Şimdi Ara

HI - FI ile ilgili temel bilgiler (13. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
477
Cevap
39
Favori
268.678
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
8 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1112131415
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu forumdaki bilgi seviyesi insanı ağlatacak düzeyde.Özellikle Kill For You adlı arkadaşa tavsiyem birşeyler yazarkan lütfen önce araştır sonra yaz.Yazdığınız her iki mesajdan biri yanlış bilgi içeriyor.Ama üzülmeyin sizden alıntı da yaparak hepsini düzelteceğim.Bu arada alıntı yapmanın kurallarından biri de nerden alıntı yaptığınızı belirtmektir.Eğer isterseniz size alıntıladığınız bütün o yazıları yazan veya çeviren insanların ismini ve sitelerini bildirebilirim.Bu arada sen kimsin de ahkam kesiyorsun şeklinde yorum yapacak arkadaşlara o çok beğendiğinizi söyledeiğiniz yazıları yazan veya çeviren kişilerden biri olduğumu belirteyim.O yazıların tamamı ve daha fazlası aramayı bilenlerin kolayca bulabileceği bir sitede bulunmaktadır.O yazıları siz Türkçe olarak rahatça okuyun diye saatlerce uğraşıp tercüme etmek , derlemek, kitap ve dergilere milyarlarca para harcamak, yılların tec rübesi ve deneyimini aktarmak karşılığında alıntı yapılırken kaynak belirtmemek.Bu yüzden df artık çeviri veya yazı yazmayı bırakmak.İşte sonuç.Ama bazen şimdiki gibi yazılan yalan yanlış bilgilere dayanamayarak yazmak zorunluluğu hissediyorum.Devamı yarın.




  • sayın bilge insan tavrın hiç hoş değil. bu tavırların tartışma çıkarmaktan başka hiç bir işe yaramaz. biraz dikkat

    quote:

    Orjinalden alıntı: Audiophile

    Bu forumdaki bilgi seviyesi insanı ağlatacak düzeyde.Özellikle Kill For You adlı arkadaşa tavsiyem birşeyler yazarkan lütfen önce araştır sonra yaz.Yazdığınız her iki mesajdan biri yanlış bilgi içeriyor.Ama üzülmeyin sizden alıntı da yaparak hepsini düzelteceğim.Bu arada alıntı yapmanın kurallarından biri de nerden alıntı yaptığınızı belirtmektir.Eğer isterseniz size alıntıladığınız bütün o yazıları yazan veya çeviren insanların ismini ve sitelerini bildirebilirim.Bu arada sen kimsin de ahkam kesiyorsun şeklinde yorum yapacak arkadaşlara o çok beğendiğinizi söyledeiğiniz yazıları yazan veya çeviren kişilerden biri olduğumu belirteyim.O yazıların tamamı ve daha fazlası aramayı bilenlerin kolayca bulabileceği bir sitede bulunmaktadır.O yazıları siz Türkçe olarak rahatça okuyun diye saatlerce uğraşıp tercüme etmek , derlemek, kitap ve dergilere milyarlarca para harcamak, yılların tec rübesi ve deneyimini aktarmak karşılığında alıntı yapılırken kaynak belirtmemek.Bu yüzden df artık çeviri veya yazı yazmayı bırakmak.İşte sonuç.Ama bazen şimdiki gibi yazılan yalan yanlış bilgilere dayanamayarak yazmak zorunluluğu hissediyorum.Devamı yarın.




  • Öce Tibi denen şahsa, Ben birşey bilip bilmediğimi kanıtlarım da sen bu mesajdan sonra terbiyesiz olmadığını nasıl kanıtlayacaksın ?
    Another' a, bilge insan diyerek kibarca alay etme çabanız gözümü yaşarttı, sağolun.En azından Tibi kadar açık hakaret etmemişsiniz.Eğer çıkacak tartışmalar bir kişiye bile faydalı olacaksa ne mutlu bana.Bu arada benim değil Tibi'nin dikkatini çekin.
  • arkadaşım ben hiç kimseye alay, hakaret vb.. etme çabasında değilim. tek çabam bu forumda yardıma ihtiyacı olanlara elimden geldiğince ve bilgi düzeyim el verdikçe yardım etmek. bunu bilen bilir zaten.

    @tibi eğer bir hata yaptıysa bu hatasını zaten farkeder ve gerektiğinde düzeltir. benim onun dikkatini çekmeme gerek yok. sen hatanı göremediğin için senin dikkatini çekmemde bir sakınca görmedim.

    tartışma olur, insanlar bilgilenir o ayrı, ama iş kavgaya dönüşürse konu kirlenir. senin mesajların bu yönden hiç iç açıcı değil.

    bu konuyu okuyan herkesten, hi-fi ile ilgisi olmayan bu mesajımdan dolayı özür dilerim. bu mesajıma hitaben yazılan cevapları karşılıksız bırakacağım.

    quote:

    Orjinalden alıntı: Audiophile1

    Öce Tibi denen şahsa, Ben birşey bilip bilmediğimi kanıtlarım da sen bu mesajdan sonra terbiyesiz olmadığını nasıl kanıtlayacaksın ?
    Another' a, bilge insan diyerek kibarca alay etme çabanız gözümü yaşarttı, sağolun.En azından Tibi kadar açık hakaret etmemişsiniz.Eğer çıkacak tartışmalar bir kişiye bile faydalı olacaksa ne mutlu bana.Bu arada benim değil Tibi'nin dikkatini çekin.




  • @Audiophile1 bildiğin gördüğün hataları düzelticeksen düzelt bu herkesin yararına olur. AMA bu bilgilerin neredeyse hepsi yanlış. @..... arkadaşım senin dediğin 2 bilgiden biri yanlış dersen senin asıl amacını anlamış olurum ve o noktada zaten sana saygım 0 olur. ha eğer bildiğin 1-2 hata varsa bile o hataları düzeltmeden önce bu şekilde şov yaptığın için sana ne desem azdır.
  • Orjinalden alıntı: KillForYou!

    Orjinalden alıntı: atalayalper

    Evet güzel bi çalışma arkadaş uğraşmış...Ama bu yazılar alıntı arkadaşlar biliyosunuz ki bence biraz daha kendi şahsi yorumlarımızı ve bilgilerimizi katarsak daha objektif daha güzel yazılar çıkarabiliriz...


    Bu konuda internette onlarca makale var.Bence bu seçtiklerim içlerinde en iyisi olanlar.Bunu yazan arkadaş bence bu konuda son sözü söylemiş.Yani bundan daha iyisi yazılamaz.Yazılmış, hatta kusursuz bir şekilde yazılmış olan makaleleri tekrar yazmanın ne anlamı var?

    Kill For You arkadaş, alıntı yapmak normal ama kaynağını belirtsen daha şık olurdu.Bu arada iltifatlarının büyük kısmı Stereophile yazarı Robert Harley e gidiyor çünkü makalelerin bir kısmını onun The Complete Guide To High -End Audio adlı kitabından çevirmiştim.Bence "Speakerlar Hakkında Bilmek İstediğiniz Herşey" adlı makaleyi de eklemelisin.Yada aşağıdakileri

    Bir Hi-Fi Sistem Seçimide Nelere Dikkat Edilmelidir?
    (Yazan: Can Þakarcan)
    Müzik Sistemlerinde Güç
    (Yazan: Can Þakarcan)
    Hoparlör sistemlerinde Doppler Distorsiyonu
    (Yazan: Can Þakarcan)
    Güç Hattı Filtreleri
    (Yazan: Can Þakarcan)
    Dinamik Değişim ve Canlı Müziğin Güzelliği
    (Yazan: James Boyk)
    Oyunun Kuralları
    (Yazan: James Boyk)
    Daha İyi Ses Elde Etmek İçin 22 Öneri
    (Yazan: Özhan Atalay)
    Kablolar (pdf formatındadır)
    (Yazan: Tunç Bozoğlu)
    LP mi, SACD mi? (pdf formatındadır)
    (Yazan: Tunç Bozoğlu)
    Single Ended Ampliler (pdf formatındadır)
    (Yazan: Tunç Bozoğlu)
    Amplikatör Klasmanları (pdf formatındadır)
    (Yazan: Tunç Bozoğlu)
    Dijital Bağlantılar (pdf formatındadır)
    (Yazan: Tunç Bozoğlu)
    Ev Sinemasında Hoparlör Yerleşimi (pdf formatındadır)
    (Yazan: Tunç Bozoğlu)
    Firewire Bağlantı (pdf formatındadır)
    (Yazan: Tunç Bozoğlu)
    Hoparlör Tekniği
    (Yazan: Prof. Dr. Geylan Işık)
    Ses
    (Yazan: İ. Eren Başaran)

    Yada aşağıdakilerin tamamını


    High-End Audio Sistem Kurmak
    Bütçenizi ayarlamak
    Sistemi tamamen veya parça parça almak
    İhtiyaçlariniza en çok uyan sistemi seçmek
    Lüks parçalar - parasal karşılıkları
    Bütçenizi spesifik cihazlara ayırmak
    Tek bir cihazi upgrade etmek
    Magazin değerlendirmelerini nasıl okumalı?
    Sistem uyumu
    Cihazları seçerken yapılması ve yapılmaması gerekenler
    High-End Audio satıcısı ile ilişkiniz
    Kullanilmis cihazlar
    Ürün upgrade'leri hakkında
    En iyi ses için sistem kurulumu yapmak
    Cihaz seçimi konusunun özeti

    Daha iyi bir dinleyici haline gelmek
    Audiofil degerleri
    Kritik bir dinleyici haline gelmenin tuzaklari
    Sonik açiklamalar ve anlamlari
    Tonal balans
    Genel perspektif
    Tiz
    Midrange
    Bass
    Ses sahnesi
    Dinamikler
    Detay
    Hiz, ritm ve zamanlama
    Tutarlilik
    Müzikkalite
    Açiklayici terimler üzerine notlar
    Kritik dinleme için düzenleme prosüdürleri
    Tek sunusluk dinleme seansi (aslinda nedir?)
    Kritik dinleme özeti
    Seviye eslestirmesi

    Odanızda en iyi sesi nasıl elde edersiniz

    Hoparlörlerin yerlesimi
    Hoparlör yerlesim özeti
    Genel oda problemleri ve nasil müdahele edilmeli
    Akustik açidan yapilmasi ve yapilmamasi gerekenler
    Örnek bir dinleme odasi
    Akustik teori üzerine kisa bir kurs
    Dinleme odasi sekilleri- tipleri
    Ebadsal oranlari optimize etmek
    Duragan ses dalgalari
    Yankilanma
    Çok para harcayarak bir dinleme odasi yapmak
    Dinleme odasini izole etmek
    Gelecek için bir umut: DSP oda akustigi düzenlemesi
    Akustik düzenleyiciler için görüsler
    Final notu

    Preamfiler
    Genel görüs ve terminoloji
    Preamfi nasil seçilir?
    Ne için dinlenecek?
    Lambali- transistörlü karsilastirmasi
    Line- stage preamfi
    Phone- stage peamfi
    RIAA esitlemesi
    Phono kati kazanci
    Kartus yükleme
    Pasif seviye kontrolleri: sisteminiz için dogru mu ?
    Preamfi nasil çalisir?
    Dengelenmis (balanced) ve dengelenmemis (unbalanced) preamfiler
    Preamfi spesifikasyonlari ve ayarlari
    Gelecegin preamfisi

    Power amfiler
    Genel bakis ve terminoloji
    Power amfi nasil seçilir?
    Ne kadar güce ihtiyaciniz var?
    Güç siniflandirilmasi
    Neden amfi çikis akimi önemlidir?
    Güç siniflandirilmalarini karsilastirirken neye bakmali?
    Neden amfi gücü hersey demek degildir?
    Diger power amfi faktörleriü
    Lambali- transistörlü karsilastirmasi
    Dengelenmis (balanced) girisler
    Köprüleme
    bi- amping (ikili amfileme)
    Ne için dinlenilecek?
    Bir power amfi nasil çalilir?
    Güç kaynagi
    Giris ve sürücü katlari
    Çikis kati
    Lambali power amfi nasil çalisir?
    Power amfi spesifikasyonlari ve ölçümler

    Hoparlörler
    Giris ve genel bakis
    Hoparlörler nasil seçilir?
    Hoparlörler seçimindeki diger ana hatlar
    Dogru hoparlörü bulmak- almadan önce !
    Ne için dinlenilecek?
    Hoparlör tipleri ve çalisma sekilleri
    Dinamik sürücü
    Manyetik planar transducer
    Elektrostatik sürücü
    Serit ve elektrostatiklerin kutupsal radyasyon sablonlari
    Hoparlör içerikleri
    Açik baffle
    Reflex yükleme
    Pasif yayicilar
    Sinyal hatti yüklemesi
    Isobarik yükleme
    Sinirli baffle
    Sistem
    Rezonans
    Crossover’ lar
    Subwoofer’ lar
    Subwoofer teknik özeti
    Hoparlör standlari
    Hoparlör spesifikasyon ve ölçümleri
    Hoparlör problemleri
    Final notu

    Dijital Kaynaklar: CD Player’ lar, Digital Prosesörler ve CD Transport’ lar
    Genel bakis ve terminoloji
    Digital kaynak nasil seçmeli?
    Ne için dinlenecek?
    CD Transport
    CD Transport nasil çalisir?
    Digital Prosesör
    Digital prosesör’ ün özellikleri
    Digital prosesör nasil çalisir?
    Balans çikislar : neden esit olarak üretilmiyorlar?
    -S/ PDIF Arayüzü
    Digital interkonnektler
    s/pdif arayüzü nasil çalisir?
    S/ PDIF arayüzündeki jitter
    Jitter düsürücü cihazlar
    Alternatif digital teknolojiler
    1 bit DAC’ lar
    Geleneksel dijital filtreler
    I 2 S bus
    Digital kayit cihazlari
    Digital ses teypi
    Mini disc
    Digital kompakt kaset
    Cd-R
    Cd-Rw
    Digital Spesifikasyonlar ve ölçümler

    Pikaplar
    Genel bakis
    Sistem hiyerarsisi, neden pikap bu denli önemlidir?
    LP playback sistem nasil seçilmeli?
    Ne için dinlenilecek?
    LP front end seçerken dikkat edilecek teknik konular
    Pikaplar
    Taban ve plinth
    Süspansiyonlu ve sabit pikaplar
    Alt tabaka ve tasiyici montaji
    Alt tabak koruyuculari, kiskaçlar ve vakum baski sistemleri
    Sürücü sistem
    Kol
    Phono kartusu
    Moving- magnet ve moving -coil kartuslar
    Stylus sekilleri ve cantilever malzemeleri
    LP playback sistem kurulumu

    Radyo
    Genel bakis
    Radyo nasil seçilir?
    Ne için dinlenecek?
    Radyo spesifikasyonlari ve ölçümleri
    Digital ses yayimciligi

    Hoparlör kabloları ve ara kablolar
    Genel bakis ve terminoloji
    Kablo ve interkonnekt nasil seçilir?
    Kablo ve interkonnektlere ne kadar harcama yapmalisiniz?
    Ne için dinlenecek?
    Baglanti noktalari ve kablo uçlari
    Bi-wire hoparlör kablolari
    Balans ve unbalans hatlar
    Digital interkonnektler
    Kablo ve interkonnekt çizimleri
    Konduktörler
    Dielektrik
    Uçlar
    Geometri
    Kablo ve interkonnekt spesifikasyonlari
    Power amfi ve hoparlör arayüzlerindeki kablolar
    Kablo ve interkonnektlerden en iyi sesi almak

    High End Audio aksesuarları
    Aksesuar nasil seçmeli?
    Stand ve raflar
    Titresim kontrolü ve izolasyon aksesuarlari: çiviler, ayaklari ve koniler
    AC güç sartlandiricilari
    AC güç kablolari
    CD islemcileri
    LP aksesuarlari
    Pilak temizleme makinalari
    Stylus temizleyicileri
    Diger aksesuarlar
    Kablo güçlendiricileri
    Kartus miknatis önleyicileri
    FR Filtreleri
    Kontackt temizleyicileri
    Tüp damperleri
    AC polarite test edicileri
    AC “ aldatici” fisler
    Topraklama izolatörleri
    Hoparlör için titresim emiciler
    Voodo aksesuarlari

    Ev sineması sistemlerin ses
    Giris
    Dolby surround ve dolby pro logic
    Surround kanal metodlari
    Diger açilardan dolby surround
    Dolby pro logic’ in dolby surround’ dan farki nedir?
    Dolby surround dekoder’ leri ve ev sinemasi için power amfiler
    Ev sinemasi için hoparlör subwooferlar
    Ev sinemasi için ses sistemi kurulumu
    Kaynak parçalar ve yazilim
    THX Standardi
    Gelecegin ev sinemasi:

    Ses ve işitme duyusu
    Giris : Ses nedir?
    Süre ve frekans
    Dalgaboyu
    Evre
    Kesin polarite
    Komplex dalgalar
    Petek filtrelemesi
    Absorb, yansima ve yayinim
    Kirilim( difraksiyon)
    Desibel
    Frekans, gürültü ve esit gürültü sekilleri önemli filtreler
    Müzigin dinamik dogasi
    Yer tayin etme, yer saptama
    Diger fizik- akustik olaylar
    Final notu

    Ses ve elektronik esaslar
    Voltaj, akim, rezistans ve güç
    Ohm kanunu
    Paralel devreler
    Alternatif akim (AC)
    Elektromanyetic induksiyon, indükleyixi ve kapasitans filtreler
    Empedans
    Hoparlör evre açisi
    Kapasitör tipleri

    Bir audio cihazının anatomisi
    Güç kaynagi
    Amfi devreleri
    Amfi sapmasi
    Lambali amfiler
    Operasyonel amfiler
    Digital elektronikler

    Dijital sesin esasları
    Giris
    Ikili (binary) numara sistemi
    Örnekleme ve ölçümleme (niceleme)
    Örnekleme frekansi,
    Nyquist Teoremi
    Ölçümleme
    Dither
    Digital ses bellegi
    Hata düzeltme
    Digitalden analoga degistirme (çevirme)
    Açiklamali jitter
    Digital sinyal yöntemleri (DSP)
    DSP tabanli oda hata düzeltimi
    Profesyonel ses sistemlerinde DSP
    Digital ses’ te yeni hedefler

    Senden tek ricam kaynak belirtmen, o zaman belki yeni yazılar çevirmek ,derlemek ve yazmak için bir hevesimiz olur.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ikarahal

    Hifi yada hi-end sistemlerde amac yuksek guclu ses degildir. Amac aslına uygun sese yaklasabilmektir. Canlı muzik performansı vermesi, sahne olusturmasıdır. Bir konser salonunda dinlediginiz dinamige yakın ses vermek icin tasarlanırlar ve buda oyle kolay bir sey degildir haliyle fiyatlarda bu olcude cok tepelere cıkar. Yuksek ses seviyeleri ve guclu bas elde etmek kolaydır. Ama canlı bir gitar yada piano sesini tekrar uretmek her sistemin harcı degildir. Hifi yada hi-end sistemler sesi abartmazlar oldugu gibi dogal verirler. Konser salonunda sound dengesi nasılsa hifi sistemlerdede oyle duyulmalıdır. Alt, orta, yuksek frekanslar yerli yerinde olmalıdır. Eger bas yada tiz sesler olması gereginden fazla ise zaten hifi dısına cıkmıstır bile. Cunku kaynakta olmayan bir ses uretilmeye baslamıstır. Hifi yada hi-end sistemlere gonul vermis insanlar ses gucune bas siddetine bakmazlar sesin dogallıgına bakarlar. Basların yumusak derinden abartılmadan uretilmesini isterler. Tizlerin yine dogal bir sekilde metalik olmayan bu sektordeki tabir parlak olmayanını isterler. Orta sesler cok onemlidir.


