimenin nasıl yazılacağı belli değil. Kafalarına göre hangi harfi uygun buldularsa öyle yazmışlar. İnsan biraz bizi örnek alır, inceye kalına dikkat eder. Türkçe'nin gözünü seveyim ya. Sonra Şekspir amcanın hour ile whore esprisinin kaybolması gibi saçmalıklar yaşıyorlar işte.

    Alıntıları Göster
    Valla ne yalan söyleyeyim Fransızca konuşulunca çok güç anlıyorum. O kadar çok aynı okunan kelime var ki, bir de fiillerin çekimi de ayırt edilemeyince iyicene karışıyor. Neyse zamanla olacak inşallah.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi

    Valla ne yalan söyleyeyim Fransızca konuşulunca çok güç anlıyorum. O kadar çok aynı okunan kelime var ki, bir de fiillerin çekimi de ayırt edilemeyince iyicene karışıyor. Neyse zamanla olacak inşallah.

    Alıntıları Göster
    Ya bilmiyorum, ben dilci değilim ve dilcileri karşıma alır mıyım onu da bilmiyorum, ama bence birkaç sorun dışında sistematik olarak, teknik olarak en gelişmiş dil Türkçe gibi geliyor. Sonrasında Arapça ve belki Japonca olabilir. Çince'de mesela onlarca ma var; telaffuzuna göre küfür de edebilirsin iltifat da. Batı dilleri zaten genel olarak daha çocuk sayılırlar. Çoğu Hint Avrupa'dan gelse de büyük kısmı Orta Çağ sonrası Latince'den evrilmiş. İngilizce bile köken olarak farklı olmasına rağmen %60'tan fazlası Latince halini almış. Onun için boşuna Fransızca'nın kötü telaffuzu demiyorlar ya. Bir Almanca'yı beğeniyorum orada.

    Bu arada bu benim şahsi düşüncem. Herhangi bir bilimsel, linguistik şeyden veya Türkçülük'ten falan dolayı değil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 15 Mayıs 2018; 15:40:55 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven

    Ya bilmiyorum, ben dilci değilim ve dilcileri karşıma alır mıyım onu da bilmiyorum, ama bence birkaç sorun dışında sistematik olarak, teknik olarak en gelişmiş dil Türkçe gibi geliyor. Sonrasında Arapça ve belki Japonca olabilir. Çince'de mesela onlarca ma var; telaffuzuna göre küfür de edebilirsin iltifat da. Batı dilleri zaten genel olarak daha çocuk sayılırlar. Çoğu Hint Avrupa'dan gelse de büyük kısmı Orta Çağ sonrası Latince'den evrilmiş. İngilizce bile köken olarak farklı olmasına rağmen %60'tan fazlası Latince halini almış. Onun için boşuna Fransızca'nın kötü telaffuzu demiyorlar ya. Bir Almanca'yı beğeniyorum orada.

    Bu arada bu benim şahsi düşüncem. Herhangi bir bilimsel, linguistik şeyden veya Türkçülük'ten falan dolayı değil.

    Alıntıları Göster
    Türkçe gelişkin bir dil yalan değil de çok hissi. Soyutlayamama durumu var Türkçede. O yüzden felsefeye uymuyor mesela. Felsefi terimlere bak eskiler arapça yeniler batıdan değilse Uydurukça. Olmuyor mesela ve bunun tek sebebi de soyutluk eksikliği. Çok fevri bir dil. Konuşanları gibi.

    İndo-Aryan'ın da en büyük başarısı bu zaten, soyutlama gücü. Bu sayede tamamen bağımsız olarak kavramlardan, düşüncelerden bahsedebiliyorsun.

    Bir de Batı Dilleri çocuk diyorsun ama üretimleri bizi katbekat geçiyor. 16. yüzyılda bile geçiyordu. Hangi olgunlaşmamış dilde bu kadar muazzam sayıda eser verilebilir?

    Bu arada bence Fransızcanın telaffuzunda sıkıntı yok. Hatta bana güzel geliyor nefes almadan boğuk boğuk seslerle konuşmaları. Ama tabii bu zevk meselesi.

