Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (47. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
190.288
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 4546474849
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bir haber daha.
    http://www.guardian.co.uk/environment/2009/nov/09/peak-oil-international-energy-agency

    Ve yorum:
    http://www.chrismartenson.com/blog/its-really-bad-oil-reserves-intentionally-overstated/31155

    Değişim(ya da çöküş, her neyse) beklediğimizden de çabuk olacak gibi. Petrol üretim grafiği çok asimetrik bir çan eğrisi şeklinde olacak gibi. Erken dönem peak oil dökümanlarında en kötümser senaryo olarak verilen "dağlara kaçın" senaryosu gerçeğe daha uygun gibi. Net enerji doruğunu ise 2000'lerin başlarında hatta 90'ların sonlarında geride bırakmışız gibi. Bunu algılamamızı engelleyen gecikme, tüketim verimliliğinin birazcık artmasından kaynaklanıyor olabilir. Jevons ikilmi teorisine göre verimliliğin artması tüketimi artırıyor. Şimdi Jevons'dan ayrı ikinci bir zararını da mı keşfetmiş olduk? Vaktimiz daralıyor ki ne biçim daralıyor...

    Bu arada Annan şerefsizi hala iklim değişikliğinin bedelini bize ödetme peşinde. Siyasi bedelleri de, endüstrinin bedellerini de biz ödüyoruz. İran'ın uranyum zenginleştirme işini de buraya taşısınlar, batırsınlar toprağımızı, suyumuzu, oh! Bütün bedelleri Türkler ödesin! Ağzımı bozacam şimdi...
    http://ecoseed.org/en/general-green-news/green-business-news/green-business-news/4427-ex-un-chief-asks-business-leaders-to-back-global-climate-deal




  • Dostlar Selamlar,

    Yerleşme - yeni iş derken konuyu takip edemedim, oldukça fazla yazı yazılmış. Hepsini okudum, 1-2 konuda görüş belirtmek istiyorum.

    Aslında kafamdaki alt başlıklar fazla olunca toparlayamıyorum. Şu haberle başlayalım isterseniz, benim çok ilgimi çekti:


    quote:

    Orijinalden alıntı: http://peakoil.com/modules.php?name=News&file=article&sid=52593

    Blackouts Plague Energy-Rich Venezuela

    CARACAS, Venezuela — This country may be an energy colossus, with the largest conventional oil reserves outside the Middle East and one of the world’s mightiest hydroelectric systems, but that has not prevented it from enduring serious electricity and water shortages that seem only to be getting worse.

    President Hugo Chavez has been facing a public outcry in recent weeks over power failures that, after six nationwide blackouts in the last two years, are cutting electricity for hours each day in rural areas and in industrial cities like Valencia and Ciudad Guayana. Now, water rationing has been introduced here in the capital.

    The deterioration of services is perplexing to many here, especially because the country had grown used to cheap, plentiful electricity and water in recent decades. But even as the oil boom was enriching his government and Mr. Chavez asserted greater control over utilities and other industries in this decade, public services seemed only to decay, adding to residents’ frustrations.

    With oil revenues declining and the economy slowing, the shortages may have no quick fixes in sight. The government announced some emergency measures this week, including limits on imports of air-conditioning systems, rate increases for consumers of large amounts of power and the building of new gas-fired power plants, which would not be completed until the middle of the next decade.

    Skepticism also persists over another plan — to develop a nuclear energy program — because it would require billions of dollars and extensive training of Venezuelan scientists at a time of budget shortfalls and falling oil production. Potential diplomatic resistance to Venezuela’s cooperation on nuclear matters with Iran could slow these ambitions further.


    Bu yazı "Olduvai Theory"'nin ne kadar gerçek olduğunu hepimize gösteriyor gibi...




  • Yazmak istediğim diğer konular şöyle:

    Fethiye'nin deprem bölgesi olduğundan bahsedilmiş. Doğrudur, coğrafyamızda bulunan yüksek deprem riskli bölgelerden birisi olduğunu biliyorum. Bu yüzden dolgu sahasından uzak durmaya çalışıyorum. Zaten burada binalar da 1-2 katlı olduğundan yeni yapılar yüksek riskli değil diye düşünüyorum. Tabi 3-5 sene daha deprem yaşanmaz ise zaten dağlara doğru gideceğimden bu konu kafamı aslında o kadar da meşgul etmiyor.

    @ihg70

    Hocam Safir T14 tüfeğinden bahsetmişsiniz. Bizim buradaki ekipte bir adet mevcut. 36 cal. olduğundan menzili yivsiz tüfeklere göre oldukça yüksek, atış gücü de tatmin edici. Alınabilir tabii ki yanlız şunu hatırlatmak isterim ki yanlız başınıza düşündüğüğünüz ortamda hayatta kalmanız çok ama çok zor olacaktır. Mutlaka bir gruba ihtiyacınız var, hem de iş bölümünün iyi planlandığı bir gruba. Bu grupta ateşli silahlar ve bunları kullanmayı bilen kişilerle beraber yaşamınızı sürdürebilmeniz için zaruri olan tarım bilgisi, avcılık ve basit tıbbi bilgilere de haiz kişilerin bulunması gereklidir.