    Yazının buraya kadar olan kısmı güzel ama malesef aşağıdaki kısımlar doğruluk payı taşımıyor.


    Alt ve ust frekanslardan cok daha onem tasır orta frekanslar.
    Ses gucu en son plandadır. Ayrıca muzikte subwoofer ın yeri yoktur. Subwoofer efekt icin vardır. Patlamalar, carpısmalar gibi uzayan basları uretmek icindir. Muzikte kullanılırsa dengeyi bozar zaten. O yuzden hifi, hi-end sistemleri yuksek ses ve bas canavarları gibi algılamayın.



    Günümüzde pek çok referans speaker modelleri ayrı bas modülleri ile tasarlanmakta , referans subwoferlar tasarlanmakta ve müzik sistemlerinde kullanılmaktadır.




  • @ikharal ın yazısını okudum ve o zaten günümüzde speaker modelleri ayrı bass modülleri ile tasarlanmakta olduğunu ve bunların müzik sistemlerinde kullanılmadığını söylememiş. sadece işin doğallığını bozuyor demiş ve bana kalırsa düşüncesi doğru. doğubankta ve izmir sensonicte bu setleri çok inceledim ve izmir çankayadaki hi-fi sektöründe çalışan tanıdıklarımda subwooferın işin doğallığını bozduğunu ve daha çok hometheatre için uygun olduğunu söylüyorlar.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: tibi

    @ikharal ın yazısını okudum ve o zaten günümüzde speaker modelleri ayrı bass modülleri ile tasarlanmakta olduğunu ve bunların müzik sistemlerinde kullanılmadığını söylememiş. sadece işin doğallığını bozuyor demiş ve bana kalırsa düşüncesi doğru. doğubankta ve izmir sensonicte bu setleri çok inceledim ve izmir çankayadaki hi-fi sektöründe çalışan tanıdıklarımda subwooferın işin doğallığını bozduğunu ve daha çok hometheatre için uygun olduğunu söylüyorlar.



    Sub modülu derken subwoofer- sat tasarımları kastetmiyorum.Bas ve mid-tiz sürücüleri birbirinden ayrı ve yalıtılmış speaker tasarımlarını kastediyorum.Bu tasarımların bazılarında sub modülü bir subwoofer gibi aktif ve bağımsız olarak çalışır.Doğru seçilmiş ve doğru ayarlanmış bir subwoofer sesi bozmadığı gibi alt frekansları boyutlandırır ve güçlendirir.Bu arada sizin referanslarınız benim için malesef bir anlam ifade etmedi.Eğer isterseniz size bu konuda yardımı olacak birkaç forum adresi vereyim.Bu konuda yorum yapmak için Wilson Audio, Rel, Welodyne, Thiel, Kharma, JM Lab, Paradigim, Revel, Genesis gibi markaları dinlemeniz gerekir.Eğer alışveriş ederken Doğubank ve benzer esnafların görüşlerine başvuruyorsanız önce hifi geçmişlerini ve bugüne kadar evlerinde hangi cihazları kullandıklarını, kaç adet cd ye sahip olduklarını da sorun.
    .




  • Audiophile1 : tartışmanızı yada konuşmanızı bölmek gibi olmasın, şu forum adreslerini alıp gideceğim ben
  • http://www.audioasylum.com/audio/index.htm

    lhttp://forum.audiogon.com/cgi-bin/fr.pl

    http://www.hifi-forum.de/

    http://forum.hifichoice.co.uk/

    bunlar ilk aklıma gelenler.Akşama daha fazlasını yazmış olurum.




  • doğubanktakileri çok iyi tanımıyorum ama izmir sensonicte demo odaları var. o odalarda setleri test ediyorlar. ama senin dediğim markalardan galiba wilson audio yu gördüm. emin değilim tabi. daha çok jbl pioneer ın turkiyede olmayan modelleri ( malesef kaçak getiriyorlar ) jamo gibi setleri deniyolar. yani deneyimli olduklarını düşünüyorum tabi benim konuştuğum kişi o mağazanın sahibi ve tam bir ses delisi. aslında ses delisi olmak ayrı müzik kulağı iyi olmak ayrı. o yüzden kesin bir şey diyemicem ben sadece duyduğum yorumlardan birini aktardım.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: omer11

    Benim kasteddiğim o değil Fronytlar marantz bağlı iken ayrıca stereo anfi olsa onada aynı frontlar bağlanabilir mi.slm.





    Aynı anda iki ampliyi de açarsanız sonuçları acı alur.DİKKAT!
  • Orjinalden alıntı: KillForYou!

    omer11 öncelikle sistemin hayırlı olsun diyorum.Güle güle eskit.

    Benim Türkiye koşullarında önerdiğim en üst düzey hoparlör çifti JBL in E100 modelidir.Bu modeli önermemin sebebi hemen hemen her türlü müzik türünde iyi performans vermesi ve hiç bir müzik çeşidi için özelleşmiş olmaması.Yani e100 ile jazz da dinlersin pop de rock da.En önemlisi Fİlmlerdede iyi bir sonuç alırsın.Ama mesela B&W, Kef Dali gibi diğer markalar için aynı şeyi söyleyemem.f/p ornları çok çok iyi değil.Sen sadece klasik müzik dinliyorsundur, o zaman sana B&W nin 600 ya da 700 serisinden bütçene uygun olan bir çift hoparlör al derim.Benim tanıştığım/karşılaştığım bir çok insan genelde hemen hemen her tür müziği dinlediği için ben e100 leri gönül rahatlığı ile öneriyorum.Daha önceki mesajımda da belirttiğim gibi bu forumdan bir bayan arkadaşa 10.5 milyara sistem topladım geçen ay.

    Sistemin bileşenleri ;

    Front: JBL E100
    Back: Wharfedale 8.4
    Center: JBL E25
    Subwoofer: JBL E250
    CD Player: marantz cd 7300
    DVD Player: Philips 720SA
    A/V Receiver: Denon 3805
    Stereo anfi: Prima Luna Prologue One Lambalı Stereo Anfi

    şeklinde idi.Bence bu sistem Türkiye koşullarında alınabilecek en ideal sistem.Kanaatımca bundan sonrası gereksiz, ki bu sistem herkesi keser.Bu sistemle her türlü müziği dinlersin.Çünkü hiç bir parça müzik türüne özel değildir ve bu sistemdeki her bir bileşeni sana tek tek öneriyorum.



    Afedersiniz, yanlış bir yorum yapmadan once bahsettiğiniz JBL modeli Amerikada 249 USD ye satılan ve Technics SBT-200 ile karşılaştırılan E-100 modeli mi? Eğer o ise Türkiyede alınacak en üst düzey hoparlör derken şaka mı yapıyorsunuz ciddi mi söylüyorsunuz?




  • b.taş can hi-fi nin teli ve adresini rica edebilirmiyim...
  • Ülkemizde pek çok konuda olduğu gibi malesef hifi sektöründe de doğru kabul edilen pek çok yanlış klişe vardır.En çok tekrar edilen ve kabul gören bazıları:

    Anfin kaç wattsa speakerın wattı ondan %50 fazla olsun ki yanmasın.

    Speakerın wattı ne kadar fazla ise o kadar çok ses çıkartır.

    Çok yollu speaker daha iydir.

    Florstend speaker bookshelf speakerdan daha iyidir.

    Eski cihazlar şimdikilerden çok iyi idi.Nerde o eski ampli ve receiverlar!

    Speaker ne kadar büyükse o kadar iyi.

    Bazı speakerlar bazı müzik türlerinde iyidir diğer türlerde kötüdür.

    Bu klişelerin çoğu malesef yetersiz satıcılar tarafından uyduruldu ve konu hakkında yeterli bilgisi olmayan tüketiciler tarafından gerçek kabul edildi.Malesef hepsi nerede tamamiyle yanlıştır.Şimdi kısaca sıradan gidelim.Eğer merak ettiğiniz konuda daha detaylı bilgi isterseniz yazın.Şimdilik teknik detaylara girmeden kısaca özetleyeceğim.


    Anfin kaç wattsa speakerın wattı ondan %50 fazla olsun ki yanmasın.YANLIŞ !
    AKSİNE AMPLİ NE KADAR GÜÇLÜ OLURSA SPEAKERI O KADAR İYİ KONTROL EDER.O YÜZDEN ÖZELLİKLE 90 dB VE ALTINDA MÜMKÜN MERTEBE GÜÇLÜ AMPLİ SEÇMEKTE FAYDA VARDIR.

    Speakerın wattı ne kadar fazla ise o kadar çok ses çıkartır.YANLIŞ !
    WATT BİR ENERJİ BİRİMİDİR.MEKANİK BİR ARAÇ OLAN SPEAKERIN BİRİM ZAMANDA HARCADIĞI ENERJİYİ İFADE EDER.SPEAKERIN ÜRETTİĞİ SESİN ŞİDDETİ dB CİNSİNDEN GÖSTERİLİR.HER 3 dB SES ŞİDDETİ %10 ARTAR.

    Çok yollu speaker daha iydir.YANLIŞ !
    TEORİK OLARAK SESİN TEK BİR NOKTADAN ÇIKMASI DAHA İYİDİR.CABASSE, TANNOY, KEF, MENGER,LOTH GİBİ MARKALAR BU TEKNOLOJİYİ GELİŞTİRİYORLAR AMA HENÜZ TAM ANLAMIYLA KUSURSUZ BİR SİSTEM YAPILAMADI.O YÜZDEN HALA ÇOK YOLLU SİSTEMLER KULLANMAK ZORUNDA KALIYORUZ.ÜNİT SAYISI NE KADAR FAZLA OLURSA O KADAR FREKANS,CROSSOVER,FAZ KAYMASI,FAZ KIRILMASI GİBİ SORUNLAR ARTAR.

    Florstend speaker bookshelf speakerdan daha iyidir.YANLIŞ !
    İYİ SPEAKER KÖTÜ SPEAKER VARDIR.İYİ BİR BOOKSHELF KÖTÜ BİR FLORSTAND DEN DAHA İYİ ÇALAR VE DAHA FAZLA BAS ÜRETEBİLİR.AYRICSA ÖZELLİKLE BİZİMKİLER GİBİ UFAK VE ORTA BOY SALONLARDA SAHNE VE İMAJ ÜRETMEKTE DAHA BAŞARILARDIR.

    Eski cihazlar şimdikilerden çok iyi idi.Nerde o eski ampli ve receiverlar! YALAN !
    O GÜNLERDE BULUNAN AZ SAYIDAKİ MARKALAR ANCAK BUGÜNKÜ HİGH END MARKALARLA KARŞILAŞTIRILABİLİR.ÖRNEĞİN 1957 SENESİNDE SCOTT AMPLİ 250 USD YE SATILIRKEN 57 MODEL CHEVROLET İN FİYATI 1000 USD NİN ALTINDAYDI.O ZAMANIN 250 DOLARI BUGÜN YAKLAŞIK 3000 DOLAR EDİYOR.YANİ O TARİHLERDE SATIŞ FİYATI 250 DOLAR OLAN TECHNİCS BİR AMPLİ VEYA RECEİVERI BUGÜNKÜ 3000 DOLARLIK BİR AMLİ İLE KIYASLAYABİLİRSİNİ, 300 EUROLUK YENİ BİR TECHNİCS AMPLİ İLE DEĞİL.AYRICA BU KLİŞEYE YURT DIŞINDA 50-100 DOLARA SATILAN ESKİ CİHAZLARA BİNLERCE DOLAR ÇEKEN SATICILARIMIZIN DA KATKISI ÇOKTUR.

    Speaker ne kadar büyükse o kadar iyi.YANLIŞ !
    GELİŞEN TEKNOLOJİLER,YENİ MALZEMELER, GELİŞMİŞ ÜRETİM TEKNİKLERİ ARTIK HACİM İHTİYACINI İKİNCİ PLANA İTTİ.

    Bazı speakerlar bazı müzik türlerinde iyidir diğer türlerde kötüdür.YANLIŞ !
    BİR SPEAKER İYİ İSE HER TÜR MÜZİKTE İYİDİR.KÖTÜ İSE KEZA GENE HER TÜR MÜZİĞİ KÖTÜ ÇALAR.BU İNSANLARIN BEKLENTİLERİ VE DİNLEME ALIŞKANLIKLARI İLE İLGİLİ BİR ÖNYARGIDIR.ÖRNEĞİN ROCK MÜZİĞİ OLMASI GEREKENDEN YUMŞAK ÇALAN BİR SPEAKER JAZZ VEYA KLASİK MÜZİĞİ DE OLMASI GEREKENDEN YUMŞAK ÇALAR Kİ BU İSTENE BİR ŞEY DEĞİLDİR VE BU SPEAKER İÇİN YUMŞADEĞİL KÖTÜ TANIMLAMASI YAPMAK GEREKİR.BU ARADA ŞUNU BELİRTEYİM EN ZOR MÜZİK TÜRÜ KLASİKTİR VE KLASİK MÜZİĞİ DOĞRU ÇALABİLEN BİR SPEAKER HER TÜR MÜZİĞİ ÇALABİLİR.




  • HOPARLÖR SEÇİMİNDEKİ YANSIMA

    1. HOPARLÖR SEÇERKEN

    Dikkat! Hoparlör seçimi, ses düzeneğinizin genel niteliği açısından büyük önem taşıdığından, vereceğiniz en önemli kararlardan biridir.
    Sizin için en uygun olduğunu düşündüğünüz seçenekleri belirledikten sonraki aşamalarda yapmanız gerekenlerse, ürünlerin teknik özelliklerini incelemek ve benzer (mümkünse aynı) ortamlarda bunları dinleyerek birbirleriyle kıyaslamanızdır.

    Ürünlerin teknik özelliklerini incelerken aşağıdaki noktalara dikkat etmeniz sağlıklı bir değerlendirme yapabilmeniz açısından önemlidir:

     Bir hoparlörün teknik özellikleri birbirinden bağımsız olarak yapılan hesaplamalar ve ölçümlerin sonuçlarını yansıtmaktadır, ancak hiçbir şekilde ürünün üretmekte olduğu sesin niteliği konusunda bir fikir veremeyecekleri unutulmamalıdır.

     Kullanılan ölçüm teknikleriyse sadece üreticiden üreticiye farklılıklar göstermekle kalmayıp, bazen de ölçüm sonuçları farklı üreticiler tarafından farklı şekillerde ifade edilebilmektedir.

    Örneğin: iki faklı hoparlör için belirtilen 93 dB değeri tek başına hiçbir anlam ifade edemeyebilir. Çünkü, 93 dB değeri, belli bir sürüş gücünün sonucu olarak (genellikle 1 Wat), hoparlörün ürettiği ses şiddetinin hoparlör ekseni üzerindeki bir mesafeden ölçülmesiyle elde edilmiştir. Ses şiddeti uzaklığın karesiyle orantılı olarak değiştiğinden, 1 metrelik mesafeden yapılan ölçümde 93 dB seviyesine ulaşan bir hoparlör, aynı değerin 0.5 metreden ölçüldüğü diğer hoparlörden dört kat daha verimlidir. Sizin de göreceğiniz gibi, her iki hoparlörden de herhangi bir dinleme seviyesindeki aynı şiddetteki sesi elde edebilmek varsayımıyla yola çıktığımızda, bu hoparlörlerden biri için 25 Wat’lık bir yükseltici kullanmamız yeterliyken, aynı seviyeye ulaşabilmek için diğer hoparlörü 100 Wat’lık bir güçle sürmeye ihtiyaç duyacağımız ortaya çıkmaktadır.

    İlerleyen bölümlerde farklı üreticiler tarafından sunulan çeşitli çizim ve eğrileri nasıl yorumlayıp karşılaştırma yapabileceğimizi göreceğiz.

    Ancak, bu aşamaya geçmeden önce bazı temel noktaları açıklığa kavuşturmamız gerekmektedir:

     Hoparlörün ne kadar güçle sürülebildiğinin ürettiği sesin niteliği ve ses şiddetinin seviyesiyle (sound pressure level) uzaktan ya da yakından bir ilgilisi yoktur.

     Yükseltici ile hoparlör fiyatının arasındaki oran belirleyici olmamalıdır. Bütçe açısından olaya yaklaşırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta: bütünü oluşturan her bir bileşenin hoparlörümüzün niteliği ve mizacına uygun olarak seçilmesi olmalıdır.

     Aynı kural, mevcut düzeneğimizde bir değişiklik yapmayı düşünmemiz durumunda da geçerlidir. Yeni bir cihaz alırken onun bireysel beceri ve niteliklerinin yanında, düzeneğimizdeki diğer mevcut bileşenlerle birlikte nasıl bir sonuç vereceği de dikkate alınması gereken önemli bir noktadır. Aksi takdirde aldığımız bu yeni cihaz kendi başına ne kadar iyi olursa olsun, toplamda elde edeceğimiz sonuç hayret verecek kadar olumsuz olabilir.

     Sürücü birimlerin sayısı hoparlörün niteliği ve becerisi açısından belirleyici değildir.

     Kimi kuramların, hangi değerlendirme yönteminin geçerli olup olmadığına bakmaksızın, ürünün iyi özellikleri vurgularken diğer can alıcı noktalardaki ölçümleri ihmal edebilecekleri unutulmamalıdır.

    Örneğin: ani atı (pulses) incelemek üzere yapılacak bir çalışmanın atı aralıkları ve atı frekanslarının bilinmeksizin/dikkate alınmaksızın yapılması gibi. Konuyla ilgili daha detaylı bilgiyi “Atı cevabı (pulse response)” başlığı altında bulabilirsiniz.

     Pek çok iştah kabartıcı kuramsa, sadece temelinde yatan varsayımları kabul etmemiz durumunda geçerli olabilmektedir. Ne yazıktır ki, ürün tanıtımlarında bu tip kuramlarla sıklıkla karşılaşılmakta, ancak bu yapılırken kuramın dayandırıldığı varsayımın geçerliliğindense hiç bahsedilmemektedir.

