Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (50. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
190.291
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 4849505152
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: jay jay justified

    ihg70;

    Hocam Anamur iyi hoş da, o sıcağın üstüne o kadar nem çekilmez diye düşünüyorum. Bildiğim kadarıyla nemli hava, Akdeniz'in kıyı yapısı gereği sahil şeridinde toplanıyor ve nefes almak bile zorlaşıyor yaz günlerinde. Sırf bu yüzden Ege her daim cazibesini korumakta benim için.



    Ben Mersin'de 2 yıl oturdum, oranın sıcağını ve nemini çok iyi biliyorum
    Anamur civarına da çok gittim, hatta Antalya'da sahil şerdinden bir kaç defa gidip gelmiştim. Müthiş yerler.
    Sahil şerdi gerçekten çok bunaltıcı yaz aylarında ama biraz gerideki tepelere çıkınca hava inanılmaz değişiyor.

    Anamur'u birinci tercihe koymamın sebebi (diğer seçenekler de cezbedici tabiki)
    - Sapa bir yerde olması. Vezir hocamın da dediği gibi bakir kalmış yerler. Özellikle yukarı yerlerde kolay kolay rahatsız edilmezsin.
    - Toroslar diğer yerlerle bu bölgeyi geçilmez bir şekilde ayırıyor. En kolayı sahil tarafından gelmek , o da öyle yürüyerek gelinecek bir mesafe değil.
    - Arka taraftaki ormanlar ve dağdan gelen sular bu bölgeyi yaşam için destekliyor. Suya, özellikle temiz suya ulaşmak çok önemli.
    - Toprak verimli, iklim tarım için mükemmel. Bol suyla birleşince çok geniş bir ürün yelpazesine izin veriyor bölge.
    - Sürekli ve bol güneş ışığı. Kış nerdeyse yok. Ben 1 ay kadar elektrik sobası yakarak geçirirdim kışları.
    - Kesintisiz güneş kesintisiz elektrik anlamına geliyor.
    - Aynı zamanda aşağıdaki Anamur istediğin bir çok şeye ulaşmanı kolaylaştırıyor. Kendini tamamen izole de etmiyorsun normal yaşamdan.
    - Deprem açısından Türkiye'de daha güvenli bir bölge yok.

    Burası "bağımsız sürdürülebilir yaşam" açısından çok elverişli bir bölge.

    Nem konusunda dışarısı için bir şey diyemem ama ev, ısı pompası yardımıyla gayet güzel serinletilebilir.
    Elektriği de güneşten bol bol elde edeceğimizi de hesaba katarsak çok uygun çözümler var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ihg70 -- 8 Haziran 2010; 2:00:06 >




  • 4 dönüm araziye o kadar para çok bence. Bu türlü potansiyel yazlık mekanı olarak bakılan yerler çok pahalı çünkü piyasa çok yüksek. Ekonomi iyice bir küçülsün, bu yazlık piyasası düşer mutlaka. Ben Türkiye'de emlak piyasası ne zaman çökecek diye bekliyorum. Bir kaç yerden tarla sordurdum, tarla fiyatları bile akıl almaz düzeyde. Yöre zengin olunca fiyatlar uçuyor. 50km ötede aynı vasıfta tarlalar yarı fiyatına mesela. Ümitsizce birikimimi harcayacak tarla arıyorum.

    Hazır yapılı bir evi ihtiyaçlarınıza uydurmak da imkansıza yakın diye düşünüyorum. Çünkü bu ülkede bütün binalar kalıbı çak, betonu dök, gösterişli kaplamalarla kapla, bitsin mantığıyla yapılıyor. İşlevi, enerjiyi, faydayı, ekonomiyi düşünen henüz yok. Mesela şu anda terk etmek üzere olduğum daireye ısı yalıtımı yapmayı düşünmüştüm, ama yapamadım. Çünkü yapılamıyor. Geometri o kadar elverişsiz ki, neredeyse bütün daireyi yıkıp yeniden yapmanız gerekiyor. Oysa aynı paraya boş bir araziye yeni bir ev yapmak mümkün. Bunun gibi...




  • quote:

    Vezir hocam hangi pick-up'ı tavsiye edersin?

    Bu sorunun cevabı oldukça zor çünkü pick up araçlar stabilite açısından asfaltta çok kötüler. Arkaya illaki yük atmak gerekiyor. Şirketimizde altımda 3 yıldır navara var onu kullnıyorum. Motor açısından oldukça güçlü ama 2 çeker modelleri ile birkaç denemede kuma saplanıp kaldı. yani çamurlu tarla ve ani yağış altında off road koşullarında jipler daha iyi performans gösteriyor .bizim şirkette 150-200 kadar cip ve pick up tarzı araç var çoğu şantiylerde kullnılmış ve yürüyen takımları hasarlanmış . Bazen bakımcılara oruyorum hangisini alırsın satılsa diye hiçbirini abi diyorlar. Demek ki masraf ve kalitesinden memnun değiller. Belki navara 4x4 daha iyi bir seçim olabilişr ama o da pahalı melet.