    EK: Bu arada senin Türkçü değil İslamcı olduğunu cümle alem biliyor izahata gerek yok



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi E-Nazmi -- 15 Mayıs 2018; 16:48:2 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi

    Türkçe gelişkin bir dil yalan değil de çok hissi. Soyutlayamama durumu var Türkçede. O yüzden felsefeye uymuyor mesela. Felsefi terimlere bak eskiler arapça yeniler batıdan değilse Uydurukça. Olmuyor mesela ve bunun tek sebebi de soyutluk eksikliği. Çok fevri bir dil. Konuşanları gibi.

    İndo-Aryan'ın da en büyük başarısı bu zaten, soyutlama gücü. Bu sayede tamamen bağımsız olarak kavramlardan, düşüncelerden bahsedebiliyorsun.

    Bir de Batı Dilleri çocuk diyorsun ama üretimleri bizi katbekat geçiyor. 16. yüzyılda bile geçiyordu. Hangi olgunlaşmamış dilde bu kadar muazzam sayıda eser verilebilir?

    Bu arada bence Fransızcanın telaffuzunda sıkıntı yok. Hatta bana güzel geliyor nefes almadan boğuk boğuk seslerle konuşmaları. Ama tabii bu zevk meselesi.

    EK: Bu arada senin Türkçü değil İslamcı olduğunu cümle alem biliyor izahata gerek yok

    Alıntıları Göster
    Aaa hakikaten yahu unutmuşum ben onu, İslamcıydım ben değil mi ? Her Allah'ın günü başka bir şey oluyorum, bir noktadan sonra ben de unutuyorum artık o gün ne olduğumu. Tüh ya...

    Dilin çocuk olup olmamasıyla üretimin bir alakası yok ki. Ona bakarsan Japonya ve Japonca'nın yerinin bambaşka olması lazım. Herifler resmen utanmadan, usanmadan, yemek bile yemeden üretim yapıp kitap basmışlar. Avrupa'yı falan katlayıp tur bindirmişler. Bu kültürle alakalı bir şey. Bizim dahil olduğumuz şark kültüründe de üretim var, ama yazıya geçen bir üretim değil. Bizdeki yazı belge üzerine. Gidip ne şiirleri destanları vs. yazmamışlar ama memur öhö dese oturup yazmış adamlar. Bizdeki arşiv de diğerlerinde yok. Yaklaşanları olmasına rağmen bu kadar zengini yok. Bizim kitabelere bak mesela. Orada edebiyat var. Diğer tarafta Emeklemeye başlayan Fransızca, Almanca, İngilizce daha yeni kabuğundan çıkan civciv misali. Latince ve yerini aldığı Yunanca var. Yunanca'yı bile m.ö 2000 sene geriye zor götürüyorsun. Lineer B öncesi karışık. Acaba oranın yerlilerinden mi evrildi yoksa doğudan gidenler mi götürdü vs. bir ton tartışması var. Türkçe'yi ise nasıl konuşulduğunu bilmesen dahi en azından 8 bine falan indirebiliyorsun kaya resimlerinden. Adım adım gelişimini hatta somuttan soyut düşünceye geçiş izlerini bile görebiliyorsun orada. Herif önce at görmüş ve gördüğünü çizmiş. Zamanla atı stilize etmiş. Sonra o stilize ettiği şeyi başka bir şeyin yanında kullanmaya başlamış. Sonra o kullanımını geliştirmiş; çizimi basitleştirmiş ve en sonunda da bir anlam yüklemiş, hece yapmış. Gayet tabii diğerinin de bir gelişim çizgisi var ama bu kadar detaylı ve net, oturaklı değil. Sürekli bir değişim geçirmiş ki halen daha hızla değişiyor. Herif 800 sene evvel enug dediğine bugün inaf diyor, dilin yapısını değiştiriyor tamamen. Bizde ise oturmuş bir yapı var ve telaffuz değişiyor. Lehçesinde bile buradaki y diyorsa o j diyor falan. Herhalde Asya'nın, Doğu'nun kültür ve medeniyet sistemi olarak daha eski olmasından dolayıdır belki de bu durum.

