Şimdi Ara

Hayvanlara dair (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
60
Cevap
0
Favori
4.433
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Hasbi 81

    Konu güzel başlamıştı ama "ne zaman Samanyolu belgeseli kıvamına gelecek acaba?" diye bekliyordum. Fazla beklememe gerek kalmadı, sağolun...

    Amacınızı anlamakta güçlük çekiyorum. Tahrik mi? İnancını kanıtlama çabası mı? Propaganda mı? Her ne ise kolay gelsin, ne diyeyim...


    Evet, Tanrı'nın varlığını kanıtlama çabası! İtiraf ediyorum... Yeter artık... 15 saat zor tuttum içimde zaten...

    Bu arada denizatlarının da erkekleri hamile kalır. Bunu da bir ara detaylı yazmak lazım buraya...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Algol



    Bu arada denizatlarının da erkekleri hamile kalır. Bunu da bir ara detaylı yazmak lazım buraya...



    Bak bunu ilk kez duyuyorum, ilginç olmalı...Bekliyoruz paylaşımını merakla
  • YARASALARIN RADARI


     Hayvanlara dair



    Yarasalar çok ilginç varlıklardır. Onları ilginç kılan özelliklerinin başında ise, olağanüstü yön bulma yetenekleri gelir.

    Yarasaların bu yeteneği, bilim adamları tarafından yürütülen bir dizi deneyle ortaya çıkarıldı. Bu canlıların yapısındaki olağanüstü tasarımı görmek için, bu deneyleri biraz inceleyelim:

    Bu deneylerin ilkinde, yarasa tamamen karanlık bir odaya bırakıldı. Aynı odanın bir ucuna ise yarasanın besini olan bir sinek yerleştirildi. Bu andan itibaren odada olup bitenler ise gece görüş kabiliyeti olan kameralarla takip edildi. Sinek havada daha ilk kanat çırpışlarını yaparken odanın bir ucundan hızla harekete geçen yarasa doğrudan sineğin yanına gelerek onu avladı. Bu deney ile yarasaların karanlıkta bile işleyen çok keskin bir algılama kabiliyeti olduğu sonucuna varıldı. Ama yarasanın bu algılaması, işitme duyusundan mı, yoksa sahip olduğu bir gece görüş sisteminden mi kaynaklanıyordu?

    İşte bunun için ikinci bir deney yapıldı. Aynı odada bir köşeye bir grup tırtıl yere bırakıldı ve üzerleri bir gazete sayfası ile örtüldü. Serbest kalan yarasa, hiç zaman kaybetmeden, yerdeki gazete sayfasını kaldırarak tırtılları yedi. Bu, yarasanın yön bulma yeteneğinin görme duyusuyla ilgili olmadığını gösteriyordu.

    Bilim adamları yarasalarla ilgili deneylerine devam ettiler: Yeni deney uzun bir koridorda gerçekleştirildi. Bir uca yarasa, diğer uca ise yem olarak bir grup kelebek yerleştirilecekti. Ancak bundan önce koridoru diklemesine kesen, birbirine paralel duvarlar yapıldı. Daha sonra da bu duvarların her birine, ancak bir yarasanın geçebileceği kadar genişlikte birer delik açıldı. Ama delikler her duvarın farklı bir noktasındaydı. Yani yarasanın bu duvarları aşması için adeta "slalom" yarışı yapan kayakçılar gibi sürekli manevra yapması gerekecekti.

    Zifiri karanlık olan koridorun başındaki yarasanın serbest bırakılmasıyla birlikte bilim adamları gözlemlerine başladı. Yarasa ilk duvara yaklaştığında doğrudan deliğe doğru hareket ederek buradan kolaylıkla geçti. Bundan sonraki her duvarda aynı şey gözlemlendi: Yarasa duvara çarpmak bir yana, duvar yüzeyindeki deliği aramaya bile gerek duymadı. Son duvarı da rahatlıkla geçen yarasa burada yakaladığı kelebeklerle karnını doyurdu.