    off road için toyota ve land rover tavsiye ediliyor ama pick up olarak 2 çeker olarak hepsi boş .Birtek toyota pick up denemedim ama sanırım o da aynıdır. Millet asfaltta aracı birşey sanıyor ama aracı biraz zorlayınca beklemediğiniz tepkiler veriyor. hele son antislip diye bir eğtim almışım. Allah pick up lar ile ani frene basmak nasip eylemesin dedirten cinsten değişik tepkiler veriyorlar. Tek teker ıslak zeminde koca araç fırıl fırıl dönüyor . Hiç beklemzdim bu hareketleri pick uplardan.




  • quote:

    Nem konusunda dışarısı için bir şey diyemem ama ev, ısı pompası yardımıyla gayet güzel serinletilebilir.
    Elektriği de güneşten bol bol elde edeceğimizi de hesaba katarsak çok uygun çözümler var.


    adana mersin antalya sahil kesiminde tüm yerleşik olanlar yaylaya çıkıyorlar. Başt abir anlam verememiştim ne işleri var oralarda deniz güneş filan diye. 5 yıldır buralarda yaşıyorum ve yazın nem adamı çıldırtıyor resmen. Buranın insanı alışmış normal diyorlar ama sizler gibi büyük şehirden gelenler için klima yerine merkezi klia sistemi şart. iş yerinde güzel bir sistem var ve hiç hissetmiyorum ama 2 dakika yere giderken bile ne üst kalıyor ne baş . sırılsıklam oluyorsunuz ve anında başınıza güneş geçiyor. bunun en büyük sebebi nem oranı . Hissedilebilir ısı korkunç şekilde artıyor ve soğutma için gerekn güç de artmakta.

    Bu tür nedenlerden dolayı güneyde çokça yayla var ve yaylalarda kiralık evler çok . 3 ay bunları kiralamak güneşin ve nemin pik yaptığı zamanlada en konforlu seçim olur .Bütün bölge böyle yaşıyor , adamlar binlerce yıl bildiklerini uygulamışlar ve en doğrusunu bulmuşlar.

    Kışları ise mükemmle bir nem ve sıcaklık dengesi var ki ocak ayında millet donarken burada balık meze hafif güneşte keyifin tadı hiçbirşeyde yok. Hele salaş balıkçılar var köylerde bunları keşfederseniz kışı iple çekersiniz. şimdi buralaın tam zamanı bütün yaz anamız ağladı. tansiyon fırladı.




  • ...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 19 Kasım 2009; 11:33:26 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    Buyrun bir tane daha...
    Key oil figures were distorted by US pressure, says whistleblower
    http://www.guardian.co.uk/environment/2009/nov/09/peak-oil-international-energy-agency

    Navara'yı ne ile çalıştıracaksınız?


    herhalde bu kadar yazıdan sonra kanola yağıdır . Dizel araç için gayet uygundur.

    @ igh70 Yaşamak istediğiniz bölge anamur olacak ise buyrun bu konudaki çalışmayı vereyim.

    http://www.anamurtarim.gov.tr/www/haber_detay.asp?id=69








  • vezir hocam, besin için büyük sıkıntıların yaşanacağı aşikar. Biyoyakıtların bu noktada çok tartışma yarattığını ve daha da yaratacağını biliyoruz. Yakıtı su gibi içen arazi araçları -ki safkan 4x4'lerden bahsediyoruz- ne derece sağlıklı olur sence? Özellikle kanola bitkisi ve yağı hakkında yukarıda okuduğum şeyler gerçekten güzel. Son derece faydalı bir yağ. Doymuş yağ oranı epeyce düşük.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    Buyrun bir tane daha...
    Key oil figures were distorted by US pressure, says whistleblower
    http://www.guardian.co.uk/environment/2009/nov/09/peak-oil-international-energy-agency

    Navara'yı ne ile çalıştıracaksınız?




    Bir yere yerleştikten sonra çok fazla ihtiyaç duymyacağım galiba.
    Bir eşek benim işimi çok daha fazla görür
    Yerleştikten sonra ilk işim bir sıpa edinmek olacaktır

    Ama yine de motorinin tamamen ulaşılmaz olacağı zamanın biraz daha uzak olacağını düşünüyorum.
    Ulaşılmaz olsa bile çok çeşitli konu başlıkları altında çokça yazdığım gibi dizel araç sahibi olmanın avantajını fazlasıyla kullanabiliriz. 20 litrelik teneke ayçiçek yağı işinizi fazlasıyla görür.
    Bir panik halinde kaçış için millet 3-5 litre benzin için fellik fellik dolanırken 2-3 şişe ayçiçek yağı ile 100 km kadar yol alabilirsiniz.
    Araç alırken dizel araç tercihinin önemi burada ortaya çıkıyor.