    Bu arada yaşanacak kaotik çağda ateşli silahların tetiğine basmanız durumunda yeriniz belli olacak ve daha fazla ilgi çekeceksiniz. Bunu hem avlanma hem de güvenlik açılarından düşününüz. Biz bu durumlar için makaralı yay ve ok ve yeni nesil havalı tüfekleri de envanterimizde bulunduruyoruz. Ayrıca kurt yada ayı kapanları da paha biçilmez yardımcılar olacaktır. Böylece enerji harcamadan av yapabilir ve güvenliğinizi sağlayabilirsiniz.

    Ekibimiz sizlerden herkese açıktır. Bu yaz size bahsettiğim yerlerde arazi alımlarına başlıyoruz.

    *********

    Son olarak felsefi tartışmalara da bir yorum yapmak isterim. "Güçlü olan haklıdır" kanunu evrenin kanunu değildir ve olamaz. Evrenin tek ve biricik kanunu "Enerjinin korunumu" dur. Evren kimin güçlü ya da haklı olduğuyla ilgilenmez.

    Güçlünün haklılığı doğanın kanunudur diyenler de olacaktır. Fakat doğanın kuralları da bu şekilde işlemez, çünkü güçlü sözündeki kasıt güçlü olanın yada güçlü türün hangi yönden güçlü olduğuna bağlıdır. Mesela aslan geyikten fiziksel kuvvet olarak üstündür, fakat geyik nüfus gücü olarak aslandan üstündür. Doğa tüm türlerin birbirine zincirleme bağlılığı ile kurulmuş bir düzendir.
    Bir tür diğerlerine göre zayıf noktalarını ustaca kapatır ve tüm türlere hükmeder ise sonunda türler yokolmaya başlar.. sonra da bu hükmeden tür yokolur.. Bkz: Günümüz?

    Peki aynı türün üyeleri için konuşur isek durum değişir mi? Yani sürünün baskın aslanı diğer aslanlara hükmeder ve avlardan fazla pay alır, dişilerden fazlasıyla yararlanır vs. Bu durumda diğer aslanlar baskın olan aslanı alt etmek isterler fakat ne isteklerini diğerlerine ifade edecek bir dil yapıları vardır ne de kollektivizmin sonuçlarını tahmin edecek akılları. Bu durumda aslanlardan birinin baskın olması sadece daha fazla yemek yemek (hayatta kalma) ve daha fazla dişi döllemek (soyunun devamı) olarak karşımıza çıkar. Bu DNA'nın kendini devam ettirme çabasının bir sonucudur.

    Fakat ortada kısıtlı kaynaklar yok ise; mesela zebralar vb. sürü liderliği yoktur. Erkekler sadece çiftleşmek için karşı karşıya gelirler. Bu durumda da kendi belirledikleri hakimiyet alanlarını korumak için mücadele ederler ve dişileri döllerler.

    Kendi türümüze bakacak olursak hidrokarbonları türümüz lehine kullandığımızdan beri yiyecek ve enerji sıkıntısı çekmiyoruz. Dişiler yönünden de bir sıkıntımız olduğunu söyleyemeyiz. "Güçlü olan haklıdır" kanunu mülkiyet hakkı ve kapitalist sistemin tüm insanlığa armağanıdır. Bunu değişmez bir yasa olarak bizlere sunup kendi varlığını garanti altına almaktadır.

    Bu kural değişebilir ve yıkılabilir. Bunun yaşandığı zaman insanlık bir çağ daha atlayacaktır (Ya da atlayacaktı bilemiyorum). Anarşik bir düzenden bahsediyorum. Kaynak tabanlı bir ekonomi, daha özgür ve sahiplenici olmayan bir toplum düzeni vs. Tabi bu düzende ben dahil mevcut sistem içinde büyümüş kimsenin barınabileceğini de düşünmüyorum. Sanırım treni de kaçırdık.. türümüz tabular arasında sıkıştı kaldı. Başka bir sefer, başka bir gezegende belkide :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Zizim
    ruz.

    Son olarak felsefi tartışmalara da bir yorum yapmak isterim. "Güçlü olan haklıdır" kanunu evrenin kanunu değildir ve olamaz. Evrenin tek ve biricik kanunu "Enerjinin korunumu" dur. Evren kimin güçlü ya da haklı olduğuyla ilgilenmez.