    Soyut düşünce ifadesi dediğin şey boş adam işi. Bizde olmaması gayet normal. Bizimkiler sürekli at üzerinde. Yaz geldi şuraya gidelim, kışın oraya gidelim, acaba yan kabile baskın verir mi, acaba sınırdan akın yer miyiz, bu yıl toprak donup açlıktan ölür müyüz diye düşünüyor. Öteki paşam rahat. Oturmuş şehrinde tarımını yapıyor, vatandaşsa askere gidiyor, dönüyor, emekli oluyor sonra yaz babam yaz. Vakit bol olunca soyutu da düşünür olmayanı da. Bizimki öyle mi ? Bozkırdaki garibimi atın üstüne koymuşlar, eline okla yayı vermişler hadi yallah bakalım demişler. Yakın zamanda çalıştığım için biliyorum, o yüzden bizde atla ilgili 200 küsür terim var. Ne bileyim ok ve yayın her bölümünün kendine ait tek tek isimleri ve yaptığı işlere ait kelimeler var. Benzerini Arap da yapmış. Çölde oturuyor, işi gücü de yok. İki aylık hamile devenin ölümüne kadar ayrı ayrı isim ve fiilleri var. Herifler devenin ön ayakları üzerine çömelmesine ayrı fiil uydurmuşlar ulan çüş artık dedim. Ha buna rağmen yine yapılırdı. Çünkü bu işin anadili olan Almanca da doğuştan bu özelliklere sahip değildi. Yazanlar tarafından bu hale getirildi. O kavramları karşılayan ve dile uygun kelimeler uydurdular. Biz ise mevcut olanı attık. Münazara, müzakere, münakaşa, kısmen de olsa mütareke... Bunların hepsinin atılıp tartışma dendiği bir dilde kendini nasıl ifade edeceksin ? Hepsinin anlamı ve karşıladığı kavramlar farklı.

    Biraz gayri ciddi esprili şekilde yazdım ama bu benim şahsi düşüncem. Dilci olmadığım için ispatlayamıyorum, böyle bir iddiam yok, bana böyle geliyor diyebiliyorum sadece. Yanlışım varsa ki tabii ki vardır, doğrusunu bir dilciden dinlemeyi çok isterim. Ha ama dediğinin de doğru tarafları var. Nezih Uzel'di galiba, birinden alıntı yapıyordu: Siz resim çizerek, tablolar halinde konuşuyorsunuz. Doğru ifade etmezseniz kavga çıkıyor o yüzden. Biz ise harflerle konuşuyoruz. Ama çok harf kullanıp az şey ifade ediyoruz, anlatamıyoruz dedi diyordu birisi için. Bennet olabilir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven

    Aaa hakikaten yahu unutmuşum ben onu, İslamcıydım ben değil mi ? Her Allah'ın günü başka bir şey oluyorum, bir noktadan sonra ben de unutuyorum artık o gün ne olduğumu. Tüh ya...

    Dilin çocuk olup olmamasıyla üretimin bir alakası yok ki. Ona bakarsan Japonya ve Japonca'nın yerinin bambaşka olması lazım. Herifler resmen utanmadan, usanmadan, yemek bile yemeden üretim yapıp kitap basmışlar. Avrupa'yı falan katlayıp tur bindirmişler. Bu kültürle alakalı bir şey. Bizim dahil olduğumuz şark kültüründe de üretim var, ama yazıya geçen bir üretim değil. Bizdeki yazı belge üzerine. Gidip ne şiirleri destanları vs. yazmamışlar ama memur öhö dese oturup yazmış adamlar. Bizdeki arşiv de diğerlerinde yok. Yaklaşanları olmasına rağmen bu kadar zengini yok. Bizim kitabelere bak mesela. Orada edebiyat var. Diğer tarafta Emeklemeye başlayan Fransızca, Almanca, İngilizce daha yeni kabuğundan çıkan civciv misali. Latince ve yerini aldığı Yunanca var. Yunanca'yı bile m.ö 2000 sene geriye zor götürüyorsun. Lineer B öncesi karışık. Acaba oranın yerlilerinden mi evrildi yoksa doğudan gidenler mi götürdü vs. bir ton tartışması var. Türkçe'yi ise nasıl konuşulduğunu bilmesen dahi en azından 8 bine falan indirebiliyorsun kaya resimlerinden. Adım adım gelişimini hatta somuttan soyut düşünceye geçiş izlerini bile görebiliyorsun orada. Herif önce at görmüş ve gördüğünü çizmiş. Zamanla atı stilize etmiş. Sonra o stilize ettiği şeyi başka bir şeyin yanında kullanmaya başlamış. Sonra o kullanımını geliştirmiş; çizimi basitleştirmiş ve en sonunda da bir anlam yüklemiş, hece yapmış. Gayet tabii diğerinin de bir gelişim çizgisi var ama bu kadar detaylı ve net, oturaklı değil. Sürekli bir değişim geçirmiş ki halen daha hızla değişiyor. Herif 800 sene evvel enug dediğine bugün inaf diyor, dilin yapısını değiştiriyor tamamen. Bizde ise oturmuş bir yapı var ve telaffuz değişiyor. Lehçesinde bile buradaki y diyorsa o j diyor falan. Herhalde Asya'nın, Doğu'nun kültür ve medeniyet sistemi olarak daha eski olmasından dolayıdır belki de bu durum.