    Bu durum karşısında hayranlıklarını gizleyemeyen bilim adamları, yarasanın algılamasındaki hassasiyeti anlamak için son bir deney daha yapmaya karar verdiler. Bu kez amaç yarasanın algı sınırlarını daha kesin belirlemekti. Yine uzun bir tünel hazırlandı ve tünel boyunca 0.6 mm kalınlığındaki çelik teller tavandan yere inecek şekilde dağınık bir tarzda gerildi. Yarasa, deneyi yapanları bir kez daha şaşırtarak, gerili tellerden hiçbirine takılmadan, tek seferde aralarından geçerek yolculuğunu başarıyla tamamladı. Yarasanın bu uçuşu, 0.6 mm kalınlığındaki telleri bile uzaktan algılayabildiğini gösteriyordu.30 Daha sonra yapılan diğer araştırmalar, yarasaların bu inanılmaz algılama yeteneklerinin, sahip oldukları bir sonar sistemine bağlı olduğunu gösterdi. Yarasalar, etraflarındaki cisimleri algılamak için, yüksek titreşimli ses dalgaları yayıyorlardı. İnsanlar tarafından duyulamayan bu dalgaların yankıları yarasa tarafından algılanıyor ve böylece hayvan içinde bulunduğu ortamın bir tür "harita"sını çıkarıyordu. Yani yarasanın havada uçan küçücük bir sineği algılaması, çıkardığı seslerin sineğe çarpıp geri dönmesiyle oluşan yankıya dayanıyordu. Bu sistemin ne anlama geldiğini biraz düşünelim. Yarasanın sonarla yön bulması, yaydığı seslerin kendisine geri dönme süreleri arasındaki farkı hesaplaması sayesinde mümkün olmaktadır. Örneğin karanlık ve boş bir odanın zeminindeki tırtılı avlayan yarasa deneyini hatırlayalım. Yarasanın tırtılı algılaması şöyle olmaktadır: Yarasa tiz sesli çığlıklar atmakta ve kendisine gelen yankılara göre odanın şeklini tespit etmektedir. Yarasanın çığlığı oda zeminine çarpıp geri dönmekte, yarasa da bu gidip-gelme süresine göre zeminin uzaklığını anlamaktadır. Tırtıl ise, odanın zemini üzerinde 0.5 ya da 1 cm. kadar yükseklik oluşturur. Yani tırtıl yarasaya zeminin genelinden 0.5 ya da 1 cm. kadar daha yakındır. Ayrıca tırtıl çok yavaş olsa da hareket etmekte, bu da kendine çarpıp yansıyan dalgaların frekansını değiştirmektedir. Yarasa, bu ufak farkları bile algılayarak yerde bir tırtıl olduğunu anlayabilir. Yarasa bu işi saniyede 20 bin frekans yayıp, bunların hepsinin yankılarını analiz ederek yapar. Dahası bu işi yaparken hareket halindedir. Tüm bunlar düşünüldüğünde, akıllara durgunluk verecek birer mucize oldukları anlaşılır.

    Yarasanın sonarının daha da olağanüstü bir yönü vardır. Yarasanın işitme sistemi yalnızca kendi sesini duyacak biçimde yaratılmıştır. Hayvanın algılayabildiği frekans aralığı çok dardır yani ancak belli frekanstaki sesleri algılayabilir. Ancak işte bu noktada çok önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır. Doppler etkisi denen fizik kuralına göre, hareket halindeki bir cisme çarpan sesin frekansı değişir. Bu yüzden, yarasa kendisinden uzaklaşmakta olan bir sineğe doğru ses dalgalarını yaydığında, dönen ses dalgaları yarasanın duyamayacağı bir aralığa düşecektir. Bu nedenle yarasanın hareketli cisimleri algılamada büyük zorluklar yaşaması gerekir.

