Şimdi Ara

Edebiyatımızdaki En Güzel Beyitler, Kıtalar, Şiirler... (51. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.308
Cevap
11
Favori
170.798
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 4950515253
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" şiirini günümüz türkçesiyle açıklayacak biri olursa çok makbule geçer. Ezbere bildiğim bir şiir fakat çoğu kelimenin anlamını bilmediğim gibi sözlüklerde de bulamadım.
  • KALBİM UNUT BU ŞİİRİ

    Uğuldayan ve hep uğuldayan
    bir orman kadar üşüyorum şimdi
    yanlış rüzgarlar esiyor dallarımda
    yanlış ve zehirli çiçekler açıyor
    Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık

    Su ve ses kadar beklediğim
    ne kaldı geride,bilmiyorum
    uzanıp uyumak istiyorum gölgeme
    ve sarınmak o kocaman gözlerin
    uğuldayan rüzgarlarına

    Bir acıyı yaşarım ben zehirden
    çiçekler üretirim kömür karası
    uçurum kadar bir yalnızlık
    yaratırım kendime,atlarım
    Anısı yoktur küçük rüzgarların

    Yapraklarım yok artık kuşlarım yok
    büsbütün viran oldu dağlarım
    ezberimdeki türküler de savrulup gitti
    ömrümün karşılığı kalmadı sesimde
    sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü

    Yanlış.. daha baştan yanlış
    bir şiirdi bu, biliyorum
    ve belki ömrümüzün yakın geçmişi
    bu kadar doğruydu ancak, kimbilir
    Kalbim unut bu şiiri

    Ahmet Telli




  • quote:

    Orjinalden alıntı: faruk

    Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" şiirini günümüz türkçesiyle açıklayacak biri olursa çok makbule geçer. Ezbere bildiğim bir şiir fakat çoğu kelimenin anlamını bilmediğim gibi sözlüklerde de bulamadım.


    Hocam açıklayan siteler vardı. Lisedeyken bizim de ödevimizdi internette rastlamıştım. Rastlamasanız bile kendiniz yapmanızı tavsiye ederim. Çok anlamlı bir şiir çünkü. Ya da Etush la irtibata geçin
  • KAOS

    Ay inceldi ve orman
    bir tortu gibi çöktü dibe
    Buğusu yoktu toprağın
    büsbütün balçıktı yeryüzü

    Irmaklar sağırdı ve dağlar
    birer aptaldı o hantal gövdeleriyle
    Gittikçe büyüyordu rüzgarın beynindeki ur
    Öfkemizden şimşeği yarattık

    İnsanı yarattık
    (hayır, balçıktan değil)
    O gün bugün arayıp dururuz onu
    hangi cehenneme gitti, bilmeyiz

    Ahmet Telli
  • KARDA İZLER

    Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
    Bir uçurum kıyısında vursunlar beni ki dünya
    Uğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten

    Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün

    Adımı yazıyorum kar üstüne ve ıslığını çığlık
    Gibi incelterek yetişiyor ardımdaki tipi bana
    Siliyor adımı bir dal kırarak çam ormanından

    Geçmişim kar sessizliğiyle özetleniyor artık
    Anılarım buz tutmuştur aşklarım kar yangını
    Ömrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi

    Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün

    Kar yağıyorken milyon bekerel hüzün yağıyordur
    Derim ki kar ve hüzün bir aşkın seyir defteridir
    Yolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak

    Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
    Bir uçurum kıyısında vursunlar beni,vursunlar
    Bir kahkahayla çekip giderim karlı ovalardan

    Şairler vurulmalıdır,hayat yakışmıyor onlara

    Ahmet Telli




  • KARŞILIK

    Ömrümün karşılığı olsun diyor
    bir değeri, bir üstünlüğü olsun
    Çılgın bir aşkın tarihi
    yolculukların günlüğü olsun
    ama kavgalarda geçsin ömür