    Kanola bio-yakıt için en verimli bitki olarak görünüyor.
    Ama bahçenizde üretceğiniz herhangi bir yağ gerektiğinde işinizi fazlasıyla görüecektir.

    Bu arada kanola denişlen bitkinin bir GDO olduğunu hatırlatırım.
    Bitkinin orijinali kolza'dır ve insan-hayvan sağlığı için zararlıdır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ihg70 -- 8 Haziran 2010; 2:02:09 >




  • quote:

    Kanola bio-yakıt için en verimli bitki olarak görünüyor.
    Ama bahçenizde üretceğiniz herhangi bir yağ gerektiğinde işinizi fazlasıyla görüecektir.

    Bu arada kanola denişlen bitkinin bir GDO olduğunu hatırlatırım.
    Bitkinin orijinali kolza'dır ve insan-hayvan sağlığı için zararlıdır


    yemedikten sonra her çeşit yağ ile dizel bir aracı çalıştırabilmek mümkündür. Kanola GDO ise dediğiniz gibi orjinali veya ayçiçek yağı kullnılabilir. Burada dünyanın yok oluşunan bahsediliyor ise zararlı kavramları ve emisyon oranları konu dışı kalacaktır.Yine biryerlerde okumuştum tarlanızın dörtte biri yıllık mazot tüketimi karşılamaya yetiyormuş .Biodizele karşı olmakla beraber çağre kalmamış ve peak oil dolayısı ile satış fiyatı patlaması olmuşsa, alternatif yakıtları değerlendirmek gerekecektir.

    sonuç olarak başlık ikiye ayrılıyor birisi düya çapında bir felekette ayakta kalmak ve yaşamı tek başınıza ikame ettirebilmek koşulu burada çevreye ne kadar zarar veridğiniz konu dışı kalıyor ,(kısa vadeli çözüm)

    diğeri yeni enerji kaynakları ile sürdürülebilir yaşam için gerekli maksimum CO2 ppm olarak sabit kalması için gerekli sınırlamalar ve yapılması gerekenler. Bu konuda hidrojen hakkında fazlasıyla açıklama yaptığımı sanıyorum.
    (orta vadeli çözüm)

    insan sayısının fazlalığı temel sorun olduğu için bunun sayısının her neşekilde olsun düşürülmesi esas olmaktadır. Buda uzun vadeli çözüm için hedef olmaktadır.

    Bugunün hedefi ise elimizdeki birikmiş değerli varlıklarımızı likidite olarak çevirmek ve olası risklere karşı ''şimdi ne yapacağım sorusunun ''cevabını bulmak.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 19 Kasım 2009; 14:09:18 >




  • quote:

    Kolza, papiska ve rapitsa isimleriyle bilinen Kanola; eskiden yağı zehirli olduğu için sanayinin farklı alanlarında kullanılırdı. Kanola, gerçek bir bitki olmayan, genetik modifikasyonlar sonucu zehirli madde oranı düşürülmüş ya da dönüştürülmüş laboratuar bitkisi Kolzanın ticari ismi olan ‘Kanada yağı’ (Canadian Oil Low Acid) cümlesinin kısaltmasıdır.


    GDO’lu bitki Kanolanın yağı, -diğer GDO’lu ürünler gibi- sinir sistemi hasarı, körlük, kanser gibi hastalıklara sebep olmasına rağmen birçok fastfood ve lokanta zinciri tarafından kullanılıyor. Bunun yanı sıra ayçiçeği yağı gibi yağlara karıştırılarak, kanola yağı adıyla tüketime sunuluyor.

    EKİMİ YASAKLANMIŞLTI

    Ekimi ülkemizde 1979 yılından bu yana yasak olan Kolza bitkisi, şimdilerde böceklerin bu bitkiyi yememesi ve üretim maliyetinin düşüklüğü gerekçeleriyle, çiftçilerimize yeniden ektirilmeye çalışılıyor.

    Genetiği değiştirilen kolzanın yağından yararlanılmak üzere Türkiye’de yakın zamanda deneme üretimleri yapılmış, yağ ihtiyacı için yeniden üretime alınması sağlanmıştır. Şirketler, yararlı olduğu iddiasıyla Türkiye'deki bitkisel yağ açığını kapatmak ve bio-dizel elde etmek için ekimini şiddetle tavsiye etmektedirler.

    YEMEK TARİFLERİNDEKİ SİNSİ DEĞİŞİM

    Önce sinsice yemek tariflerinde yer alan zeytinyağı ve tereyağı önerileri bazı karanlık ellerce margarin olarak değiştirilmişti. Aynı karanlık eller, şimdi tariflerdeki yağ adlarını kanola yapmaktalar. Hâlbuki Amerika’da kanolayı övücü bir içerikle kitap yazan Andrew Weil isimli şahsın, “kanola pazarlamacısı” olduğu deşifre edilmiştir. Uzman kılıklı aynı pazarlamacılar, şimdi de ülkemizi istila ederek çiftçinin beynini yıkayıp, “afeti”, “kurtuluş” diye sunuluyorlar. Özetle çiftçi bazı çıkar çevreleri, satılık bilim adamları ve GDO’cu tohum şirketlerinin ağına düşürülüyor.