    Ama böyle olmaz. Yarasa her türlü cismi kusursuzca algılamaya devam eder. Çünkü yarasa, Doppler etkisini bilirmişcesine, hareketli cisimlere doğru yolladığı ses dalgalarını değiştirir. Örneğin kendisinden uzaklaşan sineğe en yüksek frekanslı ses dalgasını yollar ki, ses geri döndüğünde duyamayacağı kadar düşük bir frekansa inmesin.

    Peki bu ayarlama nasıl gerçekleşir?

    Yarasanın beyninde, sonar sistemini denetleyen iki farklı tipte nöron (sinir hücresi) bulunmaktadır; bunlardan biri yansıyan ultrasonu algılar, diğeri bazı kaslara komut vererek yarasanın çığlığını oluşturur. Bu iki nöron beyinde eş güdümlü çalışır; öyle ki yankının frekansı değişince, birinci nöron bunu algılar ve ikinci nöronu baskılayarak veya uyararak, çığlığın frekansının yankının frekansına uymasını sağlar. Sonuçta yarasanın çığlığı ortamın durumuna göre frekans değiştirir ve en verimli şekilde kullanılır.

    Yarasadaki sonar sistem son derece kompleks bir yapıdır ve asla rastgele mutasyonlarla açıklanamaz. Sistemin çalışabilmesi için, tüm ayrıntılarıyla kusursuz olarak var olması zorunludur. Yarasa hem yüksek frekanslarda ses yayacak yapıya, hem bu sesleri algılayıp analiz edecek organlara, hem de hareket değişikliklerine göre frekans ayarlaması yapan sisteme sahip olmalıdır ki, sahip olduğu sonar işe yarasın.

    Bilimsel araştırmalar, yarasalardaki yaratılış mucizelerinin yeni örneklerini ortaya çıkarmaktadır. Ortaya çıkan her yeni mucizede de bilim dünyası bu olağanüstü sistemlerin nasıl çalıştığını çözmeye uğraşmaktadır. Örneğin geçtiğimiz yıllarda yarasalarla ilgili olarak yapılan yeni bir araştırma ortaya çok ilginç sonuçlar çıkardı:33 Mağarada yaşayan bir yarasa grubunu incelemek isteyen bilim adamları, grup üyelerinin bazılarına vericiler yerleştirdi. Gece olunca yarasalar dışarı çıkarak, gün doğana kadar dolaşıp besin ihtiyaçlarını giderlerdi. Bilim adamları ellerindeki alıcılarla saatler boyu süren bu yolculuğu izlediler. Yarasaların, zaman zaman, yaptıkları bu yolculuk nedeniyle mağaradan 50-70 km. kadar uzaklaştıkları tespit edildi. Ancak bilim adamlarını asıl şaşırtan şey, güneşin doğmasına yakın başlayan dönüş yolculuğu oldu. Yarasalar, dönüş yolculuklarını, bulundukları yerden doğrudan doğruya yuvaya uçuş yaparak gerçekleştirdi. Peki yarasalar mağaraya göre hangi yönde ve ne kadar uzakta olduklarını nasıl biliyorlardı?

    Böyle bir uçuşta yön tayininin nasıl yapıldığına dair detaylı bilgiler henüz elde edilemedi. Bilim adamları, bu uçuşu yapan yarasaların işitme duyusunun böyle bir yolculukta çok fazla işlevi olamayacağını düşünüyorlar. Aynı bilim adamları, yarasaların kör olduklarını da hatırlatarak, kendilerini şaşırtacak kadar üstün olan yeni bir sistemle her an karşılaşabileceklerini belirtiyorlar.




  • kuş tüyünün elektriğe karşı davranışı ayrı bir olay.kuş eğer tel üzerinde iken "demir" direği gagalar ise
    tüyleri maalesef kuşu koruyamaz.elektrik devresi toprağa tamamlanmış olur ve bir akım geçer.
    tüy yüzünden çarpılmadığını kim söylüyor.kaynak nedir?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer


    quote:

    Orjinalden alıntı: Hasbi 81

    Konu güzel başlamıştı ama "ne zaman Samanyolu belgeseli kıvamına gelecek acaba?" diye bekliyordum. Fazla beklememe gerek kalmadı, sağolun...