    Örneğin: bir hoparlörün direnci frekansa bağlı olarak değişim gösterdiğinden, hoparlör direnci mutlak kabul edilmeksizin, seçici filtrenin (crossover filter) başlangıç noktasının/noktalarının kesin olarak belirlenebilmesine imkan yoktur.
    2. KAYNAĞINDA MÜZİK

    Teknik detaylara geçmeden önce, üretilecek sesi sistemli bir şekilde incelemek konuyu daha iyi kavrayabilmemiz açısından faydalı olacaktır.

    Bunu yapabilmek için de piyanoyu örnek olarak alalım. Bir çoğumuzun sesine aşina olduğu bir enstrüman olan piyano tınısal özellikleri bakımından oldukça sıra dışıdır; oldukça dinamiktir ve çok geniş bir aralıkta ses üretebilir.

    İlerleyen aşamalarda incelemelerimizde kullanarak, çeşitli örnekler vereceğimiz piyano bir “baby grand” olup, bu çalışma için seçtiğimiz parça da Beethoven’nın 23 numaralı Fa minör sonatı “Appassionata”dır.

    Hedefimiz gerçek hayattaki enstrümanın ürettiği ses ile bu sesin yeniden üretilmesi sırasındaki farklılıkları en aza indirmek, bir başka deyişle yüksek sadakatin (high fidelity) tanımına ulaşmaktır.

    2.1. Tını (Timbre) ve Renklenme (Coloration)

    Resim 1

    Yukarıdaki notalardan da görüleceği üzere, piyanist ilk iki notayı aynı anda çalacaktır. Her iki nota da Do sesini ifade etmekte, ancak biri 261.6 Hz, diğeriyse 65.4 Hz’deki farklı oktav aralıklarında bulunmaktadırlar. Bununla birlikte, çalınacak ana sese karşılık gelen tuşlara vurulduğu anda bu seslerin yanında diğer tellerinde titreşime geçmesiyle oluşan harmonikler de meydana gelir. Harmoniklerin niteliği enstrümanın tınısal niteliğini üzerinde de önemli rol oynar; enstrümana karakterini veren, onun ne denli iyi olup olmadığı belirleyen etken budur. Harmonikler frekans aralığında 20.000 Hz’e dek ulaşırlar, harmonik bütünlüğe müdahale etmek enstrümanın tınısını bozmak anlamına geldiğinden, tınısal rengin de değişmesine (coloration) neden olur. Pek çok hoparlörün temel eksiğiyse işte tam bu noktadır.

    Bu sorun insan kulağı tarafından kolaylıkla algılayabiliyor olmasına rağmen, cevap eğrisi bu sorunun varlığı hakkında ancak çok küçük bir fikir verebilir. Bu eksikliğin temelinde üretim süreci ve bu süreç boyunca gerçekleştirilen ayarlamalar yatmaktadır; renklenmenin var olup olmadığıysa ancak dinlenerek anlaşılabilir. Yüksek sadakat anlamında olaya baktığımızda sesin renklenmesi, harmoniklerin artarak ya da azalarak farklılaşması, bunun sonucunda da sesin dolgunlaşması ya da zayıflaması durumunu ortaya çıkartır. Bu aşmada şu temel noktaya dikkat etmemiz gerekmektedir: iyi tasarlanmış/üretilmiş bir hoparlör mutlak suretle etkisiz (neutral) olmalıdır. Sonuç olarak, hoparlörün sesine etki eden üretim ve tasarımla ilgili eksiklikler çıplak gözle görülemez; bir Stradivarius ve başarılı bir kopyası ilk bakışta bir birinin aynısıymış gibi görünebilirse de sesleri arasındaki fark şüphe götürmeyecektir.

    Aynı durum hoparlörler için de geçerlidir. Bir hoparlörü dinlemeksizin, sadece teknik özelliklerine bakarak, ürettiği ses konusunda fikir sahibi olamazsınız; farklı ürünler arasında kıyas yapmanız gerektiğindeyse bunu mümkün ölçüde ayni cihazlar kullanarak, aynı güç seviyesi ve aynı ortamda yapmanız gerekmektedir.

    2.2. Cevap Seviyesi (Response Level), Yükseklik (Height) ve Eğri (Curve)

    Appassionate’ın 48. ölçüsü nispeten yüksek olan ve 1318.5 Hz’de tınlayan Fa bemol ile başlamaktadır. 48. ölçüden 50. ölçünün sonuna doğru ilerleyen 36 nota oldukça alt bir ses olan ve 58.27 Hz’de tınlayan Sol bemole kadar uzanmaktadır. Tüm bu sesler pp olarak (hafif şiddette ve aynı güçle) çalınmaktadır. Bu noktada karşılıklı olarak birbirini vurgulayan iki farklı etki ortaya çıkmaktadır.

    Resim 2

    İlki, Fa bemol (1318.5 Hz) ile Sol bemole (58.27) arasındaki ses seviyesi farklılığıdır. Bir piyanoda aynı güçle çalınan biri yüksek, diğeriyse alçak perdedeki iki ses, bize aynı seviyede tınlıyorlarmış gibi görünür. Gerçekteyse, insan kulağı alt ve üst seslere karşı farklı duyarlığa sahip olmasını telafi edebilmek için, alt sesler üst seslere kıyasla daha bir önem kazanır; bu farklılığın etkisini yenebilmek için enstrüman ürettiği alt sesler daha dolu ve etkili olmalıdır. Bu durum tüm enstrümantal müzikler için geçerli olup, alt ve üst sesler arasındaki farklılık 1’den 1000’e kadar değişiklik gösterebilir. Ancak elektronik müzik söz konusu olduğundaysa durum oldukça farklıdır. Doğası gereği, elektronik müzikte kullanılan enstrümanlar alt ve üst sesleri aynı başarıyla üretebilme becerisine sahiptir ve bu sesler arasındaki seviye de genellikle birbirine oldukça yakındır.

    İkincisiyse, bu 36 sesin sürekliliğidir; hiçbiri bir diğerinden ne daha güçlü ne de daha zayıftır. Eğer hoparlörümüz de iyi bir cevap eğrisine (response curve) sahipse, gerçek hayatta bir enstrümanla çalındığındaki gibi (aksi durumda, eşit ses eğrisi-equivalent sound curves-, Fletcher-munson eğrisi vb. hesaba katmamız gerekmektedir), her bir ses aynı seviyede tınlayacaktır. Örneğin, eğer bu eğride 400 ve 450 Hz aralığında 4 dB’lik bir çökme, 700 ve 800 Hz arasında da 3 dB’lik bir şişme varsa duyacağımız ses de aslından oldukça farklı olacaktır. Bu varsayımda, ilk beş notanın çalınışında her şey normal seyrederken, ardından gelen üç nota iki misli daha güçlü duyulacak, takip eden dört nota tekrar normal seviyeye dönerken sonraki iki nota da iki misli daha güçlü duyulacaktır. Burada bahsettiğimiz harmoniklerden farklı bir durumdur. Böylece cevap eğrisinin ne denli önemli olduğunu ortaya çıkmaktadır; cevap eğrisi mümkün olduğunca düz olmalıdır.

     Burada muhtemelen bir hata yapılmış olmalı. Eğer cevap eğrisinde bir çökme söz konusuysa; ilk beş notanın çalınışında her şey normal seyrederken, ardından gelen üç nota iki misli daha güçlü duyulacak, takip eden dört nota tekrar normal seviyeye dönerken sonraki iki nota da iki misli daha zayıf duyulacak olsa gerek.

    Modülasyon ve tını ise tek ölçüt değildir. Az evvel ses şiddet seviyesinden bahsetmiştik: şu andaysa dinlediğimiz müzik parçasının aynı ses seviyesindeki bir dizi nota şeklinde tınlamaktan çok uzakta olduğu görülmektedir.

    2.3. Dinamikler (Dynamics)

    Appassionata’nın güzelliği ve canlılığı bir dizi dingin ve şiddetli bölümün varlığından kaynaklanmaktadır. Ona karakterini veren bu ani farklılıklar olmasaydı bu müzik parçası oldukça donuk ve ilgi çekmekten uzak olurdu. Müzik düzeneğimiz de müzikteki bu değişimlere sadık kalarak takip edebilecek beceride olmalıdır; hem “ppp” bölümleri olması gerektiği gibi normal seviyede ve sakince, hem de “ ff” bölümleri gerekli canlılık ve zenginliği vererek çalabilmeli ve bunu her ses seviyesinde koruyabilmelidir. Müzikteki bu iniş çıkışlarsa dinamik (dynamics)olarak adlandırılır.


    Resim 3

    Detaylara geçmeden önce, elimizdeki notaları ve piyanoyu ve hoparlörlerimizi bir kez daha karşılaştıralım.

    Son ölçülerde piyanist üç notaya doğru yavaş yavaş yaklaşmaktadır: Re bemol, La bemol ve Do notaları ppp olarak gayet yumuşak olarak çalınmaktadır. 6 ölçü öncesinde ppp olarak çalınan notalarla şiddetli çalınan akorlar arasına çok büyük bir farklılık vardır. Piyanist piyanonun tuşlarına acımasızca saldırırken, tuşlara bağlı çekiçler hareket ederek telleri vurduğunda son derece şiddetli bir ses oluşur. Oluşan bu sesin ortalama seviyeyse oldukça önemlidir. Bunun yanında, sesin ilk oluştuğu anda meydana gelen ve uç güç (peak power) olarak adlandırılan, çok kısa ancak oldukça şiddetli olan bir diğer oluşum da bizler için çok önemlidir. Bu etki bir enstrümanla oluşturulan tüm seslerin ayrılmaz bir parçasıdır, ppp‘den ff‘ye kadar her vurgu tipi için geçerlidir ve o olmaksızın ses son derece zayıf tınlayacaktır. Her bir nota, her bir akor bir ortalama ve uç enerji bileşiminden oluşur.

    Peşi sıra ff ve ppp olarak ilerleyen bir müzik kaydı düşünelim. Eğer müzik dinleme düzeneğimiz en uç noktada oluşan en yüksek ses seviyesini karşılayabiliyorsa dinamiklerle ilgili bir sıkıntı gözlemlemeyiz ve müzikteki değişimleri olması gerektiği gibi duyarız. Fakat eğer bu kabiliyetten yoksunsa, o zaman uç seviyeler kaçınılmaz olarak yuvarlanacaktır. Genellikle yüksek ses seviyelerinde müzik dinlerken karşılaştığımızda farkına vardığımız bu durum dinamiklerin öneminin altında yatan temel etkeni oluşturmaktadır. Düzeneğiniz bir müzik parçasının, ppp’den ff’ye tüm canlılığını yansıtabilecek beceriye sahip olmalıdır. Bu nedenle gerektiği anda kullanabileceği bir yedek gücün varlığına gereksinim duyar.

    Eğer bu yedek güce sahip değilseniz, ne yapacaksınız? İçgüdüsel olarak sesi olması gerekenden daha çok açacaksınız. Bu durumda ppp çalınan kısımlar olduğundan daha güçlü duyulacak, ve bu hali hazırda kendi başına ciddi bir sorunken, fff çalınan kısımların güçlü uç güç noktalarında yükselticiniz ve hoparlörünüz bu iniş çıkışları takip edememeye başlayacaktır. Sonuç olarak ses yuvarlanacak ve yükselticiniz de üstesinden gelebileceğinden daha yüksek güç seviyelerinde çalışıyor olması nedeniyle doygunluğa (saturation) ulaşacaktır. Bu durumda, er ya da geç hoparlörlerinize hasar vermek tehlikesiyle karşı karşıylasınız demektir.

    Hazır göreceli ses seviyeleri, ppp, ff ve uç güçten bahsetmişken: şimdi gözümüzde bir orkestrayı canlandıralım. Örneğin: tek başına bir flüt ppp çalarken hemen iki saniye sonrasında orkestral bir patlama olduğunu varsayalım. Eğer flüt ve toplam orkestranın oluşturabileceği ses şiddeti arasındaki farkın ne kadar olabileceği konusunda bir fikriniz yoksa hem söyleyelim; flütün sesini 1.000.000 ile çarpmanız yeterli.

    Ses şiddetinin tanımlanmasında çok haneli sayılar kullanmamak için logaritmik bir birim olan dB birimi kullanılmaktadır. 60 dB’lik fark yukarıda sözünü ettiğimiz 1.000.000 kat farkı belirtmek için yeterlidir.









    dB’deki değişim

    0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10


    1 1.26 1.58 2 2.51 3.16 4 5.01 6.31 8 10

    Güç oranı

    dB’deki değişim

    10 15 20 25 30 35 40 45 50 55 60


    10 31.6 100 116.2 1000 3162.3 10000 31622.7 100000 316227.8 1000000

    Güç oranı


    Tablo 1: dB ve güç arasındaki orantı ölçeği

    Akustikte tüm seviye ölçümleri bir referans ile ilişkili olarak verilir. Bu referans noktası 1000 Hz frekansındaki bir sesin ortalama duyulabilme eşiğidir. Bu nedenle, 100 dB seviyesi dediğimizde: sözüne ettiğimiz ortalama eşik noktası ile 100 dB’in ses seviyesi arasındaki farkı işaret ediyoruz demektir (10.000.000.000 : 10 log, 10.000.000.000 = 100 dB). Ölçüm cihazına bağlı bir mikrofonu bir piyanonun 1 metre uzağına yerleştirip ardından piyanoda örnek sonatımızın en güçlü ve en zayıf kısımlarını çalarak parçanın ortalama ses seviyesini bulalım: ff olan bir akoru çaldığınızda 115 dB (uç) ve 103 dB (ortalama), ppp olan bir akoru çaldığımızdaysa 60 dB (ortalama) değerleri, bize bu parçanın ortalama ses seviyesinin piyanonun ortalama ses seviyesi değeri olarak kabul edilen 75 dB olduğunu göstermektedir!

    Bu ölçümlerden parçanın oldukça büyük bir dinamik farklılığın içerdiğini de görmekteyiz. Aslında, kullandığımız birimin logaritmik olması nedeniyle, 60 dB ve 115 dB arasındaki 55 dB’lik fark aslında 316.000 kat olan bir farkı işaret etmektedir!

    Dolayısıyla, eğer düzeneğiniz bu ani yükseliş sırasında oluşan 115 dB seviyesindeki uç seviyeyi sağlayamıyorsa keskin bir doğrulukla çalmaktan, doğal olarak da yüksek sadakat kavramından (hi-fi) bir hayli uzak olacaktır. Tekrar etmek gerekirse, bu anlık bir durumdur ve yüksek seviyede müzik dinmekte olduğumuz anlamına da gelmemektedir. Yapmakta olduğumuz şeyse, gerçek bir enstrümanın sesini tüm zenginliğiyle, ve çalındığı andaki gibi gerçek seviyesiyle, kendi evimizde yeniden oluşturmaya çalışmaktır.

    2.4. Atak (Attacks) ve Atı Cevabı (Pulse Responses)

    Şimdi aynı ölçümleri yeniden tekrarlayalım. Akorların çalınması sırasında oluşan anlık ani ataklardan ve uç güçlerden bahsettik. Eğer bu atakların hızını azaltırsak, seviye aynı kalsa da müzik yumuşayacaktır.

    Bir zilin oluşturduğu ses kolaylıkla izah edilebilir. Ses seviyesi oldukça yüksektir (120 dB civarında). Ataksa oldukça kısadır. Eğer dinleme düzeneğimiz sinyallere cevap vermekte yavaş kalıyorsa: müzikal vurgular şiddetli gürültülere dönüşüverecek ve muhakkak ki bu durumda oluşan sesin aslıyla bir benzerliği de kalmayacaktır. Bu olgu atım cevabı (pulse response) ile açıklanır.

    Bu yönde fikir edinebilmek için bir piyanoyu dinlemek bize oldukça yardımcı olacaktır. Eğer atı cevabı yeterince iyiyse her bir akorun atağı doğru şekilde hissedilecektir. Eğer kötüyse, adeta piyanonun pedalı basılı kalmış etkisine kapılırız, ancak bu etkiyi piyano değil ses düzeneğimiz yapmaktadır.

    2.5. Netlik (Definition) ve Temizlik (Clarity)

    Resim 3

    Yukarıdaki dört ölçünün en önemli özelliği bas notalarıdır. İlk akor onbir Mi bemol eşliğinde çalınırken, ikinci akora bu sefer yine aynı sayıda ancak bir üst perdeden (octave) Mi bemol baslar eşlik etmektedir. Ardından sol elle çalınan ve oldukça alt seslerden oluşan yirmidört akor gelmektedir. İyi bir piyano tüm bu sesleri birbirinden ayrı olarak, bir biriyle karıştırmaksızın, doğruluk ve temizlikle üretecektir.

    Doğru bir yeniden üretim, tüm bu sesleri bir piyanonun ürettiği gibi yeniden üretebilmek demektir. Ve bu da ancak düzeneğimiz yeterince iyiyse mümkün olabilir. Eğer cevap eğrimiz La bemol civarına (51.9 Hz) kadar inebiliyor ve de hoparlörümüz gerektiği gibi imal edilmişse duyacağımız ses de net ve temiz olacaktır.

    Aksi durumda, eğer cevap eğrimizin alt frekanslarında bir sorun varsa, bu frekans aralığına yakın olan sesleri büyük ölçüde etkileyecek, sesler birbirlerine karışmaya başlayacak ve duyacağımız şey anlaşılmaz bir uğultudan farklı olmayacaktır.

    Aynı durum kontrbas dinlerken de geçerliliğini korumaktadır. Pek çok hoparlör Georges Brassens’in eşliğini gürültüler arasında kaybolmaya mahkum ederken, iyi bir düzenekte Pierre Nicholas’ın eşlikleri tüm ihtişamıyla ortaya çıkacaktır.

    2.6. Dinleme Odasının Etkisi ve Yansı (Reverberation)

    Şimdiye kadarki incelemelerimizde müzik dinlediğimiz odanın etkilerinden bahsetmedik. Bilindiği üzere her oda kendine has bir akustik mizaca sahiptir. Bu ise odanın boyutlarına, duvarlarda, tavanda, zeminde kullanılan malzemelere, oda içindeki eşyalara ve bunların düzenine bağlıdır.

    Piyanonun sesi tüm oda boyunca ilerler ve aynı zamanda ortamdaki her şey tarafından da yansıtılır. Ayrıca kaynak sese etki eden yansı durumu da söz konusudur.

    İlk bakışta, bir enstrümanın gerçek sesini kaydedebilmek için, sesin daha sonra yeniden üretileceği odada kayıt yapmak bir çözüm olarak akla gelebilir. Ancak bu her şeyi daha da olumsuz yönde etkileyecektir. Çünkü, kaydın çalınması esnasında odada oluşacak yansı, kayıt sırasında mikrofonla alınan ilk yansının üzerine binecek ve ses aslından daha da uzaklaşacaktır. Çözümse kaydı düşük yansı üreten etkisiz (neutral) bir odada yapmaktır. Bu ortama önceden piyanonun olduğu yere, hoparlörlerimizi yerleştirmemiz durumunda, piyanodan ve hoparlörlerden duyduğumuz sesin neredeyse aynı olduğunu görürüz.