    Soyut düşünce ifadesi dediğin şey boş adam işi. Bizde olmaması gayet normal. Bizimkiler sürekli at üzerinde. Yaz geldi şuraya gidelim, kışın oraya gidelim, acaba yan kabile baskın verir mi, acaba sınırdan akın yer miyiz, bu yıl toprak donup açlıktan ölür müyüz diye düşünüyor. Öteki paşam rahat. Oturmuş şehrinde tarımını yapıyor, vatandaşsa askere gidiyor, dönüyor, emekli oluyor sonra yaz babam yaz. Vakit bol olunca soyutu da düşünür olmayanı da. Bizimki öyle mi ? Bozkırdaki garibimi atın üstüne koymuşlar, eline okla yayı vermişler hadi yallah bakalım demişler. Yakın zamanda çalıştığım için biliyorum, o yüzden bizde atla ilgili 200 küsür terim var. Ne bileyim ok ve yayın her bölümünün kendine ait tek tek isimleri ve yaptığı işlere ait kelimeler var. Benzerini Arap da yapmış. Çölde oturuyor, işi gücü de yok. İki aylık hamile devenin ölümüne kadar ayrı ayrı isim ve fiilleri var. Herifler devenin ön ayakları üzerine çömelmesine ayrı fiil uydurmuşlar ulan çüş artık dedim. Ha buna rağmen yine yapılırdı. Çünkü bu işin anadili olan Almanca da doğuştan bu özelliklere sahip değildi. Yazanlar tarafından bu hale getirildi. O kavramları karşılayan ve dile uygun kelimeler uydurdular. Biz ise mevcut olanı attık. Münazara, müzakere, münakaşa, kısmen de olsa mütareke... Bunların hepsinin atılıp tartışma dendiği bir dilde kendini nasıl ifade edeceksin ? Hepsinin anlamı ve karşıladığı kavramlar farklı.

    Biraz gayri ciddi esprili şekilde yazdım ama bu benim şahsi düşüncem. Dilci olmadığım için ispatlayamıyorum, böyle bir iddiam yok, bana böyle geliyor diyebiliyorum sadece. Yanlışım varsa ki tabii ki vardır, doğrusunu bir dilciden dinlemeyi çok isterim. Ha ama dediğinin de doğru tarafları var. Nezih Uzel'di galiba, birinden alıntı yapıyordu: Siz resim çizerek, tablolar halinde konuşuyorsunuz. Doğru ifade etmezseniz kavga çıkıyor o yüzden. Biz ise harflerle konuşuyoruz. Ama çok harf kullanıp az şey ifade ediyoruz, anlatamıyoruz dedi diyordu birisi için. Bennet olabilir.

    Alıntıları Göster
    Ya güzel diyorsun adam şehrinde oturuyordu düşünüyordu yazıyordu diyorsun da mesele de bu zaten ya. Bizde 60'lara kadar şehirleşme olmak bilmedi. Bu da dilin sadece İstanbul'da gelişmesini sağladı. Bugün bir Erzurum ya da Konya ağzı neden kaba geliyor? Evet bu her dilde olan bir şey yalan değil ama bizde ekstrem.