    Deli ırmak gibi akmalı
    adına yaşamak dediğimiz
    sarsıntılar kalmalı anılar diye
    ve ölüm bir gökgürültüsü
    gibi gelmeli gelecekse

    Bir bedeli olmalı her aşkın
    Her öpüşün ayrı bir yanı
    bir sarsıntı kalmalı tende
    ve kaçak sevişmelerin ürpertisi
    bir sağanak gibi patlamalı

    Yangınlar kuşatmışsa bizi
    gözlerimiz bağlı ve tırnaklarımız
    sökülüyorsa elektrik şoklarıyla
    yasak bir kavgada olunmalı
    yoksa ne değeri kalır ölümün

    Aşk dediğin hırçın bir deniz
    gibi çarpar yüreğin bordasına
    ve yasak bir kitabı okumanın
    sevincine benzer biraz
    ki onun her sayfasında
    bulunur ömrün karşılığı

    Ahmet Telli




  • KAYIP ADRESTEKİ -1

    Sen dostumdun benim, gülünce güneşler açardı
    Su gibi azizdin, yurdumdun, alnında ateşler yanan
    Işıklı bir ırmak gibi aktığımız o uzun yürüyüş
    Daha dündü sanki, her patlayan sağanak bunu anlatır
    Fabrika düdükleri bunu anlatır bana her vardiyada

    Hazırladığımız ilk taş baskısı afişi anımsar mısın
    Bükülüp giden kent sokaklarını, fabrika önlerini
    Sonra kitapları (kokuları hala burnumda onların)
    Hangi mayısta taşıdık kentlere küllerin rengini
    Gerçi gülistan olmadı ömrümüz, gam değil

    Belki tanırdın ilk vurulanı, o gün hiç ağlamadık
    Hayır ağlamadık, çıldırdık o gün çıldırasıya
    Adını çocuklarımıza verdik onun, çoğaldı
    Mezarlar çoğaldı o günden sonra, yetişmedi bize
    Öldürülecek kadar büyümüştük, öyle demişlerdi

    Ve hayat öylece akıp durdu işte, akıp duruyor
    Kimilerinin bakışlarına yine karlar yağmış
    Saçları dumanlı bir geçit sanki, dudakları lâl
    Kitap yakanlar eksilmiyor, şu uçuşup duran
    Kırlangıç ölülerini görüyor musun kentin üstünde

    Sen dostumdun benim, gülünce güneşler açan
    Bulutlara, rüzgara asarım suretini her akşam
    Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar
    Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun
    Unutma dostumsun sen, neredeysen orada ölmek isterim.

    Ahmet Telli




  • KAİNAT-I EVREN

    evren
    yalnızlıktan da küçükmüş
    düşlermiş asıl sonsuz olan.

    evren
    umutlardan da küçükmüş
    mutsuzluk daha büyükmüş meğer.

    evren
    sekizinci renge sarınan
    metaforlarmış meğer.

    evren
    hiçlikten de küçükmüş meğer
    yaşamı ve ölümü ezberleyecek kadarmış

    evren
    küçük bir okyanusmuş meğer
    kıyısında yelkenliler batan.

    Ahmet Telli
  • KONUĞUM OL

    Bir akşam konuğum ol
    oturup konuşalım biz bize
    Anıların çubuğunu yakıp
    uzatalım geceyi biraz
    Geçmişe bir el sallayıp
    yaşanan günleri konuşalım
    ve günlerin üstüne çöken
    dumanlı, isli havaları
    Kendimize daha az zaman
    ayırsak da olur geceden
    Çünkü boğulabilir insan
    yalnız kendini düşünmekten
    Kapağı açılmayan kitaplar
    unutulmuş aşklar gibidir
    Kitaplardan söz edelim
    ve onların gizli kalmış
    sessiz tadlarından
    Sabaha doğru perdeyi
    aralayıp ufka bakalım
    ve bir çocuk gibi
    hayretle seyredelim
    güneşin kızıllığını
    Konuşulmadan kalan
    daha çok şey vardı
    diye düşünerek çıkalım
    güneşle kucaklaşan balkona
    — Üşütmesin sabah serinliği
    Bir bardak demli çay
    burukluğu gibi kalsın
    gecenin ve sabahın tadı
    yaşasın anılarımızda
    Konuğum ol, oturup
    konuşalım bir akşam
    ve uzatalım geceyi
    sözün çubuğunu yakarak