    Amacınızı anlamakta güçlük çekiyorum. Tahrik mi? İnancını kanıtlama çabası mı? Propaganda mı? Her ne ise kolay gelsin, ne diyeyim...


    Sorun nedir?
    Bir de kim sağ olsun? Biraz daha samimi ve belirgin konuşur musunuz?

    Sözüm tabi ki sizin yazdıklarınıza değil. Hayvanlarla ilgili belgesel lezzetinde bir bilgi paylaşımı amacıyla açılmış gibi gözüken bir başlığı yine evrim karşıtlığına çeken Cizre ve Taner'e. Yani senin de üstüne alınmana gerek yoktu Algol.

    Ben kime tepki gösterdiğim rahat anlaşılır diye isim verme ihtiyacı duymamıştım, sonuçta kimin ne yazdığı ortada. Ama madem yanlış anlaşıldım, isim vermekten zarar gelmez tabi

    @Taner: Fikrimi belirtmekten geri kalmam. Ama şikayet butonunu kullanma olayına gelince... Hiç işim olmaz. Dediğim gibi, kolay gelsin...




  • Sağlık olsun.
    Kalp kırmadan bir şekilde bu konuyu tatlıya bağlayabilirsiniz sanırım.

  • quote:

    Orjinalden alıntı: Hasbi 81


    quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer


    quote:

    Orjinalden alıntı: Hasbi 81

    Konu güzel başlamıştı ama "ne zaman Samanyolu belgeseli kıvamına gelecek acaba?" diye bekliyordum. Fazla beklememe gerek kalmadı, sağolun...

    Amacınızı anlamakta güçlük çekiyorum. Tahrik mi? İnancını kanıtlama çabası mı? Propaganda mı? Her ne ise kolay gelsin, ne diyeyim...


    Sorun nedir?
    Bir de kim sağ olsun? Biraz daha samimi ve belirgin konuşur musunuz?

    Sözüm tabi ki sizin yazdıklarınıza değil. Hayvanlarla ilgili belgesel lezzetinde bir bilgi paylaşımı amacıyla açılmış gibi gözüken bir başlığı yine evrim karşıtlığına çeken Cizre ve Taner'e. Yani senin de üstüne alınmana gerek yoktu Algol.

    Ben kime tepki gösterdiğim rahat anlaşılır diye isim verme ihtiyacı duymamıştım, sonuçta kimin ne yazdığı ortada. Ama madem yanlış anlaşıldım, isim vermekten zarar gelmez tabi

    @Taner: Fikrimi belirtmekten geri kalmam. Ama şikayet butonunu kullanma olayına gelince... Hiç işim olmaz. Dediğim gibi, kolay gelsin...

    Burası forum. Kimsenin fikrine kimse karışamaz. Elbette fikrinizi yazacaksınız. Buna karşılık biz de fikirlerimizi yazacağız.
    Size de kolay gelsin.




  • @Hasbi 81
    Rahatsız olduğunuz husus nedir?
  • ng den bi belgesel hayvanların cinsel hayatları

    belgeseli izlediğinizde hayvanlar hakkında tüm hüsnüzannınız yıkılıyor

    niye mi

    hayvanlar aleminde masturbasyon, eşcinsellik, sübyancılık vs. vs. davranışlarda var

    hakikaten ilginç bir belgesel dizisi 8-10 bölüm felan var her hayvanın cinsel davranışlarından bahsediyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bahtiyar0011 -- 7 Şubat 2008; 0:05:30 >
  • ilginç ve yararlı bilgiler. hepsine baktım okudum teşekkürler
  • kaplan çok ilginçti , suyun içinde bile çok vahi , korkunç duruyor
  • Kement Atarak Avlanan Örümcek


    Örümcek türleri içinde en ilginç avlanma yöntemlerinden birine "Bolas" örümceklerinde rastlanır. Dr. Gertsch örümcekleri araştıran bir uzmandır ve Bolas örümcekleri üzerinde yaptığı detaylı incelemeler sonucunda bu örümcek türünün avını kementle yakaladığını gözlemlemiştir.