    Ben Fransızca okumaya başladığımda gördüm, Academie Française kurulduğundan beri dil standartlaşmış, ülkenin her yerinde aynı yazılıyor bu da Paris'in taşraya hakimiyetini ve etkisini artırıyor ama bizde TDK 1931'de kuruldu, ilk yaptıkları iş dilden kelime atmak oldu(facepalm).

    Olmuyor işte olmuyor. Evet Türkçe büyük bir dil, zengin bir dil, evet Türkiye kaynağı muazzam bir ülke ama 200 senelik çabaya rağmen hiç bir şey yoluna girmiyor buna dil de felsefe de dahil.

    Ben de 2 sene Türk Dili ve Edebiyatı okudum ama çok detaylı öğrendiğim söylenemez. O yüzden bu da benim o zamandan kalan artı 15 yaşımdan beri edebiyata ve dile şahsi ilgim dolayısıyla okuduklarımdan kalan şeyler. Bu bakımdan şunu diyebilirim ki o kaya resimleri, Saymalıtaş vs, Türklerin yapıp yapmadığı bile kesin değil ki? Belki de Aryanlar yaptı. Zira Doğu Türkistan'da bile Uygurlar gelene kadar Aryanlar yaşıyordu. O bakımdan İbranice gibi bir kaç dil dışında hiç bir dil senin dediğin kadar geriye gidemez. İmkanı yok. Altay Dili olur 8.000 sene gitse ki Altay Dili de efsane gibi bir şey zaten var mı yok mu belli değil.

    Bu arada bugün seni pek bir anarko-monarşist gördüm Birisinden yafta yemek ne kolay lan ahahaha




  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi

    Ya güzel diyorsun adam şehrinde oturuyordu düşünüyordu yazıyordu diyorsun da mesele de bu zaten ya. Bizde 60'lara kadar şehirleşme olmak bilmedi. Bu da dilin sadece İstanbul'da gelişmesini sağladı. Bugün bir Erzurum ya da Konya ağzı neden kaba geliyor? Evet bu her dilde olan bir şey yalan değil ama bizde ekstrem.

    Ben Fransızca okumaya başladığımda gördüm, Academie Française kurulduğundan beri dil standartlaşmış, ülkenin her yerinde aynı yazılıyor bu da Paris'in taşraya hakimiyetini ve etkisini artırıyor ama bizde TDK 1931'de kuruldu, ilk yaptıkları iş dilden kelime atmak oldu(facepalm).

    Olmuyor işte olmuyor. Evet Türkçe büyük bir dil, zengin bir dil, evet Türkiye kaynağı muazzam bir ülke ama 200 senelik çabaya rağmen hiç bir şey yoluna girmiyor buna dil de felsefe de dahil.

    Ben de 2 sene Türk Dili ve Edebiyatı okudum ama çok detaylı öğrendiğim söylenemez. O yüzden bu da benim o zamandan kalan artı 15 yaşımdan beri edebiyata ve dile şahsi ilgim dolayısıyla okuduklarımdan kalan şeyler. Bu bakımdan şunu diyebilirim ki o kaya resimleri, Saymalıtaş vs, Türklerin yapıp yapmadığı bile kesin değil ki? Belki de Aryanlar yaptı. Zira Doğu Türkistan'da bile Uygurlar gelene kadar Aryanlar yaşıyordu. O bakımdan İbranice gibi bir kaç dil dışında hiç bir dil senin dediğin kadar geriye gidemez. İmkanı yok. Altay Dili olur 8.000 sene gitse ki Altay Dili de efsane gibi bir şey zaten var mı yok mu belli değil.

    Bu arada bugün seni pek bir anarko-monarşist gördüm Birisinden yafta yemek ne kolay lan ahahaha

    Alıntıları Göster
    Haydaa Bari karar vereyim de kendime bundan sonra bişeyci diyeyim, her Allah'ın günü başka bir şey olmaktan kurtulurum hiç olmazsa. Ayıp yav.