    Ahmet Telli




  • KUŞ ÖLÜMLERİ

    Gittikçe yalnızlaşıyorum bir sen varsın
    karşılığı olmayan sorular düşüyor aklıma
    ve kuşların intihar tasarısından söz ediliyor kentte
    soğuyan ellerinde kalıyorum bir kırlangıç gibi
    Ellerin bir mecnun yurdu, upuzun bir sessizlik
    birlikte okuduğumuz kitaplar kadar sımsıcak

    Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin
    her satırını çizip notlar düştük kıyılarına
    Dünya upuzun bir çöl sanki, bir buzul kütlesi
    karşılık bulamıyorsun aklıma düşen sorulara
    ve düşüp duruyor kırlangıçlar, üşüyorum
    bir yolcu hüznüyle geçip gidiyor ömrümüz

    Sesine bir esmerlik düşüyor parçalanıyor yüzün
    kayıp gidiyor parmaklarımın arasından
    bir aşkı anlatmak için seçtiğim sözcükler
    hep yanlış numaralar düşüyor telefonlarda
    kaçırıyor korku bakışlarını eski tanıdıklar
    Bir sen varsın kurtulursam bu aşkla kurtulurum

    Gülüşü süt mavisi insanlar vardı/ nerede şimdi
    çoğunun adını unuttum çoğunun kimliğinde kazınmış adresler
    Nevin canına kıydı geçen gün, şiir gibi bir kızdı bilirsin
    Öner enfaktüs geçirmiş içerde, kesik kesik öksürürdü eskiden
    Ayşe ise acemi bir sokak yosması artık
    Üşüyorum, ama sen anılarla sarma beni ve anlat yanlızlığımızı

    Ahmet Telli




  • KUŞLAR

    Kuşlar mı
    ki çok şey denildi
    şair dilinden

    Yüzlercesini suladık
    gölgesinde sevdanın
    dokuduk
    gönül yumağında renklerini

    Gizimizi bildiler de
    ihanetlerini görmedik hiç
    ılık bir öpüştü
    türküleri

    Kuşlar mı
    ki şimdi
    çok uzak yüksekte
    öpsen
    büyüyemezsin ki

    ihanet ettik
    türkülerine
    baharın

    Ahmet Telli
  • KÜL OLAN

    Bu kentte sorular yasaklanmıştır
    böyle diyorlar fısıldarcasına ve ürkek
    ve diyorlar ki gidip anlatılsın bir kez
    çare düşünsün tarih denilen bilici

    Gidip anlatılsın beklenen yolculara
    aşklar küllenmeden ve beynimizi
    büsbütün kemirmeden veba
    yetişsin durmadan yolu gözlenen

    Bu kentin sorusunu yanıtla ey yanılmaz olan
    kahret ya da ışıklandır ve de ki:
    -Siz ki yangın yıllarından geliyorsunuz
    umuda bağlanmak umutsuzluktur ancak

    Ve sen ey bilici, de ki:
    -Bu masal çok anlatıldı önceleri
    çocuklar da susturuldu her defa
    karartıldı evlerin bütün ışıkları

    -Ve direnmeyi bilmiyorsanız
    kül olun savrulun dağlara taşlara
    belki hayat yeniden fışkıracaktır o zaman
    bu kentin ışıksız varoşlarından

    Bir sfenksten söz ediliyor durmadan
    yakınmış kahredilmesi

    Ahmet Telli




  • OZAN...