  • ihg70, şu durumda kanola yağından, besin olarak kullanma hususunda uzak durmak gerekiyor sanırım. Yukarıda vezir hocamın verdiği kaynakta sağlık açısından yararlı olduğu belirtilmiş (Hammaddeler.com).
  • quote:

    Orijinalden alıntı: jay jay justified

    ihg70, şu durumda kanola yağından, besin olarak kullanma hususunda uzak durmak gerekiyor sanırım. Yukarıda vezir hocamın verdiği kaynakta sağlık açısından yararlı olduğu belirtilmiş (Hammaddeler.com).



    Bir GDO sonuçta. Üzerine böcek bile konmuyor.

    Yararlı bile olsa kanola patentli bir bitkidir ve terminatör genlidir.
    Yani yetiştirdiğiniz bitkinin bir kısmını tohumluk olarak ayırıp seneye ekemiyorsunuz.
    Her defasında gidip patetnt sahibinden tohum almak zorundasınız.

    * * *


    Bu arada yeni resesiyon-kriz dalgası bağıra bağıra geliyor.
    Daha önce konuşulduğu gibi her gelen yeni dalga, daha ağır olacak ve zaten bitap düşmüş ekonomileri her defasında dahada perişan edecektir.


    Buyrun: Fransız bankası müşterilerini yeni kriz için uyarıyor (18 kasım 2009). Onlar 2 yıl hedefi koymuşlar ama (herhalde müşterileri panikletmek de istemiyorlar) yine çoğunlukla tahmin edildiği gibi 2010 ortaları sarsıntı başlayabilir (belki daha erken)


    quote:

    UK Telegraph: French Bank Warns Clients "Global Collapse on the Way"

    http://www.telegraph.co.uk/finance/economics/6599281/Societe-Generale-tells-clients-how-to-prepare-for-global-collapse.html




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ihg70


    quote:

    Orijinalden alıntı: nlty2000

    Buyrun bir tane daha...
    Key oil figures were distorted by US pressure, says whistleblower
    http://www.guardian.co.uk/environment/2009/nov/09/peak-oil-international-energy-agency

    Navara'yı ne ile çalıştıracaksınız?



    Aracı her daim kullanmak için değil, kendi arazime kalıcı olarak yerleşme döneminde veya acil bir durumda İstanbul'u terketmek gerektiğinde (mesala kuvvetli bir deprem sonrasında istanbul'un bir cehenneme döneceğini tahmin edebiliriz) ihtiyaç duyacağım için istiyorum.

    Bir yere yerleştikten sonra çok fazla ihtiyaç duymyacağım galiba.
    Bir eşek benim işimi çok daha fazla görür
    Yerleştikten sonra ilk işim bir sıpa edinmek olacaktır

    Ama yine de motorinin tamamen ulaşılmaz olacağı zamanın biraz daha uzak olacağını düşünüyorum.
    Ulaşılmaz olsa bile çok çeşitli konu başlıkları altında çokça yazdığım gibi dizel araç sahibi olmanın avantajını fazlasıyla kullanabiliriz. 20 litrelik teneke ayçiçek yağı işinizi fazlasıyla görür.
    Bir panik halinde kaçış için millet 3-5 litre benzin için fellik fellik dolanırken 2-3 şişe ayçiçek yağı ile 100 km kadar yol alabilirsiniz.
    Araç alırken dizel araç tercihinin önemi burada ortaya çıkıyor.

    Kanola bio-yakıt için en verimli bitki olarak görünüyor.
    Ama bahçenizde üretceğiniz herhangi bir yağ gerektiğinde işinizi fazlasıyla görüecektir.

    Bu arada kanola denişlen bitkinin bir GDO olduğunu hatırlatırım.
    Bitkinin orijinali kolza'dır ve insan-hayvan sağlığı için zararlıdır.

    Dizeli evde ya da bahçede stoklayabilirsiniz, böyle bir avantajı da var. Benzin çok riskli, havaya uçabilirsiniz. Ayçiçek yağı da günü kurtarır ama yeni turbo dizellerin hepsini bozar. Kaç km sonra bozar orasını bilmiyorum. Eski R9'lar uygun bir seçenek. Ancak SW kasa gerekecektir. Kartal ya da R12SW'nin dizeli olsa biçilmiş kaftan olurdu.

    Eşeği iyi dediniz. Ülkemizde ciddi bir yük hayvanı sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. Avrupa'da traktör, kamyon sayısı bizdekinden fazla olmasına rağmen yük hayvanı sayısı da fazla. Kuzey Afrika, Arap ülkeleri, Orta Asya da öyle. Kafkasya'yı bilmiyorum. Dört bir yanımız bol at ve eşeği olan ülkelerle dolu ama bizde yok. Biz aptal gibi çöpe atmışız bütün faydalı hayvanları. Yakıt sıkıntısıyla birlikte bir avuç hayvanın fiyatı fırlayacaktır diye tahmin ediyorum. Bir çift at, 10 yıl sonrası için mükemmel bir yatırım olurdu.