    Bu arada, Dusseldorf’da 1969 yılında düzenlenen Hi-Fi fuarında gerçekleştirilen benzer bir deneyden de söz etmek faydalı olacaktır. Konser dünyadaki en kaliteli yüksek sadakati gösterebilmek amacıyla düzenlenmişti. Bu amaçla Hi-Fi enstitüsü yalnızca dört müzisyen eşliğiyle Mendelsshon Octet konseri sunmaya karar verdi. Konser sırasında, ilk olarak önceden kaydedilmiş olan dört bölüm bir çift hoparlör tarafından, ardından da diğer dört bölüm de müzisyenler tarafından çalınarak salondaki dinleyicilere dinletildi.

    Deney sonundaysa, dinleyiciler kayıt ve canlı müzik arasında hiç bir fark göremediklerini belirtmişlerdir.

    2.7. Özet

    Örnek olarak seçtiğimiz sonatla yaptığımız dinlemeler ve deney sonucunda aşağıdaki sonuçlara ulaşmaktayız:

    Üretilmesi gereken frekans aralığı: 60 – 20.000 Hz’dir.
    Bas - tiz oranı: 1 - 1000
    Ortalama ses seviyesi: 75 dB (1 metreden)
    ppp bölümler için ortalama ses seviyesi: 60 dB
    ff bölümler için ortalama ses seviyesi: 103 dB
    ff bölümler için uç güç seviyesi: 115 dB

    3. HOPARLÖR CEVABI (SPEAKER RESPONSE)

    Bu bölümde hoparlör ve yükselticimizin kaydettiğimiz piyano sesi üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.

    Bu sırada her bir etkinin ölçüm sonuçlarından faydalanacağız. Elde edilen tüm sonuçlar hoparlör hakkında bir fikir edinmemizi sağlayacak ve aynı zamanda da dinleyeceğimiz sese nasıl etki edeceğini gösterecek.

    3.1. Tını (Timbre) ve Renklenme (Coloration)

    Hoparlörün cevap eğrisi ve diğer teknik özellikleri renklenme konusunda bize ancak çok küçük bir fikir verebilir.

    Hoparlörleri denerken bunu aynı güç seviyesinde yapın ve üst sürücü birimlerin kulak hizanızda olmasına özen gösterin.

    İnsan sesi iyi bir deney malzemesi olmakla birlikte, piyano ve keman gibi enstrümanları dinlemek de son derece önemlidir. Ürün tanıtımı için hazırlanmış kayıtlara pek güvenmeyin. Ayrıca harpiskord ve org gibi enstrümanlar renklenme konusunda fikir verici olmaktan uzaktırlar. Sentezleyiciler (sintisayzır/synthesizer) ve elektrik enstrümanlarla (elektrik gitar, elektrik bas vb) yapılmış kayıtlarıysa bu deney için asla kullanmayın; çünkü müziğin özel efektler içermesi, kaynak seslerin yükseltici ve hoparlör kullanılarak üretilen enstrüman sesleri olması nedeniyle, duyacağımız sesler hali hazırda renklenmiş seslerdir. Bu tip sesler diğer hoparlörler tarafından kolaylıkla yeniden üretilebilir.

     Bir hoparlörün renklendirme etkisinin var olup olmadığını anlamamanın yegane yolu, her şeyden önce dinleyicinin dinlediği enstrüman konusunda bilgi sahibi olmasıdır. Bir enstrümanın nasıl tınladığı, nasıl çalındığı ve ses kaydının nasıl yapıldığı konusunda bilgi sahibi değilsek hoparlörün becerisi konusunda da bir fikir yürütebilmemiz mümkün olmayacaktır.

    Elektrikli enstrümanlar için de aynı durum geçerlidir; eğer bir elektrik gitar sesini oluşturan bileşenleri tanıyorsanız yukarıda sözü edilen tehlikelerin sizin için geçerliliği kalmayacaktır. Bu bileşenlerse kabaca şu şekilde sıralanabilir: gitarda kullanılan malzemeler, gitarın inşa tekniği, gitar üzerinde kullanılan mekanik/elektronik donanım, elektrik gitardan çıkan sinyalin gönderildiği yükselticinin tipi, kabin tipi, mikrofon tipi, mikrofon yerleşimi ve efekt birimleridir. Bunların yarattığı farkı biliyorsanız, üzerinde 1x12” sürücü olan birleşik (combo) bir lambalı yükselticiden çıkan Fender tonu ile 100 Wat gücünde bir yükselticinin sürdüğü 4x12” kabinden çıkan bir Gibson sesini birbirinden ayırt etmek için renklendirmenin varlığını sorgulamazsınız.

    Kaldı ki, tüm akustik enstrümanların da kendine has bir tınısı ve rengi vardır; bu nitelik her bir enstrümanı bir birinden farklı ve özel kılan en önemli etkendir. Örneğin her ikisi de geleneksel yöntem ve malzemelerle üretilmiş olsalar da bir Martin ya da Taylor gitar birbirinden oldukça farklı tınlar. Sizin kulağınızdaki akustik gitar sesi tanımı önceden bir Taylor tarafından oluşturulmuşsa ve bir düzeneği ilk kez denerken Martin gitarla çalınmış bir kaydı dinliyorsanız düzenekte renklenme olduğu hissine kapılabilirsiniz. Tabii kayıt ve mikrofon teknikleri de işin cabası.

    Peki bu iş nasıl olacak diye soracak olursanız, özetle ne akustik enstrümanlara ne de elektrik enstrümanlara renklenme olup olmadığını anlamada tek başlarına bir başvuru kaynağı olarak güvenmek yetersiz kalacaktır. Bunun tek yolu enstrüman sesini tanımaktan, çok müzik ve düzenek dinlemekten geçer.

    3.2. Cevap Eğrisi (Response Curve)

    Cevap eğrisi bir hoparlörün tüm frekans aralığında üretebildiği sinyal genliğinin (amplitude) görsel anlatımıdır. Bu genliğin ifadesindeyse dB (decibel) birimi kullanılır.

    Frekans cevabıysa (frequency response) hoparlör tarafından üretilebilen frekansların rakamsal ifadesidir. Cevap eğrisi bazı ciddi sorunların olup olmadığını hemen görebilmemize yardımcı olur.

    Örneğin: Eşit frekans cevaplarına sahip (50 Hz - 20.000 Hz, +2 dB) 50 A ve B hoparlörlerini ele alalım. Bu bilgi bize hoparlörlerin becerileri konusunda oldukça kaba bir fikir vermektedir. Ayrıca frekans cevap aralıklarının aynı olması şüphesiz A ile B hoparlörlerinin aynı olduğu anlamına da gelmemektedir. A hoparlörünün 50 Hz - 20.000 Hz aralığında düze oldukça yakın bir cevap eğrisine sahip olduğunu varsayalım:

    Resim 5

    A hoparlörünün Yukarıda görülen cevap eğrisine baktığımızda: yükseltici tarafından gönderilen tüm frekans aralığındaki sinyalleri üretmekte oldukça başarılı olduğu görülmektedir. Hiçbir frekanstaki sapma + 1 dB’den daha büyük değildir. Bu da demektir ki hiçbir frekans olması gerektiği seviyeden 1.26 değerinden daha güçlü ya da zayıf duyulmayacaktır.

    Şimdiyse B hoparlörünün cevap eğrisine bakalım:

    Resim 6
    Cevap eğrisinde 50 ve 20.000 Hz’deki cevabının iyi olduğu görülmekle birlikte diğer pek çok frekansta çeşitli oranlarda sapmalar da görülmektedir. Örneğin, 900 Hz’de –6 dB, 4.500 Hz’de +3 dB ve 5.500 Hz’de –5 dB’lik bu sapmalar hiç de küçümsenecek cinsten değildir. Sapmaların görüldüğü frekansların bu hoparlörün alt, orta ve üst sürücüler arasındaki ayrım (cut-off) noktaları olduğunu da hemen belirtelim.

    Sonuç: B hoparlöründe 50 Hz deki sesler olması gereken seviyede duyulurken, 900 Hz’deki sesler dört misli zayıf, 4.500 Hz’deki sesler iki misli güçlü ve 5.500 Hz’deki sesler de üç misli kadar zayıf duyulacaktır. Bu nedenle de bir kayıt dinlediğimizde 900 Hz frekansında çalmakta olan bir enstrümanın sesi 4.500 Hz’ de çalmakta olan bir diğer enstrümanın sesinden sekiz kat daha düşük duyulacaktır. Tüm bunlar çizelgelerden ibaret olsa da, en fazla değişimin 1.26 oranında olduğu A hoparlörünün sesleri yeniden üretmekte diğerine kıyasla çok daha başarılı olduğunu ve bu üretim sırasında kaynak sese daha çok sadık kaldığını kolaylıkla göstermekteyiz.

    3.2. Frekans Cevabı (Frequency Response)

    Frekans cevabı cevap eğrisinin en düz olduğu frekans aralığının rakamsal ifadesidir. Aynı zamanda bu eğrideki sapma toleransının da en fazla ne kadar olabileceğinin de dB cinsinden belirtilmesi gerekmektedir.

     Örneğin: 20 Hz - 20 kHz, + 1 dB gibi.

    Frekans aralığının uç noktalarının nerelerde olduğunu belirten frekans cevabı değerleri, bu aralıkta neler olup bittiği konusunda bizlere bir fikir vermezler. Oysa bir cevap eğrisine baktığımızda bir sorun varsa bunun nerede ve nasıl bir sorun olduğunu anlamamız oldukça kolaydır. Tabii bunu sağlıklı olarak yapabilmemiz için cevap eğrisi nasıl okumamız gerektiğini ayrıca bazı sorunları gizlemek için kullanılan bir takım hile ve oyunlardan da haberdar olmamız gerekmektedir. Örneğin: çizelgenin yüksekliğini azaltmak, çizelgenin yataydaki kayıt hızını arttırmak, çizelgenin düşeydeki kayıt hızını azaltmak, ölçüm yapılan odanın yapısıyla oynamak vb. sıklıkla başvurulan yöntemlerdir.

    3.3. Konum Etkisi (Directivity)

    Genellikle çok basit bir nedenden ötürü, cevap eğrisinin ölçümleri hoparlör ekseninden yapılır.

    Üst sesler, alt seslerden farklı olarak, oldukça doğrusal bir yön izlerler. Bu nedenle hoparlör ekseni cevap eğrisinin en iyi olduğu noktadır, bu eksenin dışına çıktığımızda bu durum tam tersine dönmektedir.

    Resim 7
    Sonuç: Hoparlörler yerleştirilirken eksenleri, yukarıdaki şekilde de görülebileceği gibi, dinleme konumumuzla çakışacak şekilde yerleştirilmelidir.

    Örneğin: Bir hoparlörün 0, 30 ve 45 derece konumlarından ölçülecek cevap eğrisinin sonuçlarına bakalım. 50 Hz’in her üç konumda da frekans cevabı 0 dB olarak ölçülürken, 15.000 Hz’in frekans cevabı 1 derecede 0 dB, 30 derecede -3 dB, 45 derecede de -6 dB olacaktır.

    Resim 8

    0 derecede 50 Hz ile 15.000 Hz’i aynı seviyede duyarken, 30 dereceden alt seslere kıyasla üst sesleri neredeyse yarı yarıya azalmış olarak, 45 derecedense dörtte bir oranında azalmış olarak duyarız. Eğer üç kişiyi aşağıdaki şekildeki gibi konumlandırır ve bir müzik dinletirsek, A her sesi aynı seviyede duyarken, B ve C sadece hoparlör tarafından üretilen üst frekansları duyabilecektir.


    Resim 9


    3.3.1. Hoparlörler ve Konum Etkisi

    Resim 10

    Konum etkisi üst frekanstaki seslerin dalga boylarının daha kısa olmasından kaynaklanmaktadır (örneğin: 10.000 Hz’in dalga boyu 3.5 cm dir). Hoparlörün zarı (diaphragm) titreşerek ses dalgalarını havaya yayar ve bizim duyduğumuz da bu titreşimlerin toplamıdır.

    Şimdi yukarıdaki şekle bakalım:

    Kulağımız C noktasında bulunmaktadır. AC ve BC uzaklıklarıysa birbirine eşittir. A ve B’den çıkan seslerdeyse, sinüs dalgasının farklı noktalarında olmalarından dolayı, bir faz kayması söz konusudur. Bu nedenle bir birlerini etkisiz kılarlar ve C noktasından duyulamazlar. Üst frekanslardaki seslerin dalga boylarının oldukça kısa olması bu durumun üst frekanslar üzerinde daha fazla etkili olmasına neden olur. Bu da bize hoparlörlerin ve sürücü birimlerin konum etkisinin neden üst frekanslarda daha baskın olduğunu açıklamaktadır.

    Ayrıca bu durum frekans yükseldikçe sürücü birimlerin neden giderek daha da küçüldüğünü de izah etmektedir. Ek olarak, girişimin artması durumunda konum etkisinde de artış olacağından, aynı frekans diliminde birden fazla sürücü birim kullanmanın ne denli yanlış bir yaklaşım olduğunu da kolaylıkla söyleyebiliriz (bazı özel durumlar hariç).

    Bu nedenle de üreticilerin pek çoğu konum etkisi azaltılmış üst ses sürücüleri üretmeye çalışmaktadır. Ne yazık ki, bu üreticilerin tüm çabaları ve geliştirme çalışmaları pek çok açıdan eleştiriyi hak etmektedir. Bu ürünlerin verimleri çoğu zaman oldukça düşüktür ve genellikle sahip oldukları konum etkisi iyi imal edilmiş tipik koni sürücülerden daha kötüdür.

    3.4. Temel Hoparlörler Tipleri

    A. Elektrostatik (Electrostatic) Hoparlörler

    Temel Mantık: Geniş, hafif ve dayanıklı büyük bir yüzeyin elektrik alanla sürülmesi.
    Artıları: Zarın (membrane) büyüklüğü sayesinde her bir nokta aynı anda hareket edebilir. Hafif zar daha hızlı çalıştığından yeniden üretim için büyük fayda sağlamaktadır.
    Eksileri: Büyük alan konum etkisinin artmasına sebep olur. Çeşitli noktalar arasında oluşan önemli miktardaki girişim hız açısından kazanılan tüm artıları ortadan kaldırır.

    B. Şerit (Ribbon) Hoparlörler

    Temel Mantık: Bir şeridin manyetik alan vasıtasıyla sürülmesi.
    Artıları: Elektrostatik hoparlörlerle aynı artılara sahiptir.
    Eksileri: Çok düşük verimle çalıştıklarından boru (horn) tipi birimlerle birlikte kullanılmak zorundadır. Bu birliktelikse problemlerin ikiye katlanmasına sebep olur: şeridin biçimi ve borunun imalatı.

    C. Kristal (Crystal) Hoparlörler

    Temel Mantık: Elektriksel yüklenme sonucu piezo-elektrik kristalin biçim değiştirmesi.
    Artıları: Oldukça düşük atalet. Üretim masraflarının düşüklüğü.
    Eksileri: Oldukça düşük verim: zar ve boru kullanımıyla verimi arttırmak mümkün olsa da bu sefer de mevcut sorunların üzerine bir de bunlar eklenir.
    C. Konik Zarlı Dinamik Hoparlörler (Dynamic Speaker with Cone Diaphragm)

    Temel Mantık: Bobin ve mıknatıstan oluşan bir motorla (sürücü) koninin sürülmesi.
    Artıları: En yaygın kullanılan ve bu güne dek üzerinde en çok araştırma yapılmış tiptir. Özenle tasarlanmış örnekler mükemmelliğe oldukça yakın sonuçlar verebilirler (Belirtmek gerekir ki, iyi bir koni üst ses birimi kimi kubbe tipi birimlerden genellikle daha iyi sonuç vermektedir).
    Eksileri: Üst seviyelerdeki konum etkisi yüksektir.

    C. Küresel Zarlı Dinamik Hoparlörler (Dynamic Speaker with Dome Diaphragm)

    Temel Mantık: Bir motor (coil magnet) tarafından sürülen küresel biçimli bir zar içerirler.
    Artıları: Küresel biçim çok geniş bir dağılım alanına ulaşabilmek açısından büyük fayda sağlamaktadır. Yüzey alanının çok küçük olması sayesinde üst seslerde oluşabilecek girişimler en aza indirgenebilmektedir.
    Eksileri: En etkili yapısal biçimin tasarımı ve malzeme teknolojisine yönelik ciddi araştırma/geliştirme faaliyetleri gerektirmektedir. Zaman zaman verim konusunda sorunlar yaşanabilir.

    3.5. Verim

    Bir hoparlörün verimi elektriksel gücün bir sonucu olarak ortaya çıkan ses güç seviyesi (sound pressure level) olarak ifade edilir. Belirli bir elektriksel güç karşısında elde edilen ses güç seviyesindeki artış aynı zamanda verimin de artması anlamına gelmektedir.

    Verim dB cinsinden ölçülür. Bu ölçümse, ölçüm cihazına bağlı bir mikrofonun hoparlör ekseninde belirli bir mesafeye (genellikle 1 metre) konularak gerçekleştirilir.

    Örnek olarak ele aldığımız sonat çalınırken yaptığımız ölçümler bize aşağıdaki sonuçları vermektedir:

    ppp: 60 dB
    Ortalama ses şiddeti seviyesi: 75 dB
    ff: 103 dB
    Uç güç: 115 dB

    Dinlemekte olduğumuz sistem eğer ortalamada 103 dB ve uç güç olarak da 115 dB ses şiddeti seviyesi üretebiliyorsa piyanodan kaydettiğimiz sese sadık (hi-fi) bir yeniden üretim gösterebiliyor demektir.

     Buradaki açıklamaya bir miktar ekleme yapabiliriz: Sadık bir yeniden üretimden bahsederken, yukarıdaki verilerden yola çıkarak, sistemin ortalama ses seviyesi ölçüm değeri olan 75 dB seviyesini üretirken ölçüm değerlerinin alt ve üst uçlarına ulaşabilmek konusunda da aynı başarıyı tekrarlaması gerekmektedir.

    Uygulamada hoparlörümüzün bunu başarıp başaramadığını nasıl anlayacağız?

    Bir hoparlörün teknik değerleri verilirken verimi aşağıdaki şekilde gösterilir:

    Verim: 1 metreden 1 Wat’da 95 dB (95 dB for 1 Watt at 1 metre)

    Bu tanım: yükseltici 1 Wat güç üretirken, hoparlöre 1 metre mesafeden ölçülen ses şiddeti seviyesinin 95 dB olduğu anlamına gelmektedir.