    Bolas örümceğinin avlanması iki aşamalı olarak gerçekleşir. İlk aşamada örümcek, ucunda yapışkan bulunan bir ip hazırlayıp pusuya yatar. Bu yapışkan ip daha sonra bir kement gibi kullanılacaktır. Bu arada örümcek avını kendisine çekmek için çok özel bir kimyasal madde de yayar. Bu, dişi güvelerin erkeklerini çiftleşmeye çağırmak için salgıladıkları "feromon" adlı maddedir. Sahte çağrıya aldanan erkek güve kokunun geldiği kaynağa doğru yönelir. Örümceklerin görme duyusu son derece zayıftır ancak güvenin uçarken çıkardığı titreşimleri algılayabilirler. Bu sayede örümcek avının kendisine doğru yaklaştığını hisseder. Burada dikkat çekici olan Bolas örümceğinin hemen hemen kör olduğu halde havada asılı durarak kendi yaptığı bir kement yardımıyla, uçan bir canlıyı yakalayabilmesidir.

    Strange Things Animals Do adlı kitapta Bolas örümceğinin avlanma şekli, bir kovboyun kement kullanmasına benzetilmektedir. Kitapta yer alan satırlardan bir bölümü şöyledir:

    Örümcek ipek gibi bir kemer örer ve bunun sonuna bir ağırlık koyar, ağır bir zamk harcı. Böylece silahı bir kovboyun kementini andırmaktadır. Daha sonra bu kementi öndeki iki çift ayağına alır ve bu öndeki iki ayak kol görevini yapar. Bir güve uçtuğunda kementini fırlatır. Yapışkanlı ağır kısmı havada uçurarak tam böceğin vücudunun üzerine çarptırır ve yapışkan madde böceğin üstüne yapışır, güve içeri çekilir ve Bolas örümceği onu yukarı doğru sarar…

    Kokuya aldanan kurbanın yaklaşmasıyla birlikte avdaki ikinci aşama başlar. Örümcek ayağını geriye çekerek saldırı pozisyonuna geçer ve aniden insan gözünün algılayamayacağı bir hızla kementini sallar. Güve ipin ucundaki yapışkan topa yakalanır. Örümcek avını yukarı çeker ve hemen onu felç edecek ısırışını gerçekleştirir. Ardından salgıladığı özel bir ipekle güveyi sarmalar. Bu ipeğin özelliği besini uzun süre taze tutabilmesidir. Böylece örümcek avını, daha sonra yemek üzere taze bir şekilde saklar. Aynı kitapta yazar Bolas örümceğinin bu planlı hareketini şöyle değerlendirmektedir:

    Bilim adamları örümceği küçük bir hayvan olarak görürler. Ama ne eğitilmiş bir deniz aslanı, ne de bir köpek ya da kaplan ve bir maymun hatta bir kovboy bile bu küçük görülen hayvanın yaptığı işi yapamayacaktır.

    Görüldüğü gibi Bolas örümceklerinin avlanma teknikleri son derece beceri gerektiren, hatta çalışarak tecrübe kazanılması gereken işlemlere dayanmaktadır. Bu işlemler aşama aşama incelenecek olursa örümceğin yaptıklarının zorluğu daha net ortaya çıkacaktır. Bunu "Bolas örümceği avlanmak için neler yapmak zorundadır?" sorusunun cevabına bakarak görelim:

    •Örümceğin bir ipin ucunda yapışkan topak hazırlaması...

    •Başka bir böceğin erkeğini çekebilmek için o böceğin dişisinin salgıladığı kokuyu vücudunda üretmesi ve salgılaması...

    •Avına, insan gözünün bile yakalayamayacağı bir hızla kement atabilmesi...