    Link daha önce verilmiş sanırım onun için silmiştim...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 19 Kasım 2009; 17:22:26 >




  • quote:

    Bir GDO sonuçta. Üzerine böcek bile konmuyor.


    bu konuda çeşitli karşıt hareketler var. Hepsini vermek lazım ki doğru bulunabilsin. Ancak sadece mazot üretimi için kullanılırsa ve tohumları milli olarak üretilebilirse eksi yanlarını azaltabileceğini umuyorum.

    http://www.gidahareketi.org/Kanola-Isgali-272-haberi.aspx

    http://www.gidahareketi.org/Kanola;-Mucize-Mi,-Pazarlama-Balonu-Mu--73-haberi.aspx

    http://www.gidahareketi.org/Kanserojen-Kanola-Yagi,-Zeytin-Yagi-Diye-Satiliyor-331-haberi.aspx


    http://www.konyaseker.com.tr/?sayfa=habertur&pgid=199&texth=291



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 20 Kasım 2009; 9:40:27 >




  • yukarıda verdiğim yazılardan birisi bence daha önemli bu nedenle gözden kaçabilir diye (çok link olunca millet çoğu zaman bakmıyor bile !) tüm metni veriyorum
    ===============================================================

    Son zamanlarda yeni bir yağ ile tanıştık; adı kanola. Genetik yapısı değiştirilmiş kolza bitkisinin yağı. Aslında bu yağ çok da yeni değil. Gıda sanayicileri kanolanın zeytinyağına benzeyen özellikleri ile çok sağlıklı, mucizevi bir yağ olduğunu söylüyorlar.Üstelik zeytinyağından 3-4 kez daha ucuz. Acaba kanola gerçekten de dedikleri kadar sağlıklı mı?
    Yoksa gıda sanayinin yeni bir yutturmacası mı?
    İyi bilinmeyen bu yağ neyin nesi?

    Kanola: Mucize mi, pazarlama balonu mu?

    “Kanola yağı, pişirmede ve salatalarda kullanılabilecek en sağlıklı yağdır. Kolza tohumunun hibridizasyonu (melezleştirilmesi) ile elde edilmiştir. Kolza tohumunun yağı zehirlidir çünkü belirgin miktarda “erusik asit” denilen zehirli bir madde içerir. Kanola yağı ise eser miktarda (yok saılabilecek kadar) erusik asit içerir. Yüksek oleik asit ve düşük doymuş yağ oranı ile kalp hastalıklarının önlenmesi için eşsiz bir yağ kompozisyonuna sahiptir. Sağlığa son derece faydalı olan omega 3 yağ asitleri bakımından da zengindir.” Bunlar, kanola yağı hakkında gıda endüstrisinin söyledikleri.

    “Kanola yağı zehirli bir maddedir; vücudumuzda yeri olmayan endüstriyel bir yağdır.
    “Kimyasal savaşta kullanılan hardal gazı” hemagglutinin ve zehirli siyanid içeren glikozitler içerir.
    Deli dana hastalığına, körlüğe, sinir sisteminde ve kan hücrelerinde tahribata, bağışıklık sisteminin çökmesine sebep olur.” Bunlar da, bu yağı kötüleyenlerin söyledikleri.

    Peki, kanola yağı ile ilgili bu kadar çelişkili iddialar arasında, tüketici doğruyu nasıl bulacak? Kanola yağı bir mucize mi, yoksa gıda endüstrisinin para kazanmak için şişirdiği bir balon mu? Ayrıca, bu yağ, endüstriyel gıdaların hazırlanmasında nasıl bu kadar fazla paya sahip oldu?

    Kanolanın saklı tarihi
    Kanolayı anlamak için biraz tarihçesine bakalım... 1980’lerin ortasında yiyecek endüstrisi büyük bir sorunla karşı karşıyadır. Endüstri o güne kadar Amerikan Kalp Vakfı, üniversitelerin beslenme bölümleri gibi resmi kuruluşların da desteğiyle “damar tıkayan” doymuş yağlara karşı “kalple dost” çoklu doymamış yağları (mısır, ayçiçeği, soya vb) öne çıkarmaktaydı. Fakat 80’lerde çoklu doymamış yağların, özellikle de mısır yağı ve soya yağının birçok sağlık sorununa, özellikle de kansere yol açtığı ortaya çıktı (1).

    Endüstri kilitlenmişti. Bir yandan ürünlerinde çoklu doymamış yağ kullanıp bir yandan da bunların sağlıklı olduğunu iddia etmeleri imkânsızlaştı. Öte yandan, tereyağı, böbrek yağı, iç yağı, hindistancevizi yağı gibi senelerdir kötüledikleri yağlara da sessiz sedasız dönemezlerdi. Ayrıca, bu yağlar, her kuruşun hesabını yapan endüstri için çok pahalıydı.