    Üretilmesi istenen dB ile güç seviyesini arasındaki oransal ilişkiyi gösteren aşağıdaki ölçek bu konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Üst sıra dB seviyesindeki değişimi alt sıraysa bu değişimi gerçekleştirebilmek için gereken güç oranını göstermektedir.


    dB’deki değişim

    10 15 20 25 30 35 40 45 50 55 60


    10 31.6 100 116.2 1000 3162.3 10000 31622.7 100000 316227.8 1000000

    Güç oranı
    Tablo 2: dB ve güç arasındaki orantı ölçeği

    Örnek: 95 dB verimindeki bir hoparlörle 105 dB ve 115 dB ses şiddeti seviyesine ulaşmak için ihtiyaç duyacağımız yükseltici gücüne belirlemeye çalışalım.

    Öncelikle elde etmek istediğimiz ses şiddeti seviyesiyle hoparlörümüzün verimi arasındaki farkı hesaplayalım:

    103 dB – 95 dB = 8 dB

    8 dB’in güce olan oranı 6.31 olduğundan: 1 metreden bu seviyede duyulacak bir ses üretebilmek için ihtiyaç duyacağımız güç 6.31 Wat’tır. Aynı işlemleri 115 dB için uyguladığımızdaysa 20 dB’lik artışı yapabilmemiz için gereken değerin 100 Wat olduğunu görürüz.

    Yukarıdaki veriler sayesinde sürekli güç (continuous power) ve uç güç (peak power) arasında temel farkı da şu anda görmüş oluyoruz.

    İyi bir yükseltici rms (root-mean-square) gücünün (etkin güç seviyesi-effective power) üç katını üretebilmelidir (pek çok yükseltici bu değerin sadece iki katına ulaşabilmekteyken, bazı yükselticiler dört kata varan bir verim sergileyebilmektedir).

    Söz konusu uç güç piyano ff vurgusuyla çalınırken çekiçlerin tele vurduğu anda ortaya çıkan anlık bir durumdur. 95 dB verimindeki bir hoparlörü süren ve rms gücü 35 Wat olan bir yükseltici ff vurgunun 103 dB ortalama seviyesiyle 115 dB uç seviyeyi üretebilmek için yeterli olacaktır.

    Doğal olarak, hoparlörlerimiz bu güç seviyelerini üretirken her hangi bir bozulmanın da (distortion) olmaması gerekmektedir. Bu durum bir sonraki bölümde ayrıca ele alınacaktır.

    Örnek: 80 dB verime sahip olan hoparlörlerle karşılaşmak kuvvetle muhtemel bir durumdur. Bu durumda ihtiyaç duyacağımız güçlere bir bakalım:

    Elde etmek istediğimiz ses şiddeti seviyesiyle hoparlörümüzün verimi arasındaki farkı yeniden hesaplayalım:

    103 dB – 80 dB = 23 dB.

    23 dB’in güce olan oranı 200 olduğundan:

    1 metreden bu seviyede duyulacak bir ses üretebilmek için ihtiyaç duyacağımız güç bu sefer 200 Wat değerine ulaşacaktır. Aynı işlemleri 115 dB için uyguladığımızdaysa 35 dB’lik artışı yapabilmemiz için gereken değerinse 3162 Wat olduğunu görürüz! En iyimser yaklaşımla rms veriminin 4 katı uç güç üretebilen bir yükseltici kullanmamız varsayımında bu yükselticinin 800 Wat güç üretebilmesi gerekmektedir.

    Yukarıda gösterdiğimiz örnekler ışığında, güçlü dinamiklere sahip bir müzik kaydını rahatlıkla dinleyebilmek için seçeceğimiz bir hoparlörün veriminin 92-96 dB aralığında olması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

    Eğer hali hazırda bir yükselticiye sahipseniz, satın alacağınız hoparlör seçenekleri arasında gerçekleştireceğiniz karar aşamasını, ihtiyaç duyacağınız verimin en az ne olması gerektiğinden yola çıkarak bir miktar kolaylaştırabilirsiniz.

    Örnek: 20 Wat rms ve 60 Wat uç güç üretebilen bir yükselticimiz olduğunu varsayalım. Daha önce verdiğimiz ölçeği kullanarak 20 Wat’ın 13 dB, 60 Wat’ınsa 18 dB ses şiddeti üretebileceğini bulabiliriz. 103 dB ve 115 dB seviyelerinde bir sesi üretebilmeyi hedeflediğimize göre:

    103 - 13 = 90 dB
    115 - 18 = 97 dB değerlerini buluruz.

    Doğal olarak en yüksek ses şiddeti seviyesini temel almamız gerektiğinden 97 dB hassasiyetinde bir hoparlöre ihtiyaç duyduğumuzu hesaplayabiliriz.

    Ayrıca sahip olduğumuz veya satın almayı düşündüğümüz yükseltici/hoparlör ikilisinden elde edebileceğimiz ses şiddeti seviyesini de hesaplayabilmemiz mümkün:

    Örnek: 80 Wat uç güç üretebilen ve 92 dB verimine sahip bir ikilimiz olduğunu varsayalım; ölçeğimize baktığımızda 80 Wat ile 19 dB seviyesinde bir artış gerçekleştirebileceğimizi görüyoruz. Eldeki 92 dB üzerine bunu eklediğimizde, bu ikiliden elde edebileceğimiz en yüksek ses şiddeti seviyesinin 111 dB olduğunu görürüz.

    3.6. Müsaade Edilebilir Güç (Permissible Power)

    Bir hoparlörün, mutlak koşullar altında, hasar görmeksizin sürülebileceği en yüksek güç Wat cinsinden ifade edilir.

    Pek çok dinleyici müsaade edilebilir güç ve ses şiddeti (volume) kavramlarını karıştırmaktadır. Az önce ses şiddetinin aslında yükseltici tarafından üretilen güç ve hoparlörlerin verimiyle ilgili olduğundan bahsettik. Buna ek olarak bir hoparlörün üstesinden gelebileceği en yüksek sürüş gücünün yani müsaade edilebilir gücün nasıl belirlendiğini de incelememiz gerekiyor.

    Genellikle, hoparlörler ses üretimi için gerekli olan hareketli zarlara sahiptirler. Bu hareket üzerinden bir elektrik akımı geçen bobin sayesinde gerçekleşir. Ancak bu akım süreksizdir, yeniden üretilecek sese bağlı olarak değişik frekanslarda, üretilecek güce bağlı olarak da değişik şiddetlerde farklılıklar gösterir.

    Alt ses birimlerindeki hareketli bobinler (moving coils), üst ses birimlerindekilere kıyasla daha büyüktürler, ve bobin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak üstesinden gelebilecekleri güç kapasiteleri de artar. Bu durum bobinlerin ısınmasına da neden olur. Örnek parçamız Appassionata’da genel ses seviyesi, üst ve alt seslerdeki değişimlere bağlı olarak, birbirinden oldukça farklı, hatta zaman zaman bire bin oranına kadar ulaşabilen, değişimler göstermektedir.

    Aşağıda yer alan çizim DIN 45573 standardına göre oluşturulmuştur. Buradaki eğri, hoparlörün üç saat boyunca üretmek zorunda olduğu ses aralığını göstermektedir. Tüm bu aralığı kapsayan bir ses sinyali deney sırasında bir dakika boyunca hoparlöre uygulanmış, iki dakikalık da bir kesinti yapılmıştır.

    Resim 10

    Enstrümantal müzik:

    Bu eğri bir enstrümantal müziğin içerebileceği tüm ses aralığına karşılık gelmektedir. Ses şiddetinde ani yükselmelerin olmadığını varsaydığımız değişmezlik durumunda (continuous operation), hoparlörümüzü teknik özelliklerinde belirtilen sürülebilir güç seviyesi değerinde çalıştırabilmemiz mümkündür. Ani çıkışlarda (peak) kimi iyi ürünlerin, bu değerin üç misline ulaşabilmesi mümkündür.

    Elektronik müzik:

    Alt sesler ve üst sesler arasındaki oranın kabaca bire iki olduğu bir pop müzik parçasını dinlediğimizi varsaydığımızda karşılaşacağımız durumun ne olacağına bir bakalım.

    Hoparlörümüzü müsaade edilebilir güç seviyesinde sürdüğümüzde üst ses sürücüsü 100 ila 500 kat daha fazla elektriksel güce maruz kalacağından gittikçe ısınacak ve birkaç dakika içinde de yanacaktır. Eğer bu tarz müzikler dinliyorsanız kullanmakta olduğunuz yükselticinin güç üretim kapasitesinden çok daha fazla güç idare kapasitesine (power handling capacity) sahip hoparlörleri tercih etmeli ya da yükselticinizi asla tam kapasitede kullanmamaya dikkat etmelisiniz.

    Şimdiyse belirli bir ses seviyesinde steryo etkisini inceleyelim. Bu durumda iki yükseltici ve iki hoparlör söz konusudur ve bu nedenle de oluşan ses seviyesi de iki kat daha fazladır. Güç seviyesindeki iki katına çıkması da ses şiddeti seviyesinde 3 dB’lik artışa karşılık gelmektedir.

    Örnek:

    Aşağıdaki üç farklı varsayım üzerinde duralım:

    a. 35 Wat rms ve 90 Wat uç güç üretebilen mevcut yükselticimiz için hoparlör almayı düşünüyoruz.

    b. 100 Wat değişmez (continuous), 250 Wat uç güç üretebilen ve de 1Wat/1m’de 83 dB verime sahip hoparlörümüz için yeni bir yükseltici almayı planlıyoruz.

    c. 30 Wat değişmez (continuous), 90 Wat uç güçle sürülebilenve de 1Wat/1m’de 96 dB verime sahip bir hoparlörü satın almak istiyor ancak mevcut yükselticimizin bu hoparlör için uygun olup olmadığını merak ediyoruz.

    Buradaki sorularımıza cevap bulabilmek için önceki bölümlerde verdiğimiz güç/dB oran ilişkisi ölçeğimize ve örnek parçamız üzerinde gerçekleştirdiğimiz ölçümlere tekrar başvurmamız gerekiyor.

    a. 35 Wat rms ve 90 Wat uç güç üretebilen bir yükseltici varsayımında: öncelikle 1 Wat güç sonucunda oluşacak ses seviyesine bakmalıyız. Ölçeğe bakacak olursak, 90 Wat 19.5 dB’e karşılık gelmektedir.

    Bir Wat için: 115 - 19.5 = 95.5 dB

    Steryo düzenek için: 95.5 – 3 = 92.5 dB

    Bu hesaplamalar sonucunda, verimi 92.5 dB ve 30 Wat değişmez, 90 Wat uç gücü sürebilen bir hoparlöre ihtiyacımız olduğunu görmekteyiz. 92.5 dB verim ve 30 Wat güç ise:

    1 Wat  92.5 dB

    dB/Wat ölçeğinden: 30 Wat  15 dB

    92.5 + 15+ 3 (steryo) = 110.5 dB seviyesinde değişmez ses şiddeti elde edebilmemizi sağlayacaktır.

    Bu seviye piyano gibi bir enstrümanı dinleyebilmemiz için geren seviyenin oldukça üzerinde olduğundan, dinamik anlamında bir sıkıntı yaşamayacağımız açıktır, ancak tabii ki bir hoparlörü satın almaya karar vermeden önce diğer teknik özelliklerini de gözden geçirmemiz gerekir.

    b. 100 Wat değişmez, 250 Wat uç güçle sürülebilen ve de 1Wat/1m’de 83 dB verime sahip hoparlörümüz için hangi yükselticiyi seçmeliyiz?

    1 Wat  83 dB + 3 = 86 dB

    115 – 86 = 29 dB, ff vurgularındaki uç gücü oluşturabilmek için fazladan 29 dB’e ihtiyaç duyduğumuzu görüyoruz. Bunu oluşturabilmek içinse:

    dB/Wat ölçeğinden: 29 dB  794 Wat uç güç üretebilen bir yükselticiye ihtiyaç duyduğumuzu anlıyoruz.

    Hoparlörümüz ancak 250 Wat müsaade edilebilir uç güce sahip olduğundan, bu hoparlör ile istediğimiz neticeyi elde edebilmemiz imkansızdır. Çok yüksek güçle sürülebilir gibi göründüğünden pek çok yeni başlayan dinleyici için iyi bir hoparlör olarak nitelendirilebilecek bu ürürünün, aslında yüksek sadakatin bakış açısından hiçbir fayda sağlamadığı açıkça görülmektedir.

    c. 30 Wat değişmez 90 Wat uç güç üretebilen ve de 1Wat/1m’de 96 dB verime sahip bir hoparlörü satın almak istiyor ancak mevcut yükselticimizin bu hoparlör için uygun olup olmadığını merak ediyoruz.

    1 Wat  95 dB + 3 = 98 dB

    115 – 98 = 17 dB

    dB/Wat ölçeğinden: 17 dB  50 Wat

    Bu durumda 50 Wat uç güç üretebilen bir yükseltici bizim için yeterli olacaktır. Ayrıca almayı düşündüğümüz hoparlör 90 Wat müsaade edilebilir uç güce sahip olduğundan herhangi bir sorun yaşamamız da olası görünmemektedir.

    1 Wat  95 dB + 3 = 98 dB

    103 – 98 = 5 dB

    dB/Wat ölçeğinden: 5 dB  3.16 Wat

    Bu da bize 3.16 Wat değişmez güç üretebilen bir yükselticinin bizim için yeterli olduğunu göstermektedir. Eğer sahip olduğumuz yükseltici bu gerekleri karşılayabiliyorsa bizim için her şey yolunda demektir. Ayrıca bu hoparlör, 80 Wat uç güç, 30 Wat değişmez güç üretebilen her hangi bir kaliteli yükseltici ile de uyum içinde kullanılabilir.

    Özet:

    Bir Hoparlörün müsaade edilebilir güç değeri birlikte kullanılacak yükselticinin gücünü belirleyebilmek için gerekli bir unsurdur. Her şeyden önce, kullanacağımız hoparlörün veriminin ne olduğunu, yükseltici ile hoparlörün birlikte kullanıldığında oluşturabilecekleri uç ve değişmez güç değerlerinin ihtiyaç duyduğumuz seviyede olup olmayacağını bilmemiz gerekmektedir.

    200 Wat’lık bir hoparlör 20 Wat’lık bir diğer hoparlörden daha güçlü değildir. Bu değer sadece bir verim değeri üzerinden hoparlör ile yükseltici arasındaki işbirliğini ifade eder ve asıl üzerinde durulması gereken nokta da budur. Eğer ağırlıklı olarak pop müzik dinliyorsak, tercihimizi mümkün olduğunca çok müsaade edilebilir gücü karşılayabilen bir üründen yana kullanmamız gerekmektedir, aksi takdirde hoparlörümüz üzerindeki birimleri yakmamız işten bile değildir.

    Üzerinde durmamız gereken nokta hoparlörlerimize neyin ulaştığı değil neyin çıktığıdır. Asıl önemli olansa bir hoparlörün ne kadar güce dayanabildiği değil, üretebildiği azami ses şiddeti seviyesidir.

    3.7. Yükseltici Gücünün Belirlenmesi

    Bu bölümde bir yükseltici alırken ihtiyaç duyacağımız güce nasıl karar verebileceğimizin üzerinde duracağız. Özde, fiyat ne olursa olsun tüm yükselticiler iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Maliyeti belirleyen temel faktörlerden biri olan güç ise çoğu zaman bizim için bir anlam ifade etmeyebilir.

    Detaylara girmeden önce bazı önemli noktaları aydınlatalım:

    1. Bir ses düzeneğinin gücü onun sunabileceği akustik güçtür.

    2. Düzenekte kullanılan yükselticinin gücü düzenekten elde edebileceğimiz toplam gücü ifade etmez. Bu toplam ses seviyesini oluşturmamızda bir diğer önemli etken olan hoparlörler verimiyle de ilişkilidir.

    3. Bir hoparlörün üretebileceği akustik güç ile itibari (nominal) güç tamamen birbirinden faklı şeylerdir.

    Şimdiyse yeni bir varsayımdan yola çıkarak bu noktaları daha iyi anlamaya çalışalım:

    50 Wat rms itibari, 150 Wat uç güç ve 140 Wat doygunluk gücüne (saturation power) sahip olan bir yükselticimiz olsun. Burada ilk kez karşılaştığımız doygunluk gücü kavramı uç güçten farklı olarak sürekliliği olan bir durumdur. Bu değer yükselticinin doygunluğa ulaşarak (saturated) sesler arasındaki dengeyi sağlayamadığı noktayı ifade eder; alt ve üst sesler arasındaki oran artık kaybolmuştur, orta ses ve üst ses üniteleri gereğinden çok daha fazla güce maruz kaldığından hoparlörün bozulması artık an meselesidir.

    Bu sorun bir tercih yapmamızı zorunlu kılar. Ve tabii bunun yanında ürünün diğer niteliklerini de bir karara varmadan önce dikkatle incelememiz gerektiğini tekrar belirtmekte fayda var.

    Örnek:

    a. Yükselticimizi hiçbir tedbir almaksızın kullanmamız durumunda yükselticimizin doygunluk noktasına ulaşması tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz demektir. Eğer hoparlörlerimize bir zarar vermeksizin bu seviyeye ulaşabilmeyi istiyorsak, hoparlörlerimizin karşılayabileceği müsaade edilebilir gücü yükselticimizin itibari gücünden üç kat daha fazla olmalıdır. Örneğin, eğer 20 Wat gücünde bir yükselticimiz varsa, 60 Wat’lık hoparlörlere gereksinimiz vardır.

    b. Eğer klasik müzik dinliyor ve yükselticimizin doygunluk seviyesine ulaşmayacağından eminsek aynı güç seviyesindeki yükseltici ve hoparlörleri birlikte kullanabiliriz.

    c. Tüm dinamiklerden keyif almak, her bir zilin tınlamasını, tüm ff vurguları eksiksiz olarak duymak istiyorsak, kaydı “canlandırmak” istiyoruz demektir. Bu durumda hoparlörlerimizden daha güçlü bir yükselticiyi kullanmayı tercih edebiliriz. Böylelikle müzikteki her bir yükselişi (peak) eksiksiz bir biçimde dinleyebiliriz. Ancak, bu düzenekte pop müzik veya sentezleyici (synthesiser) ya da örnekleyici temelli (sampler based) enstrümanlar kullanılarak yapılmış kayıtları dinlerken son derece dikkatli olmamız gerekmektedir. Bu tarz müziklerde üst sesler alt seslerle aynı seviyede olduğundan müsaade edilebilir güç sınırı dahilinde olmamıza rağmen üst ses birimimizin (tweeter) yanması an meselesi olabilir.

