Şimdi Ara

Erdoğan'a Cezayirli Yazar Protestosu: Ülkemize gelme

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
0
Favori
994
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • recep tayyip erdoğan’ın cezayir ziyareti öncesi cezayirli edebiyatçı kamel daoud'un huffington post üzerinden erdoğan’a yazdığı açık mektup:

    "tüm hapsettikleriniz, öldürdükleriniz ve işkence ettikleriniz adına söylüyorum erdoğan. ülkemize hoş gelmediniz.

    hayır erdoğan, cezayir’de istenmiyorsunuz.

    biz daha önce ülkemize halifeliklerini dayatmak isteyenler yüzünden kan ve gözyaşı döktük. kendi fikirlerini bizim canlarımızdan daha değerli gören, çocuklarımızı esir alan, ruhlarımızı ve gelecek ümidimizi bizden çalanlara bedel ödedik.

    sizin geçim kaynağınız olan islamcılık bizim hüznümüz oldu. siz bize o günleri hatırlatıyorsunuz. sizin “babıali”nizde diz çökmemizi isteyenlere sadece kanat germiyorsunuz. ayrıca milletimizin bütün değerlerinin tam zıttını simgeliyorsunuz. özgürlükten nefret ediyorsunuz. bağımsız düşünceden nefret ediyorsunuz. mitingleri ve yürüyüşleri seviyorsunuz. din tacirliği yaparak bizim sırtımızdan bir halifelik hayal ediyorsunuz.

    bugün ülkemizdeki islamcı partileri destekleyerek, onlara emrinizdeki şirketlerden hediyeler alarak, dernekler kurarak, camilerimizi kontrol ederek bu arzunuzu yavaşça gerçekleştiriyorsunuz. bir taraftan tabutlarımız için mezar kazarken, öbür taraftan bize cenneti gösteren “müslüman kardeşler” örgütünün bildik, eski yöntemleri.

    hayır sayın erdoğan, bir taraftan kürtlere ve muhaliflerinize ölüm saçarken sizin bize yardımcı olmak istemediğinizi, özerklik hakkımızı savunmadığınızı çok iyi biliyoruz.

    ortadoğu’da mağdurla ağlayıp cellatlarıyla iş antlaşmaları imzalıyorsunuz. bizim haysiyetimizi değil kendi halifeliğinizi savunuyorsunuz. zulümlerinizi, tasfiye listelerinizi, her gün daha fazla dolan korkunç hapishanelerinizi, sarayınızın emrindeki yargınızı, küstahlığınızı ve palavralarınızı unutmayacağız.

    siz paylaşacağımız bir insanlık değil osmanlı’nın kötü ve kanlı bir taklidini gerçekleştirmeyi hayal ediyorsunuz. islam sizin için sadece bir basamak. tanrı bir ticari ürün. modernlik bir düşman. filistin sadece bir vitrin. islamcılar ise şaşkın dalkavuklarınız.

    tarih sizi iktidara tutunmak için yaptığınız hilelerle, kurmaca darbelerinizle, farklı fikirlere ve halkınıza yürüttüğünüz cadı avıyla, öldürdükleriniz ve işkence ettiklerinizle hatırlayacak.

    tarih sizi bombalarınızla, savaşlarınızla, diyalog kurma acziyetinizle, kendiniz ve kendi kişisel hikayeniz dışında kimseye hayat hakkı tanımamanızla hatırlayacak. bm’deki kudüs oylamasını kendi ticari ürününüze çevirdiniz. filistinlilerle birlikte size gülmemize müsaade edin. filistin davası sizin için ticaretini yaptığınız bir ürün. tıpkı diğerleri için olduğu gibi. diz çökmüşlerin sırtına binmeyi çok iyi biliyorsunuz.

    biz cezayir’de kendini tanrı gören ve istediğine hayat hakkı verip istemediğine vermeyenlerden* çok çektik. onlar sizin ziyaretinizden mutlu. biz değiliz. cezayirli islamcıların ve popülistlerin idolüsünüz. onlar halifeliğinizle evlilik yapmadan iktidara gelmeyi hayal edemiyorlar.

    biz ülkemizi bir özgürlük ülkesi olarak hayal ediyoruz. daha önce elimizden alınmış olsa da onurlu bir ülke hayal ediyoruz. bunlar ne sizin hayaliniz, ne de sizin değerleriniz.