    Çözüm, zeytinyağı gibi tekli doymamış yağlara yönelmek oldu. Araştırmalar zeytinyağının kolesterol seviyesi ve kalple ilgili diğer parametreler açısından çoklu doymamış yağlara oranla “daha iyi” olduğunu gösteriyordu. Ayrıca, Ancel Keys gibi insanlar - bol zeytinyağı içeren, kafamızda güneşli adalarda yaşayan insan görüntüleriyle canlanan- Akdeniz beslenme biçiminin kalp sağlığını koruduğu ve uzun bir yaşamın anahtarı olduğu fikrini yaydılar.

    Amerikan Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü (NHLBI) tekli doymamış yağlarla ilgili ilk seminerini Filadelfiya’da düzenledi. Toplantının başkanlığını, hayvansal yağlar ve kolesterolün kalp hastalığına sebep olduğunu iddia eden yazar Scott Grundy yaptı. Yenebilir yağ endüstrisinden Unilever gibi şirketler de katıldı. İkinci seminer 1987’nin başlarında Maryland’de gerçekleşti.

    Dr. Grundy’ye bu sefer enstitünün başkanı Claude Lenfant da eşlik ediyordu. Konuşmacılar arasında uzun yıllar Procter and Gamble’da çalışmış Fred Mattson ve daha sonra trans yağ asitlerinin zararları hakkında bir yazı yazacak olan Hollandalı bilim adamı Martign Katan vardı. Bundan sonradır ki, zeytinyağının erdemleri ile ilgili yazılar medyada birbiri ardına yayınlanmaya başladı.

    Uzun bir geçmişe sahip olan zeytinyağının öne çıkarılması, sağlığına dikkat eden tüketiciye -sadece modern fabrikalarda sıkılabilen mısır yağı ve soya yağına oranla- daha mantıklı geldi. Bu sefer de endüstri kendisini başka bir sorunla karşı karşıya buldu: Dünyada endüstrinin ihtiyacını karşılayabilecek kadar çok zeytinyağı yoktu. Üstüne üstlük, zeytinyağı da tereyağı ve diğer geleneksel yağlar gibi, işlenmiş gıdalarda kullanmak için çok pahalıydı. Endüstri, daha az maliyetli bir tekli doymamış yağa ihtiyaç duyuyordu.

    Kolza yağı, Çin, Hindistan, Japonya gibi ülkelerde kullanılan bir tekli doymamış yağ idi. Kolza yağı yüzde 60 oranında tekli doymamış yağ asitleri içerir (zeytinyağında bu oran yüzde 70’tir). Ne yazık ki, kolza yağındaki tekli doymamış yağların üçte ikisi erusik asittir. Erusik asit, kalpte lif dejenerasyonu ile kendini gösteren Keshan hastalığı ile ilişkilendirilen, 22-karbonlu tekli doymamış yağ asididir. 1970’lerin sonlarına doğru, bir genetik manipülasyon tekniği ile (2), Kanadalı üreticiler 22-karbonlu erusik asit bakımından fakir, 18-karbonlu oleik asit bakımından zengin tekli doymamış yağ veren bir kolza çeşidi türettiler.

    Bu yeni yağa “LEAR” ismi verildi (İngilizce’de “düşük erusit asitli kolza” kelimelerinin baş harfleri). Fakat bu yeni yağ Amerika’da beklenen ilgiyi görmedi. 1986 yılında Cargill LEAR yağı tohumunun Amerikalı çiftçilere satılacağını duyurdu ve Dakota’daki tesislerinde tohumu işlemeye başladı (3).

    LEAR yağını pazarlamak
    LEAR yağını çoklu doymamış yağlara karşı sağlıklı bir alternatif olarak pazarlayabilmek için öncelikle yeni bir isme ihtiyacı vardı. Ne kolza ismi, ne de LEAR, bu “Sindrella” ürün için sağlıklı bir imaj çizmiyordu. 1978 yılında, endüstri “KANOLA” isminde karar kıldı. Bu isim “Kanada yağı”nın kısaltması gibiydi ve İngilizce’de pozitif bir etki yaratıyordu. Bu yeni isim de 1990’ların başına kadar pek fazla duyulmadı.

    Birinci engel, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’nin kolzayı hiçbir zaman güvenli gıdalar statüsünde göstermemesiydi. Kanolayı Amerika’da pazarlamadan önce mevzuatta bir değişiklik yapılması gerekiyordu (4). Nasıl yapıldığını bilemiyoruz ama, kolza 1985 yılında güvenli gıdalar listesine alındı. Bazı söylentilere göre Kanada hükümeti bu statünün verilmesi için tam 50 bin Dolar harcamış!