    Bu aşamada tekrar başa dönerek bir hatırlatma yapmakta fayda var. Tüm bu saydığımız nitelikler bir birleriyle doğrudan ilişkilidir. İyi bir hoparlör tüm frekans aralığını (ve de oluşan harmonikleri) karşılayabilmek için iyi bir cevap eğrisine, oda içindeki pek çok noktadan da müzik dinleme keyfimize devam edebilmemiz için mümkün olan en az konum etkisine, yeterli müsaade edilebilir güç seviyesi ve verime, yükseltici tipine bağlı olarak kaydedilmiş enstrümanlara uygun ses gücü üretebilme becerisine ve hepsinden de önemlisi bu enstrümanların dinamiklerini oluşturabilme yetisine sahip olması gerekmektedir.

    Bütün bu bilgiler ışığında seçimimizi yaparken en az 90 dB rms verime sahip hoparlörlerden yana kullanmamız gerektiğini kolaylıkla görebiliriz.

     Yukarıdaki saptama doğru olmakla ve tamamen katılmakla birlikte bir detayı da belirtmekte fayda var: Geçmişte çeşitli teknik kısıtlar nedeniyle bu hassasiyet seviyelerine ulaşabilen hoparlörler üretmek beraberinde çeşitli güçlükleri de getiriyordu. Teknoloji geliştikçe daha hassas/verimli ürünlerle karşılaşmamız gittikçe daha da olağan hale geldi. Bununla birlikte, her ne kadar devasa güçte yükselticiler gerektiriyor olsalar da, bu gün farklı tasarım felsefelerinden yola çıkarak bu seviyenin oldukça altında verimle çalışan ve iyi ses üreten hoparlörler de üretilmektedir. Bu nedenle verimin nitelik açısından tek başına bir etken olmadığını da unutmamalıyız, en verimli olan en iyidir diye de düşünemeyiz.

    1 metre / 1 Wat verimi
    Yükselticinin gücü
    (her bir kanal için)


    Yükselticinin uç gücü
    (her bir kanal için)







    115 dB seviyesi için: 115 - 3 = 112 dB
    (her bir kanal için)
    95
    92
    90 17
    35
    55 50
    100
    160 Sorunsuz bölge
    88
    86 85
    130 250
    400 Sınır bölgesi
    83
    80
    76
    73
    70 264
    500
    1300
    2500
    5000 800
    1600
    3900
    7500
    15000 Ulaşılması imkansız bölge

    Tablo 3: Gerekli yükseltici gücünün hesaplanması
    (steryo dinlemede 103 dB rms, 115 dB uç güç temel alınmıştır).

    3.8. İç Direnç (Empedans-Impedance)

    Alternatif akımın iç direnci doğru akımının direncine karşılık gelmektedir. Bu nedenle bizi değişken frekans alternatif akım ilgilendirmektedir.

    İç direnç frekansın bir işlevi olarak değişim gösterir.

    Bir hoparlörün itibari iç direnci onun asgari iç direncini ifade eder. Şimdi iki önemli nokta üzerinde duralım:

    a. Bir yükselticinin yük iç direnci (load impedance) hoparlörün yük iç direncine eşit ya da daha az olmalıdır.

    b. Hoparlörler seri bağlanmamalıdır.

    Normal şartlarda bir yükselticinin iç direnci hoparlörleri sönümlendirmek için (damping) çok zayıf kalmaktadır (sönüm: zarda oluşabilecek gerçek sesle ilgisiz işaret kaymalarının önüne geçilmesi). İki hoparlörün seri olarak bağlanması durumunda toplam direnç artacağı gibi, bu tip istenmeyen kaymalarda artacaktır.. Bağlantı kablolarının çok uzun ve/veya çok ince olması durumunda da aynı sorunla karşılaşılır. Hoparlörler paralel bağlandığındaysa aşağıdaki bağıntılar geçerlidir:

    1/R = 1/R1 + 1/R2

    R = Toplam iç direnç

    R1 = İlk hoparlörün iç direnci

    R2 = İkinci hoparlörün iç direncini ifade etmektedir.

    Örnek:

    İtibari iç direnci 4 Ohm olan bir yükseltici ile her bir kanalda paralel bağladığımız 8 Ohm’luk hoparlörleri sürmek istediğimizi varsayalım. Bu iki hoparlörün iç direnci aşağıdaki gibi olacaktır:

    1/R = 1/8 + 1/8 = 1/4 yani,

    R = 4 Ohm olduğunu görüyoruz

    Buradan da, yükselticimizin ve hoparlörlerimizin yük iç dirençleri bir birine eşit olduğundan, yükselticimizin son katına zarar vermeksizin bu bağlantıyı gerçekleştirebileceğimizi anlıyoruz.

    3.9. Atım Cevabı (Pulse Response)

    Atım cevabı bir hoparlörün anlık bir işareti onu bozmaksızın ve artık etki (residual effect) eklemeksizin hızla üretebilmesi becerisidir.

    Ne yazık ki, örnek parçamızda piyanoda çekicin tellere vurması anında oluşan bu cevabı ve artık etkiyi bize ifade edebilecek bir standart bulunmamaktadır. Üstelik, osiloskop ölçümlerindeki görünümü bu nitelikleri anlamak açısından da yeterince hassas değildir. Fakat kulağımız bu tip farklılıkları anlamakta pek çok ölçüm cihazına kıyasla daha hassastır.

    Bu farklılıkları anlayabilmenin tek yolu hoparlörler arasında bir karşılaştırma yaparken aynı müzik parçasını aynı noktadan dinlemektir.

    3.10. Hoparlör Yerleşimi ve Çevresi

    Hoparlörlerin müzik dinleyeceğimiz odadaki yerleşimi alacağımız verim ve elde edeceğimiz sesin niteliği açısından büyük önem taşımaktadır. Oluşabilecek sorunların kolaylıkla önüne geçebileceğimiz halde, yerleştim sırasında yapılan hatalar nedeniyle gerçek verimini ortaya koymaktan uzak bir çift iyi hoparlöre sahip olmanın bize hiçbir faydası yoktur.

    Steryofonik (stereophonic) etkiyi elde edebilmek için iki mikrofon aracılığıyla kaydedilmiş iki ses işareti ve bu iki farklı kanalın mümkün derecede aslına sadık kalınarak yeniden üretilmesi gerekir. İşitsel steryofoni (stereophoni) görsel steryoskopinin (stereoscopy) bir benzeridir. Bir steryoskopik araç yardımıyla iki farklı resme baktığımızda derinlik etkisinin oluşmasına benzer bir durum steryofoni için de geçerlidir. Sol ve sağ kanallardan duyduğumuz ses derinlik hissinin de oluşmasına neden olur, steryonun altında yatan temel işte budur. Sol kanal soldaki mikrofona, sağ kanal da sağdaki mikrofona karşılık gelir (sol ve sağ yönleri, hoparlörlere yüzümüzü döndüğümüzdeki konumlarına göre ifade edilir).

    Hoparlör yerleşiminde aşağıdaki noktalara önem gösterilmelidir:

     Hoparlörleri köşelere yakın konumlandırılmaktan kaçının; aksi takdirde alt sesler artacak ve sesteki denge bozulacaktır.

     Her iki hoparlör de aynı yatay kodda yer almalı ve dinleme konumunuza bakmalıdır.

     Hoparlörler duvarlardan en az bir metre mesafe kalacak şekilde yerleştirilmelidir.

    Ayrıca:

     Dinleme konumunuz ile hoparlörler arasındaki mesafe, iki hoparlör arasındaki mesafenin bir buçuk katı olmalıdır. Böylelikle orkestrayı oluşturan her bir enstrümanın yataydaki (sol ve sağ) konumlarını daha detaylı bir şekilde ayırt edebilmenizin yanı sıra sesteki derinlik hissi de artacaktır.

     Hoparlörler odanın uzun kenarına bakacak şekilde yerleştirilmelidir.

     Genel olarak, hoparlörlerin yerden 30 - 40 cm kadar yukarıda olması gerekmektedir. Böylece zeminden kaynaklanabilecek istenmeyen titreşimlerin önüne geçilmiş olur.

     Gözünüze en hoş görünen yerleşim en iyi sesi alabileceğiniz yerleşim olmayabilir. Bu nedenle bu detaya takılmayın ve sizin için en iyi bulana kadar çeşitli denemeler yapmaktan kaçınmayın.

     Pikabınızı ve hoparlörlerinizi aynı düzleme koymaktan kaçının. Bu durumda oluşacak Larsen etkisi (Larsen effect) sesin zarar görmesine ve bozulmasına yol açacaktır. Pikap mutlak suretle yatay ve oynamaz bir düzlem üzerine oturmalıdır.

    Unutulmamalıdır ki, bir hoparlör her odada farklı davranış gösterir ve yukarıda sıraladıklarımızsa birer tavsiyeden ibarettir.

    3.11. Servo-Kontrol (Servo-Conrtol)

    Gördüğünüz üzere, ön yükseltici, yükseltici ve hoparlör seçimi oldukça ciddi ve zor bir karardır. Seçeceğimiz ürünlerden her hangi birinin niteliklerinin yanında, hoparlörlerin verimini ya da yükselticinin gücünü belirlerken yapacağımız bir hatanın sonuçları gerçekten de çok vahim olabilir.

    Tüm yukarıda saydıklarımızın yanında üstesinden gelmemiz gereken başka sorunlarda vardır. Üç yollu (three way) tasarımlarda sesin her bir birime yönlendirilmesini sağlayan pasif seçici filtreler (crossover filter) bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak frekans aralığındaki her bir bölüntü noktasında ara modülasyonlar (intermodulation) oluşacaktır. İç dirençle ilgili bölümde, iç direncin frekansa bağıl değişim gösterdiğinden bahsetmiştik. Bu nedenle, değişken iç direnç söz konusu olduğunda kararlılığını koruyabilen bir pasif filtre tasarlayabilmek başlıca önem konusudur. Değişken iç direnç, tüm düzenek içinde farklılık göstermenin yanında her bir hoparlör ünitesinde de farklılık gösterir: alt ve üst ses aralığındaki frekanslar doğal olarak bir birinden farklıdır.
    Fikrin özü aslında oldukça basit bir temele dayanmasına rağmen, uygulamada altından kalkılması oldukça güç sorunlar barındırmaktadır.

    Kaynaktan gelen işaret elektronik seçici filtreyi besleyen ön yükselticiye ulaşır. Bu elektronik filtre değişken olsun ya da olmasın her hangi bir iç direnç etkisi altında değildir. Önceden belirlenmiş her hangi bir mutlak noktadan frekansı parçalara böler. Üç yollu sistemlerde frekans aralığı üç parçaya ayrılır. Her bir frekans aralığı üç ayrı yükselticiye yönlendirilir. Bu yaklaşımın sağlayabileceği faydalarsa kolaylıkla görülebilir. Kullanılan hoparlör birimine bağlı olarak her bir yükseltici bağımsız olarak ayarlanabilir ve her bir ikiliden elde edilebilecek azami verime ulaşılabilir.

    Geleneksel Yaklaşım:

    Resim 11
    Bağımsız Yükselticili Yaklaşım:

    Resim 11

    (1958 yılında lambalı bileşenler kullanıldığından filtre ve yükselticiler hoparlörlerin dışında yer almaktaydı. Günümüzde yüksek güç üretebilen yükselticiler Cabasse Servo-kontrollü hoparlörlerin içinde bütünleşik olarak kullanılmaktadır).

    Bu uygulamanın bir diğer önemli faydası da alt ses birimlerinin de Servo-kontrol ile sürülebiliyor olmasıdır.

    Daha önce de belirttiğimiz gibi, her bir birim bir motor (driver) tarafından sürülen bir zardan (diaphragm) oluşmaktadır. Yükselticiden gelen akım farklılıklarıyla harekete geçirilen sürücüyse bir mıknatıs ve bir bobinden meydana gelir. Örneğin gergin bir davul derisini ele alalım: derinin titreşmesi bir ses oluşumuna neden olur. Oluşan sesse davulun titreşim frekansıdır. Hoparlörler de bir titreşim frekansına sahiptir. Eğer bu frekans hoparlör tarafından üretilebilen frekans aralığının mutlak bir noktasındaysa sesin renklenmesine neden olur. Bu nedenle bir hoparlörün titreşim frekansı üretebildiği frekans aralığından mümkün olduğunca aşağıda bir noktaya çekilmelidir (titreşim frekansının çok yüksek olduğu kimi hoparlörlerdeyse, daha önce tınıyla ilgili bölümde, sözünü ettiğimiz istenmeyen gürültülülerin oluşması kaçınılmazdır).

    Hoparlörlerimiz sadece kendilerine gelen ses neyse bize de onu iletmelidir.

    Bu işin kuramsal kısmıdır. Kesindir ki olduğundan farklı, gerçek olmayan frekanslar da işin içindedir, ancak bunlar azaltılabilir. Daha da önemlisi, alt frekansların üretilmesinin çok daha zor olduğunu da aklımızdan çıkartmamız gerekir. Servo-kontrol bu eksiklikleri ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Zar üzerinde elde ettiği verileri elektronik filtreye ileten bir hareket algılayıcısı bulunmaktadır. Filtre süratle bu verileri yükselticiye yolladıklarıyla karşılaştırır ve gerekli düzelmeleri yapar. Sonuç olarak sesteki bozulmalar (distortion) büyük ölçüde azalmakta ve alt seslerde çok daha iyi bir cevap eğrisine ulaşılmaktadır. Cabasse Servo birimlerinde, kendi laboratuarlarında geliştirdiği, algılayıcıların hızını ve zar ivmesinin faydalarını bir araya toplayan, özgün bir elektro-akustik servo yöntemi kullanmaktadır.

    Ve biraz kuramsal detay

    Gerçekte, hoparlör tarafından iletilen akustik işaret yükselticinin sunduğu elektriksel işaretlerin sadık bir yansıması olarak düşünülmez. Yükselticiden gelen işaretler pasif filtreler ve hoparlörün yapısının etkisiyle değişime uğrar. Bu değişikler taşıma fonksiyonları (transfer functions) hesaplamalarına çevrilirler. Ayrıca, gerçek dışı işaretler derhal asıl işaretin önüne geçer. Bunun etkisi başlangıç taşıma durumu (initial transfer conditions) biçimindeki hesaplamalara katılır.

    Bu etkilerin bazıları kolaylıkla algılanabilir: Sürücü ataleti (motor inertia-kısa süreli değişimler), titreşimlerin olduğundan fazla sönümlenmesi (sesin komşu frekanslarda uzaması ve yükselmesi).

    Bu değişkenlerin tanınması etkilerinin azaltılabilmesini da mümkün kılacaktır. Ancak, bu düzeltmelerin başarısı geleneksel yaklaşımlarda oldukça kısıtlı kalmaktadır.

    Başka bir deyişle, bütünleşik yükseltici barındıran hoparlörler birimlerinde söz konusu değişkenlerin oluşturacağı etkilerin bertaraf edilebilmesi mümkündür. Çözümse bir geri besleme denetimi (feedback contol) ya da “sevo” düzeneğinin uygulanmasıdır.

    Çeşitli çözüm yöntemleri:

    1. Hız: Hızla orantılı bir işaretin kullanımı.

    2. Hızlanma: Zarın hızlanmasının incelenmesi.

    3. Hız ve hızlanma: Bu iki değerin sonucu olan işaret.

    4. Akustik: En uygun çözüm olarak görünse de: hoparlör ve mikrofon arasındaki faz kaymasının olduğu bir düzenek bunun uygulanabilirliğini imkansız kılmaktadır.

    Hızın temel alınması durumunda, genellikle köprü devresi (bridge circuit) olarak anılan bir tek devre kullanılır. Ancak bu beraberinde büyük bir olumsuzluğu da getirmektedir: hoparlör ancak çok dar bir frekans aralığında verim gösterebilir.

    Bu aralık titreşim frekansına (resonance frequency) oldukça yakın konumlandırılmıştır. Daha önce de anlattığımız üzere bu frekans noktası duyabileceğimiz aralığın altında kalmaktadır. Bu durumda, komşu frekansları düzeltebilmemiz (dengeleyebilmemiz) mümkün olmakla birlikte, yukarıdaki şartlar söz konusu olduğunda hangi çözümü izlememiz gerekmektedir?

    Titreşim frekansını yukarıya çekmek de mümkündür. Ancak bu da titreşim frekansı noktasının altında kalan seslerdeki verimin kaybedilmesine neden olacaktır. Bütünleşik yükselticilerin kullanılacağı bir çözüm, alt ses birimleri için oldukça güçlü yükselticilerin kullanılabilmesini sağlar. Fakat seste oluşan bozulmaysa (distortion), böylelikle elde ettiğimiz tüm faydaların bir çırpıda yok olmasına neden olacaktır. Bu nedenle alt sesleri düzeltebilmek ve dengeleyebilmek için hız servosu (speed servo) yapısının kullanılması kaçınılmaz olmaktadır.

    Hızlanmanın temel alınması durumunda, zar üzerinde biçimi ve montajı sese etki etmeyecek şekilde tasarlanmış bir algılayıcı bulunmaktadır. Bunları taşıyan birimse normal şartlarda gereken ses aralığını karşılayabileceğinden daha fazla bir harekete sahip olacak şekilde uzatılmıştır. Böylelikle, tüm zarın hızlanmasının tam karşılığı olan veriler toplanır ve ardından bu veriler bir dengeleme devresinden (equalizing circuit) geçirilir.

    Bu servo-kontrol düzeneği sürücü tarafından kapsanan tüm frekans değerlerinde işlev görür.

    Hızlanma servosunun (acceleration servo) hız servosuyla desteklenmesiyle, asıl önemli olduğu alanda, geçiş aralığı (passband) üzerinde kalan ilk işaret ve geçiş aralığı altında kalan ikinci işaret geriye dönük kullanılır.

    Elektronik bileşenler açısından, VTA dizisi hoparlörler servo düzenekler için vazgeçilmez olan, bobin devresini (hoparlör) herhangi bir kondansatör bağlantısı olmaksızın süren, tamamen doğrudan bağlı (bu nedenle doğrudan akım voltaj yükselticisi olarak tasarlanmış) yükselticiler barındırmaktadır. Aynı zamanda bu durum alt sesleri sönümlenmesini arttırdığından ve ara modülasyon oluşumunu azalttığından, hem orta hem de üst sürücü birimleri için de büyük fayda sağlamaktadır

    Elektronik filtre ise özel olarak seçilen düşük gürültülü bütünleşik devrelerle donatılmıştır; sürekli kullanımda mükemmel bir kararlılık sağlamalarının yanında, ayrıca servo düzeneğinin getirdiği çok alt seslerdeki büyük miktardaki kazanç nedenliyle de bu bileşenlerin kullanımı kaçınılmaz bir gerekliliktir.

    Son olarak, pek çok seçenek bulunmakla birlikte, bunların pek çoğu büyük olumsuzluklar da içermektedir, en temel sorun ise doğru ayarlara ulaşmadaki güçlüktür.

    Cabasse sevo veya geri besleme denetimi basit köprü sistemleriyle karıştırılmamalıdır.