    Bir kez olsun dönüp bakmadı
    Hoşça kalın da demedi giderken
    Sustu ve yanlızca elinden
    yine de sazını elinden bırakmadı

    Sonra hiçbir haber çıkmadı
    Çıkıp gelmedi apansız bir gün
    Gerçi yoktu yolunu bekleyen
    ve hiç kimse göz yaşı dökmedi

    Ahmet Telli
  • PASAPORT KAHVESİ

    Kıyıda, taşın üstünde
    oturmuş denize bakıyor
    Kimse konuşmuyor onunla
    ne rüzgâr ne de izmir

    Gün bitiyor ve lacivert
    sözcükler çekiliyor
    susuşların ipek ağıyla

    Az ötede pasaport kahvesi
    - Gel, bir bardak çay içelim
    diyor bütün gün beklenen

    Bulut suya değiyor
    su zamana
    ve yalnız çakıltaşları
    değil aşınmakta olan

    Batık bir gemi
    gibi uzaklaşırken ordan
    yakamozlar kalıyor geride
    balkıyan acılar gibi

    Eskiyen neydi günboyu
    yaşanan neydi
    hangi bıçağı biledi deniz

    Işıklar sönüyor kıyıda
    ve burkulan bir yürekle
    çekip gidiyor bu kentten

    Ahmet Telli
  • RESİM VE RESİM TARİHİ

    Birisi kitap okuyor otobüste
    İlk durakta vuracaklar onu
    Dizlerinin üstüne çöken
    Bir zürafa gibi
    kalakalacak o
    Ve bu kent
    çapraz ateşler altında
    yazarken kendi tarihini
    zürafaların nesli nasıl tükendi
    Diye bir sayfa açacak

    Birisi kitap okuyor otobüste
    ilk durakta vuracaklar onu

    Ahmet Telli
  • SAKLI KALAN

    günlüğü eksik tutulan güz
    usulca çekilmiş de kıyıya
    bütün gürültülerden uzakta
    eğiriyor suların köpüğünü
    belli ki duymuyor dağların
    uğuldayan yalnızlığını

    bekleyişin ve acıların
    uğultusudur yalnızlıklar
    kimi kez kuşatabilir büsbütün
    doğayı, aşkı ve yaşamı
    ama kayalıkların karanlıklarına
    hiç sığar mı bir dağın yalnızlığı

    bir çiçek bile doldurabilir
    uçurumların derin oyuklarını
    oysa o bir çatlaktan fışkırıp
    bir yangın gibi büyüyendir
    belli ki duymaktadır kalbinde
    aşkın saklı yalnızlığını

    anımsanan ne varsa şimdi
    biraz acıya dönüktür yüzü
    ve solgun bir gülümseyiş
    gibi sararken sessizliği
    taşır bekleyişin gizinde
    aşkın saklı yalnızlığını

    günlüğü eksik tutulan güz
    eğirirken suların köpüğünü
    ey alıngan susuşundan üzünç
    gibi öfkesinden kan sızan
    kalbini suların göğsüne bastır
    duyacaksın kalbimizin atışlarını