    Kanola yağı abur cubur tüketen insanlara değil de, sağlığını düşünen insanlara pazarlanacağı için televizyon reklâmcılığından daha ince pazarlama tekniklerine ihtiyaç duyuluyordu. Endüstri bilimi yönlendirerek kanola yağını pazarlamanın şifresini buldu; “doymuş yağ oranı düşük, tekli doymamış yağ bakımından zengin”! Bir de kanola yağı yaklaşık yüzde 10 oranında omega-3 yağ asidi içeriyordu. Kalbe ve bağışıklık sistemine faydaları olan bu yağ asidini birçok Amerikalı yeteri kadar alamıyordu. Peki, bu rüya gibi yağ, eğitimli tüketiciye nasıl pazarlanacaktı?

    Kanola yağı, sağlıklı beslenme kitaplarındaki tariflerde boy göstermeye başladı. Özellikle Andrew Weil ve Barry Sears gibi yazarların kitaplarında… Yöntem olarak kitaptaki metinlerde Akdeniz beslenme biçiminin ve zeytinyağının erdemleri anlatılıyor; daha sonra tariflerde malzemeler arasında “zeytinyağı veya kanola yağı” yazılıyordu. Yayıncılık sektöründen bilgi aldığımız bir kişinin söylediğine göre, ABD’de 1990’ların ortalarından beri belli başlı bazı yayıncılar kanola içermeyen yemek kitaplarını basmıyorlarmış!

    1997 yılında Harper Collins yayıncılık şirketi Dr. Artemis Simopoulos ile, omega-3 yağ asitlerinin faydalarını anlatan bir kitap yazması için anlaştı (5). Dr. Simopoulos o güne kadar Amerika’da beslenme ile ilgili resmi kuruluşlarda görev yapmış bir pediatristti. Omega-3 yağ asitleri hakkında birkaç makale hazırlamış, günümüz koşullarında beslenmemizde yeteri kadar omega-3 olmadığını yazmıştı (6).

    Dr. Simopoulos’un hazırladığı Omega Planı isimli kitap 1998’de çıktı. 1999’da Omega Diyeti ismiyle yeniden basıldı. Kitap Akdeniz beslenmesinde omega-3 yağ asitlerinin ve tekli doymamış yağların erdemlerinden bahsediyor (7). İşlem görmemiş kanola yağı hem omega-3, hem de tekli doymamış yağ içerdiğinden kitaptaki tariflerin çoğunda kullanılıyordu. Simopoulos Akdeniz diyetinin doymuş yağ açısından fakir olduğunu öne sürerek yağsız et, düşük yağlı yoğurt ve süt yenmesini tavsiye ediyordu.

    Endüstrinin çabaları boşa çıkmadı. Bilimsel konferanslar; Omega Diyeti gibi kitaplarda, dergi ve gazetelerin sağlık sütunlarında kanola reklamı yapmak işe yaradı. 1990’ların sonlarına gelindiğinde kanola yağı satışları patlama yaptı. Sadece ABD’de değil; Çin, Japonya, Avrupa, Bangladeş, Meksika ve Pakistan gibi ülkeler de büyük miktarda kanola yağı tüketiyor. Gurme marketlerinde, sağlık ürünleri satan zincir mağazalarda, süpermarketlerde de satılıyor. Kolesterol-düşürücü margarinlerde kullanılıyor. Özellikle restoranlarda, kızartmalar hidrojenize edilmiş kanola yağı ile yapılıyor.

    Tehlikeleri
    Kolza yağının tehlikelerini anlatan birçok yazı bulabilirsiniz internette. Bunların hemen hepsi John Thomas’ın Perceptions dergisi Mart-Nisan 1996 sayısındaki “Körlük, Deli Dana Hastalığı ve Kanola Yağı” başlıklı yazısından alıntıdır. Hatta iddialardan bazıları gülünçtür. Kolza “brassica” denilen hardal ailesinden bir bitkidir fakat kimyasal savaşta kullanılan hardal gazının kaynağı değildir.

    Glikozitler (veya glikozinolatlar) kolza ile aynı aileden olan brokoli, lahana, hardal gibi bitkilerde de bulunur. Bunlar sülfür içerirler (arsenik değil, sülfür) ve tatları acımtıraktır. Bu bileşikler guatrojeniktir (guatr yapıcı); mayalama veya pişirme yoluyla nötralize edilmeleri gerekir. Kolza unu da bol miktarda glikosit içerdiği için hayvan yemi olarak büyük miktarlarda kullanılamıyordu. Bitkiyi ıslah eden genetikçiler erusik asit miktarını düşürdükleri gibi, glikosit oranını da düşürdüler (8). Bunun sonucunda düşük glikozitli kolza unu hayvan yemi olarak kullanılmaya başlandı. Bugün Kanada’nın önemli ihraç ürünlerinden biri hayvan yemi olarak kullanılan kolza unudur.