    ‘siz sadece bir illüzyonsunuz’

    güzel türkiye’yi kendi yandaşlarınız, yakınlarınız ve hanedanınız için bir pazara ve muhalifleriniz için bir hapishaneye çevirdiniz. ümit ediyoruz ki bu güzel millet sizin elinizden sağ kalarak kurtulacak. mahkumları, işkence mağdurları, bombalanan çocukları bunu da atlatacak. siz sadece bir illüzyonsunuz. sizde biliyorsunuz. biz de.

    aşağılanmışlık duygumuza, sevdiğimiz değerlere, inançlara yatırım yapıyorsunuz. kendinizi bir kurtarıcı olarak sunabilmek için. oysa tam tersine bir mezar kazıcısınız. ilk önce kendi ülkeniz ve sonra komşu ülkeleriniz için. türkiye, size hiç bir vefa borcu olmayan bir mucize. bu mucizeyi bu ulusun rönesansını sağlayan ve itibar kazandıran özgür ruhlu kadınlara ve erkeklere borçlu. tıpkı ömür boyu hapise mahkum ettiğiniz ahmet altan gibilere.

    tıpkı diğer islamcılar gibi başkalarının zaferlerini çalmayı seviyorsunuz. devrimlerin olgunlaşmasını bekliyorsunuz ve vakti geldiğinde kendiniz tanrı’nın atadığı halife olarak tayin ediyorsunuz. sizin popülizminiz bu güzel ülkeye çok şey kaybettirecek ve vaazlarınız suçlarınızı örtmeye yetmeyecek. bizim islamcılarımız ve popülistlerimiz vahhabi para babalarını kaybettikten sonra sizi yeni bir cüzdan olarak görüyor. bilin ki, onlar bizden değiller. sadece sizin ideolojik hareminizin mensupları.

    ‘dostlara ihtiyacımız var, elini kana bulamışlara değil’

    tarih sizin sebeb olduğunuz ölümleri ve mahkumları, tasfiyelerinizi, yolsuzluklarınızı, savaş uçaklarınızı, sarayınızın emrindeki adalet saraylarınızı hatırlayacak. buraya osmanlı fatihi gibi, kurtarıcı barbaros gibi gelmiyorsunuz. kurtarıcı gibi gelen korsanların hikâyelerini iyi biliyoruz.

    biz güçlü, bağımsız ve ecdadınla gurur duyan bir ülke hayal ediyoruz. farklılıklarını kabul eden, farklı din ve inançlara saygılı, çoğulcu ve herkesin mutluluk arama hakkına saygı duyan bir cezayir hayal ediyoruz.

    dostlara ve müttefiklere ihtiyacımız var. sizin gibi elini kana bulamışlara değil. hilelerinize burada yer yok. bu ülkedeki ajanlarınızın da uzun bir geleceği yok.

    fethedilmiş topraklarda değilsiniz. sadece bir fetih yanılsaması yaşayacaksınız. tıpkı eski sömürgeciler gibi."

    kaynak:Link







  • "hayır sayın erdoğan, bir taraftan kürtlere ve muhaliflerinize ölüm saçarken sizin bize yardımcı olmak istemediğinizi, özerklik hakkımızı savunmadığınızı çok iyi biliyoruz."

    Oldu canım.

    Bu dangalağa en iyi cevabı Fatih Altaylı vermiş;

    Sömürge terbiyesi



    CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Cezayir ziyaretinden önce, Cezayirli bir “yazar” uzunca bir yazı kaleme aldı.

    Huffington Post da bu yazıyı yayınladı.

    “Cezayir’e hoş gelmediniz” başlıklı yazı hayli ağır bir Erdoğan eleştirisiydi.

    Ancak yazar hızını alamamış, yazısını tarihi “Türkiye düşmanlığı”na dönüştürmüştü.

    Erdoğan elbette eleştirilebilir, bu eleştirinin sınırları çok geniş olabilir, ama bunu bir ülkeye “satır aralarına gizlenmiş” bir düşmanlığın malzemesi yapmak hem ayıptır, hem haksızlıktır.