    Ahmet Telli




  • SAVRULAN KÜLLERİ ÖMRÜMÜZÜN

    Bir kızın kocaman gözlerinde gördüm
    bulutların dağlara sessizce çöküşünü
    Çocuksu susuşları gördüm, kırılan sevinci
    Ve kalbimi puslu yamaçlardaki pusulara saldım
    çobanlar çoktan inmişlerdi ovaya
    bense yapayalnız bir ağaçtım doruklarda
    Harelenen sularda bir yanık kokusu
    ve uzun boyunlu bir kızın gülümseyişi
    Işık zamana bağlı zamansa onun
    kocaman gözleridir artık
    Anladım tarih de yazılmaz
    bir aşkın sayfalarına düşmüyorsa gün
    Yalnızdım, yapraklarım dökülmüştü bir bir
    deryalara savrulup çöllere düşmüştü
    Bir duman tütüyor yine hangi kent yandı
    hangi sokakta vuruldu sevgilim
    Bir demet menekşe bir avuç toprak
    burkulan bir yürek miyim hep
    Sesimde bir yanma bir kekrelik
    uzayıp giden bir çöl yalnızlığı
    Gazeteleri okumuyorum başım dönüyor
    sulanmamış çiçekler gibi kuruyor her şey
    her şey bir yolculuğun hüznünü taşıyor
    gidip de gelmemek üzere bütün yüzler
    Puslu yamaçlarda bir çakal gölgesi
    bir dağ suskunluğu yürüyor kentlere
    yenilen biz miyiz yoksa aşklar mı
    bir kızın kocaman gözlerinde görüyorum
    savrulan küllerini ömrümüzün
    Bu kenti ayrılıklar yıkacak birgün biliyorum
    Ölümden şikâyeti yok ölüp gidenlerin
    ama bir kızın kocaman gözlerinde yangınlar çıkıyor
    Acılar dehşetli kinlendiriyor beni
    Kabarıp duruyor içimde, kabarıp duran bir okyanus
    yurdumu arıyorum batık bir tekne değilim
    yurdumu arıyorum kızgın küller ortasında

    Ahmet Telli




  • SAVRULUP DURURKEN HAYAT

    Kekremsi bir hayat dilimindeyiz
    Bakır tadında geçiyor günler
    Tutmuş yolları bir sürü harami
    Geleni geçeni sigaya çekmekte

    Şüphesiz onlar ölüm getiricilerdir
    Ve sevincin düşmanı olarak bilinirler
    Yoktur gözlerinde sevgilerin ışıltısı
    Aşk yoktur, duman bürümüştür büsbütün

    Onlar yalnızca ölümü bağışlayabilir
    Yalnız kederi, kahrı ve zulümleri
    Ve tarih onlarla bizim kavgamızın
    Sürüp duran hadisatından ibarettir.

    Ne yazılmışsa bize ve onlara dair
    Işıklı sularındadır bilincimizin
    Hükmünü yerine getirse de acılar
    Biz yine neşeli türküler söylemekteyiz

    Savrulup duran bir zaman diliminde
    Sarsarak ve sarsılarak geçiyor günler
    Ama kalbimiz çatlayacak kadar duyarlı
    Hayatı savunabilecek kadar güçlüdür.

    Ahmet Telli




  • SEN TÜRKÜ SÖYLE VE GÜLÜMSE

    sen türkü söyle ve gülümse küçüğüm, çünkü sesinin ırmağıyla yeşerecek hasretin bozkırları

    Ahmet Telli
  • SESSİZLİĞİN ÇANLARI

    1

    Bir çığlığın sessizliğidir
    derin suların dinginliği
    ki çınlar yüreğin
    kararan kayalarında

    Derin suların dinginliği
    çatlatır yüreğinde korkunun tohumunu
    çünkü sessizlik en büyük ustadır
    düşü gerçeğe dönüştürüverir apansız

    Isırır bir hançerin yılan dili
    gibi çatallaşan çeliği
    Sonra yalnızca öyküler kalır
    ve sen onu yaşarsın çaresiz

    2

    Dirhem dirhem tartılmaz ki dostluk
    yaşanmaz ki vermesini bilmeden
    damla damla biriken bir şeyler
    boş bir tapınakta birden
    çalar gibi olur çanlar

    Ve yaşamın hesabını
    veremezsin bir türlü kendine
    Sonra boğuntular
    sessiz haykırışlar
    karanlık sokaklara çeker seni

    Çanlar beyninde asılı duran
    madeni bir gökkubbedir artık
    kulaklarına balmumu da akıtsan
    delecek beynini bu çığlığımsı sessizlik
    ve bu katran gibi yalnızlık

    Ahmet Telli




  • 
Sayfa: önceki 4950515253
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.