    Güçlünün haklılığı doğanın kanunudur diyenler de olacaktır. Fakat doğanın kuralları da bu şekilde işlemez, çünkü güçlü sözündeki kasıt güçlü olanın yada güçlü türün hangi yönden güçlü olduğuna bağlıdır. Mesela aslan geyikten fiziksel kuvvet olarak üstündür, fakat geyik nüfus gücü olarak aslandan üstündür. Doğa tüm türlerin birbirine zincirleme bağlılığı ile kurulmuş bir düzendir.
    Bir tür diğerlerine göre zayıf noktalarını ustaca kapatır ve tüm türlere hükmeder ise sonunda türler yokolmaya başlar.. sonra da bu hükmeden tür yokolur.. Bkz: Günümüz?

    Peki aynı türün üyeleri için konuşur isek durum değişir mi? Yani sürünün baskın aslanı diğer aslanlara hükmeder ve avlardan fazla pay alır, dişilerden fazlasıyla yararlanır vs. Bu durumda diğer aslanlar baskın olan aslanı alt etmek isterler fakat ne isteklerini diğerlerine ifade edecek bir dil yapıları vardır ne de kollektivizmin sonuçlarını tahmin edecek akılları. Bu durumda aslanlardan birinin baskın olması sadece daha fazla yemek yemek (hayatta kalma) ve daha fazla dişi döllemek (soyunun devamı) olarak karşımıza çıkar. Bu DNA'nın kendini devam ettirme çabasının bir sonucudur.

    Fakat ortada kısıtlı kaynaklar yok ise; mesela zebralar vb. sürü liderliği yoktur. Erkekler sadece çiftleşmek için karşı karşıya gelirler. Bu durumda da kendi belirledikleri hakimiyet alanlarını korumak için mücadele ederler ve dişileri döllerler.

    Kendi türümüze bakacak olursak hidrokarbonları türümüz lehine kullandığımızdan beri yiyecek ve enerji sıkıntısı çekmiyoruz. Dişiler yönünden de bir sıkıntımız olduğunu söyleyemeyiz. "Güçlü olan haklıdır" kanunu mülkiyet hakkı ve kapitalist sistemin tüm insanlığa armağanıdır. Bunu değişmez bir yasa olarak bizlere sunup kendi varlığını garanti altına almaktadır.

    Bu kural değişebilir ve yıkılabilir. Bunun yaşandığı zaman insanlık bir çağ daha atlayacaktır (Ya da atlayacaktı bilemiyorum). Anarşik bir düzenden bahsediyorum. Kaynak tabanlı bir ekonomi, daha özgür ve sahiplenici olmayan bir toplum düzeni vs. Tabi bu düzende ben dahil mevcut sistem içinde büyümüş kimsenin barınabileceğini de düşünmüyorum. Sanırım treni de kaçırdık.. türümüz tabular arasında sıkıştı kaldı. Başka bir sefer, başka bir gezegende belkide :)



    Bravo !

    Aynı şeyi düşünüyoruz. Enerjinin korunumu kanunu en temel kanun. Yalnız bu durumda da başlangıçta yok olan enerji nereden geldi ? sorusu çıkıyor karşımıza. "Ayağına diken batmış gibi fırlamasın hemen bazı arkadaşlar, konuyu dini eksende tartışmıyorum"

    Bunu cevaplayamadan bir adım yol katedemiyoruz. İnsanın bildikleri, bilmediklerinin yanında denizde bir damla su gibi. Hiç bir tartışmayı ölümcül hale getirmemek lazım o yüzden, hiç birimiz mutlak akil değiliz!

    Buradan itibaren yazacaklarımı üzerinize alınmayınız;

    Bu yüzden diğer insanları "bilmiyor, torpilli, vs. "gibi sıfatlarla küçümsemek, alay etmek ancak kendinizi küçük düşürmenize sebep olur. Çünkü "Çok bilen çok yanılır."

    Şu önermelerle ilgili bir fıkra geldi aklıma, başka bir konuda anlatmıştım sanırım;

    Temel bir gün deney yapıyor. Pireye "zıpla" demiş; Pire zıplamış. Ayaklarından birini koparıp tekrar zıpla demiş; Pire yine zıplamış. Birini daha kopramış; "Zıpla" yine zıplamış ama her seferinde daha aşağıda kalarak. En son ayağını koparıp; "Zıpla" demiş, pire zıplamamış. "Zıpla", pire bir türlü zıplamıyor. Temel hipotezini ortaya koymuş;

    "Bütün ayaklarını koparınca, pirenin kulakları duymuyor!"

    Tabi ki elektroniğin temeli 1 ve 0 a dayanır. Siyah veya beyaz, var veya yok. Koşulları değişmez kabul ederseniz, her önerme asla değişmeyecek şekilde kabul edilebilir. Ancak koşulları birbirine bağlı düşünür ve olayların binlerce farklı koşula göre değişebileceğini biliyorsanız, 1 ler ve 0 larla her şeyi açıklayamayacağınızı da öğrenirsiniz.
    Mantığı sadece p ve q dan ibaret sanıyorsanız, Aristodan beri hiç yol katedememişiz demektir.