    Ama belli ki, bu durum Cezayir’e özgün bir havayı yansıtıyor.

    Çünkü dün de Cezayirli bir gazeteci, Erdoğan’a “Türkler burayı işgal etmedi mi?” diye sormuş.

    Erdoğan’ın yanıtı güzel: “Eğer öyle olsaydı siz bu soruyu bana Fransızca değil, Türkçe soruyor olurdunuz.”

    Öyle ya, çok değil 1960’larda Cezayir’den kanlı hatta çok kanlı bir şekilde çekilen Fransa Cumhurbaşkanı’na böyle bir soru sormayıp da 500 yıl önce yapılan bir fütuhatın hesabını sormaya kalkışmak, ancak “sömürge aydını” olmanın derine işlemiş bir ruh hali haline dönüşmesiyle olabilir.

    Fransa’nın Cezayir halkına geçtiğimiz yüzyılda, modern zamanlarda yaptığı zulüm ortadayken ve tüm Mağrib’e kültürünü dayatmışken Osmanlı’yı işgalci olarak nitelemek ne aydınlıktır, ne yazarlıktır, ne de adamlıktır.

    İngiltere Hindistan’da insanları topların önüne bağlayıp öldürürken, Fransa Cezayir’i kana bularken, Belçika Afrika nehirlerini kan nehri haline getirirken Osmanlı’nın böyle bir sicili yok.

    Galiba sorun da aslında burada.

    Celladına âşık olan bu sömürge aydınlarının beyinleri öyle bir yıkanmış ki, üzerinden bir kuşak bile geçmemiş sorunlu yakın geçmişi hatırlamazlar, ama bilmedikleri uzak geçmişin hesabını sorarlar.

    Belli ki sadece kaynakları değil, beyinleri de sömürülmüş bunların...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 1 Mart 2018; 11:25:22 >




  • Fransa gelse sıkıntı yok ama

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven

    "hayır sayın erdoğan, bir taraftan kürtlere ve muhaliflerinize ölüm saçarken sizin bize yardımcı olmak istemediğinizi, özerklik hakkımızı savunmadığınızı çok iyi biliyoruz."

    Oldu canım.

    Bu dangalağa en iyi cevabı Fatih Altaylı vermiş;

    Sömürge terbiyesi



    CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Cezayir ziyaretinden önce, Cezayirli bir “yazar” uzunca bir yazı kaleme aldı.

    Huffington Post da bu yazıyı yayınladı.

    “Cezayir’e hoş gelmediniz” başlıklı yazı hayli ağır bir Erdoğan eleştirisiydi.

    Ancak yazar hızını alamamış, yazısını tarihi “Türkiye düşmanlığı”na dönüştürmüştü.

    Erdoğan elbette eleştirilebilir, bu eleştirinin sınırları çok geniş olabilir, ama bunu bir ülkeye “satır aralarına gizlenmiş” bir düşmanlığın malzemesi yapmak hem ayıptır, hem haksızlıktır.

    Ama belli ki, bu durum Cezayir’e özgün bir havayı yansıtıyor.

    Çünkü dün de Cezayirli bir gazeteci, Erdoğan’a “Türkler burayı işgal etmedi mi?” diye sormuş.

    Erdoğan’ın yanıtı güzel: “Eğer öyle olsaydı siz bu soruyu bana Fransızca değil, Türkçe soruyor olurdunuz.”

    Öyle ya, çok değil 1960’larda Cezayir’den kanlı hatta çok kanlı bir şekilde çekilen Fransa Cumhurbaşkanı’na böyle bir soru sormayıp da 500 yıl önce yapılan bir fütuhatın hesabını sormaya kalkışmak, ancak “sömürge aydını” olmanın derine işlemiş bir ruh hali haline dönüşmesiyle olabilir.

    Fransa’nın Cezayir halkına geçtiğimiz yüzyılda, modern zamanlarda yaptığı zulüm ortadayken ve tüm Mağrib’e kültürünü dayatmışken Osmanlı’yı işgalci olarak nitelemek ne aydınlıktır, ne yazarlıktır, ne de adamlıktır.