    •Kementi avına isabet ettirip onu yakalaması...

    • Son olarak da avını belli bir süre taze tutabilecek özelliklere sahip bir ipekle ambalajlaması gerekmektedir.




  • Süper paylaşım. Kaplanı öyle görmek harika.
  • Yukarıda kuşları elektrik çarpmaması konusu tartışılmış. Bende fikrimi beyan edeyim. Bildiğiniz gibi elektrik yol aldığı istikamet doğrultusunda en kısa yoldan geçerek gider. En düşük direnç nereden ise o yolu takip eder. Kuşların elektrik tellerine konması da aynı hesap. Elektrik akımının gideceği iki yön vardır, kuşların vücudu ve devam eden elektrik teli. Elektrik teli direnci düşük olduğu için elektrik telden devam eder.
  •  Hayvanlara dair


    Bu nedir?
  • Mükemmel bi topik ya,hayatımda ilk kez gördüğüm hayvanlar var.

    Gerçekten şu son mesajdaki hayvan nedir öyle ya,sanki birisi kusmuş.

  • quote:

    Orjinalden alıntı: Cem

     Hayvanlara dair


    Bu nedir?

    sanırım ps
  • Su geçirmezlik ve kuşlar

    Papağanlar ve balıkçıl kuşları kanatlarını temizlemek için bir çeşit "toz" üretirler. Bu toz tüylerinin yıpranmış uçlarından gelir. Bazı türlerde, güvercinler ve papağanlarda olduğu gibi kuşun tüyleri arasına dağılmıştır. Diğerlerinde özellikle balıkçıl kuşlarında bu tozlar küçük öbekler halinde toplanmıştır. Tozun ne işe yaradığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır, fakat kanatların su geçirmezliğine yardımcı olduğu tahmin edilmektedir. Beyaz balıkçıllar, pelikanlar ve diğer su kuşları kendilerini kuyruklarının alt kısmındaki derilerinde yer alan bir bezden salgılanan yağ ile yağlarlar. Yıkama, topraklama ve tozlamayla tüyler tekrar uçuşa uygun pozisyon için hazırlanır.

    Deniz kırlangıçlarının inanılmaz yolculuğu

    Kuzey Kutbu'nda yaşayan deniz kırlangıçları, her yıl 30.000-40.000 km. kanat çırparlar. Bu kırlangıçların vatanları Kuzey Kutbu'dur. Fakat her yıl Kuzey Amerika, Grönland ya da Sibirya'daki üreme bölgelerinden, Kuzey Kutbu sularındaki kışlık bölgelere doğru yolculuk yaparlar.


    Penguenler

    Penguenler, Güney Kutup Bölgesi'nde yaşarlar. Bu hayvanların vücut sıcaklığı 40derece'dirC, yaşadıkları ortamın sıcaklığı ise -40 derece'dir. Bu da penguenlerin, 80 derece'lik bir sıcaklık farkına dayanmaları demektir. Bunu sağlayan, hayvanın derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka, vücut sıcaklığının kaybolmasına engel olur.

    Sakallı akbaba

    Sakallı akbaba hayvanların etinden çok kemiklerini tercih eder. Bu kemiklerde ilik bulunur ve bu besin bakımından oldukça zengindir. Akbabanın bu kemiği kırıp içindeki iliği alabilmek için gerekli kırma aleti yoktur. Fakat bu problemi başka türlü halleder. Bir kemiği alır ve çıplak bir kayanın tepesine havalanır. Sonra kemiği aşağı bırakır. Bu işlemi kemik ikiye ayrılıncaya kadar en az 50 kere tekrarlar. Kuş, sonra bu kemik parçasını alır ve yutar. Hayvanın midesindeki sindirim asitleri öylesine güçlüdür ki kemiğin bir ucu daha akbabanın ağzındayken, midesine giden kısım sindirilmiştir bile.




  • kargalar ortalama 120 yıl yaşıyorlarmış :S
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.