    En güçlü bilgisayar, farklı koşullar karşısında mantık yürütüp karar verir. Ancak daha önce karşılaşmadığı durumda program "patlar"
    İnsanın beyni, öğrenme denen bir yetiye sahiptir ve bu yapı öyle kolayca açıklanabilir bir yapı değildir.

    "Güçlü olan her zaman kazanır" önermesinin bazı durumlarda "çaktığına" da defalarca şahit olmadık mı ?
    "3000 yıllık tarihini sorgulamadan yaşayan insan, günübirlik yaşayan insandır" - Geothe

    Zizim hocam bu konuda oldukça güzel bir yorum yapmış. "Güçlüler her zaman kazanamaz"
    Yalnız bence hala açıklayamadığımız durumlar da var. Örneğin karadenizdeki en küçük balıklardan biridir hamsi. Oysa büyük bir çok balığın nesli tükenirken, hamsi hala ayakta.

    Eğer güçlüler her durumda kazanmaya devam etselerdi, bugün dünyada yalnız güçlüler olur, diğerleri yok olur giderlerdi. Tabi sonuçta tüm canlıların yaşam zinciri birbirine bağlı olduğundan, geri kalanlar da gümbürtüye giderdi.

    Eğer doğanın kanunu bu kadar basit olsaydı, yaşam bırakın "milyarlarca yılı", bir kaç on yıl içinde yok olurdu.
    "Güç sürekli el değiştiriyor. Hiç bir güç mutlak değil." Bunun sebeplerini de o kadar kolay açıklayamıyoruz. Bazen hiç düşünmediğimiz bir şekilde, olaylar tersine dönüveriyor. Moğollar nasıl yıkıldı acaba ?


    Bu arada mantık felsefesiyle ilgilenen arkadaşların ilgisini çekebilecek, belki de bildikleri paradox ve illüzyondan bahsedelim. Aşağıdaki resim acaba paradox mu, illüzyon mudur ?

    "İki üçgenin alanları farklıdır" önermesi doğru mudur ?





     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil




  • İllüzyon olduğu aşikar. Yatay eksende, çizgi aralıklarında tutarlılık yok.
  • doğrular matematik olursa gerçek aynı olur ama zihin olursa cevap farklı görülür veya ispatlanabilir .

    32,5 >32 olamayacağına göre

    bu nedenle görünür olanı görünmeyenle çözmeye çalışmayalım ama farkolursa da bilim yanıtını verecektir onun içinde sabır gerekir.
  • quote:

    Enerjinin korunumu kanunu en temel kanun. Yalnız bu durumda da başlangıçta yok olan enerji nereden geldi ? sorusu çıkıyor karşımıza. "Ayağına diken batmış gibi fırlamasın hemen bazı arkadaşlar, konuyu dini eksende tartışmıyorum"


    bu tür soruları artık bilimsel birşeyler okuyanın sormaması lazım. evren hakkında bilinenler hergün biraz daha gelişiyor ama yok olarak çöpe atılarak değil daha komplex yapı taşları olarak .

    enerjinin korunumu madde dünyası ve içerdiği evreni kapsar 3 boyuttaki madde hareketini inceler .Ancak zaman boyutu genişlediği için enerji korunumunda bu boyutu da ele almak lazımdır. big bang öncesi diye birşey yok ise önce kavramının öncesine gitmek isteyen fikir veya düşünce hareket etmesi mümkün olmayan aracın gaz pedalına basmakgibi bir eylem yapmış olur. sonuçta eylem eylemsizliği doğurur.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    enerjinin korunumu madde dünyası ve içerdiği evreni kapsar 3 boyuttaki madde hareketini inceler .Ancak zaman boyutu genişlediği için enerji korunumunda bu boyutu da ele almak lazımdır. big bang öncesi diye birşey yok ise önce kavramının öncesine gitmek isteyen fikir veya düşünce hareket etmesi mümkün olmayan aracın gaz pedalına basmakgibi bir eylem yapmış olur. sonuçta eylem eylemsizliği doğurur.