    Abi o dediğin şeye ben de katılıyorum zaten. Bizim elimizdeki malzeme son derece gelişmiş ama biz onu kurumlaştıramadık. Onda hemfikiriz. Ulan koskoca cihan harbi ortasında Enver Paşa yazıyı değiştirmeye kalkıyor, bundan ötesi var mı ? Ondan sonra bazı askerler gelen emri okuyamayıp yanlış anlıyorlar ve az daha birbirlerini vuruyorlar yanlışlıkla. Fransızlar hakikaten burada bir istisna ve en güzelini yapmışlar. Yalnız diğer dillerde o durum öyle değil. Şimdi tek tük kelime dışında hiçbir halt hatırlamasam da bir zamanlar Almanca'yı 3 + yarım olmak üzere 3.5 aksanla konuşuyordum. Bir kuzeyli ile Avusturya civarında yaşayanın anlaşması bile çok zor. Merkezde zaten ayrı bir aksan var. Fransa tarafı gene ayrı bir aksan. Onların aksanı bir de bizim lehçeden de beter, aynı dil olmasına rağmen neredeyse anlamıyorsun adamın ne dediğini. Biz Kazak hızlı konuşunca çok bir şey anlamasak bile oturup dinlediğimiz zaman birbirimizi anlarız, bunlarda o bile çok zor. İngilizce zaten evlere şenlik. Onlar da çok geç toparladılar. Bizdeki İstanbul Türkçesi gibi Londra İngilizcesi yaptılar. Ama aksanlar yine bir acayip. Yanımıza gelip bir şeyler soran İskoç gittikten sonra suratıma bakıp "ne diyor lan bu gavat" diyen İngiliz arkadaş biliyorum.

    Tamgalı Say denen yerden örnek verdim. Orada Aryan olması mümkün değil, geçiş güzargahı değil bir kere. Ayrıca olsa bile onların eseri olması yine mümkün değil. Çünkü o kaya resimlerini adeta film şeridi gibi takip ediyorsun ve kesintisiz bir şekilde seni Orhun Kitabeleri'ne çıkarıyor. Örneğin at çiziminin gelişim sürecini anlattım; at hecesi ve a harfinin gelişimidir o. O çizgiyi takip edip Hindistan tarafına inemiyorsun, Moğolistan'da kesiliyor. Tam tersi batıya gidiyor yani İskandinavya'ya ki o tamamen ayrı bir tartışma konusu. Kim kimden almıştır vs. ona hiç girmiyorum. Ha ben zaten bu direkt Türkçe'dir ve Türkler yapmıştır gibi bir gayri mantıki laf da etmiyorum. O tarihlerde birine Türk falan demek mümkün değil zaten. Ama gelişim çizgisi Türkler'e ve Türkçe'ye çıkartıyor. Ha şu da olabilir, malum beyaz ırkı oluşturan insanlar kuzeyden güneye iniyor diye artık bolca kabul gören bir teori var. Onlar daha kuzeydeyken sahip oldukları ortak bir dil olabilir denebilir ama onun devamını da diğer yerlerde görmüyoruz. Bir tek Sümerler'i oluşturan grupta benzer bazı şeyler var. Çünkü bir grubu Türkmenistan tarafına iniyor, sonra bu grubun bir kısmı daha da aşağı inip Suriye Irak civarına geliyor kalanların da bir kısmı tekrar kuzeye çıkıp oradan Güneydoğuya inip bilinen anlamda Türkler'i meydana getiriyor buna göre. Sümerler ve Türkler komşuydular, belki de akrabaydılar söylemi de buradan geliyor zaten çünkü tamamen aynı olan yer isimleri var. Yoksa ben Türkçe 8000 sene evvel vardı falan demiyorum. Kökleri oradan geliyor ama. Elde somut şeyler var çünkü. Yalnız ne hikmetse bizde o alanda ve bölgede çalışan birkaç kişi dışında arkeolog, tarihçi vs. olmadığı gibi dilci de yok. Bunları da yine Kazak ve Ruslar'dan öğreniyoruz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 15 Mayıs 2018; 18:41:20 >




  • Kraven kullanıcısına yanıt
    Son kısımda şu öntürkler mevzusunu anlatıyorsun galiba. Bu konuya bizim ülkedeki akademikler katılıyor mu genel olarak?