    İngiltere Hindistan’da insanları topların önüne bağlayıp öldürürken, Fransa Cezayir’i kana bularken, Belçika Afrika nehirlerini kan nehri haline getirirken Osmanlı’nın böyle bir sicili yok.

    Galiba sorun da aslında burada.

    Celladına âşık olan bu sömürge aydınlarının beyinleri öyle bir yıkanmış ki, üzerinden bir kuşak bile geçmemiş sorunlu yakın geçmişi hatırlamazlar, ama bilmedikleri uzak geçmişin hesabını sorarlar.

    Belli ki sadece kaynakları değil, beyinleri de sömürülmüş bunların...

    Fransa'yı forumda Cezayir'de 3-5 maden işletti sanan angutlar var

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Heinz Guderian

    Fransa gelse sıkıntı yok ama

    Deveye diken yaranir atasozu bosuna soylenmemis.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ah ah bu araplardan hic bir bok olmazzzz fransizlar analarını avratlatlarini kardeslerini kizlarini tecavüz etti benliklerini atti hepsini köle yapti ama fransaya tek kelime etmezler hatta hala kopekliklerini yapar ama bize sürekli laf çarparlar Allahlarindan bulsunlar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven

    "hayır sayın erdoğan, bir taraftan kürtlere ve muhaliflerinize ölüm saçarken sizin bize yardımcı olmak istemediğinizi, özerklik hakkımızı savunmadığınızı çok iyi biliyoruz."

    Oldu canım.

    Bu dangalağa en iyi cevabı Fatih Altaylı vermiş;

    Sömürge terbiyesi



    CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Cezayir ziyaretinden önce, Cezayirli bir “yazar” uzunca bir yazı kaleme aldı.

    Huffington Post da bu yazıyı yayınladı.

    “Cezayir’e hoş gelmediniz” başlıklı yazı hayli ağır bir Erdoğan eleştirisiydi.

    Ancak yazar hızını alamamış, yazısını tarihi “Türkiye düşmanlığı”na dönüştürmüştü.

    Erdoğan elbette eleştirilebilir, bu eleştirinin sınırları çok geniş olabilir, ama bunu bir ülkeye “satır aralarına gizlenmiş” bir düşmanlığın malzemesi yapmak hem ayıptır, hem haksızlıktır.

    Ama belli ki, bu durum Cezayir’e özgün bir havayı yansıtıyor.

    Çünkü dün de Cezayirli bir gazeteci, Erdoğan’a “Türkler burayı işgal etmedi mi?” diye sormuş.

    Erdoğan’ın yanıtı güzel: “Eğer öyle olsaydı siz bu soruyu bana Fransızca değil, Türkçe soruyor olurdunuz.”

    Öyle ya, çok değil 1960’larda Cezayir’den kanlı hatta çok kanlı bir şekilde çekilen Fransa Cumhurbaşkanı’na böyle bir soru sormayıp da 500 yıl önce yapılan bir fütuhatın hesabını sormaya kalkışmak, ancak “sömürge aydını” olmanın derine işlemiş bir ruh hali haline dönüşmesiyle olabilir.

    Fransa’nın Cezayir halkına geçtiğimiz yüzyılda, modern zamanlarda yaptığı zulüm ortadayken ve tüm Mağrib’e kültürünü dayatmışken Osmanlı’yı işgalci olarak nitelemek ne aydınlıktır, ne yazarlıktır, ne de adamlıktır.

    İngiltere Hindistan’da insanları topların önüne bağlayıp öldürürken, Fransa Cezayir’i kana bularken, Belçika Afrika nehirlerini kan nehri haline getirirken Osmanlı’nın böyle bir sicili yok.

    Galiba sorun da aslında burada.

    Celladına âşık olan bu sömürge aydınlarının beyinleri öyle bir yıkanmış ki, üzerinden bir kuşak bile geçmemiş sorunlu yakın geçmişi hatırlamazlar, ama bilmedikleri uzak geçmişin hesabını sorarlar.

    Belli ki sadece kaynakları değil, beyinleri de sömürülmüş bunların...

    O, bu bir tarafa cok iyi cevap vermis.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.