    Vezir hocam, aklımdakini çok güzel ifade etmişsiniz. Tebrik ederim.
  • altın hakkında daha önce bazı tespitlerde bulunmuştum. sanırım buna doğru kısa ve orta vadede yöneliş var.Yeni para birimi çıkana kadar da devam edebilir. Asyanın ortak para birimiolması lazım. Avrupanın var amerika kıtasının var asya eksik .

    quote:

    Altına hücum

    Çin, Hindistan, Vietnam dünya piyasalarından yüklü altın çekiyor. Altın fiyatlarındaki yükseliş sürüyor


    Yatırımcının güvenli liman olarak sığındığı altın, ekonomi kurmaylarının küresel gevşek para politikasından çıkışta acele etmekten vazgeçmesi ile yeniden yükseliş trendine girdi. Piyasalarda dün işlem gören aralık vadeli altının ons fiyatı bir ara 1123 dolara ulaşarak tüm zamanların rekorunu kırdı ve daha sonra ise 1115 dolara kadar gevşedi. Doların FED'in düşük faiz politikasına bir süre daha devam edeceği beklentisi ile euro karşısında son 15 ayın en düşük seviyesine gerilemesi de yatırımcıyı altına itti. Bu yıl başından beri yüzde 25'in üzerinde değer kazanan altın özellikle geçen ay psikolojik 1000 dolar seviyesini geçtiğinden bu yana çok daha hızlı bir yükseliş içinde. Ayrıca dün Vietnam'ın altın ithalatına izin vermesi de altından bundan sonra yeni rekorlar geleceğinin işareti olarak algılandı. Şimdi ise gözler Çin ve Hindistan'ın Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) sattığı altın rezervlerinden yapacakları alımlarda.

    Uzmanlara göre önümüzdeki dönemde özellikle Çin altın fiyatında belirleyici olacak. Marketwatch'a konuşan Kerr Trading International Başkanı Kevin Kerr'e göre Çin'in Hindistan'ın yaptığı gibi IMF'den altın satın alması halinde altının ons fiyatı 1250 dolara kadar çıkabilir. The Wall Street Journal'a konuşan uzmanlara göre piyasalar Hindistan ile Çin'in IMF'de yapacakları altın alımlarını izleyecek. Fiyatların bu alımlar karşısında yıllık bazda 1300 dolara kadar çıkabileceği de öngörülüyor.




  • Bu konu yakın zamanımız için Türkiye 'deki yaşanan yağışların da bir dolaylı nedenidir. Kuzey Atlantik üzerinde oluşan aşırı buharlaşma ile oluşan hava dünyanın dönüş yönü itibarıyle önca avrupayı (irlanda ve ingiltere ) sonra oradaki yağış orta avrupa ve son olarak da bizi vuruyor. Böylece uzun bir süre daha devam edebilir erime hız kesne kadar.Zaten sonrası çok kötü bir iklim değişikliği önce ingiltere kutup soğuklarını yaşayacak sonra kuzeyden aşagıya doğru adım adım inecek.

    iklim değişikliği denince çok uzun dönemler hayal ederdik. Ancakson yıllardaki gelişmelere bakınca bunun yüzyıllar boyunca değil on ve katları boyutunda gözlemlendiğini gören bilim admlaı da umutsuzluğa kapılmış durumdalar. Çünkü bunu durdurabilmek hemen hemen imkansız .Bugun tüm dünya insanları ölse ve karbon salınımı dursa bile kalan kişiler birkeç nesil bunun sonuçlarına katlanacaklar. Karbon asalını durmadığına göre feleket katlanarak devam edecek .sonu ise yeni bir buz çağı başlangıcı olabilir .

    çelişki ve bilinmeyen şu bazıları aşırı ısınma bir feleket ve ısınma olacağını söylüyor , bazıları minik buz çağı gibi birbiriyle zıt görüşler ileri sürüyorlar. aMA İŞİN DETAYLARINI BİLİNCE BUNUN BİR DÖNGÜ OLDUĞUNU anlamak güç değil .Haber de verildi , hem de birçok kaynak tarafından . Kaynakların güveninirliğini tartışmak yerine bilginin sonuçlarını analiz etmek daha önemli.


    quote:

    'Grönland tehlikeli bir hızla eriyor'


    Uluslararası bilim insanlarından oluşan bir ekip, Grönland'daki buz tabakasının 7-8 yıl öncekinden daha büyük bir hızla erimekte olduğunu açıkladı.


    BBC'nin sorularını yanıtlayan ekipteki bilim adamlarından Michael van den Broeke, bu kaybının boyutlarının kaygı verici olduğunu söyledi.

    Buz tabakasının 2000 yılından 2008'e kadar giderek artan miktarda eridiğini saptadıklarını kaydeden Prof. Broeke, sekiz yılda kaybolan buz miktarınının 1,5 trilyon ton büyüklüğünde olduğunu vurguladı.

    Bu buzulların su tuttuklarını anımsatan Hollandalı akademisyen, ''Dolayısıyla, halihazırda deniz yüzeyinin yükselmesinde Grönland'ın önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz. Şu anda deniz seviyesinde yılda 3.4 milimetrelik bir yükselme yaşandığı hesaplanıyor'' diyor.