    Bu yazı Cabasse firmasının “Reflections on the choice of speakers ...” adlı kitapçığından çevrilmiştir.

    Çeviri: Alper UZUN

     Çevirmenin notu.

    Asıl metin Fransızca’dan İngilizce’ye çevrilerek basılmış olduğundan hali hazırda bazı çeviri hataları, anlam kaymaları ve eksiklikleri içermektedir. İngilizce metnin Türkçe’ye çevirisi sırasında bu hatalar mümkün olduğunca giderilmeye çalışılmış, ancak kimi yerlerde asıl metine sadık kalınması tercih edilerek mevcut hatalar açıklayıcı notların eklenmesiyle giderilmeye çalışılmıştır. Çeviri sırasında “bire bir çeviri“ yapılmamış, gerek yazının içerdiği anlamı güçlendirmek gerekse dilimiz yapısına mümkün olduğunca uygun hale getirebilmek için daha serbest bir yaklaşım izlenmiştir. Fakat bunu yaparken yazının özüne zarar vermemeye de özen gösterilmiştir. Asıl metinin açıklamada eksik kaldığı kimi hususlar ise açıklayıcı notların eklenmesiyle desteklenmeye çalışılmıştır. Metin içindeki tüm bu yardımcı eklemeler “ * “ imleciyle belirtilmiştir.

    Ne yazıktır ki, kimi teknik terimlerin dilimizde karşılığının bulunmaması (ya da çevirmen tarafından bilinmemesi) nedeniyle, bazı terimler yabancı dildeki kullanımıyla çeviriye dahil edilmek zorunda kalınmıştır. Bulduğunuz hataları ve önerilerinizi lütfen bildiriniz.




  • • BİR HI-FI SİSTEM SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

    HiFi, İngilizce'deki "High Fidelity" yani yüksek sadakat kelimelerinin kısaltmasıdır. Bazı teknik açılardan hata payı belirli oranların altında olan (yani HiFi normlarına uygun) ve evde kullanılmaya yönelik müzik sistemleri HiFi sistemler olarak kabul edilmektedir. Ancak HiFi normları oldukça düşük standartlardır, ayrıca teknik ölçümlerle algılanan ses kalitesi arasında bugüne kadar pek bir ilişki saptanamamıştır. Sonuç olarak son yıllarda daha yüksek bir performans düzeyini ifade etmek için High End ve Ultra-Fi gibi iki kavram daha geliştirilmiştir. Ancak bunlar arasında kesin ayırımlar yoktur.

    Yüksek sadakatle ne ifade edilmek istendiğini daha iyi anlamak için müzisyenlerin icrasından bizim algılayışımıza kadar sesin ne gibi işlemlerden geçtiğine bir göz atmakta fayda vardır:

    1. Müzisyenler içinde bulundukları stüdyo veya konser salonunun akustik özelliklerine göre müziği duyarlar ve icra ederler. Örneğin reverberasyon süresi kısa olan bir ortamda bir müzisyen bir notayı daha kısa süreyle duyar ve müziğin temposunu ona göre ayarlar. (Music of Sound, James Boyk)

    2. Mikrofon adedi, tipi ve yerleştirilişine göre doğrudan gelen ve yansıyarak gelen sesler mikrofonlarca farklı oranlarda, farklı zaman aralıklarıyla algılanır.

    3. Herbir mikrofonun algıladığı ses elektrik enerjisine çevrilerek bir kayıt cihazına iletilir ve bu cihaz tarafından genellikle birer manyetik kayıt ortamına kaydedilir. Son yıllarda söz konusu sinyallerin çok sayıda (Ör: 44100/saniye) örneği alınarak, tamamının aslına uygun (analog) olarak kaydedilmesi yerine, tamamını temsil ettiği varsayılan örneklerin kaydedildiği dijital sistemler yaygınlaşmıştır. (Bu sistemlerin ilk ticari örnekleri geliştirildiğinde saniyede 44100 örnekle temsil edilen bir sinyalle orijinali arasında insan kulağı tarafından fark algılanamayacağı iddia edilmekte idi. Bu sistemleri geliştirmiş olan firmalar bugün saniyede 192 bin örnekleme yapan sistemler üzerinde çalışmaktadırlar.)

    4. Kaydedilen sesler, faydasının zararından fazla olduğu kabul edilen ton ayarı, reverberasyon etkisi ekleme, sıkıştırma gibi işlemlerden geçirilir. Bunların en önemlisi sıkıştırmadır. Çoğu canlı müzikte en alçak sesle en yüksek ses arasındaki fark mevcut teknolojilerin kapasitesinden büyüktür. Ayrıca ev koşullarında orijinali kadar yüksek sesle müzik dinlemek pek mümkün olmayacağından alçak seslerle yüksek sesler arasındaki farkın azaltılması anlamına gelen sıkıştırma işlemi uygulanmaktadır. Uygulanmadığı takdirde sesi ya alçak sesleri duyamayacağımız kadar kısmamız ya da yüksek seslerin bizi, komşularımızı rahatsız edeceği kadar açmamız gerekir. Uygulanması kaçınılmaz olan sıkıştırma işleminde çok önemli olan bir husus vardır. Sıkıştırma işlemi her bir ses için ayrı ayrı yapılmalıdır. Ayrı ortamlara kaydedilmiş sesler birleştirildikten sonra sıkıştırma yapılırsa müziğin akışı sırasında ortaya çıkan yeni bir ses devam etmekte olan seslerde anlamsız bir zayıflamaya sebep olacaktır. (Compression In Mastering, Bob Katz)

    5. Bu şekilde işlenmiş olan sesler stereo bir sistemde sağ ve sol kanal dengeli olacak şekilde birleştirilir. Stereo sistemlerin amacı yalnızca iki ses kanalı kullanarak insan işitme sisteminin yön algılama becerisinin aldatılması ve bu sayede ikiden fazla adette ses kaynağı varmışçasına bir sahne görüntüsü oluşturulması şeklinde açıklanmaktadır. Ancak aynı maliyetle üretilecek iki kanallı bir sistemin tek kanallı bir sisteme göre daha düşük kalitede olması kaçınılmazdır. Sonuç olarak sahne görüntüsü elde etmenin müzikten alınan zevke olumlu katkısı olabileceğini bile kabul etsek ses kalitesinin diğer açılardan düşmesinden daha önemli bir katkısı olacağı gayet şüphelidir. Ayrıca kulağımıza çok sayıda yerden ses gelmesiyle, o hissi yaratacak şekilde iki yönden ses gelmesi kesinlikle tam aynı etkiyi yaratamaz. Örneğin tüm zil seslerinin bir kanala kaydedilmiş olduğu bir stereo sistemi dinlediğimizde sanki diğer taraftaki kulağımız tıkalı gibi hissederiz. Bu nedenle büyük çoğunlukla gerçekçi sahne görüntüsünden fedakarlık yapılarak kayıtların daha rahat dinlenebilir olmasına öncelik verilmektedir. Örneğin sanki davul seti sahnenin bir ucundan diğerine kadar uzuyormuş gibi bazı zil sesleri sağ, bazısı sol, bazısı da ortadan gelecek şekilde kayıtlar yapılmaktadır.

    (Piyasaya sürülecek ürün taşınabilir müzik sistemlerinden, çok yüksek kaliteli sistemlere kadar çeşitli ortamlarda kullanılacağı için 4 ve 5. maddelerde belirtilen işlemler tüm bu ortamlar gözönüne alınarak yapılır. Yapımcı şirketler ürünlerini pazarlama stratejilerine göre farklı düzeydeki sistemlere göre optimize ederler.)

    6. Yapılmış olan kayıtlar evimizdeki HiFi sistemde sese dönüştürülür.

    7. Odanın akustiğinden de çeşitli şekillerde etkilenen sesler kulağımıza ulaşır.

    8. Beynimiz kulak tarafından kendisine iletilen sesin özelliklerini o anki ruh halimiz, deneyimimiz, beklentilerimiz, dikkatimiz doğrultusunda seçici olarak algılar ve yorumlar. Örneğin dikkatimizi sesin ne kadar detaylı olduğuna yönelttiğimiz sırada diğer özellikleri değerlendiremeyiz.

    Görüldüğü gibi müziğin icrasından kulağımıza ulaşana dek ses önemli değişikliklere uğramaktadır. Kayıt işlemleri, ve muhtemelen HiFi sistem üreticilerinin tasarım çalışmaları sesin aslına sadık kalınmasından çok, pratikte en rahat ve zevkle dinlenebilir sonuçları elde etmeye yöneliktir.


    2. Müzik Sistemleri ve Sesi Algılayışımız

    Bir müzik sisteminin ses kalitesinin dinleme/karşılaştırma yoluyla değerlendirilmesinde küçümsenmeyecek güçlükler vardır. Bunların temelinde insanın algılama sisteminin hataya çok açık olması yatar. Beynimiz duyu organlarımız tarafından kendisine iletilen her veriyi aynı anda işleyecek kapasiteye sahip değildir. Dikkatimizi aynı anda yalnızca bir konuya odaklayabiliriz. Her insan dinlediği müzik sistemini kendine özgü kriterlere göre algılar. Bazı kişiler bir sistemi değerlendirirken ne kadar detay duyacaklarına dikkat ederken, bazıları ses gücüne dikkat ederler. Genellikle dikkat edilmesi gereken bir çok kriter atlanır. Dikkat edilen kriterlerde duyulan farklarda ise neyin doğru olduğu konusunda insanın algı düzeneğini yanıltacak birçok faktör vardır.

    “Bir müzik sistemini değerlendirmede hataya yol açabilecek sebeplerden biri normalizasyondur. Normalizasyon psikolojide doğru çizgileri eğri gösteren bir gözlüğün uzun süre boyunca takılması durumunda çizgilerin tekrar doğru görülmeye başlanması (gözlükler çıkartılınca doğrular bir müddet öbür yöne eğik görülür) ve benzeri fenomenleri ifade eden bir terimdir.” (Rules of the Game, James Boyk)

    Müzik sistemlerinde bu duruma örnek olarak “detaylı” sese alışmış olmayı verebiliriz. Hemen hemen hiçbir müzik sistemi canlı müzikle denk bir dinamik aralığa (dynamic range) sahip değildir. Sonuç olarak müzik sistemlerinde yüksek seslerle alçak sesler arasındaki fark gerçeğe göre daha azdır. Yani seste sıkışma vardır. Bu da alçak seslerin göreceli olarak daha kuvvetli olmasına, sesin orijinalinden daha detaylı üretilmesine sebep olur. Çoğu kişi müziği canlı dinlediğinden daha sık müzik sisteminden dinlediği için detaylı sese alışmıştır ve onu doğru zanneder. Detayların seviyesinin yüksek olması sistemin kaliteli olduğunu göstermez.

    Benzer şekilde seslerin orijinalinde hiç olmayan, müzik sisteminin hatalarından kaynaklanan bazı sesler de dinleyen tarafından detay zannedilebilmektedir. (Are You On The Road To Audio Hell?, Leonard Norwitz). Konuya diğer açıdan yaklaşan Robert Grodinsky ise elektronik ve mekanik cihazların girişine uygulanan enerjinin bir kısmının gecikmeli olarak ortaya çıkmasından kaynaklanan bu tarz hataların sesin azalması gereken kısımlarda yeterince azalmamasına sebep olarak dinamik aralığı azalttığını belirtmektedir. Grodinsky bu tarz hataları "time displacement distortion" (Türkçe'ye Gecikme Distorsiyonu olarak çevrilebilir) olarak adlandırmaktadır. (Ultra High Resolution Loudspeaker System, United States Patent 4.597.100, Robert M. Grodinsky).

    Müzik sistemlerinde ses seviyesinin artışıyla beraber sesteki bazı bozulmaların da artması, insanın algılama sisteminde sesin olduğundan daha fazla artmış olduğu şeklinde yorumlanır. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi, müzik sistemlerindeki bu bozulmaların gerçek enstrumanlardaki ses gücü artışına paralel olarak ortaya çıkan ses kalitesindeki değişikliklere benzemesidir. Örneğin piyanoda bir nota kuvvetli çalındığında zayıf çalındığındakine göre ürettiği tiz seslerin oranı artar (Hammer Nonlinearity, Dynamics and the Piano Sound, Dan Russell). Bu, müzik sistemlerinde giriş seviyesi ile çıkış seviyesi arasındaki ilişkinin doğrusal olmaması (genellikle azalarak artması, yani sıkışması) sonucu ortaya çıkan harmonik distorsiyona benzemektedir. İkincisi, insan kulağında da müzik sistemlerindekine benzer ses bozulmalarının olmasıdır. Bu bozulmaların niteliği hakkında çeşitli görüşler olmakla beraber ortalama bir fikir vermesi amacıyla Şekil 1’de bu bozulmalardan harmonik olanların bir kısmı gösterilmiştir. Beynimizin bu bozulmaların müzik sisteminden mi, yoksa kendi kulağımızdan mı kaynaklandığını anlaması pek kolay değildir. Örneğin gücünün çok düşük olduğu aşikar bir el radyosunun sesi dinleyene kolaylıkla yüksek gelebilir. Bu fenomen de müzik sisteminin “zorlanmasının” (Hi-Fi terminolojisinde “bağırma” kelimesi de kullanılmaktadır) kulakların zorlanmasıyla veya enstrumanın ses niteliğinin değişmesiyle karıştırılmasıdır. Özetle, işitme sistemimizin bir sesin gücünü saptamasında gerçek ses basınç seviyesinin yanı sıra, sesin niteliğinin de rolü vardır. Hatta sesin niteliğinin rolü genellde daha fazladır.




  • • MÜZİK SİSTEMLERİNDE GÜÇ

    Giris
    Bir müzik sisteminden bahsedilirken en sik kullanilan tanimlamalardan biri sistemin gücüdür. Hatta, bazi brosür ve ilanlarda bildirilen tek özellik güç olabilmektedir. Ancak, bir müzik sisteminin gücü ne ifade etmektedir, ne kadar olmasi uygundur gibi konular çok net degildir. Bu yazida mümkün oldugu kadar basit olarak temel bazi bilgiler verilecektir. Müzik dinlerken tercih edilen ses seviyesi kismen sübjektif bir konu oldugu için uygun güç seviyesi hakkinda kesin bir sonuca ulasilmasi beklenmemelidir.
    Bu yazi evde kullanim için tasarlanmis cihazlar ve ev kosullari düsünülerek hazirlanmistir. Yazinin tam olarak anlasilabilmesi için desibel, logaritma gibi bazi kavramlarin bilinmesinde fayda vardir. Ancak, yazinin genelinin anlasilmasi için bu sart degildir.

    RMS Güç
    Ses, bir ses kaynaginin titresmesinden, yani ileri geri hareket etmesinden olusur. En basit sekliyle bir ses dalgasi Sekil 1'de gösterilmistir.



    Sekil 1. Sinüsoidal ses dalgasinin zaman - genlik boyutunda gösterimi
    Sekilde yatay eksen zamani, dikey eksen genligi, kirmizi yatay çizgi sifir degerini göstermektedir. A ve B çizgileri arasinda kalan bölümün gücü hesaplandiginda sonuç sifir çikacaktir. Çünkü arti ve eksi bölümlerin toplami sifirdir. Benzer sekilde uzun bir zaman araliginda herhangi bir ses dalgasinin gücü dogrudan hesaplandiginda sonuç hep sifir çikar. Oysa yapilan bir is, harcanan bir güç vardir. Arti ve eksi kisimlarin birbirini götürmesini engellemek için RMS (root mean square, yani karelerin ortalamasinin kare kökü) denen bir hesaplama yöntemi gelistirilmistir. Bu yöntem, elektrik sobasi gibi basit cihazlarin harcadigi gücü ölçmede gayet iyi sonuç vermekle beraber, pratikteki ses dalgalarinin genligi zaman içinde önemli degisiklikler gösterdigi için sesin gücünü tanimlamada yetersiz kalmaktadir. Sekil 2'de gerçek bir müzik sinyalinden 1 saniye uzunlukta bir kisim gösterilmistir.


    Sekil 2. Bir saniyelik bir müzik sinyali
    Görüldügü gibi müzikte ortalama güç ile kisa araliklardaki güç çok farkli olabilmektedir.

    Amplifikatör çikis gücü
    Amplifikatörler için üretici firmalar tarafindan bildirilen güç genellikle çikisa sabit bir direnç (4 veya 8 ohm gibi) baglandiginda ilgili cihazin belirli bir distorsiyon (sinyalde bozulma) oranini asmaksizin uzun süre verebilecegi asgari güçtür.

    Örnegin, teknik özelliklerinde 8 ohm'da RMS 100 watt oldugu belirtilen bir amplifikatör, sinyal kalitesinde fazla bozulma yaratmaksizin uzun süre en az bu gücü verebilir. Ayrica, seste görece fazla bozulmaya yol açarak daha yüksek güç de üretebilir. Dolayisiyla, kolona göre düsük güçte gözüken bir amplifikatörün kolona zarar vermesi mümkündür. Ayrica, amplifikatörün güç siniri zorlandiginda ortaya çikan bozulmalar sinyaldeki tiz seslerin oranini artirdigi için tiz hoparlörler için ek bir risk olustururlar. Bu nedenle, genellikle amplifikatörlerin gücünün kolonlardan fazla olmasi önerilir.

    Bir amplifikatörün akim kapasitesi sinirsiz kabul edilirse çikisina baglanan direncin degeri yariya indiginde amplifikatörün ürettigi güç 2 katina çikar. Ama bu durum pratikte ancak bir ölçüde mümkün olmaktadir. Çünkü her amplifikatörün akim kapasitesinin bir siniri vardir. Ayrica asiri isinma da direnç azaldikça gücün artmasina bir engel teskil eder.

    Pratikte bir amplifikatörün ne kadar güç üretebilecegi kolonun özelliklerine de baglidir. Çünkü hemen hemen hiçbir kolon testlerde kullanilan dirençler kadar basit bir yük olusturmaz. Kolonlarin direnci sinyalin frekansina göre degisir. Kolonlar amplifikatörden gelen sinyalle ses ürettikleri gibi kendi titresimleri nedeniyle amplifikatöre de bir sinyal gönderirler. Bu da amplifikatörün yapisina bagli olarak farkli etkiler yaratabilir.

    Amplifikatörler konusunda belirtilmesi gereken bir husus da üretilen güç ile "volume" dügmesinin pozisyonu arasinda fazla bir iliski olmadigidir. Amplifikatörün ürettigi güç, giris sinyalinin seviyesi ve kolonun empedansi gibi iki önemli dis etkene de baglidir. Çogu üretici amplifikatörün kazancini gereginden yüksek tasarladigi için çogu zaman volume dügmesi en fazla ortalardayken azami güce ulasilir.