    Bir de geçen Gönül Tekin mevzusunda da getirmeye çalıştığım yer buydu daha Hunların Türk olduğu gibi şeyler kabul görmüyor, Sümerler Türklerin atalarının diliyle bağlantılı, Öntürkler vs. çok uçuk değil mi? (Gerçi gönül tekin birbirinin atası diye direkt bağlantı kuracaktım kocam olmasaydı diyor, tabii evanjelist komplo teorileri, revizyonist çılgınlıklara inanan biri olduğu için neyse deşmeyim eski mevzuları.)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 1151292116

    Son kısımda şu öntürkler mevzusunu anlatıyorsun galiba. Bu konuya bizim ülkedeki akademikler katılıyor mu genel olarak?

    Bir de geçen Gönül Tekin mevzusunda da getirmeye çalıştığım yer buydu daha Hunların Türk olduğu gibi şeyler kabul görmüyor, Sümerler Türklerin atalarının diliyle bağlantılı, Öntürkler vs. çok uçuk değil mi? (Gerçi gönül tekin birbirinin atası diye direkt bağlantı kuracaktım kocam olmasaydı diyor, tabii evanjelist komplo teorileri, revizyonist çılgınlıklara inanan biri olduğu için neyse deşmeyim eski mevzuları.)
    Proto Türk saçmalığından falan bahsetmiyorum. Okudun mu bilmiyorum. Söylediğim şey zaten Kafkas yani genel kabul gören teoridir.

    Ayrıca şu Gönül Tekin'e söylemediği veya yapmadığı şeyler üzerinden saldırmayı bıraksan fena olmayacak.




  • Bugün geldiler. 3 Mayıs'ta siparişi geçmiştim. 13 gün sürdü. Bunun 10 günü temin süreci 3 günü kargo süreciydi. Demek ki Fransa'dan alacakların kitap alırken biraz beklemesi gerekebilir. Ya da ben çok temini güç kitaplar sipariş ettim. Portekiz Mektuplarını okuyacağım ilkin galiba. Bir klasik ne de olsa. Antropoloji kitaplarını sonrası için aldım. İyi bir Antropoloji kitaplığı biriksin yazın sonuna doğru okuyacağım. Jules Verne'leri Portekiz Mektuplarından sonra okurum herhalde. Renan'ın eserinin Türkçesini de aldığım için Fransızcasını okuyup Türkçesinden doğru anlayıp anlamadığıma bakacağım. Böyleyken böyle. Bu ay size çok alakanızı çekecek kitaplar gösteremiyorum çünkü Fransızca. Ama gene de koymayı bir vazife addettiğim için ekliyorum.



    İNGİLİZCE KİTAP ALACAKLARA TAVSİYELER- ANA KONU
    İNGİLİZCE KİTAP ALACAKLARA TAVSİYELER- ANA KONU




  • Kraven kullanıcısına yanıt
    1. Peki konuyla ilgili hangi çalışmalara bakılmalı?

    2. GT mevzusunda da kadının evrimci-kökenci karşılaştırmalı din anlayışını veya Edebiyatın mitolojiyle kökenlerine yaptığı yorumları kastetmiyorum. Bu türden şeyler Nuh Tufanı'nın Asur(galiba?) metinlerinde geçtiğinin anlaşıldığı 1872'den beri var, ki Tevrat çok ciddi kritik ediliyor bu konuda. Genel mitoloji edebiyat vs. konusunda da Joseph Campbell gibi kabul gören bir sürü kişi vardır batıda. Eleştirdiğim yerler Allah Ay tanrısıdır, Kıble esasında orada değil Petra'da, Domuz Dumuzi'den gelir, Domuz tanrıyı öldürmüş bu yüzden Domuz nefreti var, Peygamberin Kedi sevgisi Mısır mitolojisinden geliyor gibi açıkça yalan ve deli saçması olan şeyler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 1151292116 -- 16 Mayıs 2018; 16:29:50 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-73A8A7D1E

    Bu mesaj silindi.
    En çok okumak istediğim kitaplardan. Ama dediğim gibi bu yaz hem meşgulüm hem de Fransızcam biraz daha gelişmeli yaz sonuna kadar. Şimdilik kenarda bekleyecek.
  • Gözükmüyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-73A8A7D1E

    Bu mesaj silindi.
    Üstad gene basıyorsun maşallah. İftarda yediğin hurmaların kuvveti mi bu aceb?
  • 
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.