    Van den Broeke'ın, ''Peki bu erimenin durdurulması mümkün mü'' sorusuna yanıtı ise olumsuz.

    Grönland buz tabakasının, Antartika buz tabakası gibi, hatta ondan 10 kat daha büyük hacimde bir kütle olduğunu aktaran Van den Broeke, ''Dolayısıyla bunun erimesini, küresel ısınmanın ilerleyişini durdurmaktan başka bir engelleme yolu yok, bunun da zor olduğunu hepimiz biliyoruz.'' görüşünü dile getirdi.

    Bilim adamları, Grönland'ın buz tabakasının tamamının erimesi durumunda küresel düzeyde deniz seviyesinin yedi metre yükseleceğini, bunun da alçakta bulunan coğrafi bölgelerin sular altında kalması anlamına geldiğini söylüyor.

    Bilim dergisi Science'ta yayımlanan son çalışmanın yazarları, bulgularının Aralık ayında Kopenhag'da yapılacak iklim zirvesinin katılımcılarına sorunun çözümüne katkıda bulunma konusunda baskı oluşturması umudunu da taşıyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ogün®



    Bu arada mantık felsefesiyle ilgilenen arkadaşların ilgisini çekebilecek, belki de bildikleri paradox ve illüzyondan bahsedelim. Aşağıdaki resim acaba paradox mu, illüzyon mudur ?

    "İki üçgenin alanları farklıdır" önermesi doğru mudur ?




    Ne paradoks ne illüzyon.

    Önermeler aksiyomlardan oluşur.
    Aksiyomları yanlış koyarsanız önermenin sonucu da yanlış olur. Gerçeği bulamazsınız.
    Buradaki aksiyomlardan biri "üçgenler"dir.

    Ama ne yazık ki her iki şekilde üçgen değildir. "Yamuk" tur.
    Her iki şekilde de hipotenüsler doğrusal olmadıkları için (mavi ve kırmızı parçaların birleştikleri noktalarda hipotenüsler kırılma yapıyor, yamukların 4. köşeleridir, şekillerin 4 kenarı vardır!)

    Siz bunları (olmadıkları halde) üçgen kabul edip buradan bir yargıya varırsanız hiç bir zaman hakikatı bulamazsınız. Bilmeyene bu şekiller zaten bir "mucize" olarak gelir, hikmetine hayranlık duyar.

    İşte buradaki gibi aksiyomlar (bilerek veya bilmeyerek) yanlış verildiğinde kitleler yanlış yargılara vardırılabilir.
    Her zaman öncelikle aksiyomların doğruluğu tartışılmalıdır.
    Bilim dünyasında genel kabul görmüş aksiyomlar vardır.
    Aksi ispatlanana kadar doğruluğu tartışılmaz.
    Zaten bir önermeyi bilimsel yapan da bu değil midir? Yanlışlanabilir yolunun her zaman ve herkese açık olması.
    Yanlışlanan çöp sepetine gider. Her ne olursa olsun!








  • "Dünya petrol rezervleri resmi verilerden daha düşük"


    The Guardian gazetesine göre, Uluslararası Enerji Ajansı'ndaki bir "köstebek", ajansın, ABD'nin baskısı ile petrol rezervlerine ilişkin verileri şişirdiğini öne sürdü.



    "UEA, 2005 yılında petrol üretimi 2030 yılına kadar günde 120 milyon varile çıkabileceğini tahmin ediyordu ancak bu tahmini giderek düşürmeye, önce 116 milyon, geçen yıl ise 105 milyona mecbur kaldı. 120 milyonluk rakam zaten saçma idi ancak bugünkü rakam bile haklı çıkartılamaz ve UEA bunu biliyor.

    Ajans içerisinde birçok kişi, petrol üretimini, günde 90-95 milyon varilde tutmanın bile imkansız olacağına inanıyor; ancak rakamlar daha da düşürülürse paniğin finansal piyasalara yayılabilmesinden korkuluyor. Ve Amerikalılar, petrol kaynaklarına erişim üzerinden güçünü tehdit edeceği için petrolün hakimiyetinin son bulmasından korkuyor."

    kaynak :http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=93518




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ihg70


    quote:

    Orijinalden alıntı: Ogün®



    Bu arada mantık felsefesiyle ilgilenen arkadaşların ilgisini çekebilecek, belki de bildikleri paradox ve illüzyondan bahsedelim. Aşağıdaki resim acaba paradox mu, illüzyon mudur ?

    "İki üçgenin alanları farklıdır" önermesi doğru mudur ?




    Ne paradoks ne illüzyon.

    Önermeler aksiyomlardan oluşur.
    Aksiyomları yanlış koyarsanız önermenin sonucu da yanlış olur. Gerçeği bulamazsınız.
    Buradaki aksiyomlardan biri "üçgenler"dir.