    Kolza tohumunun protein bölümünde ve yağında eser miktarda hemagglutinin denilen maddeler bulunur. Bunlar kanın pıhtılaşmasına sebep olur ve büyümeyi baskılarlar. Fakat, kanola yağının İngiltere’deki deli dana hastalığının sebebi olduğu iddiası doğru değildir(9). Olsa olsa kanola ile beslenmiş olmak hayvanları daha başka hastalıklara karşı duyarlı yapmış olabilir…

    Diğer tüm yağlar gibi, kolza yağının da endüstriyel kullanım alanları vardır. Böcek öldürücü, kayganlaştırıcı, yakıt, vernik, sabun, sentetik lastik, mürekkep yapımında kullanılır. Keten tohumu yağı, ceviz yağı, zeytinyağı ve hindistancevizi yağlarının da endüstriyel kullanım alanları vardır ama bu onları insan tüketimi için tehlikeli hale getirmez.

    Kanolanın alerji, titreme, koordinasyon bozukluğu, idrara çıkmada zorluk, görüş bozukluğu, hafıza sorunları, konuşma bozukluğu, uyuşukluk, hatta kalpte aritmi yaptığına dair internette pek çok iddia var. Fakat bunların hiçbiri tıp dergilerinde yayınlanmış değildir. Washington Post gazetesinde yazan Prof. Robert L. Wolke (www. professorscience.com) bu iddiaların garip hastalıklarla ilgili şehir efsaneleri yaydığını söylemiştir (10). Aslında, endüstri bu garip iddiaların yayılmasından da karlı çıkar; çünkü yanlıştırlar ve kolaylıkla çürütülebilirler.

    Buna rağmen, tüketicilerin artık hemen her endüstriyel gıdada kullanılan bu yağa karşı dikkatli olmalarını gerektirecek sebepler de var.

    Makalenin yazarları
    Sally Fallon ve Prof. Dr. Mary G. Enig.




  • Bu ne şimdi?
    http://www.indianexpress.com/news/aircraft-with-us-military-goods-forced-to-la/479122/

    +

    Domuz giribi dümenini çözmek için Google'da Baxter 72kg aratın...
  • "... the biosafety level 3 regulations make accidentally contaminating 72 kilos of vaccine material with the live bird flu virus about as easy as it would be to get 72 tonnes of gold out of the high security vault of the Austrian national bank."

    Yuh artık, kazayla olduğuna kim inanır ?

    "...strongly suggesting the notion it would have been injected into people if it had not been detected by staff at BioTest."

    Bizde denetim ne durumda acaba merak ediyorum. Aslında etmiyorum, biliyorum; Allaha emanet!

    Bu arada; Bu işi yapanların başka planları da vardır muhakkak, birbirimizi yemeyi bırakıp bunlar kimlerdir araştırsak iyi olmaz mı?
  • Neler neler... İnternet binlerce komplo haberiyle kaynıyor, bizim gazetelerde tıs yok.
    http://www.google.com/search?q=baxter+%22joseph+moshe%22&hl=en&tbo=1&site=mbd&tbs=cdr%3A1%2Ccd_min%3A08%2F01%2F2009%2Ccd_max%3A10%2F01%2F2009
    Anahtar kelimeler; MOSSAD, Joseph Moshe, aşı, biyolojik silah... Başlık silinmezse iyidir. Ben yedeğini alıyorum. :)
    edit: Başlık bastırılınca 500 sayfayı buluyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 20 Kasım 2009; 16:52:17 >




  • Eşek deyince geçen seneki bir haber aklıma geldi..

    http://www.porttakal.com/haber-mazot-artti-esek-fiyatlari-patladi-59225.html

    quote:



    Mazot fiyatlarındaki artış eşek fiyatlarını patlattı. Mazot fiyatlarındaki artış nedeniyle zor durumda kalan Yozgat merkeze bağlı 120 haneli Lök köyündeki çiftçiler, traktör yerine eşek kullanmaya başladı.

    Önceki yıllarda 50 eşeğin bulunduğu köyde bu yıl eşek sayısı 100'ü geçince eşek fiyatlarında da yüzde yüze yakın bir artış meydana geldi. 2 bin 500 YTL olan eşek fiyatları bir anda 4 bin 500 YTL 'ye fırladı.

    Çiftçilerin eşek kullanmaya başlaması eşek fiyatlarında da yüzde yüze yakın artışa neden oldu. Geçtiğimiz yıl 2 bin 500 YTL olan eşekler artık 4 bin 500 YTL 'ye alıcı buluyor.

    'Tarlaya, bağ ve bahçemize eşekle gidip geliyoruz. Eşeklere rağbet arttıkça, eşek fiyatları da yükseliyor. Köylü eşek almak istiyor, bulamıyor.'

    Konya 'da eşek ve katır tüccarlığı yapan İsmail Sadıç'ta eşek ve katır fiyatlarının mazot fiyatlarındaki artış nedeniyle yükseldiğini belirtiyor.




  • 
Sayfa: önceki 4849505152
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.