    Kolonlarda güç
    Kolonlar için bildirilen güç, sinyalin müzikte rastlanan frekans dagilimina uygun olmasi sartiyla, girise uygulandiginda cihazin arizalanmayacagi azami güçtür. Genellikle continuous (sürekli) ve peak (kisa süreli) olarak iki ayri deger belirtilir. Üretici firmalar ölçümlerde çesitli yöntemler kullanabilmekte ve çikan sonuçlar yönteme göre degisebilmektedir. Bazi firmalar kullandiklari yöntemi detayli olarak açiklarken bazilari bu konuda hiçbir açiklama yapmamaktadir.
    Müzikte bazi frekanslardaki ortalama seviye daha düsüktür ve kolonlarin dayanabilecegi güç bu varsayimla hesaplanir. Ancak, çesitli türden 15 ayri albümden örnekler alarak yapmis oldugum bir inceleme kisa süreli sinyallerin ortalamaya göre farkli bir dagilimi oldugunu göstermistir. Yanda, incelemenin yöntemi açiklanmaktadir. Sekil 3'te ise inceleme sonuçlari gösterilmektedir. Grafikten anlasildigi gibi, bas ve tiz seslerde ortalama degerlerle azami degerler arasindaki fark orta frekanslardakinden fazladir. Yani, en bas ve en tiz sesler genel olarak zayif olmakla birlikte bazen gayet güçlü olabilmektedirler.
    Müzikte sinyalin frekansa göre degisiminin
    analizi için kullanilmis olan yöntem

    Bu inceleme için senfonik müzik, popüler müzik, jazz, rock gibi çesitli türlerden 15 CD'den rastgele 5'er saniyelik bölümler bilgisayara aktarilmis ve pes pese eklenerek tek bir ses dosyasi haline getirilmistir. Alinan bölümlerin parçalarin en basi veya sonu olmamasina dikkat edilmistir. Ayrica, rastgele örnek almakla, parçalarin en yüksek seviyeli kisimlarindan örnek almanin sonuca etkisi incelenmistir. Ikinci durumda ortalama seviyenin yaklasik 2 db yüksek çikmasi disinda önemli bir fark saptanmamistir ve rastgele örnek alma yolu tercih edilmistir.

    Daha sonra ilgili dosyanin CoolEdit adli programin "FFT filter" ve "Statistics" fonksiyonlari ile incelenmesiyle insan kulaginin duyma sinirlari içindeki 10 oktavdan her biri için ortalama RMS güç, tepe seviye ve 50 milisaniyelik araliklar için maksimum RMS güç degerleri saptanmistir. Maksimum RMS güç araligi için seçilen aralik daraldikça sonuçlar giderek tepe degerlere yaklasacaktir. Burada 50 ms seçilmesinin sebebi insan kulaginin bundan daha kisa sürelerde sesin gürlügünü algilamasinin giderek zayiflamasidir. Ancak, müzik sistemlerinin daha dar araliklardaki sinyallere de maruz kaldigi bir gerçektir. Bu sebeple müzik sistemlerinin dayanikliligi ve kalitesi açisindan dikkate alinmasi gereken en emniyetli rakamlarin 50ms için maksimum RMS güç ile tepe degerler arasinda oldugu düsünülmektedir.

    Incelenen örnek sayisi ve süresi artirildiginda ortalama ve maksimum RMS degerlerde anlamli bir degisiklik beklenmemektedir. Ancak, tepe degerlerin daha yüksek çikmasi muhtemeldir.





    Sekil 3. Müzikte rastlanan seslerin ortalama ve maksimum degerleri ile frekansin iliskisi
    Hoparlörlerin arizalanmasi kabaca iki sekilde olmaktadir. Biri ortalama sinyal seviyesinin hoparlörün kaldirabileceginden yüksek olmasi nedeniyle asiri isinma yoluyla, digeri ise kisa süreli sinyallerin hoparlörün mekanik dayaniklilik sinirini asmasi yoluyladir. Mekanik arizalar daha çok bas hoparlörlerde görülmektedir. Tiz hoparlörlerde ise arizalar, daha çok bobinin yalitkan maddesinin erimesi ile kendini gösteren asiri isinmadan kaynaklanmaktadir. Yüksek frekanslarda, Sekil 3'te görülen yüksek tepe degerleri muhtemelen arizalanma riskini fazla artirmamakta, daha çok distorsiyon miktarini etkilemektedirler.

    Kolon hassasiyeti
    Buraya kadar amplifikatörlerin çikis gücünden ve kolonlarin dayanabildigi giris gücünden bahsettik. Fakat aslinda güç konusunda bir müzik sisteminden beklenen, ses çikis gücüdür. Bu da en çok kolonlarin hassasiyeti (sensitivity) ile iliskilidir. Hoparlör diyaframlari ne kadar hafif olurlarsa olsunlar, özgül agirliklari havaninkinden çok daha yüksektir. Dolayisiyla kolonlara uygulanan gücün çok büyük bir bölümü diyaframi hareket ettirmeye harcanir. Orta randimanli bir kolonda havaya iletilen güç ise %1 civarindadir.

    Kolonlarin hassasiyeti genellikle girislerine 1 watt uygulandiginda 1 metre mesafede olusan ses basinç seviyesinin ölçülmesiyle saptanir. Bu ölçümün hangi frekansta yapildigi, 1 watt'in nasil tespit edildigi (kolonlarin direnci her frekansta ayni olmadigi için nominal bir dirence ve uygulanan voltajin o dirençte ne kadar güce denk geldigine göre hesaplama yapilir) gibi faktörlere bagli olarak hassasiyet ölçüm sonuçlari degisiklikler gösterir. Bununla birlikte, firmalarin verdigi hassasiyet degerlerinin kabaca güvenilir oldugunu söyleyebiliriz.

    Müzik sistemlerinin çikis gücünün karsilastirilmasi açisindan hassasiyet konusunun önemli olmasinin esas nedeni ise kolonlarin bu konuda çok farkli özelliklere sahip olabilmesidir. Çok uç örnekleri hariç tutarsak kolonlarin hassasiyetinde 20 db'lik farklar olabilmektedir. Bir kolonun kendisinden 20 db yüksek hassasiyetli bir kolonun belirli bir giris gücüyle ürettigi ses basinç seviyesini üretebilmesi için girisine 100 kati güç uygulanmasi gerekmektedir [uygulanan güçleri P1 ve P2 ile gösterirsek, 10Log10(P1/P2)=20; Log10(P1/P2)=2; P1/P2 = 102 ]. Bir baska örnek verecek olursak, uzun süreli dayanabildikleri güç 50 ve 200 watt RMS olan iki kolonun hassasiyetleri ayni oldugu takdirde çikis seviyeleri arasindaki fark 10Log10(200/50) = 6 db olacaktir.

    Ses basinç seviyesi farklarinin insan tarafindan nasil algilandigi konusundaki arastirma sonuçlarinda bazi farklar olmakla birlikte en yaygin kabul gören degerler asagidaki tabloda verilmistir.


    Ses basınç seviyesi artışlarının algılanışı

    1 db Fark edilemeyen değişiklik
    3 db Ancak fark edilebilen değişiklik
    5 db Rahatlıkla fark edilebilen değişiklik
    10 db Yaklaşık 2 katlık fark
    20 db Yaklaşık 4 katlık fark

    Tabloya göre güçten kaynaklanan 6 db'lik
    fark rahatlıkla fark edilebilenden biraz fazla,
    hassasiyetler arasındaki 20 db'lik fark ise
    4 kat olarak algılanmaktadır.



    Bu konuda kendi yaptığım bir deneyde ses seviyesini orta, yüksekçe, yüksek gibi farklı sıfatlarla ifade etmeyi uygun bulduğum değerleri ölçtüm. Sonuçlar 5 ila 7 db arasında, ve ortalama olarak 6 db civarında çıktı. Bu deneyi daha çok kişi ile ve daha sistemli bir şekilde yapmak daha sağlıklı olacaktır, ama bu haliyle de sonuçlar çoğu araştırmacınınkiyle benzerdir.
    Özetle, ilk bakışta örneğin 50 watt ile 200 watt'lık sistemlerin gücü çok farklı gibi görünse de insan tarafından algılanan fark çok daha azdır. Dolayısıyla bir müzik sisteminin gücü az bulunuyorsa, hassasiyeti yüksek kolon seçmek gücü artırmaktan muhtemelen daha uygun bir çözüm olacaktır.
    Ses basınç seviyesinin sübjektif etkisi ile ilgili inceleme yöntemi
    Dinleme, gerçek ortama uygun olması açısından müzik ile yapılmıştır. Ölçümler ise bilgisayarda oluşturulmuş ve CD'ye kaydedilmiş sinüzoidal bir sinyal çalındığında volume düğmesinin her bir konumu için CD player çıkışındaki voltajın ölçülmesi yoluyla yapılmıştır. Dinamik olarak değişen müzik sinyalinin ölçüm için kullanılması hata payını artıracağı için bu yöntem kullanılmıştır.



    Uygun ses basınç seviyesi

    Müzik dinlemek için uygun ses basınç seviyesinin ne civarda olduğu konusunda çeşitli araştırmalar ve farklı görüşler vardır. Bunların bir kısmı canlı müzikteki veya konserlerdeki ses basınç seviyelerini ölçerek sonuca ulaşmaya çalışmaktadır. Ancak bu çalışmaların büyük bir çoğunluğunda ölçüm mesafesi, seviyenin ortalama mı yoksa azami mi olduğu, kullanılan ağırlık (weighting) tipi, ölçüm cihazının hızı gibi önemli veriler açıklanmamıştır. Ayrıca, bir konser salonu için uygun olan ses seviyesinin ev koşulları için ne kadar geçerli bir gösterge olacağı da şüphelidir.
    Uygun ses basınç seviyesi konusunda önemli bir kriter de kulak sağlığıdır. Daha çok endüstriyel gürültülerin oluşturduğu riskleri gösteren bir tablo aşağıdadır.


    Ses Basınç Seviyesi

    (db spl, A-weighted, yavaş gösterge)
    kabul edilebilir günlük azami süre

    (saat)

    85 16
    90 8
    92 6
    95 4
    97 3
    100 2
    102 1,5
    105 1
    110 0,5
    115 0,25



    A-weighting, aslında düşük seviyeli gürültülerin algılanma miktarına göre hazırlanmış bir ağırlıklandırma yöntemidir. Ancak, en yaygın olarak kabul edilen yukarıdaki değerler bu şekilde ağırlıklandırılmıştır. Müziğin endüstriyel gürültülere göre daha az darbeli olması nedeniyle daha az risk oluşturduğu görüşünde olanlar vardır. Ancak, bu konuda farklı görüşler de bulunduğu, ayrıca her insanın ayrı özellikleri olduğu ve kulaklarda uğultu, geçici işitme zayıflaması gibi belirtilerin uzun vadede ortaya çıkabilecek kalıcı hasarların işaretçisi olabileceği unutulmamalıdır.

    Kolonlarda hassasiyet bölümünde anlatılan yöntemle yapmış olduğum incelemede ulaştığım ses basınç seviyeleri ile ilgili sübjektif sonuçlar aşağıdadır:


    alçak alçak-orta orta yüksekçe yüksek çok yüksek
    ortalama 70 76 83 89 94 100
    ortalama (A-weighted) 64 70 77 83 88 94
    maksimum (50 ms) 85 91 98 104 109 115



    Tabloda verilen değerler dinleme mesafesindeki, yani kulak bölgesindeki ses basınç seviyesini (db spl) göstermektedir.

    Maksimum değerler müzik sisteminin giriş seviyesi ile çıkış seviyesi arasındaki ilişkinin doğrusal olduğu varsayımına göre hesaplanmıştır. Ancak, özellikle kolonların gücünün sınırına yaklaşıldığında bu varsayımdan uzaklaşılır. Bu bölümde doğrusal yerine azalarak artan bir fonksiyon söz konusudur.

    Tabloda verilen değerler belirli bir müzik sistemi ve koşullar çerçevesinde benim kişisel değerlendirmelerimdir. Müzik sistemlerindeki farklara ve kişiye göre değerlendirmeler değişebilir. Bununla birlikte sonuçlar makul ve tutarlı gözükmektedir.

    Gerekli RMS güç ve hassasiyet
    Çeşitli seviyelerde ses basınç seviyelerini elde etmek için gereken RMS güç (Watts) değerleri çeşitli kolon hassasiyetleri için aşağıdaki tabloda verilmiştir.


    hassasiyet
    alçak

    (85db)
    alçak-orta

    (91db)
    orta

    (98db)
    yüksekçe

    (104db)
    yüksek

    (109db)
    çok yüksek

    (115db)

    85
    1,0000 3,9811 19,953 79,43 251,19 1000,0
    88 0,5012 1,9953 10,000 39,81 125,89 501,2
    91 0,2512 1,0000 5,012 19,95 63,10 251,2
    94 0,1259 0,5012 2,512 10,00 31,62 125,9
    97 0,0631 0,2512 1,259 5,01 15,85 63,1
    100 0,0316 0,1259 0,631 2,51 7,94 31,6
    103 0,0158 0,0631 0,316 1,26 3,98 15,8
    106 0,0079 0,0316 0,158 0,63 2,00 7,9
    109 0,0040 0,0158 0,079 0,32 1,00 4,0
    112 0,0020 0,0079 0,040 0,16 0,50 2,0
    115 0,0010 0,0040 0,020 0,08 0,25 1,0


    Tabloda bulunmayan hassasiyet ve seviyeler için gerekli güç değerleri aşağıdaki formüle göre hesaplanabilir:



    Yukarıda verilen ses basınç seviyelerinin elde edilmesinde oda büyüklüğü, kolon adedi, dinleyicinin kolonlara mesafesi gibi faktörlerin de rolü vardır. Bu faktörlerin ne kadar etkili olacağı teorik olarak hesaplanabilse de pratikte koşullara bağlı olarak önemli sapmalar olabilir. Örneğin, bir ses kaynağına olan mesafenin iki katına çıkması durumunda ses basınç seviyesi açık alanda veya yansımasız odada teorik olarak 6 db azalır. Ancak pratikte kolonun sesi dağıtış şekli (polar response), odanın büyüklüğü, şekli ve ses yutucu özellikleri çok farklı sonuçlara yol açabilir.

    Özetle, kolonlar için verilen hassasiyet ve güç rakamları değerlendirilirken istenen ses basınç seviyesinin yanı sıra oda boyutu gibi hususlar da dikkate alınmalıdır. Ayrıca, müzikte sinyalin 50ms'den kısa süreler için daha yüksek seviyelere ulaşabildiği, uç frekanslarda ortalama değerlerden sapmaların fazla olduğu, müzik sistemlerinin gücünün sınırına yakın kullanıldığında sesteki bozulmanın arttığı gibi faktörler de gözönüne alınarak yukarıdaki değerlere bir emniyet marjı eklemek uygun gözükmektedir.


    Referanslar
    Beranek, Leo L.; Acoustics, 2nd Edition

    Colloms, Martin; High Performance Loudspeakers, 3rd Edition

    Everest, F. Alton; The Master Handbook of Acoustics, 2nd Edition

    Hiraga, Jean; Les Haut-parleurs, 3rd Edition




  • HOPARLÖR SİSTEMLERİNDE DOPPLER DİSTORSİYONU

    Doppler Etkisi
    “Bir dinleyici sabit bir ses kaynagina dogru hareket etmekteyken duydugu sesin tonu sabit durdugu takdirde duyacagindan incedir (frekansi yüksektir). Dinleyici sabit ses kaynagindan uzaklasmakta iken ise sabit durdugu zamankinden daha kalin bir ses duyar. Dinleyicinin sabit durdugu, ses kaynaginin hareket ettigi durumlarda da ortaya çikan sonuç benzerdir.

    … Sabit frekansli bir ses kaynagi bir duvara dogru hareket ettirildiginde dinleyici iki ayri frekansta ses duyar. Bunlardan biri dogrudan ses kaynagindan gelir ve hareketin etkisiyle titresimin orijinal tonundan kalin duyulur, digeri ise duvardan yansir ve orijinal tondan ince duyulur.”1

    Doppler Distorsiyonu

    Hoparlör konisine 50 ve 1000 Hz gibi iki ayri sinyal gönderildigi kabul edilirse, Doppler Etkisi sonucu Doppler Distorsiyonu meydana gelir. Hoparlör 1000 Hz’i üretirken 50 kez de ileri geri hareket eder. Hoparlör konisi ileri gittigi zaman Doppler etkisinden dolayi 1000 Hz’lik sinyalin frekansinda yükselme olusur. Koni geri gittigi zaman frekansta düsme olur. Frekansin ne kadar ve nasil degisecegi 50 Hz’lik sinyalin genligine ve dalga biçimine baglidir. Örnegin 50 Hz’lik sinyal üçgen bir dalga oldugunda 1000 Hz’lik sinyal yerine saniyede 50 kere daha yüksek ve alçak iki ayri frekansta sinyal sirayla üretilir. Buna karsilik 50 Hz’lik sinyal sinüsoidal oldugunda 1000 Hz’lik sinyal yerine 50 Hz’lik sinyalin genligine bagli olarak degisecek bir alt ve üst limit arasinda sürekli degisen frekansta sinyal üretilir. Yalnizca 50 Hz’lik sinyalin tepe noktalarinda tam 1000 Hz’lik bir sinyal üretilir.

    Doppler distorsiyonu bir çesit frekans modülasyonu distorsiyonudur. Ortaya çikan distorsiyonun sesin netligini azalttigi ve harmonik distorsiyona göre daha rahatsiz edici oldugu kabul edilmektedir.

    “Hoparlör yüzeyi büyüdükçe ayni ses basinç seviyesini elde etmek için gereken hareket genligi küçülmekte, diyafram hizi düsmekte, dolayisiyla Doppler Distorsiyonu azalmaktadir. Hunili hoparlörlerde hoparlör yüzeyi ses dalgalarinin normal hava basincina maruz kaldigi agiz kismidir (huninin genis kismi).”2

    Pratikte hareketli bobinli tipik bir hoparlörün huni agzi kadar büyük yapilmasinin çesitli sakincalari vardir. Bu nedenle hunili hoparlör sistemleri, çok sayida küçük hoparlör kullanimi, elektrostatik veya dinamik büyük alanli diyafram kullanimi gibi yöntemlerle Doppler Distorsiyonu azaltilmaya çalisilmaktadir. Elbette her yöntemin kendine özgü kuvvetli ve zayif yanlari vardir. Kolon imalati agirlik, hacim, maliyet, frekans yanitsamasi, randiman gibi birçok etken arasinda tercihte bulunmayi gerektirir. Ayrica yapim kalitesi de ses kalitesini büyük ölçüde etkilemektedir. Piyasada her tipten çesitli kalitede örnekler mevcuttur. Hoparlör seçiminde kullanim amaci, kullanicinin kisisel tercihleri, dinleme odasinin büyüklügü ve diger cihazlarin özellikleri gibi etkenlere de dikkat etmek gerekir.




  • 
Sayfa: önceki 1112131415
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.