    Ama ne yazık ki her iki şekilde üçgen değildir. "Yamuk" tur.
    Her iki şekilde de hipotenüsler doğrusal olmadıkları için (mavi ve kırmızı parçaların birleştikleri noktalarda hipotenüsler kırılma yapıyor, yamukların 4. köşeleridir, şekillerin 4 kenarı vardır!)

    Siz bunları (olmadıkları halde) üçgen kabul edip buradan bir yargıya varırsanız hiç bir zaman hakikatı bulamazsınız. Bilmeyene bu şekiller zaten bir "mucize" olarak gelir, hikmetine hayranlık duyar.

    İşte buradaki gibi aksiyomlar (bilerek veya bilmeyerek) yanlış verildiğinde kitleler yanlış yargılara vardırılabilir.
    Her zaman öncelikle aksiyomların doğruluğu tartışılmalıdır.
    Bilim dünyasında genel kabul görmüş aksiyomlar vardır.
    Aksi ispatlanana kadar doğruluğu tartışılmaz.
    Zaten bir önermeyi bilimsel yapan da bu değil midir? Yanlışlanabilir yolunun her zaman ve herkese açık olması.
    Yanlışlanan çöp sepetine gider. Her ne olursa olsun!


    Şimdi fıkrayı da bir daha okuyup, anlatmak istediğim şeyi anladığınızı umuyorum.

    Bilim derken mutlak bilgiyi değil, insanın anlayabildiği ve deneylerle ispatlayabildiğinin, ispatlayabileceğinin sadece aklıyla sınırlı olduğu kısmını tartışıyoruz diyorum. Tabi ki gelişmeye bağlı olarak soruları yavaş yavaş yanıtlayabiliyoruz. Ama ne kadarını yanıtlayabileceğiz ? 5000 yılda aldığımız yola bakın bir.

    Araştırmayı bırakalım anlamında söylemiyorum. Sadece sınırlarımızın da farkında olalım.

    Not : Resimler illüzyon, paradox değil.


     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil


     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ogün® -- 13 Kasım 2009; 11:56:20 >




  • quote:

    5000 yılda aldığımız yola


    insanlık bu tarihin onlarca katında var olup çeşitli medeniyetler kurdu ve yok oldu. Bugune gelen efsaneler ve bilgi zamanla yozlaştı ve tekrar bilim ile diriliyor. BUnlar sadece bir döngü ancak insanoğlu bilgiyi aklının sınırları ile sonuna kadar zorlamaya devam edecektir.

    Her felaket sonrasında yozlaşan bilgiyi ise sadece kaynaklarını kaybederek ve referanslarını yanlış noktalara göndererek aynı döngüyü zorluyor .Büyük iskenderiye kütüphanesi şu an var olsa idi kaybedilen zamanın çok daha önceden yakalanması belki sağlanabilirdi. Bütün o zamana kadar toplanmış kaynak lar yok olunca insanoğlu kendi karanlık çağına dönüş yapmıştır taki yeniden uyanıp da rönesans ile bazı şeylerin farkına varana kadar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    quote:

    5000 yılda aldığımız yola


    insanlık bu tarihin onlarca katında var olup çeşitli medeniyetler kurdu ve yok oldu. Bugune gelen efsaneler ve bilgi zamanla yozlaştı ve tekrar bilim ile diriliyor. BUnlar sadece bir döngü ancak insanoğlu bilgiyi aklının sınırları ile sonuna kadar zorlamaya devam edecektir.

    Her felaket sonrasında yozlaşan bilgiyi ise sadece kaynaklarını kaybederek ve referanslarını yanlış noktalara göndererek aynı döngüyü zorluyor .Büyük iskenderiye kütüphanesi şu an var olsa idi kaybedilen zamanın çok daha önceden yakalanması belki sağlanabilirdi. Bütün o zamana kadar toplanmış kaynak lar yok olunca insanoğlu kendi karanlık çağına dönüş yapmıştır taki yeniden uyanıp da rönesans ile bazı şeylerin farkına varana kadar.


    Rönesans hareketi Avrupada başladı. O tarihte dünyanın diğer kısımlarında neler oluyordu buna da bakmak lazım. Rönesans ve reform hareketleri ile bilimsel çalışmalar yanısıra sömürgecilik hareketi de hızlandı. Bunu da görmek lazım. Coğrafi keşifler sadece turistik gezi yapma amaçlı değil.

    İnişler çıkışlar homojen değil. Dünyanın bir bölümü felaketle uğraşırken, diğer bölümlerinde refah yükselebiliyor. Topyekün dünyanın nereye gittiğini görmek için de tarih objektif incelenmeli.



    Not: Bu arada duygular ile ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum: İnsan duygularını yok etmemeli. Duygular inancı korur demiştiniz. Doğrudur duygular inancı var eder ve korur. Ancak inanç da duyguları besler ve korur. İnancını ve duygularını yitirmiş insan benliğini de yitirmiştir. Tehlikeli bir durum.

    Erzurumda 13 yaşında bir çocuk katledildi. Olaya "doğal" bakmak dışarıdan kolay, ahkam kesmek de. Allah korusun birimizin başına bu olay gelse metanetimizi koruyabilir miyiz, olaya duygularımız olmadan yaklaşabilir miyiz? Yaklaşmalı mıyız ? Duygularımızdan tamamen arınmalı mıyız ?

    "Günah yoktur, hata da..." diyen "uzman" arkadaş acaba bu durumda ne yapardı ? (Tahmin edebiliyorum ne yapacağını, bir çok örneğini gördüm)

    Ahkâm kesmek kolaydır. Söylediklerini yapabilmek ise erdem...

    Fazla karıştırmadan söyleleyim; Hiç bir işte aşırıya gitmemeliyiz. Denge şart. Duygusallık/mantık tezatında "yüreğinin götürdüğü yere git" benim açımdan anlamsız. Ancak duyguları hiçe saymak da bir o kadar huzursuzluk verici.

    Denge...

    Selamlar




  • quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    quote:

    Enerjinin korunumu kanunu en temel kanun. Yalnız bu durumda da başlangıçta yok olan enerji nereden geldi ? sorusu çıkıyor karşımıza. "Ayağına diken batmış gibi fırlamasın hemen bazı arkadaşlar, konuyu dini eksende tartışmıyorum"


    bu tür soruları artık bilimsel birşeyler okuyanın sormaması lazım. evren hakkında bilinenler hergün biraz daha gelişiyor ama yok olarak çöpe atılarak değil daha komplex yapı taşları olarak .

    enerjinin korunumu madde dünyası ve içerdiği evreni kapsar 3 boyuttaki madde hareketini inceler .Ancak zaman boyutu genişlediği için enerji korunumunda bu boyutu da ele almak lazımdır. big bang öncesi diye birşey yok ise önce kavramının öncesine gitmek isteyen fikir veya düşünce hareket etmesi mümkün olmayan aracın gaz pedalına basmakgibi bir eylem yapmış olur. sonuçta eylem eylemsizliği doğurur.


    Yani zaman boyutunu da işin içine katarsak açıklanabiliyor öyle mi?
    Zizim hocam sizin fikriniz nedir ? Ne açıklanmış anlamadım.

    Daha spesifik ve herkesin anlayabileceği düzeyde sorayım o zaman; "Hiç bir şey vardan yok, yoktan var olmaz" Zaman boyutunu da dikkate alın.

    Bu kadar molekül nereden geldi ? Varlar mı? Var olduklarını varsayıyoruz. O halde bir yerlerden geldiler öyle değil mi? Gittiklerinde de nereye gidiyorlar ? Bütün çaba da bunu açıklama isteği değil mi?

    Dikkat edin var etme değil anlama çabası...

    Bu arada konuyla ilgili değil ama hoşuma gitti;

     Dünya Petrol Krizi - Peak Oil




  • quote:

    Rönesans ve reform hareketleri ile bilimsel çalışmalar yanısıra sömürgecilik hareketi de hızlandı. Bunu da görmek lazım. Coğrafi keşifler sadece turistik gezi yapma amaçlı değil


    kölelik ve sömürgecilik her insan tarihi boyunca vardı yine var olacak gibi görünüyor. İş gücü emek kavramı ile ilişkili. Eğer elinizde kaynak kalmazsa insanın gücü güç olmaktan çıkar sömürüye dönüşür.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0skenderiye_k%C3%BCt%C3%BCphanesi




  • quote:

    Daha spesifik ve herkesin anlayabileceği düzeyde sorayım o zaman; "Hiç bir şey vardan yok, yoktan var olmaz" Zaman boyutunu da dikkate alın


    bu söz ancak big bang sonrası oluşan ve açılan boyutlar ile ilişkilidir. ÖNCESİ kavramı zaman olmadan sadece bir kelişme olur anlamı söz konusu olamaz. Hiçbir maddeyi oluşturan şey yoksa ne var olur ne yok olur sadece enerji olur.

    sorun enerji hep var mıydı yok muydu ,soru ve sorun budur
  • quote:

    Orijinalden alıntı: vezir

    sorun enerji hep var mıydı yok muydu ,soru ve sorun budur


    Hele şükür!

    Sorunumuzu bulduk.

    Cevaplayabilecek durumda mıyız bunun üzerine biraz düşünelim o zaman...

    İnsan algısı 5 duyusuyla ve 6.his denilen tanımlanamayan duyularla sınırlıdır. Bu sınırı aşabilecek miyiz bakalım.

    Selamlar
  • 
Sayfa: önceki 4546474849
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.